-
- Üyelik Tarihi
- 5 Nis 2013
-
- Mesajlar
- 955
-
- MFC Puanı
- 1
tablet (Alm. , Fra. tablette, İng. tablet) Düz bir yüzey üzerindeki bir kalemin konumunu koordinat verilerine dönüştüren bilgisayar giriş birimi.
takaslanır (Alm. Auswechselbar, Fra. interchangeable, İng. interchangeable; e.g., interchangeable card, interchangeable microprogram) Takas edilebilir, değiştokuş edilebilir; takaslanır kart, takaslanır mikroprogram.
takılabilir (Alm. Steck-, Einschub, Fra. enfichable, İng. plug-in; e.g., plug-in cabling, plug-in circuit card, plug-in module) Örn. takılabilir kablo panosu, takılabilir devre kartı, takılabilir birim.
takma ad (Alm. , Fra. , İng. nickname) Tüm ağ üzerinde geçerliliği olan bir ada verilen yerel bir ad.
takma değişken (Alm. Scheinvariable, Fra. variable intermédiaire, İng. dummy variable) Fiziksel bir anlam taşımayıp işlem ve simgelem kolaylığı sağlayan değişken.
taksimetre ölçevi (Alm. , Fra. , İng. taxi-cab-metric) n-boyutlu uzayda x=(x1, ....xn), y=(y1, ....yn) noktaları için d(x,y) = ?i| xi - yi | ile tanımlanan ölçev.
taksonomi (Alm. , Fra. taxonomie, İng. taxonomy) Bir bilgi dağarcığını bölüntüleyip parçaları arasındaki ilişkiyi tanımlayan yöntem.
takviye kablosu (Alm. , Fra. hauban, İng. guy wire)
tam (Alm. vollständig, Fra. complet, İng. complete; e.g., complete cycle, complete operation) Örn. tam çevrim, tam işlem.
tam akışkan (Alm. ideale Flüssigkeit, Fra. fluide parfait, İng. perfect liquid) Biçim değiştirmeye karşı direnmeyen, sıkıştırılamaz, iç sürtünmesiz, düzgün yoğunluklu akış.
tam dikgen küme (Alm. , Fra. ensemble orthogonal complét, İng. complete orthonormal set) Belirli bir metrik uzaydaki tüm işlevleri gösterimleyebilen ve dikgenlik özelliği taşıyan taban işlevleri kümesi.
tam gözlenebilir (Alm. vollständig beobachtbar, Fra. complètement observable, İng. completely observable) Bir dizgenin tüm durum değişkenlerinin gözlenebilir olması.
tam ikili ağaç (Alm. , Fra. arbre binaire complet, İng. complete binary tree) Her düğümün iki altağacının bulunduğu ağaç.
tam kanal (Alm. , Fra. , İng. clear channel) Tüm bant genişliğinin kullanıcıya ait olduğu, dolayısıyla denetim işaretlerinin başka bir kanaldan yollandığı kanal.
tam otomatik (Alm. vollautomatisch, Fra. complétement automatique, İng. full-automatic) Tam özişler; örn. tam otomatik bilgi işleme.
tam toplayıcı (Alm. Volladdierwerk, Fra. addeur complet, İng. full adder) Girdileri bir önceki elde ve toplanacak bitler, çıktısı ise toplam ve çıkış eldesi olan sayısal aygıt.
tam yansıma (Alm. totale Reflexion, Fra. réflexion totale, İng. total reflection) Işığın iki değişik ortamın ara kesitinde tümüyle yansıması.
tam yük (Alm. Vollast, Fra. pleine charge, İng. full load) Atanmış çalışma koşulları içinde belirtilmiş en büyük yük değeri.
tam yük hızı (Alm. Vollbelastungsgeschwindigkeit, Fra. vitesse de charge maximale, İng. full load speed) Sürme düzeninin anma hız ve yüküne ayarlanıp, çıkış dingilinin de anma değerinde bir yüke bağlandığında elde edilen hız.
tamamlayıcı hizmet (Alm. , Fra. service supplementair, İng. supplementary service) Teleiletişim dizgelerinde bilgi taşıma hizmetlerine değişik nitelikler kazandıran hizmetler; örneğin çağrı aktarımı, başarısız çağrının otomatik yinelenmesi.
tambur kayıtçı (Alm. Trommelregistrierer, Fra. enregistreur à tambour, İng. drum recorder) Kayıt kağıdının sürücü düzenek tarafından döndürülen yuvgu biçimindeki bir tambura sarılmış olduğu kayıt aleti.
tamsayı (Alm. ganze Zahl, Fra. entièr relatif, İng. integer) Sıfır, artı bir, eksi bir, artı iki, eksi iki, ... gibi sayılardan biri.
tamsayı programlama (Alm. ganzzählige Programmierung, Fra. programmation entière, İng. integer programming) Kısıt ve amaç değişkenlerinin tamsayılar olduğu doğrusal programlama problemi.
tamsayılar kümesi (Alm. Menge der ganzen Zahlen, Fra. ensemble de nombres entiers rationnels, İng. set of integers) Tüm tamsayılardan oluşan küme.
tane (Alm. , Fra. granule, İng. grain) 1) Asıltı içinde dağılmış parçacıklara verilen ad, 2) Katılaşma sırasında, belirli bir konum içinde dizilen moleküllerin oluşturduğu içyapı.
tanılama elkitabı (Alm. , Fra. manuel de diagnostic, İng. diagnostic manual) Bir sistem ya da bileşen üzerinde tanılayıcı testleri yürütme, kusurları bulup onarma bilgilerini içeren elkitabı.
tanılama yordamı (Alm. Diagnoseverfahren, Fra. procédé de diagnostique, İng. diagnostic procedure) Hata ve aksamaları sezimleyerek bakım işlerine yardımcı olan yordam.
tanılamak (Alm. , Fra. diagnoser, İng. diagnose) Kimi işaret, bulgu ve belirtilerden bir nesneyi, olayı tanımak, ayrımsamak.
tanılayıcı (Alm. Diagnostisch, Fra. diagnostique, İng. diagnostic; diagnostic check, diagnostic information, diagnostic message, diagnostic program) Örn. tanılayıcı deneti, tanılayıcı bilgi, tanılayıcı ileti, tanılayıcı program.
tanılayıcı denetim (Alm. diagnostische Kontrolle, Fra. contrôle diagnostique, İng. diagnostic check) Bir sistemin hata, kusur ve eksiklilerini bulmayı amaçlayan denetim.
tanılayıcı disk (Alm. , Fra. disquete de diagnostic, İng. diagnostic disk) Bir bilgisayar programındaki hataları bulmak ya da donanım bileşenlerini sınamak için kullanılan disket.
tanılayıcı ileti (Alm. Diagnosemitteilung, Fra. message diagnostique, İng. diagnostic message) Hata, kusur ve aksamalar üzerinde bilgilendiren ileti.
tanım kümesi (Alm. Definitionsbereich, Definitionsmenge, Fra. domaine, İng. domain) Bir S -> T göndermesindeki S kümesi.
tanımlı çalışma koşulları (Alm. Bemessungsbedingungen, Fra. conditions assignées de fonctionnement, İng. rated operating conditions) Bir ölçme aygıtının metrolojik özelliklerinin belirli sınırlar içinde kalması için öngörülen büyüklüğün ve etki büyüklüklerinin erimleri ile diğer önemli kuralları ortaya koyan kullanma şartları.
tanımlı ölçüm yöntemi (Alm. Definitionsmessverfahren, Fra. méthode de mesure selon définition, İng. definite method of measurement) Bir büyüklüğü, o büyüklüğe ait birimin tanımına uygun olarak belirleyen ölçüm yöntemi.
tanıt (Alm. Beweis, Fra. preuve, İng. proof) İleri sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşüncel süreç.
tanıtıcı (Alm. Bezeichner, Fra. identificateur, İng. identifier; identifier list, identifier field) Örn. tanıtıcı listesi, tanıtıcı alan.
tanıtma (Alm. Identifikation, Fra. identification, İng. identification; e.g., identification character, identification label, identification procedure) Örn. tanıtma damgası, tanıtma yordamı.
tarak süzgeç (Alm. , Fra. filtre en peigne, İng. comb filter) Bir dizi dar spektral aralıkta bant-durduran ya da bant-geçiren süzgeç gibi görev yapan süzgeç.
tarama (Alm. Abtastung, Fra. exploration, balayage, İng. scanning, sensing; e.g., scanning frequency, scanning routine, scanning device) Bir imgeyi belirli bir örüntüye göre (çoğunlukla satır satır) duyumsayarak kaydetme. Televizyonda yayımlanmak üzere oluşturulan bir görüntüyü ince bir ışın demeti ile süpürerek, bir elektromanyetik dalgayı kipleyecek resme uygun sinyaller elde etme; örn. tarama sıklığı, tarama yordamı, tarama aygıtı.
tarama ızgarası (Alm. Rastergitter, Fra. grille de trame, İng. raster grid) Bir gösterim aygıtında yüzeydeki adreslenebilen konaçların (koordinatların) ızgarası.
tarama örüntüsü (Alm. Raster, Fra. canevas, İng. raster) Bilgisayar çizeyleminde bir gösterim alanını birbiçimlice kaplayan çizgilerden oluşan örüntü.
taramalı elektron mikroskobu (Alm. , Fra. microscope électronique à balayage, İng. scanning electron microscope).
tarayıcı (Alm. Abtaster, Fra. balayeur, explorateur, İng. scanner) 1) Bir bilgi kanalını sırayla bir dizi çıkış kanalına bağlayan düzenek. 2) Işınlarla bir yüzeyi tarayan aygıt.
tarife (Alm. , Fra. tariffe, İng. tariff) Bir teleiletişim örgütü tarafından ilan edilen kullanıma sunulan hizmetlerin, olanakların, aygıtların ücretleri.
tarihçe (Alm..., Fra. , İng. trace) Bir bilgi işlem sisteminde olagelen olayların izi.
takaslanır (Alm. Auswechselbar, Fra. interchangeable, İng. interchangeable; e.g., interchangeable card, interchangeable microprogram) Takas edilebilir, değiştokuş edilebilir; takaslanır kart, takaslanır mikroprogram.
takılabilir (Alm. Steck-, Einschub, Fra. enfichable, İng. plug-in; e.g., plug-in cabling, plug-in circuit card, plug-in module) Örn. takılabilir kablo panosu, takılabilir devre kartı, takılabilir birim.
takma ad (Alm. , Fra. , İng. nickname) Tüm ağ üzerinde geçerliliği olan bir ada verilen yerel bir ad.
takma değişken (Alm. Scheinvariable, Fra. variable intermédiaire, İng. dummy variable) Fiziksel bir anlam taşımayıp işlem ve simgelem kolaylığı sağlayan değişken.
taksimetre ölçevi (Alm. , Fra. , İng. taxi-cab-metric) n-boyutlu uzayda x=(x1, ....xn), y=(y1, ....yn) noktaları için d(x,y) = ?i| xi - yi | ile tanımlanan ölçev.
taksonomi (Alm. , Fra. taxonomie, İng. taxonomy) Bir bilgi dağarcığını bölüntüleyip parçaları arasındaki ilişkiyi tanımlayan yöntem.
takviye kablosu (Alm. , Fra. hauban, İng. guy wire)
tam (Alm. vollständig, Fra. complet, İng. complete; e.g., complete cycle, complete operation) Örn. tam çevrim, tam işlem.
tam akışkan (Alm. ideale Flüssigkeit, Fra. fluide parfait, İng. perfect liquid) Biçim değiştirmeye karşı direnmeyen, sıkıştırılamaz, iç sürtünmesiz, düzgün yoğunluklu akış.
tam dikgen küme (Alm. , Fra. ensemble orthogonal complét, İng. complete orthonormal set) Belirli bir metrik uzaydaki tüm işlevleri gösterimleyebilen ve dikgenlik özelliği taşıyan taban işlevleri kümesi.
tam gözlenebilir (Alm. vollständig beobachtbar, Fra. complètement observable, İng. completely observable) Bir dizgenin tüm durum değişkenlerinin gözlenebilir olması.
tam ikili ağaç (Alm. , Fra. arbre binaire complet, İng. complete binary tree) Her düğümün iki altağacının bulunduğu ağaç.
tam kanal (Alm. , Fra. , İng. clear channel) Tüm bant genişliğinin kullanıcıya ait olduğu, dolayısıyla denetim işaretlerinin başka bir kanaldan yollandığı kanal.
tam otomatik (Alm. vollautomatisch, Fra. complétement automatique, İng. full-automatic) Tam özişler; örn. tam otomatik bilgi işleme.
tam toplayıcı (Alm. Volladdierwerk, Fra. addeur complet, İng. full adder) Girdileri bir önceki elde ve toplanacak bitler, çıktısı ise toplam ve çıkış eldesi olan sayısal aygıt.
tam yansıma (Alm. totale Reflexion, Fra. réflexion totale, İng. total reflection) Işığın iki değişik ortamın ara kesitinde tümüyle yansıması.
tam yük (Alm. Vollast, Fra. pleine charge, İng. full load) Atanmış çalışma koşulları içinde belirtilmiş en büyük yük değeri.
tam yük hızı (Alm. Vollbelastungsgeschwindigkeit, Fra. vitesse de charge maximale, İng. full load speed) Sürme düzeninin anma hız ve yüküne ayarlanıp, çıkış dingilinin de anma değerinde bir yüke bağlandığında elde edilen hız.
tamamlayıcı hizmet (Alm. , Fra. service supplementair, İng. supplementary service) Teleiletişim dizgelerinde bilgi taşıma hizmetlerine değişik nitelikler kazandıran hizmetler; örneğin çağrı aktarımı, başarısız çağrının otomatik yinelenmesi.
tambur kayıtçı (Alm. Trommelregistrierer, Fra. enregistreur à tambour, İng. drum recorder) Kayıt kağıdının sürücü düzenek tarafından döndürülen yuvgu biçimindeki bir tambura sarılmış olduğu kayıt aleti.
tamsayı (Alm. ganze Zahl, Fra. entièr relatif, İng. integer) Sıfır, artı bir, eksi bir, artı iki, eksi iki, ... gibi sayılardan biri.
tamsayı programlama (Alm. ganzzählige Programmierung, Fra. programmation entière, İng. integer programming) Kısıt ve amaç değişkenlerinin tamsayılar olduğu doğrusal programlama problemi.
tamsayılar kümesi (Alm. Menge der ganzen Zahlen, Fra. ensemble de nombres entiers rationnels, İng. set of integers) Tüm tamsayılardan oluşan küme.
tane (Alm. , Fra. granule, İng. grain) 1) Asıltı içinde dağılmış parçacıklara verilen ad, 2) Katılaşma sırasında, belirli bir konum içinde dizilen moleküllerin oluşturduğu içyapı.
tanılama elkitabı (Alm. , Fra. manuel de diagnostic, İng. diagnostic manual) Bir sistem ya da bileşen üzerinde tanılayıcı testleri yürütme, kusurları bulup onarma bilgilerini içeren elkitabı.
tanılama yordamı (Alm. Diagnoseverfahren, Fra. procédé de diagnostique, İng. diagnostic procedure) Hata ve aksamaları sezimleyerek bakım işlerine yardımcı olan yordam.
tanılamak (Alm. , Fra. diagnoser, İng. diagnose) Kimi işaret, bulgu ve belirtilerden bir nesneyi, olayı tanımak, ayrımsamak.
tanılayıcı (Alm. Diagnostisch, Fra. diagnostique, İng. diagnostic; diagnostic check, diagnostic information, diagnostic message, diagnostic program) Örn. tanılayıcı deneti, tanılayıcı bilgi, tanılayıcı ileti, tanılayıcı program.
tanılayıcı denetim (Alm. diagnostische Kontrolle, Fra. contrôle diagnostique, İng. diagnostic check) Bir sistemin hata, kusur ve eksiklilerini bulmayı amaçlayan denetim.
tanılayıcı disk (Alm. , Fra. disquete de diagnostic, İng. diagnostic disk) Bir bilgisayar programındaki hataları bulmak ya da donanım bileşenlerini sınamak için kullanılan disket.
tanılayıcı ileti (Alm. Diagnosemitteilung, Fra. message diagnostique, İng. diagnostic message) Hata, kusur ve aksamalar üzerinde bilgilendiren ileti.
tanım kümesi (Alm. Definitionsbereich, Definitionsmenge, Fra. domaine, İng. domain) Bir S -> T göndermesindeki S kümesi.
tanımlı çalışma koşulları (Alm. Bemessungsbedingungen, Fra. conditions assignées de fonctionnement, İng. rated operating conditions) Bir ölçme aygıtının metrolojik özelliklerinin belirli sınırlar içinde kalması için öngörülen büyüklüğün ve etki büyüklüklerinin erimleri ile diğer önemli kuralları ortaya koyan kullanma şartları.
tanımlı ölçüm yöntemi (Alm. Definitionsmessverfahren, Fra. méthode de mesure selon définition, İng. definite method of measurement) Bir büyüklüğü, o büyüklüğe ait birimin tanımına uygun olarak belirleyen ölçüm yöntemi.
tanıt (Alm. Beweis, Fra. preuve, İng. proof) İleri sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşüncel süreç.
tanıtıcı (Alm. Bezeichner, Fra. identificateur, İng. identifier; identifier list, identifier field) Örn. tanıtıcı listesi, tanıtıcı alan.
tanıtma (Alm. Identifikation, Fra. identification, İng. identification; e.g., identification character, identification label, identification procedure) Örn. tanıtma damgası, tanıtma yordamı.
tarak süzgeç (Alm. , Fra. filtre en peigne, İng. comb filter) Bir dizi dar spektral aralıkta bant-durduran ya da bant-geçiren süzgeç gibi görev yapan süzgeç.
tarama (Alm. Abtastung, Fra. exploration, balayage, İng. scanning, sensing; e.g., scanning frequency, scanning routine, scanning device) Bir imgeyi belirli bir örüntüye göre (çoğunlukla satır satır) duyumsayarak kaydetme. Televizyonda yayımlanmak üzere oluşturulan bir görüntüyü ince bir ışın demeti ile süpürerek, bir elektromanyetik dalgayı kipleyecek resme uygun sinyaller elde etme; örn. tarama sıklığı, tarama yordamı, tarama aygıtı.
tarama ızgarası (Alm. Rastergitter, Fra. grille de trame, İng. raster grid) Bir gösterim aygıtında yüzeydeki adreslenebilen konaçların (koordinatların) ızgarası.
tarama örüntüsü (Alm. Raster, Fra. canevas, İng. raster) Bilgisayar çizeyleminde bir gösterim alanını birbiçimlice kaplayan çizgilerden oluşan örüntü.
taramalı elektron mikroskobu (Alm. , Fra. microscope électronique à balayage, İng. scanning electron microscope).
tarayıcı (Alm. Abtaster, Fra. balayeur, explorateur, İng. scanner) 1) Bir bilgi kanalını sırayla bir dizi çıkış kanalına bağlayan düzenek. 2) Işınlarla bir yüzeyi tarayan aygıt.
tarife (Alm. , Fra. tariffe, İng. tariff) Bir teleiletişim örgütü tarafından ilan edilen kullanıma sunulan hizmetlerin, olanakların, aygıtların ücretleri.
tarihçe (Alm..., Fra. , İng. trace) Bir bilgi işlem sisteminde olagelen olayların izi.