Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Teknoloji sözlüğü

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
tablet (Alm. , Fra. tablette, İng. tablet) Düz bir yüzey üzerindeki bir kalemin konumunu koordinat verilerine dönüştüren bilgisayar giriş birimi.
takaslanır (Alm. Auswechselbar, Fra. interchangeable, İng. interchangeable; e.g., interchangeable card, interchangeable microprogram) Takas edilebilir, değiştokuş edilebilir; takaslanır kart, takaslanır mikroprogram.
takılabilir (Alm. Steck-, Einschub, Fra. enfichable, İng. plug-in; e.g., plug-in cabling, plug-in circuit card, plug-in module) Örn. takılabilir kablo panosu, takılabilir devre kartı, takılabilir birim.
takma ad (Alm. , Fra. , İng. nickname) Tüm ağ üzerinde geçerliliği olan bir ada verilen yerel bir ad.
takma değişken (Alm. Scheinvariable, Fra. variable intermédiaire, İng. dummy variable) Fiziksel bir anlam taşımayıp işlem ve simgelem kolaylığı sağlayan değişken.
taksimetre ölçevi (Alm. , Fra. , İng. taxi-cab-metric) n-boyutlu uzayda x=(x1, ....xn), y=(y1, ....yn) noktaları için d(x,y) = ?i| xi - yi | ile tanımlanan ölçev.
taksonomi (Alm. , Fra. taxonomie, İng. taxonomy) Bir bilgi dağarcığını bölüntüleyip parçaları arasındaki ilişkiyi tanımlayan yöntem.
takviye kablosu (Alm. , Fra. hauban, İng. guy wire)
tam (Alm. vollständig, Fra. complet, İng. complete; e.g., complete cycle, complete operation) Örn. tam çevrim, tam işlem.
tam akışkan (Alm. ideale Flüssigkeit, Fra. fluide parfait, İng. perfect liquid) Biçim değiştirmeye karşı direnmeyen, sıkıştırılamaz, iç sürtünmesiz, düzgün yoğunluklu akış.
tam dikgen küme (Alm. , Fra. ensemble orthogonal complét, İng. complete orthonormal set) Belirli bir metrik uzaydaki tüm işlevleri gösterimleyebilen ve dikgenlik özelliği taşıyan taban işlevleri kümesi.
tam gözlenebilir (Alm. vollständig beobachtbar, Fra. complètement observable, İng. completely observable) Bir dizgenin tüm durum değişkenlerinin gözlenebilir olması.
tam ikili ağaç (Alm. , Fra. arbre binaire complet, İng. complete binary tree) Her düğümün iki altağacının bulunduğu ağaç.
tam kanal (Alm. , Fra. , İng. clear channel) Tüm bant genişliğinin kullanıcıya ait olduğu, dolayısıyla denetim işaretlerinin başka bir kanaldan yollandığı kanal.
tam otomatik (Alm. vollautomatisch, Fra. complétement automatique, İng. full-automatic) Tam özişler; örn. tam otomatik bilgi işleme.
tam toplayıcı (Alm. Volladdierwerk, Fra. addeur complet, İng. full adder) Girdileri bir önceki elde ve toplanacak bitler, çıktısı ise toplam ve çıkış eldesi olan sayısal aygıt.
tam yansıma (Alm. totale Reflexion, Fra. réflexion totale, İng. total reflection) Işığın iki değişik ortamın ara kesitinde tümüyle yansıması.
tam yük (Alm. Vollast, Fra. pleine charge, İng. full load) Atanmış çalışma koşulları içinde belirtilmiş en büyük yük değeri.
tam yük hızı (Alm. Vollbelastungsgeschwindigkeit, Fra. vitesse de charge maximale, İng. full load speed) Sürme düzeninin anma hız ve yüküne ayarlanıp, çıkış dingilinin de anma değerinde bir yüke bağlandığında elde edilen hız.
tamamlayıcı hizmet (Alm. , Fra. service supplementair, İng. supplementary service) Teleiletişim dizgelerinde bilgi taşıma hizmetlerine değişik nitelikler kazandıran hizmetler; örneğin çağrı aktarımı, başarısız çağrının otomatik yinelenmesi.
tambur kayıtçı (Alm. Trommelregistrierer, Fra. enregistreur à tambour, İng. drum recorder) Kayıt kağıdının sürücü düzenek tarafından döndürülen yuvgu biçimindeki bir tambura sarılmış olduğu kayıt aleti.
tamsayı (Alm. ganze Zahl, Fra. entièr relatif, İng. integer) Sıfır, artı bir, eksi bir, artı iki, eksi iki, ... gibi sayılardan biri.
tamsayı programlama (Alm. ganzzählige Programmierung, Fra. programmation entière, İng. integer programming) Kısıt ve amaç değişkenlerinin tamsayılar olduğu doğrusal programlama problemi.
tamsayılar kümesi (Alm. Menge der ganzen Zahlen, Fra. ensemble de nombres entiers rationnels, İng. set of integers) Tüm tamsayılardan oluşan küme.
tane (Alm. , Fra. granule, İng. grain) 1) Asıltı içinde dağılmış parçacıklara verilen ad, 2) Katılaşma sırasında, belirli bir konum içinde dizilen moleküllerin oluşturduğu içyapı.
tanılama elkitabı (Alm. , Fra. manuel de diagnostic, İng. diagnostic manual) Bir sistem ya da bileşen üzerinde tanılayıcı testleri yürütme, kusurları bulup onarma bilgilerini içeren elkitabı.
tanılama yordamı (Alm. Diagnoseverfahren, Fra. procédé de diagnostique, İng. diagnostic procedure) Hata ve aksamaları sezimleyerek bakım işlerine yardımcı olan yordam.
tanılamak (Alm. , Fra. diagnoser, İng. diagnose) Kimi işaret, bulgu ve belirtilerden bir nesneyi, olayı tanımak, ayrımsamak.
tanılayıcı (Alm. Diagnostisch, Fra. diagnostique, İng. diagnostic; diagnostic check, diagnostic information, diagnostic message, diagnostic program) Örn. tanılayıcı deneti, tanılayıcı bilgi, tanılayıcı ileti, tanılayıcı program.
tanılayıcı denetim (Alm. diagnostische Kontrolle, Fra. contrôle diagnostique, İng. diagnostic check) Bir sistemin hata, kusur ve eksiklilerini bulmayı amaçlayan denetim.
tanılayıcı disk (Alm. , Fra. disquete de diagnostic, İng. diagnostic disk) Bir bilgisayar programındaki hataları bulmak ya da donanım bileşenlerini sınamak için kullanılan disket.
tanılayıcı ileti (Alm. Diagnosemitteilung, Fra. message diagnostique, İng. diagnostic message) Hata, kusur ve aksamalar üzerinde bilgilendiren ileti.
tanım kümesi (Alm. Definitionsbereich, Definitionsmenge, Fra. domaine, İng. domain) Bir S -> T göndermesindeki S kümesi.
tanımlı çalışma koşulları (Alm. Bemessungsbedingungen, Fra. conditions assignées de fonctionnement, İng. rated operating conditions) Bir ölçme aygıtının metrolojik özelliklerinin belirli sınırlar içinde kalması için öngörülen büyüklüğün ve etki büyüklüklerinin erimleri ile diğer önemli kuralları ortaya koyan kullanma şartları.
tanımlı ölçüm yöntemi (Alm. Definitionsmessverfahren, Fra. méthode de mesure selon définition, İng. definite method of measurement) Bir büyüklüğü, o büyüklüğe ait birimin tanımına uygun olarak belirleyen ölçüm yöntemi.
tanıt (Alm. Beweis, Fra. preuve, İng. proof) İleri sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşüncel süreç.
tanıtıcı (Alm. Bezeichner, Fra. identificateur, İng. identifier; identifier list, identifier field) Örn. tanıtıcı listesi, tanıtıcı alan.
tanıtma (Alm. Identifikation, Fra. identification, İng. identification; e.g., identification character, identification label, identification procedure) Örn. tanıtma damgası, tanıtma yordamı.
tarak süzgeç (Alm. , Fra. filtre en peigne, İng. comb filter) Bir dizi dar spektral aralıkta bant-durduran ya da bant-geçiren süzgeç gibi görev yapan süzgeç.
tarama (Alm. Abtastung, Fra. exploration, balayage, İng. scanning, sensing; e.g., scanning frequency, scanning routine, scanning device) Bir imgeyi belirli bir örüntüye göre (çoğunlukla satır satır) duyumsayarak kaydetme. Televizyonda yayımlanmak üzere oluşturulan bir görüntüyü ince bir ışın demeti ile süpürerek, bir elektromanyetik dalgayı kipleyecek resme uygun sinyaller elde etme; örn. tarama sıklığı, tarama yordamı, tarama aygıtı.
tarama ızgarası (Alm. Rastergitter, Fra. grille de trame, İng. raster grid) Bir gösterim aygıtında yüzeydeki adreslenebilen konaçların (koordinatların) ızgarası.
tarama örüntüsü (Alm. Raster, Fra. canevas, İng. raster) Bilgisayar çizeyleminde bir gösterim alanını birbiçimlice kaplayan çizgilerden oluşan örüntü.
taramalı elektron mikroskobu (Alm. , Fra. microscope électronique à balayage, İng. scanning electron microscope).
tarayıcı (Alm. Abtaster, Fra. balayeur, explorateur, İng. scanner) 1) Bir bilgi kanalını sırayla bir dizi çıkış kanalına bağlayan düzenek. 2) Işınlarla bir yüzeyi tarayan aygıt.
tarife (Alm. , Fra. tariffe, İng. tariff) Bir teleiletişim örgütü tarafından ilan edilen kullanıma sunulan hizmetlerin, olanakların, aygıtların ücretleri.
tarihçe (Alm..., Fra. , İng. trace) Bir bilgi işlem sisteminde olagelen olayların izi.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
tasarım (Alm. Entwurf, Fra. concéption, dessin, İng. design) Geliştirilen bir dizgenin bölümleri arasındaki çalışma ilişkilerinin, her bir bölümün özgül işlevleri ayırt edilerek belirlenmesi.
tasarım belirtimleri (Alm. Entwurf-forderungen, Fra. exingences de dessin, İng. design specifications) Bir tasarım eyleminde verilen gerekli kısıtlar ve kritik bilgiler.
tasarım dili (Alm. , Fra. langage de concéption, İng. design language) Yazılım ya da donanımın tasarımına, doğrulanmasına, çözümlemesine ve belgelenmesine elveren dil.
tasarım kusuru (Alm. Entwurfsfehler, Fra. défaut de concéption, İng. design defect) Bir öğenin yetersiz, uygunsuz tasarımından kaynaklanan kusur.
tasarım otomasyon (Alm. , Fra. conception assistée par ordinateur, İng. design automation) Tasarım sürecinin bilgisayar desteğine dayandırılması.
taslak (Alm. Skizze, Fra. esquisse, İng. sketch) Ayrıntıya inmeden kabaca gösteren çizenek.
tasnifli bilgi (Alm. , Fra. renseignement classifié, İng. classified information) Denetimsiz olarak herkesin eline geçtiğinde ilgili sistem için (savunma, toplum gibi) tehlike yaratabilecek bilgi.
taşan trafik (Alm. , Fra. trafic de débordement, İng. overflow traffic) Bir trafiğin, yöneltilmiş olduğu özkaynaklar topluluğunca taşınmayıp ek özkaynaklara gereksindiği kısmı.
taşbaskı (Alm. , Fra. litographie, İng. litography) Bir taş levha üzerine yağlı bir madde ile çizilmiş biçimleri baskı yoluyla kağıt, bez vb üzerine çıkararak çoğaltma işlemi.
taşıma komutu (Alm. Überweisungsbefehl, Fra. instruction de mouvement, İng. move instruction) Bilgi işlemde bir bilgi parçasını bir bellek konumundan başka bir konuma taşıma komutu.
taşıma ve saklama koşulları (Alm. Transport-und Lagerbedingungen, Fra. conditions de transport et de rangement, İng. transportation and storage conditions) Bir aygıtın, yapımı ile kullanım yerine yerleştirilmesi arasında kalan sürede, bulundurulması gereken koşullar.
taşınabilirlik (Alm. , Fra. portabilité, İng. portability) Bir yazılım ya da donanım ortamından bir başkasına bir sistem ya da bileşeninin taşınabilme kolaylığı.
taşınan trafik (Alm. , Fra. trafic écoulé, İng. traffic carried) Belirli bir zaman aralığında bir özkaynaklar topluluğu içindeki aynı andaki meşgul özkaynakların (Erlang birimi) ortalaması.
taşınım akımı (Alm. Konvektionsstrom, Fra. courant de convection, İng. convection current) 1) Yüklü parçacıkların elektrolit, yalıtkan sıvı, gaz veya boşlukta yer değiştirmeleri ve devinimi ile oluşan elektrik yükü akışı, 2) Değişik sıcaklıktaki yerler arasında akışkan madde dolanımı ile ısı aktarımı.
taşınım gecikmesi (Alm. Transport-Totzeit, Fra. retard de transport, İng. transport lag) Bir sinyalin sonlu yayılma hızı ya da bir maddenin taşınımından ötürü ortaya çıkan gecikme.
taşıyıcı (Alm. Träger, Fra. transporteur, porteuse (en modulation), İng. carrier) En az bir özelliği kipleme yoluyla değiştirilebilen dalga biçimi.
taşıyıcı başına bir kanal (Alm. , Fra. une seule voie par porteuse, İng. single channel per carrier, SCPC).
taşıyıcı dizge (Alm. Trägersystem, Trägerfrequenzsystem, Fra. système transporteur, système à courants porteurs, İng. carrier system) Her bir girdinin değişik bir taşıyıcı sıklığına bindirildiği ve almaçta kipçözülerek sinyallerin özgün biçimine getirildiği çok girişli ve tek iletişim yollu dizge.
taşıyıcı eşzamanlaması (Alm. , Fra. récupération de la porteuse, İng. carrier recovery) Bir alıcıda taşıyıcının sıklık ve evresini kestirme işlemi.
taşıyıcı gücü (Alm. , Fra. puissance de l'onde porteuse, İng. carrier power) Bir radyo vericisinin ucunda, hiç bir kiplenim olmadığında, bir çevrim içindeki güç.
taşıyıcı gürültü oranı (Alm. , Fra. rapport porteuse-bruit, İng. carrier to noise ratio, C/N) Uydu iletişiminde uydunun taşıyıcı işaretinin gürültüye oranı.
taşıyıcı sezen çoklu erişim (Alm. , Fra. accès multiple par détection de présence de porteuse, İng. carrier sense multiple access) Çoklu erişimli bilgisayar iletişim devrelerinde, her aygıtın, iletime geçmeden önce ortamdaki bir taşıyıcının varlığını sezinlemeye yönelik dinleme yapması, ancak hiç bir iletim olmadığında iletime geçmesi yöntemi.
taşıyıcı sıklığı (Alm. , Fra. fréquence porteuse, İng. carrier frequency) Taşıyıcı dalganın sıklığı.
taşma (Alm. Überlauf, Fra. dépassement, İng. overflow) Bir aritmetik işlem sonucunda, ayrılan yere sığmayacak büyüklükte bir sayının bulunması.
taşma alanı (Alm. , Fra. zone de débordement, İng. overflow area) Birincil bellek alanında yer kalmadığında verilerin depolandığı yer.
taşma denetimi (Alm. , Fra. contrôle de débordement, İng. overflow check) Veri gösteriminin belirli bir uzunluğu aşıp aşmadığının sınanması.
taşma hatası (Alm. , Fra. erreur de débordement, İng. overflow error) Bilgisayar aritmetiğinde sayıların büyüklük sınırlarının aşılmasından kaynaklanan hata.
taşrada işleme (Alm. , Fra. exploitation hors site, İng. off-site processing) Veri hacminin çok büyük olduğu durumlarda bir kuruluşun teleiletişim aracılığı ile verileri başka bir yere taşıyıp işlemesi.
tavan (Alm. , Fra. plafond, İng. ceiling) Bir sayıyı en yakın üstteki tamsayıya yuvarlayarak elde edilen sonuç.
teğet (Alm. Tangens, Fra. tangente, İng. tangent) 1) Eğri için bir noktada ortak bir teğet yayı olan, 2) Yüzey için bir noktada teğet düzlemi olan.
teğet ışın (Alm. , Fra. rayon tangent, İng. tangential wave path) Yer üstündeki radyo dalga yayılımında doğru dalganın Yerin yüzeyine teğet olan yayılım yolu.
teğetlik (Alm. Berührungslinie, Tangens, Fra. tangente, İng. tangent) 1) Dar açı için, bir dik üçgen oluşturacak şekilde açının karşısındaki kenarın, üçgenin yan kenarına oranı 2) Bir eğrinin bir noktasından eğrilik yarıçapına dik çizilen doğru.
teğetlik yayı (Alm. Arkustangens, Fra. arc-tangens, İng. arc tangent) Teğet işlevinin tersi olan işlev.
tehdit etmeni (Alm. , Fra. agent de menace, İng. threat agent) Bir bilgi işleme sistemin ya da işletimin zayıf noktalarından yararlanma ya da bu noktalardan zarar verme yöntem ve araçları.
tehdit gözleme (Alm. , Fra. surveillance antimenace, İng.threat monitoring) Bir bilgi işleme sistemine güvenlik tehditlerinin, gizlilik ihlallerinin geçmiş izlerin ve toplanan ilişkin verilerin incelemesiyle ortaya çıkarılması.
tek (Alm. Ein, Fra. mono-, à un, İng. single; e.g., single-byte instruction, single-chip microcomputer, single-card computer, single-pass compiler) Örn. tek sekizli komut, tek yongalı mikrobilgisayar, tek kartlı bilgisayar, tek geçişli derleyici .
tek adresli komut (Alm. , Fra. instruction à une adresse, İng. one-address instruction) Tek bir adres parçası içeren komut.
tek çözüm (Alm. einzige Lösung, Fra. solution unique, İng. unique solution) Bir ve yalnızca bir sayıda olan çözüm.
tek durumlu kapan (Alm. , Fra. monostable, İng. single shot flip flop).
tek durumlu röle (Alm. monostabiles Relais, Fra. relais monostable, İng. monostable relay) Bir giriş uyarma büyüklüğüne cevap vererek ya da durumunu değiştirerek büyüklük ortadan kalktığında eski duruma dönen elektrik rölesi.
tek duyarlı (Alm. , Fra. simple précision, İng. single precision) Sayıların gösteriminde tek bir bilgisayar sözcüğünün kullanımı.
tek elektron (Alm. Einselelektronensystem, Fra. éléctron célibataire, İng. lone electron) Bir enerji seviyesinde tek başına olan elektron.
tek eşlik denetimi (Alm. ungerade Prüfung, Fra. contrôle de parité impaire, İng. odd parity check) Verideki 1 bitlerin sayısının eşlik bitiyle birlikte tek sayı olacak biçimde eşlik biti oluşturan sağlama düzeni.
tek evreli kaynak (Alm. Einphasen-(Spannungs) Quelle, Fra. source (de tension) monophasée, İng. single-phase (voltage) source) 1) Tek bir almaşık gerilim üreten devre 2) Anlık değerlerinin oranlarının aynı kaldığı almaşık gerilimler kümesi üreten kaynak.
tek frekanslı işletim (Alm. , Fra. exploitation sur une fréquence, İng. single frequency operation) İletimde taşıyıcı sıklığın her iki yönde de aynı olduğu radyo sistemi.
tek işlev (Alm. ungerade Funktion, Fra. fonction impaire, İng. odd function) Bütün gerçek x değerleri için f(-x)=-f(x) koşulunu sağlayan işlev.
tek kalınlıklı döngü (Alm. , Fra. boucle unigauge, İng. unigage loop) Santral ile abone arasında kesidi değişmeyen bir telden oluşan döngü.
tek kapılı devre (Alm. Eintor, Zweipol, Fra. monoporte, bipôle, İng. one-port network, two-terminal network) 1) İki uçlu devre 2) İkiden fazla ucu olup yalnızca kapı olarak ele alınan iki ucuyla ilgilenilen devre.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
tek kipli lif (Alm. Mehrmodenfaser, Fra. fibre uni-mode, İng. single-mode fiber) Göbek kesiti çok ince olup, çok dar bir sıklık bandı içindeki ışık bileşenlerini iletecek biçimde tasarlanmış optik lif.
tek kullanıcılı işletim sistemi (Alm. , Fra. système d'exploitation mono-utilisateur, İng. single-user system) Tek bir uçbirim ya da ekrana hizmet verebilen işletim sistemi.
tek renkli ışık (Alm. einwelliges Licht, Fra. lumière monochromatique, İng. monochromatic light) Özdeş sıklıkta ya da hemen hemen özdeş sıklıkta titreşimlerden oluşan ışık.
tek tek sınama (Alm. Stückprüfung, Fra. essai individuel de série, İng. routine test) Her bir aygıtın, belirli ölçütlere uygunluklarını saptamak üzere yapım süresinde ya da ertesinde teker teker sınanması.
tek telli devre (Alm. , Fra. , İng. single wire circuit) İletim yolunu toprak üzerinden tamamlayan tek tel.
tek telli iletim hattı (Alm. , Fra. guide d'ondes unifilaire, İng. single-wire transmission line) Yayılan enerjiyi telin çevresine sınırlamak üzere tasarımlanmış ve tek telden oluşan dalga kılavuzu.
tek yön (Alm. , Fra. à sens unique, İng. one way) Çağrı oluşumunun tek yönde gerçekleşebildiği trafik ya da devre türü.
tek yönlü (Alm. simplex (einsetig), Fra. simplex, İng. simplex) İki nokta arasında bilginin ancak tek yönde iletilebilmesine ilişkin.
tek-değişkenli dağılım (Alm. eindimensionale Verteilung, İng. univariate distribution) Yalnızca bir değişkene bağlı dağılım.
tek-girdili çok-çıktılı dizge (TGÇÇ) (Alm. System mit einer Eingabe und mehrfacher Ausgabe, Fra. système à une entrée-plusieurs sorties, İng. single-input multiple-output system, S.I.M.O.) Tek bir girişi ve birden çok çıkışı olan dizge.
tek-girdili tek-çıktılı dizge (TGTÇ) (Alm. System mit einer Eingabe und Ausgabe, Fra. système à une entrée et une sortie, İng. single-input single output system, S.I.S.O.) Tek bir girişi ve tek bir çıkışı olan dizge.
tekdüze işlev (Alm. monotone Funktion, Fra. fonction monotone, İng. monotonic function) Bir aralıktaki herbir x1 > x2 sayı çifti için f(x1)-f(x2) farkının herzaman aynı işareti taşıdığı işlev.
teker (Alm. Platte, Fra. disque, İng. disk; e.g., disk memory, disk queueing, disk address, disk track, disk volume) Disk; örn. teker bellek, teker kuyruğu, teker adresi, teker izi, teker birimi.
teker bellek (Alm. Diskspeicher, Fra. mémoire sur disque, İng. disk memory) Bir teker üzerinde yeralan bellek; disk bellek.
teker gösterge (Alm. Zifferblatt, Fra. cadran, İng. dial) Açısal konumu bilgi verecek şekilde imlenmiş teker ya da plak; kadran.
teker kayıtçı (Alm. Plattenregistrierer, Fra. enregisteur à disque, İng. disc recorder) Kayıt yüzeyinin sürücü düzenek tarafından döndürülen bir teker olduğu kayıt aleti.
teker kümesi (Alm. Plattenstapel, Fra. chargeur multidisque, İng. disc pack) 1) Bellek olarak kullanılan eşmerkezli ve birarada dönen üstüste konmuş teker kümesi. 2) Bilgi saklama ortamı olarak sürücüsünden çıkarılıp başka bir yerde saklanan, gereğinde sürücüye yeniden takılan ve belirli sayıda teker yüzeyinin bir eksen üzerinde bütünleştirilmesinden oluşan doğrudan erişimli veri saklama öğesi.
tekgövde (Alm. , Fra. monobloc, İng. monoblock) Tek parçadan oluşan, gövdesi eklemsiz yapılmış nesne, aygıt vb..
tekil çözüm (Alm. singulare Lösung, Fra. solution singulière, İng. singular solution) Bir türevsel denklemin genel çözümünce içerilmeyen çözüm.
teklik savı (Alm. Einzigkeitssatz, İng. uniqueness theorem) Sonuçta istenen koşulu gerçekleyen nesnenin sayısının en çok bir olduğunu belirten sav.
teknik değişiklik (Alm. , Fra. modification téchnique, İng. engineering change)
teknik yönetim (Alm. , Fra. gestion téchnique, İng. technical management) Mühendislik işlevlerini planlamak, örgütlemek ve denetlemek amacıyla uygulanan teknik ve yönetsel yöntemler.
tekrenkli süzgeç (Alm. einwelliges Strahlenfilter, Fra. filtre monochromatique, İng. monochromatic filter) Bir tek dalga boyunu ya da çok dar dalga boyları kuşağını geçiren ışık süzgeci.
tektaş devre (Alm. monolitischer Schaltkreis, Fra. circuit monolithique, İng. monolithic circuit) Bir tek yongadan oluşan tümleşik devre.
tektürel ağ (Alm. homogenes Netz, Fra. réseau homogène, İng. homogeneous network) Konakçı bilgisayarların aynı tür ve yapımlı olduğu ağ.
tektürel çözüm (Alm. homogene Lösung, Fra. solution homogène ou complémentaire, İng. homogeneous or complementary solution) Türevsel bir denklemin tektürel kısmının, yani zorlayıcı terim sıfırlanarak elde edilen kısmının çözümü.
tektürel işlev (Alm. homogene Funktion, Fra. fonction homogène, İng. homogeneous function) Bir f(x,y,z,...) işlevinin değişkenleri a ile çarpıldığında f(ax,ay,az,...) = ** f(x,y,z,...) eşitliğini sağladığında bu işlev m'inci dereceden tektürel bir işlevdir.
tel çapraz (Alm. Fadenkreuz, Fra. réticule, İng. reticle) Teleskop, dürbün gibi aygıtların odağına yerleştirilen, saydam bir yaprak üzerine çizilmiş, aygıtın görüş alanında konum belirlemeye yarayan çizgiler.
teleçalışma (Alm. , Fra.télétravail, İng. telecommuting) Evde bilgisayar ve teleiletişim ağları yardımıyla çalışma seçeneği.
telefon ahizesi (Alm. , Fra. combiné, İng. handset) Aynı anda ağız ve kulak hizalarında tutulacak şekilde yaplmış telefon mikrofon ve hoparlör sistemi.
telefon aygıtı (Alm. , Fra. appareil téléphonique, İng. telephone set) Bir telefon vericisi, telefon alıcısı, çoğunlukla bir anahtar, kablo ve ilgili diğer eklentileri içeren aygıt.
telefon birimi (Alm. , Fra. poste téléphonique, İng. telephone set) Bir telefon ağına bağlı telefon aygıtı.
telefonu kapatma (çatalaltı kontağı) işareti (Alm. , Fra. signal de raccrochage, İng. on-hook signal).
teleiletişim (Alm. Telekommunikation, Fernmeldetechnik, Fra. télécommunications, İng. telecommunication) Bilginin üretilmesi, saklatımı, başka bir yere iletimi, işlenmesi ve tüketimi; uziletişim.
teleiletişim güvenliği (Alm. , Fra. securité des communications électroniques, İng. communications security) Teleiletişim donatımından ışıyan elektromanyetik dalgaların sezimi ve yorumlanmasını ya da iletişim hatlarından iletilen bilginin ele geçirilmesini engelleyici önlemler.
teleiletişim yolu (Alm. Telekommunikationsweg, Fra. itinéraire de télécommunication, İng. telecommunication path) İki nokta arasında iletilen bir sinyalin sürekli biçimde izlediği yol. Bu yol fiziksel bir iletim ortamı, sıklık çoğullamalı bir dizgedeki bir sıklık bandı, zaman çoğullamalı bir dizgede bir zaman dilimi olabilir.
telemetin belgesi (Alm. Teletextdokument, Fra. document télétex, İng. teletex document) Tek bir birim olarak ve aynı sayfa sırasında teleiletişim hizmetleri aracılığı ile teslim edilmek üzere hazırlanmış bir ya da daha çok metin sayfası.
telemetin hizmeti (Alm. Teletext-service, Fra. service télétex, İng. teletex service) Abonelerin teleiletişim şebekeleri aracılığı ile yazışmalarını biçimlendirmelerini ve iletmelerini sağlayan bir uluslararası telematik hizmeti.
telepazarlama (Alm. , Fra. telemarketing, İng. telemarketing) Teleiletişim teknolojilerinden ve yönetim bilgi işlem sistemlerinden yararlanarak yürütülen planlı satış ve hizmet sistemi.
telli iletim (Alm. , Fra. transmission filaire, İng. wire communicaton) Kablo, çıplak tel, optik lif gibi kılavuzlu bir ortamda yer alan iletim.
telsiz iletim (Alm. , Fra. transmission radio, İng. wireless communication, radio communication) Radyo link, iyonosferik yansıma vb. gibi kılavuzsuz bir ortamda yer alan iletim.
telsizle kerteriz (Alm. Funkpeilrichtung, Fra. relèvement radiogoniométrique, İng. radio bearing) Elektromanyetik dalga ışıyan bir kaynağın yönü ile bir dayanak yön arasındaki açının yön saptayan bir radyo istasyonunda kestirimi.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
termoiyonik salım (Alm. thermische Emission, Fra. émission thermoéléctronique, İng. thermoionic emission) Yalnızca salıcının sıcaklığından kaynaklanan elektron yayımı.
ters (Alm. Reziproke, Fra. réciproque, inverse, İng. reciprocal, inverse) Bir a sayısı için 1/a sayısı.
ters ark (Alm. , Fra. retour d'arc, İng. arc-back) Ark olayının ters yönde oluşması.
ters dönüşüm (Alm. Umkehrumwandlung, inverse Transformation, Fra. transformation inverse, İng. inverse transform) Bir dönüşüm işleminin ters yönde işlemi; örneğin ters Fourier dönüşümü, ters z-dönüşümü….
ters evrişim (Alm. , Fra. déconvolution, İng. deconvolution) Evrişim işlemi ile değişime uğramış bir sinyali özgün biçimine getirmek için yapılan evriştirme işlemi.
ters ışılelektrik etki (Alm. inverser photoelektrikrischer Effekt, Fra. effet photoéléctrique inverse, İng. inverse photoelectric effect) Bir maddenin elektronlarla (eksiciklerle) dövümü sonucu ışılcık (photon) salımı.
ters ışın (Alm. , Fra. faisceau arrière, İng. back beam).
ters ilinti (Alm. negative Korrelation, Fra. correlation inverse, İng. inverse correlation ) Birinin değeri artarken ötekinin azaldığı iki değişken arasındaki ilinti; aksi ilinti.
ters işlev (Alm. inverse Funktion, Fra. fonction inverse, İng. inverse function) Başka bir işlevin bağımsız değişkenini bağımlı değişkeni türünden ifade eden işlev.
ters liste (Alm. Rückstelliste, Fra. liste inversée, liste refoulée, İng. pushdown list) Son girenin ilk işleme konmak üzere düzenlenen ve yaşatılan liste.
ters moment koruması (Alm. , Fra. limiteur de couple, İng. antiplugging protection) Bir motorun hızının belirli bir düzeye inmesine değin bir ters momentin oluşmasını önleyen denetim işlevi ya da aygıtı.
ters orantılı (Alm. , Fra. , İng. inversely proportional) Biri artarken diğeri küçülen ya da tersinin gerçekleştiği iki niceliğin ilişkisi.
ters süzgeçleme (Alm. , Fra. filtrage inverse, İng. inverse filtering) Bir süzgecin aktarım işlevinin tersi ile yapılan süzgeçleme.
ters yığıt bellek (Alm. , Fra. pile, mémoire à liste inversée, İng. pushdown storage) Son giren ilk çıkan ilkesine göre çalışan bilgisayar belleği.
ters yönde kanal (Alm. , Fra. voie de retour, İng. reverse channel, backward channel) Bazı modemlerde hata denetimi, hattı kesme, ağdaki sorunları tanılama gibi amaçlarla kullanılan alıcıdan vericiye yönelik kanal.
tersinebilir (Alm. umkehrbar, Fra. réversible, İng. reversible) 1) Ters çevrilebilme özelliği taşıyan 2) İleri ve geri yönde değişikliklerden geçebilme özelliği taşıyan.
tersinir süreç (Alm. umkehrbarer Vorgang, Fra. processus réversible, İng. reversible process) Her evresinde dengede olan ve tam ters doğrultuda işleyebilen ısıl mekanik ve kuramsal oluşum.
tersinir tepkime (Alm. umkehrbarer Reaktion, Fra. réaction réversible, İng. reversible reaction) Uygun koşullarda iki yönde de işleyebilen tepkileşim.
tersinmez (Alm. nichtumkehrbar, Fra. non-réversible, İng. irreversible) Ters çevrilebilme ya da ileri ve geri yönde değişikliklere tabi olabilme özelliği taşımayan.
teslim süresi (Alm. , Fra. date de livraison, İng. delivery time) Gönderen uçtan iletimin başlamasından alan uçta verilerin gelmesine değin geçen süre.
test örüntüsü (Alm. , Fra. mire, İng. test pattern) Televizyonda imgelerin niteliğini sınamak için kesin çizgilerden oluşan bilindik desen.
test tasarımı (Alm. , Fra. concéption d'essai, İng. test design) Bir yazılım özelliği ya da özellikler kümesi için sınama yaklaşımının belgelenmesi.
test trafiği (Alm. , Fra. traffic d'essai, İng. test traffic) Bir santralın başarımını ya da gövdeyolların (junction) ve uzaktaki santralların durumunu sınamak için bir santral personeli tarafından sistematik olarak üretilen trafik.
test verileri (Alm. Testdaten, Fra. données d'essai, İng. test data) 1) Sınamalar sırasında elde edilen gözlem verileri. 2) Bir bilgisayar programının tüm durumlarda doğru çalıştığını sınamak, bu durumları oluşturmak üzere izlence yazarınca hazırlanıp üzerinde uygulama yapılan özel veri tutanakları.
testere dişi dalgası (Alm. , Fra. onde serrée, İng. sawtooth wave) Grafiği bir testerenin dişlerini andıran dönemli dalga.
tetikleme darbesi (Alm. , Fra. impulsion de déclenchement, İng. trigger pulse).
tetikleme devresi (Alm. Steuerimpulsgenerator, Fra. circuit de gâchette, İng. trigger circuit) Çalışma aralığındaki bir ya da daha çok noktada, giriş değerindeki çok küçük değişikliklere karşılık çıktısı ani değişiklikler gösteren elektronik devre.
tetiklemek (Alm. Triggeren, Fra. déclencher, lancer, İng. trigger) Çoğunlukla dış ortamdan yapılan bir müdahale ile bir bilgisayar programının yürütüme konmasına yol açma.
teyp sonu damgası (Alm. , Fra. repère de fin de bande, İng. end of tape marker) Bir teyp üzerinde kayıt yapılmasına izin verilen bölgenin sonunu imleyen damga.
tıkanıklık (Alm. Blockung, Fra. blocage, İng. blocking) Bir teleiletişim ağının aşırı doluluktan ya da aksamalardan ötürü yeni hizmet istemlerini red etmesi.
tıkanmasız (Fra, sans blocage, İng. non blocking) Santralların, çağrı yoğunluğu ne olursa olsun, iç anahtarlama yollarının fazlalığından ötürü hiç bir çağrının tıkanmayla karşılaşmaması durumu.
tıkız küme (Alm. Kompaktmenge, Fra. ensemble compact, İng. compact set) Sınırlı ve tüm limit değerlerini içeren küme.
tını (Alm. Klang, Fra. timbre, İng. timber) Bir cismin titreşiminden çıkan sesi, başka nitelikteki bir cismin aynı yükseklikteki sesinden ayıran özellik.
tıpkıbasım (Alm. Faksimile, Fra. télécopie, İng. facsimile) Her türlü elyazısı basılı ya da grafik belgesinin, bu belgelerin bulunduğu yerden farklı bir yerde elektronik olarak yeniden üretilmesi; faks.
tırmanış algoritması (Alm. , Fra. , İng. ascent algorithm) Bir eniyileme sorununun sayısal çözümünde, çözüme, bir ölçütün enbüyük değerini bulmaya çalışarak erişen algoritma.
ticari kullanıma hazır (Alm. , Fra. commercial sur étagère, İng. commercial off-the-shelf) Herhangi bir değişikliğe uğratılmadan kullanılabilen ve ticari olarak pazarlanan elektronik ürün.
tip (Alm. Type, Fra. Type, İng. type; e.g., type attributes, type declaration) Örn. tip öznitelikleri, tip bildirimi.
tip bildirimi (Alm. , Fra. , İng. type declaration) Bilgisayarda bir değişkenin alacağı ve gerçek sayı, tamsayı, karmaşık sayı, vektör, dizilim vb. gibi olabilen tipinin belirtilmesi.
tip sınaması (Alm. Typprüfung, Fra. essai de type, İng. type test) Tasarımın verilen belirtimleri karşılayıp karşılamadığını anlamak üzere bir ya da daha çok aygıt üzerinde yürütülen sınama.
titreşim (Alm. Schwingung, Fra. vibration, İng. vibration) Esnek bir maddenin ya da dalgalanan bir ortamın denge durumundan ayrılıp bırakılmasıyla başlayan yinelemeli devinim.
titreşimli miniakım ölçer (Alm. Vibrationsgalvanometer, Fra. galvanomètre à vibration, İng. vibration galvanometer) Ölçülecek akımın sıklığında titreşmek üzere doğal sıklığı ayarlanmış devinen öğeli miniakımölçer.
titreşken (Alm. Zerhacker, Fra. vibrateur, İng. vibrator) 1) Bir düz akımı düzgün aralıklarla keserek ya da ters çevirerek dalgalı akım üretmeye yarayan araç, 2) Düzgün aralıklarla titreşimler yayan araç.
titreyen kamışlı alet (Alm. Gerät mit vibrierendem Rohr, Fra. appareil à lames vibrantes, İng. vibrating reed instrument) Sıklık ölçmeye yarayan ve bir ya da daha çok sabit sargıdan geçen almaşık akımın etkisiyle titreşmeye başlayan sıklık ayarlı kamışlardan oluşan alet.
tokalaşma (Alm. Handshaking, Fra. protocolle de colloque, İng. handshaking) Bilgisayar ağlarında bir değişiklikten ya da bir mesaj iletiminden önce karşılıklı onayın sağlanması için yazılım ve/ya da donanımla yürütülen işlemler.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
tokalaşma protokolu (Alm. , Fra. protocolle d'établissement de ligne, İng. handshake protocol) Bir veri aktarımı ya da iletimi oturumunu başlatmak üzere iki aygıt ya da düğümün değiştokuş ettikleri sinyaller ya da denetim damgaları.
ton (Alm. Ton, Fra. tonalité, İng. tone) Söz sinyallerinin dışında, işitilebilir ve az sayıda ayrık sıklık bileşenlerinden oluşan bir sinyal.
toner (Alm. , Fra. , İng. toner) Lazer yazıcılarda kullanılan toz halindeki mürekkep.
topak (Alm. Klumpen, Fra. groupe, İng. cluster) Birbirlerine “oldukça” benzeyen, diğer bir deyişle öznitelik uzayında tanımlanmış bir ölçüte göre birbirlerine yeterince yakın olan örüntülerden oluşan tektürel küme.
topak analizi (Alm. , Fra. analyse de groupage, İng. clustering analysis) Örüntü tanımada ya da imge islemede topakların bulunup irdelenmesi.
topak örneklemesi (Alm. Klumpenanswahlverfahren, İng. cluster sampling) Evren öğelerinin tek tek değil, topak topak seçildiği örnekleme yöntemi.
toparlanma (Alm. Erholung, Fra. récupération, İng. recovery) Bir dizgenin üzerindeki dış etkilerin kalkmasıyla başlangıçtaki duruma dönmesi.
toparlanma gerilimi (Alm. wiederkehrende Spannung, Fra. tension de rétablissement, İng. recovery voltage) Bir anahtarlama aygıtının ya da sigortanın bir kutbunun bağlantı uçları arasında akımın kesilmesinden sonra ortaya çıkan gerilim.
toparlanma süresi (Alm. Wiederbereitschaftszeit, Fra. temps de récupération, İng. recovery time) Belli bir işlevde ve öngörülmüş şartlarda bir rölenin bir çalışma durumundan, bunu izleyen çalışma süresi, önceki ölçme süresinin belli bir yüzdesi olarak içerisinde olacak biçimde toparlanması için gereken süre.
toplam maliyet (Alm. Lebensdauergesamtkosten, Fra. cout de cycle de vie, İng. life cycle cost) Yararlı ömrü boyunca bir öğenin satın alım, işletim, bakım ve destekleme maliyeti.
toplamayla sağlama (Alm. , Fra. controle par totalisation, İng. summation check) Hiçbir basamağın değişmediğini doğrulamak üzere bazı basamakların toplandığı ve önceden hesaplanan bir toplamla karşılaştırıldığı sağlama.
toplanan (Alm. Summand, Addend, Fra. cumulateur, nombre additionel, İng. addend) Bir toplama işleminde toplatılana eklenen sayı.
toplanır gürültü (Alm. additiver Rausch, Fra. bruit additif, İng. additive noise) Bir sinyale toplama işlemiyle katılıp kirleten gürültü.
toplanır işlev (Alm. additive Funktion, Fra. fonction additive, İng. additive function) Tanımlanmış olduğu (A,B) aralığında her A?C?B için f(A,B)=f(A,C)+f(C,B) koşulunu sağlayan işlev.
toplaşmak, toplaştırmak (Alm. Gruppieren, Fra. grouper, İng. aggregate) Nesneleri benzer altkümeler halinde düzenlemek.
toplatılan (Alm. Augend, Fra. cumulande, İng. augend) Bir toplama işleminde sayı ya da niceliklerin toplandığı sayı ya da nicelik.
toplayan tümlev alıcı (Alm. , Fra. intégrateur sommateur, İng. summing integrator) Girişindeki analog büyüklüklerin zamana göre tümlevini alarak ağırlıklı toplamlarını çıkışına yansıtan devre ya da birim.
toplayan yükselteç (Alm. , Fra. amplificateur de sommation, İng. summing amplifier) Girişindeki işaretlerin toplamını çıkışına belirli bir kazançla yansıtan yükselteç.
toplayıcı (Alm. Addierer, Fra. additioneur, İng. adder) Çıktısı girdilerinin toplamı olan devre.
toplayıcı ölçme aygıtı (Alm. summierendes Messgerät, Fra. appareil de mesure totalisateur, İng. totalizing measuring instrument) Ölçülen büyüklüğün değerini, bir veya daha fazla kaynaktan aynı anda veya sıralı olarak elde edilen büyüklüklere ait kısmi değerleri toplayarak belirleyen ölçme aleti.
toplu öğeli devre (Alm. Schaltung aus konzentrierten idealen Elementen, Fra. circuit à constantes localisées, İng. lumped circuit) Sonlu sayıda düşüncel devre öğesinin katışımı ile gösterimlenebilen devre.
toplu parametreli dizge (Alm. System mit abhängigen Parametern, Fra. système à paramètres concentrés, İng. lumped parameter system) Tüm enerji birikim ya da tüketiminin dizgenin sonlu sayıda belirli uzamsal noktalarında yer aldığı varsayılabilen dizge.
topluluk ortalaması (Alm. , Fra. moyenne d'ensemble, İng. ensemble averaging) Bir rasgele sürecin gerçekleşimleri üzerinde hesaplanan ortalaması.
topoloji (Alm. Topologie, Fra. topologie, İng. topology ) Verilen bir X kümesi için X in altkümelerinden oluşan aşağıdaki koşulları gerçekleyen L kümesi a) L nin her altkümesinin bileşimi L nin içindedir, b) L nin her sonlu altkümesinin kesişimi L nin içindedir; ilinge
toprağa dengeli devre (Alm. , Fra. , İng. balanced-to-ground circuit) Her iki iletkenin toprak çelilerinin (impedance) eşit olduğu iki telli devre.
toprak (Alm. Erd, Fra. terre, İng. ground) Bir noktada yere bağlanan ortak iletken.
toprak akımı (Alm. Erdstrom, Fra. courant à la terre, İng. earth current) Bir iletken ile toprak arasındaki kaçak akımların ve kapasitif akımların tümü.
toprak arızası (Alm. Erdschluß, Fra. défaut à la terre, İng. earth fault) Bir iletkenin toprağa bağlanmış olmasından ya da toprağa karşı yalıtım direncinin belirtilen bir değerden daha az olmasından kaynaklanan arıza.
toprak iletkeni (Alm. , Fra. plan de sol, İng. ground system) Elektrik kablo ve tel sistemlerinde, verici için aynı zamanda toprak bağlantısını da sağlayan toprağa yalıtılmadan yerleştirilmiş iletken.
toprak kaçağı göstergesi (Alm. Erdschlussanzeiger, Fra. indicateur de courant de fuite à la terre, İng. earth leakage indicator) Toprak kaçaklarını sezip gösteren alet.
toprak karışması (Alm. Gleichtaktstörung, Fra. interférence en mode commun, İng. common mode interference) Ölçücü devre uçlarıyla toprak arasındaki karışma türü.
topraklama anahtarı (Alm. Erdungsschalter, Fra. sectionneur de terre, İng. earthing switch) Bir devrenin bölümlerini topraklamak için kullanılan, bu bölümlerin kısa devre olması gibi normal olmayan durumlarda belirlenmiş süre boyunca akımlara dayanabilen fakat devrenin normal durumlarında akım taşıması gerekmeyen mekanik anahtarlama aygıtı.
topraklama konumu (mekanik anahtar) (Alm. Erdungsstellung, Fra. position de mise à la terre, İng. earthing position) Mekanik anahtarlama aygıtının kapanması, bir ana devrenin kısa devre edilmesine ve topraklanmasına neden olan konum.
topraksız devre (Alm. massefreies Netzwerk, Fra. circuit à terre flottante, İng. floating network) Toprak geriliminde hiçbir ucu bulunmayan devre ya da bileşen.
toptan giriş (Alm. Stapeleingabe, Fra. entrée par lots, İng. batch input) Bir kuyruk dizgesine girdilerin toptan ulaşması ya da verilmesi; toplu giriş.
toptan işleme (Alm. Stapelbetreib, Fra. traitement par lots, İng. batch processing) Birçok girdinin ya da verinin bir araya getirilip bir elde işlenmesi.
trafik (Alm. , Fra. trafic, İng. traffic) Bir iletişim sistemi üzerinde gönderilen ve alınan mesajların hacmi ve birim zamandaki hızı.
trafik çözümlemesi (Alm. , Fra. , İng. traffic analysis) Bir iletişim ağındaki iletilerin hacim, tip, akış yönü, uzunluk verileri bakımından istatistiksel çözümlemesi.
trafik denetimi (Alm. , Fra. régulation de trafic, İng. traffic control) Bir teleiletişim sisteminde verileri yitirmeden trafiği durdurma ve başlatma.
trafik dolgulaması (Alm. , Fra. bourrage, İng. traffic padding) Yapay iletimlerle düşman tarafının trafik analizini yapması ve kriptoyu çözmesini zorlaştırmak.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
trafik hacmi (Alm. Verkehrvolumen, Fra. volume de trafic, İng. traffic volume) Belirli bir zaman aralığında bir özkaynaklar topluluğu tarafından karşılanan trafik miktarı.
trafik matrisi (Alm. Verkehrsmatrix, Fra. matrice de trafic, İng. traffic matrix) i ve j’inci satır ve dikeçteki öğenin i noktasından gelip j noktasına gitmekte olan trafiği belirlediği matris.
trafik mühendisliği (Alm. , Fra. , İng. traffic engineering) Kullanıcı isteklerine yanıt verecek şekilde iletişim sistemlerinin tasarımı ve kurulmasına ilişkin mühendislik.
trafik sığası (Alm. , Fra. capacité de trafic, İng. traffic capacity) Bir teleiletişim sisteminin ya da aygıtının birim zamanda taşıyabileceği en büyük trafik.
trafolu köprü (Alm. Übertragerbrücke, Fra. pont à transformateur, İng. transformer bridge) En az iki kolu bir değiştiricinin sargılarından oluşan ve empedans ölçmeyi amaçlayan almaşık akım ölçme köprüsü; transformatörlü köprü.
transformatör (Alm. Übertrager, Fra. transformateur, İng. transformer) Manyetik bir akı yolu üzerinde birincil ve ikincil sargılardan oluşan, ve akım ve/ya da gerilim düzeylerini değiştirme özelliği olan aygıt; değiştirici.
troposfer (Alm. , Fra. troposphère, İng. troposphere) Tropoyuvar; Dünyanın atmosferinin alt katmanı; bu katmanda sıcaklık, yerel ters ısı bölgeleri dışında, yükseklikle azalır.
troposfer dalgası (Alm. , Fra. onde tropospherique, İng. tropospheric wave) Tümüyle tropsfer içinde yer alan, yayılımı tümüyle troposferdeki kırılma indisi farklılıklarından kaynaklanan, Yerin yüzeyine yakın noktalarda seyreden dalga.
troposfer yansıması (Alm. , Fra. réflexion troposphereique, İng. tropospheric reflection) Farklı kırılma indislerine sahip hava kütlelerinden ötürü kısmi ya da tam yansımanın oluştuğu troposfer olayı.
truva atı (Alm. , Fra. cheval de Troie, İng. Trojan horse) Bir bilgisayar programına bağlanarak gizlenen, tahribatını yaparken programın olağan çalışmasına da izin veren virüs.
Turing makinası (Alm. , Fra. machine à Turing, İng. Turing machine) Sonsuz bir şerit üzerinde yazma, devinme, okuma etkinliklerini yürüterek çalışan ve bilgisayar davranışını incelemekte kullanılan matematiksel soyutlama.
tuşlu arama (Alm. , Fra. composition au clavier, İng. tone dialing, pushbutton dialing) Tuşlara basılarak elde edilen birçok farklı sıklıktaki tonları üreterek yürütülen numara çevirme.
tutanak (Alm. Datensatz, Fra. Enregistrement, İng. record) Bir birim gibi işlem gören, ilişkin veriler ya da sözcükler kümesi.
tutanak bölütlemesi (Alm. , Fra. segmentation de enregistrements, İng. record segmentation) Bir tutanaktaki verileri farklı fiziksel aygıtlara ya da farklı belleklere dağıtma.
tutanak planı (Alm. , Fra. cliché d'enregistrement, İng. record layout) Bir tutanakta, tutanağın bileşenlerinin düzeni ve boyu da içerilmek üzere verilerin ya da sözcüklerin düzenlenişi ve yapısı.
tutanak uzunluğu (Alm. , Fra. longeur d'enregistrement, İng. record length) Bir tutanağı oluşturan sözcüklerin ya da damgaların sayısı.
tutarlı kestirici (Alm. konsistente Schätzfunktion, Fra. estimateur consistent, İng. consistent estimator) Parametre kestirimi hatası, örneklem nüfusu sonsuza gittiğinde 1 olasılıkla sıfıra giden kestirici.
tutarlı sınama (Alm. konsistente Schätzfunktion, Fra. essai consistent, İng. consistent estimator) Örneklem büyüklüğü sonsuza gittiğinde gücü 1'e yaklaşan sınama.
tutarlılık (Alm. , Fra. cohérence, İng. consistency) Bir sistem, bileşen ya da belgenin çelişkisiz, standart ve birbiçimli olması özelliği.
tutarlılık sınaması (Alm. , Fra. contrôle de cohérence, İng. consistency check) Bir verinin, belgenin, sistemin,ya da bileşenin kendisi için belirtilmiş kurallara uyup uymadığının sınanması.
tutarsız kestirici (Alm. nichtkonsistente Schätzfunktion, Fra. estimateur inconsistent, İng. inconsistent estimator) Örneklem büyüklüğü arttıkça parametre değerine yakınsamayan kestirici.
tutma akımı (Alm. Haltestrom, Fra. courant de maintien, İng. holding current) Bir bağlak (röle) devresini kapalı tutmak için gerekli en küçük akım değeri.
tutma gecikmesi (Alm. Relais-Tätigkeistzeit, Fra. temps d'activation d'un relais, İng. relay actuation time) Bağlakta (rölede) belirli bir değmenin gerçekleşmesi için gereken süre.
tutma süresi (Alm. , Fra. durée de blocage, İng. holding time) Bir iletişim kanalının meşgul tutulduğu oturum süresi.
tuzak (Alm. Abscheider, Fra. trappe, İng. trap) 1) Bir alıcıdaki istenmeyen sinyalleri eleyen ya da yok eden soğurum süzgeci, 2) Boşluk oluşturan emmeçlerde, yayınan yağ ya da cıva uçuklarını soğutup yoğuşturarak tutan düzenek.
tüm devinimli video (Alm. , Fra. , İng. full motion video) İmgelerin, insanların doğal hareketli gibi algılamalarına yolaçacak hızda kaydedilmesi, iletilmesi ve ekrana yansıtılması.
tüm ekran (Alm. , Fra. plein écran, pleine page, İng. full screen) Yarık ekran ya da pencereli ekran yöntemlerinin tersine ekranın tümünü kullanan teknik.
tüm geçiren devre (Alm. , Fra. réseau passe-tout, İng. all-pass network) İki kapılı ve kayıp özelliği sıklıktan bağımsız bir devre.
tüm hatlar meşgul sesi (Alm. , Fra. tonalité tous circuit occupés, İng. all-paths busy tone) Telefon sistemlerinde tüm bağlantı hatlarının dolu olduğunu ifade eden özel kadanslı ses.
tüm yönlü (Alm. , Fra. omnidirectional, İng. omnidirectional) Her yönde radyo dalgalarını alıp gönderebilen.
tümdengelim (Alm. Deduktion, Fra. déduction, İng. deduction) Öncüllerden kalkarak ve yalnızca çıkarım kurallarını uygulayarak bir çıkarımın sonucunu elde etme.
tümdengelimli (Alm. Deduktiv, Fra. déductif, İng. deductive) Tümdengelimi içererek ya da tümden gelime dayanarak.
tümdengelimli usa vurma (Alm. , Fra. raisonnement déductif, İng. deductive reasoning) Tümdengelimli akıl yürütme; mantık kullanarak çıkarsamalar yapmak ve vargılara varmak
tümdevre (Alm. integrierter Schaltkreis, Fra. circuit intégre, İng. integrated circuit) Birçok birleşenden oluşan bir elektrik devresinin işlevini gören ve bir tek yarıiletken yonga üzerinde bütünleşmiş devre ya da devre parçası; tümleşik devre.
tümevarım (Alm. Induktion, Fra. induction, İng. induction) a) P(1) doğru ise, b) P(N) doğru olduğunda P(N+1) de doğrudur tanıtlama aşamalarından geçerek P(N) tüm sayılar için doğrudur önermesinin kanıtlandığı mantık yordamı.
tümevarımlı yöntem (Alm. induktive Methode, Fra. méthode inductive, İng. inductive method) Bilinen kimi özel durumlardan genel sonuçlara ulaşma yöntemi.
tümlenik karesel hata ölçütü (Alm. integrales quadratisches Fehlerkriterium, Fra. critère du carré d'erreur intégrale, İng. integral square error criterion)Hata işlevinin karesinin zaman tümlevini kullanan denetim dizgesi başarım ölçütü.
tümlenik mutlak hata ölçütü (Alm. integrales absolutes Fehlerkriterium, Fra. critère de l'erreur absolue intégrale, İng. integral absolute error criterion) Hata işlevinin mutlak değerinin zaman tümlevini kullanan denetim dizgesi başarım ölçütü.
tümler (Alm. , Fra. complément, İng. complement) 1) Bir sayıdan bir çıkarma kuralına göre elde edilmişbir başka sayı; örneğin n basamaklı bir sayının tabanın (n+1)'inci kuvvetinden çıkarımı; 2) Bir imgede imgenin belirli bir altkümesine ait olmayan pikseller topluluğu.
tümler ağaç (Alm. Ko-Baum, komplementärer Baum, Fra. co-arbre, İng. co-tree) Bir devrenin belirli bir ağacı alındığında devrenin bu ağaçta içerilmeyen dallarının kümesi.
tümler devresi (Alm. , Fra. complémenteur, İng. complementer) Çıkışı, girişteki ikili mantık değerlerinin tümleri elde edilen devre.
tümler durum (Alm. , Fra. état complémentaire, İng. complementary state) Bir mantık devresinde bir durumun karşı durumu.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
tümler gösterim (Alm. , Fra. répresentation complémentaire, İng. complemented representation) Artı sayıların olağan biçimlerinde, eksi sayıların ise tümler biçimde gösterildiği konumsal sayı sistemi.
tümler işlem (Alm. , Fra. opération complémentaire, İng. complementary operation) Belirli bir Boole işlemine göre, aynı işlenenler üzerine uygulandığnda, sonucun tersini veren işlem.
tümler ölçme (Alm. ergänzende Messung, Fra. mesurage par complément, İng. complementary measurement) Ölçülecek niceliğin, aynı niceliğin toplandığında önceden saptanmış bir karşılaştırma değerine eşit olacak biçimde ayarlanmış bir değeriyle birleştirilerek ölçümün gerçekleştirildiği karşılaştırmalı ölçme yöntemi.
tümleşik ateşleme sistemi (Alm. , Fra. système integré de conduite du tir, İng. integrated fire control system) Çoğunluğu elektronik aygıtlar olmak üzere elektromekanik aygıtların da katkısı ile hedefi bulma, izleme, gerekli verileri işlemeden sonra top, füze vb. ateşlerini gerçekleştiren düzen.
tümleşik bilgi işlem (Alm. integriertes Informationssystem, Fra. système intégré des informations, İng. integrated data processing) Bilgi giriş ve bilgi işlemenin öteki evrelerinin eşgüdümü sağlanarak tutarlı bir dizge biçiminde birleştirilmiş bilgi işlem.
tümleşik bilgisayar sistemi (Alm. , Fra. ordinateur intégré, İng. embedded computer system) Bir uçak ya da hızlı tren sisteminde olduğu gibi daha büyük bir sistemin parçası olup o sisteme özgü işleri yapan bilgisayar.
tümleşik bilişim dizgesi (Alm. , Fra. système informatique integré, İng. integrated information system) Özellikle yönetim bilişim dizgesi (YBD) kavramı ile ilgili olarak, bir örgütün yönetimiyle ilgili tüm verileri kapsamı içine alacak biçimde, örneğin personel, stok denetim, üretim, satış, sayışım, vb. tüm altdizgeler arasında eşgüdüm ve uyumun tasarım aşamasından başlanarak sağlandığı, genellikle merkezcil ve örgütün üst yönetimine sağlanabilecek stratejik desteğe özellikle önem veren bilişim dizgesi.
tümleşik devre (Alm. integrierter Schaltkreis, Fra. circuit intégre, İng. integrated circuit) Birçok birleşenden oluşan bir elektrik devresinin işlevini gören ve bir tek yarıiletken yonga üzerinde bütünleşmiş devre ya da devre parçası; tümdevre.
tümleşik hizmetler sayısal ağı (Alm. , Fra. réseau numérique avec intégration des services, RNIS, İng. integrated services digital network, ISDN) Abonelerin sayısal biçimde ağa eriştikleri, bantdışı imleşimin kullanıldığı, ve ses, veri, grafik, video gibi hizmetlerin birlikte anahtarlandığı, iletildiği, erişildiği teleiletişim ağı
tümleşik optik devre (Alm. , Fra. circuit optique intégré, İng. integrated optical circuit) Anahtarlama, sinyal üretimi, sezimi iletimi gibi iletişim işlevlerini optik olarak sağlayan optik düzen.
tümleşik ölçüm birimi (Alm. kohärente Einheit, Fra. unité de mesure cohérente, İng. coherent unit of measurement) Oran katsayısının 1 (bir) olduğu bir formül aracılığıyla temel birimler cinsinden ifade edilen türetilmiş ölçüm birimi.
tümleşik ölçüm birimler sistemi (alm. kohärentes Einheitensystem, Fra. système cohérent d'unités de mesure, İng. coherent system of units of measurement) Tümleşik türetilmiş birimler ile temel birimler grubundan oluşan birimler sistemi.
tümleşik veri işleme (Alm. integrierte Datenverarbeitung, Fra. traitement unifié des données, İng. integrated data processing) Veri edinme aşamasında başlayarak bilgi edinmenin diğer aşamalarının da tutarlı ve eşgüdümlü olarak yürütüldüğü veri işleme.
tümleştirerek ayıklama (Alm. , Fra. rangement par interclassement, İng. merge sort) Ayıklanacak kümenin önce altkümelere bölündüğü, ayıklanan altkümelerin daha sonra tümleştirildıği ayıklama yöntemi.
tümleştirme (Alm. , Fra. intégration, İng. integration) Yazılım bileşenlerini, ve donanım bileşenlerini bir araya getirme süresi.
tümleştirme testi (Alm. , Fra. contrôle d'intégration, İng. integration testing) Yazılım bileşenlerini, donanım bileşenlerini ya da her ikisini birden bir araya getirerek aralarındaki etkileşimi irdeleyen test.
tümlev alma (Alm. Integration, Fra. intégration, İng. integration) Tümlev alma işlemi.
tümlevli ölçme aygıtı (Alm. Integrierendes Mebgerat, Fra. appareil de mesure integrateur, İng. integrating measuring instrument) Ölçülen büyüklüğün değerini, bir büyüklüğü bir başka büyüklüğe göre tümlevini alarak belirleyen ölçme aygıtı.
tümlevsel davranış zaman sabiti (Alm. Integrierzeitconstante, Fra. constante de temps d'action intégrale, İng. integral action time constant) Giriş ve çıkış değişkenleri aynı boyutlarda belirtildiğinde salt tümlevsel davranışlı bir öğede tümlevsel davranış katsayısının tersi.
tümlevsel denklem (Alm. Integralgleichung, Fra. équation intégrale, İng. integral equation) Bilinmeyen bir işlev ve bu işlevin tümlevsel ifadelerinden oluşan denklem.
tümlevsel dönüşüm (Alm. Integraltransformation, Fra. transformation intégrale, İng. integral transform) Bir f(x) işlevinin tümlevsel dönüşümü ?f(x)K(p,x)dx tümlev ifadesidir.Burada K(p,x) dönüşümün çekirdeğidir.
tümleyen (Alm. Komplement, Fra. complément, İng. complement) Bir uzayda bir S kümesi verildiğinde S ye ilişkin olmayan öğelerin tümü.
tümleyen (tümler) olay) (Alm. , Fra. évenement complémentaire, İng. complementary event) A rasgele uzayını S örneklem uzayına tümleyen A' olayı AUA'=S.
tümleyici bağlak (Alm. integrierendes Relais, Fra. relais intégrateur, İng. integrating relay) Aynı ya da değişik genlikteki bir ya da bir dizi vurumun enerjilerinin toplamı ile çalışan bağlak; tümleyici röle.
tümleyici ölçme aleti (Alm. integrierendes (Mess-) Gerät, Fra. appareil (mesureur) intégrateur, İng. integrating (measuring) instrument) Çoğunlukla zaman olan başka bir niceliğe göre girişteki sinyalin tümlevini veren ölçme aleti.
tümleyici yükselteç (Alm. integrierender Verstärker, Fra. amplificateur intégrateur, İng. integrating amplifier) Çıktısı giriş imlerinin ağırlıklandırılmış toplamının zaman tümlevi olan işlemsel yükselteç.
tünel etkisi (Alm. Tunnel-Effekt, Fra. effet tunnel, İng. tunnel effect) Elektronların, N bölgesindeki iletim bandı ile P bölgesindeki değerlilik bandı arasında her iki yönde geçmesiyle oluşan iletim olgusu.
türdeş süreç (Alm. homogener Prozess, Fra. processus homogène, İng. homegeneous process) Verilen iki zamanda, herhangi iki durum arasındaki geçiş olasılığı yalnızca bu iki durumun değerleri arasındaki çıkarıma bağlı olan olasılıksal süreç; tektürel süreç.
türetik (Alm. Differential, Fra. différentiel, İng. differential) Türevsel hesapta bir işlevden belirli kurallar uyarınca türetilen başka bir işlev.
türetik virüs (Alm. , Fra. derivé, İng. derivate) Varolan bir virüsün yeni değiştirilmiş sürümü.
türetilmiş büyüklük (Alm. abgeleitete Grösse, Fra. grandeur derivée, İng. derived quantity) Bir büyüklükler sisteminde, o sisteme ait temel büyüklüklerin fonksiyonu olarak ifade edilen büyüklük.
türetilmiş ölçüm birimi (Alm. abgeleitete Einheit, Fra. unité de measure derivée, İng. derived unit of measurement) Belirli bir büyüklükler sisteminde, türetilmiş bir büyüklüğün ölçüm birimi.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
türetme (Alm. Ableitung, Fra. dérivation, İng. derivation) 1) Türev alma, 2) Belirli işlemler yaparak bir sonuca ulaşma, 3) Yalın bir yapıdan başlayarak daha karmaşık bir yapıyı elde etme.
türev alıcı (Alm. Differentiator, Fra. différentiateur, dérivateur, İng. differentiator) Çıkışında giriş değişkeninin çoğunlukla zaman gibi bir başka değişkene göre türevi elde edilen aygıt.
türevsel çözümleyici (Alm. Differentialanalysator, Fra. analyseur différentiel, İng. differential analyzer) Türevsel denklemlerin çözümü için birbirlerine bağlı tümleyicilerden yararlanan bir analog bilgisayar.
türevsel denklem (Alm. Differentielgleichung, Fra. équation différentielle, İng. differential equation) Bilinmeyen bir işlev ve bu işlevin türevlerinden oluşan denklem.
türevsel denklem derecesi (Alm. Ordnung einer Differentialgleichung, Fra. ordre d'une équation differentielle, İng. order of a differential equation) Türevsel denklemdeki en büyük türevin derecesi.
türevsel eylem (Alm. differenzierendes Verhalten, Fra. action par dérivation, İng. derivative action) Çıktının, girdinin zamana göre birinci türevine orantılı olduğu sürekli davranış türü.
türevsel eylem katsayısı (Alm. Differenzierbeiwert, Fra. coefficient de dérivation, İng. derivative action coefficient) Salt türevsel davranışlı bir öğede çıkış değişkeninin, giriş değişkeninin zamana göre türevine oranı.
türevsel eylem zaman değişmezi (Alm. Differenzierzeitconstante, Fra. constante de temps de dérivation, İng. derivative action time constant) Giriş ve çıkış değişkenleri aynı boyutlarda olduğunda salt türevsel davranışlı bir öğede zaman boyutlu türevsel işlev katsayısı.
türevsel oyun (Alm. Differentialspiel, Fra. jeu différentiel, İng. differential game) Durumların evrimi türevsel bir denklem ile betimlenebilen sonsuz oyun.


u-arayüzü (Alm. , Fra. interface U (RNIS), İng. U-interface) Tümleşik Hizmetler Sayısal Ağında abone yerleşkesindeki sonlandırıcı ile kamusal ağın yerel döngüsü arasındaki 2-telli fiziksel arabağ.
u-borulu basıölçer (Alm. U-Röhremanometer, Fra. manomètre à tube en U, İng. U-type manometer) Sıvı ile doldurulmuş U biçimindeki bir kap ile yapılan basınçölçer.
u-eğrisi (Alm. , Fra. , İng. bathtube curve) Bir sistem ya da bileşendeki arızaların sayılarının zamana göre grafiği.
ucaylanım (Alm. Polarisation, Fra. polarisation, İng. polarization) 1) Doğal ışığın, titreşimleri bir düzlem içinde olan ışığa çevrilmesi, 2) Bir molekülün artı ve eksi yük özelliklerinin ayrılma süreci; polarma.
ucaylanma (Alm. Polarisition, Fra. polarisation, ing. polarization) Bir elektromanyetik dalga için, sabit bir noktadaki elektrik ya da manyetik alan vektörünün açısal değişiminin anlatımı.
ucaylanma düzlemi (Alm. Polarisationsebene, Fra. plan de polarisation, İng. plane of polarization) Düzlemsel ucaylanmış bir dalga için elektrik ve manyetik alan vektörlerinin bulunduğu düzlem; polarma düzlemi.
ucaylanma uyumsuzluğu (Alm. Polarisationsfehlanpassung, Fra. désadaptation en polarisation, İng. polarisation mismatch) Alıcı antenle gelen elektromanyetik dalganın ucaylanma farklarından ötürü ortaya çıkan sinyal gücü yitimi; polarma uyumsuzluğu.
ucaylayıcı (Alm. Polarisator, Fra. polarisateur, ing. polarizer) Görünür doğal ışığı ucaylamakta kullanılan aygıtlara verilen genel ad.
ucaylı ışık (Alm. polarisiertes Licht, Fra. lumière polarisée, İng. polarized light) Titreşimleri yalnız bir düzlem içinde kalan ışık; polarmış ışık.
ucaylık göstergesi (Alm. Polaritätsanzeiger, Fra. indicateur de polarité, İng. polarity indicator) Bir iletkenin diğerine göre ucaylığını gösteren alet; kutupluluk göstergesi.
ucu ucuna kararlı dizge (Alm. begrenzt stabiles System, Fra. système à stabilité marginale, İng. limitedly or marginally stable system) Sınırlı bir bozanetkene karşı yanıtı sabit genlikli bir salınım olan dizge.
uç çifti (Alm. , Fra. paire de bornes, İng. terminal pair) Giriş çifti, çıkış çifti örneklerinde olduğu gibi aynı işlevi taşıyan ilgili iki uç.
uç değer doğrusallığı (Alm. endpunktgestützte Linearität, Fra. linéarité terminale, İng. terminal based linearity) Görünen değerin alt ve üst erim değerlerini birleştiren doğrudan, görünen ölçüm eğrisinin en büyük sapması.
uç düğüm (Alm. , Fra. noeud satellite, İng. terminal node) Hiçbir altağacı olmayan ağaç düğümü.
uç santralı (Alm. , Fra. centre terminal, İng. terminal exchange) Bir iletişim ağında kendine gelen trafiğin sadece abonelerinin trafiğinden oluştuğu santral.
uçan nokta (Alm. , Fra. , İng. flying spot) Katod ışın tübü tarafından üretilen, ekranın yüzeyini aydınlatmada kullanılan küçük ve hızlı hareket eden ışık noktası.
uçbirim (Alm. Terminal, Fra. terminal, İng. terminal) 1) ?ebekeden aldığı bilgiyi kullanıcıya uygun bir biçimde sunan ve kimi tamamlayıcı işlevleri de yerine getiren, kullanıcının yakınında bulunan donatım. 2) Bir veri iletişim ortamında veri giriş-çıkışını sağlayan donanım birimi ya da donanım birimleri topluluğu.
uçbirim bileşeni (Alm. , Fra. composant de terminal, İng. terminal component) Bir uçbirimde, klavye, yazıcı gibi giriş - çıkış işlemlerinde kullanılan ve ayrı adreslenebilen parçalar.
uçbirim çoğullayıcısı (Alm. , Fra. multiplexeur de terminaux, İng. terminal multiplexer) Birçok uçbirim aygıtından gelen işaretleri tek bir eşeksenel kablo üzerinde çoğullayan aygıt.
uçbirim işgöreni (Alm. , Fra. serveur de terminaux, İng. terminal server) Yerel alan ağ teknikme hattı biçimindeki bellek. uçbirimin Ethernet sistemine bağlanmasına elvereren aygıt.
uçbirim öykünümü (Alm. , Fra. émulation de terminal, İng. terminal emulation) Protokol sınamasında, protokol çözümleyicinin bir devreyi sonlandırıp ucundaki normal uçbirim rolünü üstlenmesi.
uçbirim topağı (Alm. , Fra. grappe de terminaux, İng. terminal cluster) Coğrafi olarak birbirlerine yakın konumlarda ve çoğunlukla tek bir birim (topak denetçisi) tarafından denetlenen uçbirimler grubu.
uçlar arası karışım (Alm. symmetrische Störung, Fra. interférence en mode normal, İng. normal mode interference) Ölçen devre uçları arasında görülen bir karışma türü.
uçtaki kullanıcı (Alm. , Fra. utilisateur final, İng. end user) 1) Bir dizgedeki bilginin en sonda vardığı nokta, 2) Veri işleme ve bilgi alışverişi için bir kullanıcı-ağını kullanan kişi, süreç, izlence, aygıt ya da dizge. 3) Banka memurları, fabrika işçileri, mühendisler, yöneticiler gibi görevi esnasında bir bilgi ağını kullanan kişiler.
uçtan uca imleşim (Alm. , Fra. signalisation de bout en bout, İng. end-to-end signalling) Çağrının başladığı santralın, bağlantıya eklenen santral ve bağlarda da denetimi elinde tuttuğu ve imleşimi yürüttüğü imleşim türü.
uçtan uca kriptolama (Alm. , Fra. chiffrement de bout en bout, İng. end-to-end encipherment) Bir iletişim ağının bir ucunda kriptolanan bilginin, ancak alıcı uçta kriptosunun çözüldüğü sistem.
uçtan uca sayısal bağlanırlık (Alm. , Fra. connectivité de bout en bout, İng. end-to-end digital connectivity) Bir uçbirimden diğer uçbirime hiç bir analog bileşen içermeyen anahtarlanmış yol.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
uçucu (Alm. flüchtig, Fra. volatile, İng. volatile) Düşük sıcaklıkta az ısı ile uçabilen.
uçunlaşım (Alm. Sublimation, Fra. sublimation, İng. sublimation) Sıvı evre oluşmadan katıdan uçun haline geçiş.
ufaltılmış taşıyıcılı iletim (Alm. , Fra. émission à porteuse réduite, İng. reduced-carrier transmision) Taşıyıcının düzeyinin, kiplenmiş dalganın, doğrusal bir alıcı ile kipçözülemeyecek kadar azaltılmış olduğu genlik kiplenimli iletim.
ulam (Alm. Merkmalsklasse, Fra. catégorie, İng. category) 1) Evrenin nitel bir özelliğine göre elde edilmiş türdeş bölümlerden her biri; 2) Dilbilgisel ya da anlamsal sınıflandırma birimi; kategori.
ulusal belgelik (Alm. , Fra. archive national, İng. national archive) Bir ülkenin kamusal ve yerel yönetimine ilişkin tüm belgelerin genellikle mikrofilm/mikrofiş ortamı üzerinde saklanan kopyaları ile bunlara yeni belgelerin sürekli biçimde katılmasını ve aranan belgelere erişimi sağlayan donatım ve örgüt.
uluslararası birimler sistemi; SI (Alm. Internationales Einheitensystem, SI., Fra. Système International d'Unités, SI, İng. International System of Units, SI) Ölçü ve Ağırlıklar Genel Konferansı'nda önerilen ve kabul edilen tüımleşik birimler sistemi.
uluslararası standart (Alm. nationales Normal, Fra. étalon national, İng. national standard) Ele alınan büyuklüğe ait, diğer bütün standartların değerlerinin temeli olduğu; ulusal resmi bir kararla kabul edilen standart.
unut damgası (Alm. Aufhebungszeichen, Fra. signe d'annulation, İng. cancel character, ignore character) Kimi uzlaşımlarda, ilgili olduğu veride yanlış bulunduğunu, verinin kullanılmaması gerektiğini göstermek üzere kullanılan bir güdüm damgası.
upuygun (Alm. adäquat, Fra, adéquat, ing. adequate) 1) Eşit kılınmış, birbirleriyle uygun, 2) Konusunu ve isterlerini tam olarak karşılayan.
usta-yamak kapanı (Alm. Master-Slave Flip-Flop, Fra. basculeur master-slave, İng. master-slave flip-flop) Saatin artı çevriminde gelen ikili bilgiyi kaydeden birinci kat bir kapan, eksi çevriminde ise bu bilgiyi belleyen ikinci kat bir kapan devresinden oluşmuş sayısal elektronik devresi.
usta-yamak kipi (Alm. , Fra. mode équilibré, İng. balanced mode) İki bilgisayarın, herhangi birinin "birincil" ya da "ikincil" olması gerekmeden birbirlerine veri iletebildikleri çalışma kipi.
uyarı iletisi (Alm. , Fra. message d'avertissement, İng. warning message) Bilgisayar dizgelerinde olagelen bir hataya ilişkin mesaj.
uyarıcı (Alm. Erreger, Fra. excitatrice, İng. exciter) 1) Başka bir dinamo ya da motorda manyetik alan yaratmak için elektrik akımını sağlayan motor ya da dinamo 2) Bir radyo alıcısında olduğu gibi taşıyıcı sıklığını üretmede kullanılan devre.
uyarık durum (Alm. angeregtes Zustand, Fra. état excité, İng. excited state) Uyarılmış durum; enerjisi, taban enerjisinden yukarıda olan fiziksel sistemin durumu.
uyarım düzeyi (Alm. Anregungsarbeit, Fra. niveau d'excitation, İng. excitation state) Belli bir uyarım derecesini belirleyen enerji.
uyarım enerjisi (Alm. Erregungsenergie, Fra. énergie d'excitation, İng. excitation energy) Bir dizgeyi taban durumundan uyarılmış hale çıkarmak için gerekli enerji.
uyarım potansiyeli (Alm. Erregungs spannung, Fra. potentiel d'excitation, İng. excitation potential) Belirli bir ışınımı elde etmek için gerekli potansiyel (erkil) değeri.
uyarlama (Alm. Anpassung, Fra. adaptation, İng. adaptation) Çevre koşullarına daha uyumlu kılmak üzere bir dizge ya da düzeneği ayarlamak; değiştirmek, uyumlamak.
uyarlama kesimi (Alm. , Fra. section d'adaptation, İng. matching section) Dalga kılavuzlarında empedans dönüşümü için kullanılan farklı bir kesite sahip ya da bir dielektrik parça taşıyan dalga kılavuzu parçası.
uyarlanır (Alm. adaptiv, Fra. adaptatif, İng. adaptive) Belirli bir öğrenme ve eniyileme sürecinin güdümünde yürütülen ve saptanan bir dizge davranışını değişen ve/ya da bilinmeyen koşullara uyarlamaya çalışan.
uyarlanır denkleştirme (Alm. adaptives Korrekturglied, Fra. compansateur adaptatif, İng. adaptive equalization) İletişim kanallarının denkleştirme işleminin, kanaldan iletim sırasındaki bozulmuş ve gürültülü olabilen dalga biçimlerine dayanarak bir öğrenme sürecinin güdümünde yürütülmesi.
uyarlanır farksal vurumlu kod kiplenimi (Alm. adaptive differenzial-puls-code-modulation, Fra. modulation par impulsions et codage différentiel adaptatif, İng. adaptive differential pulse code modulation) Öngörücüsü sabit ya da değişken olabilen ve uyarlanır nicemleme kullanan ayrımsal vurum kod kiplenimi.
uyarlanır nicemleme (Alm. adaptive Quantisierung, Fra. quantification adaptatif, İng. adaptive quantizing) Nicemlenen işaretin kısa dönem istatistiklerine göre kimi parametreleri değişen nicemleme.
uyarlanır öğrenme (Alm. adaptiver Lern, Fra. apprentissage adaptif, İng. adaptive learning; adaptive learning algorithm, adaptive learning system) Örn. uyarlanır öğrenme algoritması, uyarlanır öğrenme dizgesi.
uyarlanır öngörücü (Alm. adaptiver Voraussager, Fra. prédicteur adaptatif, İng. adaptive predictor) Örneklenen işaretin kısa dönem izgel özelliklerine göre kestirim işlevi değişen öngörücü.
uyarlanır süzgeç (Alm. adaptiver Filter, Fra. filtre adaptatif, İng. adaptive filter) Bir öğrenme algoritmasının güdümünde yapısı ve veya katsayıları gelen verilere göre değişebilen süzgeç.
uyarlanır yolatama (Alm. adaptiver Leitweg, Fra. acheminement adaptatif, İng. adaptive routing) Bir teleiletişim ağında yol tıkanıklıklarına gözeterek ve yük dağılımına uyarlanarak yapılan yolatama.
uyarlayıcı (Alm. Adapter, Fra. adaptateur, İng. adaptor) Ölçme aygıtları ile ölçülen birim arasında uyumlu bir bağlantı sağlayan aygıt ya da aygıt dizisi; bağdaştırıcı.
uyarlık sınaması (Alm. , Fra. essai de conformité, İng. compliance test) Bir öğenin ayırıcı özelliklerinin belirtilen isterlere uyup uymadığının sınanması.
uyarma bandı (Alm. Anregungsband, Fra. bande d'excitation, İng. excitation band) Bir atom elektronlarının uyarma yolu ile çıkarılabildikleri enerji seviyelerinin birbirine komşu olanlarının oluşturduğu enerji bandı.
uyarma enerjisi (Alm. Anregungsenergie, Fra. énérgie d'excitation, İng. excitation energy) Uyarılmamış bir atomu belli bir uyarım derecesine taşımak için gerekli en küçük enerji.
uyarma iletisi (Alm. Warnungsmitteilung, Fra. message d'avertissement, İng. warning message) Bir yanlış olasılığını kullanıcıya bildirmek amacıyla yer verilen herhangi bir ileti.
uyarma potansiyeli (Alm. Anregungsspannung, Fra. potentiel d'excitation, İng. excitation potential) Sükunet durumundaki bir elektrona, başlangıçta normal durumda olan bir atom veya moleküle çarparak bunları uyarabilmesi için verilmesi gereken en küçük enerjiyi sağlayan potansiyel farkı.
uydu alıcı-vericisi (Alm. , Fra. répondeur, İng. transponder) Yer-uydu işaretin alıp, daha yüksek bir taşıyıcı sıklığa taşıyıp, kuvvetlendirip, geniş bir kaplama alanına uydu-yer ışını üzerinde gönderen aygıt.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
uydu bağlağı (rölesi) (Alm. , Fra. relais satellite, İng. satellite relay) Yerdurağan (geostationary) bir uydu üzerinde yerden gelen sinyali kuvvetlendiren etkin ya da edilgen yükselteç.
uydu bilgisayar (Alm. Aussenstellenrechner, Fra. calculateur satellite, İng. satellite computer) Bir bilgisayar dizgesi çevresinde, ona bağımlı biçimde çalışan daha küçük bir bilgisayar.
uydu iletişim dizgesi (Alm. Satellitenfernmeldeverkehr, Fra. réseau de communication par satellites, İng. satellite communication system) İletim ve anahtarlama işlemlerinin ağırlıklı olarak bir uydu aracılığı ile yürütüldüğü iletişim dizgesi.
uydu santral (Alm. Sattelitzentrale, Fra. centre satellite, İng. satellite exchange) Yerel aboneleri birbirleri arasında anahtarlayan ve veya ağ sıradüzeninde üst katmandaki yerel santrala yolveren santral.
uydu yer istasyonu (Alm. , Fra. poste terrestre de satellite, İng. satellite earth station) Uyduları izleyen, uydulardan gelen telemetrik verileri alıp işleyen, yörüngeyle ilgili komutları gönderen bilgi işlem ve kumanda noktaları.
uydu-yer bağı (Alm. , Fra. liason sens satellte-terre, İng. downlink) Yerdurağan (geostationary) uydudan bir yer istasyonuna bilgi aktarımı sağlayan kanal.
uydu-yer iletimi (Alm. , Fra. transmission sens satellite-terre, İng. downlink transmission) Uydudan yer doğrultusunda yapılan iletim.
uydudan merkeze güncelleme (Alm. , Fra. téléchargement satellite-centrale, İng. upload) Herhangi bir bilgi depolama yerinden bir bilgisayar belleğine veri gönderme.
uygulama katmanı (Alm. Anwendungsschicht, Fra. couche d'application, İng. application layer) Açık Sistemler Arabağlaşım modelinde en üstte yer alan, ve kullanıcıların ağ üzerinden kullandıkları, eriştikleri, paylaştıkları vs. uygulamalara ilişkin protokolları içeren katman.
uygulama programı (Alm. Anwendungsprogramm, Fra. programme d'applications, İng. applications program) Bilgisayarın belirli bir görevi yerine getirmesi için hazırlanmış komutlar dizisi. Kullanıcının özel gereksinimlerini karşılamak üzere tasarlanıp gerçekleştirilmiş bilgisayar programı. Örneğin yazı işlem, faturalandırma, bilgi ve veya veri tabanı sorgulaması, envanter denetimi.
uygulama yazılımı (Alm. , Fra. logiciel d'application, İng. application software) Bir kullanıcının belirli bir gereksinimini karşılamak üzere tasarımlanan yazılım, örneğin süreç denetim yazılımı, bordro yazılımı.
uygulamaya özgül tümdevre (Alm. anwendungs-Spezifisch integrierter Schaltkreis, Fra. circuit intégré spécifique à l'application, İng. Application Specific Integrated Circuit, ASIC) Kullanıcının özgül gereklerine göre tasarımlanmış ve imal edilmiş tümdevre.
uygunluk (Alm. Konformität, Fra. conformité, İng. conformity) Bir eğrinin belirli başka bir eğriye yaklaşık olabilme derecesi.
uyum iyiliği (Alm. Güte der Anpassung, İng. goodnes of fit) Gözlenmiş bir değerler kümesi ile kuramsal olarak bulunan değerler kümesi arasındaki uyumun niteliği.
uyum testi (Alm. , Fra. sondage de conformité, İng. compliance testing) Bir bilgi işleme sisteminin tasarlanan güvenlik önlemlerine uyup uymadığını sınayan denetim yordamı.
uyumcul devinim (Alm. harmonische Schwingung, Fra. mouvement harmonique, İng. harmonic motion) Bir nesne denge konumundan ayrılırsa, ve bu ayrılım tutarı ile oranlı bir geriçağrım kuvveti doğduğunda denge konumu yöresinde yaptığı salınım; harmonik devinim.
uyumlu süzgeç (Alm. , Fra. filtre adapté, İng. matched filter) Bir sayısal iletişim dizgesinde alışın belirli bir anında sinyal-gürültü oranını en büyük kılan ve belirli bir sinyal dalgabiçimine göre tasarlanmış süzgeç.
uyumlu yük (Alm. , Fra. charge adaptée, İng. matched load) Bir dalga kılavuzlu iletim hattında geri yansıma olmasını engelleyen sonlandırma.
uyumluluk (Alm. , Fra. compatibilité, İng. compatibility) İki ya da daha çok sistem ya da bileşenin aynı donanım ya da yazılım çevresini paylaştıklarında beklenen işlevlerini yerine getirebilmeleri özelliği.
uyumsuzluk (Alm. Fehlanpassung, Fra. fausse adaptation, İng. mismatch) Bir yükün empedansının (çelisinin) bağlı olduğu kaynağın empedansına uyumlu olmaması.
uzak alan (Alm. Fernfeld, Fra. champ lointain, İng. far field) Bir alanda parçacık hızının (akustik alan için), ya da birim kesitte algılanan enerjinin (elektromanyetik alan için) kaynaktan uzaklığa ters orantılı olduğu varsayılan bölge.
uzak çaprazkarışma (Alm. , Fra. télédiaphonie, İng. far-end crosstalk, FEXT) Uzak uçtaki bir sinyale, gene uzak uçtaki bir başka sinyalin çaprazkarışması. Bu tür karışma genelde tüm iletim yolu boyunca yeralır ve karışan sinyal asıl sinyale göre daha zayıftır.
uzak döngü sınaması (Alm. , Fra. test de bouclage à poste éloigné, İng. remote loopback) Uzaktaki modem üzerinden döngüyü tamamlayarak döngü sınamasını yürütme.
uzak uçbirim (Alm. , Fra. terminal éloigné, İng. remote terminal) 1) Bir sayısal hattın santraldan en uzak noktasındaki uçbirim; 2) Bir veri hattı ile sisteme bağlı uçbirim. 3) Bir gövdeyol ya da santrallararası hat ile bağlı telefon aygıtı.
uzak uçtaki yankı (Alm. , Fra. , İng. far-end echo) Sinyalin dört-telli taşıyıcı omurgayı terk edip iki-telli yerel döngüye girdiği noktadaki yankı.
uzak yazıcı (Alm. Fernschreibmaschine, Fra. télétype, téléimprimeur, İng. teletypwriter, teletype) Veri giriş-çıkış için kullanılan, yazı makinasına benzer donanım birimi; teleyazıcı.
uzak yerleşke (Alm. , Fra. site éloigné, İng. remote site) İletişim ağlarında uzakta yer alan bir birim, istasyon, verici vb.
uzaklık çözünürlüğü (Alm. , Fra. pouvoir séparateur radial, İng. range resolution, range discrimination) İki hedefin radarda yankılarının ayırt edilebilir olmasını sağlayacak göreli uzaklıkları.
uzaklık imgesi (Alm. , Fra. image de distance, İng. range image) Her imge öğesinin değerinin, o imge öğesine gönderilen nesnenin yüzey parçasıyla, bir ölçüm noktası arasındaki uzaklığa karşı düştüğü imge.
uzaklık-kerteriz ekranı (Alm. , Fra. indicateur de distance et d'azimuth, İng. range-bearing display) Ekranında hedeften gelen yankının koordinatlarının hedefin uzaklığı ve kerteriz açısına orantılı olduğu radar.
uzakta işleme (Alm. , Fra. télétraitement, télégestion, İng. remote processing) Ana bilgisayarın işlem yükümlülüğünün bir kısmını uzaktaki bir bilgisayara aktarma.
uzaktan denetim (Alm. Fernsteuerung, Fra. téléconduite, İng. telecontrol) Bir düzene ilişkin donatımın denetiminin uziletişim teknikleri kullanarak bilginin iletimine ve işlenmesine dayandırılması.
uzaktan erişim (Alm. Fernzugriff, Fra. accès à distance, İng. remote access) Bir bilgi işlem düzeni ile bu yerden uzaktaki bir ya da daha çok durağın iletişimine dayanarak gerçekleştirilen erişim; tele-erişim.
uzaktan gözetleme (Alm. Fernüberwachung, Fra. télésurveillance, İng. telemonitoring) Teleiletişim tekniğini kullanarak bir düzene ilişkin donatımın gözden geçirilmesi ve gözlenmesi; telegözetleme.
uzaktan oturum açma (Alm. , Fra. téléconnexion, İng. remote log-in) Bir kullanıcının uzaktan bir bilgisayarda etkileşimli bir oturum açabilmesine olanak tanıyan uygulama yazılımı.
uzaktan ölçme donatısı (Alm. Fernmessgerät, Fra. équipment de télémesure, İng. telemeasuring equipment) Teleiletişim tekniğini kullanarak ölçme noktasından uzakta bir yerde ölçülen niceliği kaydeden ya da sergileyen alet takımı.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
uzaktan ölçüm (Alm. Fernmessung, Fra. télémétrie, İng. telemetry) Ölçümlerin birincil sezicinin uzağında bir yerde elde edilmesini sağlayan ara birimler düzeni; teleölçüm.
uzaktan toptan giriş (Alm. , Fra. télésoumission par lots, İng. remote batch entry) Bir giriş biriminin bir veri hattı üzerinden bilgisayara erişerek toptan veri girişini sağlaması.
uzaktan toptan işleme (Alm. , Fra. télétraitement par lots, İng. remote batch processing) Veri giriş-çıkış birimlerinin bilgisayara bir veri hattı üzerinden ulaştıkları durumda yapılan toptan işleme.
uzaktan yüklemek (Alm. , Fra. télécharger, İng. download) Bir işletim yazılımını ilgili bilgisayarlara uzaktaki bir konumdan, örneğin, bir ağ üzerinden yüklemek.
uzam bölgesi tasarımı (Alm. , Fra. concéption dans le domaine espace, İng. space domain design) Sadece uzam bölgesi isterleri gözönüne alınarak yapılan süzgeç, işlemci vb. tasarımı.
uzam bölüşümlü anahtarlama (Alm. , Fra. commutation spatiale, İng. space division switching) Uzam bölüşüm teknikleri kullanılarak gerçekleştirilen anahtarlama.
uzam bölüşümü (Alm. , Fra. répartition spatiale, İng. space division) İki nokta arasındaki birçok iletim kanalının uzamda ayrılmış olması.
uzam çeşitlemesi (Alm. , Fra. divérsité spatielle, İng. space diversity) Sönümlenen (bayılan), çokyollu radyo iletişim ortamlarının güvenilirliğini arttırmak için başvurulan ve iletilerin birden çok konumdaki antenle farklı ışınlarla gönderildiği yöntem.
uzama (Alm. Verlängerung, Fra. élongation, İng. elongation) Isıtma ya da çekme ile bir cismin boyca büyümesi.
uzamda değişmezlik (Alm. , Fra. invariance spatiale, İng. space invariance) Bir dizgenin özelliklerinin uzamdaki ötelenmelerle değişmemesi.
uzamsal (Alm. räumlich, Fra. spatial, İng. spatial) 1) Uzam konaçlarına (coordinate) ilişkin. 2) Bağımsız değişkenleri uzam değişkenleri olan bir sinyale ilişkin; mekansal.
uzamsal çözünürlük (Alm. räumliche Auflösung, Fra. résolution spatiale, İng. spatial resolution) Birim uzam başına ayrıştırılabilen çizgi sayısı ya da ayrıştırılabilen en yakın iki çizginin uzaklığı; uzamsal ayırma duyarlığı.
uzamsal sıklık (Alm. , Fra. fréquence spatiale, İng. spatial frequency) Bir imgede birim uzam başına karartı değişimi sayısı.
uzamsal süzgeç (Alm. , Fra. filtre spatial, İng. spatial filter) Her imge öğesine (pixel; imgecik) karşı düşen çıktının, giriş imgesindeki birden çok, ve tipik olarak da sözkonusu imgenin dar bir komşuluk bölgesindeki, imge öğelerine bağlı olduğu süzgeç.
uzay yükü (Alm. Raumladung, Fra. charge d'espace, İng. space charge) Bir uzay bölümünde, elektron ve/veya iyonların bulunmasından kaynaklanan elektrik yükü. Bir boşluk tübünün katodundan salınımlanan elektronların oluşturduğu hacimsel yük yığımı.
uziletişim (Alm. Telekommunikation, Fernmeldetechnik, Fra. télécommunications, İng. telecommunication) Bilginin üretilmesi, saklatımı, başka bir yere iletimi, işlenmesi ve tüketimi vb. etkinlikler; teleiletişim.
uzlaşım (Alm. Vereinbarung, Fra. convention, İng. convention) Temel ilkeler üzerinde varılmış genel anlaşma.
uzun erimli (Alm. , Fra. à grande distance, İng. long haul) Tipik olarak 70 kilometreden daha uzun mesafeli iletime ilişkin.


ücretli süreli çağrı (Alm. , Fra. communication taxée à la durée, İng. timed call) Ücreti süresine bağlı telefon konuşması.
ücretli süresiz çağrı (Alm. , Fra. communication non taxée à la durée, İng. untimed call) Ücreti süresinden bağımsız telefon konuşması.
üç aboneli hizmet (Alm. Correspondant, Fra. service comportant un troisième, İng. three party service) Bir abonenin sürmekte olan çağrıyı tutup üçüncü bir aboneye bir çağrı yapabilmesi. Bu abone iki çağrı arasında gidip gelebilir, üçlü konferans oluşturabilir ya da diğer bir aboneyi bağlantılayabilir.
üçgen eşitsizliği (Alm. Dreiecksungleichung, Fra. inegalité triangulaire, İng. triangle inequality) (X,d) sözde ölçevimsili uzayında, her X içindeki x, y, z için gerçeklenen d(x,y) ? d(x,z) + d(z,y) eşitsizliği.
üçgen-bağlantılı devre (Alm. Betriebsmittel in Dreieckschaltung, Fra. dispositif en triangle, İng. delta-connected device) Üç-evreli olup göz-bağlantılanmış devre (aygıt).
üçlü (Alm. ternär, Fra. ternaire, İng. ternary; ternary code, ternary number system, ternary switching element) Üç olası değere sahip olan; örneğin sayısal bir işaret +1, 0, -1 volt değerinde olabilir. Örn. üçlü kod, üçlü sayı dizgesi, üçlü anahtarlama ögesi.
üçlü ek (Alm. Dreier-Aufteilungsmuffe, Fra. jonction trio-mono, İng. trifurcating joint) Üç damarlı bir kablo ile tek damarlı üç kablo arasında bağlantı sağlayan donatı.
üçüncü kuşak bilgisayar (Alm. , Fra. ordinateur de la troisième génération, İng. third generation computer) Daha ucuza daha yüksek güvenilirlik sağlayan devrelerden oluşan donanım olanakları, çoklu iş düzeni ve zaman bölüşüm olanakları sağlayan, böylece donanım ve yazılım kaynaklarını en verimli biçimde yöneten işletim dizgeleri, veri iletişim ve uzaktan iş girişi olanaklarıyla bilişim ağlarının kurulmasına yolaçan ve 1965'te gerçekleştirilmeye başlanan bilgisayar kuşağına giren bilgisayar.
üçüncü tür hata (Alm. Fehler dritter Art, Fra. erreur de troisième espèce, İng. error of the third kind) Yanlış varsayımlara dayanan sınama yordamları sonucunda ortaya çıkan hata.
üfleme bobini (Alm. Blasspule, Fra. bobine de soufflage, İng. blow-out coil) Bir ark hücresi içinde arkı saptırmak üzere bir manyetik alan oluşturmak için tasarımlanmış bobin.
üleşim katsayısı (Alm. Verteilungskoeffizient, Fra. coefficent de partition, İng. partition coefficient) Üleşimde her kesime düşen sayının tüme oranı.
ülke kodu (Alm. , Fra. code de pays, İng. country code) Uluslararası bir telefon çağrısında, çıkış kodundan sonra gelen ikinci küme sayamaklar.
üreteç (Alm. Generator, Fra. générateur, İng. generator) Mekanik enerjiyi, elektriksel enerjiye dönüştüren makina.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
üretici program (Alm. Generator-programm, Fra. programme générateur, İng. generator program) Genel biçimde tanımlanmış bir işe ilişkin olarak önceden hazırlanmış bir çatıdan yararlanarak, kullanıcının belirlediği parametrelere göre, onun özel gereksinmelerini karşılar nitelikte bir program üreten herhangi bir yordam.
üreysel terim (Alm. allgemeiner Term, Fra. terme générique, İng. generic term) Bilgi erişimde, anıldığında bir dizi kavramı belirten anahtar sözcükleri de üreterek, üremenin bu kavramlar için de sürdürülmesine yolaçan anahtar sözcük; soysal terim.
ürün mühendisliği (génie de produits, İng. product engineering) Ürünün tasarımı, belirtimi ve yapımına ilişkin teknik süreçler.
ürün standardı (Alm. , Fra. standard de produit, İng. product standard) Yazılım mühendisliğinde kabul edilebilir ve tam bir ürünün ne olduğunun belirtilmesi.
üs istasyonu (Alm. , Fra. poste de base, İng. base station) Bir gezgin radyo iletişim dizgesinde, belirli bir alan içinde sıklık ataması, el değiştirme gibi sinyal işlemleriyle ve aboneleri izlemekle yükümlü olan merkezi radyo istasyonu.
üst (Alm. Exponent, Fra. exposant, İng. exponent) Bir kayar ayrımlı sayı gösteriminde, gerçek sayı elde edilmek üzere, değişmez ayrımlı parça ile çarpılmadan önce, belirtilmiş kayan ayrım tabanının kuvvetinin alınacağı sayı.
üst alma (Alm. , Fra. exponentiation, İng. exponentiation) a sayısını n kez kendisiyle çarparak an ile gösterilen sayıyı oluşturma.
üst seviyede aktif (Alm. , Fra. actif à niveau haut, İng. active high) Bir değişkenin yüksek seviyelerinde çalışan devreye ilişkin.
üst sınır (Alm. , Fra. borne superieure, İng. upper bound).
üst üçgenel matris (Alm. obere Dreiecksmatrix, Fra. matrice triangulaire supérieure, İng. upper triangular matrix) Köşegenaltı tüm öğeleri sıfır olan matris; üst üçgenel dizey.
üstdüşüm (Alm. Überlagerung, Fra. superposition, İng. superposition) f işlevinin tanım aralığında herbir x, y çifti için f(x+y) = f(x)+f(y) eşitliğinin sağlanması.
üstdüşüm özelliği (Alm. Überlagerungsprinzip, Fra. principe de superposition, İng. superposition principle) Bir dizgenin iki girdinin bir doğrusal birleşimine karşılık gelen çıktısının herbir girdiye karşılık gelen çıktıların aynı doğrusal birleşimi olması özelliği.
üstel dağılım (Alm. Exponentialverteilung, Fra. distribution exponentielle, İng. exponential distribution) a>o bir parametre olmak üzere, olasılık yoğunluk işlevi f(x) = 1/a exp(-x/a), x>0 biçiminde verilen x sürekli olasılıksal değişkeninin dağılımı.
üstel dalga (Alm. Exponential welle, Fra. onde exponentielle, İng. expotential wave) Salınım genliği, zamanın üstel bir işlevi olan sönümlü dalga.
üstel geri çekilme (Alm. , Fra. temporisation exponentielle, İng. exponential backoff) Taşıyıcı-dinleyen-çarpışma-sezen çoklu erişim sistemlerinde, her ardarda gelen çarpışmadan sonra bilgisayarların üstelce uzayan süreler içinde yeniden iletimde bulunmaktan çekinmeleri.
üstel işlev (Alm. , Fra. fonction exponentielle, İng. exponential function) a bir sabit sayıyı göstermek üzere ax biçiminde tanımlanan işlev.
üstel yumuşatma (Alm. , Fra. lissage exponentiel, İng. exponential smoothing) Bir zaman serisini, şimdiki andan geçmişe doğru giden terimleri üstelce sönümlenen çarpanlarla ağırlıklandırma.
üsttakı (Alm. oberer Index, Fra. indice de haut, İng. superscript) Bir damganın sağ üstüne yazılan ayırt edici damga ya da simge.
üstün etkinlik (Alm. Supereffizienz, Fra. super-efficacité, İng. super-efficiency) En büyük olabilirlik kestiricisinden daha etkin olan bir kestiricinin etkinliği.
üstün yüzey (Alm. Hyperfläche, Fra. hypersurface, İng. hypersurface ) Öklit 3 uzayında yüzey kavramının Öklit n- uzayına genellemesi.
üstüniletken (Alm. Supraleiter, Fra. supraconducteur, İng. superconductor) Yeterince küçük sıcaklıklarda ve yeterince küçük bir manyetik alanda direnilliğin sıfır olduğu madde.


V-arabağı (Alm. , Fra. interface V (RNIS), İng. V-interface) Uzak bir uçbirimden tek bir abone için ISDN (Tümleşik Hizmetler Sayısal Ağı) bağlantısını sağlayan iki-telli fiziksel arabağ.
V-serisi tavsiyeler (Alm. , Fra. avis de série V (CCITT), İng. V-series recommendations) Uluslararası Teleiletişim Örgütünün kamusal anahtarlamalı ağlar üzerinden veri iletimini gözeten tavsiyeleri.
vakum tüpü (Alm. Hochvakuumröhre, Fra. tube à vide, İng. vacuum tube) Elektriksel özellikleri, içinde kalan gaz veya buharın iyonlaşmasından etkilenmeyecek düzeyde havası boşaltılmış olan bir elektron tüpü.
vana (Alm. Ventil, Fra. vanne, soupape, İng. valve) Bir akışkanın akış hızını değiştiren mekanik aygıt.
vana konumlayıcısı (Alm. Ventil-Stellungsregler, Fra. positioneur de vanne, İng. valve positioner) Vananın oynak kısmının daha doğru ve hızlı biçimde konumlanmasına yarayan yardımcı denetim dizgesi.
var-yok davranışı (Alm. Ein-Aus Verhalten, Fra. action par tout ou rien, İng. on-off action) Çıkış basamak değerlerinin birinin sıfır olduğu iki basamaklı davranış.
var-yok iletim (Alm. Ein-Aus-Transmission, Fra. transmission par tout ou rien, İng. on-off transmission) Durumlardan birinin sıfır volt gerilim ve devre akımı yokluğu ile temsil edildiği iki durumlu iletim.
var-yok yanıtı (Alm. , Fra. , İng. quantal response) Bir deneğin, uyarıcıya karşı gösterdiği tepkiyi var ya da yok biçiminde belirten değişken.
vargı (Alm. Konklusion, Fra. conclusion, İng. conclusion) Varsayımlardan çıkan sonuç.
varış (Alm. Ankunft, Fra. arrivée, İng. arrival; arrival process, arrival rate) Örn. varış süreci, varış hızı.
varış açısı (Alm. Einfallswinkel, Fra. angle d'arrivée, İng. angle of arrival) Karmaşık bir açık döngü sıfırına ulaşan kök yereğrisi dalının gerçek eksenle yaptığı açı.
varış hızı (Alm. Ankunftsrate, Fra. taux d'arrivée, İng. arrival rate) Bir hizmet kuyruğuna gelen müşterilerin ya da hizmet isteklerinin birim zamanda sayısı.
varlık (Alm. Entität, Fra. entité, İng. entity) 1) Veri tabanında hakkında bilginin saklandığı nesne ya da olay, 2) Protokollarda bilgi alışverişinde bulunabilen aygıt ya da süreç.
varlık savı (Alm. Existenzsatz, Fra. theorème d'existence, İng. existence theorem) Belirtilen türde en azından bir nesnenin varlığını öne süren sav.
VE geçidi (Alm. Und-Schaltung, Fra. porte ET, İng. AND gate) Girişlerdeki mantıksal değişkenlerin tümünün değeri 'doğru' olduğunda çıktının da 'doğru', diğer durumlarda çıktının hep 'yanlış' olduğu geçit.
vektör çarpımı (Alm. , Fra. produit vectoriel, İng. cross product) Verilen iki vektörün düzlemine dik olup, genliği, vektörlerin genliklerinin ve aralarındaki açının sinüsüyle çarpımı olan vektör.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
vektör grafikli imge (Alm. , Fra. image composée par vecteurs, İng. vector graphic image) Noktadan noktaya çizilen çizgi ve eğrilerle oluşturulan imge.
vektör nicemlemesi (Alm. Vektorquantisierung, Fra. quantification vectorielle, İng. vector quantization) Tek tek örnekler değil de örnek öbekleri üzerinde yürütülen nicemleme işlemi; yöney nicemlemesi.
vektör potansiyel (Alm. Vektorpotential, Fra. potentiel vécteur, İng. vector potential) Var olduğunda dolamı verilen alan olan vektörel alan; yöneysel potansiyel.
vektörel büyüklük (Alm. Vektorgrösse, Fra. grandeur véctorielle, İng. vector quantity) n-boyutlu uzayda belirli bir sıradaki n tane sayıl büyüklükle belirtilen büyüklük; yöneysel büyüklük.
vektörel çarpım (Alm. Vektorprodukt, Fra. produit véctorielle, İng. vector product) C=AxB yöney çarpımı, üç boyutlu uzayda yönü, A ve B vektörlerinin oluşturduğu düzleme dik ve genliği de |C| =|A| |B| |sinf| ile verilen vektörel büyüklük; yöneysel çarpım.
Venturi borusu (Alm. Venturirohr, Fra. tube de Venturi, İng. Venturi tube) Kesit alanı önce daralıp sonra genişleyen boru biçiminde birincil akışölçer öğesi.
veri (Alm. Gegeben, Daten, Fra. donnée, İng. data) i) Çözüme ulaşmak için işlenebilir duruma getirilmiş bilgi; ii) Bilgisayar için işlenebilir duruma getirilmiş sayısal ya da sayısal olmayan bilgi. 3) Olgu, kavram ya da komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli biçimsel ve uzlaşımsal bir gösterimi.
veri adı (Alm. Datenname, Fra. nom des données, İng. data name) Bir kaynak programda bir veri öğesini adlandırmak üzere kullanılan ve genellikle bir sözcükten oluşan gösterge.
veri ağı (Alm. Datennetz, Fra. réseau de données, İng. data network) Kullanıcıların ayrı veri tabanlarını, özel bilgisayar işlemlerini, teleiletişim dizgelerini tek bir tümleşik dizgede birleştirmelerini sağlayan düzen.
veri akış çizeneği (Alm. Datenflussplan, Fra. organigramme de données, İng. data flowchart, data flow diagram) Bir sorunun çözümünde verinin izlediği yolu gösteren ve işlemin başlıca evreleriyle birlikte kullanılan değişik veri ortamlarını da tanımlayan bir akış çizeneği.
veri bağı (Alm. Datenverbindung, Fra. liaison de données, İng. data link) Veri işlem aygıtlarını herhangi bir göstericiye ya da çoğun uzak bir yerdeki başka bir veri işleme aygıt takımına bağlantılayan bilişim kanalı.
veri bağı denetleyicisi (Alm. , Fra. contrôleur de liaison de données, İng. data link controller) İletişim hatları üzerinden verinin iletimini denetleyen donanım ve yazılım.
veri bankası (Alm. Datenbank, Fra. banque d'information, İng. data bank) Belli bir konudaki verilerin, gereksiz yinelemelerden arınmış, doğruluğu, tutarlılığı ve güvenliği sağlanmış olarak biriktirilip güncellendirilmesini ve benimsenebilir kısa bir süre içinde erişilmesini ya da kullanılmasını sağlayan, a) yazılım dizgesi. b) veriler topluluğu. c) veri bankası yönetmeni. d) veri kapsamıyla kullanım koşullarını belirleyen kılavuz gibi öğelerden oluşan bir hizmet.
veri çevirici (Alm. Datenumsetzer, Fra. convertisseur de données, İng. data converter) Verileri bir gösterimden başka bir gösterime dönüştürmeye yarayan aygıt.
veri duyarlılığı bildirimi (Alm. , Fra. énoncé de la nature delicate des données, İng. statement of data sensitivity) Veri kullanıcıları ya da sahipleri tarafından bildirilen ve verinin gereksindiği koruma düzeyini ifade eden bildirim.
veri edinme (Alm. Datenerfassung, Fra. collection des données, İng. data acquisition) Sayısal ya da analog özel veri toplama aygıtları aracılığıyla verinin, gerçek zamanlı bilgisayara, genellikle uzakta bulunan olay yerinden, bir işletmen çabası gerekmeksizin, bir program güdümünde, anında girişini sağlayan veri toplama düzeni.
veri girişi (Alm. , Fra. introduction de données, İng. data entry) Bir veri ya da bilgi işleme sistemine verileri girme.
veri güvenliği (Alm. Datensicherung, Fra. sécurité des données, İng. security of data) Bir veri tabanının ya da veri bankasında biriktirilen verilerin yanlış bilgiler içermesine karşı, veri girişine ve veri güncelleme olanaklarını denetim altında tutan önlemler bütünü.
veri hızı (Alm. , Fra. débit, İng. data rate, data signalling rate) Veri uçbirim donatımı tarafından veriyi taşıyan sinyal birimlerinin gönderiş ve alış hızı.
veri iletim sistemi (Alm. , Fra. système de transmission de données, İng. data transmission system) Devreler, modemler ya da başka aygıtlardan oluşan ve bilginin bir yerden başka bir yere aktarımına ya da çevrilmesine olanak veren sistem.
veri iletişim donatımı (Alm. Datenübertragungseinrichtung, Fra. équipment de communication de données, İng. data communication equipment) Veri ucu ile veri devresi arasında sinyallerin dönüştürme ve kodlama işlemlerini gerçekleştiren ve bir veri bağının kurulması, sürdürülmesi, sona erdirilmesi görevlerini yerine getiren aygıt takımı.
veri iletişimi (Alm. Datenübertragung, Fra. communication de données, İng. data communication) Sayısal bilginin iletişim teknikleri kullanılarak gönderimi ve alımı.
veri indirgeme (Alm. Datenreduzierung, Fra. réduction des données, İng. data reduction) Bir bilgi sürecine ilişkin verilerde, onarılabilir sınırlar içinde kalacak ölçüde tersinemez yitime yolaçarak yapılan özleştirme işlemi.
veri işlem (Alm. Datenverarbeitung, Fra. traitment de données, İng. data processing) Verilerin bilgisayarlarca işlenebilecek biçime sokulması; verilerin bilgisayarca saklanması ya da işlenmesi.
veri işlemcisi (Alm. Datenverarbeitungsgerät, Fra. machine de traitement de données, İng. data processor) Veriler üzerinde işlem yapabilen herhangi bir aygıt.
veri işleme (Alm. Datenverarbeitung, Fra. traitement de données, İng. data processing) Veri üzerinde işlemlerin düzenli biçimde yürütülmesi, örn. insan eliyle ya da bilgisayar vb makinalarla yapılan bir işlem, bir kütük birleştirme, bir sıralama ya da bir hesaplama.
veri katarı (Alm. , Fra. flux de données, İng. data stream) Bir kanaldan iletilen veri bitlerinin ve damgalarının oluşturduğu akı.
veri kayıdı (Alm. Datenaufzeichnung, Fra. enregistrement des données, İng. data recording) Herhangi bir veri saklama ortamına veri işleme.
veri kayıt ortamı (Alm. Datenaufzeichnungsmedium, Fra. médium d'en-registrement de données, İng. data recording medium) Verinin kaydedilip saklandığı fiziksel ortam.
veri kaynağı (Alm. Datenquelle, Fra. source de données, İng. data source) Veri iletim araçlarına veri sunabilen aygıt.
veri kitaplığı (Alm. Bibliothek, Fra. bibliotèque de données, İng. library (of data)) İlişkin kütüklerden oluşan bir küme. Örn. bir ülkenin tarım ve hayvancılığına ilişkin veri kütükleri bir veri kitaplığı oluşturabilir.
veri kodu (Alm. Datencode, Fra. code des données, İng. data code) 1) Veriyi gösteren sinyallerin oluşturulma, gönderilme, alınma ve işlenmesine ilişkin kurallar ve uzlaşımlar kümesi. 2) Verilerin öğelerini göstermek için kullanılan sayı, harf, simge ya da bunların karışımı.
veri kütüğü (Alm. Datenbank, Fra. fichier des données, İng. data file) Belirli bir kullanım amacı güderek derlenmiş veriler.
veri ortamı (Alm. , Fra. support d'information, İng. data medium) Üzerinde içindeki belli bir fiziksel değişkenin verinin gösterimi olarak kullanılabildiği gereç, örn. mıknatıslı kuşak; bilgi ortamı.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
veri örgütleme (Alm. Datenorganisation, Fra. organisation des données, İng. data organization) Veriyi amaçlanan kullanım için elverişli biçimde, uygun veri saklama ortamları üzerinde örgütleme.
veri özleştirme (Alm. Datenreduktion, Fra. réduction de données, İng. data reduction) Ham verilerin daha yararlı ve özlü bir biçime dönüştürülmesi.
veri sağlama (Alm. , Fra. validation de données, İng. data validation) Verilerin doğruluğunun, tamlığının ve mantıklı olup olmadıklarının sınanması.
veri saklama yoğunluğu (Alm. Datenspeicherungsdichte, Fra. densité d'emmagasinage des données, İng. data storage density) Bir veri ortamının birim yüzeyinin ya da birim oylumunun veri saklama sığası.
veri saydamlığı (Alm. , Fra. transparence de données, İng. data transparency) Verilerin yapı ya da içerikleri değiştirilmeden bir devreden gönderilebilmesi.
veri sıkıştırma (Alm. Datenverdichtung, Fra. compression de données, İng. data compression) Bir bilgi sürecini gösteren verilerde, herhangi tersinemez bir yitime yolaçmadan yapılan özleştirme işlemi.
veri sızdırılması (Alm. , Fra. fuite organisée de données, İng. data leakage) Bir bilgisayar sisteminden verilerin onay alınmadan, gizlice elde edilmesi.
veri sözcüğü (Alm. , Fra. mot contenant de données, İng. data word) Belli sayıda bitten oluşan bilgi birimi.
veri tamlığı (Alm. , Fra. intégrité de données, İng. data integrity) Bir veri iletişim sisteminin, verilerdeki sezilemeyen hataların azlığı olarak belirtilen, başarımı.
veri toplama (Alm. Datenerfassung, Fra. collection des données, İng. data collection, data gathering) Bilgisayar ortamında saklanması öngörülen ham bilginin yeni bir uygulama için ilk kez toplanması ya da önceden derlenmiş ve bilgisayara girilmiş veri kütüklerinin güncelleştirilerek yaşatılması için sürekli biçimde derlenmesi.
veri tümleştirme (Alm. , Fra. fusion de données, İng. data fusion) Bir çok kaynaktan gelen verilerin işlenerek, ilişkilendirilerek ve birleştirilerek en doğru verinin bulunması.
veri uçbirim donatımı (Alm. , Fra. équipment terminal de traitement de données, İng. data-terminal equipment, DTE) Protokollara göre veri kaynağı, ereği ya da her ikisi gibi davranan ve veri iletişim denetim işlevlerini yerine getiren donatım.
veri uçbirimi (Alm. Datenendstelle, Fra. terminal de données, İng. data terminal) Bir veri iletim hattı ile veri giriş-çıkış aygıtı arasında yer alan ve veriler üzerinde kipleme, kipçözme, çoğullama, kodlama gibi işlemleri yürüten aygıt.
veri uyarlama birimi (Alm. , Fra. adaptateur de ligne, İng. data adapter unit) Merkezi işlemcinin bir çok veri iletişim kanallarına bağlantılanmasını sağlayan birim.
veri yedekleme (Alm. , Fra. sauvegarde des données, action de sauvegarde, İng. data backup) Bilginin kaybolabileceği arıza durumları için farklı ortamlarda verilerin kopyalarnı üretmek.
verici düzeyi (Alm. Donatorniveau, Fra. niveau donneur, İng. donor level) Katışkılı yarıiletken bir madde veya cismin enerji diyagramında iletim bandına komşu olan ara düzey.
verici-alıcı (Alm. Sende-Empfangsweiche, Fra. duplexeur, İng. duplexer) Bir anten dizgesi gibi ortak bir öğeden aynı anda hem gönderme hem de alış yapabilmeyi olanaklayan aygıt.
verilerin korunması (Alm. , Fra. protection des données, İng. data protection) Yetki onayı olmadan verilerin kullanımını engellemeye yönelik yönetsel, teknik, ya da fiziksel önlemler.
verilerin niteliği (Alm. , Fra. qualité des données, İng. data quality) Kullanım amacı bakımından verilerin doğruluğu, kesinliği, aktüelliği, tamlığı ve erişilebilirliği.
verim (Alm. Wirkungsgrad, Fra. rendement, İng. efficiency) Enerji dönüştüren makinalarda, enerji çıktısının girdiye oranı.
verinin aslına uygunluğu (Alm. , Fra. authentification des données, İng. data authentication) Verinin tamlığının, virüssüz olduğunun iletilenle alınanın özdeş olduklarının sınanması.
verinin kurcalanması (Alm. , Fra. falsification des données, İng. data diddling) Yasadışı amaçlarla bir bilgisayar sisteminde sahte verilerin girilmesi.
veritabanı (Alm. Datenbasis, Fra. base de données, İng. data base) Bir konu ya da örgüte ilişkin verilerden oluşan ve genellikle bir veri tabanı dizgesi aracılığıyla bir bütün olarak yaşatılan veri kümeleri topluluğu.
veritabanı tamlığı (Alm. , Fra. intégrité de banc de données, İng. database integrity) Bir veritabanındaki verilerin doğruluğu, tutarlılığı ve güncelliği.
veritabanı yönetimi (Alm. Datenbankmanagement, Fra. gestion de banque des données, İng. data base management) Bir veri tabanının kurulması ve yaşatılması için gerekli yordam ve programları kapsayan yazılım dizgesi.
veritabanı yönetmeni (Alm. , Fra. administrateur de base de données, İng. data base administrator) Bir veri tabanı dizgesini kullanarak, veri tabanının kurulması, işletilmesi ile ilgili görevleri yürüten ve veri kaynaklarıyla kullanıcı gereksemelerini bağdaştırıp sunulan olanakları kullanıcı çevrelerine tanıtan kişi ya da kişiler topluluğu.
veriye duyarlı aksama (Alm. datenempfindlicher Fehler, Fra. panne mise en evidence par les données, İng. data-sensitive fault) Belirli bir veri örüntüsünün işlenmesi sonucunda ortaya çıkan aksama.
veriyolu (Alm. Datenweg, Bus, Fra. trajet de données, bus, İng. data bus) Birçok sayısal bellek öğesi ya da saklayıcı arasında veri aktarımını sağlayan koşut ve ortakça denetlenen iletim yolları.
veriyolu ağı (Alm. , Fra. réseau type bus, İng. bus network) Yerel alan ağı düğümlerinin tek bir kablo bölütüne bağlandığı ağ.
veriyolu erişim denetimi (Alm. Buszugriffsteuerung, Fra. commande d'accès de bus, İng. bus access control) Bilgisayarda bir veriyoluna farklı kullanıcılardan gelen erişim isteklerini denetleyen denetim algoritması.
veriyolu sürücüsü (Alm. Bustreiber, Fra. driver de bus, İng. bus driver) Veriyolunu fiziksel sinyallerle besleyen birim.
vızlayıcı (Alm. Summer, Fra. bourdonneur, İng. buzzer) Bir manyetik öğenin titreşimiyle üretilen vızlama sesli inleme aygıtı.
video çözünürlük (Alm. , Fra. résolution vidéo, İng. video resolution) Herhangi bir anda video ekranında gösterilebilen benek sayısı.
video frekans bandı (Alm. , Fra. bande videofréquences, İng. video frequency band) Televizyon ya da bilgisayarda resim bilgisinin yol açtığı frekans bandı.
video türü (Alm. , Fra. attribut de vidéo, İng. video attribute) Video işaretinin katod ışın tübü üzerinde ters video, alt çizgili, düşük ışıltılı, vb. tiplerden birinde görülmesi.
video uçbirim (Alm. Bildschirmanschluss, Fra. terminal vidéo, İng. video display terminal, VDT) Televizyon ekranına benzeyen, klavye ile merkezi bilgisayardan veri edinme ve girmede kullanılan bilgi gösteri aygıtı.
videokonferans (Alm. , Fra. vidéoconférence, İng. video conferencing) İki ya da daha çok yer arasında iki-yönlü konuşma ve görüntünün aktarımı ile oluşturulan iletişim.
virgül konumu (Alm. , Fra. , İng. units position) Konumsal bir sayı dizgesinde tamsayının yer aldığı en sağ konum, ya da kökün sıfırıncı kuvvetinin yer aldığı konum.
virusönler program (Alm. , Fra. logiciel antivirus, İng.antiviral product) Virüslere karşı savaşım veren program.
virüs (Alm. , Fra. virus, İng. virus) Bir bilgisayarda sistem özkaynaklarını boğacak şekilde belleği bozan program.
virüs arama programı (Alm. , Fra. détecteur de virus, İng. detector program) Bir disk üzerindeki bütün yürütülür programları ve önyükleme sektörünü tarayıp virüs örüntülerini yakalayıp yok eden program.
virüs belirteci (Alm. , Fra. chaîne d'identification d'un virus, İng. infection signature) Her virüs tipine özgü ve o virüsün varlığını gösteren bit dizgisi.
virüs bulaşma yolu (Alm. , Fra. chaîne de contamination, İng. contamination path) Korsanlıkla edinilmiş yazılım, bülten tahtalar, kamusal yazılım, paylaşılmış yazılım, paylaşılan kişisel bilgisayarlar gibi yollar virüsün bulaşma şekilleridir.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
virüs taşıyıcı (Alm. , Fra. porteur d'un virus, İng.virus carrier) Bir virüsü bulaştırma olasılığı olan herhangi bir ortam (disket, manyetik kartuş, disk), kütük ya da program.
virüs temizlemeyici program (Alm. , Fra. logiciel de décontamination, İng. disinfection utility) Bulaşık bir programı ya da diskten virüsleri temizleyici program.
virüslü alan (Alm. , Fra. zone infectée, İng. infected area) Bir virüs tarafından örselenmiş program ya da veri alanı.
virüslü uygulama programı (Alm. , Fra. application contaminee, İng. infected application) Bir virüs, bir zaman bombası, bir Truva atı ya da başka herhangi bir yasadışı programın bulaşmış olduğu program.
virüsssüz (Alm. , Fra. exempt de virus, İng. virus-free) Herhangi bir virüs içermediği bilinen disket, disk, bilgisayar sistemi, program, kütüğe ilişkin.
virüsten bağışık bilgisayar (Alm. , Fra.ordinateur à l'épreuve des virus, İng.virus-proof computer) İmalatçısına göre tüm savunma mekanizmaları donanımla oluşturulmuşve virüsün yer edemediği bilgisayar.
vurgulama (Alm. , Fra. mise en évidence, İng. highlighting) Bir gösterim ekranında, belirli bir alanın, başka bir alana göre belirli niteliklerini pekiştirme.
vurgun (Alm. , Fra. , İng. hit) Verilerin hatalı olarak alınmasına yol açan herhangi bir sapma, gürültü, bozukluk.
vurguyu kaldırma (Alm. , Fra. désaccentuation, İng. de-emphasis) Önvurgulamaya tabi tutulmuş bir işaretin başlangıçtaki durumuna geri döndürülmesi.
vuru (Alm. Schwebung, Fra. battement, İng. beat) 1) Sıklıkları yakın iki dalganın girişimi ile oluşan ve sıklığı sıklıkların farkına eşit olan dalga. 2) Değişik sıklıklardaki dönemli sinyallerin üstdüşümünden kaynaklanan dönemli değişimler.
vuru sıklığı (Alm. Schwebungsfrequenz, Fra. fréquence de battement, İng. beat frequency) Vuru durumunda olan iki salınımın sıklıklarının farkı.
vurum (Alm. Impuls, Fra. impulsion, İng. pulse) Bir sinyaldeki sonlu süreli ve çoğun sabit genlikli değişme; darbe.
vurum gecikmesi (Alm. Impulsverzögerung, Fra. retard d'impulsion, İng. pulse delay) Bir vurumun dayanak zaman noktasına göre gecikmesi; darbe gecikmesi.
vurum genişlik kiplenimi (Alm. Pulselängenmodulation, Fra. modulation de largeur d'impulsions, İng. pulse width modulation) Fiziksel büyüklüklerin dönemli bir vurum dizisindeki vurumların sürelerini değiştirerek elde edilen kiplenim.
vurum genlik kiplenimi (Alm. Pulseamplitudenmodulation, Fra. modulation d'impulsions en amplitude, İng. pulse amplitude modulation, PAM) Fiziksel büyüklüklerin dönemli bir vurum dizisindeki vurumların genliklerini değiştirerek elde edilen kiplenim.
vurum kod kiplenimi (VKK) (Alm. Puls-code-modulation, Fra. modulation par impulsions et codage, MIC, İng. pulse code modulation, PCM) Bir işaretin örneklenmesi, her örneğin nicemlenmesi ve sayısal bir işarete çevrilerek kodlanması süreci.
vurum serpiştirme (Alm. Ineinanderschachtelung von Impulsen, Fra. entrelacement d'impulsions, İng. pulse interleaving) Ortak bir veriyolu üzerinde zaman bölüşümlü çoğullama ile gönderilmek üzere iki ya da daha çok kaynaktan vurumların ardıştırılması; darbe biniştirme.
vurum yükselme süresi (Alm. Impulsanstiegzeit, Fra. temps de montée d'impulsion, İng. pulse rise time) Anlık genliğin vurumun tepe değerinin yüzde onu düzeyinden yüzde doksanı düzeyine yükselmesi için geçen süre.
vuruntu (Alm. , Fra. détonation, İng. knock, denotation) Ateşleme bozukluğu nedeniyle, motordan gelen değişik ses ve gürültülerden anlaşılan çalışma düzensizliği.
vurusuz (Alm. , Fra. sans battement, İng. zero beat) İki sıklığın işitilebilir bir vuru yaratmayacak denli birbirlerine yakın olması durumu.
vuruş (Alm. Ausprall, Fra. impact, İng. impact) Çarpışan iki nesneden birinin ya da ikisinin birden hızlarını değiştiren etkileşim.
vuruş basıncı (Alm. Auspralldruck, Fra. pression d'impact, İng. impact pressure) Devinen bir akışkanın, akış doğrultusuna dik bir yüzeye uyguladığı basınç.
vuruşlu yazıcı (Alm. , Fra. imprimante à impct, İng. impact printer) Mekanik vuruşa dayalı yazıcı tekniği.
vuruşsuz yazıcı (Alm. , Fra. imprimante sans impact, İng. nonimpact printer) Basım için mekanik vuruşlara dayanmayan, ısıl, elektrostatik ya da lazer yöntemlerini kullanan yazıcı.


wattlık (Alm. Wattzahl, Fra. wattage, İng. wattage) Watt olarak ölçülen elektriksel güç tutarı.
wattölçer (Alm. Wirkverbrauchszahler, Fra. wattmètre, İng. wattmeter) Elektriksel gücü ölçmek için kullanılan, wattlara, bunların kat ve altkatlarına göre bölmelenmiş aygıt.
wattsaat (Alm. Wattstunden, Fra. watt-heure, İng. watt-hour) Bir wattlık gücün bir saatte oluşturduğu ya da harcadığı enerji tutarı.
wattsaatölçer (Alm. Wattstundemesser, Fra. watt-heuremètre, İng. watt-hour meter) Bir devrede harcanan toplam elektriksel enerjiyi wattsaat olarak veren aygıt.
Wheatstone köprüsü (Alm. Wheatstone-Brücke, Fra. pont de Wheatstone, İng. Wheatstone bridge) En az biri ayarlanır bir direnç olmak üzere üç kolu dirençlerden, dördüncüsü de direnisi ölçülmek istenen dirençten oluşan ölçme köprüsü.


X-penceresi (Alm. , Fra. , İng. X-windows) Birçok UNIX sistemi tarafından kullanılan grafik nitelikli kullanıcı arayüzü.
xy kayıtçısı (Alm. XY-Registrierer, Fra. enregistreur XY, İng. XY recorder) İki dik eksen boyunca ölçülen niceliklere orantılı biçimde oynatılan bir kalemden oluşan kayıt aleti.
 
Üst Alt