Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Teknoloji sözlüğü

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
odak (Alm. Fokus, Fra. focale, İng. focus) Yakınsayan ışınlarının kesişme noktası (gerçek odak), ya da ıraksayan ışınların kaynaklanır göründüğü nokta (sanal odak).
odak uzaklığı (Alm. Brennweite, Fra. distance focale, İng. focal length) Bir merceğin ya da küresel aynanın asal odağı ile orta noktası arasındaki uzaklık.
odaklama (Alm. Einstellung, Fra. mise en point, İng. focussing) 1) Bir nesnede ya da ayna ile ışığı bir noktada toplama işlemi, 2) Bir katot ışınları tübünde bir elektriksel ya da mıknatıssal mercekle elektron demetinin bir noktada toplanması. 3) Görüntüyü odak noktasına düşürerek seçkileştirmek amacıyla alıcı merceğinde yapılan düzenleme.
odaklama elektrodu (Alm. Fokussierungselektrode, Fra. éléctrode de concentration, İng. focusing electrode) Potansiyeli, bir elektron demetini odaklayacak şekilde ayarlanmış bulunan elektrot.
odaklama mıknatısı (Alm. , Fra. aimant de concentration, İng. focusing magnet) Bir elektron ışınını odaklamaya yarayan ayarlanabilir mıknatıs.
odaklama sargısı (Alm. Abbildungsspule, Fra. bobine de focalisation, İng. focusing) Bir elektron demetini odaklamak için gerekli mıknatıssal alanı oluşturan sargı.
oğul bölüt (Alm. , Fra. segment enfant, İng. child segment) Sıradüzensel bir veritabanında kendisini doğuran (parent) bir bölütün bulunduğu ve onsuz varolamayan bölüt.
oğul düğüm (Alm. , Fra. noeud enfant, İng. child node) Bir ağaçta ata düğüme sahip herhangi bir düğüm.
ohm (Alm. , Fra. ohm, İng. ohm) Bir iletken üzerinde elektromotor kuvveti üremezken ve iki ucu arasında 1 voltluk potansiyel farkı varken üzerinden 1 amperlik akım geçtiğinde direnç değeri.
oktav (Alm. Oktave, Fra. octave, İng. octave) Üst değeri alt değerinin iki katı olan sıklık aralığı; ikikat.
okuma (Alm. Auslesen, Fra. lecture, İng. readout) Bir dizgenin işletmenine gerçek zamanda yapılan bir ölçümü ya da bir bellek gibi veri ortamından çıkış bilgisini sunma.
okuma-yazma (Alm. Lese-Schreib, Fra. lecture-écriture, İng. read-write; e.g., read-write cycle, read-write head, read-write register) Bir bilgi işlem dizgesinde verileri bellek ya da sunuş ortamlarını kullanarak saklama ve ortaya çıkarma; örn. okuma-yazma çevrimi, okuma-yazma kafası, okuma-yazma saklayıcısı.
okunaklılık (Alm. Lesbarkeit, Fra. facilité de lecture, İng. readability) Herhangi bir ortamdaki verilerin ya da çıktıların kolayca okunma niteliği.
okuyucu (Alm. Leser, Fra. lecteur, İng. reader; e.g., document reader) Belirli bir ortamdan, örneğin basılı kağıt ortamından, damgaları algılayıp bilgi işlem dizgesine sunan aygıt; örn. belge okuyucu.
olabilirlik (Alm. , Fra. vraisemblance, İng. likelihood; e.g., likelihood ratio, likelihood function) Örn. olabilirlik oranı, olabilirlik işlevi.
olabilirlik oran sınaması (Alm. Likelihood-Verhältnis-Test, Fra. essai de rapport vraisemblance, İng. likelihood ratio test) İki olabilirlik işlevinin oranına dayalı bir sınama.
olabilirlik oranı (Alm. , Fra. fonction de vraisemblance, İng. likelihood ratio) İkili hipotez (denence) sınama sorununda hipotezlere koşullanmış olasılık dağılımlarının oranı; parametre kestiriminde, gözlem değişkenlerinin kestirilmek istenen parametrelere koşullanmış olasılık dağılımı.
olabilirlik sınaması (Alm. , Fra. contrôle de vraisemblance, İng. reasonableness check) Bir bilgi işlem dizgesindeki verilerin belirli ölçütlere uygunluğunun sınanmasını sağlayan test.
olağan çalışma koşulları (Alm. normale Betriebsbedingungen, Fra. conditions de fonctionnement normal, İng. normal operating conditions) Çalışma etkileniminin belirtilmiş olduğu ve aygıtın çalıştırılmak üzere tasarlandığı çalışma koşulları erimi.
olağan denklemler (Alm. Normalgleichungen, İng. normal equations) En küçük kareler yöntemi ile kestirimde ortaya çıkan eşzamanlı denklemler.
olağan kullanım erimi (Alm. normaler Verwendungsbereich, Fra. domaine normal d'utilisation, İng. normal range of use) Yolaçtığı değişimlerin belirli sınırları aşmadığı ve ölçme aletini etkileyen bir büyüklüğün erimi.
olağan parametreler (Alm. , Fra. paramètre implicite, İng. default parameters) Bir program tarafından başka türlüsü belirtilmediği sürece bilgisayarın kabul ettiği parametre değerleri.
olağandışı sonlanma (Alm. , Fra. fin anormale, arrêt anormal, İng. abnormal ending, crash) Bilgisayardaki bir işlemin öngörülmeyen, planlanmayan biçimde sona ermesi.
olağandışı yansıma (Alm. abnormale Reflexion, Fra. réflexion anormale, İng. abnormal reflection) İyonosfer katmanının dönüşül (kritik) sıklığının üstündeki telsiz dalgalarının yansıması.
olanaklı bileşimler (Alm. , Fra. combinaisons vraisemblables, İng. possible combinations) Olasılık kuramında birden çok biçimde gerçekleşebilen bileşik bir olay için aynı birimlerin yinelenmemesi durumunda belirebilecek tüm olanaklı bileşimleri sayma kuralı; olanaklı katışımlar.
olasılık dağılım işlevi (Alm. Wahrscheinlichkeitsverteilungsfunktion, Fra. fonction de distribution de probabilité, İng. probability distribution function, cumulative density function) Gerçek bir rasgele değişkenin belirli bir değerden küçük ya da eşit olma olasılığını veren işlev.
olasılık yoğunluk işlevi (Alm. Wahrscheinlichkeitsdichtefunktion, Fra. fonction de densité de probabilité, İng. probability density function) Olasılık dağılım işlevinin (varolduğunda) türevi.
olasılıklı oyun (Alm. stochastisches Spiel, Fra. jeu stochastique, İng. stochastic game) Oyun kuramında durum evriminin ve/ya da en az bir oyuncunun gözlemlerinin rasgele bir değişken tarafından etkilendiği bir oyun.
olasılıksal bağımlılık (Alm. stochastische Abhängigkeit, Fra. dépendence stochastique, İng. stochastic dependence) Bağımsız olmayan olasılıksal değişkenler arasındaki ilişki.
olasılıksal model (Alm. stochastisches Model, Fra. modèle stochastique, İng. stochastic model) Olasılıksal öğeler içeren model.
olasılıkta yakınsama (Alm. Konvergenz in der Wahrscheinlichkeit, İng. convergence in probability) Bir X(n) rasgele değişkenler kümesi için e>0 çok küçük bir değer olmak üzere, lim P(|X(n)-X| ?e) biçiminde verilen yakınsaklık.
olay (Alm. Ereignis, Fra. événement, İng. event) 1) İstatistikte örneklem uzayının bir alt kümesi; 2) Kendine özgü karakteristik özellikleri olan yalınç bir durum, oluşum ya da süreç
olay güdümlü benzetim (Alm. , Fra. simulation déclenchée par événements, İng. event driven simulation) Benzetimin yürütümünde, her bir olayın oluşumunun bir önceki olayın meydana gelişine bağlı olduğu benzetim türü.
olay kaydedicisi (Alm. Ereignisregistirierer, Fra. enregistreur d'événements, İng. event recorder) Zamana göre bir niceliğin varlığını ya da yokluğunu ya da iki-durumlu bir aygıtın durumunu kaydeden kayıt aleti.
oldukça kesin yakınsaklık (Alm. Konvergenz fast sicher, Fra. convergence presque sûre, İng. convergence almost certainly) Bir olasılıksal değişkenler dizisinin 1 olasılıkla limit değerine yakınsaması n sonsuza giderken, P(X(n) = X|) = 1.
olgu (Alm. Fakt, Fra. fait, İng.fact) Gözlenebilir ya da görgül (ampirik) işlemlerle kavranabilir olan ve kendine özgü bir örüntüsü bulunan olay.
olgusal (Alm. , Fra. factuel, İng. factual) Olguya, olgusal durumlara ilişkin olan .
oligarşik şebeke (Alm. oligarchisches Schaltkreis, Fra. réseau oligarchique, İng. oligarchic network) Seçilmiş birkaç saatin karşılıklı eşzamanlandığı ve bu saatlerin diğer tüm saatleri denetledikleri eşzamanlamalı şebeke.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
oluk kalınlığı (Alm. , Fra. épaisseur de conduit, İng. ducting thickness) Radyo dalgaların yayılımında karşılaşılan troposferik iletim oluğunun taban ve tavanının yükseklik farkı.
oluk yüksekliği (Alm. , Fra. hauteur de conduit, İng. ducting height) Radyo dalgalarının yayılımında karşılaşılan troposferik iletim oluğunun alt tabanının yerden yüksekliği.
oluklanım (Alm. Kanalbildung, Fra. effet de canal, İng. channeling) Kovuklu bir ortam içinde fazladan akış sağlanması.
olumsuz alındı (Alm. , Fra. accusé de réception négatif, İng. negative acknowledgement) Bilgisayar iletişiminde alış uçbirimi tarafından gönderilen ve gelen pakette bir hata olduğunu belirtip yeniden iletimi beklediğini ifade eden denetim damgası.
olumsuz alındı damgası (Alm. negative Rückmeldung, Fra. annonce en retour négative, İng. negative acknowledge character, NACK) Bir duraktan, bağlantı kurulan başka bir durağa, olumsuz yanıt olarak gönderilen bir gönderim güdüm damgası.
olumsuzlama (Alm. Negation, Fra. négation, inversion logique, İng. negation, NOT operation) 1) İşlenenin olumsuzunu veren tekli Boole işlemi. 2) Önermeler cebirinde, verilen bir önermenin doğruluk değerinin tersine çevrilmesi.
olurlu bölge (Alm. Durchführbarkeitsbereich, Fra. région admissible, İng. feasible region) Karar değişkenlerinin kısıtları aşmadan alabildiği değerler kümesi.
olurluk incelemesi (Alm. Vorstudie, Fra. étude préalable, İng. feasibility study) Herhangi bir soruna ilişkin çözümün gerçekleşme olasılığını gösterme amacı güden çalışma.
omurga ağ (Alm. , Fra. réseau de base, İng. backbone network) Bir bilişim dizgesinde erişim ağının dışında kalan ve geniş alan içinde ana trafiği taşıyan ağ.
onaltılı (Alm. , Fra. hexadécimal, İng. hexadecimal) On altı duruma sahip olan bir sayısal sistem. Onaltılı sistemde 0-9 arası rakamlar kullanıldığı gibi, 10, 11, 12, 13, 14, 15 için, sırasıyla, A, B, C, D, E, F simgeleri kullanılır.
onaltılı sayamak (Alm. hexadezimale Ziffer, Fra. chiffre hexadécimal, İng. hexadecimal digit) Onaltılı sayılar dizgesinde kullanıldıklarında 0, 1, …, 9, A, B, C, D, E, F damgalarından herhangi biri.
onaltılı sayı dizgesi (Alm. Hexadezimalzahlensystem, Fra. système hexadécimal, İng. hexadecimal number system) 0 ile 15 arasındaki sayılar için 0, 1, …, 9, A, B, C, D, E, F damgalarını ve 16 tabanını kullanan, enküçük tamsayı ağırlığı 1 olan bir değişmez tabanlı sayılama dizgesi.
onama (Alm. Akzeptanz, Annahme, Fra. acceptance, acceptation, İng. acceptance) Yetkili bir görevlinin, alıcı adına, sunulan hizmet, mal ya da aygıtları denetleyip sözleşme ilkelerine uyumluluğunu saptaması ve alımı onaylaması.
onama olasılığı (Alm. Annahmewahrscheinlichkeit, Fra. probabilité d'acceptation, İng. acceptance probability) Bir örnekleme tasarına göre incelenen nesne kümelerinin onanabilme olasılığı.
onama ölçütleri (Alm. Annahmekriterien, Akzeptanzkriterien, Fra. critères de conformité, critères d'acceptance, İng. acceptance criteria) Alınacak hizmet ya da malların isterlere uyma sınırları.
onama örneklemesi (Alm. Stichprobenentnahme für Annahmeprüfung, Fra. échantillonage pour acceptation, İng. acceptance sampling) Bir ürünün onanması ya da red edilmesi kararlarının alınması için yapılan örneklemeli inceleme.
onama sınırı (Alm. Annahmegrenze, Fra. limite d'acceptation ou de recette, İng. acceptance boundary) Ardışık çözümlemede, onama sayısı dikey eksen üzerinde, örneklem sayısı yatay eksen üzerinde alınarak elde edilen çizgi.
onanabilir risk düzeyi (Alm. , Fra. niveau de risque acceptable, İng. acceptable level of risk) Bir bilgiişlem öğesinin güvenlik tehditine kabul edilemeyecek düzeyde maruz kaldığı sınır.
onanır denetim girdileri kümesi (Alm. Menge der zulässigen Kontrolleingaben, Fra. ensemble d'entrées des commandes admissibles, İng. admissible control input set) Denetim kısıtlarını sağlayan denetim girdileri kümesi.
onanır nitelik düzeyi (Alm. annehmbare Qualitätsniveau, Fra. niveau de qualité acceptable, İng. acceptable quality level) Nitelik denetiminde, alıcının benimseyebileceği işe yarar birim sayısının toplam birim sayısına oranlayarak elde edilen değer; kabul edilebilir nitelik düzeyi.
onanır ortalama ömür (Alm. annehmbare mittlere Lebensdauer, Fra. durée de vie moyenne acceptable, İng. acceptable mean life) Kabul edilebilecek en küçük ortalama ömür.
onanırlık koşulları (Alm. , Fra. conditions d'admissibilité, İng. admissibility conditions) Bir denetim ya da eniyileme probleminde sistemde oluşması ya da sisteme beslenmesi olasıl işlevlerin sağlaması gereken koşullar.
onaran yineleyici (Alm. regenerativer Wiederholer, Fra. répéteur régénérateur, İng. regenerative repeater) Sayısal sinyallerin dalgabiçimlerini onararak yeniden üreten yineleyici.
onarıcı bakım (Alm. , Fra. maintenance corrective, İng. remedial maintenance, corrective maintenance) Koruyucu bakım, ya da sürekli bakım hizmetleri dışında, saptanan aksaklıkları gidermeye yönelik ivedi bakım, onarım.
onay belgesi (Alm. , Fra. accréditation, İng. accreditation) Bir bilgisayar sistemi, bilgi ağının örgütünün ya da kişinin gizlilik özelliği taşıyan verileri işleyebilme için alınan onay ve yetkilendirme.
onaysız değişiklik (Alm. , Fra. alloration, İng. tampering) Bir sistem ya da yazılım üzerinde yetki onayı alınmadan yapılan değişiklik ve bu değişikliğin yolaçtığı işlev değişikliği ve güvenliğinin azalması.
onda birlik (Alm. Dezile, Fra. décile, İng. decentile, decile) Toplam sıklığı on eşit parçaya bölen dokuz değerden her biri.
ondalık noktası (Alm. Dezimalkomma, Fra. virgule décimale, İng. decimal point) Onlu sayılama dizgesinde kök ayrımı.
onkat (Alm. Dekade, Fra. décade, İng. decade) Üst değeri alt değerinin on katı olan sıklık aralığı.
onlu (Alm. dezimal, Fra. décimal, İng. decimal) 1) On değişik olasıl durumu olan koşul, seçenek ya da özelliğe ilişkin; 2) Tabanı on olan sayı gösterim dizgesine değin.
onlu sayamak (Alm. Dezimalziffer, Fra. chiffre décimal, İng. decimal digit) Onlu sayı dizgesinde 0'dan 9'a kadarki sayılardan herbiri; onlu basamak.
onlu sayı dizgesi (Alm. Dezimalzahlensystem, Fra. système décimal, İng. decimal number system) 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 damgaları ile 10 tabanını kullanan ve en küçük tamsayı ağırlığı 1 olan bir değişmez tabanlı sayı dizgesi.
onlu tabanda veri (Alm. , Fra. donnée décimale, İng. decimal data) Onlu sayıların gösteriminde kullanılan veri.
onulmaz hata (Alm. , Fra. erreur persistante, İng. hard error) 1) Ağın ancak yeniden düzenleşiminden sonra ya da hatanın gideriminden sonra ağın normal çalışma düzenine dönebildiği hata. 2) Ancak bilgisayar programının dışında bir müdahale ile onarımı mümkün olan hata.
optik bağlaç (Alm. , Fra. connecteur optique, photocoupleur, İng. optical connector) Tekli ya da çoklu optik lifleri sonlandırmak ya da bağlamak üzere kullanılan bağlaçlar.
optik dalga kılavuzu (Alm. Lichtwellenleiter, Fra. guide d'ondes optiques, İng. optical wave guide) Lazer ve ışıkyayan diyotlar tarafından üretilen iletişim sinyallerini iletebilen katı cam lif.
optik damga okuyucu (Alm. , Fra. lecteur optique de caractères, İng. optical character reader) Basılı yazıyı, veri kaynağını oluşturan sayfa üzerinden okuyan bilgisayar giriş birimi.
optik imge (Alm. , Fra. image optique, İng. optical image).
optik kablo (Alm. , Fra. câble optique, İng. lightguide cable) Optik, mekanik ve çevresel isterleri karşılayacak şekilde tasarımlanmış kılıflı optik lif ya da lif demeti.
optik kodlayıcı (Alm. , Fra. codeur optique, İng. optical shaft encoder).
optik lif (Alm. , Fra. fibre optique, İng. optical fiber) İletişim ortamı olarak kullanılan ve ışık sıklığındaki ışınlar için dalgakılavuzu gibi davranan cam lif.
optik lif dalga kılavuzu (Alm. , Fra. guide d'ondes à fibre optique, İng. fiber optic waveguide) İçsel yansımalar aracılığı ile ışık demetlerinin uzun mesafelere gönderilebildiği ince cam ya da başka saydam gereçten yapılmış filamanlar.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
optik tarayıcı (Alm. , Fra. lecteur optique, İng. optical scanner) Işık örüntülerini tarayan ve bunların işlevi olan analog ya da sayısal işaret üreten aygıt.
optik teker (Alm. , Fra. disque optique, İng. optical disk) Verileri okumak üzere bir lazer ışını kullanan yüksek sığalı bilgi saklama ortamı.
optik yalıtıcı (Alm. , Fra. isolateur optique, İng. optical isolator) Bir life seri olarak bağlanmış ve geri yansımaları azaltmayı amaçlayan aygıt.
oranölçer (Alm. Quotientmesser, Fra. logomètre, İng. ratio-meter) Aynı türden iki niceliğin değerlerinin oranını ölçen alet.
oransal aralama (Alm. , Fra. espacement proportionel, İng. proportional spacing) Metin düzenlemede yazıdaki her bir damgaya eşit bir yer verileceğine, damgaların özelliklerine orantılı aralık konması tekniği.
oransal basım (Alm. , Fra. impression proportionelle, İng. proportional printing) Damgaların eninin, damgadan damgaya değiştiği basım yöntemi.
oransal eylem (Alm. proportionales Verhalten, Fra. action proportionelle, İng. proportional action) Çıktı değişimlerinin girdi değişimlerine orantılı olduğu sürekli davranış türü.
oransal eylem katsayısı (Alm. Proportionalbeiwert, Fra. coefficient d'action proportionelle, İng. proportional action coefficient) Dinamik bir sistemin oransal davranışlı bir öğede, çıkış değişkeninin değişiminin giriş değişkeninin değişimine oranı.
orantı (Alm. Proportion, Fra. proportion, İng. proportion) İki oranın eşit olma bildirimi.
ornatımla kriptolama (Alm. , Fra. cryptage par substitution, İng. substitution cipher) Açık metnin herbir harfinin belirli bir kurala göre başka bir harfle değiştirildiği kriptolama yöntemi.
ornatmalı ölçme (Alm. Substitutionsmessung, Fra. mesurage par substitution, İng. substitution measurement) Ölçülecek niceliğin ölçme aleti üzerinde aynı etkiyi yapacak şekilde seçilmiş olan aynı türden bir niceliğin bilinen bir değeri ile ornatılarak yapılan ölçme.
orta çapta tümleşim (Alm. , Fra. intégration à moyenne échelle, İng. medium scale integration) 100 - 2,000 birleşenden oluşan bir devrenin bir tek yarıiletken yonga üzerinde tümleştiği, 1965-70 yıllarında uygulanan teknoloji aşaması.
ortaç (Alm. , Fra. participle, İng. participle) Bilişimsel dilbilimde, eylemden çekim yoluyla türetilen sıfat ya da ad gibi kullanılan sözcük türü, örn., bitmişlik, anlaşılırlık.
ortak alan (Alm. , Fra. zone commune, İng. common field) Bilgisayar işletiminde bağımsız program ve altyordamlarca erişilebilen alan.
ortak bellek (Alm. , Fra. mémoire commune, İng. common storage) Belleğin iki ya da daha çok sayıda modül tarafından erişilen kısmı.
ortak değişinti (Alm. Kovarianz, Fra. covariance, İng. covariance) İki olasılıksal değişkenin beklenen değerlerine göre birinci çarpım momenti (beklemi).
ortak değişinti matrisi (Alm. Kovarianzmatrix, Fra. matrice de covariance, İng. covariance matrix) X1,... Xn olasılıksal değişkenleri için Xi i=1 ....n, ve Xj, j=1...n arasındaki ortak değişintilerin oluşturduğu kare matris.
ortalama (Alm. Durchschnitt, Fra. moyenne, İng. average) Değerler kümesinin özelliklerini belirtebilecek ağırlık noktasına verilen genel ad; örneğin yalın ortalama, ortanca, doruk değeri vb.
ortalama aktarım hızı (Alm. , Fra. vitesse de transfert moyenne, İng. average transfer rate) Bloklar, sözcükler ya da tutanaklar arasındaki boşlukları da hesaba katacak denli uzun bir zaman süresinde hesaplanan veri iletimi.
ortalama değer (Alm. Mittelwert, Fra. valeur moyenne, İng. mean value) Belirli bir zaman aralığında bir büyüklüğün anlık değerlerinin aritmetik ortalaması.
ortalama devresi (Alm. , Fra. circuit d'établissement de moyenne, İng. averaging circuit) Çıkışında giriş işaretinin ortalamasını veren devre.
ortalama güç (Alm. , Fra. puissance moyenne, İng. mean power) Bir verici antenin iletim hattına ya da belirli bir yapay yüküne beslenen gücün yeterince uzun bir sürede (örneğin 1/10 saniye) alınmış ortalaması.
ortalama konum eylemi (Alm. Pendelregelung, Fra. réglage à pendule, İng. average-position action) Denetlenen değişkenin değeri ile saptanmış iki konum arasında oynatılan son denetim öğesinin zamana göre ortalama konumu arasında önceden belirtilmiş bir ilintinin bulunduğu davranış türü.
ortalama ömür (Alm. mittlere Lebensdauer, Fra. durée de vie moyenne, İng. mean life) Bileşenler, aygıtlar, dizgeler gibi özdeş bir nesneler öbeğindeki öğelerin bozulmadan çalışma sürelerinin aritmetik ortalaması.
ortalama serbest süre (Alm. mittlere freie Zeit, Fra. libre temps moyen, İng. mean free time) Atom, (öğecik), molekül gibi mini parçacıkların serbestçe devindikleri bir ortam içinde, iki çarpışma arasında geçen ortalama süre.
ortalama serbest yol (Alm. mittlere freie Weglänge, Fra. libre parcours moyen, İng. mean free path) Bir yüklü parçacığın, bir gazın atomları veya molekülleri ile ardarda iki defa çarpışması arasında katettiği ortalama uzaklık.
ortam (Alm. , Fra. support d'information, İng. media) 1) İletim sistemlerinde sinyalin yayıldığı dalga kılavuzu, optik lif, radyo kanalı gibi yapı ya da yol; 2) Mıknatıslı kart, disk gibi verilerin taşındığı aygıtlar, öğeler.
ortam basıncı (Alm. Außendruck, Umgebungsdruck, Fra. pression ambiante, İng. ambient pressure) Aygıtın içinde bulunduğu ortamın basıncı.
ortam dönüşümü (Alm. , Fra. conversion de support, İng. media conversion) Elektriksel işaretlerin, ses, yazı, ekran görüntüsü gibi insanların kullanacağı biçime dönüştürülmesi.
ortam sıcaklığı (Alm. Außentemperatur, Umgebungstemperatur, Fra. température ambiante, İng. ambient temperature) Aygıtın içinde bulunduğu ortamın sıcaklığı.
ortanca süzgeci (Alm. Zentralwertfilter, Fra. filtre médiane, İng. median filter) Çıktısı, vektörel girişindeki değerlerin ortancasını veren doğrusal-olmayan süzgeç.
ortası boş iletken (Alm. Hohlleiter, Fra. âme creuse, İng. hollow conductor) Merkezde bir kanal oluşturacak biçimde imal edilmiş iletken.
otomasyon (Alm. Automation, Fra. automatisation, İng. automation) Bir süreç, makina ya da işlem dizisini otomatikleştiren yöntem, sanat ya da kuram; özdevin.
otomatik (Alm. selbsttätig, automatisch, Fra. automatique, İng. automatic) Belirli bir amaca ve işleve yönelik olarak ve insanın karışmasını gerektirmeden işleyen; özişler.
otomatik ayar (Alm. , Fra. dispositif d'accord automatique, İng. automatic tuning control) Alıcı devresinin, yaklaşık konumlanışından sonra, otomatik olarak sıklık ayarını yapabilmesi.
otomatik bakım (Alm. , Fra. maintenance automatique, İng. automatic maintenance) İnsan araya girmeden yürütülen bakım; özişler bakım.
otomatik bilgi işlem (Alm. automatische Datenverarbeitung, Fra. traitement automatique de données, İng. automatic data processing) Önemli bir kesimi otomatik araçlarla yürütülen bilgi işlem.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
otomatik denetim (Alm. selbsttätige Regelung und Steuerung, Fra. commande automatique, İng. automatic control) Son denetim öğesine doğrudan ya da dolaylı biçimde insan eliyle karışılmayan denetim türü.
otomatik devre testi (Alm. , Fra. vérification automatique des circuits, İng. automatic trunk test) Telefon sistemlerinde devre gruplarının otomatik olarak sınanması.
otomatik hedef izleme (Alm. , Fra. pointage automatique, İng. angle tracking, automatic aiming) Radarda ışının görece hareket etmekte olan bir hedef üzerinde, yansıyan dalgaları kullanarak, tutturulması.
otomatik izleme (Alm. automatische Spurführung, Fra. poursuite automatique, İng. automatic tracking) Bir servomekanizmanın bir sinyalin belirli özelliklerini otomatik biçimde izlemesi.
otomatik kazanç denetimi (Alm. Verstärkungssteuerung, Fra. commande automatique de gain, İng. automatic gain control) Kazancı girdinin ya da başka parametrelerin bir işlevi olarak otomatik biçimde ayarlayan düzen.
otomatik kurgu (Alm. automatische Montage, Fra. assemblage automatique, İng. automatic assembly) Bileşenlerin otomatik biçimde derlenip bir alet ya da dizge kurgusunun yapılması.
otomatik makina (Alm. automatisierte Maschine, Fra. machine automatisée, İng. automated machine) Otomatik bir düzenekle çalışan makina.
otomatik numara çevirici (Alm. , Fra. composeur automatique de numéros, İng. automatic dialler) Bir telefon sisteminde numaranın otomatik olarak çevrilmesini sağlayan devre.
otomatik öğrenme (Alm. maschinelles lernen, Fra. apprentissage automatique, İng. machine learning) Bir aygıtın geçmiş davranışına dayanarak başarımını iyileştirme becerisi.
otomatik pilot (Alm. automatischer Pilot, Selbststeuergerät, Fra. pilote automatique, İng. automatic pilot) Uçaklarda, belirli bir yolu otomatik biçimde izleme görevini yapan aygıt takımı.
otomatik sayfalama (Alm. , Fra. pagination authomatique, İng. automatic pagination) Önceden tanımlı marj kalınlığı, satır sayısı gibi parametrelerine uymak üzere yazının düzenlenmesi ve formatlanması.
otomatik sıklık denetimi (Alm. automatische Frequenzsteuerung, Fra. commande automatique de fréquence, İng. automatic frequency control) Bir salıngacın sıklığını ya da bir devrenin uyumlanmasını özişler (otomatik) biçimde ayarlayan ve bir dayanak sıklığının oynama payı içerisinde kalmasını sağlayan denetim.
otomatik sınama (Alm. , Fra. contrôle automatique, İng. automatic check) İletilen, işlenen, depolanan bilginin doğruluğunu sınamak üzere bir aygıtta yerleşik olan denetim.
otomatik sinyalleşme (Alm. , Fra. signalisation automatique, İng. automatic signalling) Çağrı ve denetim sinyallerinin bir devrenin kurulması ve sökülmesi esnasında otomatik olarak iletilmesi.
otomatik virüs arındırma (Alm. , Fra. supprimer automatiquement un virus, İng. automatically remove a virus) Bir dezenfektan program aracılığı ile bir virüsü otomatik olarak ortadan kaldırmak.
otomatik yedekleme (Alm. , Fra. secours automatique, İng. hot standby) Çalışan sistemde bir arıza sezimlenir sezimlenmez hemen devreye giren yedekleme sistemi.
otomatik yolverici (Alm. automatischer Starter, Fra. démarreur automatique, İng. automatic starter) Otomatik biçimde çalışan yolverici.
otomatik yön bulucu (Alm. , Fra. radiogoniomètre automatique, İng. automatic direction finder) Bir radar sisteminde görüş açısının ya da kerteriz açısının ya da her ikisinin birden otomatik olarak belirlendiği radyo ölçüm sistemi.
otomatik zil durdurma (Alm. , Fra. arrêt automatique d'appel, İng. automatic ring trip) Telefondaki zil çaldırmanın, çağrılan abonenin ahizesini kaldırması ile otomatik olarak durdurulması.
otomatikleştirmek (Alm. automatisieren, Fra. automatiser, İng. automize) Bir kuruluşu, insan müdahalesini azaltmak amacıyla otomatik donatımla donatarak değiştirmek; özişlerleştirmek.
otosınama (Alm. , Fra. test automatique, İng. self-test) Modemlerde, çıkışın girişe bağlantılanarak test iletilerinin kapalı bir döngü üzerinde karşılaştırılmasına elveren sınama düzeni.
oturum (Alm. Sitzung, Fra. session, İng. session) Bilgi aktarımı ve sunuşu için iki uygulama ve sunuş süreci arasındaki mantıksal bağın kurulu olduğu süre.
oturum açmak (Alm. Log-in, Fra. procédure de connexion, İng. log-in) Kullanıcının kimlik denetimi ve doğrulaması aşamalarını da içerebilen bilgisayarla iletişim kurma süreci.
oturum kapamak (Alm. Log-out, Fra. procedure de détachement, İng. log-out) Bilgisayarla iletişim oturumunu sonlandırmak.
oturum katmanı (Alm. Sitzungsschicht, Fra. couche de session, İng. session layer) Açık Sistemler Arabağlaşımı modelinde taşıma katmanının üstünde yer alıp iki açık sistem arasındaki veri iletişimi oturumunu kurmak, yürütmek ve sona erdirmekle yükümlü protokol katmanı.
OVE (Olumsuz Ve) geçidi (Alm. Nicht-Und Schaltung, Fra. porte non-et, İng. NAND gate) Girişlerindeki mantık değişkenlerin tümünün değeri 'doğru' olduğunda çıktısının 'yanlış', diğer durumlarda çıktının hep 'doğru' olduğu geçit.
OYA (olumsuz ya) geçidi (Alm. Wedernoch-Schaltung, Fra. porte non-ou, İng. NOR gate) Girişlerindeki bütün mantık değişkenlerinin 'yanlış' olduğunda çıktının 'doğru', öteki girdi katışımları için çıktının 'yanlış' olduğu mantık öğesi.
oylum (Alm. Rauminhalt, Fra. volume, İng. volume) Bir nesnenin uzayda tuttuğu üç boyutlu yer; hacim.
oylum tümlevi (Alm. Volumenintegral, Fra. intégrale de volume, İng. volume integral) Bir oylum üzerinde hesaplanan tümlev. Bu tümlevin ayrımsal öğesi oylum öğesi ile sayıl ya da vektörel bir büyüklüğün çarpımı ile elde edilir.
oyun (Alm. Spiel, Fra. jeu, İng. game) n kişilik bir oyun, a) n tane oyuncu, b) k tane kat, c) her oyuncunun seçenek kümesi, d) oyun durumlarının tanımlandığı bir durum uzayı, e) her oyuncu için bir gözlem yordamı, f) her oyuncu için bilgi kümeleri, g) her oyuncu için bir gengüdüm ve h) her oyuncu için bir ceza işlevi içerir.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
öbek (Alm. -Batterie, -Bank, Fra. batterie de, groupe de, İng. bank of) Aynı türden olup birlikte eylemek üzere bağlantılanmış bulunan aygıtlar topluluğu; örneğin süzgeç öbeği.
öbek (Alm. Block, Fra. bloc, İng. block) 1) Teknik ya da mantıksal nedenlerle bir birim gibi düşünülen ve işlem gören bir tutanak dizgisi, sözcük dizgisi ya da damga dizgisi. Bir birim olarak işlem gören sözcükler, damgalar ya da sayamaklar kümesi. 2) Dizge öğelerinin gösterimi için kullanılan ve içine öğenin aktarım işlevi yazılan kutu biçiminde bir simge.
öbek aktarımı (Alm. Blockübertragung, Fra. transfert de bloc, İng. block transfer) Bir ya da birden çok veri öbeğinin bir tek eylemle yürütülen aktarım süreci.
öbek çizeneği (Alm. Blockdiagramm, Fra. schéma-bloc, İng. block diagram) Bir dizge ya da dizgenin bir parçasının işlevsel öbekler olarak adlandırılan simge, resim ya da kutuları kullanarak elde edilen ve işlevsel ilişkileri sergileyen çizeneği.
öbek içi değişinti (Alm. Varianz interhalb der Gruppen, Fra. variance intrabloc, İng. within-group variance) Değişinti çözümlemesinde, gözlemlerin öbek ortalamaları çevresindeki kareleri toplamının uygun bağımsızlık sayısına bölünmesiyle elde edilen değişinti.
öbek kopyalama, silme, taşıma… (Alm. , Fra. copier, effacer, déplacer par blocs, İng. block copy, delete, move …)
öbek köşegen matris (Alm. blockdiagonale Matrix, Fra. matrice diagonale en blocs, İng. block diagonal matrix) Köşegen öğeleri matrislerden oluşup geri kalan öğeleri sıfır olan matris; öbek köşegen dizey.
öbek nicemlemesi (Alm. Blockquantisierung, Fra. quantification en bloc, İng. block quantization) Rasgele değişkenlerin bir öbek halinde ele alınıp bir çıkış vektörüne nicemlenmesi.
öbek uzunluğu (Alm. Blocklänge, Fra. longeur de bloc, İng. block length) Bir öbekteki tutanak, sözcük ya da damga sayısı.
öbek-öbek işleme (Alm. Blockverarbeitung, Fra. traitement en bloc, İng. block-by-block processing) Bir imgenin öbeklere ayrıştırılarak ve her öbeğin diğerlerinden bağımsız biçimde işlenmesi.
öbekleme (Alm. Gruppierung, Fra. groupement, İng. grouping) Cebirsel deyimlerde, gerekirse ayraç kullanarak, terimleri düzenleme ve çarpanları elde etme.
öbekleme boyu (Alm. Blockungsfaktor, Fra. facteur de blockage, İng. blocking factor) Bir öbek ya da fiziksel tutanağı oluşturan mantıksal tutanak sayısı.
öbekler arası boşluk (Alm. Blockzwischenraum, Fra. intervalle interbloc, İng. interblock gap) Manyetik teypte iki fiziksel tutanak arasında yer alan belirli uzunlukta boşluk.
öbekler arası değişinti (Alm. Varianz zwischen den Gruppen, Fra. variance interbloc, İng. between-group variance) Değişinti çözümlemesinde öbek ortalamalarının genel ortalama çevresindeki kareleri toplamının uygun bağımsızlık sayısına bölünmesiyle elde edilen değişinti.
ödeme tonu (Alm. , Fra. tonalité de paiement, İng. pay tone) Ödemeli (ankesörlü) bir telefonda ödeme yapılması gerektiğini belirten ton.
ödemeli çağrı (Alm. , Fra. appel à taxation en demande, İng. collect call) Çağrı ücretinin aranan abone tarafından ödendiği çağrı.
ödünç sayamağı (Alm. negativer arithmetischer Übertrag, Fra. retenue négatif, İng. borrow digit) İki sayamağın aritmetik farkının eksi olması sonucu işlemin başka bir yerinden taşınan sayamak.
ödünleşim (Alm. Kompromiss, Fra. compromis, İng. trade-off) 1) Aynı zamanda sağlanması mümkün olmayan faktörlerin dengelenmesi, 2) Bir şeyi kazanmak için başka bir şeyden ödün vermek.
öğe (Alm. Datenwort, Fra. article, İng. item) Bir veri kümesinin bireyi; örneğin bir kütük bölüt öğelerinden, bölütler sözcük öğelerinden vs oluşabilir.
öğe boyu (Alm. , Fra. granularité, İng. granularity) Bilgi işlemede ele alınan veri nesnelerinin boyu; örneğin dosya, tutanak, alan, sözcük, bayt gibi.
öğe davranışı (Alm. wirkungsmässiges Verhalten eines Gliedes, Fra. mode d'action d'un élément, İng. type of action of an element) Denetim dizgesindeki bir öğede giriş değişkeninin çıkış değişkenini etkileme biçimi.
öğecik (Alm. Atom, Fra. atome, İng. atom) Bir öğenin kimyasal bağlanımlara giren en temel parçacığı.
öğelik imi (Alm. Adhäsionszeichen, Fra. signe d'appartenance, İng. membership sign) Bir öğenin bir kümeye ait olduğunu belirlemeye yarayan im.
öğrenme (Alm. Lernen, Fra. apprentissage, İng. learning; e.g., learning algorithm, learning structure) Süzgeç, sınıflandırıcı gibi uyarlanır bir dizgede eldeki verilerle çalışırken yapılan hatalar, verilen yanlış kararlardan yararlanarak bir algoritmanın iyileştirilmesi; örn. öğrenme algoritması, öğrenmeli yapı.
ölçek boyu (Alm. Skalenlänge, Fra. longueur d'echelle, İng. scale length) Belirlenen bir ölçek için, ilk ve son ölçek işaretleri arasında kalan ve en kısa ölçek işaretlerinin tamamının merkezlerinden geçen hattın uzunluğu.
ölçek böley değeri (Alm. Teilungswert, Fra. valeur d'une division echelon, İng. scale interval) Ardıl iki ölçek işaretine karşılık gelen ölçek değerleri arasındaki fark.
ölçek böleyi (Alm. Skalenteilung, Fra. division d'une échelle, İng. scale division) İki ardışık ölçekleme imi arasındaki uzaklık.
ölçek erimi (Alm. Skalenbereich, Fra. étendue d'échelle, İng. scale range) Belirli bir ölçek için, iki uç ölçek işareti arasında kalan ölçek değerlerinin bulunduğu erim.
ölçek imi (Alm. Teilstrichm, Fra. repère, İng. scale mark) Gösterge elemanı üzerinde bulunan ve ölçülen büyüklüğün bir veya birden fazla tanımlı değerlerine karşılık gelen çizgi veya daha başka bir işaret.
ölçek imleme (Alm. Markierung, Fra. graduation, İng. marking) Belirli bir kurala göre ölçek üzerine im koyma; ölçek işaretleme.
ölçek numaralandırması (Alm. Skalenbezifferung, Fra. chiffraison d'une échelle, İng. scale numbering) Ya ölçek işaretleri ile belirlenen ve ölçülen büyüklüğün değerlerine karşılık gelen, ya da sadece ölçek işaretlerinin sayısal dizilimini gösteren bir ölçek üzerinde işaretlenmiş rakamlar grubu.
ölçek uzunluğu (Alm. Skalenlänge, Fra. longuer d'une échelle, İng. scale length) İlk ve son ölçek iminden geçen çizginin uzunluğu. 2) İlgili rakamlarıyla beraber gösterge elemanının bir parçasını oluşturan ölçek çizgilerinin sıralı kümesi.
ölçekdeş (Alm. Kommensurabel, Fra. commensurable, İng. commensurable) Ortak bir ölçekle ölçülebilen.
ölçekleme (Alm. Maßstabänderung, Fra. réduction, İng. scaling) Ölçülen değerleri belirli bir erimin içine sığdırmak üzere bir niceliğin gösterimini ve birimini değiştirmek.
ölçekleme katsayısı (Alm. Präzisionsfaktor, Fra. facteur d'échelle, İng. scaling factor) Bir sorunun çözümünde elde edilecek sonucun, makinaca deyimlenebilecek sınırlar içinde elde edilmesi için çarpıldığı katsayı.
ölçen tırnak aralığı (Alm. Meßfunkenstrecke, Fra. éclateur de mesure, İng. measuring spark gap) Genellikle iki yuvar arasında yeralan ve elektrotlar arasındaki atlama uzaklığının bir işlevi olarak doruk gerilimi ölçmeye yarayan tırnak aralığı.
ölçev (Alm. Metrik, Fra. métrique, İng. metric) X kümesi üzerinde d(x,y)=0 ==> x=y ve d(x,y) = d(y,x) koşullarını sağlayan d XxX --> R+ uzaklık ölçüsü.
ölçevli uzay (Alm. metrischer Raum, Fra. éspace métrique, İng. metric space) Üzerinde bir ölçev tanımlanan uzay.
ölçke (Alm. , Fra. modulo, İng. modulo) Sonucu, belirli bir sayıyla bölümün kalanı olan matematiksel işlem.
ölçkeli sayaç (Alm. , Fra. compteur modulo, İng. modulo counter) Ölçke diye adlandırılan sayıya vardığında sıfıra dönen sayaç.
ölçme aygıtının başlangıç hatası (Alm. Referenzwertabweichung, Fra. erreur au point de contrôle d'un instrument de mesure, İng. datum error of a measuring instrument) Ölçme aygıtının aygıtı kontrol etmek için seçilmiş belirli bir ölçek değerindeki veya ölçülen büyüklüğün belirli bir değerinde verdiği hata.
ölçme aygıtının doğruluğu (Alm. Genauigkeit eines Meßgerätes, Fra. exactitude d'un instrument de mesure, İng. accuracy of a measuring instrument) Ölçme aygıtının ölçülen büyüklüğün gerçek değerine yakın gösterge değerleri verme yeteneği.
ölçme aygıtının gösterge değeri (Alm. Meßwert, Fra. indication d'un instrument de mesure, İng. indication of a measuring instrument) Ölçme aygıtından elde edilen, ölçülen büyüklüğe ait değer.
ölçme aygıtının gösterge değerinin hatası (Alm. Meßabweichung eines Meßwertes eines Meßgerätes, Fra. erreur d'indication of a measuring instrument, İng. error of indication of a measuring instrument) Ölçme aygıtının gösterge değerinden, ölçülen büyüklüğün uzlaşılmış gerçek değerinin çıkarılmasıyla elde edilen değer.
ölçme aygıtının hata sınırları (Alm. Grenzwerte für Meßabweichungen, Fra. erreurs maximales tolerées d'un instrument de mesure, İng. limits of error of a measuring instrument) Belirli bir ölçme aygıtı için şartnameler, yönergeler veya benzerleriyle müsaade edilen uç hata değerleri.
ölçme aygıtının izleme hatası (Alm. Nachlaufabweichung, Fra. erreur de poursuite d'un instrument de mesure, İng. tracking error of a measuring instrument) Ölçme aygıtının değişen uyarıma geç tepki vermesinden kaynaklanan hata.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
ölçme aygıtının konvansiyonel indirgeme hatası (Alm. bezogene Meßabweichung, Fra. erreur reduite conventionnelle d'un instrument de mesure, İng. fiducial error of a measuring instrument) Ölçme aygıtı hatasının aygıt için belirtilen bir değere oranı.
ölçme aygıtının mastarlanması (Alm. Skalieren eines Meßgerätes, Fra. calibrage d'un appareil de mesure, İng. gauging of a measuring instrument) Ölçülen büyüklüğün karşılık gelen değerleriyle bağlantılı olarak, ölçme aygıtının ölçek işareti (sadece kesin temel işaretlerin oldugu durumlarda) veya mastar işaretlerinin konumlarının sabitlenmesi işlemi.
ölçme aygıtının sıfır hatası (Alm. Nullpunktabweichung, Fra. erreur à zéro d'un instrument de mesure, İng. zero error of a measuring instrument) Ölçülen büyüklüğün sıfır değerine karşılık gelen başlangıç hatası.
ölçme aygıtının sıfırı (Alm. Nullpunkt eines Meßgerätes, Fra. zéro d'un appareil de mesure, İng. zero of a measuring instrument) Aygıtı çalıştırmak için gerekli herhangi bir destek güç kaynağı aktif durumdayken, ölçülen büyüklüğün sıfır değerinde kullanıldığı zaman elde edilen ölçme aygıtının doğrudan gösterge değeri.
ölçme aygıtının yanlılık hatası (Alm. Systematische Mebabweichung, Fra. erreur de justesse d'un instrument de mesure, İng. bias error of a measuring instrument) Ölçme aygıtı hatasının sistematik bileşeni.
ölçme aygıtının yanlılık hatasızlığı (Alm. Richtigkeit eines Meßgerätes, Fra. justesse d'un instrument de mesure, İng. freedom from bias error of a measuring instrument) Ölçme aygıtının yanlılık hatası içermeyen gösterge değerleri verme yeteneği.
ölçme aygıtının yapısal hatası (Alm. Eigenabweichung, Fra. erreur intrinseque d'un instrument de mesure, İng. intrinsic error of a measuring instrument) Referans koşullarda kullanılan ölçme aygıtının verdiği hata.
ölçme aygıtının yinelenebilir güvenirliği (Alm. Wiederholbarkeit eines Meßgerätes, Fra. fidelité d'un instrument de mesure, İng. repeatability of a measuring instrument fidelity) Ölçme aygıtının belirli kullanma koşulları altında, aynı uyarımın tekrarlı uygulamaları için oldukça yakın tepkiler verme yeteneği.
ölçme borusu (Alm. Meßrohr, Fra. tube de mesure, İng. gauge tube) Düzey ölçümünde kullanılan ve borudaki sıvının kaptaki sıvının düzeyini izlediği basıölçer.
ölçme çubuğu (Alm. Meßstab, Fra. tige de mesure, İng. gauge stick) Düzey ölçümü için kullanılan ölçekli çubuk.
ölçme dizgesi (Alm. Meßsystem, Fra. système de mesurage, İng. measuring system) Belirli bir amaca yönelik ölçümleri yapmak üzere bir araya getirilmiş bağımsız ölçme öğeleri topluluğu.
ölçme dönüştürücüsü (Alm. Meßumforme, Fra. transducteur de mesurage, İng. measuring transducer) 1) Belirli bir kurala göre belirli bir doğrulukta ölçülen niceliği elektriksel niceliğe dönüştüren aygıt. 2) Girdi büyüklüğü ile belirli bir ilişkiye sahip çıktı büyüklüğünü veren ölçme elemanı.
ölçme erimi (Alm. Meßbereich, Fra. intervalle de mesure, İng. measuring range) Ölçümlerin belirtilen bir doğrulukta yapılabildiği değer aralığı.
ölçme hatası (Alm. Meßfehler, Fra. erreur de mesure, İng. measuring error) Ölçülen imin görünen değeri ile gerçek değeri arasındaki fark.
ölçme köprüsü (Alm. Meßbrücke, Fra. pont de mesure, İng. measuring bridge) Her biri devre öğeleri içeren en az dört koldan oluşan ve bir kare biçiminde bağlanıp bir köşegenine kaynağın öteki köşegenine ölçme aletinin ya da sıfır sezicisinin bağlantılandığı ölçme düzeni.
ölçme öğesi (Alm. Meßelement, Fra. élément de mesure, İng. measuring element) Ölçme aletinin ölçülecek niceliği mekanik bir devinime dönüştüren kısmı.
ölçme rölesi (Alm. Meßrelais, Fra. relais de mesure, İng. measuring relay) Karakteristik büyüklüğü belirli duyarlıkta çalışma değerine eriştiği zaman çalışması amaçlanan röle.
ölçme zinciri (Alm. Meßkette, Fra. chaîne de mesure, İng. measuring chain) Girdi ile çıktı arasındaki ölçüm sinyalinin izlediği hattı oluşturan, ölçme aygıtına veya ölçme sistemine ait elemanlar dizisi.
ölçmede yeniden üretilebilirlik (Alm. Reproduzierbarkeit der Meßungen, Fra. reproducibilité des mesurages, İng. reproducibility of measurements) Değişik yöntemlerle, değişik ölçme aletleriyle, değişik gözlemcilerle, değişik laboratuvarlarda, değişik koşullarda ve uzun zaman aralıklarıyla bir niceliğin aynı değeri üzerinde yapılan ölçümlerin yakınlığı.
ölçü (Alm. Stichmass, Fra. jauge, İng. gauge) Basınç, sıcaklık, akışkan düzeyi gibi nicelikler ölçen özel aygıt.
ölçülebilir büyüklük (Alm. Meßbare Grösse, Fra. grandeur mesurable, İng. measurable quantity ) Bir olayın, bir cismin veya bir maddenin nitel olarak ayırt edilebilmesi ve nicel olarak belirlenebilmesi özelliği.
ölçülen büyüklüğün dönüşüm değeri (Alm. transformierter Wert einer Meßgröbe, Fra. valeur transformée d'une grandeur mesurée, İng. transformed value of a measurand) Ölçülen büyüklüğü gösteren ve onunla işlevsel olarak bağlantılı olan büyüklüğün değeri.
ölçülen büyüklük (Alm. Meßgröbe, Fra. mesurande, İng. measurand) Ölçüme tabi olan büyüklük.
ölçülen değişken (Alm. gemessene Größe, Fra. variable mesurée, İng. measured variable) Ölçülen fiziksel nicelik, özelik ya da durum.
ölçülen sinyal (Alm. gemessenes Signal, Fra. signal mesuré, İng. measured signal) Bir ölçme aygıtının girişine uygulanan elektriksel, mekanik, havalı ya da başka türden bir sinyal; ölçülen işaret.
ölçüm (Alm. Meßung, Fra. mesurage, İng. measurement) Bir büyüklüğün değerinin bulunmasına yönelik işlemler dizisi.
ölçüm aralığı (Alm. Anzeigespanne, Fra. intervalle de mesure, İng. span) Ölçme aygıtının anma eriminin iki sınırı arasındaki farkın mutlak değeri.
ölçüm belirsizliği (Alm. Meßunsicherheit, Fra. incertitude de mesure, İng. uncertainty of measurement) Ölçülen büyüklüğün gerçek değerinin içinde bulunduğu değerler aralığınının tahmini değeri.
ölçüm bilgisi (Alm. Meßtechnik, Fra. métrologie, İng. metrology) Ölçümleme ve ölçüm yöntemleri üzerinde teknik bilgiler.
ölçüm birimi (Alm. Einheit, Fra. unité de mesure, İng. unit of measurement) Aynı boyuta sahip büyüklükleri nicel olarak ifade eden ve bir uzlaşımla kabul edilmiş olan özel büyüklük.
ölçüm birimin ast-katları (Alm. Teil einer Einheit, Fra. sous-multiple d'une unité de mesure, İng. sub-multiple of a unit of measurement) Belirli bir birimden, oran kuralına dayanılarak oluşturulan daha küçük ölçüm birimi.
ölçüm birimin simgesi (Alm. Einheitenzeichen, Fra. symbole d'une unité de mesure, İng. symbol of a unit of measurement) Bir ölçüm birimine verilen uzlaşımsal simge.
ölçüm birimin üst-katları (Alm. Vielfaches einer Einheit, Fra. multiple d'une unité de mesure, İng. multiple of a unit of measurement) Belirli bir birimden, oran uzlaşımına dayanılarak oluşturulan daha büyük ölçüm birimi.
ölçüm birimler sistemi (Alm. Einheitensystem, Fra. système d'unités de mesure, İng. system of units of measurement) Belirli bir büyüklükler sistemi için tanımlanmış birimler grubu.
ölçüm ilkesi (Alm. Meßprinzip, Fra. principe de mesure, İng. principle of measurement ) Ölçüm yönteminin bilimsel temeli.
ölçüm sinyali (Alm. Meßsignal, Fra. signal de mesure, İng. measurement signal) Ölçme sinyali.
ölçüm sonucu (Alm. Meßergebnis, Fra. résultat d'un mesurage, İng. result of a measurement) Ölçülen büyüklüğün ölçüm sonucunda elde edilen değeri.
ölçüm standardı (Alm. Normal, Fra. étalon, İng. measurement standard) Bir büyüklüğün bir veya daha fazla bilinen değerini veya bir birimi karşılaştırma yolu ile diğer ölçme aygıtlarına aktarmak amacıyla, tanımlayan, gerçekleştiren, koruyan veya yeniden üreten maddi ölçüt, ölçme aygıtı veya ölçme sistemi.
ölçüm standardının korunması (Alm. Bewahren eines Normals, Fra. conservation d'un étalon, İng. conservation of a measurement standard) Ölçüm standardının metrolojik özelliklerini uygun sınırlar içinde korumak için gerekli işlemlerin tümü.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
ölçüm süreci (Alm. Meßsystem, Fra. processus de mesure, İng. measurement process) Belirli bir ölçüm faaliyetiyle ilgili bilgi, aygıt ve işlemler bütünü.
ölçüm yordamı (Alm. Meßregel Meßanweisung, Fra. mode opératoire de mesure, İng. measurement procedure) Ayrıntılı bir şekilde ifade edilen ve belirli bir yönteme göre gerçekleştirilen ölçüm etkinlikleriyle ilgili kuramsal ve uygulamalı işlemler dizisi.
ölçüm yöntemi (Alm. Meßverfahren, Fra. méthode de mesure, İng. method of measurement) Genel hatlarıyla ifade edilen ve belirli bir ilkeye göre gerçekleştirilen ölçüm faaliyetleriyle ilgili kuramsal ve uygulamalı işlemler dizisi.
ölçümbilim (Alm. Metrologie, Fra. métrologie, İng. metrology) Ölçüm ile ilgili bilgi alanı.
ölçümlerin yinelenebilirliği (Alm. Wiederholbarkeit, Fra. répétabilité des mesurages, İng. repeatability of measurements) Aynı alet düzeni ile farklı zamanlarda yapılan ölçümlerde aynı büyüklüğe ait ardıl ölçüm sonuçları arasındaki uyuşma yakınlığı..
ölçümün doğruluğu (Alm. Meßgenauigkeit, Fra. exactitude de mesure, İng. accuracy of measurement) Ölçülen büyüklüğün uzlaşımsal gerçek değeri ile ölçüm sonucu arasındaki uyuşma yakınlığı.
ölçüt (Alm. Kriterium, Fra. critère, İng. criterion) Gerekli ve yeterli koşul.
ölü kuşak (Alm. Totzone, Fra. zone d'insensibilité, zone morte, İng. dead zone, dead band) 1) Çıkış değişkeninde anlamlı bir değişmeye yolaçmayan giriş değişkeni değerlerinin sonlu aralığı. 2) Ölçme aygıtının tepkisinde bir değişim yaratmadan uyarımın değiştirebildiği erim.
ölü oda (Alm. Totraum, Fra. chambre morte, İng. dead room) Ses soğurumu çok büyük olan kapalı yer.
ölü süre (Alm. Totzeit, Fra. temps mort, İng. dead time) 1) Bir sisteme beslenen girdideki bir değişmenin başladığı an ile çıktıdaki değişmenin başladığı an arasındaki zaman farkı. 2) Bir algılayıcının bir tek saymadan sonra, yeniden sayabilmesi için gerekli koşulların oluşumuna dek geçen süre.
ömür sınaması (Alm. Lebensdauerprüfung, Fra. essai de vieillissement, essai de durée de vie, İng. life test) Belirli koşullar altında bir bileşen ya da aygıtın olasıl ömrünü belirlemek üzere yürütülen sınama.
öncelik (Alm. Priorität, Fra. priorité, İng. priority) 1) Bir bilgisayarda verilen görevlerin işleme konma sırasını belirlemede işletim dizgesince göz önünde tutulmak üzere tanımlanan belirteç. 2) Dizgeyi oluşturan donanım birimlerinden gelen uyarıları tutarlı biçimde işleyebilmek üzere tanımlanan sıradüzen.
öncelik göstergesi (Alm. , Fra. indicateur de priorité, İng. priority indicator) İletilerin "çok ivedi, ivedi, rutin, beklemeli" gibi önceliklerini gösteren iletinin başlığındaki alan.
öncelikli işleme (Alm. Verarbeitung im Vordergrund, Fra. traitement prioritaire, İng. foreground processing) Belirli programların bilgisayar tarafından öncelikli olarak işlenmesi.
önceliksiz işlemler (Alm. Verarbeitung im Hintergrund, Fra. traitement des programmes nonprioritaires, İng. background processing) Yüksek öncelikli programlar bilgisayarın olanaklarını kullanmadığı zaman yürütülen programlar.
öncül (Alm. Prämisse, Fra. prémisse, İng. premise) Bir çıkarımın öncüller kümesini oluşturan önermelerden herbiri.
önel (Alm. Frist, İng. deadline) Bir görevin bitirilmesi gereken kesin tarih ya da süre.
önemli sayamak (Alm. signifikante Ziffer, Fra. chiffre significatif, İng. significant digit) Bir sayıda, belli bir doğruluğu ya da belli bir duyarlığı korumak için saklanması gereken basamak; anlamlı basamak.
önemli sayamak (Alm. , Fra. chiffre significant, İng. significant digit) Bir sayının doğruluk ya da kesinliğine katkıda bulunan sayamak (sayı basamağı)
önemli sayamak yitimi (Alm. Verlust der signifikante Ziffer, Fra. perte du chiffre significatif, İng. significance loss) Bilgisayarda bir sayının doğruluğunu ya da duyarlığını bozacak biçimde, anlamlı bir basamağının bir işlem sırasında yitirilmesi; anlamlı basamak yitirilmesi.
öneri çağrısı (Alm. , Fra. , İng. request for proposal, RFP) İlgili satıcılara, ürünlerini fiyatlandırma ve konuşlandırma olanağı tanımak üzere bir örgütün isteklerini ifade eden belge.
önerme (Alm. Behauptung, Fra. proposition, İng. proposition) 1) Kanıtları ile bir sav ya da çözümü ile birlikte bir sorun, 2) Ya doğru ya da yanlış olan bir sav öne süren bildirim.
öngörme-düzeltme yöntemi (Alm. Prädiktorkorrekturmethode, Fra. méthode de prédicteur-correcteur, İng. predictor-corrector method) Türevsel denklemlerin sayısal çözümlerinde kullanılan, bir sonraki noktadaki işlev değerinin kestirilmesi ve bir düzeltme teriminin eklenmesi aşamalarından oluşan bir yöntem.
öngörü (Alm. Voraussage, Vorhersage, Fra. prédiction, İng. prediction, forecasting) Bir sinyal ya da sürecin geçmişteki gözlemlerine dayanarak gelecekteki değerlerini kestirmek.
öngörücü ayrışım (Alm. , Fra. décomposition prédictive, İng. predictive decomposition) Ayrışımın gerekirci (deterministic) ve gerekirci olmayan öğelere göre yapılması.
öngörücü kodlama (Alm. , Fra. codage prédictif, İng. predictive model) Bir sinyal ya da imge için verideki örnekleri kullanarak ilerideki örnekleri kestirmeye dayalı kodlama yöntemi.
önişlemci (Alm. Vorprozessor, Fra. préprocesseur, İng. preprocessor) Öncül işlem ya da düzenlemeleri yapan bilgisayar programı.
önkonumlanmış (Alm. voreingestellt, Fra. préreglé, İng. preset; preset counter) Bir sayısal dizgede belirli sayaçların, anahtar konumlarının önceden belirli değerlere ayarlanmış olması, örn. önkonumlanmış sayaç, önyüklenmiş.
önplan (Alm. Vordergrund, Fra. principal, premier plan, İng. foreground; e.g., foreground job) Çokluprogramlamada, yüksek öncelikli programların yürütüldüğü ortam. örn. önplan işi.
önsel dağılım (Alm. , Fra. fonction de distribution à priori, İng. a priori distribution) Bir parametre / durum kestirim probleminde parametrelerin / durumların herhangi bir ölçüm ya da gözlem yapılmadan önce atanmış olasılık yoğunluk işlevi.
önsel olasılık (Alm. a priori Wahrscheinlichkeit, Fra. probabilité à priori, İng. prior probability) Denemeler yapılmadan önceki olasılık.
öntakı (Alm. Präfix, Fra. préfix, İng. prefix; e.g., prefix notation, country prefix) Bir damganın önüne gelen ek, örn. öntakı simgelemi, telefonda ülke öntakısı.
öntakı simgelemi (Alm. Präfixschreibweise, Fra. notation prefixée, notation polonaise, İng. prefix notation, Polish notation) Her işlecin işlenenlerin önünde yer aldığı ve yürütülecek işlemi gösterdiği matematiksel deyimler kurma yöntemi.
önvurgulama (Alm. Vorbetonung, Preemphasis, Fra. préaccentuation, İng. pre-emphasis) Bir sinyaldeki bazı sıklıkların genliklerini ötekilere göre büyütmek ya da küçültmeyi amaçlayan işlem.
önyükleme (Alm. Laden, Fra. charger, İng. boot) Kendi eylemiyle kendisini belirli bir duruma getiren teknik ya da aygıt.
önyükleme sektörü (Alm. , Fra. secteur d'amorçage, İng. boot sector) Kişisel bilgisayar başlatıldığında disk ya da disketten ilk okunan ve bilgisayar işletim sistemini bulup yüklemesini söyleyen kesim.
önyükleme virüsü (Alm. , Fra. contaminant de secteur d'amorçage, İng. boot-sector infector) Önyükleme sürecinde okunan işletim sistemini değiştiren bilgisayar virüsü.
önyükleme yordamı (Alm. Routine für Ladeprogramm, Fra. routine pour programme de chargement, İng. bootstrap routine) Önyükleme programının yüklenmesini sağlayan kısa bilgisayar programı.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
önyükleyici (Alm. Ladeprogramm, Lader, Fra. amorce, programme de chargement, İng. bootstrap) Tüm bilgisayar programı belleğe yerleşene değin başka komutların yüklenmesine yol açan komut kümesi.
önyükselteç (Alm. Vorverstärker, Fra. préamplificateur, İng. preamplifier) Sinyal işlemlerinden önce gelen sinyali kuvvetlendiren yükselteç.
önyüz (Alm. Schirmtrager, Fra. fond, İng. face plate) Bir katot ışınlı tüpün mahfazasının görüntü izlenen geniş ve saydam ucu.
örgü (Alm. Umflechtung, Fra. tresse, İng. braid) Kıvrılmış metal ya da metal-olmayan malzemeden oluşturulmuş örtü.
örgülü iletken (Alm. verseilter Leiter, Fra. âme cablée, İng. stranded conductor) Halat biçimli iletken; hepsi ya da bazıları genel olarak sarmal biçimli olan belli sayıdaki tellerden oluşan iletken.
örgütleşim (Alm. Organisation, Fra. organisation, İng. organization; e.g., organization of data set, software organization, memory organization,organization of industrial management) 1) Organik bir yapı oluşmasına yol açma, 2) İşlevsel bir bütün ya da tutarlı bir birliktelik haline getirme, örn. veri kümesinin örgütleşimi, yazılım örgütleşimi, endüstriyel yönetimin örgütleşimi.
örnek noktası (Alm. , Fra. point representatif d'echantillon, İng. sample point) Örnek uzayında çıktıları rasgele değişkenler olan bir deneyin her bir gerçekleştirimi.
örnekle-tut eylemi (Alm. Abtaste-Halte-Verhalten, Fra. action par échantillonage et maintien, İng. sample-and-hold action) İki örnekleme anı arasındaki çıktının, katsayıları daha önceki örnek değerleri kullanılarak hesaplanan çokterimlilerden oluşan davranış türü.
örneklem (Alm. Stichprobe, Fra. échantillon, İng. sample) Bir evrenin belli bir özelliğini incelemek için o evrenden seçilen birimler topluluğu. Örnekleme yöntemiyle yürütülecek herhangi bir çözümleme çalışmasında kullanılmak üzere seçilen örnek öğeler kümesi; örneklem.
örneklem büyüklüğü (Alm. Stichprobenumfang, Fra. volume d'échantillons, İng. sample size) Örneklemin içerdiği örneklem birimlerinin sayısı.
örneklem tasarımı (Alm. Stichprobenplan, Fra. concéption exemple, İng. sample design) Verilen bir örnekleme çerçevesinde örneklem seçimi için geçerli kurallar kümesi.
örneklem uzayı (Alm. Stichprobenraum, İng. sample space; sample point) Aynı deneme ya da gözleme ilişkin tüm olası sonuçların oluşturduğu küme; örneğin örneklem noktası.
örnekleme (Alm. Stichprobenentnahme, Fra. échantillonage, İng. sampling) 1) Bir değişkenin değerlerini belirli zaman aralıklarında saptama. 2) Herhangi bir kümenin tüm öğelerinin incelenmek istenen birtakım özelliklerini gösterecek biçimde seçilmiş örnekler saptayarak yürütülen herhangi bir dizge çözümleme ya da istatiksel değerlendirme yaklaşımı. 3) Örnek alma düzeni.
örnekleme dağılımı (Alm. Stichprobenverteilung, İng. sampling distribution) Bir istatistiğin ya da bir istatistikler kümesinin belli bir örnekleme yöntemine göre seçilmiş tüm olası örneklemlerdeki dağılımı.
örnekleme eylemi (Alm. Abtastverhalten, Fra. action par échantillonage, İng. sampling action) Giriş değişkeninin örneklerinden oluşan bir çıkış değişkeni üreten davranış türü.
örnekleme planı (Alm. Stichprobenanweisung, Fra. plan d'échantillonage, İng. sampling plan) İncelenecek örneklerin sayısı ile kabul ve red ölçütlerinin belirtimi.
örnekleme sıklığı (Alm. Verhältnis des Stichprobenumfangs zum Losumfang, Fra. fréquence d'échantillonage, İng. sampling frequency) Bir üretimde denetim için rasgele seçilen örneklerin sayısının denetim tezgahından geçen üretilen birimlerin sayısına oranı.
örneklemeli sınama (Alm. Stichprobenprüfung, Fra. essai sur prélèvement, İng. sampling test) Bir topluluktan belirli bir sayıda öğenin rasgele seçilerek sınanması.
örneklenmiş dizge (Alm. Abtastsystem, Fra. système échantilloné, İng. sampled-data system) Kimi öğelerinin ya da kimi altdizgelerinin örneklenmiş sinyallerle çalıştığı dizge.
örneklenmiş dönüştürücü (Alm. Abtastumformer, Fra. convertisseur à échantillonage, İng. sampled-data transducer) Giriş ve çıkış değişkenleri genlik boyutunda sürekli, zaman boyutunda ise ayrık olan dönüştürücü.
örneklenmiş sinyal (Alm. abgetastetes Signal, Fra. signal échantillonné, İng. sampled signal) Ayrık zamanda gözlemlenen ve gösterilen bir sinyal; örneklenmiş işaret.
örnekleyici (Alm. Abtaster, Fra. échantilloneur, İng. sampler) Sürekli bir sinyali örneklenmiş bir sinyale dönüştüren sinyal çevirgeci.
örselemeyen deneti (Alm. zerstörungsfreie Prüfung, Fra. contrôle non-destructif, İng. non-destructive inspection) Gereç ve bileşenlerin kullanılırlıklarını engellemeden ya da bozmadan nitelik, bütünlük, boyut gibi özelliklerini ölçme yöntemi.
örselemeyen sınama (Alm. zerstörungsfreie Prüfung, Fra. essai non-destructif, İng. nondestructive testing) Ölçülen ya da sınanan öğe, aygıt ya da dizgeyi örselemeyen ölçme ya da sınama yöntemi.
örseleyici (Alm. destruktiv, Fra. destructif, İng. destructive; e.g., destructive readout) Örn. örseleyici okuma.
örten gönderim (Alm. Abbildung auf, İng. onto mapping) f(A)=B eşitliğini gerçekleyen f: A ---> B gönderimi.
örtük işlev (Alm. implizite Funktion, Fra. fonction implicite, İng. implicit function) y, x'in bir işlevi olarak f(x,y)=0 bağıntısıyla gösterildiğinde y, x'in örtük bir işlevidir.
örtüşme (Alm. Alias, Fra. crénelage, effet d'escalier, İng. aliasing) Sıklık örtüşmesi; bir sinyalin Nyquist hızının altında örneklenmesi sonucu izgesinin (spektrum) kendi ötelenmiş kopyalarıyla üstüste gelmesi. Örtüşme bozulması (aliasing distortion) tersinemez bilgi yitimine yolaçar.
örtüşme (Alm. Überlappungsbereiche, Fra. zones de recouvrement, İng. overlap) 1) Ortak bir şeyi olmak, 2) Üzerine uzanmak ya da bir kısmını kaplamak
örtüşme-önler (Alm. , Fra. décrénelage, İng. anti-aliasing) Bir işaretin örnekleme sonrası spektral örtüşme bozulmasına maruz kalmaması için alınan önlemlere ilişkin.
örtüşmeli (Alm. überlappt, Fra. superposé, chevauché, İng. overlapped; e.g., overlapped information processing, overlapped command cycle) Zaman ya da uzamda kısmen birbirlerinin üzerine binen, örn. örtüşmeli bilgi işleme, örtüşmeli komut çevrimleri.
örtüşmeli imleşim (Alm. Überlagerungsignalisation, Fra. signalisation à recouvrement, İng. overlap signalling) Bir anahtarlama merkezinden gelen adres imlerinin bir önceki bağlantının adres imlerinin tümünün alınmasından önce başlayabildiği imleşim yöntemi.
örüntü (Alm. Muster, Fra. forme, modèle, İng. pattern; e.g., pattern feature, pattern matching, pattern mask) Örn. örüntü özniteliği, örüntü eşleme, örüntü maskesi.
örüntü eşleme (Alm. , Fra. filtrage, İng. pattern matching) Algılama ve tanılama sorunlarında başvurulan, aslından farklılaşmalar gösteren ve gürültü içeren bir sinyal içinde belirli bir uzaklık ölçütüne göre bir örüntünün benzerliğinin ölçülerek aranması.
örüntü tanıma (Alm. Mustererkennung, Fra. reconnaissance des formes, İng. pattern recognition) Bir örüntüde yer alan anlamlı biçimlerin otomatik biçimde çözümlenerek tanınmasıyla ilgili araç, gereç, yöntem ve teknikleri geliştirmeyi amaçlayan alan.
örüntülü örnekleme (Alm. Abtastung mehrfacher Ordnung, Fra. échantillonage d'ordre multiple, İng. multiple-order sampling) Belirli bir örnekleme örüntüsünün yinelenerek izlendiği örnekleme.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
ötedil (Alm. Metasprache, Fra. métalangage, İng. metalanguage) Bir ya da daha çok dili belirtmede kullanılan dil.
öykünücü (Alm. Emulator, Fra. émulateur, İng. emulator; e.g., emulator software) Örn.öykünücü yazılımı.
öykünüm (Alm. Emulation, Fra. émulation, İng. emulation) Belli bir bilgisayar için yazılmış programlarla başka bir bilgisayarı kullanma olanağı sağlayan teknik. Bir bilgisayar dizgesinin, başka bir bilgisayar dizgesine öykünerek onun için hazırlanmış veri ve programlarla değişik sürede de olsa özdeş sonuçlar vermesini sağlayan teknik.
öykünüm programı (Alm. Emulationsprogram, Fra. programme d'émulation, İng. emulation program)
özbağlanım (Alm. Autoregression, Fra. autorégression, İng. autoregression) Bir gözlemler dizisinde, her gözlem ile daha önceki bir ya da birden çok gözlem arasındaki bağlanım.
özbağlanımlı (Alm. autoregressive, Fra. autorégressif, İng. autoregressive (AR)) Bir sistemin çıktısının geçmiş çktılarının ağırlıklandırılmış ortalaması ile o andaki girdinin toplamına eşit olduğu sürece, sinyale, modele ilişkin.
özbağlanımlı yürüyen ortalama (Alm. , Fra. , İng. autoregressive moving average (ARMA) Hem özbağlanımlı, hem de yürüyen ortalamalı terimleri içeren bir sinyale, sürece, modele ilişkin.
özbağlanımsal süreç (Alm. autoregressiver Prozess, Fra. processus autorégressif, İng. autoregressive process) Rasgele dış etkilerin yarattığı içsel güçlerce salınım yaptırılan bir dizgeyi tanımlayan süreç.
özbelgelemeli (Alm. , Fra. auto-documentant, İng. self-documenting) Bir kaynak kodunun anlaşılmasına ve bakımına elverecek şekilde açıklama ve yorumlar içermesi özelliği.
özdeğer (Alm. Eigenwert, Fra. valeur propre, İng. eigenvalue) Bir A matrisi ve x vektörü ele alındığında Ax=ax denklemini sağlayan a değerleri özdeğerler, x vektörleri ise özvektörlerdir.
özdeğer denklemi (Alm. Eigenwertgleichung, Fra. équation de valeur propre, İng. eigenvalue equation) Tektürel sınır koşullarını sağlayan ve bir parametrenin ancak belirli ayrık değerlerinde sıfırdan başka çözümleri varolan doğrusal türevsel denklem.
özdek (Alm. Stoff, Matterie, Fra. matière, İng. matter) Uzayda yer tutan, bir kütlesi olan her türlü varlık.
özdeş (Alm. identisch, Fra. identique, İng. identical ) Biçimleri, değerleri ya da işlevleri eş olan.
özdeş baskı (Alm. , Fra. reproduction, İng. reproduction) Bir yazı ya da resmin eşini yaparak çoğaltma.
özdeşlik (Alm. Identität, Fra. identité, İng. identity) Değişkenlerin bütün değerleri için sağlanan eşitlik.
özdeşlik benzetimi (Alm. Identitätssimulation, Fra. simulation par identité, İng. identity simulation) Dizgenin kendisini kullanarak davranışının irdelenmesi.
özdeşlik imi (Alm. , Fra. signe d'identité, İng. identity signal) İki ifadenin eşit olmayıp özdeş olduklarını belirtmek için kullanılan = imi.
özdeşlik işleci (Alm. Einheitsoperator, Fra. opérateur d'identité, İng. identity operator) Bir S kümesini kendine gönderen ve her bir x e S öğesi için Ix=x koşulunu sağlayan gönderme işlevi.
özdevin (Alm. Automation, Fra. automatisation, İng. automation) Bir yordam, süreç ya da donanımı özişler (otomatik) kılmayı amaçlayan. otomasyon; özişlerlik.
özebir kodçözülen (Alm. , Fra. uniment décodable İng. uniquely decodable) Her bir kod sözcüğünün yalnızca tek bir kaynak sözcüğüne karşı düştüğü kodlama yöntemine ilişkin.
özeksel denetim (Alm. zentralisierte Kontrolle, zentralisierte Steueurung, Fra. commande centralisée, İng. centralized control) Denetim eylemlerinin bir özekten yürütüldüğü denetim türü.
özeksel moment (Alm. zentrales Moment, Fra. moment central, İng. central moment) Bir dağılımın ortalamaya göre momenti.
özeksel sınama düzeni (Alm. zentralisiertes Prüfungsystem, Fra. système centralisé de test, İng. centralized test system) Birbirinden uzak yerlerdeki çok sayıda donatım ya da dizgedeki duyargaçlardan veri alıp bir özekte bu bilgileri işleyen, kaydeden ya da sergileyen sınama düzeni.
özeksiz bilgisayar ağı (Alm. dezentralisiertes Rechnernetz, Fra. réseau décentralisé d'ordinateurs, İng. decentralized computer network) Bilgi işlem olanakları ve ağ denetleme görevleri birçok ağ düğümüne dağıtılmış olan bilgisayar ağı; dağıtılmış bilgisayar ağı.
özel çözüm (Alm. partikuläre Lösung, Fra. solution particulière, İng. particular solution) Bir türevsel denklemin genel çözümündeki bilinmeyen katsayılara değerler atayarak elde edilen çözüm.
özel etken oranı (Alm. Specifizität, Fra. specificité, İng. specificity) Etken çözümlemesinde özel etkenin toplam değişintideki payı; özgüllük.
özel görevli bilgisayar (Alm. überlassener Mietrechner, Fra. ordinateur dédié, İng. dedicated computer) Görevi, yalnızca bir ya da birden çok ilgili işi yapmakla sınırlandırılmış bilgisayar.
özel koda geçiş damgası (Alm. Dauerschaltzeichen, Fra. caractère de code spécial, İng. shift-out character, SO) Standart damga takımının grafik damgaları yerine, üzerinde uzlaşma sağlanmış başka bir damga takımına geçiş için kullanılan bir kod genişletme damgası.
özel santral (Alm. privates Fernsprechvermittlungstell, PBX, Fra. central téléphonique privé, PBX, İng. private branch exchange, PBX) Hastane, fabrika, büro gibi işyerlerine hizmet veren, işletmeni olan, özel santral; kurum santralı.
özel simge (Alm. Sonderzeichen, Fra. symbole spécial, İng. special character) Bir damga takımında, harf, sayı ve boşluk damgası dışında herhangi bir çizim damgası.
özel sözcük (Alm. , Fra. mot réservé, İng. reserved word) Kaynak dilinde özel bir işlevi olan, anlamı değiştirilemeyen ve bilgisayar programlarında kullanılması yasak olan sözcük.
özerk (Alm. , Fra. autonome, İng. stand-alone) Başka bir sisteme bağlanmadan işlevlerini yerine getirebilen bilgisayar yazılımı ya da donanımı.
özetçe (Alm. Abstrakt, Fra. résumé analytique, İng. abstract) Bilgi erişiminde, bir belgenin konusunu ya da soyunu belirtmek üzere, genellikle belgeleme konusunda uzmanlaşmış bir kişinin, standart olarak önerilen terimleri yeğ tutarak ürettiği, anafikri veren, kısa özet; öz.
özgüdüm (Alm. Zielpeilflug, Fra. radioalignment, İng. homing) Uçaklarda, en az bir radar istasyonunun gezgin olduğu ve radyo dalgaları aracılığıyla diğer istasyona doğru yönün sürekli biçimde bulunduğu yöntem.
özgül (Alm. spezifisch, Fra. spécifique, İng. specific) 1) Tanımlanabilir bir kategoriye girebilen, 2) Özel bir duruma, koşula, ilişkiye, etkiye vb. özgü, 3) Belirli bir amaç ya da kullanıma özellikle uyarlanmış.
özgül devre (Alm. , Fra. circuit réservé, İng. dedicated circuit) Sadece iki kullanıcının kullanımına atanmış, dolayısıyla anahtarlanmayan devre.
özgül kapı (Alm. , Fra. porte spécialisée, İng. dedicated port) Sadece belirli bir tip trafik için kullanılan iletişim kanalı erişim noktası.
özgül manyetik direnç (Alm. Reluktivität, Fra. reluctivité, İng. reluctivity) Manyetik geçirgenliğin tersi.
özgül salım (Alm. spezifische emission, Fra. pouvoir émissif specifique, İng. specific emission) Bir yüzeyin birim alanından birim zamanda salınan elektronların sayısı.
özgülemek (Alm. , Fra. allouer, attribuer, affecter, İng. allocation) Bir sistem ya da programın bileşenleri arasında özkaynakları yerleştirme, dağıtma, atama.
özgülenmiş ağ (Alm. , Fra. réseau dédiée, İng. dedicated network) Tek bir müşterinin hizmetine atanmış ağ.
özgülenmiş iskele ( e.g., porte dédiée, İng. dedicated port) Tek bir başka kapı ile iletişim kurmak üzere ayarlanmış kapı.
özgüllük (Alm. Specifizität, Fra. specificité, İng. specificity) Etken çözümlemesinde özel etkenin toplam değişintideki payı, özel etken oranı.
özilinti işlevi (Alm. Autokorrelationsfunktion, Fra. fonction d'autocorrelation, İng. autocorrelation function) Bir sinyalin zamanda ötelenmiş kendi kopyalarıyla elde edilen ilinti işlevi.
özirgiti (Alm. Selbsinduktion, Fra. induction électromagnétique, İng. electromagnetic induction) Endüklenmiş gerilimi oluşturan olgu.
özişlev (Alm. Eigenfunktion, Fra. fonction propre, İng. eigenfunction) Dinamik bir dizgenin girişine beslendiğinde çıkışında da, karmaşık bir kazanç dışında, aynı dalgabiçimiyle sonuçlanan işlev.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
özkaynak atama (Alm. Zuordnung von Ressourcen, Fra. affectation de ressources, İng. resource allocation) Bir işin tamamlanması için gerekli olanakların atanması.
özne (Alm. , Fra. sujet, İng. subject) İnsan, süreç ya da aygıt gibi sistemin durumunu değiştirebilen ya da nesneler arasında bilgi akışı sağlayabilen varlık.
öznitelik (Alm. Eigenschaft, Fra. attribut, propriété, İng. feature) Bir dizgenin, değişken kümesinin, vb. öğelerini niteleyen, ayırt edilmesini sağlayan özellikler.
öznitelik dönüştürme (Alm. , Fra. extraction des propriétés, İng. feature extraction) Öznitelik özütleme; Bir örüntü tanıma probleminde ölçme örüntüsünün ya da bir altkümesinin yeni ve daha özlü, yararlı olduğu düşünülen bir başka örüntüye dönüştürülmesi.
öznitelik uzayı (Alm. Eigenschaftsraum, Fra. éspace de propriétés, İng. feature space) Tüm olabilir öznitelik vektörlerinin topluluğu.
özörgütlemeli (Alm. selbst-organisierend, Fra. auto-organisateur, İng. self-organizing) İçsel yapısında yeni düzenlemeler yapabilen; örn. kendini örgütleyen bilgisayar ya da program.
öztümler kod (Alm. , Fra. code auto-complémenteur, İng. self-complementing code) Onlu tabandaki tümleri ikili tabandaki tümleri olan kod.
özuyarlamalı (Alm. selbst-anpassend, Fra. auto-adaptatif, İng. self-adapting) Bir dizgenin çevre koşullarındaki değişmelere göre işleyiş ya da davranış biçimini değiştirebilmesi.
özuyarlanan dizge (Alm. selbstanpassendes System, Fra. système auto-adaptatif, İng. self adaptive system) Çevre koşullarındaki değişmelere göre işleyiş ya da davranış biçimini kendi kendine değiştirebilen dizge.
özuzay (Alm. Eigenraum, Fra. espace propre, İng. eigenspace) T doğrusal dönüşümünün belirli bir özdeğeri için, T(x) = x eşitliğini sağlayan bütün x öğelerinin oluşturduğu uzay.
özütleme komutu (Alm. , Fra. instruction d'extraction, İng. extract instruction) Bilgisayarda belirli ifadelerin parçalarını seçerek yeni ifadelerin oluşmasını sağlayan komut.
özütlemek (Alm. extrahieren, Fra. extraire, İng. extract) Bir öğeler kümesinden belirli ölçütleri sağlayan öğeleri seçmek ya da çıkarmak.
özvektör (Alm. Eigenvektor, Fra. vecteur propre, İng. eigenvector) Bir A matrisi ve x vektörü ele alındığında Ax=ax denklemini sağlayan a değerleri özdeğerler, x vektörleri ise özvektörlerdir.
özyineleme (Alm. , Fra. récursion, İng. récursion) Bir yordamın kendini çağırabilme özelliği.
özyineli işleme (Alm. , Fra. itération, İng. iterative process) Yinelenen işlem çevrimleriyle istenen sonuca yakınsamanın elde edildiği hesaplama.
özyineli süzgeç (Alm. , Fra. filtre récurrent, İng. recursive filter) Çıktısının giriş ya da arakatlara geribeslendiği sayısal süzgeç.
özyineli yordam (Alm. rekursive Prozedur, Fra. procédure récurrente, İng. recursive procedure) Uygulanışı sırasında kendisini çağıran ya da yerine kendisini çağıracak başka bir yordamı çağıran bir yordam.
özyinesiz (Alm. , Fra. filtre nonrécurrent, İng. nonrecursive filter) Çıktısının giriş ya da herhangi bir arakata geribeslenmediği sayısal süzgeç.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
p-tipi yarıiletken (Alm. P Typ-Halbleiter, Fra. semi-conducteur type p, İng. p-type semiconductor) Çoğunluk taşıyıcılarının delikler olduğu, kendinden yarıiletken olmayan bir madde.
paket (Alm. Paket, Fra. paquet, İng. packet) Veri ve çağrı denetim sinyallerini de içeren ve bir bütün olarak anahtarlanan ikili sayamaklar öbeği.
paket ağ düğümü (Alm. Paketnetzknoten, Fra. noeud d'un réseau de données de paquet, İng. packet data network node) Bir paket iletişim sisteminde anahtarlama, yolatama, sayışım gibi işlerle yükümlü düğüm
paket anahtarlama (Alm. Paketvermittlung, Fra. communication de paquet, İng. packet switching; e.g., packet switching system, packet switching protocol, packet switching network) Sayısal bilginin belirli protokollar uyarınca bit paketleri halinde düzenlendiği, ve bu paketlerin düğümlerde hatalarının düzeltilip dinamik olarak yolatanarak anahtarlandığı bilgi iletişim dizgesi; örn. paket anahtarlama sistemi, paket anahtarlama protokolü.
paket başlığı (Alm. , Fra. début de paquet, İng. packet header) Paket anahtarlamalı ağlarda bir paketin denetim ve kimlik bilgilerini içeren ilk birkaç sekizli.
paket formatı (Alm. Paketformat, Fra. format de paquet, İng. packet format) Bir paketteki veri denetim bilgisinin yapısını belirleyen kurallar topluluğu.
paket radyo (radio à paquet, İng. packet radio) İletim yollarının radyo kanalı olduğu, ve iletilen paketin birden fazla istasyon tarafından alındığı paket anahtarlama sistemi.
paket santralı (Alm. Paketvermittler, Fra. commutateur de paquets, İng. packet switch) İletileri paketler halinde taşıyan bir sayısal iletim dizgesindeki santral.
paket sıralaması (Alm. , Fra. ordonnancement de paquets, İng. packet sequencing) Paket tabanlı bilgisayar ağı iletişiminde her bir paketinin sıralılığının korunması için paketin tarih ve sıra numarasını içeren bit alanı.
paket uçbirimi (Alm. paketorientierte Datenendeinrichtung, Fra. términal en mode-paquet, İng. packet-mode terminal) Paketleri alıp gönderebilen, denetleyebilen ve gelen bit dizilerini paketleştirebilen veri uçbirimi.
paket yastığı (Alm. , Fra. tampon de paquet, İng. packet buffer) İletilmeyi bekleyen paketlerin ya da henüz alınmış olan paketlerin bekletildiği bellek alanı.
paketlenmiş ses (Alm. , Fra. voie mise en paquets, İng. packetized voice) Sayısallaşmış ses bitlerinin paketler halinde düzenlenişi.
pano (Alm. , Fra. panneau, İng. panel) Bir montaj plakası üzerinde bir araya getirilmiş ve tel bağlantıları yapılmış devreler topluluğu.
parabolik yansıtıcı (Alm. , Fra. réflecteur parabolique, İng. dish) Yüzeyi bir dönme paraboloidine benzeyen yansıtıcı.
paralel aktarım (Alm. , Fra. transfert paralel, İng. parallel transfer) Bilgi öğelerinin eşanlı olarak bir hat kümesinden iletildiği veri aktarım sistemi.
paralel arayüz (Alm. , Fra. interface paralelle, İng. parallel interface) Her bitin farklı bir tel üzerinden olmak üzere bir bit grubunun aynı anda iletilebildiği arabağ.
paralel işleme (Alm. , Fra. traitement en parallele, İng. parallel processing) Bir bilgisayarın programlarının aynı anda bellekte toplanıp ve koşut zamanlı (concurrent) olarak yürütüldüğü çalışma tarzı.
paralel kapı (Alm. , Fra. porte parallele, İng. parallel port) Yazıcılar, çiziciler gibi paralel aygıtları bağlamakta kullanılan kapı.
parametre (Alm. Parameter, Fra. paramètre, İng. parameter) Belirli bir amaç ya da süreç için sabit bir değer alan değişken.
parametre kestirimi (Alm. Parameterschätzung, Fra. estimation de paramètres, İng. parameter estimation) Gürültülü gözlemlerden hareketle ve istatistiksel kestirim yöntemleri kullanarak parametrelerinin değerinin bulunması
parazit karakter (Alm. , Fra. lecture de parasite, İng. drop-in) Kaydedilmemiş bir karakterin okunması şeklinde ortaya çıkan ve manyetik ortama kayıt ya da manyetik ortamdan okuma esnasında gerçekleşen hata.
parazit salınım (Alm. , Fra. oscillation parasite, suroscillation, İng. parasitic oscillation, ringing) 1) İstenen çalışma frekanslarının dışında tesadüfen oluşmuş istenmeyen salınım sıklığı. 2) Dalga kılavuzu ve iletim hatlarında görülen parazit salınımlar.
parazit sinyal (Alm. , Fra. signal parasite, İng. spurious signal).
parazit yankılar (Alm. Störzeichen, Fra. échoes parasites, İng. clutter) Radarda istenen işaretin algılanmasını zorlaştıran istenmeyen işaret ve yankılar.
parça deneyi (Alm. Stückprüfung, Fra. essai individuel de série, İng. routine test) Belli ölçütlere uygunluğunu doğrulamak üzere her sisteme, yapım sırasında ya da yapımdan sonra uygulanan deney.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
parçacık (Alm. Teilchen, Fra. corpuscule, particule, İng. corpuscule, particle) Atom ve atom çekirdeği boyutlarında bağımsız nitelikli, evrenin temel taşlarını oluşturan tanecik; maddeyi oluşturan en küçük nesneciklerden herbiri.
parçacık yer değiştirmesi (Alm. Teilchenauslenkung, Fra. élongation, İng. particle displacement) Bir ortamda bir parçacığın anlık yer değiştirmelerinin ortalama karesel değeri (etkin değer).
parçacık yönelimi (Alm. , Fra. orientation de particles, İng. particle orientation) Manyetik gereç içindeki parçacıkların en uzun boyutlarının birbirlerine paralel olacak şekilde dönmesi.
parçalı doğrusal nicemleme (Alm. segmentierte Entzifferungsregel, Fra. loi de quantification à segments, İng. segmented encoding law) Bir dizi doğru parçaları kullanarak nicemleme eğrisine yaklaşıklayarak yapılan nicemleme.
parçalı sabit sinyal (Alm. teilweise kostantes Signal, Fra. signal constant par parties, İng. piecewise constant signal) Değişik zaman aralıklarında değişik sabit değerler alabilen sinyal.
parçalı tümlev alma (Alm. partielle Integration, Fra. intégration par parties, İng. integration by parts) Tümlev alma işlemini iki kısmi tümlev ile gerçekleştirme.
Pareto dengesi (Alm. Pareto-Gleichgewicht, Fra. équilibre de Pareto, İng. Pareto-optimal equilibrium) İşbirlikli bir oyundaki dengeyi sağlayan strateji çiftinden başka, öteki oyuncuların başarımını azaltmadan en az bir oyuncunun başarımını yükselten başka hiç bir strateji çiftinin bulunamaması.
parıldak (Alm. Leuchtbake, Fra. phare, İng. light beacon) Coğrafi bir konumu belirleyen ışık; bu ışık sabit, yanıp sönen ya da Morse sinyali verecek şekilde kodlanmış olabilir.
parlaklık (Alm. Helligkeit, Fra. brilliance, İng. brightness) Birim yüzey başına mum gücü ya da lümen olarak, belli bir doğrultudaki ışık yeğinliğinin, o doğrultuya dik ışıyan yüzölçüme oranı.
parola (Alm. Passwort, Fra. mot de passe, İng. password) Bir kullanıcının bilgisayardan ya da bilgisayardaki özel kaynaklardan yararlanmak için belirtmek zorunda olduğu, yetkilendirilme ve tanılanma amacıyla kullanılan damga dizisi.
parola güvenliği (Alm. , Fra. protection par mot de passe, İng. password protection) Kullanıcıların iletişim sisteminde ancak bir parolayı doğru girerek oturum açabilmeleri ile sağlanan koruma.
parti (Alm. Los, Fra. lot, İng. batch, lot) Nitelik denetimindeki birimler öbeği.
parti değişintisi (Alm. Losvariation, Fra. variations entre lots, İng. batch variation) Partiler halinde yapılan üretim ya da inceleme sonucunda partiler içinde ya da partiler arasında görülen değişim.
parti oluşumu (Alm. Losbildung, Fra. mise en lot, İng. lot formation) Tip, nitelik, sınıf, boy, üretim koşulu gibi özniteliklere göre üretim birimlerini derlemek, ayırmak, incelemek.
paylaşılan hat (Alm. , Fra. ligne partagée, İng. party line) Telefon sisteminde, her birinin ayrı abone numarası olmak üzere, birden fazla abone tarafından paylaşılan hat.
paylaşılmış program (Alm. , Fra. programme partagée, İng. shared program) Eşanlı ya da koşut zamanlı (concurrent) olarak bir çok kullanıcı tarafından yürütülebilen program.
paylaşım yazılımı (Alm. , Fra. logiciel partagé, İng. shareware) Bilgi hizmet sunucuları tarafından kullanıcılara ücretsizce dağıtılan ve deneme maliyetinde olan yazılım.
pazarlık (Alm. , Fra. négociation, İng. negotiation) Farklı sistemlerdeki uçbirimler arasında bağlantı kurulduğunda, iletişim ve işlemlerde kullanılacak parametrelerin ayarı için gerekli diyalog.
pencere işlevi (Alm. , Fra. fonction de fenêtre, İng. window function) Bir sinyali ağırlıklandırmada ve çoğunlukla sonlu bir aralığa bakışımlı biçimde sınırlamakta kullanılan işlev.
peşpeşe (Alm. konsekutiv, Fra. consécutif, İng. consecutive) Başka bir olay araya girmeden iki sıralı olayın olagelmesine değin.
peşpeşe sürme (Alm. Tandemantrieb, Fra. entraînement en tandem, İng. tandem drive) Mekanik olarak bağlaşmış iki ya da daha çok sürücü.
peşpeşeleme (Alm. , Fra. mettre en cascade, İng. cascading) Bağlantıları peşpeşe düzme.
piezoelektrikli duyucu (Alm. piezoelektrischer Sensor, Fra. capteur piézoélectrique, İng. piezoelectric sensor) Basınç değişmelerini elektrik gerilimi olarak belirten duyargaç.
pikosaniye (Alm. , Fra. picoseconde, İng. picosecond) Bir saniyenin milyonda birinin milyonda biri.
pilot model (Alm. , Fra. modèle pilote, İng. pilot model) Bir sistemin tam modeline göre çok daha yalın olan ve geliştirilen programları sınamak üzere kullanılan modeli.
pilot sinyali (Alm. Pilotsignal, Fra. onde pilot, İng. pilot) Analog sıklık paylaşımlı çoğullama dizgelerinde düzenleme ve gözetim amacıyla kullanılan sinüzoidal sinyal.
pinpon iletim (Alm. , Fra. transmission en alternance, İng. ping pong transmission) Yarı çift yönlü bir hat üzerinde tam çift yönlü iletime öykünmek üzere alıcı modemin, gönderilmek üzere verisi birikir birikmez, iletim yönünü otomatik olarak döndürmesi.
piston (Alm. , Fra. piston, İng. plunger) Bir dalga kılavuzuna dik olup boyuna hareket ettirilebilen ve radyo frekansındaki akımları kısa devre eden metal levha.
Pl/I program dili/I ((Alm. , Fra. , İng. PL/I, Programming Language I) Yönetim ortamının bilgi işlem gereksinmelerine dönük COBOL vb diller ile bilimsel hesaplama gereksinmelerine dönük ALGOL, FORTRAN vb dillerin olanaklarını birlikte kullanabilmek amacıyla geliştirilmiş bir programlama dili.
plazma (Alm. Plasma, Fra. plasma, İng. plasma) Elektron ve iyon derişiminin eşit ve dolayısıyla, toplam yükün hemen hemen sıfır olduğu iyonlaştırılmış gaz ortamı.
plazma ekran (Alm. , Fra. affichage à plasma, İng. plasma display) Gazla dolu bir paneldeki elektrotlarlara enerji verilmesi, gazın iyonlaşması ile ışımaya başlamasına dayalı yassı ekran.
posta bilgisayarı (Alm. , Fra. serveur de courrier, İng. mail server) Elektronik iletiler için postahane hizmetlerinin benzerlerini yürüten bilgisayar ve ilgili yazılım.
posta listesi (Alm. , Fra. liste de diffusion, İng. mailing list) Posta listesine adreslendiğinde, iletilerin birer kopyasının ad ve adresi bulunan tüm kişi ve örgütlere gönderildiği liste.
potansiyel bayırı (Alm. , Fra. gradient de potentiel, İng. potential gradient) Büyüklüğü potansiyel farkını veren, azalan potansiyel doğrultusunda ve yönü eşpotansiyel çizgilerine dik vektör.
potansiyel çukuru (Alm. Potentialnapf, Fra. puits de potential, İng. potential trough) Enerji diyagramında, komşu iki potansiyel engelinin eteklerinin sınırladığı bölge.
potansiyel enerji (Alm. Potentialenergie, Fra. énergie potentielle, İng. potential energy) Bir dizgenin konumu ya da haliyle ilgili, dizgeyi bu konuma, bu biçime getirmek için yapılan işe eşit enerji.
potansiyel engel (Alm. Potentialberg, Fra. montagne de potentiel, İng. potential hill) Enerji diyagramının aşağıda tanımlı iki bölgesini sınırlayan potansiyel enerji eğrisi 1) Kinetik enerjisi pozitif olan ve dolayısıyla klasik mekanik olabilir bir duruma karşılık gelen bölge, 2) Kinetik enerjinin negatif olması gereken ve dolayısıyla klasik mekanik yönünden olanaksız bir duruma karşılık gelen bölge.
potansiyel engeli (Alm. Potentialasel, Fra. barrière de potentiel, İng. potential barrier) Bir alan içinde devinen yüklü bir parçacığın kinetik enerjiyle aşamadığı enerji duvarı.
potansiyel farkı (Alm. , Fra. différence de potentiel, İng. potential difference) Bir elektrik alanının, belirli bir çizgi üzerinde alınan hat tümlevinin değeri.
potansiyel platosu (Alm. Potentialplateau, Fra. plateau de potential, İng. potential plateau) Bir metalin, yüzeyine bitişik olanlar dışındaki, bütün çekirdeklerinden oluşan potansiyel tepelerinin üst yüzeyi.
pozitif tel (Alm. , Fra. fil positif, İng. positive wire) Telefonda, devre boş olduğunda, bataryanın artı ucuna bağlanan tel.
prizli gecikme hattı (Alm. , Fra. ligne à retard avec tranchement, İng. tapped delay line) Bir sinyalin belirli bir aralıktaki örneklerini zaman sırasıyla, ve çoğunlukla süzgeçleme işlemlerinde kullanmak üzere, herbirine erişilecek biçimde saklayan devre.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
problem tanıtımı (Alm. , Fra. , İng. problem description) Bilgi işlemede, çözüm yönteminin ve algoritmaların da içerebileceği şekilde bir problemin anlatımı.
profil (Alm. , Fra. profile, İng. profile) Bir bilgi sistemi kullanıcısının ilgi alanlarını değerlendirmede kullanılan konu başlıkları listesi.
profil iletken (Alm. Profilleiter, Fra. âme profilée, İng. shaped conductor) Kesiti yuvarlak olmayan iletken.
program (Alm. Programm, Fra. logiciel, programme, İng. program) Belirli bir sonuca ulaşmak için önerilen işlem dizisi, izlence.
program belgeleme (Alm. , Fra. documentation de programmes, program documentation) Programın adı ve işlevi, gereksinilen yazılım ve donanım, program arayüzü ve program dökümü gibi bilgileri içeren belge.
program modülü (Alm. , Fra. module de programme, İng. program module) Bir çevirici, derleyici, yükleyici ya da birleştirici (assembler) tarafından bir birim olarak ele alınan programlama konutları kümesi.
program sayacı (Alm. , Fra. compteur d'instruction, İng. program counter) Yürürlükteki işlemden sonra gelen yürütüme konacak komutun adres bilgisini saklayan bellek birimi.
programcı (Alm. , Fra. programmeur, programmateur, İng. programmer) Bilgisayar programlarını yazan, tasarımlayan ve sınayan uzman.
programın yürütülmesi (Alm. Ablauf eines Programms, Fra. exécution d'un programme, İng. running of a program) Program adımlarının işleme konması.
programla koruma (Alm. , Fra. protection par programme, İng. software lockout) Bilgisayarda belirli koşullar sağlanmadan verilerin ya da programın çevre birimlerine aktarımının engellenmesi.
programlama (Alm. , Fra. programmation, İng. coding, programming) Yazılım mühendisliğinde bir programı belirli bir dilde ifade etmek; kodlamak.
programlama dili (Alm. , Fra. langage de programmation, İng. programming language) Makina dilinden farklı olarak bilgisayar programlarının yazıldığı dil.
programlanır (Alm. programmierbar, Fra. programmable, İng. programmable) İzlencelenir, programlanabilir; örn. programlanır uyarlayıcı, programlanır iletişim arabağı, programlanır gösterici, programlanır mantık dizilimi, programlanır yürütme, programlanır salt oku bellek, programlanır uçbirim.
programlanır tuş (Alm. , Fra. touche définissable par utilisateurs, İng. user-defined key) Kullanıcı tarafından tanımlandığı gibi işlev ve işlemleri başlatan tuş.
programlanır uçbirim (Alm. programmierbares Terminal, Fra. términale programmable, İng. programmable terminal) Bilgi uçbiriminin davranışının ve yeteneklerinin yazılımla değiştirilebilmesi.
programlı denetim (Alm. Programmregelung, Fra. commande à programme, İng. programmed control) Bir programın güdümündeki denetim.
proje kütüğü (Alm. , Fra. fichier de projet, İng. project file) Bir projeye ilişkin bütün bilgilerin barındırıldığı havuz.
protokol (Alm. Protokoll, Fra. protocole, İng. protocol) Bir işlevler sıradüzeni içinde aynı katmandaki iki ya da daha fazla işlev arasında iletişimi sağlayabilmek amacıyla benimsenmiş kurallar ve yordamlar.
protokol çevirisi (Alm. , Fra. conversion de protocole, İng. protocol conversion) İki farklı sistem arasında bağdaşırlığı sağlamak üzere veri iletim protokolunun bir sistemden diğerine çevrimi.
protokol kotarıcı (Alm. , Fra. programme de gestion de protocole, İng. protocol handler) Ağa gönderilen ya da ağdan alınan sinyaller için protokol kodlamasını ya da protokol kodçözümünü yürüten program.
protokola duyarlı (Alm. , Fra. sensible à protocole, İng. protocol sensitive) Veri üzerinde, ancak ilişkin protokolun anlayabildiği durumda işlem yapabilen aygıta ilişkin.
protokola duyarsız (Alm. , Fra. insensible à protocole, İng. protocol insensitive) Protokolu ne olursa olsun veri üzerinde işlem yapabilen aygıta ilişkin.
prototiplendirme (Alm. , Fra. prototypage, İng. prototyping) Kullanıcının tepkisini öğrenme, olurluğunu anlama ve zamanlamayı saptamaya yarayacak şekilde bir donanımın ya da yazılımın öncül bir sürümünü geliştirme
pupenleme (Alm. , Fra. pupinisation, İng. coil loading) Bir iletim hattına, düzenli aralıklarla irgiteç (endüktör) birimleri yerleştirme.
pürüzsüz eğri (Alm. glatte Kurve, Fra. courbe continûment différentiable, İng. smooth curve) Sürekli türevlenebilir eğri.
püskürteç (Alm. Zerstäuber, Fra. pulverisateur, İng. sputterer) Bir maddeyi çok ince damlacıklar ya da parçacıklar durumunda püsküren araç.
püskürtmeli kayıtçı (Alm. Jet-Registrierer, Fra. enregistreur à jet d'encre, İng. jet recorder) Noktasal mürekkep püskürtümüyle kayıtın yapıldığı kayıt aleti.
QASK (Alm. , Fra. MDAQ, modulation par déplacement d'amplitude en quadrature, İng. quadrature amplitude shift keying) Dördün genlik kaydırmalı kiplenim.
QPSK (Alm. , Fra. MDPQ, modulation par déplacement de phase en quadrature, İng. quadrature phase shift keying) Dördün evre kaydırmalı kiplenim.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
radar (Alm. Radar, Funkmessgerät, Fra. radar, İng. radar) Elektromanyetik enerjinin iletimi ve yansıması yoluyla nesnelerin erimi, yükseltici ve azimutu hakkında bilgi edinmeye yarayan radyo donatımı.
radar farı (parıldak) (Alm. Radar Funk Feuer, Fra. phare radar, İng. radar beacon) Radar sıklığında kodlanmış bir sinyal yollayıp, bir uçağın bu alıcı-göndericiye göreli açı ve uzaklığını belirlemeye yarayan düzen.
radar ufku (Alm. , Fra. horizon radar, İng. radio horizon) Radar gelen ışınların Yerin ufkuna teğet oldukları çizgi.
radar yankısı (Alm. , Fra. écho radar, İng. radar echo) Bir katod ışın tübü üzerinde hedeften yansıyan radar ışınının yol açtığı sapma ya da yeğinlik farkı.
radarla izleme (Alm. Radarzielverfolgung, Fra. poursuite radar, İng. radar tracking) Bir uçağın sürekli biçimde kimliğini, konumunu, yükseltisini belirleme amacıyla insan ya da bilgisayar edimiyle uçağın devinimlerini gözleme.
radarlı yükseklikölçer (Alm. Funkhöhenmesser, Fra. altimètre radar, İng. radar altimeter) Bir uçak ile yer arasındaki dikey uzaklığı ölçmeye yarayan ve uçakta taşınan radar donatımı.
radyo alıcısı (Alm. , Fra. dispositf d'accorde radio, İng. tuner) Audio yükselticisini içermeyen radyo ya da bir alıcıdaki kanal ayar mekanizması.
radyo çağrı hizmeti (Alm. Radio-Anruf-Service, Fra. service radioéléctrique d'appel unidirectionnel, İng. radio paging service) Abonelerin belirli bir alanda taşınabilir radyo alıcıları kullanarak, kamusal bir telefon şebekesinden girerek alabildikleri hizmet.
radyo dalgası (Alm. , Fra. onde Hertzienne, İng. radio wave) 30 kHz ila 3.000.000 MHz arasında olup kılavuzsuz olarak serbest uzayda yayılan elektromanyetik dalgalar.
radyo ile (iletim) (Alm. , Fra. par radio, İng. over the air).
radyo iletişiminin kesilmesi (Alm. , Fra. interruption totale de radiocommunication, İng. blockout) Bir radyo iletişimin bağlantısının tümüyle kesilmesi.
radyo merceği (Alm. , Fra. lentille radioélectrique, İng. lens) Radyo dalgalarını geçiren, ancak bir açıklığın kesiti boyunca bir faz gecikmesi yaratıp dalgaların yakınsaması ya da ıraksamasına yol açan düzen.
 

Ritsa

Bayan Üye
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Nis 2013
  • Mesajlar
    955
  • MFC Puanı
    1
radyo oluğu (Alm. Funkleitschicht, Fra. conduit radioéléctrique, İng. radio duct) Radyo dalgalarını içinde yakalayacak denli sıcaklık farklılıklarından kaynaklanan büyük bir kırılma indisi değişimine sahip ve hemen hemen yatay ve sığ atmosfer katmanı.
radyo röle dizgesi (Alm. Funkbrückesystem, Fra. système de liaison hertzienne, İng. radio relay system) Sinyallerin ara radyo duraklarında alındığı, yükseltildiği ve yeniden gönderildiği noktadan-noktaya radyo dizgesi; radyo bağlak dizgesi.
radyo sıklığında karışma (Alm. , Fra. brouillage radioélectrique, İng. radio frequency interference, RFI) Radyo sıklığındaki elektromanyetik ışımanın devrelere istenmeyen karışması.
radyo sıklığındaki yükselteç (Alm. Hochfrequenzverstärker, Fra. amplificateur de radiofréquence, İng. radio frequency amplifier) Radyo sıklığındaki elektriksel titreşimleri güçlendiren aygıt.
radyo sıklık spektrumu (Alm. , Fra. spectre radiofréquence, İng. radio frequency spectrum) Sıklık bandını 3, 30, 300, 3000, 30.000, 300.000 KHz vb. bantlara bölüntüleyen, ve bunları, sırasıyla, Çok Alçak Sıklık, Alçak Sıklık, Orta Sıklık, Yüksek Sıklık, Çok Yüksek Sıklık, Pek Yüksek Sıklık, Süper Yüksek Sıklık, En Yüksek Sıklık deyimleriyle adlandıran sistem.
radyo vericisi (Alm. , Fra. émetteur radioélectrique, İng. radio transmitter) Radyo iletişim amaçlı radyo frekansında enerji üreten aygıt.
radyolu güdüm (Alm. Funkführung, Fra. radioguidage, İng. radio guidance) Bir hava taşıtının deviniminin radyo dalgalarıyla uzaktan güdümü.
radyolu kumanda (Alm. Funksteuerung, Fra. télécommonde radio, İng. radio control) Pilotsuz bir uçağın, roketin vb. denetim aygıtlarını eyleme sokan radyo sinyalleri ile uzaktan kumandası.
radyolu özgüdüm (Alm. Funk-steuerung, Fra. autoguidage radio, İng. radio homing) Radyo donatımının yardımı ile bir aygıtın bir hedefe kendiliğinden yönelmesi.
radyolu yöngüdüm (Alm. Funknavigation, Fra. radionavigation, İng. radio navigation) Radyo dalgalarını kullanarak konum saptama, yön bulma, engelleri duyumsama; radyolu seyrüsefer. (Alm. Funknavigation, Fra. radionavigation, İng. radio navigation)
radyotelemetre (Alm. , Fra. radio télémètre, İng. radar range finder) Sadece uzaklık ölçmeye yarayan radar.
rasgele (Alm. zufällig, Fra. aléatoire, İng. random) Gerekirci (deterministik) olmayan, önceden kestirilemeyen, şans ya da rasgelelik kurallarına göre oluşan etkinlik.
rasgele bozulma (Alm. , Fra. défaillance aléatoire, İng. random failure) Aralıklı bozulma ve geçici bozulma gibi olgulardan farklı olarak oluş anı kestirilemeyen bozulma.
rasgele değişken (Alm. Zufallsvariabel, Fra. variable aléatoire, İng. random variable) Bir rasgele deneyin sonucu.
rasgele deney (Alm. zufälliger Versuch, Fra. expérimentation aléatoire, İng. random experiment) Değişmeyen koşullarda yinelenen, olası sonuçlar kümesi kuramsal olarak bilinen ancak sonucu bilinmeyen deney.
rasgele dizge (Alm. stochastisches System, Fra. système stochastique, İng. stochastic system) Parametreleri ya da sinyalleri ancak olasılıksal biçimde ifade edilebilen dizge.
rasgele erişim (Alm. beliebiger Zugriff, Fra. accès aléatoire, İng. random access) Erişim süresi, verinin bulunduğu yerden bağımsız olan saklatım ya da bellek düzeni.
rasgele erişimli bellek (Alm. , Fra. mémoire à accès sélectif, İng. random access memory (RAM)) İstenen herhangi bir rasgele konuma veri yazılır, rasgele konumdan veri okunur, doğrudan erişimli yarıiletken bellek. Yaz-oku bellek de denilmektedir.
rasgele hata (Alm. zufällige Meßabweichung, Fra. erreur aléatoire, İng. random error) Aynı büyüklüğün bir dizi ölçümleri esnasında önceden tahmin edilemeyecek şekilde değişen ölçüm hatası bileşeni.
rasgele hatalar (Alm. , Fra. erreurs aléatoires, İng. random errors) Birbirinden bağımsız olduğu varsayılabilecek şekilde sayısal sinyal üzerinde rasgele dağıtılmış olan hatalar.
rasgele öbekler tasarımı (Alm. Plan der randomisierten Blöcke, Fra. plan des blocs randomisés, İng. randomised block design) Yapılabilecek hataların yansızlığını sağlamak için çeşitli işlemlerin, öbeklerin her birinde yinelendiği ve bu öbekler içerisinde birimlere rasgele dağıtıldığı bir deney tasarımı.
rasgele örneklem (Alm. Zufallsstichprobe, Fra. échantillon pris au hasard, İng. random sample) Bir rasgele seçim yöntemiyle elde edilen örneklem .
rasgele örnekleme (Alm. zufällige Abtastung, Fra. échantillonage aléatoire, İng. random sampling) Örnekleme anları kümesinin rasgele bir dizi oluşturduğu örnekleme türü.
rasgele sayı dizisi (Alm. , Fra. séquence de nombres aléatories, İng. random number generator) Herbiri diğerlerinden istatistikselce bağımsız olan sayı dizisi.
rasgele sayı üreteci (Alm. Zufallszahlengenerator, Fra. générateur des nombres aléatoires, İng. random number generator) Sayıları bağımsızca ya da eşit olasılıklarla üreten aygıt ya da program.
rasgele sıralama (Alm. zufällige Anordnung, Fra. arrangement au hasard, İng. randomization) Rasgele sıraya dizilmiş nesneler ya da değerler kümesi.
rasgele süreç (Alm. Zufallsprozess, Fra. processus aléatoire, İng. random process) Değerlerinin tüm katışımlarının çokdeğişkenli dağılım işlevleriyle belirlenen, zamana bağımlı rasgele değişkenlerin bir kümesi.
rasgele ve birbiçimli sayılar (Alm. , Fra. nombres uniformes aléatoires, İng. random uniform number) Bir sayının belirli aralıklar arasında yer alan herhangi bir başka sayı kadar olasıl olduğu sayılar kümesi.
rasgeleleştirme (Alm. Randomisierung, Fra. randomisation, İng. randomization) Deneklerin, rasgele sayılar çizelgesi kullanarak bölüntülere dağıtılması.
rasyonel sayı (Alm. , Fra. nombre rationel, İng. rational number) İki tamsayının oranı olarak ifade edilen sayı.
red olasılığı (Alm. , Fra. probabilité de reject, İng. probability of rejection) Bir istatistiksel test planında bir öğenin red edilme olasılığı.
rehber (Alm. Verzeichnis, Fra. index, répertoire, İng. directory) Bilgi işlemde bir disk üzerindeki bilgilerini yerlerini belirlemede ve geri alınmasında kullanılan kayıtlar topluluğu.
rehberle yol atama (Alm. , Fra. acheminement par répertoire, İng. directory routing) Her bir anahtarlama düğümünde yol atamanın bir yol atama rehberine göre yürütüldüğü ağ.
renk paleti (Alm. Farbpalette, Fra. palette de couleurs, İng. color palette) Kullanılan tüm renklerin kümesi.
renk süzgeci (Alm. Farbfilter, Fra. filtre colore, İng. color filter) Işığın belirli sıklıklarını soğuran ya da yansıtan, böylece geçirdiği ışığın izgesel dağılımını değiştiren yaprak ya da ince katman.
renkli resim tübü (Alm. , Fra. tube image couleur, İng. color picture tube) Hem ışıklılık hem de renk bileşenlerini verebilen resim tübü.
renklilik (Alm. , Fra. chrominance, İng. chrominance) Bir TV sinyalinde rengi belirleyen bölüm.
renklilik işareti (Alm. , Fra. signal de chrominance, İng. chrominance signal) Televizyonda renk bilgisini (diğeri ışıklılık sinyali) taşıyan sinyal.
resim sıklığı (Alm. , Fra. fréquence d'image, İng. picture frequency) Televizyonda saniyede taranan tam görüntü sayısı.
resim sinyali (Alm. , Fra. signal d'image, İng. picture signal) Televizyonda bir tarayıcıdan gelen ve görüntüyle ilgili verileri taşıyan sinyal.
resim tübü (Alm. , Fra. tube image, İng. picture tube) Televizyon imgelerinin gösterimi için kullanılan katod ışın tübü.
resmi olmayan sınama (Alm. , Fra. essai non formel, İng. informal testing) Herhangi bir kullanıcı, müşteri, ya da yönetim tarafından gözden geçirilmiş ve onaylanmış kurallar ve planlara gönderme yapmadan yürütülen sınama.
resmi sınama (Alm. , Fra. essai formel, İng. formal testing) Bir kullanıcı, müşteri, ya da yönetim tarafından gözden geçirilmiş ve onaylanmış kurallar ve planlara göre yürütülen sınama.
Rice tipi sönümlemeli kanal (Alm. , Fra. canal avec évanouissement de Rice, İng. Rician fading channel) Bir ayna tipi yansıtıcı ve birçok rasgele Gauss dağılımlı yansıma kolundan oluşan kanal.
risk analizi (Alm. , Fra. analyse de risque, İng. risk analysis) Bir bilgisayar işletme sisteminde, belirli olayların yol açacağı zararları ve olayların olasılığını gözönüne alarak beklenen kayıpların, ve sistemin örselenebilirliğinin analizi.
risk yönetimi (Alm. , Fra. gestion des risques informatiques, İng. risk management) Bir bilgi işleme sistemine gelebilecek tehditlerin tanılanması, denetimi ve en aza indirgenmesine ilişkin önlemler.
röle (Alm. Relais, Fra. relais, İng. relay) Giriş işaret ya da koşullarına önceden tasarlanmış biçimde tepki gösteren ve bu koşullar gerçekleştiğinde elektrik devrelerinde ani değme ve kesme işlemleri yapan aygıt; bağlak.
 
Üst Alt