En güzel anların hatırına sustur beni
Bir damla yaş bile yeter boğulmama,
Yutkunduğuma bakma zehir zemberek öfke değil boğazımdaki..
...
Ağzım hecesiz
Gözüm kör..
Ama işte; Susmaya gör..
‘Nasıl uyudun gece’ diyemez dilin
Geceye bile ‘nasıl uyuttun’ diyemezsin..
Aklı çalınabilir biri tarafından
Aklı alınabilir – ‘aklımı aldın’ cümlelerinin kaçak kimyasından..
Dil demek için var
Ses susmak için,acı unutmak için büyük sebep unutma..
Ama gitmeye gör
‘Nerdesin’ diyemezsin bir daha..
Omzunda Yusufçuk
Ağzında malum konuşmamak için bahane edilen ‘iyi geceler’ temennisi,
Sabahsız bir ömürsüzlüğü devraldıran dev Aşklarında..
Ama bilirim ki
Bitecek,
Bu rüzgârlar elbet dinecek
Toprağın bağrına deprem ekişlerin bir gün gözyaşı biçecek…
Susacak,
Kalleş borun bir gün nefessiz kalacak
Dağların sabrıyla suskun duruşum günü gelince kulak zarını delecek..
Geçmez gibi görsen bile
Geçecek;
Katar katar acılar geçecek
Satılık şehrindeki sürgün şeref elbet sahibine dönecek..
Görecek düşman,
Sabrın kınından zafer çekilecek
İt yandaşı çakallığınla tabansızlığın kaçarken
Ardında kalan yaralı ceylan da gülecek..
Bilecek;
Herkesler bu sesi bilecek,bu yüz diyar diyar gezecek
Kederimin yazgısı kanındansa
Satır satır onu gözyaşın silecek..
İnecek;
Kırılası ellerin
Acılarıma yıldırımlar düşecek
Duman duman dağılan sinmişliklerde bir yangın delirecek..
Ve gelecek;
Beklediğim günler
Sabrımın elleriyle elbet umuda erişecek..
Gidişin ağıt olacak,kalışım suskun lisan
Geceler gündüze dönecek..
O gün işte;
Yıldızlar yerini yeryüzüyle değişirken
O yusufcuk yatağındaki yalnızlığa değil,
Terinle tenime yeniden süzülecek..