- ey uzak ihtimallerde dokunduğum;
I.
bomboş bir odaya girdiğimde, -ki bomboş dediklerimi bilirsin işte. bi küçük koltuk, yere kadar uzanan perdeler, bir kilim, elliyedi ekran bir televizyon. belki bir de plastik saksıda yeşil bi bitki.- önce hüzünlenirim, kimse yok diye. ama sonra ben gelirim aklıma. işte, artık ben de varım ya bu odada. sonra koşarak pencereyi açar ve gökyüzüne dokunurum. şimdi sen de pencereni aç ve dışarıya bırak soluğunu. çünkü bilirsin, ona dokunmak isterim. gökyüzünü bu kadar sevmemin nedeni, içinde soluğunun gizli olmasıdır belki. ve dolayısıyla, sana dokunurum.
.
II.
içimde bir okyanusun öte yakasını biriktiriyorum senin için.
zamandan, kitaplardan ve filmlerden süzülmüş mevsim yağmurlarıyla karşılamaya hazırım seni. özlemek de bazen güzelmiş. öyle demişti sakalları dumansarısı filozof. bi zamanlar, serbest çalışan bir bar filozofu tanımıştım. giderken gözbebekleri titriyorsa, demişti, özlemek güzeldir. gökyüzü de.