MEVLÂNÂ
Prof.Dr. Adnan KARAÝSMAÝLOÐLU
Kýrýkkale Ün. Doðu Dilleri Ve Edebiyatlarý Bl.Bþk.
Kýrýkkale Ün. Doðu Dilleri Ve Edebiyatlarý Bl.Bþk.
Özellikle Mevlânâ, Hazret-i Pîr, Hüdâvendigâr ve Mollâ-yý Rûm lâkaplarýyla; Belhî (Belhli), Rûmî (Anadolulu) ve az da olsa Konevî (Konyalý)sýfatlarýyla anýlanCelâleddînMuhammed, bugünAfganistanýn kuzeyinde yer alan Belh þehrinde dünyaya gelmiþtir.Onun bütün dillerde görülebilecek tam adý, Mevlânâ Celâleddîn Muhammeddir. Ancak günümüzde kitap veya makale adý içerisinde Mevlânâ, tek bir kelimeyle anýlmak istendiðinde, Batý dillerinde sadece Rûmî ve Farsça eserlerde ise Mevlevî isimleþmiþ sýfatlarýyla yeterli görülmektedir.
Mevlânâ, bilginler yetiþtiren bir ailenin ferdi olan babasý BahâeddînVeledin Belhte sahip olduðu büyük maddî ve manevî zenginlikler içerisinde çocukluk yýllarýný geçirmiþ ve sonrasýnda vataný Konya olmuþtur. Konyadaki hayatý, ailesi, dergâhý ve eserlerine intikâl eden fikirleri, onu günümüze çok canlý bir þekilde taþýmýþtýr.O, daha çok ilâhî aþk, sevgi, zarafet ve hoþgörüyü hatýra getiren ve Ýslâm inancýný gönüllere bu bakýþla sunmayý hedef edinen bir anlayýþýn öncüsü olarak kabul görmüþtür.
Ýslâm dünyasýnýn önemli merkezlerinden biri olan Belhte XIII. asrýn ilk yarýsýndaki mevcut ilmî ve siyasî ortamdan rahatsýzlýk duyan Mevlânânýn babasý, bütün aile bireyleri ve çevresiyle göç etmeye karar verdi. Niþabur, Baðdat,Mekke, Þ** gibi þehirleri dolaþarakAnadoluya ulaþtý.Aile, yol boyunca büyük ilgi gördü. Mevlânâ, babasýnýn yanýnda bu ilk yolculuðunda birçok ünlü bilgin ve sûfi ile karþýlaþtý, onlarýn konuþmalarýna tanýk oldu. Lârendeye, yani Karamana vardýklarýnda Mevlânâ ve ailesi için önemli geliþmelerin yaþandýðý bir döneme de girilmiþ oldu.Burada geçen muhtemelen yedi yýl zarfýnda Mevlânâ, kafilede yer alanHâce LâlâÞerefeddîn-i Semerkandînin kýzý GevherHatunla evlendirildi.Ýki oðlu, SultanVeled ve AlâaddinÇelebi dünyaya geldi.
MâderSultân(SultanAnne) lâkabýyla anýlan validesi Mümine Hatun vefat etti. Aile, Konyaya vardýðýnda SultanAlâaddin Keykubad ve beyleri tarafýndan büyük ilgiyle karþýlandý.Konyaya varýþtan iki yýl sonra baba BahâeddinVeled 80 yaþýnda vefat etti. Genç Mevlânâdan âlim, müderris ve müftü babasýnýn yerini almasý istendi. Babasýnýn öðrencilerindenTirmizli Seyyid Burhâneddin bir yýl sonra hocasýný görmeye Konyaya geldi ve esas olarak babasýndan dinî ilimleri öðrenmiþ olanMevlânânýn tasavvufî öðrenimi ve terbiyesi ile meþgul oldu ve ayrýca bu arada Halep ve Þamda tahsilini tamamlamasý konusunda da tavsiyede ve rehberlikte bulundu. Buluþmalarýndan dokuz yýl sonra, kendisine babasýnýn manevî yönünü tanýtýp üzerinde derin izler býrakanSeyyid Burhâneddin Kayseride vefat etti. Bundan beþ yýl sonra Þems-i Tebrizî Konyaya geldi ve Mevlânâ ile aralarýndaki sohbetler büyük bir etkileþmeye neden oldu. Mevlânânýn bu buluþmadan sonra gerek hayatýnda ve gerekse gönül dünyasýnda büyük deðiþiklikler meydana geldi. Onun, Þemsle olan yakýnlýðýný ve kendileriyle eskisi gibi ilgilenmemesini hazmedemeyenlerin tepkileri sonucunda,Eflâkînin belirttiðine göre 16 ay kadar sonra Þems, Konyadan ayrýldý.Ancak bu gidiþ onu çekemeyenleri tatmin edecek bir sonuç saðlamadý, Mevlânâ yine çevresindekilerle ilgilenmedi.Bu durumu görenlerle Mevlânânýn istekleriyle harekete geçen oðlu SultanVeled, önceki tatsýzlýklarýn yaþanmayacaðýný Þamda Þemse anlatýp onu ikna ederek birlikte Konyaya döndüler.Fakat ayný nedenlerle ayrýlýk kaçýnýlmaz oldu ve üç yýl kadar süren bu ilgi artýk tamamen sona erdi. Mevlânâ, derinden etkilendiði buluþma ve ayrýlýklardan sonra, önce Konyalý Kuyumcu Selâhaddini kendisine halife ve dost edindi; oðlu SultanVeledi, onun kýzý Fatma Hatunla evlendirdi. Bu yýllar huzuru, sürûru aradýðý; derdini, aþkýný, heyecanýný gazellerinde ve rubaîlerinde dile getirdiði bir dönem oldu. Kuyumcu Selahaddinle olan beraberliði on yýl sürdü. Onun vefatýndan bir müddet sonra ayný sýfatla Hüsâmeddin Çelebiyi tayin etti.Ömrünün son on dört, on beþ yýlýný Mesnevîsiyle meþgul olarak geçirdi.Bu eserin teþvikçisi ve yazýcýsý Hüsâmeddin Çelebiydi.
Mevlânânýn, hayatýný Anadolu Selçuklularýnýn baþþehri olanKonyada sürdürmesi ve devlet adamlarý ile halkýn üzerinde önemli etkiye sahip olmasý, bazý tarihî, siyasî ve fikrî geliþmelerde adýnýn anýlmasýna neden olmuþtur.
Mevlânâ, eserlerinden hemen tamamý gazel ve rubaîlerden oluþan Dîvân-ý Kebîrde özellikle ilâhî aþkýný, gönül derdini, mazmun ve remizlerle þiirin imkânlarýný kullanarak anlatmýþtýr. Mesnevîsinde ise bilgilendirici ve öðretici bir yol izlemiþ, yaþadýðý yýllara kadar hayata geçen anlayýþ ve tavýrlarý konu edinmiþtir.Bu nedenle yirmi altý bin kadar beyti içeren Mesnevîsi dünyada daha çok ilgi toplamýþ ve asýrlar boyu çok geniþ bir sahada, üzerinde þerh (açýklama), tercüme, seçme, konulara göre derleme ve sözlük çalýþmalarý yapýlmýþtýr.Mesnevînin baþta Konya Mevlânâ Müzesi Kütüphanesinde ve Ýstanbul Süleymaniye Kütüphanesinde olmak üzere yüzlerce belki de bini aþkýn el yazmasý örneði ve Ýstanbul,Tahran,Bulak, Bombay, Tebriz, Loknov, Ganpur, Münih, Londra gibi þehirlerde yapýlmýþ yüze yakýn baskýsý mevcuttur. Bu eserin daha çok Türkçe ve Farsça olmak üzere çeþitli dillerde yazýlmýþ kýrký aþkýn þerhi/açýklamasý vardýr.
Mevlânânýn eserlerinde aþkýn ve yüksek bir duyuþun ifadeleri bulunur.Bu duygularý aktarmak için kullanýlan kelime, terim ve semboller, okuyucu için çoðu defa açýklamalara muhtaçtýr.Bu izahlar daha önce yaþ**ýþ þahýslarýn eserlerinde bulunduðu gibi, bilhassa onun kendi eseri Mesnevînin içerisinde de mevcuttur.Ancak anlamlara engel gördüðü harfler ve kelimeler, onun yüksek duygularýný ve düþüncelerini anlatmaya kâfi gelmemektedir.Böyle durumlarda Bu bahisler buraya kadar söylenebilir.Bundan sonra ne zuhura gelirse gizlenmesi gerekir.Söylersen de faydasýz.Yüz binlerce gayret etsen de anlatmaya çalýþsan da yine faydasýz (Mesnevî, VI, 4620-4621) gibi deðerlendirmelerle kendisini engeller, yanlýþ anlaþýlmaktan veya anlaþýlamamaktan endiþe duyar. Mesnevîsinin ilk beyitlerindeki Ben her toplulukta aðladým, iyi ve kötü davranýþlarla beraber bulundum. Herkes kendi düþüncesine göre dostum oldu, içimdeki sýrlarý aramadý. ifadelerini söyleme ihtiyacýný hisseder.
Ancak beyitlerin ardýndan binlerce beyit tutacak öðüt ve tavsiyelerle büyük bir kararlýlýk içerisinde insanýn dünyadaki sýkýntýlarýna, dertlerine çözüm sunar, gerçeklerle zihnini ve yolunu açmaya çalýþýr.Bu nedenle eserleri, aradýðýný bilenler için büyük bir kaynaktýr.
Özgür olmanýn yolu olarak; dünya malýna ve deðerlerine baðlýlýktan kurtulmayý, kanaat sahibi olmayý ve ihtirasý terk etmeyi gösterir(Mesnevî,I, 19-21). Ýnsanýn üstün yönünün akýl, bilgi ve cömertlik sayesinde ortaya çýktýðýný anlatýr(Mesnevî, I, 1497-1525). Ruh, ilim ve akýlla dosttur (II, 56). Köpek dahi ilim öðrenince sapýklýktan kurtulur, ormanlarda helâl av avlanýr(Mesnevî, II, 2363).
Çalýþmanýn, çabanýn gerekçesi çok belirgindir ifadelerinde; Ýnsanýn zararý, çalýþmamasýndan dolayýdýr, kârý ise çalýþmasýndan. Kader haktýr, ancak insanýn çalýþmasý da(Mesnevî, VI, 403, 407) ve bu husustaki tavsiyesi,Tevekkül edeceksen önce çalýþ, çalýþ da Allaha dayan(Mesnevî, I, 947) der.
Dostluk ve arkadaþlýkMevlânânýn dilinde güzel anlam bulur:Dost ol, sayýsýz dost gör. Dostun olmazsa yardýmsýz kalýrsýn(VI, 498).Sen dostun mutluluðuyla sevinirsen bu dünya sana gül bahçesi görünür(Mesnevî,IV, 2372).Dostlarla beraber olan, hamam ateþinin içinde kalsa da gül bahçesinde sayýlýr(Mesnevî, IV, 1976).
Mevlânâ gönle, gönül dünyasýnýn zenginliðine büyük önem verir.Onu, huzurlu çözümlerin kaynaðý olarak gösterir:Bu dünya su küpü, gönülse ýrmak.Bu dünya oda, gönülse þaþýlacak þeylerle dolu bir þehir(Mesnevî, IV, 811); Toprakta yeþeren gül bahçesi yok olur, gönülde yeþeren gül bahçesi ise ne hoþ(Mesnevî,VI, 4650)!; Bil ki lezzet içtendir dýþtan deðil.Köþk ve saraylar arzu etmeyi ahmaklýk bil(Mesnevî, VI, 3420); Gönül ovasýna girmek gerekir, zira dünya ovasýnda ferahlýk yoktur. Dostlar!Gönül emin yerdir.Orada pýnarlar, gül bahçesi içinde gül bahçesi vardýr(Mesnevî,III, 514-515).
Mesnevîden baþka örnekler:
Barýþ dalgalarý kopar, gönüllerden kinleri giderir.
Bunun aksine savaþ dalgalarý kopar, sevgileri alt üst eder.
Sevgi acýlarý tatlýya çeker, tatlýlaþtýrýr.Çünkü sevgilerin temel özelliði, doðru yola götürmektir (Mesnevî, I, 2578-2580).
Sevgiden tortulu sular durulur, berraklaþýr.
Sevgiyle ölü diriltilir, sevgiyle padiþahlar köle yapýlýr(Mesnevî, II, 1530-1531).
Nice Hintli ve nice Türkün dili birdir de nice iki Türk birbirine yabancý gibidir.
Öyleyse yakýnlýk dili baþka bir dildir.Gönül beraberliði, dil birliðinden daha iyidir.
Gönülden; söz, iþaret ve yazý olmadan yüz binlerce tercüman belirir(Mesnevî, I, 1206-1208).
Annenin hakký Allahýn hakkýndan sonra gelir.Çünkü o kerem sahibi, senin cenini ona emanet etti.
Onun bedeninde sana þekil verdi. Taþýmak için de ona huzur ve kabiliyet verdi.
O da seni kendisine baðlý bir parça gördü.Allahýn takdiri baðlý olaný ayýrdý.
Hak binlerce sanat ve fen yarattý, böylece anne de seni sevgiyle kuþattý (Mesnevî,III, 325-328).
Ey Müslüman!Sen bizzat edep iste.Edep her edepsize sabretmektir ancak.
Falan kiþinin kötü karakteri ve huyu vardýr diye þikâyet eden kiþi, bil ki kötü huylu olduðu için kötü huyluyu kötüler.
Güzel huylu kötü huylulara sessiz kalan, kötü karakterlilere tahammül edendir (Mesnevî, IV, 771-774).
Bilgi Hz.Süleymanýn iktidarýnýn saltanat mührüdür. Bütün âlem ceset, ilim ruhtur (Mesnevî, I, 1030).
Gönül ehlinin ilimleri onlarý taþýr, ten ehlinin ilimleri ise onlara yüktür.
Ýlim gönle aksederse yardýmcý olur, ilim bedene yansýrsa yük olur (Mesnevî,I, 3446-3447).
Ýki Rubai:
Dostuyla hoþ geçinen dostsuz kalmaz.Müþteriyle iyi anlaþan iflas etmez.
Ay geceden ürkmediði için böyle parlak kaldý.Gül de dikenle uyuþtuðu için bu kokuyu elde etti(MevlânânýnRubaileri, trc. M.Nuri Gençosman, nu, 211).
Gamlý yoldaþlarla oturma dedim sana.Sakýn, güzel tavýrlý neþeli dostlarýn yanýndan ayrýlma.
Baða geldiðin zaman dikenlik tarafýna gitme.Gülden, yaseminden, sarmaþýk gülden baþkasýyla ilgilenme(Rubai nu. 1199).
Fîhi Mâ Fîhten Örnek:
Bilginlerin kötüsü, beylerden yardým gören, beyler yüzünden düzelen, doðru yolu tutan kiþidir. Beyler bana ihsanlarda bulunsunlar, beni saysýnlar, bana mevki versinler kuruntusuyla, onlardan korkarak okumaya baþlamýþtýr da beyler yüzünden iþi düzene girmiþtir; bilgisizliði bilgiye dönüþmüþtür. Bilgin olunca da onlarýn korkusundan, onlarýn cezasýndan edep sahibi olur, ister istemez doðru yolu bulur.Artýk ne çeþit olursa olsun, ister görünüþte bey onun ziyaretine gelsin, ister o, beyi ziyarete gitsin, her hâlükârda ziyaret eden odur, ziyaret edilense bey. Fakat bilgin, beyler yüzünden bilgiye sahip olmamýþsa, önceden de, sonradan da bilgisi Allah için elde edilmiþse o baþka; balýk nasýl sudan baþka bir yerde yaþayamazsa, elinden baþka bir þey gelmezse bu bilgin kiþinin de yolu yordamý, ancak doðru yola gitmektir; bu, onun kendi huyundandýr. Bu çeþit bilgini yürüten, çekindiren akýldýr.Zamanýnda, bilsinler bilmesinler, herkes onun heybetinden çekinir; onun ýþýðýndan, onun aksinden yardým ister. Böyle bilgin, beyin kapýsýna gitse bile gerçekte ziyaret eden beydir, ziyaret edilen kendisi... (Fîhi Mâ Fîh, trc. A.Gölpýnarlý, s.1).
Mesnevîden Bir Hikâye
Arkadaþýyla bir iþ üzerinde kavga eden, ama kendisinin de bu iþe tutkun olduðundan haberi bulunmayan Hintli:
Dört Hintli bir camiye girdi, namaz için rüku ve secde ettiler.
Her biri bir niyetle tekbir alarak acizlik ve dert hâliyle namaza baþladý.
Müezzin geldi. Birinin aðzýndanEy müezzin!Ezan okudun mu?Vakit var mý? diye bir söz çýktý.
Diðer bir Hintli istekle Hey!Konuþtun ve namazýn bozuldu. dedi.
Üçüncüsü, ikinciye Ey amca! Onu niçin kýnýyorsun?Kendine söyle.dedi.
Dördüncüsü Elhamdülillah; ben, o üçü gibi kuyuya düþmedim.dedi.
Neticede her dördünün namazý yok oldu; ayýp söyleyenler, yollarýný daha çok kaybetti.
Kendi ayýbýný gören cana ne mutlu!Ayýp söyleyen, ayýbý kendine satýn alýr.
Baþýnda on yara varsa, merhemini kendine kullanman gerekir.
Ayný ayýp sende yoksa, emin olma; o ayýp sende de görülebilir.
Ey benim güzelim!Sakalýn yeþermedikçe, çenesi sakalsýz baþkasýný yerme.