Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Teknoloji sözlüğü

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
S-arayüzü (Alm. , Fra. interface S, İng. S-interface) Tümleşik Hizmetler Sayısal Ağında abonenin THSA nitelikli aygıtı ile hat sonlandırma aygıtı arasındaki arabağ.
saat (Alm. Takt, Fra. horloge, İng. clock) Zamanlama için dönemli bir sinyal üreten aygıt.
saat vurumu (Alm. Taktimpuls, Fra. impulsion d'horloge, İng. clock pulse) Sayısal donanımlarda saat bilgisini belirtmede kullanılan vurum sinyali.
saat yazmacı (Alm. , Fra. registre d'horloge, İng. time register) Mantık devrelerinde içeriği düzenli aralıklarla zamanı ölçmeyi sağlamak üzere değiştirilen yazmaç.
saatle zamanlama (Alm. Taktdiagramm, Fra. diagramme de rythme, İng. clock timing) Bir elektronik saatin güdümünde elde edilen zamanlama işaretleri.
saatli bomba (Alm. , Fra.bombe à retardement, İng. time bomb) Belirli bir zamanda harekete geçmek üzere planlanmış bilgisayar virüsü.
sabit aralık zamanlı (Alm. , Fra.isochrone, İng. isochronous) Sayısal bilgi iletiminde her bir damganın sabit sayıda bit uzunluğundaki aralıklarla ayrıldığı veri iletim yöntemi.
sabit denkleştirici (Alm. , Fra. égaliseur fixe, İng. fixed equalizer) Kanal koşullarına uyarlanmayıp kazanç katsayıları bir kez saptanan denkleştirici.
sabit kütük (Alm. , Fra. fichier permanent, İng. permanent file) Kullanımdan sonra çalışma kütüklerinde olduğu gibi silinip atılmayan kütük.
sabit mıknatıslı devinen sargılı alet (Alm. Permanentmagnetdrehspulinstrument, Fra. appareil magnétoélectrique, İng. permanent-magnet moving-coil instrument) Sabit bir mıknatısın alanı ile devinebilen bir sargıdaki akım arasındaki etkileşimden yararlanarak çalışan alet.
sabit parola (Alm. , Fra. mot de passe fixe, İng. fixed password) Belirsiz süre geçerli olan bilgisayar parolası
sac paketli çekirdek (Alm. Schichtkern, Fra. noyau feuilletté , İng. laminated core) Foucault akımlarını azaltmak amacıyla birbirinden yalıtılmış ve ferromanyetik malzemeden yapılmış saclardan oluşan çekirdek.
saçılım (Alm. Streuung, Fra. diffusion, İng. scattering) Bir elektromanyetik dalganın bir nesne ile çarpışınca ya da tektürel olmayan iyonik bir bölgeden geçerken uğradığı dağınık yansıma.
saçılım yitiği (Alm. Zerstreuungsverlust, Fra. perte de diffusion, İng. scattering loss) Elektromanyetik dalgaların bir maddeden geçerken saçılım yüzünden yitirdiği enerji.
saçılma (Alm. Dispersion, Fra. dispérsion, İng. dispersion) Bir dalgabiçiminin, sıklığa bağlı genlik cılızlaması ve veya sıklığa bağımlı evre bozunumu nedeniyle zamanda yayışması ve bozulması.
saçılma çizeneği (Alm. Streudiagramm, Fra. diagramme de dispérsion, İng. scatter diagram) İki değişkenin ortakça saçılmalarını gösteren çizenek.
saçılma sınırları (Alm. Streugrenzen, Fra. limites de dispérsion, İng. limits of variation) Bir değişkenin ilişkin sıklık işlevine göre belirli bir küme içindeki alabildiği değerlerin alt ve üst uç değerleri.
sadakat (Alm. Treue, Fra. fidélité, İng. fidelity) Bir dizgenin girişine beslenen sinyalin çıkışında asal özelliklerinin korunmuşluğunun ölçüsü.
saf madde (Alm. reiner Stoff, Fra. corps pure, İng. pure substance) İyi tanımlanmış özellikleri bulunan ve bu özellikleri, muayeneden geçirilen örneğin büyüklüğü ne olursa olsun, sayısal sabitlerle belirtilebilen madde.
sağa yanaştırmak (Alm. gerichten rechts, Fra. ajuster à droite, İng. right-justify) 1) Bir sayfa üzerinde damgaların basım konumlarını, basımın sağ kıyısı düzgün olacak biçimde tasarlamak. 2) Bir tutanak ya da veri alanı içindeki veriyi, belirli bir konumdaki damga sağ uca yerleşecek biçimde kaydırmak.
sağlama (Alm. , Fra. validation, İng. validation) Bir sistem ya da bileşenin belirtilen isterleri karşılayıp karşılamadığını geliştirme süreci boyunca ya da sonunda sınanması; gecerleme.
sağlama sayamağı (Alm. Kontrolziffer, Fra. chiffre d'essai, İng. check digit) Bir sözcük, dizgi, paket gibi bir ikili öbeğinde bit hatalarını sezimlemek ve veya düzeltmek amacıyla eklenmiş olan artık sayamak, sağlama basamağı.
sağlama toplamı (Alm. , Fra. totale de contrôle, İng. checksum) Alınan verinin doğruluğunun değerlendirilmesi için kullanılan ve ikili ölçkeye göre yapılan polinom bölmesi ile elde edilen bit dizisi. Bir kod sözcüğünün bitlerini 2-ölçke kuralına göre toplayarak elde edilen ve bir hatanın varlığını gösteren toplamı.
sağrı (Alm. Schwelle, Fra. croupe, İng. ridge) İki koyağı (vadiyi) birbirinden ayıran az eğimli yayvan sırt; imgelerde iki koyu bölgeyi birbirinden ayıran daha ışıklı ince çizgi.
sakınım (Alm. , Fra. conservation, İng. conservation) Kütle, enerji, moment (devinirlik) gibi niceliklerin çarpışmalardan, parçacıklararası etkileşimlerden değişmenspeicherung, Fra. mémorisation, İng. storage; storage address, storage algorithm, text storage) Örn. saklama adresi, saklama algoritması, metin saklama.
sakla-ve-ilet kipi (Alm. , Fra. enregistrement et retransmission, İng. store and forward) Veri iletiminde paketlerin ya da iletilerin ara duraklarda depolanması ve bir sonraki durağa ya da en son uç birime iletilmeleri.
saklama komutu (Alm. Einspeicherungsbefehl, Fra. commande de mémorisation, İng. storage instruction) Bilgisayarda verinin bellekte saklanması komutu.
saklama ortamı (Alm. , Fra. support de mémorisation, İng. storage medium) Bilgilerin saklandığı manyetik şerit, manyetik teker, optik plak gibi fiziksel ortam.
saklamak (Alm. speichern, Fra. mettre en mémoire, mémoriser, İng. store) 1) Veriyi belleğe yazmak, ya da veriyi bellekte tutmak. 2) Bir saklayıcıda bulunan veriyi ana bellekte bir yere aktarmak.
saklanmış programlı denetim (Alm. gespeichertes Program-kontrolle, Fra. commande par programme enregistré, İng. stored program control) Birlikte saklanmış ancak istenildiğinde değiştirilebilir bir komutlar kümesi ile bir santralın denetlenmesi.
saklayıcı (Alm. Register, Fra. registre, enregistreur, İng. register) 1) Veri saklama ya da işleme için kullanılan donanım devresi. 2) Çevirilen vurumları sezen ve daha sonraki anahtarlama işlemlerini denetleyen aygıt.
saklayıcı tabanlı mimari (Alm. registerorientierte Architektur, Fra. architecture orientée sur le registre, İng. register-oriented architecture) Bilgi işlem dizgesini oluşturan donanımın saklayıcı (yazmaç) öğelerine dayandırıldığı durum.
saklı kütük (Alm. , Fra. fichier caché, İng. hidden file) Güvenlik amacıyla bazı kullanıcılarca görülemeyen, dolayısıyla erişilemeyen dosya.
salam dilimi tekniği (Alm. , Fra. technique de salami, İng. salami technique) Bir bilgiişlem sisteminden, dikkati çekmeyecek denli küçük miktarda bilgi aşırılması.
salıcı (mekanik anahtarın) (Alm. Auslöser, Fra. déclencheur, İng. release) Bir mekanik anahtarlama aygıtına mekanik olarak bağlanan, aygıtın tutma elemanını serbest bırakan ve aygıtın açılmasına ya da kapatılmasına izin veren düzen.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
salıcılık (Alm. Emissionsvermögen, Fra. emissivité, İng. emissivity) Bir cismin ışıma enerjisi salım gücünün aynı sıcaklıktaki kusursuz kara cisminkine oranı.
salım (Alm. Ausstrahlung, Fra. émission, İng. emission) Bir cismin çevresine foton (ışılcık) ya da madde tanecikleri durumunda enerji salması.
salınım (Alm. Schwingung, Fra. oscillation, İng. oscillation) Bir ya da daha çok sayıda salınan büyüklükten oluşan fiziksel görüngü (fenomen).
salınım kipi (Alm. , Fra. mode d'oscillation, İng. oscllation mode) Bir iletim kılavuzu, iletim hattı ya da kovuğunda elektromanyetik alanın var olabileceği temel kiplerden her biri.
salınımönler devre (Alm. Beruhigungskreis, Eigenschwingungsunterdrücker, Fra. circuit anti-oscillatoire, İng. antihunting circuit) Geribeslemeli bir dizgede kendi kendine beslenen salınımları önlemek amacıyla tasarlanan denkleştirici ya da karşılaştırıcı devre.
salınımsız devre (Alm. , Fra. circuit apériodique, İng. aperiodic circuit) Serbest salınımların oluşturulamadığı devre.
salma durumu (Alm. Ruhezustand, Fra. état de repos, İng. release condition) Bir kararlı durumlu rölede, uyarılmadığı zaman, rölenin öngörülen durumu.
salma süresi (Alm. Rückfallzeit, Fra. temps de relâchement, İng. release time) Çalışma durumundaki bir rölede, öngörülmüş durumda giriş uyarma büyüklüğünün uygulandığı an ile rölenin başlangıç durumuna döndüğü an arasındaki zaman aralığı.
salt alış uçbirimi (Alm. , Fra. terminal en réception seulement, İng. receive only terminal) Yazıcısı olup klavyesi olmayan uçbirim.
salt alış yazıcısı (Alm. , Fra. imprimante sans clavier, İng. receive only printer) Sadece gönderilen iletileri alıp kendisi iletim yapamayan, yazıcı gibi, aygıtlara ilişkin.
salt direnil devre (Alm. , Fra. circuit purement résistif, İng. purely resistive circuit) Sadece dirençlerden oluşan devre.
salt okunur bellek (Alm. Nurlesespeicher, Festwertspeicher, Fra. mémoire inaltérable, mémoire morte, İng. read only memory, ROM) Programlama komutlarıyla değiştirilemiyecek nitelikte kalıcı verileri saklamak ve yalnızca okunmak üzere geliştirilmiş, rasgele erişimli yarıiletken bellek.
sanal (Alm. , Fra. imaginaire, İng. imaginary) Gerçekten var olmayıp, kavramsal olan ya da gerçekmiş gibi görünen.
sanal adres (Alm. , Fra. adresse virtuelle, İng. virtual address) Yardımcı bir belleğe verilen ve o yerin belleğin bir parçasıymış gibi erişilmesini sağlayan adres.
sanal ağ (Alm. virtuelles Netz, Fra. réseau virtuel, İng. virtual network) Bir bilgi iletildiği sürece varolan, yazılımla yaratılan geçici sayısal ağ.
sanal alan (Alm. , Fra. zone virtuel, İng. virtual field) Fiziksel olarak veri olmasa da bir uygulama programının çağrısı üzerine mevcut verilerden oluşturulan alan.
sanal bağlantı (Alm. , Fra. connexion virtuelle, İng. virtual connection) Uzun erimli kalıcı bir bağlantı kurulmadan, iki durak arasındaki verilerin ağ üzerinden olabilecek en hızlı yoldan otomatik olarak gönderilerek görünüşte bir iletişim bağlantısının oluşturulması.
sanal bellek (Alm. virtueller Speicher, Fra. mémoire virtuelle, İng. virtual storage) Bilgisayar kullanıcısı tarafından adreslendiğinden ana bellek gibi görünen, ve sanal adreslerin gerçek adreslere eşlemlendiği bellek alanı.
sanal devre (Alm. virtuelle Schaltung, Fra. circuit virtuel, İng. virtual circuit) Zamanda başka kullanıcılar arasında paylaştırılan, ancak herhangi bir kullanıcı tarafından kendine özgü anahtarlanmış bir devre gibi görünen paket anahtarlama tekniği.
sanal direni (Alm. Blindwiderstand, Reaktanz, Fra. réactance, İng. reactance) Çelinin (karmaşık direninin) sanal kısmı.
sanal eksen (Alm. imaginäre Achse, Fra. axe imaginaire, İng. imaginary axis) Karmaşık sayılar düzleminde sanal sayıların üzerinde bulunduğu düşey eksen.
sanal eksen kesişi (Alm. Schrittpunkte auf der imaginären Achse, Fra. points d'intersection avec l'axe imaginaire, İng. jw-crossings) Kök yereğrisi dallarının sanal ekseni kestiği noktalar.
sanal geçiri (Alm. Blindleitwert, Suszeptanz, Fra. susceptance, İng. susceptance) Karmaşık geçirinin sanal kısmı.
sanal görüntü (Alm. virtuelles Bild, Fra. image virtuelle, İng. virtual image) Bir perde üzerine alınamayan, ancak, yansıyarak ya da kırılarak göze gelen ışınlarla var olduğu izlenimini veren görüntü.
sanal iş (Alm. virtuelle Arbeit, Fra. travail virtuel, İng. virtual work) Dengelenmiş kuvvetler etkisi altında sonsuz küçük sanal bir yer değiştirim sırasında görülen iş.
sanal makina (Alm. , Fra. machine virtuelle, İng. virtual machine) Bir bilgisayarın programların yürütüldüğü fiziksel makina yerine işletim sistemi tarafından kullanıcıya sunulan mantıksal gösterimi.
sanal sayı (Alm. , Fra. nombre imaginaire, İng. imaginary number) Karesi eksi işaretli olan sayı.
sanal uçbirim (Alm. , Fra. terminal virtuel, İng. virtual terminal) Bir bilgisayar ağı üzerinde protokol, hız ve kod değişikliği ile bir başka uçbirim gibi davranabilen uçbirim.
sanal uçbirim protokolu (Alm. , Fra. protocole de terminal virtuel, İng. virtual terminal protocol, VTP) Özel uçbirim türlerinin daha genelgeçer ilkelere göre arabağlantılanmalarını sağlayan uygulama katmanı protokolu.
sanıt (Alm. Mutmassung, Fra. conjecture, İng. conjecture) Kanıtlanmış olmamasına rağmen doğru olduğu sanılan sav.
saniyede milyon komut (Alm. , Fra. millions d'instructions par seconde, İng. MIPS, millions of instruction per second) Bilgi işlem gücünün bir ölçüsü.
santral (Alm. Fernsprechvermittlungsstell, Fra. central, İng. central office) Abone döngülerini başka yerel santrallara ya da düzgeçiş santrallarına bağlantılayan yerel anahtarlama dizgesi.
santral bağlaşım gecikmesi (Alm. Verbindungsverspätung, Fra. durée d'établissement d'un commutateur, İng. through-connection delay) Santralda bir bağlantıya ilişkin bilgilerin geldiği an ile giriş ve çıkış arasında bağlantının kurulduğu an arasındaki zaman farkı.
santral gövdeyolu (Alm. , Fra. circuit de raccordement à réseau, İng. central office trunk) Bir santralın şebeke bağlantısını sağlayan devreler topluluğu.
santral sınıfı (Alm. , Fra. , İng. office class) Santralların, iletim işlevlerine ve başka santral merkezlerine sıradüzensel ilişkisine göre sınıflara ayrılması.
santrallararası gövdeyol (Alm. , Fra. jonction interurbaine, İng. interoffice trunk) Bir telefon şirketinin santralları arasındaki gövdeyol.
santrallararası hat (gövdeyol) (Alm. , Fra. ligne privée, İng. tie line (tie trunk)) İki ya da daha fazla santralı ya da kurum santralın (PBX) birbirine bağlayan hat (gövdeyol).
sapınç (Alm. Aberration, Fra. abérration, İng. aberration) Bir merceğin eksik kırınımı ya da odaksallaşması olayı.
sapma (Alm. Abweichung, Fra. déviation, İng. deviation) İstenen ya da beklenen değer ya da örüntüden sapma.
sapma komutu (Alm. Verzweigunsinstruktion, Fra. instruction de branchement, İng. branching instruction) Bir bilgisayar programında işlerin olağan sırasını bozarak, denetimi, adresi belirtilen bir işleme geçiren herhangi bir komut.
sapma modeli (Alm. , Fra. modèle d'erreurs, İng. error model) Gerçekleştirilen bir sistemin davranışının düşüncel bir sisteminkinden farklılığını öngörmek ve kestirmek üzere oluşturulan model.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
saptama (Alm. , Fra. fixage, İng. fixing) 1) Yıkanmış bir duyarkatın gümüş bromür kalıntılarını eritmek amacıyla kimyasal bir eriyikten geçirilmesi, 2) Resmin ışıkta bozulmaz duruma getirilmesi.
saptırıcı (Alm. , Fra. déflecteur, İng. deflector) Bir akımın (hava, boşluktaki elektron) yönünü değiştirme işinde kullanılan düzenek.
saptırım bobinleri (Alm. Ablenksplulen, Fra. bobines de déflection, İng. deflection coils) Yüklü parçacıkları yolundan saptırmak için kullanılan ve manyetik alan uyaran akım sargıları.
saptırma (Alm. , Fra. déflection, İng. deflection) Taramanın düzgün olarak gerçekleşebilmesi için elektronların yatay ya da düşey olarak yer değiştirmesini sağlama.
saptırma akımı (Alm. , Fra. courant de déviation, İng. deflection current) Bir saptırma sargısı üzerindeki akım.
saptırma burusu (Alm. Ablenkmoment, Fra. couple déflecteur, İng. deflecting torque) Devinen öğenin elektrostatik ya da elektromanyetik etkilerinden oluşan buru.
saptırma duyarlılığı (Alm. , Fra. sensibilité de déviation, İng. deflection sensitivity) Ekrandaki bir noktanın ötelenme miktarının, saptırma akımı ya da saptırma gerilimindeki değişikliğe oranı.
saptırma plakaları (Alm. Ablenkplatten, Fra. plaques de déviation, İng. deflecting plates) Elektrostatik saptırmada, elektrik alanı oluşturmak için kullanılan plakalar.
sargı (Alm. Wicklung, Fra. enroulement, İng. winding) Bir elektrik düzeninde belirli bir işlevi olan sarımlar ya da bobinler topluluğu.
sargı adımı (Alm. Schritt, Fra. pas, İng. pitch) Sargı ya da bobin boyunca ardışık sarımlar aralığı.
sargının faz gerilimi (Alm. , Fra. tension par phase d'enroulement, İng. phase voltage of a winding) Bir motor ya da aygıtın bir fazına ait sargının iki ucundaki potansiyel farkı.
sarılmış çekirdek (Alm. Bandkern, Fra. noyau enroulé, İng. wound core) Birbiri üzerine helis biçiminde kat kat sarılmış kesintisiz bir ya da birden çok şeritten yapılan paketli çekirdek.
sarım (Alm. Windung, Fra. spire, İng. turn) Bir halka oluşturan iletken ya da iletken grubu.
sarmal (Alm. , Fra. spiral, İng. spiral) Dolanarak oluşmuş, dolamlı.
sarmal Bourdon yayı (Alm. spiralförmige Bourdonsche Röhre, Fra. tube Bourdon hélicoidal, İng. helical Bourdon spring) Bir silindir çevresine sarılarak oluşturulan Bourdon yayı.
sarsım (Alm. Störung, Fra. perturbation, İng. perturbation) Bir dizgenin olağan işleyişini bozan bir etki.
satır karartma aralığı (Alm. , Fra. intervalle de suppression de ligne, İng. line blanking interval) Televizyonda bir tarama satırının bitip diğerinin başlaması arasında resim işaretinin bastırılması.
satır kertesi (Alm. Reihenrang, Fra. rang de lignes, İng. row rank) Bir matrisin satır vektörlerinden (yöneylerinden) doğrusal bağımsız olanlarının sayısı.
satır matris (Alm. einreihige Matrix, Fra. matrice en ligne, İng. row matrix) Tek bir satırdan oluşan matris; satır dizey.
satır ortalama (Alm. , Fra. alignment à centre, İng. center alignment) Yazı işleme programlarında yeralan yazıyı satır ortasına alma komutu
satır satır taramalı (Alm. , Fra. balayage télévision,, balayage récurrent, İng. raster scanning) Bir imgenin peşpeşe gelen öğelerine ardışık tarama satırları ile ulaşıldığı tarama örüntüsü.
satır sıklığı (Alm. , Fra. fréquence de ligne, İng. line frequency) Televizyonda satır taramalarını eşgüdümlemekte kullanılan sıklık.
satır yazıcı (Alm. Zeilendrucker, Fra. imprimante par lignes, İng. line printer) Sonuçları, her satırı bir bütün olarak bir seferde olmak üzere, kağıt üzerine yazan bilgisayar çıkış birimi.
satış noktası (Alm. , Fra. point de vente, İng. point of sales) Perakende satışlardaki hesap hareketleri için kullanılan elektronik uçbirimin bulunduğu yer.
satış uçbirimi (Alm. , Fra. terminal au point de vente, İng. point of sale terminal) Her bir satışesnasında verileri bilgisayarca okunur biçimde kaydeden aygıt.
savaş oyunu (Alm. , Fra. jeu de guerre, İng. war game) Katılımcıların, verili kısıt ve koşullar altında, belirli askeri hedeflere ulaşmaya çalıştığı benzetim oyunu.
savaşım (Alm. , Fra. conflit, İng. contention) İki ya da daha fazla sayıda veri aygıtı aynı anda ortak bir kanaldan iletim yapmaya kalkıştıklarında ortaya çıkan durum.
savlı hipotez (Alm. Alternativhypothese, Fra. hypothèse alternative, İng. alternative hypothesis) Boş hipotezin karşıtı olan hipotez.
sayaç (Alm. Zähler, Fra. compteur, İng. counter) İçindeki değeri belirli bir sayı kadar arttırarak ya da eksilterek saklayabilen veri saklama düzeneği.
sayaçlı kod çözücü (Alm. Zählungsentzifferer, Fra. décodeur de comptage, İng. counting decoder) Sayaç devrelerini kullanarak yapılan kodçözücü.
sayamak (Alm. Digit, Fra. digit, İng. digit) 1) 0 ilâ 9 arasındaki rakamların herhangi biri, 2) Onlu sistemden farklı bir sistemde sayıları oluşturan öğelerden biri.
sayamak (Alm. Ziffer, Fra. chiffre, İng. digit;dig e.g., it position, digit-organized memory, digit selection) Basamak; örn. sayamak konumu, sayamak tabanlı bellek, sayamak seçimi.
sayamak zaman dilimi (Alm. , Fra. créneau temporel élémentaire, İng. digit time slot) Tek bir sayamağa özgülenmiş olan zaman aralığı.
saydam iletim (Alm. , Fra. mode transparent, İng. transparent mode) Kullanıcı verisinin formatı üzerine hiçbir kısıt getirmeyen iletim tekniği.
saydamlık (Alm. Durchsichtigkeit, Fra. transparence, İng. transparency) Bir sayısal sinyalin, sinyal özniteliklerinin değer ya da sıralarında herhangi bir değişiklik olmadan bir sayısal iletim kanalı, teleiletişim devre ya da bağlantısı üzerinden iletilebilmesi özelliği.
saydamlık (Alm. Rückwirkungsfreiheit, Fra. discrétion, İng. transparency) Ölçme aygıtının ölçülen büyüklüğün değerini etkilememe yeteneği.
sayfa (Alm. Seite, Fra. page, İng. page; page addressing, page limit, page overflow, page protection) 1) Bilgisayar belleğinin tipik olarak 1-2 K boyutundaki bir bölüntüsü; 2) Bir sayfayı dolduran ve bilgisayarın iç ve dış bellekleri arasında aktarılabilen bilgi miktarı; örn. sayfa adresleme, sayfa sınırı, sayfa taşması, sayfa koruma.
sayfa boyuna yazım (Alm. , Fra. format à italien, İng. landscape printing) Bir sayfanın enine yerine boyuna yapılan yazım.
sayfa yazıcı (Alm. , Fra. imprimante page per page, İng. page printer) Her güdüm vurumu ile bir sayfalık bilgiyi basabilen yazıcı.
sayfalama (Alm. , Fra. mouvement de page, İng. paging) Bellek kaynağının, işletim dizgesince örn. 1K, 2K gibi belirli boyda birimler olarak, devingen biçimde kullanıldığı bir bellek yönetim yöntemi.
sayfalı bellek (Alm. , Fra. mémoire organisée par pages, İng. paged memory) Sayfanın başındaki ilk sözcük ya da sekizlinin (bayt) adresi ile konumları tanımlı sayfalara göre düzenlenmiş bellek.
sayı (Alm. Ziffer, Fra. chiffre, nombre, İng. number) 1) Soyut matematik sistemine ait olup toplama, çarpma, ardışım (succession) gibi belirli yasalara uyan birim, 2) Doğal sayıların uzantısı ya da genelleştirmesi sonucunda elde edilen (pi sayısı gibi) birçok matematiksel sistemin öğesi.
sayı dizgesi (Alm. Zahlensystem, Fra. système de numération, İng. number system) Sayısal simgeleri belirli konumlara getirerek nicelik belirtme yöntemi.
sayı gösterimi (Alm. , Fra. représentation de nombres, İng. number representation, numeration) Bir sayılar dizgesinde herhangi bir sayının gösterimi.
sayıl (Alm. skalar, Fra. scalair, İng. scalar) 1) Bir vektör olmayıp gerçek bir sayı olan, 2) Yönü olmayan ancak gerçek bir sayı ile temsil edilebilen büyüklük
sayıl büyüklük (Alm. skalare Grösse, Fra. grandeur scalaire, İng. scalar quantity) Belirli bir birimler dizgesinde gerçek ya da karmaşık tek bir sayı ile belirtilen nicelik.
sayıl çarpım (Alm. skalares Produkt, Fra. produit scalaire, İng. scalar product) P=A•B içsel çarpımı a) Kartezyen konaçlarda, n-boyutlu öklid uzayında, A vektörel büyüklüğün her bir bileşeninin, B vektörel büyüklüğün karşıdüşen bileşeniyle çarpımlarının toplamı ya da, b) Üç boyutlu uzayda A ve B vektörlerinin arasındaki açı ? olmak üzere |A| |B| cos? olarak ifade edilen sayıl büyüklüktür.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sayılabilir küme (Alm. abzählbare Menge, Fra. ensemble dénombrable, İng. countable set) Artı tamsayılar kümesine bire bir eşlenebilen küme.
sayısal anahtar (Alm. Digitalschalter, Fra. commutateur numérique, İng. digital switch) Sayısal sinyallerin, analog sinyallere dönüştürülmeden, kanal yollarını değiştirebilen elektronik aygıt.
sayısal analiz (Alm. , Fra. analyse numérique, İng. numerical analysis) Matematiksel olarak ifade edilen problemlerde yararlı nicel çözümler elde etmek ve sonuçların hata sınırlarını saptamak uğraşı.
sayısal audio yayını (Alm. , Fra. radiodiffusion audionumérique, İng. digital audio broadcasting, DAB).
sayısal aygıt (Alm. digitales Gerät, Fra. appareil numérique, İng. digital device) Değişkenleri kodlanmış vurumlar ya da durumlar olarak gösterilen ve çalışması sayısal tekniklere dayanan aygıt.
sayısal bağ (Alm. numerische Verbindung, Fra. liaison numérique, İng. digital link) İki nokta arasında belirtilen özellikler taşıyan sayısal iletim aracı. Sayısal bağ bir ya da daha çok sayısal kesimi, çoğullama ve çoğullama çözücü düzenleri içerebilir ancak anahtarlama düzenlerini içermez.
sayısal bağlantı (Alm. digitale Verbindung, Fra. connexion numérique, İng. digital connection) Tek bir iletişimi desteklemek amacıyla bir teleiletişim şebekesinde iki ya da çok nokta arasında sayısal işaretlerin iletimini olanaklayan anahtarlama, sayısal iletim devreleri ve diğer işlevsel öğelerin birliği.
sayısal bellekli osiloskop (Alm. , Fra. oscilloscope numérique à mémoire, İng. digital storage oscilloscope).
sayısal bilgi saklama (Alm. digitale Informationsspeicherung, Fra. emmagasinage numérique d'information, İng. digital information storage) Bilginin sayısal veriler biçiminde, bellek olarak işlev gören herhangi bir ortam üzerine düzenli olarak yazılıp korunması.
sayısal bilgisayar (Alm. digitaler Rechner, Fra. ordinateur numérique, İng. digital computer) Özünde verilerin sayısal gösterimlerinin kullanıldığı bir bilgisayar.
sayısal çıkış (Alm. Digitalausgabe, Fra. sortie numérique, İng. digital output) Bilgisayardan başka sayısal aygıtlara bilgi gönderen düzenek.
sayısal çoğullama çözücü (Alm. , Fra. démultiplexeur numérique, İng. digital demultiplexer) Birleşik sayısal bir işareti oluşturan sayısal işaretlere ayırmaya yarayan donanım.
sayısal çoğullama donatısı (Alm. digitales Multiplexgerät, Fra. équipement de multiplexage numérique, İng. digital multiplex equipment) Ters iletim yönlerinde çalışan ve aynı yerde bulunan bir sayısal çoğullayıcı ile bir sayısal çoğullama çözücünün birliği.
sayısal çoğullama sıradüzeni (Alm. digitale Multiplexhierarchie, Fra. hiérarchie de multiplexage numérique, İng. digital multiplex hierarchy) Daha düşük hızdaki belirli sayıda sayısal işareti çoğullayan ve bu çoğullanan işareti de kendi hızında başka sayısal işaretlerle bir üst düzeydeki hıza çoğullayan sayısal çoğullayıcılar dizisi.
sayısal çoğullayıcı (Alm. digitaler Multiplexer, Fra. multiplexeur numérique, İng. digital multiplexer) Zaman paylaşımlı çoğullama ile birçok sayısal işaretin tek bir bileşik sayısal işarete dönüştüren donatı.
sayısal çokluölçer (Alm. , Fra. multimètre numérique, İng. digital multimeter) Akım, gerilim, direnç, güç vb. birçok büyüklüğü ölçebilen sayısal aygıt.
sayısal çözümleme (Alm. numerische Analysis, Fra. analyse numérique, İng. numerical analysis) Matematiksel sorunları sayısal yöntemlerle ve sonuçları belirli yanılma değerlerinin altında olacağı öngörülen yaklaşımlar içerisinde elde eden çalışma alanı.
sayısal dağıtım çatısı (Alm. digitaler Verteilungsrahmen, Fra. répartiteur numérique, İng. digital distribution frame) Aygıtların sayısal çıktılarının başka aygıtların sayısal girdilerini oluşturduğu arabağlantılanma çatısı.
sayısal damga takımı (Alm. numerisch Zeichensatz, Fra. jeu de caractères numériques, İng. numeric character set) Sayıları, bazan da güdüm damgalarını, özel damgaları ve boş damgayı kapsayan, buna karşılık harfleri dışarıda bırakan bir damga takımı.
sayısal denetim (Alm. numerische Steuerung, Fra. contrôle numérique, İng. numerical control) Sayısal verileri kullanarak süreçlerin otomatik biçimde denetlenmesi.
sayısal devre (Alm. digitaler Schaltkreis, Fra. circuit numérique, İng. digital circuit) İki santral arasında bilgileri sayısal biçimde iletmeye yarayan devre.
sayısal dolgu (Alm. digitale Füllung, Fra. remplissage numérique, İng. digital filling) Bir işaretin debisini daha yüksek bir değere yükseltmek amacıyla düzenli aralıklarla işaret öğelerinin eklenmesi.
sayısal döngü sınaması (Alm. , Fra. rebouclage numérique, İng. digital loopback) Bir iletişim aygıtının sayısal devresinin sınanması için uygulanan teknik.
sayısal dönüştürücü (Alm. digitaler Messumformer, Fra. transducteur numérique, İng. digital transducer) Girdi ve çıktısı nicemlenmiş genlikli ve ayrık zaman noktalarında örneklenmiş sinyallerden oluşan dönüştürücü.
sayısal giriş (Alm. Digitaleingabe, Fra. entrée numérique, İng. digital input) Bilgisayara başka aygıtlardan gelen sayısal bilgilerin yüklenmesini sağlayan düzenek.
sayısal gösterim (Alm. digitale Darstellung, Fra. représentation digitale, İng. numeric representation) Verinin rakamlarla ayrık gösterimi.
sayısal hat bağı (Alm. , Fra. liaison de ligne numérique, İng. digital line link) Peşpeşe bağlanmış sayısal hatlardan oluşan sayısal bağ.
sayısal hat kesimi (Alm. , Fra. section de ligne numérique, İng. digital line section) Eşeksenel kablo, optik lif gibi tek bir imal edilmiş iletim ortamı tipinden oluşmuş sayısal kesim.
sayısal iletim (Alm. Digital-Sendung, Fra. transmission numérique, İng. digital transmission) Ses, veri, imge gibi sinyallerin ikiller (bitler) halinde kodlanıp gönderimini sağlayan elektriksel ya da optik iletim sinyali.
sayısal imge (Alm. digital Bild, Fra. image numérique, İng. digital image) İki boyutlu ve değerleri sonlu duyarlığa nicemlenmiş bir sayı alanı.
sayısal imza (Alm. , Fra. signature numérique, İng. digital signature) Bir iletiye eklenen ve alıcının iletim tamlığını (integrity) ve çıkış noktasını saptamasına elveren veriler.
sayısal kanal (Alm. digilater Kanal, Fra. voie numérique, İng. digital channel) İki nokta arasında sayısal işaretlerin sayısal iletimine elveren ortam.
sayısal ölçme aleti (Alm. digitales Meß-Gerät, Fra. appareil (mesureur) numérique, İng. digital (measuring) instrument) Ölçülecek niceliğin sayısal olarak alındığı ya da kodlanmış ayrık sinyallere dönüştürüldüğü ve çıkışın da sayısal biçimde olduğu alet.
sayısal santral (Alm. numerische Zentrale, Fra. centre numérique, İng. digital exchange) Sayısal anahtarlamayla sayısal işaretlere yol ataması yapan santral.
sayısal sıradüzen (Alm. , Fra. hiérarchie digitale, İng. digital hierarchy) Sayısal çoğullamada kullanılan, ve bir işaretin bantgenişliği bir kattaki bit hızına denk olduğunda, bir üstteki katta çoğullanabildiği düzen. Avrupa'nın sayısal sıradüzeni 2, 8, 34, 140, 560 Mbit/s hızlarında olup, sırasıyla, 32, 96, 384, 1536 ve 6144 kanaldan oluşur.
sayısal sinyal (Alm. digitales Signal, Fra. signal numérique, İng. digital signal) Bilgi parametreleri sayılar olan nicemlenmiş sinyal; sayısal im.
sayısal sözcük (Alm. numerisches Wort, Fra. mot numérique, İng. numerical word) Sayılardan, bazan da boş damga ile özel damgalardan oluşan sözcük.
sayısal süzgeç (Alm. digital Filter, Fra. filtre numérique, İng. digital filter) Zamanda ayrık olup katsayıları bir sayı kümesi halinde belirtilen süzgeç.
sayısal şebeke (Alm. digitales Netzwerk, Fra. réseau numérique, İng. digital network) İki ya da daha çok nokta arasında teleiletişim hizmetlerini sağlamak üzere tümleşik iletim ve anahtarlama tekniği ile sayısal bağlantıların sağlandığı sayısal düğümler ve sayısal bağlar kümesi.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sayısal tümlev alma (Alm. numerische Integration, Fra. intégration numérique, İng. numerical integration, numerical quadrature) Bir işlevin belirli ayrık değerlerini kullanarak tümlevinin belirli bir yaklaşıklıkla hesaplanması.
sayısal veri (Alm. digitale Daten, Fra. données digitales, İng. numeric data) Rakamlarla gösterilmiş veri.
sayısal veri ağı (Alm. , Fra. réseau de données numérique, İng. digital data network) Telefon ağı gibi sayısal iletimin bir istisna olduğu analog şebekelerden farklı olarak tümüyle veri iletimi için tasarlanmış ağ.
sayısal yineleyici (Alm. , Fra. répéteur numérique, İng. digital repeater) Sayısal sinyalleri iletim ortamındaki analog halinden alıp yeniden üreten aygıt.
sayısal-analog dönüştürücü (Alm. Digital-Analog-Umformer, Fra. convertisseur numérique-analogique, İng. digital-to-analog transducer) Girdisi nicemlenmiş bir sinyal olup çıktısı düzlenmiş sürekli bir sinyal olan dönüştürücü.
sayısallaştırıcı (Fa. numériseur, İng. digitizer) Analog bir ölçümü sayısal biçime dönüştüren birim.
sayısallaştırmak (Alm. digitalisieren, Fra. numériser, İng. to digitize) Bilgiyi göstermek için sayısal damgalar kullanma.
sayışım makinası (Alm. Rechnungsmachine, Fra. machine de comptabilité, İng. accounting machine) Sayışım ile ilgili hesaplamalar için kullanılan, bilgisayarın veri işleme olanaklarının altında yalın birtakım işlemler yapabilen herhangi bir makina.
sayıt (Alm. , Fra. numéral, İng. numeral) Bir sayının ayrık gösterimi, örneğin Latin sayıtları; rakam.
sayma verimliliği (Alm. , Fra. rendement de comptage, İng. counting efficiency) Radyason sayacı tüplerde, sayımın toplam iyonlaşmış parçacık sayısına oranı.
seçenek yol (Alm. , Fra. chemin alternatif, İng. alternative route) Bir teleiletişim ağında birincil yollardaki iletim aksamaları ya da sıkışıklık, tıkanıklık gibi nedenlerden ötürü başvurulan seçenek yol.
seçenek yol atama (Alm. , Fra. acheminement alternatif, İng. alternative routing) Bir teleiletişim ağında atanmış ana yol(lar) tıkalı olduğunda başvurulacak yollardan birinde bilgiyi yollama.
seçici anahtar (Alm. Wähler, Fra. sélecteur, İng. selector switch) Bir çok denetim devresinden birini seçmekte kullanılan ve elle işletilen çok konumlu anahtar.
seçici çağrı (Alm. , Fra. appel sélectif, İng. selective calling) Radyo iletişiminde bir sinyal kodunun iletimi ile sadece belirli bir istasyonun ya da istasyon grubunun çağrılmasının sağlanması.
seçici çağrı hizmeti (Alm. , Fra. service d'appel sélectif, İng. selective call service) Gelen çağrılardan önemli olanlarına farklı bir zil tonu besleme, daha önce saptanmış bir listeye göre bazı çağrıları aboneye değil de otomatik kayıt makinasına yönlendirmek türünden hizmetler.
seçici devre (Alm. , Fra. circuit sélecteur, İng. selector circuit) Bir dalga biçiminde belirli bir genliğe, evreye, varış anına, sıklığa göre seçme yapan devre.
seçici döküm (Alm. , Fra. vidage sélectif, İng. selective dump) Belleğin sadece seçilmiş yerlerinin dökümünün alındığı işlem.
seçici kanal (Alm. Selektorkanal, Fra. canal sélecteur, İng. selector channel) Hizmet verdiği birden fazla giriş-çıkış birimlerinden birinin işini bitirdikten sonra, bir sonraki birimin işine geçen, böylece belli bir anda ancak bir birimin hizmetinde bulunan, bu niteliğiyle göreli olarak yüksek hızlı giriş-çıkış birimlerinin ana işlem birimine bağlanmasında kullanılan kanal.
seçici karışma (Alm. , Fra. interférenc sélective, İng. selective interference) Görece dar frekans kanallarına yoğunlaşmış karışma.
seçici silme (Alm. , Fra. effacement sélectif, İng. selective erasing) Veri aygıtlarında belirli belle hücrelerindeki bilgiyi, diğerlerindekileri örselemeden, silme
seçici sönümleme (Alm. , Fra. evanouisment selectif de fréquence, İng. frequency selective fading) Bir iletim ortamından geçen bir sinyalin uğradığı ve farklı sıklık bileşenlerinin farklı miktarlarda cılızlamasına yolaçan bayılma; seçici bayılma.
seçici yansıma (Alm. Wählreflexion, Fra. réflexion sélective, İng. selective reflection) Bir rengin ya da dalga boyunun ötekilerden daha iyi yansıması.
seçicilik (Alm. Selektivität, Trennschärfe, Fra. séléctivité, İng. selectivity) 1) Bir devrenin istenilen bir sıklığa uyabilme yatkınlığı. 2) Bir süzgecin, giriş sinyalinin sıklık izgesini değiştirebilme yeteneği.
seçik (Alm. , Fra. nette, İng. sharp) Bir görüntünün ekran, film gibi bir duyarkat üzerinde pussuz olması.
seçiklik (Alm. , Fra. netteté, définition, İng. sharpness) Seçik olma durumu.
seçme (Alm. , Fra. sélection, İng. selection) 1) Bir öğeler topluluğunda belirli ölçütleri sağlayan nesneleri tanılama; 2) Bir veritabanında belirli ilişkileri sağlayan n-lik grupları bulma.
seçme sinyali (Alm. Wahlsignal, Fra. signal de sélection, İng. selection signal) Bir çağrının oluşumuna yönelik bilgileri taşıyan damga dizisi. Seçme imleri hizmet isteği ve adres alanlarından oluşur.
seçmeli ayıklama (Alm. , Fra. triage par sélection, İng. selection sort) Bir kümedeki öğelerin bir ayıklama anahtarına göre seçilmesi ve bulunan öğenin listeden çıkarılmasına dayanan ayıklama.
seğirme (Alm. , Fra. gigue, İng. jitter) Sayısal iletişimde bir zaman dayanağının doğru değerinden gösterdiği rasgele sapmalar. Seğirme genellikle bir simge süresine göre küçük boyutludur.
sekizli (Alm. Oktett, Fra. octet, İng. octet, byte) Bir bütün olarak işlem gören sekiz ikili sayamak ya da sekiz sinyal öğesi.
sekizli ardışım tamlığı (Alm. , Fra. integrité de la suite des octets, İng. octet sequence integrity) Sekizlilerin sırasında bir değişikliğe yolaçmadan taşınabildiği bir sayısal iletim kanalı, bir teleiletişim devresi ya da bağlantısının özelliği.
sekizli dolgulaması (Alm. , Fra. bourrage d'octets, İng. byte stuffing) Sekizli katarı içine, veri hızını kanalınkine çıkarmak üzere boş sekizlilerin eklenmesi.
sekizli-dizisel (Alm. byteseriell, Fra. byte-sérial, İng. byte-serial; e.g., byte-serial transmission, byte-serial input) Bayt-dizisel; örn. sekizli-dizisel iletim, sekizli-dizisel girdi.
sekizliye yönelik (Alm. byteorientiert, Fra. orienté sur le byte, İng. byte-oriented) Bayta yönelik.
sekizliye yönelik protokol (Alm. byteorintierter Protokoll, Fra. protocole orienté sur le byte, İng. byte-oriented protocol) Temel veri öğesi olarak sekizliyi kabul eden protokol.
selbasma (Alm. , Fra. , İng. flooding) Her düğümden diğer tüm düğümlere bir paketin kopyalarını ileterek hedef düğüme erişmesini sağlayan yol atama yöntemi.
senaryo (Alm. , Fra. scénario, İng. scenario) Bir sistem, model ya da benzetimi geliştirmekte kullanılan başlangıç koşulları, ve olaylar dizisi.
sentetik açıklık (Alm. synthetische Apertur, Fra. ouverture synthétique, İng. synthetic aperture) Fiziksel boyutlarının sağladığından daha büyük bir etkin anten açıklığı sağlayan aygıt.
seramik sığaç (Alm. , Fra. condensateur céramique, İng. ceramic capacitor).
serbest alan (Alm. Freifield, Fra. champ libre, İng. free field) Sınır etkilerinin yoksanabilir düzeyde olduğu alan.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
serbest devinim (Alm. freie Bewegung, Fra. comportement libre, İng. free motion) Bir dizgenin dış uyarılar olmadan başlangıç koşulları ve parametrelerinin etkisiyle oluşan devinimi.
serbest elektron (Alm. freies Elektron, Fra. éléctron libre, İng. free electron) Atom çekirdeğinin çekim etkisinden kurtulan ve boşlukta veya madde içinde serbestçe devinebilen elektron. Bir maddede bulunan, ancak bir atoma sürekli olarak bağlı olmayan ve madde içinde bir gerilim bayırlığı engeli ile karşılaşmayan elektron.
serbest salınım (Alm. freie Schwingung, Fra. oscillation libre, İng. free oscillation) 1) Cismin denge konumundan ayrılması ile doğan geri çağırıcı kuvvetin etkisinde oluşan salınım. 2) Sıklığı devrenin elektriksel değişimine bağlı olan dalgalı akım. 3) Dizgede daha önceden saklatılmış olan enerji tarafından meydana getirilen, genelde sönümlü olan, salınım
serbest yük (Alm. freie Ladung, Fra. charge libre, İng. free charge) Bir iletken ya da bir yalıtkan yüzeyinde maddeye bağlı olmadan özgürce devinebilir yük.
serbestlik derecesi (Alm. Freiheitsgrad, Fra. degré de liberté, İng. degree of freedom) Bir dizgenin halini belirleyen değişkenler sayısı; erkinlik derecesi.
seri (dizisel) iletişim (Alm. , Fra. communication en série, İng. serial communication) ASCII damga iletiminde kullanılan, her damganın başına "başlama biti", sonuna "eşlik ve sonlandırma bitleri" eklenerek, ve bitlerin peşpeşe iletildiği yöntem.
seri aktarım (Alm. , Fra. transfert sériel, İng. serial transfer) Bilgi öğelerinin peşpeşe zaman dilimlerinde tek bir hat üzerinden iletildiği veri aktarım sistemi.
seri bağlantı (Alm. Reichenschaltung, Serienschaltung, Fra. couplage en série, İng. series connection) Aygıtların aynı akımın hepsinin üzerinden geçecek biçimde bağlantılanışı, dizisel bağlantı.
seri çınlamalı devre (Alm. Reihenresonanzkreis, Serienresonanzkreis, Fra. circuit résonnant série, İng. series-resonant circuit) Dizisel bağlantılanmış sığaç ve irgiteç içeren tek yollu çınlama devresi, dizisel çınlamalı devre.
seri devreler (Alm. , Fra. circuits en série, İng. series circuits) Aynı akımın hepsinin üzerinden akmasını sağlayacak şekilde bağlantılanmış devreler.
seri giriş çıkış (entrée-sortie sérielle, İng. serial input/output) Tek bir kanal ya da aygıttan giriş/çıkış etkinliklerinin peşpeşe yürütülmesi.
seri kapı (Alm. , Fra. porte série, İng. serial port) Bir bilgisayara bağlantılanan dışsal modem ya da fare aygıtı örneklerinde olduğu gibi seri kipte çalışan aygıtları bağlantılamak için kullanılan ve bitlerin her saat vurumuyla teker teker iletildiği kapı.
seri programlama (Alm. , Fra. programmation sérielle, İng. serial programming) Her adımda bir aritmetik ya da mantıksal işlemin yürütümüne elveren bilgisayar programlaması; çoklu programın karşıtı.
seri toplayıcı (Alm. , Fra. additionneur série, İng. serial adder) Toplanan sayıların basamaklarını peşpeşe toplayarak gerçekleştirilen sayısal toplama.
serpiştirme (Alm. Verschachtellung, Fra. imbriquage, İng. interleaving) Toplu bit hatalarının etkilerine karşı bir koruma yöntemi olarak kullanılan ve sözcüklerin bitlerinin, bit katarı içinde belirli bir düzene göre dağıtılması işlemi. Herbir dizinin kimliğini koruyacak şekilde bir dizinin öğelerini başka bir dizinin öğeleri ile yer değiştirilmesi.
sertifikalı dayanak malzeme (Alm. Zertifiziertes Referenzmaterial, Fra. matériau de référence certifiée, İng. certified reference material) Bir veya daha fazla özelliğinin değeri, teknik olarak geçerli bir yordama göre sertifikalandırılmış, ve bir sertifikayla veya sertifikalandırmaya yetkili bir kurum tarafından verilmiş diğer belgelerle beraber veya onlarla izlenebilir dayanak malzeme.
servis dışı sınama (Alm. , Fra. contrôle pendant temps d'indisponibilité, İng. out-of-service testing) Veri iletimini durdurup, bit hata oranı, hatasız saniyeler, çok hatalı saniyeler gibi iletim istatistiklerini toplamak üzere belirli bit örüntüleri ile yürütülen sınama.
servis kesilmesi (Alm. , Fra. panne, İng. outage) Bir iletişim sistemindeki herhangi bir nedenden dolayı kullanıcıların tümüyle servislerden yoksun kalması.
servomekanizma yükselteci (Alm. Servo-Verstärker, Fra. servo-amplificateur, İng. servo-amplifier) Bir servomekanizmanın parçası olan ve mekanik eyleyiciye güç besleyen yükselteç.
ses bandı veri iletimi (Alm. , Fra. transmission de données sur bandes acoustiques, İng. voiceband data transmission) Ses kanallarının dört kilohertz bandı içinde iletilen 64 Kbit/s hızına değin çıkabilen sayısal sinyal.
ses basıncı (Alm. Schalldruck, Fra. pression acoustique, İng. sound pressure) Belirli bir zaman aralığında anlık ses basıncının etkin değeri.
ses birimi (**. , Fra. , İng. voice unit) 600 ohmluk direnil bir yükle sonlanan 1 milivolt sinüzoidal işarete göre ölçeklenen elektriksel sesin gürlüğü ya da genliğinin ölçüsü.
ses çatalı (Alm. Stimmgabel, Fra. diapason, İng. tuning fork) Vurularak titreştrildiğinde arı, yalın, belirli sıklıkta bir ses veren iki kollu çelik çatal.
ses enerji akısı (Alm. Schalleistung durch ein Oberflächenelement, Fra. puissance acoustique à travers un élément de surface, İng. sound energy flux) Belirli bir yüzey elemanı üzerinden anlık ses basıncının eşevreli bileşenini ile hacim hızının çarpımı.
ses spektrumu (Alm. , Fra. spectre audio, İng. audio spectrum) İşitilebilir banttaki ses işaretlerin spektrumu.
ses taşıyıcısı (Alm. , Fra. porteuse son, İng. sound carrier) Televizyonda ses işaretlerini taşıyan frekans.
ses yeğinliği (Alm. Lautstärke, Fra. intensité de son, İng. loudness of sound) Titreşim genliğinin karesiyle orantılı olan ses enerjisi.
sesaltı (Alm. Unterschall-, Fra. subsonique, infraacoustique, İng. subsonic, infrasonic) 1) Hızı ses hızından daha düşük olan, 2) Sesle aynı yapıda, ancak kulağın algılayamayacağı düşük sıklıklarda olan.
sesin tınısı (Alm. , Fra. timbre de son, İng. timbre of sound) Sesin kaynağı olan aleti, insanı, nesneyi ayırt etmeye yarayan ses niteliği.
sesli (Alm. , Fra. audible, İng. audible) Örn. sesli alarm.
sesötesi (Alm. Ultraschall-, Fra. ultrasonique, İng. ultrasonic; ultrasonic propagation, ultrasonic delay line) İşitilebilir sıklıkların ötesinde akustik titreşimlere ilişkin; örn. sesötesi yayılım, sesötesi gecikme hattı.
sesüstü (Alm. Überschall-, Fra. supersonique, ultrasonore, İng. supersonic, ultrasound) 1) Hızı ses hızından yüksek olan.
sesüstü algılayıcı (Alm. Ultraschalldetektor, Fra. détécteur ultrasonique, İng. ultrasonic detector) Kulakla işitilmeyen sesüstü titreşimlerin varlığını algılamak, genliğini ve sıklığını ölçmek için kullanılan aygıt.
sesüstü sıklığı (Alm. Überhörfrequenz, Fra. fréquence ultrasonique, İng. ultrasonic frequency) İnsan kulağının işitme sınırı ötesinde buluna seslerin titreşim sıklıkları.
seyrek trafikli ağ (Alm. , Fra. réseau à faible traffic, İng. thin route network).
sezici (Alm. Detector, Fra. détecteur, İng. detector) Sezim işlemini gerçekleştiren elektronik aygıt.
sezici alet (Alm. Detektionsgerät, Fra. appareil détecteur, İng. detecting instrument) Değerini saptamaktan çok bir niceliğin varlığını belirlemeyi amaçlayan alet.
sezici işletim eğrisi (Alm. , Fra. , İng. receiver operating characteristics, ROC) Bir sezicinin hatalı sezim olasılığının sahte alarm olasılığına karşı çizdirilen grafiği.
sezilmemiş hata oranı (Alm. , Fra. , İng. residual error rate) Tüm gönderilen bitler, damgalar, bloklara göre hata düzeltici sistem tarafından düzeltilemeyen ya da sezilemeyen hatalı bit, damga ve blokların oranı.
sezim (Alm. Detektion, Fra. détection, İng. detection) Gürültülü ve/ya da tam olmayan gözlem verilerinden yararlanarak sonlu ve ayrık değerler alan bir değişkenin varlığını saptamak.
Shannon sınırı (Alm. , Fra. limite de Shannon, İng. Shannon limit) Belirli bir işaret-gürültü oranı, belirli bir bant genişliğine sahip kanal üzerinden ve belirli bir hata oranı için erişilebilecek en yüksek veri iletim hızı.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sıcaklıkölçer (Alm. Thermometer, Fra. thérmomètre, İng. thermometer) Bir cisim ya da ortamın sıcaklığını ölçmek için kullanılan aygıt.
sıcaklıkölçer haznesi (Alm. Thermometerglaskolben, Fra. bulbe de thermométre, İng. thermometer bulb) Bir sıcaklık değişimine tepki gösteren sıvının bulunduğu hazne ya da kap.
sıçrama (Alm. prellen, Fra. rebondissement, İng. bounce (for a contact circuit) Bir kontak devresi kapandığı ya da açıldığı sırada oluşan ve son durumlarına erişmeden önce art arda birbirine temas eden ve birbirinden ayrılan kontak uçlarının hareketini nitelendiren olgu.
sıçrama değeri (Alm. Umschaltwert, Fra. valeur de commutation, İng. switching value) Basamak davranışlı bir öğe için çıkış değişkeni değerinin değiştiği herhangi bir giriş değişkeni değeri.
sıfır aşırılığı (Alm. , Fra. zéros excédentaires, İng. excess zeros) Sayısal iletimdeki hat kodunun izin verdiği peşpeşe sıfır sayısından fazla sıfırlar.
sıfır bitini araya sokma (Alm. , Fra. insertion de bit zéro, İng. zero-bit insertion) HDLC (High Level Data Link Control) gibi bite yönelik protokollarda saydamlığı elde etmek ve bayrak dizisini özebir kılmak için araya sokulan sıfır bitleri.
sıfır bölgesi (Alm. Totzone, Unempfindlichkeitsbereich, Fra. zone neutre, İng. neutral zone) Artı-sıfır-eksi davranışlı bir öğe için sıfır bölgesi.
sıfır doldurmak (Alm. Auffüllen mit Nullen, Fra. remplissage de zéros, İng. zerofill, zeroise) Bir belleğe, sıfır sayısını belirten damganın gösterimini kullanarak sıfırlarla doldurmak.
sıfır inikliği (Alm. Nullunterdrückung, Fra. suppression de zéro, İng. zero suppression) Sıfırın dışlandığı bir ölçme eriminde ölçülen değişkenin sıfırının erimin alt değerinden farkı.
sıfır kayması (Alm. Nullverschiebung, Fra. dérive de zéro, İng. zero shift) Bir ölçme aygıtında sıfır hatasının zamanla değişmesi ya da sürüklenmesi.
sıfır kodunu yoketme (Alm. , Fra. élimination de zéros, İng. zero code suppression) Sayısal iletimde peşpeşe sekiz sıfırdan oluşan kodları ortadan kaldırmak üzere aralarına bir "1" sokulması.
sıfır konumlaması (Alm. Nullsynchronisation, Fra. synchronisation à zéro, İng. zero synchronization) Sayısal denetimli makinalarda makina ekseninin, elle denetimle yaklaşık olarak konumlandıktan sonra, kesin konumuna özişler biçimde varması.
sıfır noktası (Alm. , Fra. , İng. null point) Bir antenin alış alanının minimum olduğu nokta.
sıfır ortalamalı (Alm. , Fra. moyenne nulle, İng. zero mean) Bir sinyal ya da rasgele sürecin ortalama değerinin her yerde sıfır olması özelliği.
sıfır yerçekimi (Alm. , Fra. , İng. zero gravity) Yörüngedeki bir uyduda merkezkaç kuvvetin yerçekimi etkisini tamı tamamına dengelemesi durumu.
sıfır yüksekliği (Alm. Nullerhebung, Fra. élévation de zéro, İng. zero elevation) Sıfırı içeren bir erimde ölçülen değişkenin sıfırının erimin altdeğerinden farkı.
sıfır-kutup çiziti (Alm. Pol-Nullstellen-Diagramm, Fra. diagramme des pôles-zéros, İng. pole-zero plot) Karmaşık düzlemde sıfır ve kutupların konumlarının gösterildiği çizit.
sıfır-toplamlı oyun (Alm. Nullsummenspiel, Fra. jeu à somme nulle, İng. zero sum game) Ceza işlevlerinin toplamının sıfır olduğu iki oyunculu oyun.
sıfır-toplamsız oyun (Alm. Nichtnullsummenspiel, Fra. jeu de somme non-nulle, İng. non-zero sum game) Ceza işlevlerinin toplamının sıfır ya da bir sabit olmadığı iki oyunculu oyun.
sıfıra dönüşlü tek (çift) kutuplu (Alm. , Fra. , İng. unipolar (bipolar) return to zero) İşaretleşme bilgilerini taşıyan gerilim darbesinden sonra sıfıra dönen işaretleşme tekniği.
sıfıra dönüşsüz tek (çift) kutuplu (Alm. , Fra. , İng. unipolar (bipolar) nonreturn to zero signaling) İşaretleme bilgilerini taşıyan darbeler arasında sıfıra dönüş yapmayan işaretleşme tekniği.
sıfırı içermeyen alet (Alm. Gerät mit unterdrücktem Nullpunkt, Fra. appareil à suppression de zéro, İng. instrument with suppressed zero) Ölçülen niceliğin sıfıra yakın belirli bir değerden düşük olduğunda hiçbir yararlı bilgi edinilemiyen ölçme aleti.
sıfırlama dengesi (Alm. Nullabgleich, Fra. équilibrage à zéro, İng. null balance) Bir elektrikli ölçme aletinde ölçülen sinyal ile aletteki karşı gelen elektriksel büyüklüğün farkının ölü bölgeyi aşması.
sıfırlama ölçüm yöntemi (Alm. Nullabgleichsmeßverfahren, Fra. méthode de mesure par zéro, İng. null method of measurement) Ölçülen büyüklük değerinin, denge halindeyken ölçülen büyüklükle aralarındaki ilişkinin bilindiği değerleri bilinen bir veya daha fazla büyüklükle dengeleyerek ve ayarlayarak belirlendiği ölçüm yöntemi.
sıfırların kaldırılması (Alm. Nullunterdrückung, Fra. suppression de zéro, İng. zero suppression) Bir rakamdaki anlamsız sıfırların kaldırılması.
sıfırlı erim (Alm. erhobener Null-Bereich, Fra. domaine de zéro décalé, İng. elevated zero range) Ölçülen değişkenin ya da sinyalin sıfır değerinin erimin alt değerinden büyük olduğu erim.
sıfırsız erim (Alm. unterdrückter Nullbereich, Fra. domaine à zéro suprimé, İng. suppressed zero range) Ölçülen değişkenin ya da sinyalin sıfır değerinin erimin alt değerinden küçük olduğu erim. Bu durumda sıfır ölçek içinde görülmez.
sıfırsız ölçek (Alm. Skale mit unterdrücktem Nullpunkt, Fra. échelle à zéro décalé, İng. suppressed-zero scale) Ölçek erimi, ölçülen büyüklüğün sıfır değerine karşılık gelen ölçek değerini içermeyen ölçek.
sığa (Alm. Kapazität, Fra. capacité, İng. capacitance) Isı ya da elektrik yükü gibi bir niceliğin bir enerji saklayan öğeye olan akış hızının zaman tümlevinin potansiyel enerji değişimine oranı. Düşüncel bir sığaçta akımın, gerilimin zaman türevine oranı.
sığa yükü (Alm. kapazitive Belastung, Fra. charge capacitive, İng. capacitive load) Akımın, gerilimden ileri sürüldüğü bir dalgalı akım çevrimindeki yük.
sığacın yükü (Alm. , Fra. charge d'un condensateur, İng. charge of a capacitor) Bir sığacın plakaları biri tarafından taşınan yük miktarı.
sığaç grubu (Alm. , Fra. batterie de condensateurs, İng. bank of capacitors) Elektriksel olarak bağlantılanmış ve birbirlerine benzeyen sığaçlar kümesi.
sığaçlı bellek (Alm. , Fra. mémoire à condensateur, İng. capacitor storage) Belirli malzemelerin sığal özelliklerini kullanan bellek aygıtı.
sığal (Alm. kapazitiv, Fra. capacitif, İng. capacitive; e.g., capacitive coupling, capacitive sensor) Örn. sığal bağlaşım, sığal duyucu.
sığal bağlaşım (Alm. , Fra. couplage capacitif, İng. capacitive coupling) İki dizge arasındaki elektriksel bağlaşımın bir sığaç ya da sığal özellikler taşıyan bir öğe tarafından sağlanması.
sığaölçer (Alm. , Fra. capacimètre, İng. capacimeter) Sığaçların sığalarını saptamakta kullanılan aygıt.
sığım (Alm. Kapazität, Fra. capacité, İng. capacity) Madde, enerji ya da bilgi gibi bir niceliği biriktirme yeteneği. Bir veri saklama ortamının alabileceği sözcük ya da damga sayısı.
sıkışıklık (Alm. , Fra. encombrement, İng. congestion) Bir teleiletişim ağının, iletilerin ortalamadan fazla gecikmesi, yastık belleklerin aşırı dolması gibi olgularla karşılaşmasına yolaçan ve çoğunlukla aşırı giriş trafiğinden kaynaklanan durumu; sıkışıklık.
sıkışma dalgası (Alm. , Fra. onde de compression, İng. compressional wave).
sıkıştırıcı (Alm. , Fra. compresseur, İng. compressor) Veri sıkıştırmasını gerçekleştiren aygıt.
sıkıştırıcı (Alm. , Fra. compresseur, İng.compressor ) 1) Bir iletim sisteminde işaretlerin genlik salınımlarını belirli bir kurala gör azaltan aygıt; 2) Veri kaynaklarındaki artıklığı gidererek bant genişliği ve bit miktarı gereksnimlerini azaltan algoritma.
sıkıştırıcı-genleştirici (Alm. , Fra. compresseur-extendeur, İng. compandor) Bir iletişim yolu üzerindeki bir sıkıştırıcı ve bir genleştirici aygıt dizisi.
sıkıştırma (Alm. , Fra. compression, İng. compression) 1) Veriyi temsil eden bitlerin sayısını belirli nitelik ödünleri altında azaltılması. 2) Bellek alanının en az yer isgal edecek şekilde derlenip toparlanması
sıkıştırma yoğunluğu (Alm. Packungsdichte, Fra. densité de stockage, İng. packing density) Birim boyutta yararlı bilgi saklama gözelerinin sayısı.
sıkıştırma-genleştirme (Alm. , Fra. compression-extension, İng. companding) Bir sinyal üzerinde, iletim yolunun iki ayrı noktasında, genliğin önce bastırılması, sonra açılmasından oluşan işlemler dizisi.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sıklık (Alm. Frequenz, Fra. fréquence, İng. frequency) Birim zaman başına dönem sayısı.
sıklık bantları (Alm. , Fra. bande de fréquences, İng. frequency bands) Sıklık ekseninin, alçak sıklık, orta sıklık, yüksek sıklık, çok yüksek sıklık, süper yüksek sıklık ve en yüksek sıklık şeklinde tanımlanan bantları
sıklık bölgesi tasarımı (Alm. , Fra. concéption dans le domaine fréquence, İng. frequency domain design) Sadece sıklık bölgesi isterleri gözönüne alınarak yapılan süzgeç, işlemci vb. tasarımı.
sıklık bölüşümlü (Alm. , Fra. répartition fréquentielle, İng. frequency division) Sıklık eksenini çeşitli kullanıcılar arasında belirli bir bölüşüm yordamına göre paylaşan bir teleiletişim dizgesine ilişkin.
sıklık bölüşümlü çoğullama (Alm. , Fra. multiplexage à répartition fréquentielle, İng. frequency division multiplexing, FDM) Sinyallerin her birinin farklı bir taşıyıcı aracılığı ile birbirleriyle örtüşmeyen farklı bir sıklık bandında yer alarak iletilmeleri tekniği.
sıklık bölüşümlü çoklu erişim (Alm. , Fra. multiplexage fréquentielle, İng. frequency division multiple access, FDMA) Değişik kullanıcıların değişik sıklıklar kullanarak bir çok noktalı olan ya da yayın kanalını paylaşmaları.
sıklık çarpıcı (Alm. , Fra. multiplicateur de fréquence, İng. frequency multiplier) Giriş sıklığının tamsayı katı sıklıkta sinuzoial üretebilen aygıt.
sıklık çeşitlemesi (Alm. , Fra. divérsité fréquentielle, İng. frequency diversity) Sönümlenen (bayılan), çokyollu radyo iletişim ortamlarının güvenilirliğini arttırmak için başvurulan ve iletilerin birden çok farklı taşıyıcı sıklıktaki ışınla gönderildiği yöntem.
sıklık çevikliği (Alm. Frequenz-Agilität, Fra. agilité de fréquence, İng. frequency agility) Bir iletişim vericisinin genellikle de rasgele biçimde taşıyıcı sıklığını değiştirebilme yeteneği.
sıklık dağılımı (Alm. Häufigkeitsverteilung, Fra. répartition de fréquence, İng. frequency distribution) Sıklıkların değişken değerlerine göre dağılımı.
sıklık düşürücü (Alm. Abwärtsumzetter, Fra. convertisseur de fréquence vers le bas, İng. downconverter) Çıkış sinyali sıklığının giriş sinyali sıklığından düşük olduğu aygıt.
sıklık erimi (Alm. , Fra. excursion de fréquence, İng. frequency swing) Açısal kiplenimde, kiplenen dalganın anlık sıklığının en büyük sıklıktan en küçük sıklığa kadarki değişimi.
sıklık gözleyici (Alm. , Fra. contrôleur de fréquence, İng. frequency monitor) Bir salınım sıklığının dayanak değerinden sapmasını gösteren aygıt.
sıklık hoplaması (Alm. , Fra. , İng. frequency hopping) Taşıyıcı sıklığın kısa aralıklarla sürekli değiştirildiği yayılı spektrum yöntemi.
sıklık kaydırmalı kiplenim (Alm. , Fra. modulation par déplacement de fréquence, İng. frequency shift keying, FSK) Bir sinüzoidal taşıyıcının sıklığının iki değer arasında değiştirilmesi ile "1" ve "0" değerlerinin kodlanması.
sıklık kiplenimi (Alm. Frequenzmodulation, Fra. modulation à fréquence, İng. frequency modulation, FM) Bir bilgi sinyalinin, çoğunlukla sinuzoidal biçimde taşıyıcı bir başka sinyalin sıklığını değiştirmesi sonucunda elde edilen kiplenim.
sıklık kuşağı (Alm. Frequenzband, Fra. bande de fréquence, İng. frequency band) İki sınır sıklığı arasındaki sıklıklar kümesi.
sıklık ötelemesi (Alm. , Fra. transposition de fréquence, İng. frequency translation) Belirli bir sıklık bandındaki işaretlerin başka bir sıklık bandına taşınması.
sıklık sayacı (Alm. Frequenzmesser, Fra. compteur de fréquence, İng. frequency counter) Dönemli bir dalganın sıklığını kestirme amacıyla kullanılan sayaç.
sıklık seçiciliği (Alm. Frequenz-Selektivität, Fra. sélectivité fréquentielle, İng. frequency selectivity) Bir devre ya da aygıtın değişik sıklıklardaki akım ya da gerilimleri değişik cılızlamayla iletmesi özelliği.
sıklık uyumlaması (Alm. Abstimmung, Fra. accord, İng. tuning) En iyi başarımı elde etmek için bir dizge ya da devrenin sıklığa göre uyumlanması.
sıklık yanıtı (Alm. Frequenzgang, Fra. réponse fréquentielle, İng. frequency response) Doğrusal, zamanla değişmeyen bir dizgede çıkış sinyalinin Fourier dönüşümünün giriş sinyalinin Fourier dönüşümüne oranı.
sıklık yükseltici (Alm. Aufwärtsumzetter, Fra. étaleur de bande, İng. up-converter) Çıkış sinyali sıklığının giriş sinyali sıklığından yüksek olduğu aygıt.
sıklıkölçer (Alm. Frequenzmesser, Fra. fréquencemètre, İng. frequency meter) Dönemli bir niceliğin sıklığını ölçen alet.
sınam tasarımı (Alm. , Fra. concéption d'essai, İng. test design) Bir yazılım özelliği ya da özellikler kümesi için sınama yaklaşımının belgelenmesi.
sınama (Alm. Test, Fra. test, İng. test) Bir aygıt ya da ölçü aletinin çalışma özelliklerini belirtmek üzere denetimli koşullar altında sınanması; test.
sınama döngüsü (Alm. Testkreis, Fra. boucle d'essai, İng. test loop) Veriş yolunun alış yoluna bağlantılanması ile oluşan sınama amaçlı döngü. Bu döngü uçbirim ya da şebeke tarafından oluşturulabilir ve (elektriksel bağlantı) fiziksel döngü ya da mantıksal döngü şeklini alabilir.
sınama gücü (Alm. Schärfe, İng. power) İstatistiksel bir sınamada karşıt hipotez doğru olduğunda sıfır hipotezini geri çevirme olasılığı.
sınama günlüğü (Alm. , Fra. journal d'essai, İng. test log) Bir sınamanın yürütümüne ilişkin tüm anlamlı ayrıntıların zamandizinsel tutanağı.
sınama istatistiği (Alm. Prüfmass, Fra. statistique d'essai, İng. test statistic) İstatistiksel bir hipotezi sınamak için kullanılan bir istatistik.
sınama ortamı (Alm. , Fra. banc d'essai, İng. test bed) Bir yazılım ürününün sınamasını yürütebilmek için gerekli donanım, aletler, benzeticiler, yazılım araçları ve diğer destek elemanlarının tümü.
sınama oyunu (Alm. , Fra. jeu d'essai, İng. test case) Belirli bir program dizisinin yürütümü gibi bir amacın yerine gelip gelmediğini test etmek için sınama girdilerinin, yürütüm koşullarının, beklenen sonuçların tümü.
sınama planı (Alm. , Fra. plan d'essai, İng. test plan) Bir yazılımın sınanmasına yönelik amacı, yaklaşımları, özkaynakları, ve zaman planını içeren belge.
sınama programı (Alm. Testprogramm, Fra. routine d'essai, İng. test program) Bir donanım ya da yazılımı sınamak üzere yürütülen program.
sınama verileri (Alm. Testdaten, Fra. données d'essai, İng. test data) 1) Sınamalar sırasında elde edilen gözlem verileri. 2) Bir bilgisayar programının tüm durumlarda doğru çalıştığını sınamak, bu durumları oluşturmak üzere izlence yazarınca hazırlanıp üzerinde uygulama yapılan özel veri tutanakları.
sınanabilirlik (Alm. , Fra. interrogeabilité, İng. testability) Bir sistem ya da bileşenin başarımına ilişkin test ölçütlerinin oluşmasına ve testlerin yürütümüne elverme derecesi.
sınayıcı bit örüntüsü (Alm. Testbitmuster, Fra. configuration binaire d'essai, İng. test bit pattern) Sayısal bir aygıtı sınamak üzere kullanılan bit dizisi.
sınıf (Alm. Klasse, Fra. classe, İng. class) 1) Gözlemlerin bölümlendirildiği öbeklerin her biri. 2) Bazı ortak öznitelikleri paylaşan grup, küme, tür 3) Nitelik ya da dereceye göre aynı benzer değerlere sahip olanlar.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sınıf sınırları (Alm. Klassengrenzen, Fra. limites de classe, İng. class limits) Nicel verilerin sıklık dağılımında her bölümün en küçük ve en büyük değerleri.
sınıflandırıcı (Alm. Klassifizierer, Fra. classificateur, İng. classifier) Örüntüleri sınıflara ayıran süreç ya da aygıt.
sınıflandırma (Alm. Klassifikation, Fra. classification, İng. classification) Örneklem ya da evren öğelerinin, nicel ya da nitel özelliklerine göre olabildiğince türdeş öğelere dağıtılması.
sınır belirteci (Alm. , Fra. séparateur, borne, İng. delimiter) Bir bilgisayarın bir programın ya da veri çerçevesinin baş ve sonunun tanımasını sağlayan özel damga ya da damga grubu.
sınır değer (Alm. Grenzwert, Fra. valeur limite, İng. limiting value) Bir şartnamede yer alan bir büyüklüğün kabul edilebilir en büyük ya da en küçük değeri.
sınır değer sorunu (Alm. Grenzwertproblem, Fra. problème de limites, İng. boundary value problem) Bağımsız değişkenin belirli değerleri için çözümünün çoğun fiziksel durumlara karşılık gelen bazı koşulları yerine getirmesi istenen türevsel denklem.
sınır koşulları (Alm. Grenzbedingungen, Fra. conditions limites, İng. limiting conditions) Tanımlı çalışma koşulları altında daha sonra kullanıldığında, metrolojik karakteristiğinde herhangi bir bozulma olmaksızın ve zarar görmeksizin ölçme cihazının dayanabileceği uç koşullar.
sınır ötesi bağlantı (Alm. , Fra. connexion transfrontalière, İng. cross border connection) İki komşu ülkede bulunan ağların bağlantılanmasını sağlayan fiziksel özkaynaklar.
sınırlayıcı (Alm. Begrenzungssgerät, Fra. délimiteur, İng. delimeter) Bir sinyalin genlik değerini sınırlayan aygıt.
sınırlı bantlı (Alm. , Fra. İng. band-limited) Sıklık bandı sınırlı olan sinyal ya da devre.
sınırlı büyümeli (Alm. beschränkter Zuwachs, Fra. croisance limitée, İng. bounded growth) Artı ve gerçek bir M sayısı ile gerçek bir s sayısı için f(x) ? M exp(sx) koşulunu tüm x değerleri için sağlayan işlev.
sınırlı çıktılı dizge (Alm. System mit begrenzter Ein-und Ausgabe, Fra. système aux entrées et sorties limitées, İng. bounded input bounded output system, B.I.B.O. system) Sınırlı bir girdi ile uyarıldığında sınırlı bir çıktı üreten dizge, S.G.S.Ç.
sıra ilintisi katsayısı (Alm. Rangkorrelationskoeffizient, İng. coefficient of rank correlation) Belli bir sıra ya da dereceye göre düzenlenmiş iki değişken arasındaki ilişki katsayısı.
sıra istatistiği (Alm. Ranggrösse, Fra. statistique d'ordre, İng. order statistic) Büyüklük sırasına göre dizilmiş değişkenlerin istatistiği.
sırabağımlı (Alm. nicht-kommutativ, nicht-wechselseitig, Fra. non-commutatif, İng. non-commutative) Herhangi bir matematiksel işlemde sonucun işlenenlerin sırasına bağımlı olması.
sırabağımsız (Alm. kommutativ, wechselseitig, Fra. commutatif, İng. commutative) Herhangi bir matematiksel işlemde sonucun işlenenlerin sırasından bağımsız olması.
sıradan erişim (Alm. sequentieller Zugriff, Fra. accès séquentiel, İng. sequential access) Düzenlenmiş bir öğeler kümesinde öğelerin, birincisi okunduktan sonra ikincisinin, sonra üçüncüsünün ve benzer biçimde sırayla ötekilerin okunduğu erişim biçimi; ardışık erişim.
sıradüzen (Alm. Hierarchie, Fra. hiérarchie, İng. hierarchy) Dereceli ya da sıralı dizi; hiyerarşi.
sıradüzensel ağ (Alm. hierarchisches Netzwerk, Fra. réseau hiérarchique, İng. hierarchical network) İletim verimliliğini arttırmak üzere yolatama ve çoğullama katlarından oluşan iletişim sistemi.
sıradüzensel ayrıştırma (Alm. , Fra. décomposition hiérarchique, İng. hierarchical decomposition) Bir sistemin yukarıdan aşağı bir yaklaşımla ve giderek daha ince detayları gözönüne alarak yapılan ve sıradüzensel olarak örgütlenmiş bileşenlerine ayırma.
sıradüzensel süzgeçleme (Alm. , Fra. filtrage hiérarchique, İng. hierarchical filtering) Tüm sinyal işlemenin bir ağaç yapısını andırdığı ve her uç olmayan düğümdeki sinyalin alçak ve yüksek geçiren bantlara aynı şekilde ayrıştırıldığı süzgeçleme düzeni.
sıradüzensel veritabanı (Alm. , Fra. base de données hiérarchique, İng. hierarchical veritabanı) Verilerin bir ağaç yapısı içindeki düğümlere karşı düşecek şekilde tutanak ya da bölütler şekilde örgütlenişi.
sıradüzensel yapı (Alm. hierarchische Struktur, Fra. structure hiérarchique, İng. hierarchical structure) Düzenleniş biçimi bakımından, herhangi bir düzeyindeki öğelerinin herbirinin alt düzey öğelerinden oluştuğu bir dizgenin yapısı.
sıradüzensel yolatama (Alm. , Fra. acheminement hiérarchique, İng. hierarchical routing) Sıradüzensel bir adresleme sistemine göre yürütülen yolatama.
sıralama yanlılığı (Alm. , Fra. écart d'ordre, İng. ordering bias) Bir öğe kümesinin sıralanışının rasgele dağılımdan sapma miktarı.
sıralamak (Alm. aufreihen, Fra. ordonner, İng. to sequence) Öğeleri doğal sayıların sırasına göre düzenlemek.
sıralı (Alm. sequentiel, Fra. séquentiel, İng. sequential) Eşanlı olmalarına ya da örtüşmelerine izin verilmeden olayların bir zaman sırasına göre olagelmesine değin; ardışıl.
sıralı liste (Alm. , Fra. liste ordonnée, İng. ordered list) Öğeleri bir anahtara göre sayısal ya da mantıksal olarak sıraya konmuş liste.
sıralılığın korunması (Alm. , Fra. maintien en séquence, İng. sequencing) Bir bilgisayar iletişim şebekesinde n'inci katmana sunulan bilgilerin sıralı olarak iletilip karşı tarafa tesliminin sağlanması.
sırasız liste (Alm. , Fra. liste non ordonnée, İng. unordered list) Veri ögelerinin herhangi bir sıraya göre dizilmemiş olduğu liste.
sırdaş veriler (Alm. , Fra. données confidentielles, İng. confidential data) Yetkisi olmayan kişilerin eline geçmemesi gereken veriler.
sırdaşlık (Alm. , Fra. caractère confidentiel, İng. confidentialty) Yetkisiz kişilere, süreçlere vb. açıklanmaması ya da teslim edilmemesi gerekli veri ya da programların özelliği; gizdeşlik.
sırt sırta bağlanma (Alm. gegensinnig gehalte Schaltung, Fra. connexion dos à dos, İng. back-to-back connection) İki aygıtın aralarında başka bir devre ya da ağ bulunmadan birinin çıktısının öbürünün çözümleyeceği şekilde bağlanması.
sırtında taşıma (Alm. , Fra. superposition, İng. piggybacking) Paket iletişiminde alındı iletilerinin aynı yönde gönderilmekte olan paketlere eklenerek gönderilmesi.
sıvı dikeçli basınç aygıtı (Alm. Flüssigkeitsäulenmanometer, Fra. manomètre à colonne liquide, İng. liquid column pressure element) Bir sıvı dikecin yüksekliği ile basıncı gösteren basınç ölçüm aleti.
sıvı düzeyi (Alm. Flüssigkeitspegel, Fra. niveau liquide, İng. liquid level) Bir kabın içindeki sıvının yüksekliği.
sıvı kristal ekran (Alm. , Fra. affichage à crystaux liquides, İng. liquid crystal display).
sıvılı basınçölçer (Alm. Flüssigkeitsmanometer, Fra. manomètre à liquide, İng. liquid manometer) Basınç ya da basınç farkını sıvı düzey yüksekliklerinin farkı ile gösteren ve ölçen aygıt.
sıvılı sıcaklıkölçer (Alm. Flüssigkeitsthermometer, Fra. thérmomètre à liquide, İng. liquid-in-glass thermometer) Bir cam kap, ısınınca genleşen bir sıvı ve bir ölçekli göstergeden yapılan sıcaklıkölçer.
sızdırmaz sıvılı çan (Alm. flüssigkeitversiegelte Glocke, Fra. cloche à étanchéite liquide, İng. liquid sealed bell) Akışölçerlerdeki bir bileşen.
sızdırmaz uç (kablo) (Alm. Endverschluß, Fra. extrémité étanche, İng. sealing end) Kablonun ucunda dış çevreye karşı sızdırmazlık sağlayan ve varsa kablo sisteminin basıncını koruyan bağlantı ucu.
sızdırmazlık diyaframı (Alm. Siegelmembran, Fra. diaphragme d'étanchéité, İng. diaphragm seal) Akışölçerlerde sızmayı engellemek için uygun bir maddeden yapılmış esnek diyafram.
sızdırmazlık öğesi (Alm. Siegel, Fra. joint d'étanchéité, İng. seal) İşlem akışkanının basınçölçme aygıtı ya da bağlantı borusuna temas etmesine ya da sızmasına engel olan düzenek ya da madde.
sızıntı (Alm. , Fra. , İng. leakage) Yalıtıcı üzerinden akan akım.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sigorta (Alm. , Fra. fusible, İng. fuse) Aşırı akımlara karşı koruyan ve akımın belirli bir süre belirli bir düzeyi aştığında eriyerek açık devreye yol açan aygıt.
sigortalı anahtar (Alm. Lastschalter mit Sicherungen, Fra. interrupteur à fusibles, İng. switch fuse) Bir ya da daha çok kutbunda bu kutuplara seri bağlı birer sigorta bulunan anahtar.
sigortalı ayırıcı (Alm. Trennschalter mit Sicherungen, Fra. sectionneur à fusibles, İng. disconnector fuse) Bir ya da daha çok kutbunda bu kutuplara seri bağlı birer sigorta bulunan ayırıcı.
sil damgası (Alm. Aussondernzeichen, Fra. caractère d'éffacement, İng. delete character) Bilgi işlemde yanlış ya da istenmeyen bir damgayı geçersiz kılmak için kullanılan güdüm damgası.
silerek okuma (Alm. löschendes Lesen, Fra. lecture avec éffacement, İng. destructive read) Bellekte yazılı veriyi yokederek okuma.
silindirli yazıcı (Alm. Trommeldrucker, Fra. imprimante à tambour, İng. drum printer) Her basım konumu için tam bir damga takımı bulunan ve damgaları dönen bir silindire yerleştirilmiş satır yazıcı.
silinebilir saklatım (Alm. löschbarer Speicher, Fra. mémoire éffaçable, İng. erasable storage) Verilerin teker teker yazılıp silinebildiği saklatım türü.
silisyum pul (Alm. , Fra. tranche, İng. wafer) Tümdevrelerin kesildiği silisyum yüzeyi.
silme akımı (Alm. , Fra. courant à effacer, İng. erase current) ?erit ya da çekirdek türü manyetik belleklerde bir bitin silinmesine elveren akım.
silme biti (Alm. Löschbit, Fra. bit d’effacement, İng. erase bit) Bilgisayarda bir bilgiyi yok etmeye yarayan bit.
silme hareketi (Alm. , Fra. mouvement d'éffacement, İng. delete transaction) Bir ana kütükten bir tutanağın silinmesine yolaçan işlembilgi, hareket.
silmek (Alm. löschen, Fra. éffacer, İng. to clear, to delete) Bir ya da birden çok bellek yerinin genellikle sıfır ya da boşluk damgası ile doldurularak belirli bir duruma getirilmesi.
simge (Alm. Symbol, Fra. symbole, İng. symbol) Bir kavramın uzlaşımsal ya da üzerinde uzlaşıma varılmış gösterimi.
simge dizgisi (Alm. Symbolkette, Fra. chaîne des symboles, İng. symbol string) Yalnız simgelerden oluşan bir dizgi.
simgelem (Alm. Schreibweise, Fra. notation, İng. notation) Veri ya da bilginin gösterimi için bir simgeler kümesi ile kullanımlarına ilişkin kuralların tümü.
simgelerarası karışma (Alm. , Fra. , İng. intersymbol interference (ISI) Sayısal bir iletim ortamının darbantlılığından ya da sönümlenme bozulmasından ötürü simge dalga biçimlerinin birbirlerine karışması ve bulaşması.
simgesel (Alm. symbolisch, Fra. symbolique, İng. symbolic; e.g., symbolic address, symbolic coding, symbolic device, symbolic operand) Örn. simgesel adres, simgesel kodlama, simgesel aygıt, simgesel işlenen.
simgesel adres (Alm. , Fra. adresse symbolique, İng. symbolic address) Bir programlama tekniği olarak kullanılan ve bilgisayar tarafından kullanılan mutlak bir adrese dönüşmesi gereken adres.
simgesel dil (Alm. formale Sprache, Fra. langage formel, İng. formal language) Sözcükleri içeriklerinden arındırarak salt biçimsel kurallarla kurulmuş dil.
simgesel mantık (Alm. symbolische Logik, Fra. logique symbolique, İng. symbolic logic, mathematical logic) Biçimsel mantık ve matematik ile ilgili sorunları, doğal dilin belirsizliğini önlemeyi amaçlayan özel bir yazılı dil kullanarak inceleyen mantık türü.
simgesel model (Alm. symbolisches Modell, Fra. modèle symbolique, İng. symbolic model) Matematiksel simgeler ve işlevler kullanarak öğeler arasındaki ilişkileri gösteren model; simgesel taslam.
simgesel programlama (Alm. , Fra. programmation symbolique, İng. symbolic programming) Programlamayı kolaylaştırmak amacıyla adreslerin gelişigüzel simgelerle anlatıldığı programlama.
simgesel yürütüm (Alm. , Fra. exécution symbolique, İng. symbolic execution) Gerçek veriler yerine giriş ve çıkışta simgesel değişkenlerin kullanıldığı ve yazılım analizini amaçlayan yürütüm.
sinüzoidal aktarım işlevi (Alm. sinusförmige Übertragungfunktion, Fra. fonction de transfer sinusoidale, İng. sinusoidal transfer function) Genliği, çıkış sinüzoidinin giriş sinüzoidinin genliğine oranı, evre açısı giriş ve çıkış sinüzoidlerinin açılarının farkı olan karmaşık işlev.
sinüzoidal ton (Alm. reiner Ton, Fra. son pur, İng. pure tone) Sinüzoidal dalga bicimine sahip akustik titreşim.
sinyal (Alm. Signal, Fra. signal, İng. signal) Bilgi taşıyan ve ölçülebilen değişken; işaret; im.
sinyal akış çizgesi (Alm. Signalflussplan, Fra. graphe de fluence (des signaux), İng. signal flow graph) Düğümleri ve bunları bağlayan yönlü dallardan oluşan ve dinamik bir dizgedeki sinyallerin ilintisini gösteren çizelge.
sinyal bileşeni (Alm. , Fra. élément de signal, İng. signal component) Var olduğu sürece belirli özelliklerini koruyan sinyal parçası.
sinyal çevirgeci (Alm. Signalwandler, Fra. convertisseur de signal, İng. signal converter) Belirli bir erime düzgelenmiş (normalize edilmiş) bir sinyali başka bir erime düzgeleyen aygıt. Burada giriş ve çıkış sinyalleri aynı türdendir.
sinyal çözümleme (Alm. Signalanalyse, Fra. analyse des signaux, İng. signal analysis) Sinyallerin zaman ve sıklık bölgesi özelliklerinin incelenmesi
sinyal gürültü oranı (Alm. Signal-Geräusch-Verhältnis, Fra. rapport signal-bruit, İng. signal to noise ratio, SNR) Sinyal enerjisinin gürültü enerjisine oranı; im-gürültü oranı.
sinyal iyileştirme (Alm. Signalformung, Fra. conditionnement de signal, İng. signal conditioning) Sinyalleri, bilgi taşımaya daha elverişli kılacak şekilde değiştirme ve kuvvetlendirme. Veri toplamada, denetimde ya da bir aygıt giriş çıkışında kullanılacak bir sinyalin daha uyumlu biçime getirilmesi.
sinyal karışma oranı (Alm. Signal-Interferenz-Verhältnis, Fra. rapport signal-interférence, İng. signal-interference ratio, SIR) Bir iletişim ortamındaki sinyal gücünün karışma bileşenlerinin gücüne oranı.
sinyal onarımı (Alm. Signalregeneration, Fra. régénération de signal, İng. signal regeneration) Bir sinyalin başlangıçtaki belirtimine uygun olarak geri getiren işlemler.
sinyal üreteci (Alm. Signalgenerator, Fra. générateur de signaux, İng. signal generator) İstenen dalgabiçimlerine sahip sinyaller üreten aygıt.
sinyal yıldızkümesi (Alm. , Fra. constellation des signals, İng. signal constellation) Bir sayısal iletişim dizgesinde kullanılan dalga biçimlerinin kosinus ve sinus eksenlerinde gösterimi.
sinyalin geriçatılması (Alm. , Fra. reconstruction de signal, İng. signal reconstruction) Bir sinyalin kimi bilgi parçalarından ya da açınım katsayılarından yeniden oluşturulması.
siper (Alm. Schirm, Fra. écran, İng. screen) Bir alanın, belirlenmiş bir bölge içerisine nüfuzunu azaltmak için kullanılan düzen; ekran.
sistem (Alm. System, Fra. système, İng. system) Belirli bir işlevi yerine getirerek bir ereği gerçekleştiren ve aralarında belli bir düzen içinde arabağıntılar ve etkileşimler bulunan öğeler topluluğu; dizge.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sistem akış çizeneği (Alm. Systemsablaufschema, Fra. organigramme de système, İng. system flowchart) Bir sistemi, özellikle bir yazılım sistemini oluşturan program, yordam, veri kütükleri, kullanıcı ya da işletmen eylemleri vb gibi öğelerle bunlar arasındaki iş ve veri akışını gösteren herhangi bir akış çizeneği.
sistem bilimi (Alm. Systemwissenschaft, Fra. science des systèmes, İng. system science) Sistemleri ve özelliklerini irdeleyen bilim dalı; dizge bilimi.
sistem çözümleme (Alm. Systemanalyse, Fra. analyse de systèmes, İng. systems analysis) Bir bilişim sistemi tasarlanırken, aşağıdaki aşamaları kapsayan çözümleme çalışmalarının bütününe verilen genel ad 1) sorunu tanımlama, amaç çözümleme, 2) çalışmakta olan sistemin ayrıntılı biçimde incelenmesi, 3) eldeki donanım, yazılım ve insan gücü olanaklarını en iyi biçimde kullanan, kullanışlı ve gerçekçi yeni bir sistemin tasarımı, 4) yeni sistemin ilgililere tanıtılması, tepki ve eleştirilerinin değerlendirilmesi, 5) sistemin belgelenmesi, 6) yeni sistemin kurulmasına ilişkin gözetim ve sistemin yaşatılmasına ilişkin bakım sorumlulukları.
sistem çözümleyici (Alm. , Fra. analyste de systèmes, İng. systems analyst) Bir bilişim sisteminin tasarımında sistem çözümleme görevini yürüten kişi; dizge çözümleyici.
sistem değerlendirimi (Alm. Systembewertung, Fra. évaluation de systèmes, İng. system evaluation) Bir bilgisayar sisteminin, bir bilişim ya da bilgi erişim sisteminin, gözetilen amaçlara, benzer amaçlar için daha önce kullanılan sistemlere göre başarım ölçümü; dizge değerlendirimi.
sistem denetimleri (Alm. , Fra. contrôles de système, İng. system controls) Bir bilgisayar sisteminin arızalarını ve kusurlarını izleyen ve denetleyen programlar.
sistem derecesi (Alm. Ordnung des Systems, Fra. ordre du système, İng. order of the system) Dinamik bir sistemin tanımalık (karakteristik) çokterimlisinin derecesi; dizge derecesi.
sistem düzenleşimi (Alm. Systemskonfiguration, Fra. configuration du système, İng. system configuration) Genellikle bir bilgisayar sistemini oluşturan birimleri, altsistemleri de göstererek belirleyen herhangi bir çizim ya da liste.
sistem erişim denetimi (Alm. , Fra. contrôle de l'accès au système, İng. system access control) Kullanıcıların sisteme ve veri kaynaklarına erişim yöntemlerine ilişkin güvenlik önlemleri.
sistem geliştirme çevrimi (Alm. , Fra. cycle de développement du système, İng. system development cycle) Bir sistemin geliştirilme kararı ile başlayıp, son kullanıcıya teslimine değin olan süreç.
sistem işletmeni (Alm. , Fra. opérateur du système, İng. system operator) Bir bilgisayar sisteminin işletimiyle yükümlü uzman.
sistem mimarisi (Alm. , Fra. architecture de système, İng. system architecture) Bir sistemin mantıksal yapısı ve çalışma ilkeleri.
sistem mühendisliği (Alm. Systemingenieurwesen, Fra. génie de systèmes, İng. system engineering) Doğanın enerji ve gereçlerini ekonomik biçimde kullanıp matematik ve fizik bilimlerini uygulayarak sistemlerin tasarlanıp geliştirilmesini konu edinen mühendislik dalı.
sistem tamlığı (Alm. , Fra. intégrité d'un système, İng. system integrity) Bir sistemin bütünlüğünün ya da sağlamlığının korunabilme derecesi.
sistem tanılama (Alm. Systemerkennung, Fra. identification de système, İng. system identification) Giriş ve çıkış sinyallerinden yararlanılarak bir sistemin durum değişkenlerinin ya da aktarım işlevinin öğrenilmesi.
sistem testi (Alm. , Fra. esssai du système, İng. system testing) Belirtilen isterlere uyumunu değerlendirmek için tam ve tümleşik bir sistemin sınanması.
sistem türü (Alm. Art des Systems, Fra. type de système, İng. system type) Açık döngü aktarım işlevinde tümlev öğelerinin sayısı; dizge türü .
sistem yazılımı (Alm. Systemsoftware, Fra. logiciel du système, İng. systems software) Yazılım sistemlerinin, bunlarda kullanılan yaklaşım ve yöntemleri de kapsar biçimde tümü; dizge yazılımı.
sistem yönetimi (Alm. , Fra. gestion de système, İng. system management) Bir sistemin en iyi düzeyde çalışmasını sağlamak üzere sistem özkaynaklarının planlanması, kullanımı ve denetimi.
sistem-dışı ölçüm birimi (Alm. systemfremde Einheit, Fra. unité de mesure hors système, İng. off-system unit of measurement) Belirli bir birimler sistemine ait olmayan ölçüm birimi.
sistematik hata (Alm. systematischer Fehler, Fra. erreur systématique, İng. systematic error) Aynı büyüklüğün bir dizi ölçümleri boyunca sabit kalan veya önceden tahmin edilebilen değişimler gösteren ölçüm hatası bileşeni.
sistematik örnekleme (Alm. systematisches Stichprobenverfahren, Fra. échantillonage systématique, İng. systematic sampling) Rasgele seçim yerine sistematik bir yöntem kullanılarak yapılan örnekleme, dizgesel örnekleme.
sistemin denkleştirilmesi (Alm. Kompensation des Systems, Fra. compensation de système, İng. system compensation) İstenen başarım ya da davranışa ulaşmak üzere bir sistemin yapısını değiştirmek ya da sistemi bir ek aygıt ya da bileşenlerle donatmak; dizge denkleştirmesi.
sistemin durumu (Alm. Zustand eines Systems, Fra. état d'un système, İng. state of a system) Herhangi bir t=to anına ilişkin değerler ve sisteme t?to için uygulanacak girdiler bilindiğinde sistemin davranışını herhangi bir t?to anı için tümüyle belirlemeye yeterli olan en küçük bilgi kümesi.
sistemin özeğrisi (Alm. Kennlinie eines Systems, Fra. caractéristique propre à un système, İng. inherent characteristic of a system) Kalıcı durumdaki bir sistemnin denetleyici aygıtları bağlanmadığı ve diğer değişkenler de sabit tutulduğu zaman çıkış ve giriş değişkenleri arasındaki bağıntıyı gösteren tanıtıcı eğrisi.
siyah-beyaz televizyon (Alm. , Fra. télévision en noir et blanc, İng. monochrome televison) Ekranda nesnelerin renklerinin değil sadece nesnelerin ışıklılığının gösterilebildiği televizyon.
soğrulma (Alm. Absorption, Fra. absorption, İng. absorption) Madde ile etkileşimi sonucu elektromanyetik enerjinin tersinemez bir biçimde başka bir hale dönüştürülmesi.
soğuk bağlantı dengelemesi (Alm. Kompensation der Temperatur auf der kalten Seite eines Thermoelementen, Fra. compensation de point froid, İng. cold-junction compensation) Isıl çiftin soğuk bağlantısı dayanak sıcaklığından başka bir sıcaklıkta olduğunda gerçek sıcaklığı bulmak için yapılan düzeltme.
soğurgan (Alm. einsaugend, Fra. absorbent, İng. absorbant) Sıvıları ya da gazları soğurabilme yeteneğinde olan.
soğurma kaybı (Alm. , Fra. affaiblissement d'absorption, İng. absorption loss) Zayıflamanın soğurumdan kaynaklanan ve çoğunlukla desibel olarak ifade edilen kısmı.
soğurmak (Alm. absorbieren, Fra. absorber, İng. to absorb) 1) Bir maddenin başka bir madde içinde tutulması; 2) Işıyan enerjinin bir maddeden geçerken başka bir enerjiye dönüşmüş kısmını yitirmesi.
soğurmayan durum (Alm. , Fra. état non-absorbant, İng. nonabsorbing state) Markov zincirinde, içine girildiğine çıkılabilen durum.
soğurucu durum (Alm. absorbierender Zustand, Fra. état absorbant, İng. absorbing state) Rasgele yürüyüşte, yürüyüşe engel olan durum. Bir Markov zincirinde içine girildiğinde bir daha dışına çıkılamayan durum.
soğurucu zayıflatıcı (Alm. , Fra. affaiblisseur à absorption, İng. absorptive attenuator) Dalga kılavuzlarında ve radio frekansında çalışan iletim hatlarında iletim kaybı yaratmak üzere kullanılan ve soğurucu bir malzeme içeren dalga kılavuzu parçası.
soğurum izgesi (Alm. Absortions-Spektrum, Fra. spectre d'absorption, İng. absorption spectrum) Seçici soğurgan bir maddeden geçerken ışığın bir kısmının soğurum ile oluşan, karanlık çizgili ya da karanlık bantlı izge.
soğurum kiplenimi (Alm. , Fra. modulation d'amplitude par absorption, İng.absorpion modulation) Kipleyen işaretin etkisiyle denetlenen enerji soğurumu sonucu ortaya çıkan genlik kiplenimi.
soğutkan (Alm. Kühlmittel, Fra. refrigérant, İng. refrigerant) Bir soğutucudaki ısı çevrimi işleminde kullanılan ve genellikle alçak sıcaklıklarda hızla gazlaşan (sıvı).
sola yanaştırmak (Alm. , Fra. ajuster à gauche, İng. left-justify) 1) Bir sayfa üzerinde damgaların basım konumlarını, basımın sol kıyısı düzgün olacak biçimde tasarlamak. 2) Bir tutanak ya da veri alanı içindeki veriyi, belirli bir konumdaki damga sol uca yerleşecek biçimde kaydırmak.
som iletken (Alm. eindrähtiger Leiter, Fra. âme massive, İng. solid conductor) Tek telli iletken.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
son çare veri hızı (Alm. , Fra. vitesse reduite, İng. fallback data rate) Modemlerde, hattın kabul edileyemeyecek düzeyde kötüleşmesi üzerine seçilen daha veri iletim hızlarından biri.
son çare yordamı (Alm. , Fra. méthode de reprise, İng. fallback procedure) Bir sistemde arıza ya da kusur bulunduğunda başvurulan otomatik ya da elcil işlemler.
son denetim öğesi (Alm. Stellglied, Fra. élément de contrôle final, İng. final controlling element) Denetlenen değişkeni doğrudan değiştiren ve ileri yolda bulunan öğe.
son giren ilk çıkar kuyruğu (Alm. , Fra. liste refoulée, İng. push-down queue, last in first out queue) Kuyruğa katılan son öğenin hizmet sırasında birinci olduğu kuyruk.
son giren ilk çıkar yığıtı (Alm. , Fra. pile refoulée, İng. push-down stack) Belleğin bir bölgesini bilgisayarda işlenenlerin son giren ilk çıkar disiplinine göre düzenleyen yordam.
sona eklemek (Alm. , Fra. ajouter à la fin, İng. append) Ek olarak son kısma ilave etmek.
sonda (Alm. , Fra. sonde, İng. probe) Alanı bozmadan bir dalga kılavuzu ya da kovuğundan elektromanyetik enerji alabilen aygıt.
sondeyiş (Alm. Epilog, Fra. épilogue, İng. epilogue) Bir tiyatro, müzik ya da yazınsal eserin kapanış kısmı.
sonişlemci (Alm. Nachprozessor, Fra. postprocesseur, İng. postprocessor) Son hesaplama ya da düzenlemeleri yapan bilgisayar programı; artişlemci .
sonlandırıcı (Alm. , Fra. caractère d'arrêt, module de cloture, İng. terminator) Bir yerel alan ağı kablosunun her iki ucuna konan ve hatalara yolaçan yansımaları önlemeyi amaçlayan direnç.
sonlandırılmış (Alm. , Fra. fermé sur, İng. terminated in) Örneğin bir iletim hattının karakteristik çelisi ile sonlandırılmış olması.
sonlandırılmış hat (Alm. , Fra. , İng. terminated line) Ucuna, hattın karakteristik çelisine (impedance) eşit bir direnç taşıyan ve yansımaları, duran dalgaları önlemeyi amaçlayan bir aygıtın bağlanmış olduğu hat.
sonlandırma (Alm. , Fra. fin, suspension, İng. termination) 1) Sınanmakta olan bir devrenin ucuna bağlanmış çeli (impedance), 2) Bir anahtarlama ağında bir gövdeyolun (trunk) ya da hattın bağlantılanabildiği nokta, 3) Bir kablonun ucuna bir bağlacın (connector) konulması, 4) Bir aygıtın devresinin ucuna bağlanmış herhangi bir öğe.
sonlu evren (Alm. endliche Grundgesamtheit, İng. finite population) Sonlu sayıda öğe içeren evren.
sonlu farklar sorunu (Alm. Problem der endlichen Differenzen, Fra. problème des différences finies, İng. problem of finite differences) Bir işlevin yalnız bir noktalar kümesinde değerleri bilindiğinde sözkonusu işlevin bir türev ya da tümlevinin aradeğerleme yöntemiyle bulunması.
sonlu küme (Alm. endliche Menge, Fra. ensemble fini, İng. finite set) Sonlu sayıda öğe içeren küme.
sonlu makina (Alm. endlicher Automat, Fra. automate fini, İng. finite machine) Bir dış uyarıya karşı yanıtı, bu uyarıya ve makinanın kendi iç durumuna bağlı matematiksel varlık. Makinanın bulunabileceği sonlu sayıda durum sözkonusudur; sonlu durumlu makina.
sonlu otomat (Alm. , Fra. automate fini, İng. state machine) Bilgisayarda olduğu gibi bütün değerlerin ayrık olduğu sistem modeli.
sonlu oyun (Alm. endlisches Spiel, Fra. jeu fini, İng. finite game) Her oyuncunun seçeneklerinin sonlu sayıda olduğu oyun.
sonradan ekleme (Alm. , Fra. enregistrement, écriture, İng. posting) Var olan bir tutanağa veri ya da bilgi ekleme yöntemi.
sonsal dağılım (Alm. , Fra. fonction de répartition à posteriori, İng. a posteriori distribution) Bir parametre / durum kestirim probleminde parametrelerin / durumların ölçüm ve gözlemlerden sonra elde edilen olasılık yoğunluk işlevi.
sonsuz dizi (Alm. Unendliche Reihe, Fra. série infinie, İng. infinite series) Sonsuz bir ardışının kısmi toplamlarından oluşan dizi.
sonsuz küçük (Alm. infinitesimal, Fra. infinitésimal, İng. infinitesimal) Limiti sıfır olan değişken.
sonsuz öncelikli düzence (Alm. Vorkaufsprioritätsdisziplin, Fra. discipline de priorité qui évince l'utilisateur, İng. preemptive priority discipline) En üstün öncelikli bir müşteri vardığında, bu müşterinin hizmet sunulmakta olan başka bir müşterinin bile önüne geçtiği ve ancak öncelikli müşterinin ayrılışından sonra hizmet sunulan müşteriye dönülen kuyruk düzencesi.
sonsuz sıra (Alm. unendliche Folge, Fra. séquence infinie) (ing. infinite sequence) Öğeleri belirli bir sırayı izleyen sonsuz sayıda matematiksel nesneler kümesi; sonsuz ardışı.
sontakı (Alm. Suffix, Fra. suffix, İng. suffix) 1) Bir teleiletişim numaralama sisteminde sona eklenen numara kesimi; 2) Bir damga dizgisinde sona eklenen kesim; sonek.
sonu (Alm. Ende, Fra. fin du, İng. end of; end of transmission, end of text, end of file, end of job) Örn. iletimin sonu, metin sonu, bant sonu, kütük sonu, iş sonu.
sonu damgası (Alm. - Endezeichen, Fra. symbole fin de, İng. end-of- character) Bir veri ortamının fiziksel sonunu, bir veri ortamının kullanılmış bölümünün sonunu ya da bir veri ortamı üzerinde yazılı verinin istenen bölümünün sonunu belirtmek üzere kullanılan güdüm damgası; örneğin blok sonunu, kütük sonu, iş sonu,... damgası.
sonuşur doğrusu (Alm. Asymptote, Fra. asymptote, İng. asymptote) Bir eğriye sonsuzda teğet olan doğru; asemptot doğrusu.
sonuşur kararlılık (Alm. asymptotische Stabilität, Fra. stabilité asymptotique, İng. asymptotic stability) Denge durumuna yeterince yakın olan başlangıç durumlarından başlayıp zaman sonsuza gittiğinde çözümün denge durumuna yakınsadığı kararlılık türü; asemtotik kararlılık.
sonuşurda dağılım (Alm. asymptotische Verteilung, Fra. distribution asymptotique, İng. asymptotic distribution ) Bir parametreye bağlı olan sıklık ya da olasılık dağılımının, bu parametre sonsuza yaklaştığında elde edilen biçimi.
sonuşurda etkinlik (Alm. asymptotische Effizienz, Fra. efficacité asymptotique, İng. asymptotic efficiency) Örneklem büyüklüğü sonsuza yaklaştığında bir kestiricinin etkinliği.
sonuşurda Gaussluk (Alm. asymptotische Normalität, Fra. normalité asymptotique, İng. asymptotic normality) Bir n parametresine bağlı herhangi bir dağılımın, n parametresi sonsuza yaklaştığında Gauss dağılımına yaklaşması.
sonuşurda genel kararlılık (Alm. allgemeine asymptotische Stabilität, Fra. stabilité asymptotique au sense large, İng. asymptotic stability in the large) Uzaydaki tüm başlangıç koşullarının sonuşurda denge durumuna yakınsadığı denge türü.
sonuşurda standart hata (Alm. asymptotische Standartabweichung, Fra. écart type asymptotique, İng. asymptotic standard error) Örneklem büyüklüğü sonsuza yaklaştığında bir istatistiğin standart hatası.
sonuşurda yansız kestirici (Alm. asymptotisch erwartungstreue Schätzfunktion, İng. asymptotically unbiased estimator) Büyüklüğü sonsuza yaklaşan örneklemler için yansız olan kestirici.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sorgu (Alm. Abfrage, Fra. interrogation, İng. inquiry, query) 1) Bir veri tabanından belirli bir bilgi dağarcığını edinebilmek için sorulan soru; 2) Uçbirimlerin, kullanıcıların vb. durumlarını, iletecek mesajlarının olup olmadığını, vb. anlamak üzere yapılan anket.
sorgu damgası (Alm. , Fra. caractère de demande de renseignement, İng. inquiry character) Bağlantı kurulmakta olan uzaktaki bir istasyonun kimlik bilgisi, çalışır durumda olan donatımı, ve genelde durumu üzerinde bilgi edinmek üzere gönderilen iletim kontrol damgası.
sorgulama (**. Abruf, Fra. interrogation, İng. polling) Ana bilgisayarın uçbirimlerin iletişim gereksinmelerini öğrenmesi.
sorgulama çevrimi (Alm. Abrufzyklus, Fra. cycle d’interrogation, İng. polling cycle) Ana bilgisayarın baştan sona bütün çevre ve uçbirimleri en az bir kez sorgulaması.
sorgulama çevrimi (Alm. , Fra. cycle d'interrogation, İng. polling cycle) Belirli özkaynakları paylaşan kullanıcı uçbirimlerin, iletişim gereksinimde olup olmadıklarını saptamak üzere tümünüm bir kez sorgulanması.
sorgulama damgası (Alm. , Fra. caractère d'appel à émettre, İng. polling character) Ana bilgisayar tarafından bağlı olduğu aygıtlarına iletilecek ya da alınacak veri olup olmadıgını sormak üzere kullanılan özel damga ya da dizi.
sorgulama dili (Alm. , Fra. langage d'interrogation, İng. query language) Bir bilgisayarla konuşmalı kipte iletişim kurmayı kolaylaştıran programlama dili.
sorgulama yöntemi (Alm. , Fra. méthode d’interrogation, İng. polling method) Belirli özkaynakları paylaşan uçbirimlerin iletişim gereksinmelerinin saptanmasına ilişkin yöntem.
sormaca (Alm. Erhebung, Fra. enquêtte, İng. survey) Bir araştırmada veri toplamak üzere yazışma ya da görüşme yoluyla kişilerin görüşmelerinin alınması ya da bu kişiler üzerinde ölçüm yapılması; anket.
soruna yönelik dil (Alm. problem orientierte Sprache, Fra. langage orientée sur problèmes, İng. Problem-Oriented Language (POL)) Kullanılan bilgi işlem donanımından olabildiğince bağımsız olup, belirli bir problem kümesinin çözümünde olabildiğince kullanışlı, çözümü belgelemede olabildiğince okunaklı, sorun alanının uzmanlarınca kolay öğrenilir nitelikte, yüksek düzeyli programlama dili.
soysal terim (Alm. allgemeiner Term, Fra. terme générique, İng. generic term) Bilgi erişimde, anıldığında bir dizi kavramı belirten anahtar sözcükleri de üreterek, üremenin bu kavramlar için de sürdürülmesine yolaçan anahtar sözcük; üreysel terim.
soyut simge (Alm. , Fra. symbole abstrait , İng. abstract symbol) Kullanım ve anlamı genel bir uzlaşım sonucunda belirlenmemiş, ancak her uygulama ile yeniden tanımlanan simge.
soyutlama (Alm. , Fra. abstraction, İng. abstraction) Belirli bir amaca özgü bilgiler üzerinde odaklanan, bunun dışındakileri gözardı eden işlemler.
söndürme burusu (Alm. Dämpfungsdrehmoment, Fra. couple d'amortissement, İng. damping torque) Devinen öğenin istenilmeyen salınımlarını indirgeyen buru.
söndürme kuşağı (Alm. Sperrbereich, Fra. bande bloquante, İng. stop band) Genlik yitiminin göreceli olarak çok daha büyük olduğu sıklık aralığı.
söndürücü sargı (Alm. Dämpferwicklung, Fra. enroulement amortisseur, İng. damper winding) Almaşık akım makinalarında hız düzensizliklerini ya da dolanmayı önleyici sargı.
sönme açısı (Alm. Löschwinkel, Fra. angle d'extinction, İng. angle of extinction) Anot geriliminin artı yarı-çevriminin başlangıcından anot akımının durmasına kadar evre açısı.
sönüm (Alm. Dämpfung, Fra. amortissement, İng. damping) Bir salınımın genliğinin giderek azalması.
sönüm katsayısı (Alm. Dämpfungsfaktor, Fra. facteur d'amortissement, İng. damping factor) İkinci dereceden doğrusal bir dizgenin serbest salınımlarından ardarda ve ters işaretli olan iki tanesinden küçüğünün büyüğüne oranı.
sönüm oranı (Alm. Dämpfungsgrad, Fra. taux d'amortissement, İng. damping ratio) Bir dizgenin sönüm katsayısının, o dizgeye özgü dönüşül sönüm katsayısına oranı.
sönüm süresi (Alm. , Fra. temps de descente, İng. decay time) Bir darbenin ya da sinuzoidal bir dalga için zarfının tepe değerinin %90'ından %10'una düşene değin geçen süre.
sönümlenme (Alm. , Fra. évanouissement, İng. fading) Bir sinyalin belirli bir iletim ortamından geçerken uğradığı cılızlama; bayılma. Bu cılızlama tüm sıklık bileşenlerini eşit miktarda ya da belirli sıklık bileşenlerini farklı etkiliyebilir; bayılma.
sönümlü geçişim (Alm. , Fra. fondu enchaîné, İng. cross-fading) Televizyonda peşpeşe gelen iki sahnenin, biri sönümlenirken, öbürünün belirginleşmesi şeklinde gerçekleştirilen geçişim.
sönümlü kanal (Alm. , Fra. canal évanouissant, İng. fading channel) Sönümlü davranış gösteren iletişim kanalı.
sönüşüm (Alm. , Fra. fondu, İng. fade-out) Görüntünün görünebilirliğinin, seçilebilirliğinin yavaş yavaş azalması.
söz (Alm. Sprach, Fra. parole, İng. speech; e.g., speech recognition, speech sythesis, speech memory, speech output) Söylenen sözcüklerle düşüncelerin iletişimi ya da ifadesi, örn. söz tanıma, söz sentezi, söz belleği, söz sinyali, söz çıktısı.
söz çözümleme (Alm. Sprachanalysis, Fra. analyse de parole, İng. speech analysis) Konuşmanın sesli tutanaklarının çözümlenerek sözcüklerin tanınması ya da konuşanın kimliğinin tanınması için gerekli donanımı, çözümleme yöntemlerini içeren ve bunu bilgisayara sözlü giriş oluşturmaya yönelik araştırma alanı.
söz postası (Alm. , Fra. audio-messagerie, İng. voice mail) Çağrıları yanıtlamak, iletileri saklamak, daha önce kaydedilmiş mesajları seslendirmek, gibi yetenekleri olan sistem.
söz sentezi (Alm. Sprachsynthese, Fra. synthèse de la parole, İng. speech synthesis) Sinyal işleme ve yapay zeka yöntemleri ile yazılı metinden sesletilen konuşma işaretinin üretilmesi.
söz sıkıştırma (Alm. , Fra. compression de la parole, İng. voice compression, speech compression) Konuşmadaki ses işaretinin gereksindiği bant genişliğini azaltan teknikler. Bu teknikler arasında ADPCM, CVSD, CELP vb. sayılabilir.
söz tanıma (Alm. Spracherkennung, Fra. reconnaisance de la parole, İng. speech recognition) Sinyal işleme ve yapay zeka yöntemleri ile sesletilmiş sözün bilgisayarca anlaşılması.
sözcük (Alm. Wort, Fra. mot, İng. word) 1) Bir bütün olarak değerlendirilen ikil (bit) dizisi. 2) Belli bir amaç için bir birim olarak düşünülmesi uygun düşen bir dizgi.
sözcük dizini (Alm. , Fra. index des mots, İng. word index) Bir metinde geçen sözcüklerin alfabetik dizinini ve sıklıklarını veren liste.
sözcük kesme (Alm. , Fra. césure, İng. hypenation) Metin düzenlemede satır sonlarında sözcüklerin kesilme kuralları.
sözcük uzunluğu (Alm. Wortelänge, Fra. longeur de mot, İng. word length) Bir sözcükteki damga sayısı.
sözde komut (Alm. , Fra. pseudo-instruction, İng. pseudo instruction) Bir sözde programda kullanılan ve ancak çevrildikten ya da yorumlandıktan sonra bilgisayar donanımı tarafından yürütüme konabilen komut.
sözde program (Alm. , Fra. pseudo-code, İng. pseudo code) Bilgisayara özgü komut deyimleriyle yazılmamış ancak anlaşılabilirliği arttıran ve yürütümünden önce çevrilmesi ya da yorumlanması gereken bilgisayar programı.
sözde rasgele dizi (Alm. Pseudozufallszahlenfolge, Fra. suite de nombres pseudo-aléatoires, İng. pseudorandom sequence) Aritmetik işlemlerle üretilen ve yeterince rasgele olduğu varsayılan sayı dizisi.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sözde rasgele sayı (Alm. Pseudozufallszahlen, Fra. nombre pseudo-aléatoire, İng. pseudo random number) Gerekirci (deterministik) bir formül kullanılarak elde edilen ve istatistiksel bakımdan gerçek rasgele sayılar gibi davranan sayı.
sözdizim (Alm. Syntax, Fra. syntaxe, İng. syntax) 1) Bir dilin, özellikle bir izlenceleme dilinin deyim ve tümcelerini oluşturan damga dizgilerinin nasıl üretileceğini ve ilişkilendirileceğini tanımlayan kurallar kümesi. 2) Kullanım biçiminden ve veya anlamlarından bağımsız damgaların ya da damga kümelerinin ilişkileri.
sözdizimsel (Alm. syntaktisch, Fra. syntactique, İng. syntactic; e.g., syntactic algorithm, syntactic construction, syntactic language analysis) örn. sözdizimsel algoritma, sözdizimsel kuruluş, sözdizimsel dil çözümlemesi.
sözdizimsel hata (Alm. Syntaxfehler, Fra. erreur syntactique, İng. syntactic error) Bir dil için tanımlanan yapısal ve dilbilgisi kurallarının ihlali; örneğin FORTRAN için A=B+C yerine B+C=A sözdizimsel bir hatadır.
sözlük sıralaması (Alm. lexikographische Ordnung, Fra. ordre léxicographique, İng. lexicographic order) Bilgi ögelerinin sözlükteki harflerin dizilişine göre sıralanması.
spektral çizgi (Alm. , Fra. raie spectrale, İng. spectral line) Frekans spektrumunda çok dar bantlı ve arkaplandan yüksek enerjili bileşen.
spektral davranış (Alm. , Fra. caractéristique spectrale, İng. spectral characteristic) Bir maddenin dalga boyu ile salımlanan ışıma gücü arasındaki grafik ilişkisi.
spektral etekler (Alm. , Fra. , İng. spectrum rolloff) Bir iletim hattının ya da süzgecin iletim bandının kenarlarındaki zayıflama özelliği.
spektral kalabalık (Alm. , Fra. encombrement du spectre, İng. spectral congestion) Bir spektrum bölgesinin iletim bantları ile aşırı dolması.
spektral örtüşme bozunumu (Alm. , Fra. , İng. frequency aliasing distortion) Bir sinyalde, örnekleme sonucunda, farklı sıklık bileşenlerinin birbirine bulaşması sonucu ortaya çıkan bozulma.
Stackelberg eşitlik stratejisi (Alm. Stackelberg-Gleichgewichtsstrategie, Fra. stratégie de Stackelberg, İng. Stackelberg equilibrium strategy) İzleyen oyuncuların seçeneklerini de göz önüne alan ve önderin maliyet işlevini enküçülten strateji.
standart (Alm. , Fra. standarde, İng. standard) Başarım, tasarım, terimbilim, boyutlandırma gibi etkinliklerde kabul edilmiş ölçüt ya da uzlaşılmış ölçüm.
standart biçim (Alm. Normalform, Fra. forme standarde, İng. standard form) Yalınçlık ve düzgünlük sağlamak ereğiyle bir denklemin matematikçilerce onaylanan biçimi.
standart değer (Alm. Standartwert, Fra. valeur standarde, İng. standard value) Ortalaması m, ve standart sapması S olan bir X olasılıksal değişkeninin, Z=(X-m) / S bağıntısıyla elde edilen dönüştürülmüş değeri.
standart Gauss dağılımı (Alm. standardisierte Normalverteilung, İng. standard normal distribution) Ortalaması sıfır, değişintisi bir olan Gauss dağılımı; ölçünlü olağan dağılım.
standart hata (Alm. Standartfehler, İng. standard error) Bir parametre değerine ilişkin örnekleme dağılımının standart sapması; ölçümlü yanılgı.
standart radyo atmosferi (Alm. , Fra. atmosphère radioélectrique normale, İng. standard radio atmosphere) Troposferik iletimde standart kırılma indisi gradyanına sahip olan atmosfer.
standart sapma (Alm. Standardabweichung, Fra. écart type, İng. standard deviation) İstatistiksel saçılmanın bir ölçüsü olan değişkenin (ikinci merkezi momentin) karekökü.
standart yayılım (Alm. , Fra. propagation normale, İng. standard propagation) Radyo dalgalarının olağan atmosferik kırılma koşullarında, ve Yerin birörnek elektriksel özelliklere ve pürüzsüz küresel bir yüzeye sahip olduğu varsayımları altındaki yayılımı.
statik ölçüm (Alm. statische Messung, Fra. mesurage statique, İng. static measurement) Ölçüm süresince değerinin sabit olduğu kabul edilen büyüklüğün ölçümü.
statik röle (Alm. statisches Relais, Fra. relais statique, İng. static relay) Tasarımlanmış tepkenin (lojik işlem) mekanik hareketi olmayan elektronik, manyetik, optik ya da diğer bileşenler tarafından oluşturulduğu elektrik rölesi.
stokastik model (Alm. , Fra. modèle stochastique, İng. stochastic model) Bir süreçteki belirsizliğin bir ya da daha fazla rasgele değişken ile gösterildiği model.
sunucu bilgisayar (Alm. , Fra. ordinateur serveur, İng. host computer) Bir ağ üzerinde hesaplama, veritabanı erişimi ya da özel programlar gibi belli başlı hizmetleri sunan bilgisayar.
sunulan trafik (Alm. Angebotener Verkehr, Fra. trafic ofert, İng. traffic offered) Bir özkaynaklar topluluğunun, sınırlı boyutluluğun bir sorun olmadan karşılıyabileceği trafik oylumu (Erlang birimi).
sunuş (Alm. Vorstellung, Fra. présentation, İng. presentation) Saklatılmış bilginin insanlar tarafından anlaşılması amacıyla grafik simgeler kullanılarak basılması ya da gösterilmesi.
sunuş katmanı (Alm. Darstellungsschicht, Fra. couche de représentation, İng. presentation layer) Açık Sistemler Arabağlaşımı modelinde Uygulama katmanından gelen veriler üzerinde kod biçimleri, şifrelenme özellikleri, sıkıştırma algoritmaları gibi sunuşla ilgili yükümlülükleri taşıyan katman.
süre dilimleme (Alm. Zeitscheibenverfahren, Fra. hâchage de temps, İng. time slicing) Bilgisayarda birkaç işin birden, her bir işe eşit süre ayırarak zaman bölüşümlü olarak yürütülmesi.
süre zamanlayıcısı (Alm. , Fra. minuterie; circuit de temporisation, İng. interval timer) Belirli bir zaman süresine göre ayarlanan zamanlayıcı aygıt.
süreç (Alm. Prozess, Fra. processus, İng. process) Fiziksel ya da kimyasal bir dönüşümü ya da bu türden bir dizi dönüşümü gerçekleştiren işlemler kümesi.
süreç bilgisayarı (Alm. Prozessrechner, Fra. ordinateur de processus, İng. process computer) Süreç denetim dizgesinin bir parçası olan sayısal, analog ya da karma bilgisayar.
süreç denetim aygıtları (Alm. Betriebskontrollgerät, Fra. appereil de surveillance, İng. process control equipment) Bir gereçte yapılan fiziksel ya da kimyasal değişikliklerin istenen yönde olmasını sağlayan aygıt takımı.
süreç denetimi (Alm. Prozesssteuerung, Fra. commande de processus, İng. process control) Bir gereçteki fiziksel ya da kimyasal değişikliklerin denetlenmesi.
sürekli akımla işaretleşme (Alm. , Fra. signalisaton par courant continu, İng. DC signalling) Sadece doğru akım değerlerini kullanarak yapılan otomatik işaretleşme.
sürekli çalışma (Alm. Dauerbetrieb, Fra. service continu, İng. continuous duty) Gelişigüzel uzun bir süre ve genelde değişmez yük altında yürüyen çalışma çevrimi.
sürekli çizgili kaydedici (Alm. Stetige-Linien-Registrierer, Fra. enregistreur à trace continue, İng. continuous line recorder) Kayıtın sürekli bir çizim oluşturduğu kayıt aleti.
sürekli değişken (Alm. stetige Variable, Fra. variable continue, İng. continuous variable) Ayrık değişkenden farklı olarak sürekli bir ölçek üzerinde tüm değerleri alabilen değişken.
sürekli değişkenli model (Alm. , Fra. modèle à variable continue, İng. continuous model) Çıkış değişkenlerinin sürekli değerler alabildiği matematiksel ya da hesaba dayalı model.
sürekli evren (Alm. stetige Grundgesamtheit, İng. continuous population) Değişkenin sürekli olduğu evren.
sürekli eylem (Alm. stetiges Verhalten, Fra. action continue, İng. continuous action) Çıkış değişkeninin belirli bir erim içinde sürekli biçimde değiştiği davranış türü.
sürekli form (Alm. Leporelloformular, Fra. formulair continu, İng. continuous form) Bilgisayarda alınan sonuçları satır yazıcıdan yazdırmak üzere kullanılan, önlü-arkalı katlandığı için sayfaları yazıcının basım düzeneğinden sürekli biçimde geçen kağıt çıkış ortamı.
sürekli gönderim (Alm. stetige Abbildung, Fra. application continue, İng. continuous mapping) İşlevsel bir gönderimin tanım ve değer aralıklarının sürekli olması.
sürekli işlev (Alm. stetige Funktion, Fra. fonction continue, İng. continuous function) Tanım aralığındaki her bir noktada alttan ve üstten alınan limitlerin aynı olduğu ve limit değerlerinin de işlevin o noktadaki değerine eşit olduğu işlev.
sürekli izge (Alm. kontinuierliches Spektrum, Fra. spectre continu, İng. continuous spectrum) Belirli bir sıklık aralığında bileşenleri sürekli olarak dağılmış olan spektrum.
sürekli oyun (Alm. stetiges Spiel, Fra. jeu a noyau continu, İng. continuous kernel game) Ceza işlevsisi sürekli olan oyun.
süreksizlik (Alm. Unstetigkeit, Fra. discontinuité, İng. discontinuity) Maddede ya da bir işlevde sürekli olmama özelliği.
süreölçüm (Alm. , Fra. chronomètrie, İng. chronometry) Belirli bir işlemin ya da eylemin süresini saptama işi.
sürgit (Alm. ad Infinitum, Fra. à l'infini, İng. ad infinitum) Her sınırın ötesinde, sonsuza değin.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
sürücü (Alm. Treiber, Antrieb, Fra. entraînement, İng. driver) 1) Eldeki gücü belirli bir amaca yönelik mekanik ya da elektrik güce dönüştüren aygıt takımı. 2) ?erit, teker vb. veri saklama ortamlarının okuyucu-yazıcı kafa karşısına sürülmelerini sağlayarak gerekli okuma-yazma işlemlerini gerçekleştiren bilgisayar giriş-çıkış birimlerinin herbirinin genel adı.
sürüklenme dengelenmesi (Alm. Drift-Kompensation, Fra. compensation de dérive, İng. drift compensation) Bir ya da daha çok denetim öğesindeki sürüklenmeyi enküçülterek dizgenin sürüklenmesini azaltmayı amaçlayan dengeleme işlemi.
sürülme akımı (Alm. Verschiebungsstrom, Fra. courant de déplacement, İng. displacement current) Bir maddenin içinde, dalgalı bir elektriksel alan etkisi altında oluşan akıma eşdeğer yük kaymaları.
sürüm (Alm. Version, Fra. version, İng. version) Bir tipin ya da bir orijinalin farklı bir biçimi ya da çeşitlemesi. Bir belge ya da yazılım programının başlangıçtaki yayını ya da aradaki düzeltimleri içeren ara yayını.
süzgeç (Alm. Filter, Fra. filtre, İng. filter) Dalga biçimlerini izgel özelliklerine göre ayıran devre.
süzgeç belirtimi (Alm. , Fra. spécification du filtre, İng. filter specification) Bir süzgecin tasarımından amaçlanan kesim sıklığı, kıpırtı genliği, boyu gibi belirtimlerin verilmesi.
süzgeç sığacı (Alm. , Fra. condensateur de filtrage, İng. smoothing capacitor) Dalga biçimi üzerindeki kıpırtıları gideren sığaç.


şablon eşleştirme (Alm. , Fra. filtrage, İng. template matching) Bilgisayarla görmede nesne tanıma için, sinyal işlemede olgu tanımak için kullanılan ve benzer şekil ya da dalga biçimi arama ilkesine dayalı yöntem.
şebeke özkaynakları (Alm. , Fra. ressources du réseau, İng. network resources) Bir teleiletişim şebekesinde veri bankaları, çoğullamalı yollar, anahtarlama düzenleri, kayıtlı duyuru (anons) dizgeleri gibi kavramsal ya da fiziksel olarak tanımlanabilen öğeler.
şehirlerarası devre grubu (Alm. , Fra. circuit interurbain, İng. intertoll trunk).
şehirlerarası otomatik arama (Alm. , Fra. signalisation automatique de l'interurbaine, İng. trunk dialing).
şeritli kayıt aygıtı (Alm. Streifenschreiber, Fra. enregistreur à bande déroulante, İng. strip chart recorder) Bir sürücü düzenek ile devinen şeritli bir kayıt aleti.
şifre anahtarı (Alm. , Fra. clé de chiffrement, İng. encryption key) Bir veri dizisini şifrelemek üzere kullanılan sayısal anahtar dizgi.
şifre anahtarı yönetimi (Alm. , Fra. gestion de clé de chiffrement, İng. key management) Bir güvenlik sisteminde şifre anahtarlarının üretimi, dağıtımı, gözlenmesi ve yok edilmesi süreci.
şifre çözmek (Alm. dekodieren, Fra. décodifier, İng. decipher) ?ifrelenmiş bir iletiyi özgün ve açık biçimine dönüştürmek.
şifrelemek (Alm. kodieren, Fra. codifier, İng. encipher) Bir iletinin gerek gizliliğini sağlamak, gerekse aslına uygunluğunu bozacak müdahalelerden sakınmak üzere bir şifre haline dönüştürmek.
şifresiz metin (Alm. , Fra. texte en clair, İng. plaintext) Kriptografide iletilerin şifrelenmemiş, normal, okunabilir halleri.
şok bobini (Alm. Glättungsdrossel, Fra. inductance de lissage, İng. smoothing inductor) Dalgalı ve atımlı bir akımın alternatif bileşenini küçültmek için tasarımlanan ve kullanılan irgitim (endüktans) bobini.
şok uyarım (Alm. , Fra. excitation par choc, İng. shock excitation) Doğal salınımların dışarıdan edinilen ani bir enerji yükü ile harekete geçtiği salınım.


T-devresi (Alm. , Fra. réseau en T, İng. T network) T biçiminde bağlanmış üç çeliden oluşan devre. Serbest uçlarının biri giriş ucuna, biri çıkış ucuna, diğeri de giriş ve çıkış arasında ortak bağlanır.
T-eki (Alm. T-Muffe, Fra. dérivation en té, İng. tee joint) İki kablo ekseni arasındaki açı yaklaşık 90 derece olacak şekilde bir dallanma kablosunun ana kabloya bağlanmasını sağlayan donatı.
T-serisi tavsiyeler (Alm. , Fra. avis de série T (CCITT), İng. T-series recommendations) Uluslararası Teleietişim Örgütünün yayımladığı faks, telemetin, videometin gibi telematik hizmetlere ilişkin tavsiyeler.
t-sınaması (Alm. t-Test, İng. t-test) Küçük örneklem nüfusları için anlamlılık sınamasında kullanılan t-dağılımına dayalı sınama.
taban (Alm. Basis, Fra. base, İng. base) Bir sayı dizgesinde, kuvvetleri, katsayılarla ağırlıklandırılıp toplandığında sayıları oluşturan tamsayı.
taban adresi (Alm. Grundadresse, Fra. adresse fondamentale, İng. base address) Adresi oluşturmak üzere göreli adrese eklenmesi gereken adres bileşeni.
taban derleyici (Alm. , Fra. compileur de base, İng. root compiler) Çıktısının bir programın bilgisayar tipinden bağımsız ara bir gösterim olduğu, ve bir kod üreticiyle birleştiğinde tam bir derleyici oluşturan derleyici.
taban hali (Alm. Grundzustand, Fra. état fondemental, İng. ground state) Bir atomun en düşük enerjili, yani en kararlı durumu.
tabanbant modemi (Alm. , Fra. modem en bande de base, İng. baseband modem) Sayısal girdiyi, herhangi bir kiplenim kullanmadan doğrudan kanala veren modem.
tabanbant yerel alan ağı (Alm. , Fra. réseau local en bande de base, İng. baseband local area network) Andaçlı halka örneğinde olduğu gibi bilginin kiplenime başvurulmadan kodlandığı, çoğullandığı ve iletildiği yerel alan ağı.
tabanbantta sinyalleşme (Alm. , Fra. , İng. baseband signalling) Herhangi bir kiplenim tekniği kullanmadan işaretlerin kendi özgün sıklıklarında iletilmesi.
tabandan tepeye tasarım (Alm. Bottom-Up-Entwurf, Fra. concéption de bas vers haut, concéption ascendante, İng. bottom up design) Bir mühendislik probleminde alt düzeydeki aygıt, bileşen, algoritmalardan başlayarak ara katları tamamlayarak sorunun tümünü çözen düzeni tasarımlama.
tabankuşak (Alm. Basisband, Fra. bande de base, İng. baseband) Bir taşıyıcıyı kipleyen sinyalin, kipleme işleminden önce kapladığı sıklık bölgesi; tabanbant.
tabanlı kosinüs süzgeci (Alm. , Fra. filtrage à cosinus surélevé, İng. raised cosine filter).
 
Üst Alt