Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

şok Özal raporu

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 613
aracılığıyla kamuoyuna aktarılan haber ve yorumların etkisinde kaldıkları görülmüştür. Ancak
bazı beyanlarda ve/veya kayıtlarda yer alan çelişkilerin/tutarsızlıkların ise hayatın olağan akışı
içerisinde makul olarak izahının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu meyanda tespit
edilen çelişkiler ve tutarsızlıklara işbu Raporun “Genel Değerlendirme ve Öneriler” bölümünde
ayrıntılı olarak yer verilmiştir.
21 - Merhum Cumhurbaşkanının Hacettepe Üniversitesi Hastanesinin Büyük Acil
Polikliniği'nde Dr. M. Kadri Altundağ tarafından ilk muayenesinin yapıldığı, bu muayenede
hastanın tansiyon ve nabzının alınamadığı, solunumunun olmadığı, pupillerinin fiks dilate
olduğu kaydedilmiş, dosyada yer alan belgeler ve yapılan işlemler hakkında bilgi verilmiş, ancak
ölüm sebebine ilişkin herhangi bir görüş belirtilmediği veya tespitte bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Aynı şekilde Kalp Damar Cerrahisi Yoğun Bakım Ünitesinde Dr. Erhan Atahan (Çekiç) tarafından
düzenlenen doktor gözlem formunda da bu süreçte yapılan müdahalelere yer verilmekle ve tüm
çabalara rağmen hayati bulgularda düzelme saptanmaması üzerine Merhum Cumhurbaşkanının
saat 14:30'da kaybedildiği not edilmekle birlikte, ölüm sebebine ilişkin herhangi bir belirlemede
bulunulmamıştır.
Merhum Cumhurbaşkanının rahatsızlanmasından ölümüne kadar geçen zaman zarfında
yaşanan sürece ilişkin düzenlenen tıbbi tutanakta da ölüm sebebine yer verilmediği, ölüm
raporunda ise, ölüm sebebinin “koroner arter hastalığı ve kardiak arrest” olarak tespit
edildiği görülmüştür. Merhum Cumhurbaşkanının ölüm sebebinin Prof. Dr. Ahmet Yüksel Bozer
tarafından imzalanan 19.04.1993 tarihli gömme izin kâğıdında ise “kalp yetmezliği” olarak
gösterildiği anlaşılmıştır.
Yürütülen inceleme sırasında, ölüm sebebinin belirlenmesinde hangi tıbbi verilerin esas
alındığına yönelik düzenlenmiş herhangi bir belge ve/veya tutanağa ulaşılamamıştır. Ölüm
raporunda imzası olan doktorlar, yukarıda yer verilen beyanlarında; Merhum
Cumhurbaşkanının ölüm sebebinin “koroner arter hastalığı ve kardiyak arrest” olarak tespit
edilmesinde,
- Daha önce kalp hastalığı geçirmiş olmasının,
- Sağlığı ile ilgili geçmiş yaşam öyküsünün,
- Anlatılanlara göre sabah spor yaparken rahatsızlanmasının,
- Hiper tansiyon hastası olmasının,
- Kalbinin kasılma gücü ile ilgili rahatsızlığının bulunmasının,
- Aşırı kilosu ve yaşının
etkili olduğunu, zehirlenme dâhil ölümünde şüpheyi çağrıştıracak herhangi bir bilginin
kendilerine verilmediğini ifade etmektedirler.
Aynı zamanda, tıbbi tutanakta ve/veya ölüm raporunda isim ve imzası bulunanlar, ölüm
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 614
raporunda yer alan ölüm sebebinin arkasında durmakla birlikte,
- Prof. Dr. İlhan Paşaoğlu 22.08.2011 tarihli beyanında; “Cumhurbaşkanımızın ölüm
nedeni koroner arter rahatsızlığına bağlı kardiak arrest olarak yazılmış ise de, otopsi yapılmadan
normalde kesin ölüm sebebi belirlenmez. Net ölüm sebebi ancak otopsi ile belirlenebilir. Ancak
Cumhurbaşkanımızın geçmiş yaşam öyküsü ve kalp ameliyatı geçirmiş olması nedeniyle ölüm
sebebi olarak koroner arter rahatsızlığına bağlı kardiak arrest şeklinde yazıldı. Bu şekilde verilen
karar esasen afakîdir.”;
- Prof. Dr. Kubilay Varlı 24.05.2011 tarihli beyanında; “Esasen otopsi ölüm sebebini
bilinmesinde önemlidir, ayrıca öğretici de olabilir. Görünürde herhangi bir sebep olmamakla
birlikte Sn. Cumhurbaşkanına otopsi yapılmalıydı diye düşünüyorum.”;
- Doç. Dr. Metin Demircin ise, 05.12.2011 tarihli beyanında; “Kesin ölüm sebebini
belirlemek için otopsi yapılması gerekir.”
şeklinde beyanda bulunmak suretiyle kesin ölüm sebebinin otopsi yapılmak suretiyle
belirlenebileceğini ifade etmişlerdir.
Merhum Cumhurbaşkanının hasta dosyasının tetkikinde, Dr. M. Kadri Altundağ ile Dr.
Erhan Atahan (Çekiç) tarafından düzenlenen, doktor gözlem formunun, “hikâye, muayene ve
hastalığın gidişi” bölümünde, muayene ve hastalığın gidişi ile ilgili bilgi ve bulgulara yer
verilmekle birlikte hastanın öyküsüne dair herhangi bir kaydın bulunmadığı görülmüştür.
Merhum Cumhurbaşkanına Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde müdahalede bulunan
doktorlar, Merhum Cumhurbaşkanının 17 Nisan 1993 tarihinde nasıl rahatsızlandığı hususunda
yakınlarından doğrudan bilgi almadıklarını, sabah spor yaparken rahatsızlandığı bilgisinin
kendilerine kimin tarafından verildiğini bilmediklerini ifade etmektedirler.
İşbu raporun önceki bölümlerinde belirtildiği üzere, Merhum Cumhurbaşkanının vefat
ettiği gün rahatsızlandığı saatin, rahatsızlanması sonrası ilk kimin tarafından görüldüğünün,
sabah birden fazla rahatsızlık geçirip geçirmediğinin, Köşk’te kendisine müdahale edilip
edilmediğinin, rahatsızlanma sebebi ve şeklinin, rahatsızlandığı yer ve bulunduğu konumun,
ambulansa ne şekilde götürüldüğünün, hastaneye götürülmesi esnasında tıbbi yardım alıp
almadığının kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olamamaktadır. Eğer Merhum
Cumhurbaşkanının Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde “hasta öyküsü” alınmış olsaydı,
yukarıda belirtilen hususların tespiti ile yaşanan sürece ilişkin tartışmaların önüne geçilebilmesi
ve Merhum Cumhurbaşkanının ölüm sebebinin belirlenmesinde hayati önemi haiz yeterli veriye
dayanılarak sağlıklı değerlendirme yapılması, yapılan bu değerlendirmeye göre de, Merhum
Cumhurbaşkanının ölümünde şüphe olup olmadığı ve buna bağlı olarak da ölü muayenesi ve
otopsiye gereksinim duyulup duyulmayacağı (görevi başında ölen bir Cumhurbaşkanı gerçeği
dikkate alınmasa bile) hususunda tespit yapılabileceği düşünülmektedir.
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 615
Merhum Cumhurbaşkanının ölüm sebebinin ölüm raporunda ve gömme izin kâğıdında
iki farklı terimle ifade edilmiş olması ve ölüm sebebi ile ilgili değerlendirmeler hususunda Tıbbi
Uzmanlar Heyeti tarafından varılan kanaat ve sonuç aynen aşağıya alınmıştır.
“… Merhum Cumhurbaşkanının ölüm sebebinin ölüm raporunda, “Koroner Arter Hastalığı
ve Kardiyak Arrest” olarak kaydedilmiş iken, Gömme İzin kâğıdında ise “Kalp Yetmezliği” şeklinde
yer aldığı, her iki belgede niçin birbirinden farklı klinik terimlerin kullanıldığının anlaşılamadığı,
kalp yetmezliği ve kardiyak arrestin bir çok klinik sendrom sonucunda ortaya çıkan klinik bir sonuç
olup kesin ölüm nedeni olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, her iki belgede birbirinden
farklı tanıların (tıbbi terimlerin) yazılması heyetimizde hekimlerin Merhum Cumhurbaşkanının
ölüm nedeni ile ilgili kesin bir tanıya varamadıkları yönünde kanaat oluşturduğu,
Merhum Cumhurbaşkanının hastaneye kabul edildiği andan ölümünün ilan edildiği ana
kadar yapılan tıbbi tetkiklerde “koroner arter hastalığı ve kardiyak arrest” ile “kalp yetmezliği”ni
gösterir herhangi bir tıbbi bulguya kayıtlarda rastlanılamadığı,
Merhum Cumhurbaşkanının ölüm sebebinin “koroner arter hastalığı ve kardiyak arrest”
olarak tespit edilmesinde, daha önce kalp hastalığı geçirmiş olmasının, sağlığı ile ilgili geçmiş
yaşam öyküsünün, anlatılanlara göre sabah spor yaparken rahatsızlanmasının, hipertansiyon
hastası olmasının, kalbinin kasılma gücü ile ilgili rahatsızlığının bulunmasının, aşırı kilosu ve
yaşının etkili olduğu ifade edilmesine rağmen bunlar ölüm sebebini belirlemede tıbbi bulgular ile
desteklenmediğinden tek başına yeterli olmayacağı, dolayısıyla tahmini ölüm nedeninin kesin ölüm
nedeni olarak yazıldığı,
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatından kısa bir süre önce 05.02.1993 tarihinde The
Methodist Hastanesinde yapılan check-up’ında elde edilen mevcut bilgi ve belgelerden anlaşıldığı
kadarıyla Merhumun sırt ve diz ağrısı olduğu, ancak herhangi bir kardiyovasküler sistemle ilgili
yakınması olmadığı, hafif bir kan şekeri yüksekliği olduğu, ekokardiyografide hafif sol ventrikül
hipertrofisi ve hafif sol atriyum dilatasyonu, Talyum sintigrafisinde hafif düzeyde iskemi dışında
fizik muayenede ve laboratuar bulguları içerisinde ciddi ve anlamlı bir patolojik bulgu tespit
edilmediği, ayrıca sintigrafi tetkiki sırasında yapılan egzersiz stres testinde normal kan basıncı
cevabı ile göğüs ağrısı olmaksızın 6,5 dakika koştuğu ve testin yorgunluk nedeniyle sonlandırıldığı,
Merhumun kilolu oluşu, hafif kan şekeri yüksekliği ve hafif HDL düşüklüğü dışında kardiyovasküler
risk faktörüne sahip olmadığı, kan basıncının normal seyrettiği ve belirgin hiçbir yakınması
olmadığı göz önüne alındığında bu denli düşük risk profili ile ani kalp ölümü olasılığı tamamen
dışlanamamakla birlikte uzak bir ihtimal olarak görüldüğü,
Merhum Cumhurbaşkanının Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde gerek büyük acil
servisinde gerekse kalp damar cerrahisi yoğun bakım ünitesinde hekimin yükümlülüklerinden olan
öyküsünün (yakınlarından) alındığına dair bir kaydın bulunmadığı, “hasta öyküsü” alınmış olsaydı
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 616
Merhum Cumhurbaşkanının ölüm sebebinin belirlenmesinde daha sağlıklı veriye dayanılarak
değerlendirme yapılmasının mümkün olabileceği,
Merhum Cumhurbaşkanı için risk öngörme yöntemlerinden biriyle yapılan risk
değerlendirmesine göre 5 yıllık sağkalım oranının yaklaşık % 80'e karşılık geldiği, başka bir
yöntemle hesaplanan kardiyak kökenli ölüm riskinin baypas ameliyatı sonrası 6 yıl geçmiş olması
nedeniyle oldukça düşük tahmin edilebileceği, buna ilaveten egzersiz testinden hesaplanan Duke
yürüme bandı puanına göre 6.5 puana sahip olduğu, dolayısıyla da düşük risk grubuna girdiğinin
görüleceği ve bu hasta grubunda ortalama yıllık ölüm riskinin % 3-4 ve beş yıllık sağkalım oranının
da en az % 80-85 arasında tahmin edilebileceği, son olarak Merhumun tedavisinde
kardiyovasküler mortalite, morbidite ve ani kalp ölümünü azalttığı gösterilen o dönemde alması
gereken tüm ilaçları (angiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri, asetilsalisilik asit, statin, beta
bloker) aldığı göz önünde bulundurulduğunda eldeki bilgi ve belgeler ışığında Merhum
Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın kalp nedenli ani ölümünün beklenmediği ancak bu ihtimalin
tamamen dışlanamadığı, bu bağlamda ani ölümde serebro vasküler olaylar gibi kalp dışı ve
özellikle de doğal ölüm nedenleri dışındaki ihtimallerin de düşünülmesi gerektiği,
Merhum Cumhurbaşkanının, prostat kanseri nedeniyle geçirmiş olduğu prostat
cerrahisinin ani ölüm açısından belirgin bir risk oluşturmayacağı, Düzen Laboratuvarı tarafından
yapılan takiplerinde son dönemde PSA değerlerinde bir miktar artış olsa da ani ölüm açısından bir
risk teşkil etmeyeceği,
Merhum Cumhurbaşkanının vefatı ile ilgili beyanlar, tıbbi belgeler, ölümünden sonra
kamuoyu gündemine gelen iddialar, vefatın beklenmedik bir anda olması ve Hacettepe Üniversitesi
Hastanesinde yapılan kan analizlerinde klinik durumuyla açıklanması zor olan anormalliklerin
bulunması birlikte değerlendirildiğinde, ölüm nedeni olarak zehirlenme ihtimalinin de göz ardı
edilemeyeceği; Merhum Cumhurbaşkanının Hacettepe Üniversitesi Hastanesi büyük acil servisine
getirildiği sırada bilincinin olmaması, kardiyovasküler kollapsın gelişmiş olması, solunumunun
olmaması ve idrar kaçırma bulgusunun olması, hipoksi gelişmiş olmasının yanı sıra bronşlardan
fazla miktarda köpüklü salgı gelmesi, laboratuvar incelemesinde sodyum, glukoz, kreatinin,
kreatinin kinaz, LDH ve karaciğer enzimlerinin (AST ve ALT) çok yüksek bulunması, ayrıca, protein
ve albümin değerlerinin aşırı düşüklüğü ile klorür değerlerinin değişken olması gibi bulguların
organofosfat zehirlenmesini de düşündürebileceği,
Merhum Cumhurbaşkanının vefat ettiği tarihte Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Klinik
Patoloji Laboratuvarında kolinesteraz testinin çalışılabildiği, alınan plazma ya da eritrosit
örneklerinde bu test çalışılmış olsaydı ve enzim aktivitesinde %25-50 aralığında bir düşüş tespit
edilseydi, organofosfat zehirlenmesini düşündürecek önemli bir bulgu ortaya konulabileceği,
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 617
sonuç ve kanatine varılmıştır.”
Görüleceği üzere, Tıbbi Uzmanlar Heyeti Raporunda; Hacettepe Üniversitesi
Hastanesinde belirlenen ölüm nedeni, tahmini ölüm nedeni olarak nitelendirilmekte ve gerçek
ölüm nedenine ilişkin herhangi bir çalışma yapılmadığı ortaya konulmaktadır. Ayrıca, aynı
Raporda Merhum Turgut Özal’ın gerek Türkiye’deki gerekse Amerika Birleşik Devletleri’ndeki
hastane ve laboratuvarlardan toplanan tüm sağlık verilerinin değerlendirilmesi sonucunda;
Merhumun ölüm nedeni olarak “ani kalp ölümü olasılığının” tamamen dışlanamamakla birlikte
“uzak bir ihtimal olarak” görüldüğü, “kalp dışı ve özellikle de doğal ölüm nedenleri dışındaki
ihtimallerin” de düşünülmesi gerektiği ve bazı bulguların ise ölüm nedeni olarak “organofosfat
zehirlenmesini” de akla getirebileceği ifade edilmektedir.
22 - Merhum Cumhurbaşkanının vefatından sonra, ölümünün şüpheli olduğu iddiaları,
muhtelif zamanlarda kamuoyunun ve ilgili kurumların bilgisi dâhiline girmiş, gerek ulusal
gerekse yabancı yazılı ve görsel medyada ölümünün şüpheli olduğuna yönelik birçok
haber/yorum/makale yayınlanmış ve bu konudaki iddiaları içeren çeşitli kitaplar kamuoyuyla
paylaşılmıştır.
Merhum Cumhurbaşkanının vefat ettiği süreçte gerek Köşk’te gerekse Hacettepe
Üniversitesi Hastanesinde yaşananlara ilişkin belirsizlikler, kayıtlara geçen ölüm sebebini
destekleyecek yeterli derecede tıbbi verilerin olmaması, ölüm raporunda imzası bulunan
doktorlar da dahil olmak üzere müdahale sürecine katılan doktorların kesin ölüm sebebinin
ancak otopsi ile tespit edilebileceği yönünde genel kanaatleri, Tıbbi Uzmanlar Heyetinin
Merhum Cumhurbaşkanının ölüm sebebine ilişkin görüşleri dikkate alındığında, kesin ölüm
sebebinin tespit edilebilmesinin otopsi yapılması ile mümkün olabileceği anlaşılmaktadır. Ancak,
Merhum Cumhurbaşkanının naaşı üzerinde otopsi yapılmadığı, bilgisine başvurulan kişilerin
beyanlarından ve ulaşılabilen belgelerden anlaşılmaktadır.
Merhum Cumhurbaşkanının ölümünün şüpheli olarak değerlendirilmesine neden
olabileceği düşünülen olaylar/gelişmeler/tespitler ana hatlarıyla aşağıda belirtilmiştir.
- Merhum Cumhurbaşkanının Genel Başkanı olduğu Anavatan Partisinin 18 Haziran
1988 tarihinde Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonunda yapılan 2. Olağan Kongresinde, Kartal
Demirağ tarafından açıktan silahlı suikast girişimine maruz kalmış olması,
- Merhum Turgut ÖZAL’ın Cumhurbaşkanı ve Devletin başı olarak Türkiye
Cumhuriyeti‘nin karşı karşıya olduğu tüm risklerin ve tehlikelerin doğrudan muhatabı olması,
- Kamuoyu tarafından bilinen bazı sağlık sorunları olmakla birlikte yoğun olan yurtiçi ve
yurtdışı çalışma programlarını aksatmadan yürütürken, beklenilmeyen bir anda ölümünün ani
olarak gerçekleşmesi,
- 17 Nisan 1993 Cumartesi sabahı rahatsızlanması ve sonraki süreçte yaşananlara ilişkin
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 618
herhangi bir tespitin adli ve idari makamlarca yapılmamış olması,
- Merhum Cumhurbaşkanının rahatsızlandığı dönemde Köşk’teki sağlık sisteminin sevk
ve idaresinde açık ihmal, zafiyet ve eksikliklerin bulunması,
- Ölüm raporunu imzalayan doktorların ölüm sebebini, herhangi bir tetkik ve otopsi
yapmaksızın belirlemiş olması
gibi hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Merhum Cumhurbaşkanının
vefatında şüpheli durumun varlığını çağrıştıran yeterli emarelerin mevcut olduğu
düşünülmektedir.
Kaldı ki işbu Raporun ilgili bölümlerinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
- Merhum Cumhurbaşkanının tıbben öldüğü yönünde genel bir kanaat oluştuktan sonra
ve ölümünün resmen açıklanmasından (saat 14.30) kısa bir süre önce (saat 14.00) Merhumun
kan örneği üzerinde tedavi amaçlı olamayacağı düşünülen ve ölüm sebebini araştırmaya matuf
olma ihtimali bulunan bazı tetkiklerin yapıldığı,
- Dr. Cengiz Aslan tarafından Merhum Cumhurbaşkanının zehirlenmiş olabileceği
ihtimali iddialarını bertaraf etmek üzere saç tellerinden bir miktarın kesilerek alındığı,
- Merhum Cumhurbaşkanının naaşı üzerinde otopsi işleminin yapılıp yapılmaması
konusunun değerlendirildiği
hususları göz önünde bulundurulduğunda, Merhumun naaşı daha Hacettepe Üniversitesi
Hastanesinde iken o dönem itibariyle bazı kişilerde Merhum Cumhurbaşkanının ölümüne ilişkin
bir şüphenin de oluştuğu intibaı edinilmektedir. Ancak, ölümün şüpheli olduğuna dair adli
mercilere herhangi bir bildirimin yapılmadığı ve bu nedenle de ölü muayenesi ve otopsinin
yapılmamış olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan inceleme sürecinde otopsi yapılmamasına neden
ihtiyaç duyulmadığı hususunda bilimsel gerekçeleri ihtiva eden herhangi bir belgeye de
rastlanılmamıştır.
Birinci Cumhurbaşkanımız Merhum Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, hastalığının
başlangıcından itibaren bütün seyrinin doktor gözetiminde olmasına rağmen, vefatından 24
saat 10 dakika sonra doktorlar heyeti tarafından naaşı üzerinde “otopsi yapılmasına neden
ihtiyaç duyulmadığına” yönelik 11.11.1938 tarihli tutanak tanzim edilmiştir. Hastalığı
başından sonuna yerli ve yabancı doktorlar tarafından takip edilen Merhum Mustafa Kemal
ATATÜRK’ün hastalığının ne olduğu ve seyrinin nasıl devam ettiği bilinmesine rağmen otopsi
yapılmasına neden ihtiyaç duyulmadığına dair “Devlet ciddiyetinin” gereği olarak gerekçeli
tutanak tanzim etmek lüzumu hissedilmiştir. Ancak, Merhum Turgut ÖZAL’ın vefatında,
sözkonusu uygulama yapılmamıştır. Yukarıda belirtildiği üzere, ne şekilde rahatsızlandığı,
rahatsızlığının seyri, Hacettepe Üniversitesi Hastanesine getirildiğindeki durumunun ne olduğu
(ölü mü/sağ mı) yönünde sağlıklı bir bilgiye erişildiğine ve değerlendirildiğine dair kayıt altına
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 619
alınmış bir veri olmaksızın otopsi yapma ihtiyacı duyulmadan ölüm sebebi belirlenmiştir.
Merhum Cumhurbaşkanının ölümünün şüpheli olduğuna ve otopsi yapılması gereğine
yönelik iddialara ilişkin olarak Tıbbi Uzmanlar Heyetince, varılan kanaat ve sonuç aynen aşağıya
alınmıştır.
“… Nedeni kesin belli olmayan ve/veya tanığı bulunmayan ölümlerin “şüpheli ölüm” olarak
kabul edilmesi gerektiği, Merhum Cumhurbaşkanının Hacettepe Üniversitesi Hastanesi büyük acil
servisindeki ilk muayene bulgularına göre hukuken somatik ölüm halinin gerçekleşmiş olduğu,
ölüm yeri, zamanı ve şeklinin hastanede müdahaleyi yapan hekimlerce bilinmediği, ölüm raporu ve
gömme izin belgesinde birbirinden farklı tanıların yazılması nedeniyle hekimlerde kesin ölüm
nedeni hakkında bir kanaatin oluşmadığı, tetkik sonuçlarının bir kısmının normal değerlere göre
yüksek/düşük veya değişken olmasının izahının gerektiği, Merhum Cumhurbaşkanının
rahatsızlanma şeklinin beklenmedik ve ani bir ölümü gösterdiği, Dr. Cumhur Özkuyumcu
tarafından, ölümün resmi olarak açıklanmasından kısa bir süre önce “digoksin” düzeyi çalışıldığı
(hasta dosyasında buna ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır), naaş henüz Hacettepe Üniversitesi
Hastanesinde iken otopsi yapılmasının konuşulduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, nedeni
kesin olarak belli olmayan Merhum Cumhurbaşkanının vefatının “şüpheli ölüm” olarak kabul
edilmesinin gerektiği,
Merhum Cumhurbaşkanının şüpheli ölümünün adli makamlara bildirilmesinin zorunlu
olduğu, şüpheli ölümlerde otopsi yapılıp yapılmaması kararının hekimlere veya aileye ait bir karar
olamayacağı, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak keşif ve/veya ölü muayenesi sonuçlarına göre
otopsi yapılıp yapılmayacağına karar verilmesi gerektiği, adli makamlara bildirim yapılmamış
olmasının merî mevzuata uygun olmadığı,
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüne yönelik şüphelerin ve zehirlenme
iddialarının açıklığa kavuşturulabilmesi için öncelikle ailede var olduğu beyan edilen saç telleri
üzerinde yapılacak bazı tetkiklerin ölüm nedenine yönelik -özellikle zehirlenme iddialarına- cevap
oluşturabileceği,
Kişilerin kesin ölüm nedenlerinin belirlenmesinde otopsi işleminin “altın standart” olarak
kabul edildiği, Merhum Cumhurbaşkanının naaşı üzerinde otopsi yapılmadığı için kesin ölüm
nedeninin tespit edilemediği, çürüme olayının istisnalarının olduğu, kimyasallarla etkileşim
durumunda (tahnit) uygun şartlarda çürümenin kısmen ya da tamamen engellendiği, dolayısıyla
birçok adli tıbbi delilin korunduğu, çürümenin gerçekleştiği cesetlerde dahi uzun yıllar çürümeden
kalan kemik, tırnak, saç artıkları, sarıldığı pamuk, kefen gibi eşyalarından toksikolojik
incelemelerde faydalanıldığı, feth-i kabir suretiyle yapılacak otopside faydalı bilgilere
ulaşılabileceği dikkate alındığında, Merhum Cumhurbaşkanının ölüm nedeninin belirlenebilmesi ve
vefatı ile ilgili şüphe ve iddiaların izah edilebilmesi için -sonuç alınıp alınamayacağı kesin olarak
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 620
bilinememekle birlikte- takdiri adli makamlara ait olmak üzere feth-i kabir yapılmasının uygun
olacağı sonuç ve kaanatine varılmıştır.”
Türk hukuk sisteminde görevi başında vefat eden Cumhurbaşkanlarına ve diğer Devlet
ricaline re’sen otopsi işlemi yapılacağına, organ ve/veya doku örneği alınacağına dair herhangi
bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak 8. Cumhurbaşkanı Merhum Turgut ÖZAL’ın vefatında
yaşanan süreçte göz önünde bulundurulduğunda, görevi başında vefat eden Devlet Ricaline
(Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Bakanlar, yüksek yargı organlarının
başkanları/başsavcıları, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları gibi) mutlak surette
otopsi yapılmasını ve vücuttan kan, doku, tırnak gibi örnekler alınmak suretiyle tetkik
yaptırılmasını ve alınan bu örneklerin belli bir süre muhafaza edilmesini sağlayacak bir
düzenleme yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
23 - Merhum Cumhurbaşkanının vefatıyla ilgili süreçte yaşananlara ilişkin kamuoyuna
intikal eden iddialara duyarsız kalındığı, konunun araştırılması/incelenmesi/soruşturulmasına
yönelik olarak yetkili makamlara yapılan müracaatların da gereği gibi değerlendirilmediği ileri
sürülmüştür.
Merhum Cumhurbaşkanının vefatına ve bu süreçte yaşananlara ilişkin şüphe ve
tereddütlere dair araştırma/inceleme/soruşturma yapılmasının gerekliliğini kamuoyu
gündemine getiren talepler ve/veya yetkili makamlara yapılan müracaatlardan tespit
edilebilenlere ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.
a) Merhum Cumhurbaşkanının vefatından dokuz gün sonra Gazeteci-yazar Mehmet Ali
Birand tarafından hazırlanan ve Show TV’de 26 Nisan 1993 tarihinde yayımlanan 32. Gün
programında; Köşk’teki sağlık ve koruma hizmetlerinin organizasyon ve işleyişindeki
yetersizliklere, Merhumun rahatsızlanmasını takip eden süreçte, müdahale, hastaneye nakil ve
diğer bir kısım konulardaki aksaklık ve ihmaller ile sürecin sevk ve idaresindeki boşluklara
değinilmiştir. Ancak konuyla ilgili bir inceleme ve araştırma yapılıp, sürecin yönetiminde ihmal
ve kasıt unsurunun olup olmadığı hususunda bir tespit ve değerlendirme yapılmaksızın
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğince, eleştirilere cevap olmak üzere 27.04.1993 tarihinde
“Mevcut ve mümkün olan bütün imkânlar kullanılmış, Hacettepe'ye gelişten itibaren hazır tutulan
bütün tıbbi gayretler gösterilmiş ancak "Takdiri İlahi" böyle tecelli etmiştir” şeklinde yazılı bir
basın açıklaması ile yetinildiği görülmüştür.
Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Basın Sözcüsü G. Kaya Toperi’nin, 17
Nisan 1993 tarihinde Köşk’te yaşananlara dair Deniz Yaveri Yrb. Remzi Karaca tarafından
hazırlanan raporun Köşk’ün arşivlerinde mevcut olduğu yönünde bazı basın yayın organlarında
kendisine atfen haber ve yorumlar yer almıştır.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Basın Sözcüsü G. Kaya Toperi, 17 Nisan 1993
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 621
tarihinde Köşk’te yaşananlara dair Deniz Yaveri Yrb. Remzi Karaca tarafından hazırlanan
raporun Köşk’ün arşivlerinde mevcut olduğu kamuoyuna yansıyan beyanlarında yer almasına
karşın, Kurulumuz tarafından alınan beyanında, rapor olarak hatırladığı metnin Cumhurbaşkanı
Deniz Yaveri Yrb. Remzi Karaca’nın Sayın Cumhurbaşkanına yönelik hislerini anlatan ve el yazısı
ile yazılan ve bir örneğini sunduğu metin olduğunu ifade ederek kendisine atfen yapılan
açıklama ve haberleri tevil etmiştir.
Ayrıca, konunun muhatabı olan Deniz Yaveri Yrb. Remzi Karaca ise; Cumhurbaşkanının
ölümüne ilişkin bir rapor hazırlamadığını, bu konuda Kaya Toperi’nin basında çıkan rapora
ilişkin sözlerinin doğru olmadığını, kendisinin cerideye yazmış olduğu hususları rapor olarak
değerlendirmiş olabileceğini beyan etmiştir.
b) Sağlık eski Bakanı Halil Şıvgın, 17 Nisan 1993 tarihinden kısa bir süre sonra, Merhum
Cumhurbaşkanının vefatında yaşanan sürece ilişkin incelemede bulunduklarını ve ulaştıkları
sonuçları Sağlık Eğitim Vakfı tarafından çıkarılan “Önce Sağlık” adlı aylık gazetenin “Özal Özel
Sayısı” başlığı altında Haziran ayında yayınladıklarını ifade etmiştir.
Adı geçen gazetenin “Özal Özel Sayısı” incelendiğinde; Merhum Cumhurbaşkanının
ölümünün ele alındığı, konu ile ilgili alınması gereken sağlık tedbirleri, rahmetlinin
rahatsızlanmasına neden olan olgular ve rahatsızlığını takip eden süreçte yaşanan olayların
değerlendirilmesinin yapıldığı ve bu konuda uzman görüşlerine başvurularak rahmetliyi ölüme
götüren ihmaller ile ölümcül hatalara vurgu yapıldığı görülmüştür.
Merhum Cumhurbaşkanının vefatından yaklaşık iki ay sonra yayımlanan söz konusu
gazetede, Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ı ölüme götüren ihmaller ile ölümcül hatalara dikkat
çekilmesine rağmen, bu yayımdan sonra görevli ve yetkili makamlar tarafından herhangi bir
araştırma/inceleme/soruşturma yapıldığına ilişkin bilgi veya belgeye ulaşılamamıştır.
c) 20. Dönem Tokat Milletvekili Hanefi Çelik tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması talep edilen 19.12.1997 tarih ve
7/4034-10031 esas numaralı soru önergesinde; Merhum Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL'ın
ölümünün şüpheli olduğu, ölüm olayının zehirlenme dolayısıyla olabileceği, ölümünden önce alınan
kanın Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesinde saklandığı ve saklanan kanın kaybolduğu,
Kamuoyunda normal ölümle değil öldürüldüğü şeklinde kanaat uyandığı iddialarına yer
verilmiştir.
Bahse konu soru önergesinin cevaplandırılması maksadıyla Devlet Bakanlığı tarafından,
İçişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığından yazılı bilgi talebinde bulunulmuştur. Devlet
Bakanlığının 16.04.1998 tarih ve 00338 sayılı yazısı ile anılan Bakanlıkların görüşleri TBMM
Başkanlığına iletilmiş, “söz konusu önergede belirtilen hususlarla ilgili herhangi bir bilgi ve
belgeye” rastlanılmadığı ve “Merhum Cumhurbaşkanı'nın kan örneğinin laboratuvarlarda
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 622
bulunduğu şeklindeki söylenti ile ilgili olarak yapılan araştırmada, herhangi bir kayıt veya bilgi ile
kan örneğine rastlanılmadığı" ifade edilmiştir. Bahse konu soru önergesi ile ilgili başkaca bir
işlem yapılmadığı tespit edilmiştir.
d) 21. Dönem (1999-2002) Malatya Milletvekili Tevfik Ahmet Özal ve 23 arkadaşı
tarafından verilen 07.05.2002 tarihli Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önerge ve
gerekçesinde; “ (…) Ölümü anında yanında bulunanların ifadeleri ve kronolojik gelişmeler
değerlendirildiğinde, Merhum Cumhurbaşkanımızın aniden ölümü ve ölüm sonrası otopsi
yapılmadan defnedilmiş olması daha sonraki gelişmeler bu konuda bir takım kuşkuların
doğmasına neden olmuştur.
Hal böyle iken devlet olarak bir araştırmaya gerek duyulmadan hatta otopsi dahi
yapılmadan sıradan bir ölüm gibi değerlendirilerek ebedi istirahatgâhına tevdi edilmesi pek çok
kuşkuyu da beraberinde getirmiştir.
Tüm bu şüpheleri ortadan kaldırmak ve olayı her yönüyle araştırarak, toplum vicdanını
rahatlatmak amacı ile” önergenin hazırlandığı belirtilmiştir.
Yukarıda yer verilen gerekçe dışında, meclis araştırması önergesinin ekinde konuyla
ilgili herhangi bir somut bilgi ve/veya belge sunulmadığı görülmüştür.
Söz konusu önerge Genel Kurulun 21.05.2002 tarihli 102. birleşiminde okunarak bilgiye
sunulmuştur. Genel Kurul gündemine alınan önerge, 21. Dönemin 01.10.2002 tarihinde sona
ermesi nedeniyle İç Tüzüğün 77. maddesi uyarınca arşive kaldırılmıştır. Bu önerge ile ilgili
başkaca bir işlem yapılmadığı anlaşılmıştır.
e) 22. Dönem İstanbul Milletvekili Emin Şirin tarafından Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına 31.01.2006 tarihinde, 8. Cumhurbaşkanı Merhum Turgut ÖZAL’ın öldürüldüğü
iddiasını içeren suç duyurusunda bulunulduğu tespit edilmiştir.
Söz konusu suç duyurusunu içeren dilekçenin talep kısmında, “Sayın Semra Özal’ın
röportajında Cumhurbaşkanı Sayın Turgut ÖZAL’ın öldürüldüğüne kesinlikle inanması, delillerin
yok edilmesi, Hacettepe Üniversitesinde kan örneğinin yok edilmesi, Sayın Özal’ın zorla resepsiyona
götürülmesi, kendisine özel limonata içirilmesi, Sayın Özal’ın zehirlendiği formülün yazılıp
bırakılması ve Sayın Süleyman Demirel’in Sayın Özal’ın öleceğini önceden beyan etmesi gibi önemli
iddiaları da kapsayan ifadelerinin ihbar kabul edilerek, gerekli araştırma ve soruşturmanın
yapılması keyfiyetini arz ederim” şeklinde iddiaların dile getirildiği, ancak herhangi bir somut
bilgi ve belge verilmediği görülmüştür.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 2006/39285 numaralı soruşturma
neticesinde, 02.03.2006 tarih ve 2006/21921 karar numarasıyla; (…) Suç duyuru dilekçesinde ve
Sayın Semra Özal’ın Sabah Gazetesinde yayınlanan söyleşisinde yaptığı açıklamaların herhangi bir
belgeye dayanmadığı, mevcut Hacettepe Hastanelerince düzenlenen raporların aksine Sayın
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 623
Cumhurbaşkanımız Turgut ÖZAL'ın ölümünün zehirlenme ile ilgisinin olmadığı, kalp
yetmezliğinden meydana geldiği anlaşıldığından, herhangi bir kişi veya kişiler hakkında kamu
davası açılmasına yer olmadığına.” şeklinde takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır.
f) Yukarıda yer verilen talep ve müracaatların yanında Merhum Cumhurbaşkanının vefat
tarihinde ve sonrasında görev alan üst düzey bazı devlet yetkililerinin, “konunun bütün yönleri
ile araştırıldığı/incelendiği/soruşturulduğu yönündeki” beyanlarının kamuoyuna yansıdığı
görülmüştür.
Bu kapsamda, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Genelkurmay Başkanlığı, Milli
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden alınan cevabi yazılarda,
bugüne kadar Merhum Turgut ÖZAL’ın ölümüyle ilgili herhangi bir araştırma, inceleme ve
soruşturma yapılmadığı bildirilmiştir
Neticede, 2010 yılında Sayın Cumhurbaşkanının Kurulumuza verdiği araştırma ve
inceleme görevi kapsamında yapılan çalışma ile aynı yıl içinde Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının başlattığı soruşturma dışında adli ve idari makamlarca konunun kapsamlı olarak
araştırılmadığı görülmüştür.
Yukarıda yapılan tespit ve değerlendirmeler itibariyle ulaşılan nihai değerlendirme ve
sonuç aşağıda gösterilmiştir.
Bu kapsamda, bahsedilmesi gereken ilk husus; döneme dair ortaya çıkan ve kısmen de
halen devam eden kamu yönetiminin güvenliği ve işleyişine ilişkin olarak tezahür eden önemli
bir zafiyet ortamının varlığıdır. Merhum Turgut ÖZAL, görevi başında vefat eden bir
Cumhurbaşkanıdır. Ölümü, uzun süreli devam eden ağır bir hastalık neticesinde olan ve
beklenen bir ölüm değildir. Ölümü, ani bir ölüm şeklinde gerçekleşmiştir. Görevi başında ve ani
şekilde ölen bir Cumhurbaşkanının ölümü her zaman “şüpheli” bir ölümdür. Bu itibarla, ölüm
nedeninin belirlenmesi amacıyla herhangi bir otopsi ve/veya Köşk yerleşkesinde delil tespiti
benzeri işlemlerin yapılmamış olması tam anlamıyla “akıl tutulması” ile izah edilebilecek bir
durumdur. Öyle ki, mezkur akıl tutulması dönemin ilgili Devlet organlarına ve merhumun
yakınlarına tam anlamıyla hakim olmuştur. Bunun sonucunda da, ölüm nedeninin belirlenmesi
konusunda gerek doktorlar ve aile üyeleri tarafından gerekse yargı organları ve diğer Devlet
ricali tarafından otopsi yapılması konusunda gerekli ihtimam ve tavır gösterilmemiştir.
Kamu oyunda yaygın bir şekilde Merhum Turgut ÖZAL’ın ölümünün doğal bir ölüm
olarak görülmemesi ve öldürülmüş olabileceğine ilişkin ölümün hemen akabinden itibaren geniş
bir yelpazede bir takım iddiaların ortaya çıkmasının temel sebeblerinden birisisi de budur.
Merhum Turgut ÖZAL’ın ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen bu süre içerisinde
ölümü ile ilgili olarak ortaya atılan çeşitli iddialar hakkında bugüne kadar herhangi bir idari
araştırma ve inceleme ile kapsamlı bir adli soruşturma yapılmamış olması da aynı akıl
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 624
tutulmasının uzun yıllar boyunca devam ettiğine işaret etmektedir. Söz konusu akıl tutulması,
esas itibariyle gerek görev başında ölen gerekse görevini yapmaya engel teşkil edecek nitelikte
ağır hastalığa yakalanan Devlet adamları hakkında izlenecek hukuki süreç ve yöntemlerin yazılı
hukuk kuralları olarak Anayasa ve diğer mevzuatta tanımlanmamış olmasından
kaynaklanmaktadır. Bu konu tamamıyla geleneğe bırakılmış olup Devlet hayatımızda zaman
zaman yaşanan inkıtalar nedeniyle bu konudaki gelenekler de tam olarak gelişmiş değildir.
Nitekim, gerek merhum Turgut ÖZAL’ın ölümü gerekse merhum Başbakan Bülent ECEVİT’in
hastalık süreci ile ilgili ortaya atılan iddialar ve yaşananlar bu konudaki eksikliği/zafiyeti
tümüyle teyit eder mahiyettedir.
Bahsedilmesi gereken ikinci husus ise dönemin Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde
Cumhurbaşkanlarına sunulan sağlık hizmetlerinin kapasitesi ve kalitesi ile ilgili ciddi sorunların
varlığıdır. Merhum Turgut ÖZAL’ın geçmiş sağlık bilgileri ve yoğun program trafiği bilinmesine
rağmen derhal müdahaleye uygun ve yeterli sağlık personeli, ekipmanı ve donanımlı bir
ambülânsın bulundurulmamış olması kabul ve izah edilebilir bir yönetim anlayışı ve uygulaması
değildir. Bu açıdan, Merhum Turgut ÖZAL rahatsızlandığı anda; kendisine ne gerekli vasıfta ilk
müdahale yapılabilmiş ne de uygun bir şekilde ve tam zamanında hastaneye götürülebilmiştir.
Söz konusu dönemde Sayın Cumhurbaşkanının acil bir rahatsızlık geçirmesi anında izlenecek
yöntem ve süreçlerin (ilk müdahaleyi yapacak sağlık personeli ile araç ve gerecin hazır
tutulması, takip edilecek yol güzergahı ve gidilecek sağlık kuruluşu, yol emniyeti ile ilgili
tedbirler, son zamanlarında yediği ve içtiği şeylerin listesi ve numunesi, kullandığı ilaçların
listesi, hasta öyküsüne ilişkin bilgiler vb.) tanımlanmamış olması nedeniyle, adeta, herhangi bir
mahallede aynı şekilde vefat eden bir insan için hane halkı ve komşular tarafından yapılan iş ve
işlemlerin ötesinde herhangi bir uygulama yapılamamıştır.
Bu itibarla, gerek rahatsızlanma anı ve şekli ile ilgili belirsizlikler ve çelişkiler gerekse
ölüm nedeninin tespitine yönelik olarak gerekli otopsi ve diğer işlemlerin yapılmamış olması ve
alınan kan örnekleri ile ilgili yapılan tahlillerin akıbetinin belirsizliği gibi hususlar Merhum
Turgut ÖZAL’ın ölüm nedeninin bugün itibariyle de bilinmezliğini koruduğunu göstermektedir.
Kurulumuz tarafından oluşturulan Tıbbi Uzmanlar Heyetinin de ulaşmış olduğu nihai bilimsel
sonuç da özet itibariyle bu istikamettedir. Tıbbi Uzmanlar Heyetince ulaşılan sonuca;
Türkiye’deki hastane ve laboratuarlar ile Amerika Birleşik Devletleri’ndeki hastanelerden
toplanabilen ve sonradan oluşturulan sağlık dosyası ile ulaşılmış olması ve yıllar geçtikten sonra
yapılan bir çalışma olması nedeniyle belirli bir ihtiyat payı ile yaklaşılması gerekmektedir.
Ancak, yukarıda ifade edilen ölüm nedeninin otopsi yapılmadan tahmini olarak belirlenmiş
olması karşısında; sözkonusu bilimsel incelemenin yeni bazı değerlendirme ve bulgular içerdiği
de açıktır.
 

PERFİNYA

MFC Üyesi
Konum
Dünyadan
  • Üyelik Tarihi
    25 Ağu 2008
  • Mesajlar
    740
  • MFC Puanı
    -48
HİZMETE ÖZEL
Devlet Denetleme Kurulu Araştırma ve İnceleme Raporu 625
Merhum Turgut ÖZAL’ın öldürülmüş olduğuna ilişkin ortaya atılan çeşitli iddialar
hakkında ancak sınırlı bir inceleme yapılabilmiştir. Somut bazı olaylar ve bilgiler ihtiva eden
mezkur iddialardan; özellikle, merhumun zehirlendiğine ve yeterli tıbbi yardım almadığına
ilişkin merhumun yakınları tarafından dile getirilen bazı iddialar incelenmiştir. Merhum Turgut
ÖZAL’ın öldürülmüş olduğuna ilişkin ortaya atılan iddiaların önemli bir bölümünün ise soyut
nitelikte olup daha ziyade çeşitli ulusal veya uluslarası olgular/gelişmeler temel alınarak ortaya
atılan “öldürülme nedeni” etrafında kurgulanan iddialar olduğu görülmektedir. Bu nedenle, söz
konusu iddiaların bu aşamada araştırılması ve ispatlanması imkanı bulunamamıştır. Ancak,
ölüm nedeninin netleştirilmesinden sonra sözkonusu iddiaların ciddiyeti/geçerliliği hakkında
düşünülebileceği /inceleme yapılabileceği açıktır.
Bu nedenle, Tıbbı Uzmanlar Heyeti tarafından mevcut tıbbi veriler çerçevesinde önerilen,
ölüm nedeninin belirlenmesine ilişkin yöntem ve süreçlerin gerekliliğinin; Raporun yukarıdaki
bölümlerinde yapılan tespit ve değerlendirmeler muvacehesinde Merhum Cumhurbaşkanı
Turgut ÖZAL’ın ailesi ile yargı organlarının takdir edebileceği bir durum olduğu kanaatine
varılmıştır.
Yukarıda özetlenen ve ayrıntıları Raporun ilgili bölümlerinde yer alan tespit,
değerlendirme ve önerilerin gereğinin yapılmasını teminen işbu Raporun, 2443 sayılı Devlet
Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca Başbakanlığa
gönderilmesi gerektiği ve ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına da raporun bir örneğinin
iletilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Saygılarımızla arz ederiz. 04.06.2012
 
Üst Alt