Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

LeGoLaS

ikra
Onursal Üye
Konum
Türkiye
  • Üyelik Tarihi
    1 Ağu 2008
  • Mesajlar
    9,956
  • MFC Puanı
    2,976
Âsitane - Konya Mevlâna Dergahı


Konya Mevlâna Külliyesi, teşekkül, teşkilât ve misyon itibariyle Mevlevîliğin "Âsitânesi" 'dir. Farsça'dan dilimize geçen "Âsitân" kelimesi, "Eşik; Padişahların, önder ve liderlerin dergahı; Nebilerin, velilerin kabirleri; Payitaht (Başkent)" gibi anlamlara gelir.Âsitânelerin "Dergah", "Tekke", "Zaviye", gibi tarikat yapılarından farklı yönlerini şöylece sıralayabiliriz:
* Âsitâneler, bir tarikatın ana, merkez binasıdır.
* Âsitâneler, çeşitli yerlerde açılan şubeleriyle çalışır, onlara merkezlik eder.
* Âsitâneler, taşıdığı idari vazife, sorumluluk gereği görevlisi bol ve tam teşekküllü idari binalardır.
* Tarikate girmek isteyenler "Çile" yi âsitânede çıkarırlardı.
* Tarikat liderinin kabrinin bulunduğu yapıdır.Bu sebeble Âsitâneye "Huzur", "Huzur-u Pir" , "Pir Evi" de denilmiştir.
İşte Konya Mevlâna Ma'muresi, bütün bu özelliklere sahip bulunan "Mevlevî Âsitânesi" dir.
"Dergâh" ise Farsça "Kapı, kapı mahalli, eşik, tekke, toplanılacak yer," gibi anlam gelir. Daha geniş anlamlara ve mahiyete sahiptir.
"Tekke" kelimesinin doğru şekli "Tekye" dir. Farsçadır."Dayanak, Dayanılacak yer" demektir. Sûfilerin toplantı ve kalacak yerlerine verilen genel addır.
"Zaviye", "Sığınılacak yer, bucak, köşe" anlamındadır. Tekke'den daha küçük, mütevazi yapılardır.
KONYA MEVLÂNA ÂSİTÂNESİ

Tefekkür ve tasavvuf tarihimizin ünlü siması Mevlâna Celaleddin Rûmi (D. 30.09.1207, Belh- Ö. 17.12.1273, Konya)'nin babası Sultânu'l Ulema Bahauddin Veled, 1231 yılında vefat eder.Vasiyetine uyularak sağlığında sık sık gezintiye geldiği, sur önündeki "Gül Bahçesi" ne gömülür. Daha ilk günden itibaren ziyaret edilmeye başlanılan bu mütevazi kabir, bu günkü muazzam Mevlâna Ma'muresi'nin ilk yapısını teşkil eder.
Ünlü vezir Muinüddin Pervâne başkanlığındaki bir heyet, babasının yerine posta buyur edilen Mevlâna'ya gelerek, kabrin üzerine, ona yaraşır bir türbe yapmak için başvuruda bulunurlar. Ama Mevlâna "Madem ki senin yapacağın kubbe, feleklerin kubbesinden daha güzel olmayacaktır; O Halde bırak da onun mezarı, bu gökkubbesi ile kalsın; bundan vazgeç." diyerek taraftar olmamıştır.
Mevlâna, 17 Aralık 1273 tarihinde vefat edince, babasının başucuna hazırlanan kabre defnedilmiştir.
Vezir Muinüddin Pervane, eşi Gürci Hatun, Alâmeddin Kayserî, Bedreddin Tebrizî gibi tanınmış kişilerden oluşan bir heyet bu defa onun ihya ve irşad postuna getirilen oğlu Sultan Veled'e başvurarak Mevlâna'nın üzerine ona lâyık bir türbe yapmak istediklerini belirtirler. Sultan Veled, sukût eder. Onun bu tutumunu, "sukût ikrardan gelir" şeklinde yorumlayarak güzel bir türbe inşa ederler. Bu, eyvan tarzında tipik bir Selçuklu türbesidir, üzeri yıldız tonozla örtülüdür. Doğu, Batı ve Güneyi kapalı, kuzeyi açıktır. Cesedi, mahzendedir. Onu, üst kattaki sanduka sembolize eder. Üzerine, Selçuklu ahşap sanatının muhteşem örneklerinden olan görkemli bir sanduka yerleştirilir. Onun bu sandukası günümüzde babasının üzerindedir. Sultan Veled 10 Recep 712 / 1312 tarihinde vefat edince, babasının sağ yanına defnedilmiştir.
Mahzen hariç, mimar Bedreddin Tebrizi'nin yaptığı türbe hayli değişikliğe uğramıştır. Günümüzde türbenin "Kubbe-i Hadra" (Yeşil Türbe) diye anılmasını sağlayan yeşil çinilerle kaplı dilimli gövdeli ve külahlı muhteşem gövde ilk türbenin üzerine Karamanoğlu Ali Bey (1357-1358) tarafından yaptırılmıştır. (799 / 1396)
Mahzenin gövde ayaklarının, kemerlerin, yıldız tonozlu örtünün ve bunu örten içte kalmış olduğu kubbenin ilk yapıdan kalmış, diğer kısımlarının mimari ve tezyini büyük değişiklikler gördüğünü bildiğimiz türbe, 25 m yükseklikte. Sikkeli, hilalli, külah alemi, 2.72 m boyunda olup, altınsuyu ile kaplıdır.
Mevlâna'nın kabir ve türbesi, zaman içerisinde yakınlarının, dostlarının ve müntesiplerinin kabirleri ile donatılarak Konya'nın en büyük mezarlıklarından biri oluşmuştur. Ziyaretçilerin ihtiyacını karşılamak üzere de hücreler inşa edilmiştir.Bu yapılanma yedi asrı aşan sürede günümüzdeki muazzam ma'mureyi meydana getirmiştir.

DIŞKAPILARI:
Mevlâna Âsitânesi'nin dört yönde birer dışkapısı vardır. Dervişân Kapısı günümüzde ziyaretçilerin kullandığı batıdaki kapıdır. Dervişler buradan girip çıktıkları için bu adı almıştır. Buradan,vaktiyle mezarlık olduğu için "Hâmûşân" diye anılan geniş avluya geçilir. Hâmûşân Kapısı güneydedir. Tarihî Türbe (Üçler) Mezarlığı'na açıldığı için bu adla bilinir. Üzerinde Sultan II. Abdulhamid'in tuğrası mevcuttur. Pir Kapısı doğudadır."Küstâhân Kapısı" diye anılır. Görülen lüzum üzerine âsitâne'de kalması uygun bulunmayan veya bu hakkı kaybedenler bu kapıdan yavaşça dışarıya buyur edilerek kendisine "seyyah" verilirdi. "Çelebi Kapısı" kuzeydedir. Bu yönde bulunan konaklarda oturan Çelebiler kullandığı için bu adı almıştır. 6225 m2 lik bir alana sahip bulunan "Konya Mevlâna Âsitânesi" bu dış kapılarla çalışıyordu.

DERVİŞ HÜCRELERİ:
Küçük odacıklar olan bu mekânlar, tarikat mensuplarına tahsis edilmiştir. Sultanu'l Ulema'nın kabrinin teşkilinden itibaren gelmeye başlayan ziyaretçilerin kalması için birkaç hücre yaptırıldığını biliyoruz. Bugünküler Osmanlı dönemine aittir. Batıdakileri Kanunî Sultan Süleyman tarafından yaptırılan bu özel mekânlar, zaman içerisinde bazı tamir, tebdil ve tecdidlerle günümüzdeki şekil ve görevlerini almışlardır. Sultan III. Murad'ın 992 / 1584 yılında diğer hücreleri inşa ve ilave ettirdiğini kitabesinden öğreniyoruz.Hücrelerin toplam sayısı 18'dir. "18" rakamı ise Mevlevilikte önemli, saygın ve sembolik bir sayı olup, "Nezr-i Mevlâna " diye bilinir.
Derviş Kapısı'ndan girerken sağ taraftaki hücreler, sırasyla: "Aşçı-başı Efendiye", "Türbedar" a, "Tarikatçi Efendi'ye" ve zâbitana aitti. Kuzeydeki hücrelerin gerisindeki bahçede görülen genişçe bina, "Çelebi Dairesi" diye de anılan misafir-hânedir.

MEYDÂN-I ŞERİF:
Güney batı köşede, mutfağın bitişiğindedir. Şimdi müdür odasıdır. 1867 yılında inşa edilen bu son derece önemli salonun tavanı motiflerle süslüdür. Herkesin girmesi uygun olmayan bu mekanda "Postnişin Hazretleri" ile davet ettiği şahıslar girebilirdi. Başta âsitâne olmak üzere imparatorluğun dört bir yanına yayılmış bulunan, toplam sayıları yüzü aşkın şubelerin işleri burada görüşülürdü. Yönetimle ilgili işler, mükâfaat ve mücâzaat konuları bu mahrem ve saygın mekanda ele alınarak karara bağlanırdı.

MUTFAK:
İki tanedir. Biri eski mutfak olup, kuzeydeki bahçede, Çelebi dairesinin yanındadır. İkincisi ise batıdaki avlunun güney batı köşesindedir. Meydân-ı Şerif ile birkaç odacığa bitişiktir. Bodrumunda kiler bulunan bu önemli yapı, tam teşekküllüdür. "Ocakbaşı", yemek yenen "Somatlık" gibi, hizmetlilerin kaldığı "Canlar Odası" da buradadır.
"Mutfak" hem aşın hem de tarikata girmek isteyen adayın kontrol edilip, ruhen pişirildiği gözde mekândır. Mübârek tutulur. Adayın kendisini denemek için belli bir süre kaldığı postun bulunduğu seki de mutfağın önemli müştemilatındandır. Mutfağın en yetkili yöneticisi, son derecede önemli makama sahip bulunan "Ateş-baz Velî" ünvanıyla anılan şahıstır. Adayın kontrollerle liyakat derecesini o tayin ederek, kalıp kalmayacağını o teklif eder idi. Onayı alana hücrede yer gösterilirdi. Dervişliğe kabul edilen kişiye "Sema" talimleri de Somatlık'daki özel yerde yaptırılırdı.

ÇELEBİ DAİRESİ:
Güneyde, Kıbâbu'l Aktâb'ın duvarına bitişik, Hâmuşân'a nâzır olarak sonradan yapılmış, kârgir, camekânlı, genişçe mekândır. Meşhur "Niyaz Penceresi" de burada kalmıştır. Dergah meşayihinin misafir ve görüşme salonu iken günümüzde 'Mevlâna Müzesi İhtisas Kütüphânesi' olarak kullanılmaktadır.

KÜTÜPHÂNE:
Âsitânede özel bir kütüphânenin tesisini, 1271 /1854 yılında Mehmed Said Hemdem Çelebi gerçekleştirmiştir. Âsitâneye ait okunmak üzere alınmış olan ne kadar eser varsa hepsini toplatarak bir araya getirtmiştir. Dervişlerde, Çelebilerde, dolaplarda, sergenlerde, raflarda, hücrelerde bulunarak derlenen bu nâdide eserlere özel kütüphânesini de bağışlayıp katan Hemdem Çelebi böylece bir büyük hizmeti daha gerçekleştirmiştir.

MİSAFİRHÂNE:
Ma'murenin kuzey batı tarafındaki bahçede bu yöndeki derviş hücrelerinin arkasındadır. Tek katlı olup, dört oda ve bir de salondan meydana gelmiş kârgir binadır. Postnişîn Efendi, cuma ve bayram tebriklerini burada kabul ettiği için buraya "Şeyh Dairesi" denildiği de olmuştur.

AVLULAR:
Âsitâne'nin Dört tarafı avluludur. Bunlar: I. 'Hadîkatu'l Ervah' (Ruhlar Bahçesi). Batıdadır. Şadırvan ve havuz buradadır. II. 'Hâmuşân;' Güneydedir. Ortasında küçük bir havuz vardır. Türbe mezarlık tarafında olduğu için bu adı almıştır. III. 'Doğu Avlu:' Doğu taraftaki bu avluda şimdi mezar taşları sergilenmektedir. IV. 'Kuzey Avlu:' Bu tarafta yer alan gül bahçesinden ingin bir duvarla ayrılmış durumdadır. "Çelebiler Kapısı" ve "Valideler Mezarlığı" buradadır.
Avluların hepsi de önceleri ünlü Mevlevîlerin gömüldükleri mezarlık durumunda idiler. 1927 yılında müze olarak yapılan düzenlemeler sırasında, taşları doğu avluya nakledilerek buralar, bahçe haline getirilmişlerdir. Hürrem Paşa, Sinan Paşa, Hasan Paşa, Fatma Hatun ve Mehmet Bey Türbeleri de avlularda yer alan Osmanlı eserlerindendir.

ŞEB'İ ARÛS HAVUZU:
Batı avluda, mutfak ve Meydan-ı Şerif'in önündedir. Eski takvimle, Mevlâna'nın vefatının yaz mevsimine rastladığı yıl dönümlerinde törenler bu havuzun çevresinde yapılırdı.

ŞADIRVAN:
Batıdaki avlu olan Hadîkatu'l Ervah'da bulunmaktadır. Ortasındaki yekpâre mermer havuz, Ulu Arif Çelebi'ye, Kütahya'dan hediye olarak gönderilmiş olup, şadırvanın yapımında buraya yerleştirilmiştir. Su, Yavuz Sultan Selim tarafından getirilmiştir. Buna dair kitabesi güneydedir. Onarımlar görmüştür.Üzeri sayvanla örtülüdür.

SELSEBİL:
Batıdaki avluda, bu yöndeki derviş hücrelerinin önündedir. Hemdem Said Çelebi tarafından yaptırılmıştır.

TİLÂVET ODASI:
Türbe ve mezarların bulunduğu kapalı mekânlara girişi sağlayan odadır. "Okuma Odası" olarak kullanılmıştır. Günümüzde Osmanlı döneminin ünlü hattatlarının nâdide eserleri, Harem-i Şerif maketi, kündekâri kapak gibi müzelik eşyalar sergilenmektedir. Buradan "Gümüş Kapı" ile "Kademât-ı Pir" denilen mekana geçilir. Mevlevi kültüründe önemli yeri olan "Gümüş Kapı" Sokulu Mehmet Paşanın oğlu Hasan Paşa tarafından 1008 / 1599 yılında hediye edilmiştir. Hat ve tezyinatla bezelidir.

KADEMÂT-I PÎR:
Gümüş kapıdan doğuya doğru, Mevlâna'nın türbesi önüne kadar uzanan mekândır, Güneyinde, paralel olarak "Kibabu-l Aktab" yer alır. Kuzeyinde mescid, Horasan erleri ve semahâne bulunmaktadır. Üzeri üç kubbe ile örtülüdür. "Dahil-i Uşşâk" diye de bilinir. Mevlâna'nın türbesinin önündeki Post Kubbesinin altında sona erer.

KIBÂBU'L AKTÂB:
"Kutupların Kubbeleri" anlamına gelen bu mekân, Mevlâna yakınlarının ve ünlü Mevlevîlerin sandukalarının bulunduğu yer olup genişçe iki kubbe ile örtülüdür. Duvarları hat ve motiflerle süslenmiştir.

GÜMÜŞ KAFES:
Kuzeyi açık eyvan tarzındaki Mevlâna türbesinin bu yönünde bulunur. İki fil ayağının arasındaki mermer şebekelerin ortasındadır. Gümüşle kaplı olduğu için bu adı almıştır.Önünde "Gümüş Eşik" ve "Gümüş Basamaklar" (Mirâc-ı Sîm-pâye) bulunmaktadır. Bunların altında, türbenin mahzenine inişi sağlayan merdiven varsa da mahzen kapısı örülü durumdadır.
Mevlevilerce son derecede önemli olan "Gümüş Kafes", Maraş Mir-i Mírânı Mahmud Paşa tarafından, kalem-kâr İlyas'a yaptırılmıştır. Son derecede zarif ve gayet sanatlı olarak meydana getirilmiş olan bu eserin üzerinde, şair Mâni'nin 32 beyitlik Türkçe manzumesi yazılıdır.Yazı, Mirza Ali'ye aittir.

ÇERAĞ KAPISI:
Gümüş Kapı'dan, Dâhil-i Uşşâk'a girilince solda vaktiyle kandil, şamdan ve mumların bulundurulduğu yerde olduğu için bu adı almıştır. Mescid'e açılır.

MESCİD:
Dahil-i Uşşâk'ın kuzeyindedir. Semahâne ile müşterek yapılmıştır. Her ikisi de Kanuni Sultan Süleyman zamanına tarihlenir. Üzeri yüksek geniş ve ferah bir kubbeyle örtülüdür. Mermer kürsüsü, mihrabı, kârgir müezzin mahfili dikkati çekecek zerafettedir. Günümüzde Sakal-ı Şerif, nâdide yazma eserler ve müzelik değeri büyük olan eşyalar sergilenmektedir.

SEMAHÂNE:
Mescidin doğu bitişiğimdedir. Mimari yönden Kânuni Devri özelliklerini taşır. Üzeri geniş ve ferah bir kubbeyle örtülü olup, altında bulunan geniş mekân semâ yapılan Meydan-ı Şerif'tir. Doğu ve kuzeyinde Sultan II. Abdülhamit'in inşa ettirdiği (1306/1881) iki katlı mahfiller yer almıştır. Bunların alt katı mutribân heyetine ve misafirlere; üst kat ise hanımlara aittir. Güneyinde "Naathân Mevkii" görülür.
Semahâne ve mescidin kubbe ve duvarlarında yer alan sıra ve pencereler içeriye ferah bir görüntü kazandırırlar. "Şeriat" ve "Tarikat" sembolleri olan bu iki mekânın arasında ingin bir süs duvarı mevcuttur. Bunun süslü, az yüksek ve kapılı olması, "Şeriat" ile "Tarikat" birliğini ve beraberliğini de sembolize eder gibidir.
Her iki mekândaki vitrinlerde Mevlâna yakınları ve Mevlevîlere ait nâdide eşyalar, folklorik, etnografik malzemeler sergilenmektedir. Müze olduktan sonra buraya armağan edilen değerli objeler de vitrinlerde alâka ile seyredilmektedir.

DİĞER YAPILAR:
Mevlâna Âsitânesine yedi yüz yıllık tarihi içerisinde bir çok sosyal, dînî ve kültürel yapılar eklenmiştir. Türbe (Kürkçüler) Hamamı, Selimiye Camii, İmâret, Yusuf Ağa Kütüphânesi, Muvakkıthâne, Türbe (Sultan Veled) Medresesi bunlardandır. Bir kısmı son yarım asır içerisinde maalesef kaybolmuştur.
Başta "Âsitâne" olmak üzere bütün Mevlevihâneler, bol gelirli,zengin vakıflarla yönetile gelmişlerdir. "Celaliye Evkafı" adıyla bilinen bu vakıfların her türlü ihtiyaca cevap veren gelirleri sayesinde Mevlevilik ve Mevlevihâneler, gayrinin yardım, destek, dolasıyısıyla baskı ve tekliflerine konu olmadan görevlerini ifâ ve icrâ etme imkanıyla yaşamışlardır.
Konya Mevlâna Âsitânesi, İcra Vekilleri Heyeti'nin 2 Eylül 1341 /1922 tarihli kararıyla, diğer tekke, dergah ve zaviyeler gibi seddedilmiştir. Aradan fazla zaman geçmeden, Mevlâna Âsitânesi'nin "Âsâr-ı Atika Müzesi" haline getirilmesi uygun görülmüştür. Gerekli düzenlemelerden sonra Âstâne, 2 Mart 1927 tarihinde "müze" olarak merasimle ziyarete açılmıştır.Bu gün yurdumuzun Topkapı Sarayı'ndan sonra en çok ziyaretçisi olan müzesidir.
 

LeGoLaS

ikra
Onursal Üye
Konum
Türkiye
  • Üyelik Tarihi
    1 Ağu 2008
  • Mesajlar
    9,956
  • MFC Puanı
    2,976
Mevlevîhâneler


Mevlevîhâneler

Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled tarafından, muhterem babasının günlük yaşantısına, evrâd u ezkârına, gelenek ve göreneğine ait âdet, alışkanlık ve hatıraların kaybolmaması için ortaya konulan prensipler, " Mevlevilik " gibi yüce bir yaşama sevincini ve eğitim müessesesini insanlığa armağan etmiştir. Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar zamanında devletin geniş topraklarında şubeler açarak, misyonunu yerine getirmek üzere teşkilatlanmıştır. Tarihi boyunca ulaştığı her yerde hemen hemen bütün devlet yöneticileri ve halk tarafından alâka, yakınlık ve himaye görmüştür. 700 yıldan beri dünyanın çeşitli ülke, coğrafya ve kültüründe; dili, dini, ırkı, cinsi, mezhebi, meşrebi, mektebi, zamanı farklı milyonlarca insanın gönüllerini uyandırmıştır. Kuruluşunu tamamlayarak faaliyete geçtiği her sosyal ve kültürel ortamda Türk kültür ve tefekkürünü, fahrî ateşesi gibi hizmetlerde bulunmuşlardır. Girdiği her gönülü, sevgi, saygı, birlik, beraberlik, hoşgörü, düzen, âhenk ve huzur ortamını tesis yolunda eğitip olgunlaştırmışlardır.
Kaynağını Kur'an- Kerim ve Sünnet-i Şerif'ten alan Mevlâna'nın yüksek ve çağları aşan mesajları, İslam Dini'nin gerçek, gülen yüzüyle ve berrak mahiyetiyle tanınıp, benimsenmesini temin etmiştir. Günümüzde ileri ülkelerde Mevlâna ve Mevlevilik ile ilgili eserlerin satış rekorları kırmasındaki sır, işte bu ulvî, lâhûtî ve derûnî mesajlardadır.
Mevlevîhâneler bir ruh terbiye mimarisidir. Bir ahlak, fazilet, meziyeti edep mektebidir. Buralara noksan gelen tamam olur. Selçuklu, Beylik ve Osmanlı dönemlerinin hemen bütün sultanları Mevlevîliğe olan saygı ve bağlılıklarından dolayı; siyasi, sosyal gücü de arkalarında bulundurmak için Mevlevîliğe son derece önem ve değer vermişlerdir. Hemen hepsi de, Mevlevîhânelere önemli hizmet ve katkılarda bulunmaya özen göstermişlerdir. Dergâhların imar ve onarımı üstlenen nice beyler, paşalar, hatunlar, vezirler bu hizmeti kendileri için bir onur ve şans saymışlardır.
Bu müesseselere yapılan bağışlarla muazzam bir teşekkül olan "Celâliye Evkâfı" nın tesis edildiğini belirtmiştik. Arazi, dükkan, bağ, bahçe, değirmen gibi bol gelir sağlayan emlâkı ile son derece zengin imkânlarla donatılmışlardır. Dolayısıyla maddi yönden sıkıntı söz konusu olmadığı için vakıf gelirlerinin muntazam işlediği dönemler boyunca amacı doğrultusunda büyük hizmetler ifa etmişlerdir.
En büyük ve en önemli yatırımın 'insan' a yapılması gereken yatırım olduğu prensibiyle, kişi ve toplumlar üzerinde son derecede yapıcı etkiler meydana getiren Mevlevîhaneler, yüzyıllar boyunca kişi ve kitlelere yön vermiştir. Bütün bunlardan dolayıdır ki,"Dû cihanda eger altun ola dirsen nâmın / Sikkesi altına gir Hazreti Mevlâna'nın" tenbih, tavsiye ve tercihi, büyük alâka ve intisap görmüştür.
Mevlevîhaneler, kişinin iç dünyası ve kişiliği ile baş başa kalıp nefs, murakabe ve muhasebe imkanı sağlayan eğitim terbiye ekolleridir. Hücrede kalan kişi her işini kendisi yapardı. Başkasından bir şey istememek ve kimseye yük olmamak ana kuraklardan idi. Hücrede bekârlar kalırlardı. Evlenen dışarıya çıkarak eve yerleşirdi. Sabah gelir akşama doğru evine dönerdi. Mevlevîhânelerin kapıları Ramazan ayı dışında sabah namazı açılır, akşam ezanı ile seddedilirdi.
Günde iki öğün yemek çıkardı. Kalori derecesi yüksek olmayanlar yenirdi. Bazı mübarek gece ve günlerde hafif tatlı çıkarılırdı. Böylece "az yemek, az konuşmak, aza uyumak" prensibi ile bedene hafiflik, ruha incelik kazandırılırdı. Nefse sukûnet temin edilirdi. "Mide tehî ten dürüst; kese tehî can dürüst" prensibine göre hareket edilirdi.
Hücreler bir tefekkür, tezekkür ve teemmül mekanı olduğu gibi, sanat atölyesi gibi de hizmet yapardı. Güzel sanatlara vakıf bulunan dedeler bu sanatını burada icra ederek, eserler verirlerdi.Yapılan bu eserleri "Pazarcı" adındaki görevli dede çarşıya, pazara götürerek satar, bedelini sahibi olan dedeye teslim ederdi.Dede de özel ihtiyaçlarını bununla karşılardı.
Uygun gün ve saatlerde kendisine başvuranlara hücrede sanat öğretilirdi. Sanat tarihimizde Mevlevîhânelerden yetişmiş çok değerli, ünlü sanatkârlar biliyoruz. Bunlar arasında eserleriyle haklı şöhrete kavuşmuş nice mûsiki-şinas, hattat, ressam, mücellit, müzehhib, nakkaş, sedefkâr, oyma, katı', ebrû, âhâr, ustası bulunmaktadır. Bu kıymetli sanatkârlar isimlerinin sonuna ekledikleri "el- Mevlevi" ünvânı ile, bu büyük kapıya mensup ve müntesip olduklarını bildirmekten her zaman şeref ve kıvanç duymuşlardır. Mevlevîhâneler, liyâkatli, dirayetli,yöneticilerin elinde amacına uygun, kendisinden beklenilen kalite ve evsafta, büyük hizmetler yapmışlardır.
Mevlevîlik, Konya dışına taşmaya Mevlana'nın torunu Ulu Arif Çelebi'nin yönetiminde başlamıştır. XIV. yüzyıl Anadolu'sunun böyle bir ulvî sese ihtiyaca vardır. Çelebi, Anadolu'nun bir çok yerlerine giderek şubeler açılmasını sağlar. Lârende (Karaman), Beyşehir, Akşehir, afyon, Denizli, Birgi, Alanya, Niğde, Aksaray, Sivas, Tokat, Amasya, Erzurum, Bayburt Mevlevîhâneleri birbiri ardınca hizmete girer. Tebriz'e, Merend'e, Sultaniyye'ye kadar gidilir.
Daha sonra Afyon Mevlevîhânesi Şeyhi Dîvânî Mehmet Çelebi, yeni bir yayılma programı uygular. Kerbelâ ve Necef ziyaret edilir. Bağdat'ta Mevlevî Tekkesi kurulur; Şam ve Kahire Mevlevîhâneleri faaliyete geçirilir.
Diğer yıllar ve asırlarda yeni şubelerin açılışı birbirini takip etmiştir. Başlıca Mevlevîhâneler şunlardır;
Adana, Afyon, Akçahisar, Akşehir, Aksaray, Amasya, Ankara, Antakya, Antalya, Aydın, Ayntab (Gaziantep), Bağdat, Bahariyye, Bahriye, Belgrat, Beyşehir, Bilecik, Bingazi, Bosna-Saray, Bozkır, Burdur, Bursa, Çorum, Demirci, Denizli, Şam, Diyarbakır, Edirne, Eğirdir, Elbasan, Ermenek, Ertuğrul, Erzincan, Eskişehir, Filibe, Girit, Gelibolu, Galata, Halep, Hama, Humus, Isparta, İpek, İzmir, İzmit, Kahire, Çankırı, Karaman, Kasımpaşa, Kastamonu, Kayseri, Kerkük, Kırşehir, Kilis, Kriva-palanko, Kudüs, Kütahya, Lazkiye, Lefkoşe, Manisa, Maraş, Marmaris, Mavşil, Medine-i Münevvere, Mekke-i Mükerreme, Midilli, Mostar, Muğla, Musul, Niğde, Niş, Peç, Peşte, Piriştina, Sakız, Samsun, Sandıklı, Serizâr, Selanik, Siroz, Sivas, Tatar, Tavşanlı, Tebriz, Tekirdağ, Tirana (Albania), Tire, Tokat, Trablusşam, Ulukışla, Urfa, Üsküdar, Üsküp, Vadina, Vidin, Yenikapı, Yenişehir (Larizsa), Yozgat.
Birçok yerde Mevlevî Zâviyeleri de bulunmakta idi. Bazı yerlerde birden fazla Mevlevîhânenin faaliyette bulunduğunu biliyoruz. Mesela İstanbul'da altı tane şube vardı. Mevlevîliğin henüz ele alınmamış belgeleri incelendikçe bunlara başkaları da katılacaktır.
Hepsi de Konya Mevlevî Âsitânesine bağlı olarak hizmet görmüşlerdir. Bulundukları yöre halkına , Mevlâna'nın çağlar üstü mesajlarını ulaştırarak jeneratörlük yapmışlardır.
Bu şubelerin yöneticileri ve bazı görevlileri genellikle Konya Âsitânesi'nde yetiştirilip hazır edilerek gönderilmişlerdir. Bulundukları bölge halkından liyakatli, fedakâr, hizmet ehli şahsiyetleri yetiştirerek bazı işlerle görevlendirmişlerdir. Bu şubelerin büyük kısmı ayaktadır. Bir kısmı ise zamanla ilâve ve değişiklikler gördüğü için özel plânını büyük ölçüde kaybetmiştir. Yıkılarak kaybolanlar da vardır. Başka amaçlarla kullanılanları da bilinmektedir.
Tarihi belgelerde adı geçen bütün bu şubelerin yanı sıra dünyanın çok çeşitli ve farklı ülkelerinde "Çağdaş Mevlevîhâne" diyebileceğimiz toplantı mekânları süratle çoğalmaktadır. Japonya'dan Amerika'ya kadar uzanan coğrafyada bu yeni sohbet ve fikir yerlerinde çağın getirdiği, yüksek düşünce ve yaklaşımların, müspet ilmin ortaya koyduğu derin bilgi, bulguların ışığında Mevlâna ve Mevlevîliğin son derece önemli tetkik, tahlil ve tatbikleri yapılmaktadır. Müspet ilimlerin henüz yeni ulaşabildiği derin bilgilere Hz. Mevlâna'nın yedi yüz yıl önce ışık tutup tohum atmış olması büyük bir hayranlık ve teslimiyet uyandırmaktadır. Bu yakın ve sıcak alaka ve yöneliş, Mevlâna'nın eserlerine büyük rağbet meydana getirmektedir.
Mevlevîhaneler, Mevlâna'nın yüksek fikir, duygu ve düşüncelerinin yayılma noktası olan Konya Mevlâna Âsitânesi ve onun etrafındaki yörüngelerde yer alan şubeleri fert ve toplumlara yön veren eğitim müesseseleri olarak tarihe geçmişlerdir. Halihazırda ve istikbalde bu alanlarda araştırmalar yaparak yeni sonuçlar elde etmek isteyecek tetkikçilere bu tarihi mekanların sağlam, bakımlı ve mevcut orjinalitesi ile korunarak intikal ettirilmesi bize düşen ilmî ve insanî bir görevdir.



MEVLEVÎHÂNELER
Konya Mevlâna Dergahı
Afyon Mevlevihanesi
Ankara Mevlevihânesi
Antalya MevlevihânesiBahariye Mevlevihanesi
Çankırı Mevlevihânesi
Çorum Mevlevihânesi
Edirne Mevlevihânesi
Eskişehir Mevlevihânesi
Galata Mevlevihânesi
Kayseri Mevlevihanesi
Gaziantep Mevlevihânesi
Gelibolu Mevlevihânesi
İzmir Tire Mevlevihânesi
Karaman Mevlevihânesi
Kastamonu Mevlevihanesi
Kasımpaşa Mevlevihanesi
Kilis Mevlevihânesi
Konya Mevlevi Zaviyeleri
Kütahya Mevlevihânesi
Manisa Mevlevihânesi
Muğla Mevlevihânesi
Niğde Mevlevihânesi
Urfa Mevlevihânesi
Tokat Mevlevihânes
iÜsküdar Mevlevihânesi
Yenikapı Mevlevihânesi
Halep Mevlevihânesi
Hanya Mevlevihânesi
Kahire Mevlevihânesi
Atina Mevlevihânesi
Kırım Gözleve Mevlevihânesi
Filibe Mevlevihânesi
Saraybosna Mevlevihânesi
Priştina Mevlevihânesi
Peç Mevlevihânesi
Lefkoşe Mevlevihânesi
Kudüs Mevlevihânesi
Trablusşam Mevlevihânesi
Şam Mevlevihânesi
Humus Mevlevihânesi
 

LeGoLaS

ikra
Onursal Üye
Konum
Türkiye
  • Üyelik Tarihi
    1 Ağu 2008
  • Mesajlar
    9,956
  • MFC Puanı
    2,976
Hz.Mevlânâ İçin Ölüm, Sevgiliye Kavuşmaktır


Hz.Mevlânâ için ölüm, sevgiliye kavuşmaktır

Hz.Mevlânâ için ölüm, sevgiliye kavuşmaktır. Bir gazelinde ölüm hakkında şöyle der:
Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma...
Benim için ağlama, yazık, vah vah deme;
Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,
Cenâzemi gördüğün zaman firâk, ayrılık deme,
Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,
Beni toprağa verdikleri zaman, elvedâ elvedâ demeye kalkışma,
Mezar, cennet topluluğunun perdesidir.
Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret, güneşle aya gurûbdan hiç ziyân gelir mi?
Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?

Hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı? Can Yusuf’u ne diye kuyuda feryad etsin?

Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç
Zîrâ senin Hayy u Hû’yun, mekânsızlık âleminin fezâsındadır
 

LeGoLaS

ikra
Onursal Üye
Konum
Türkiye
  • Üyelik Tarihi
    1 Ağu 2008
  • Mesajlar
    9,956
  • MFC Puanı
    2,976
Mevlana Celaleddin Rumi / Hangisiyim Ben

Hangisiyim Ben

Şu insanlardan hangisi ben'im?
Hele sen şu kavgayı, gürültüyü dinle,
ağzıma, sözüme kulak asma.
Hem sen beni elden çıktı bil.
Yoluma kadeh madeh koyayım da deme.
Önüme ne çıkarsa tuzla buz ederim.

Hem ben tıpatıp sana benzerim.
Ağlarsan ağlarım,
gülersen gülerim.
Asıl sen vardın ortada,
ben senin elinde bir ayna.
Sen yeşillikte bir ağaç,
ben senin gölgen.

Ben senin gôlgen olduktan sonra
hemen gider kendime bir dost ararım
kurmak için yanında çadırımı,
ararım bir taze gül fidanı.

Sonra sâkinin kapısına varır,
vurur testimi kırarım.
Sonra oturur bardak bardak içerim
ciğerimden akan kanı

Mevlana Celaleddin Rumi
 

LeGoLaS

ikra
Onursal Üye
Konum
Türkiye
  • Üyelik Tarihi
    1 Ağu 2008
  • Mesajlar
    9,956
  • MFC Puanı
    2,976
Hz.Mevlananın Şahsiyeti

HZ. MEVLANA'NIN SAHSIYETI
Dış görünüşü
Mevlana, sararmis yüzlü ve ince vücutlu idi. Bu sararmis ve zayif bünyesinde öyle bir nur ve heybet vardi; gözleri o kadar keskin ve çekici idi ki, kimse dikkatle bakamazdi. Mevlana basina, bilginlere mahsus bir sekilde sarik sarar, taylasan (sariktan sarkan uç) birakirdi. Sirtina da bilginlerin giydikleri gibi bol genis kollu bir hirka giyerdi.
Sems'in kaybolmasindan kirk gün sonra, ömrünün sonuna kadar, beyaz sarik yerine duman renkli bir sarik sardi ve Yemen ile Hint kumasindan yaptirdigi fereci (gögsü açik uzun kollu cübbe) giydi.
Hazret-i Mevlana'nin Tasavvufu
Mevlana'nin tasavvufu, hiçbir zaman bir bilgi sistemi yahut hayali bir idealizm degildir. Onun tasavvufu, irfan tahakkuk, ask ve cezbe aleminde olgunlasmadir. Mevlana, daima hayatin gerçeklerini görür, hayatin bütün gerçeklerini kabul eder, ondan el etek çekmez. Miskinligi, hayattan el etek çekmeyi reddeder, hayati, hayatin içinde yasatir. Onun dünyayi tarifi, bize, onun tasavvufunu açiklar: "Dünya nedir? Allah'tan gafil olmaktir. Kumas, para, ölçüp tartarak ticaret yapmak ve kadin; dünya degildir. Din yolunda sarf etmek üzere kazandigin mala, Peygamber, "Ne güzel mal" demistir. Suyun gemi içinde olmasi geminin helakidir. Gemi altindaki su ise gemiye, geminin yürümesine yardimcidir. Mal, mülk sevgisini gönülden sürüp çikardigindadir ki Süleyman Peygamber, ancak yoksul adini takindi. Agzi kapali testi, içi hava ile dolu oldugundan derin ve uçsuz bucaksiz su üstüne yüzüp gitti. Iste yoksulluk havasi oldukça insan, dünya denizine batmaz, o denizin üstünde durur. Bütün bu dünya, onun mülkü olsa bu mülk, gözünde hiçbir sey degildir."
Hazret-i Mevlana'nin Tasavvufunda Gaye
Mevlana'nin tasavvufunda gaye, kulluk ve yokluktur. Dolayisiyla hakiki padisahlik, gerçek varlik makamina erismektir. "Asil o Allah mülk ve saltanat sahibidir, kendisine bas egene bu topraktan yaratilan dünya söyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce saltanat ihsan eder. Fakat, Allah huzurunda bir secde, sana iki yüz devlet ve saltanattan daha hos gelir. Ben ne mal isterim, ne mülk; ne devlet isterim, ne saltanat. Bana o secde devletini ihsan et, yeter diye aglayip sizlanmaya baslarsin..." "Senin taht dedigin sey, tahtadan yapilma tuzaktir. Kondugun yeri bas köse sanmissin ama, kapida kalakalmissin. Igreti padisahligi Allah'a ver de Allah sana herkesin kabul edecegi hakiki bir padisahlik versin." "Yok olmadikça hiç kimseye yüce huzura varmaya yol yoktur." "Kapida dolasan, Ben'den Biz'den dem vuran kapidan sürülür, "La" makaminda dolasip durur." "Kim benlikten kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmadigi için herkese dost kesilir." "Yokluk küheylani, ne de güzel bir buraktir. Yok olduysan seni varlik makamina götürür."
Hazret-i Mevlana'nin Tasavvufunda Ask
Mevlana'nin tasavvufunda, yaratilisin, hayatin manasi asktir. Ask ise, kimseye niyazi, ihtiyaci olmayan Allah'in vasiflarindandir. Ondan baskasina asik olmak da geçici bir hevestir. Yaratilisin sebebi bütün hastaliklarin takibi, böbürlenmenin, bencilligin devasi, elemlerin merhemi ilahi asktir: "Ask, o suledir ki, parladi mi sevgiliden baska ne varsa hepsini yakar", "Ask, kimseye niyazi ve ihtiyaci olmayan Allah'in vasiflarindandir. Ondan baskasina asik olma, geçici bir hevestir.", "Ey bizim kibir ve azametimizin ilaci, ey bizim Eflatunumuz! Ey bizim Calinusumuz!", "Toprak beden, asktan göklere çikti, dag oynamaya basladi, çeviklesti. Ey asik! Tur'un cani oldu. Tur sarhos, Musa da düsüp bayilmis... Kimin aska meyli yoksa o kanatsiz bir kus gibidir. Vah ona!"
Hazret-i Mevlana'nin Tasavvufunda Esas
Mevlana'nin tasavvufunda esas, gönül sahibine erismek ve cevher olmaktir. Nitekim söyle buyurur, "Allah ile oturup kalkmak isteyen kisi, veliler huzurunda otursun. Velilerin huzurundan kesilirsen, helak oldun gitti. Çünkü sen, külli olmayan bir cüz'sün. Seytan birisini kerem sahiplerinden ayirirsa onu, kimsiz, kimsesiz bir hale kor, o halde de bulunca basini yer mahvedip gider.", "Velilerin huzurundan uzaklasirsan hakikatte Allah'dan uzaklasirsin.", "Mana ehliyle düs kalk ki hem ata ve ihsan elde edesin, hem de feta (yigit, cömert) olasin.", "Bu cisimde manasiz can, hilafsiz, kilif içinde tahta kiliç gibidir. Kilifta bulundukça kiymetlidir. Çikinca yakmaya yarar bir alet olur.", "Tahta kilici muharebeye götürme, ah u figana düsmemek için önce bir kere muayene et; eger tahtadansa, yürü baskasini ara, eger elmassa sevinerek ileri gel! Elmas kiliç, velilerin silah deposundadir. Onlari görmek size kimyadir. Bütün bilenler, ancak ve ancak bunu böyle demislerdir: Bilen, alemlere rahmettir. Gülen nar bahçeyi güldürür. Erleri sohbeti de seni erlerden eder. Kati tas ve mermer bile olsan, gönül sahibine erisirsen cevher olursun. Temizlerin muhabbetini ta caninin içine dik . Gönlü hos olanlarin muhabbetinden baska muhabbetlere gönül verme. Ümitsizlik diyarina gitme, ümitler var. Karanliga varma, günesler var. Gönül, seni, gönül ehlinin diyarina; ten, seni su ve çamur hapsine çeker. Agah ol, bir gönüldesten gönül gidasini al, onunla gönlünü gidalandir. Yürü, ikbali bir ikbal sahibinden ögren."
Hazret-i Mevlana'nin Islami Esaslara ve Hazret-i Muhammed'e (S.A.V.) Bagliligi
Mevlana "Muhakkak ki sizin, Allah'in yaninda en kerim olaniniz Allah'dan çok korkup, günah islemeyeninizdir." Mealindeki ayetin suuruyla daima Kur'an hükümlerinin adabina riayet ederek Allah'in hakim kildigi seylerden çekinmis, nefsinin hazlarini terketmis, olgunlugu elde etmeye mani olan seylerden el çekmis, hülasa Allah'dan kendisini uzaklastiracak seylerin hepsinden daima sakinmis gerçek takva sahibi bir sahsiyettir.
Hazret-i Mevlana Islami Esaslardan Sapmadi
Sems ile karsilastiktan sonra, muhitin hazim ve idrak edemeyecegi bir aleme giren Mevlana bütün vecd (kendinden geçerek ilahi aska dalma) ve istigrak (mana alemine dalarak dünyadan habersiz olma hali) içinde dahi bir an Islam dininin esaslarindan harice bir adim atmamistir.
Hazret-i Mevlana'da Ibadet Suuru
Mesnevi'sinde; "Bizim Rabbimiz "Secde et ki, Allah'in yakinlarindan olasin" buyurmustur. Bizim bedenlerimizin secdesi ruhlarimizin Allah'a yaklasmasina sebeptir." Diyen Mevlana, Allah sevgisini yalniz fikir ve mana olarak kabullenmez, üzerine farz olan ibadetleri askla ifa ederdi. Eflaki söyle naklediyor: Mevlana, Ezan-i Muhammedi'yi isitince, elleriyle dizlerinin üzerine basip, olanca heybetiyle ayaga kalkar, "Ey kendisiyle rusen olan canimiz! Adin ebediyete kadar kalsin" der; bunu üç defa tekrarlar sonra: "Bu namaz, oruç, hac ve cihad, itikadin sahididir. Hediyeler, armaganlar ve sunulan seyler benim seninle hos oldugumun, seni sevdigimin sahididir.", "Eger Allah sevgisi yalniz fikir ve mana olsaydi senin oruç ve namazinin zahiri suretleri de kalmazdi, yok olurdu." Diyerek tam bir tevazu ve niyazla namaza dalardi.
Hazret-i Mevlana Kur'an-i Kerim'e Hayran, Hazret-i Muhammed'e Kurban'dir
Mevlana, su rubaisiyle Kur'an-i Kerim'e ve Hazret-i Muhammed'e (S.A.V.) bagliligini apaçik ilan ederek
"Canim bedenimde oldukça Kur'an-in kuluyum;
Seçilmis Muhammed'in yolunun topragiyim.
Birisi, sözlerimden, bundan baska birsöz naklederse, O nakledenden de bezmisim ben, bu sözden de bezmisim" demektedir.
Hazret-i Mevlana'nin Hüviyeti
Mevlana'nin eserleri ve yasayisi dikkatlice tetkik edildiginde, rahatlikla söyle söylenebilir: Mevlana kendi ilmini, Hazret-i Muhammed'in ilminde; irfanini, Hazret-i Muhammed'in irfaninda; benligini, Hazret-i Muhammed'in benliginde; hasili bütün varligini, O'nun varliginda yok ederek manevi hüviyetini, Hazret-i Muhammed'in manevi hüviyetinin parlak mes'alesi nurundan yakip uyandirmistir. Nitekim kendisi de bu hakikati su misralarinda belirtmekterdir.
"Biz Allah'in sayesiyiz, Mustafa'nin nurundaniz.
Sedef içine damlamis çok kiymetli bir inciyiz.
Herkes suret gözüyle bizi nereden görecek?
Biz Kibriya'nin su ve balçik içinde belirmis nuruyuz."
O'nun Insana Bakis Dairesinin Merkezi
Bilinmelidir ki, Mevlana'nin, bir kamil mürsid olarak manevi vazifesi, yaratilisinin gayesi çerçevesinde, insanlarin hidayetine ve ebedi saadetine vesile olabilmektir. Bu ilahi gayenin gayreti ve yüklendigi manevi vazifenin suuruyla: "Biz pergel gibiyiz. Bir ayagimiz Seri'at'de (ayet, hadis, icma-i ümmet ve kiyas-i fukaha üzerine kurulmus olan din kaidelerinde) saglamca durur, öteki ayagimiz yetmisiki milleti dolasir." Demektedir.
O'nun Engin Hosgörüsündeki Sir, Nur, Suur, Huzur: O'nun engin hos görüsünde Tevhid'in sirri, Kur'an'in nuru, imanin suuru ve Muhammedi ahlakin huzuru vardir. Mevlana'nin Tevhid'in nes'esiyle ve Muhammedi feyzin coskunlugu ile özünde olan engin hosgörüsünü yasayisi ile de, nükteli bir biçimde, ortaya koydugunu görmekteyiz. Zaten Mevlana'nin sahsiyetindeki olgunluk ve bariz vasif, söyledigini yasamasidir ve fikrini hareketiyle göstermesidir. Bu hususta bir misal verelim: Bir Sema meclisinde Mevlana, Sema etmektedir. Birdenbire Hiristiyan sarhos Sema'a girer. O sarhos heyecanlar göstererek Mevlana'ya çarpmaktadir. Bunun üzerine dostlar o sarhosu incitirler. Mevlana, o sarhosu incitenlere hitaben, "Sarabi o içmistir, sarhoslugu siz ediyorsunuz" buyurur. Dostlar, o sarhosu tanitmak için cevaben, "Tersadir (Hiristiyan)" dediklerinde, Mevlana, tesanin diger, korkak ve korkan, manasini ima ederek; "O tersa (korkar ve korkan) ise siz niçin degilsiniz?" Der ve dostlar, yaptiklari hatadan dolayi özürler dilerler.
Hazret-i Mevlana'nin Egitimci Yönü
O'nun Insana Bakisi: Mevlana, insana fasik (günahkar) da olsa, kafir de olsa, engin bir görüsle ve rahmet dolu bir nazarla bakmistir. Çünkü o, Mesnevi'sinde de ifade ettigi gibi Allah'in fasik ve putperest de olsa kendisini çagirana icabet edecegini müdriktir. Mevlana, Muhammedi feyze tam mazhar olarak rahmet madeni olmustur, Kur'an-i Kerim'de buyurulan: "Allan'in rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz" mealindeki ilahi müjdenin hakikatine ermis bir Allah dostudur. Onun içindir ki, bütün insanliga coskunlukla;
"Ümitsizlik semtine gitme, ümitler vardir.
Karanlik tarafa gitme; günesler vardir."
Diye haykirir.
Kamil insan olarak, böylesine, ilahi rahmet ve Rahmani ümitlerle dopdolu olan Mevlana'nin hiç kimseye hor bakmayacagi gayet tabiidir ve hassasiyetle su tavsiyede bulunur. "Hiçbir kafiri hor görmeyin. Olur ya, müslüman olarak ölebilir. Ömrünün sonundan ne haberin var ki ondan tamamiyla yüz çeviriyorsun."
O'nun Halka Bakisi
Mevlana'nin nazarinda, kim olursa olsun, her seyden evvel insan vardi. Halk tabakasindan olsun, yüksek tabakadan olsun, onun için farketmezdi. Bilakis halka pek merhametliydi. Gariplere karsi daima gönül alici davranirdi.
Mevlana bir gün Ilica'ya gitti. Emir Alim Çelebi, daha önce davranarak hamama vardi ve Mevlana'nin dostlaryla beraber kalabilmesi için bütün insanlari hamamdan disari çikartti, sonra havuzu kirmizi beyaz elmalarla doldurttu. Mevlana içeri girdigi vakit, hamamin soyunma yerinde insanlarin acele ile elbiselerini giydiklerini ve havuzun elmalarla dopdolu oldugunu gördü. emir Alim Çelebi'ye hitaben dedi ki: "Ey Emir Alim! Bu insanlarin canlari elmadan daha mi az kiymetli ki, onlari disari edip havuzu elmalarla doldurdun. Onlardan biri, elmalarin otuz mislidir. Yalniz elmalar degil, bütün dünya ve içindeki seyler, insanlar için degil midir? Eger beni seviyorsan, söyle de hepsi hamama girsinler. Fukarasi, zengini, saglami ve zayifi disarida kalmasin ki, ben de onlarin davetsiz misafiri olarak suya girebileyim, onlarin sayesinde biraz dinlenebileyim."
O, Çevresine Rahmettir
Etrafindakilerin ve kendisi ile oturup kalkmak isteyenlerin, sultanlar, emirler, zenginler ve hep ileri gelen kimseler olmasina ragmen Mevlana, daha çok fakirlerle, zaruret içinde olanlarla düsüp kalkardi. Müridlerin çogu da zaten hor ve hakir görülen kimselerdi. Müridlerini kinayanlara, Mevlana'nin verdigi cevap dikkat çekicidir.
"Benim müridlerim iyi insanlar olsalardi, ben onlarin müridi olurdum. Kötü insan olduklarindan, ahlaklarini degistirip iyi olmalari, iyiler ve iyi amel eden insanlarin arasina girmeleri için müridlige kabul ettim. Allah'in rahmetine mazhar olanlar kurtulmuslardir; fakat lanetine ugramislar tedaviye muhtaç hastalardir. Iste biz bu lanetlikleri rahmetlik yapmak için dünyaya geldik."
Hazret-i Mevlana Ince Ruhlu Nazik Bir Babaydi
Mevlana, ince ruhlu, gayet hassas ve nazikbir baba, gönül almakta, gönül oksamakta ve kadirsinaslikta örnek bir aile reisidir. Gelini Fatma Hatun'a ve oglu Sultan Veled'e gönderdigi mektuplari okudugumuzda, onun ince ruhunu, nezaketini ve kadirsinasligini açikça görmekteyiz. Gelinine hitap ederken kullandigi: "Bizim de gönlümüzün, gözümüzün isigi aydinligi, alemin de gönlünün ve gözünün isigi aydinligi...", "Canim canina karismistir, birlesmistir. Seni inciten her sey beni de incitir... Sizin gaminiz, on kat fazlasiyla bizimdir. Sizin düsünceniz, tasaniz; bizim düsüncemiz, bizim tasamizdir... Aziz oglum Bahaeddin sizi incitirse, gerçekten sevgisini ve gönlümü ondan alirim..." ifadeleri onun hassas ruhunun, nezaketinin ve gönül oksayiciliginin delilidir.
Hazret-i Mevlana Kiymet Bilen Bir Dost
Ogluna hitaben yazdigi mektubundaki su cumleler de onun kadirsinas sahsiyetinin aynasidir: "Padisahimiz Seyh Selahaddin'in kizinin hatirina riayet etmeniz için su birkaç satir yazildi... Allah için su babanizin yüzünü, kendi yüzünü, bütün soyumuzun, sopumuzun yüzlerini ak etmek istersen onun hatirini aziz, ama pek aziz tut, onu can ve gönül tutagiyla avlamak için her günü ilk gün, her geceyi gerdek gecesi say..."
Hazret-i Mevlana Gönül Alici; Örnek Bir Baba
Mevlana'nin, davranislariyla ve tavsiyesiyle, nasil bir baba ve nasil bir ruh terbiyecisi oldugunu anlamak için de Sultan Veled'in su hatirasini okuyalim: "Bir gün bana büyük bir ruh bezginligi ve iç sikintisi geldi. Beni bezgin ve sikintili gören babam:"Birinden mi incindin de böyle sikildin?" dedi. Ben "Bilmiyorum, bu ne haldir?" dedim. Babam kalkip eve gitti ve bir müddet sonra, kurt postunu çevirip basina ve yüzüne geçirmis bir halde ve çocuklari korkuttuklari gibi "Bu! Bu! Bu!" yaparak yanima geldi. Babamin bu hos hareketinden bana bir gülmedir geldi; anlatilamayacak derecede güldüm. Yere kapanarak ayaklarini öptüm. Babam "Bahaeddin! Eger bir güzel sevgili sana siki sikiya baglansa, daima seninle saka, senlik etse ve birdenbire yüzünün seklini degisitirip gelse ve sana "Bu! Bu! Bu!" dese ondan hiç korkar misin?" buyurdu. Ben de hayir, korkmam dedim. Buyurdu ki: "Seni sevindiren, seni sevinç ve nese içinde tutan sevgili, seni üzen ve kendisinden sikinti duydugun ayni sevgilidir. Hep odur, hep ondandir ve ondan feyizlenirsin. O halde neden bos yere üzgün duruyor, sikintinin elinde aciz kaliyorsun?"
"Içinde sikinti görünce onun çaresine bak; çünkü dallarin hepsi kökten biter. Içinde genislik, ferahlik görünce ona su ver. Kalb ferahliginin verdigi meyvayi da, dostlara ve ahbaplara sun."
Insani Münasebetlerde Dikkat Ettigi Hususlar
Mevlana, hasimlari tarafindan kendisine reva görülen dil uzatmalara ve uygunsuz lakirdilara hiç aci cevap vermez, yumusaklikla mukabelede bulunurdu.
Molla Cami, söyle naklediyor: Mevlana'ya düsmanlik güden Konyali Siraceddin'e Mevlana'nin: "Ben yetmisiki milletle beraberim" dedigini söylediler. Siraceddin de düsmanligindan, Mevlana'yi huzursuz etmek ve kismetten düsürmek niyetiyle, yakinlarindan olan bir alime ona gönderdi. O alim, Siraceddin'in talimatina göre, büyük bir kabalik içinde Mevlana'ya sen böyle mi söyledin, diye soracak, sayet ikrar ederse kendinine edep disi sözlerle incitecek, insanlar arasinda mahcup edecekti. O alim, Mevlana'nin huzuruna geldi ve sordu. "Sen yetmisiki milletle beraberim diye söyledin mi?" Mevlana da cevaben: "Evet demisim" deyince, o alim agzina geleni söyledi, asiri derecede ileri geri konustu. Mevlana tebessüm ederek dedi ki: "Senin bu söylediklerine ragmen, seninle de beraberim."
Hizmetkarlara Karsi Davranisi
Mevlana, cariyelere, hizmetkarlara karsi muamelesinde ve anlayisinda da güzel ahlaklidir. O daima gönül verdigi Hazret-i Muhammed'in güzel ahlakiyla ahlaklanmis bir sahsiyettir. Hazret-i Muhammed'in "onlara giydiginizden giydiriniz, yediginizden yediriniz." Hadisinin suurundadir. Mevlana'nin kizi Melike Hatun, bir gün cariyesine sert davranmis, onu azarlamistir. Kizinin bu durumunu gören Mevlana, ona: "Onu neden incitiyorsun? Acaba, o hanim; sen de cariye olsaydi ne yapardin? Ister misin ki, bütün dünyada Allah'dan baska kimsenin kölesi yoktur, diye fetva vereyim. Hakikatte onlarin hepsi bizim kardeslerimizdir."
Suçlulara Karsi Muamelesi
Mevlana, güzel ahlakiyla hep affedici olmus, suçlulara karsi gösterdigi hos anlayis ve muamelesiyle, onlari cemiyete, insanliga kazandirmistir.
Mevlana, bir gün odasinda namaz kiliyordu. Birisi içeri girdi ve fakirim, hiçbir seyim yoktur, dedi. Sonra Mevlana'yi namazin huzuruna dalmis, kendisinden habersiz oldugunu anlayinca ayaginin altindaki haliyi çekti ve alip gitti. Hoca Mecdeddin bu durumu ögrenir ögrenmez, o sahsi aramaya basladi ve onu bit pazarinda haliyi satarken yakaladi, sonra eziyet ede ede o fakiri Mevlana'nin huzuruna getirdi. Mevlana, Hoca Mecdeddin'e söyle dedi. "Ihtiyacindan ötürü bunu yapmistir, ayip degildir. Onu mazur görüp ondan haliyi satin almak lazimdir."
Çocuklara Karsi Sefkati
Mevlana, çocuklara karsi çok merhametli ve sefkatli idi: Bir gün Mevlana, mahalleden geçiyordu. Çocuklar da yolda oynuyorladir. Uzaktan Mevlana'yi görünce hepsi birden kosarak saygi ile huzurunda durdular. Yalniz çocuklardin biri uzakta idi. Ben de geliyorum diye bagirdi. Mevlana, çocuk isini bitirip gelinceye kadar bekledi.
Hazret-i Mevlana Sevgi ve Baris'in Sembolü
Mevlana, daima birlestiricidir, baristiricidir, sevginin ve barisin adeta sembolüdür. Iki ulu kisi birbirlerine düsmanlikta bulunuyor, münasebetsiz sözler söylüyorlardi. Onlardan biri ötekine, "Eger yalan söylüyorsan, Allah senin canini alsin" diyor, digeri ona: "Eger yalan söylüyorsan, Allah senin canini alsin" diyordu. Mevlana, onlarin arasina girip: "Hayir, hayir. Allah ne senin, ne de onun canini alsin. O, benim canimi alsin. Çünkü cani alinmaya ancak biz layikiz." Dedi. Her ikisi de baristi.
O'nun Anlayisinda Çalisma ve Insan
"Insanin elde ettigi sey, zararsa çalismamasindan ileri gelmistir, karsa çalisip çabalamasindan.", "Kazanmak da ekin ekmeye benzer, ekmedikçe ona sahip olmaya hakkin yoktur." "Hiç bugday ektin de arpa verdigini gördün mü?" Sözleriyle Mevlana, dostlarina çalismayi emrederdi. Miskinligi reddeden Mevlana derdi ki: "Tevekkül ediyorsan, çalismak hususunda da tevekkül et, kazan da sonra Allah'a dayan", "Birisi bir define buluverir, ben de onu istiyorum dükkanla alisverisle ne isim var der. Baht isi bu, fakat nadirdir. Tende kudret oldukça çalisip kazanmak gerek. Çalisip kazanmak, define bulmaya mani degil ya. Sen isten kalma da, nasibinde varsa define de arkadan gelsin."
O, Dostlarina, Helal Kazanç ve Helal Lokmayi Tavsiye Ederdi
Mevlana, dostlarina, ne olursa olsun helal lokmayi tavsiye ederdi. "Nur ve kemali arttiran lokma, helal kazançtan elde edilen lokmadir. Ilim ve hikmet helal lokmadan dogar, ask ve rikkat (gönül inceligi) helal lokmadan meydana gelir."
Mevlana, dostlarina dilenmeyi yasaklamis ve "Biz, kendi dostlarimiza dilencilik kapilarini kapattik. Dostlarimiz, ticaret, kitabet veya herhangi bir el emegi ve alin teri ile geçimlerini temin etsinler. Biz Hazret-i Peygamber'in "Gücün yettikçe, istemekten sakin." Emrini yerine getirdik. Bizim müridlerimizden kim bu yolu tutmaz ise, onun bir pul kadar degeri yoktur." Buyurmustur.
Hazret-i Mevlana'nin Kainati Kucaklayan Degeri, Insan Sevgisi ve Hosgörüsü
Mevlana'nin kainati kucaklayan degeri, insan sevgisi ve hosgörüsü, Allah'a olan hudutsuz askinin ve Muhammedi feyze tam mazhar olarak rahmet madeni olusunun tabii neticesidir. Tasidigi ilahi ask, eristigi Muhammedi feyz, onu mahviyet sahibi yapmis, benligini, kibrini almistir. Mevlana'nin islerinde kendini begenmisligin zerre kadar görülmemesi bundandir. O, kibirden ve nefretten arinmis, mahviyet ve muhabbetle bezenmistir.
Mevlana, alçak gönüllükte büyüklük, büyüklükte alçak gönüllük, varlikta yokluk, yoklukta varlik, hiçlikte kemal, kemalde hiçlik gösterirdi.
Mevlana'nin hudutsuz insan sevgisinde ve hosgörüsündeki temel esaslardan bir digeri de, müslümanligin üzerinde hassasiyetle durdugu, "Insan yaratilmislarin en sereflisidir" düsturudur. Mevlana bu serefin suuruyla insanlari kucaklar, yaratilmislari, asik oldugu yaratandan ötürü, herhangi bir nefis mücadelesine girmeden, rahatlikla hos görüverir.
Mevlana'nin, kim olursa olsun insanlari hos görüsü, insanlara hos davranisi, kendisini daima küçülterek insanlara hayirli dualar etmesi, kendi önünde kapananlara, kafir de olsa, mukabelede bulunmasi, onun ilahi askla, ilahi cezbelerle ve Allah'in cemal nurlarina gömülmüs olarak yasamasindandir.
 

LeGoLaS

ikra
Onursal Üye
Konum
Türkiye
  • Üyelik Tarihi
    1 Ağu 2008
  • Mesajlar
    9,956
  • MFC Puanı
    2,976
Mevlevîlik ve Sanat


İslâm dininde mûsikî ve raksla ilgili ilk belgelere Meraga’lı Abdülkâdir’in Makâsidü’l Elhân adındaki eserinde, sema’a ise mîlâdî X.yüzyıldan itibaren bazı kaynaklarda rastlanır
Mevlânâ’nın büyük bir din ve sanat bilgini olarak mûsikî hakkında yüceltici fikirleri vardı. Sofiyane vecd ve isitiğrakın, ilâhî ilham ve neşvenin kaynağı haline gelmiş olan gönlünü şiir, mûsikî ve sema’ gibi üç güzel sanatın ulviyet ve kudsiyetinde eritmişti. Bilhassa mûsikîyi bütün maddî ve fizîkî hâdiselerin üstünde tamamen ilâhî bir anlayış ve sezişle “Elest Bezmi’nin âvâzesi” diye târif etmişti. Bu yüzden mevlevihâneler, mânevî eğitim işlevlerinin yanı sıra devrin güzel sanatlar akademileri yahut konservatuarlarıydılar
Mevlevîlerin zikri olan sema’, mutlaka mûsikî eşliğinde yapıldığından, mevlevîhânelerde nazarî ve amelî mûsikî eğitimi yaptırılmış, bu sebeple Türk Mûsikîsi’nin en büyük bestekârları mevlevîhânelerden yetişmişlerdir. Bu eğitimin yanı sıra edvârlar ve muhtelif nota mecmuaları tertip edilerek, eserlerin gelecek nesillere intikâli de sağlanmıştır.
Mûsikî sanatımız üzerinde Mevlevîliğin tesiri o kadar büyüktür ki, “Türk Klâsik Müziği mevlevîhânelerde gelişmiştir” denebilir.
Nefî, Neşâti, Fasih Ahmed Dede, Esrâr Dede, Nâbi, Şeyh Gâlib gibi divân edebiyatımızın büyük şairleri de mevlevîdirler
Hz.Mevlânâ’nın tasavvufunda gâye aşktır. Hz.Mevlânâ, insanın sûretiyle değil, sîretiyle -yani iç âlemiyle- ilgilenmiş, rûhî olgunlaşmayı ve ahlâk kaidelerinin en yücelerine ulaşmayı hedef almıştır. Mevlevîlikte, tamamen rûhî bir tezâhür olan şiir, mûsikî, raks ve diğer güzel sanatlar insanı kötülüklerden uzaklaştırıp, ilâhî amaca yaklaştıracak araçlar olarak görülmüş, bu yüzden Mevlevîliğin önemli rükünleri hâline gelmiştir.


 

LeGoLaS

ikra
Onursal Üye
Konum
Türkiye
  • Üyelik Tarihi
    1 Ağu 2008
  • Mesajlar
    9,956
  • MFC Puanı
    2,976
Mesnevi'ye Dair

Ey doğacak çocuğun oynaması gibi bu manaları içimde oynatıp duran Allah, mademki bunun tamamlanmasını diliyorsun, kolaylaştır, yol göster, muvaffakiyet ver. Yahut da bu isteği, bu iştiyakı gider, bizi muahaze etme. Madem ki müflise altın ihtiyacını ilham ediyorsun, ey gani padişah, gizlice ona altın ihsan et.
Sen olmadıkça, senin inayetin lütfetmedikçe gece gündüz nazım ve kafiyenin ne değeri olabilir,bu çeşit meydana gelen şiire kim bakar ki? Ey bilgi sahibi padişah, nazım da, cinas da kafiyede korkudan senin emrine kuldur. Sen her şeyi, seni tespih eder bir hale koymuşsun, akıl ve temyiz sahibi olanlar da seni tespih eder, akıl ve temyiz sahibi olmayanlar da.
Her birinin başka çeşit bir tespihi var. Bunun halinden onun haberi bile yok! İnsan, cansız şeylerin tespih etmesini inkar eder ama cansız şeyler, ona kullukta üstattır. Hatta yetmiş iki milletin her biri öbürlerinin halinden bihaberdir. Hepsi de şüphe içinde kalmıştır.
Konuşan, söz söyleyen iki kişi bile birbirinin halinden haberdar olmazsa duvarla kapı, nasıl birbirini anlar, duyar? Ben söz söyleyen adamın bile tespihinden gafil olursam gönlüm, sessiz sedasız bir şeyin tespihini nasıl duyar? Sünni, Cebri’nin tespihinden bihaberdir.
Cebriye de Sünni’nin tespihini eser etmez. Sünni’nin hususi bir tespihi vardır. Fakat cebrinin de bunun zıddı olan bir tespihi vardır ki, ona sığınır. Bu “ O, sapıktır, yol azıtmıştı” der durur. Halbuki onun halinden de haberi yoktur, “ Kün” emrinden de!
O, da “ Bunun hakikatten ne haberi var ki” demektedir. Allah takdir etmiş de onları savaşa düşürmüştür, bu suretle de her birinin aslını meydana çıkarır. Bir cinse mensup olmayandan izhar eder. Herkes kahrı lütuftan ayırt eder. Anlar. İster bilgi sahibi olsun, ister cahil, ister aşağılık.
Fakat kahır içinde gizli olan lütfü, yahut lütuf içinde gizlenmiş bulunan kahrı, az kişi anlar. Meğer ki gönlünde bir can mehengi olan Allahya mensup bir er olsun. Bundan başkaları kahırda gizli olan lütufla,lütufta gizli bulunan kahrı anlayamaz, şüpheye düşerler. Onlar, adeta yuvalarına bir kanatla uçup ulaşmak isteyen kuşlara benzerler.
 

Herkül

Canım Dedem
Admin
Konum
BERGAMA
  • Üyelik Tarihi
    4 Haz 2013
  • Mesajlar
    32,171
  • MFC Puanı
    62,236
Mesneviden seçmeler - 1
m151203_2aec0.jpg


* Sır, ancak sırrı bilenle eşittir. Sır, onu inkâr edenin kulağına söylenmez.
*Köpekler havladı diye, kervan yoldan kalmaz.
*Herkes yaratılışına göre hizmette bulunur.
*Leş bize göre kötüdür, pistir. Ama domuz ve köpek için şekerdir.
*Âlem baştan başa savaştan ibarettir. Zerre ile zerre, adeta müminin kâfirle savaşı gibi savaşır durur.
*Yok olmak zıddın zıddını yenmesinden ileri gelir. Zıt yoksa ebedilik vardır. Allah cennetten zıtları giderdi, orada güneş de yok zemheri de.
*Renklerin aslı renksizlik, savaşların aslı barıştır.
*Gamlarla dolu dünyanın aslı o âlemdir. Her ayrılığın sonu da buluşmadır.
*Manâ denizine susamış isen Mesnevi Adası 'ndan denize bir ark aç. Mesnevi arkından gidersen denizlerin altını, mercanları görürs ün.
*İyilik arayanda kötülük kalmaz.
*Sperm erkek bedeninde kaldı mı kokuşur ve pis kalır. Ama candan bir eşe ulaştı mı hayat olur, cıvıl cıvıl bir can olur.
*İnsanların kanadı himmettir .
*Gül dalı nerede yeşerirse yeşersin güldür. Şarap küpü nereye konursa konsun şaraptır. Gül mezbelelikte bitmekle kötü olmaz, şarap altın tasa konmakla helal olmaz.
*Mesnevi bir merada yayılan türlü hayvanları seyre benzer. Sen o hayvan ve örneklere takılma, merayı ve kendini seyretmeye çalış.
*Hünerli bilgili kişi iyidir. Ama unutma, İblis de cinlerin en âlimi idi. Bilgili diye insanlara çok da tapma.
*İnsan kulaktan gelişir. Duya duya dinleye dinleye can bulur. Hayvan ise mideden gelişir .
*Peygamber; 'Allah'tan cenneti isteyen, insanlardan bir şey istemesin' dedi.
*Bu dünya tuzaktır. Taneleri istek. Tanelerden kaç, tuzağa düşme .
*Tereddüt, bir kudrete delalet eder.
*Kadere az bahane bul. Suçunu niye başkalarına yüklemeye çalışırsın?
*Zahmetin sebebi, kötülük etmektir.
*Ölünce değil mi ki çenen bağlanacak, o halde çeneni az oynat.
*Çocuk oyuna öyle bir dalar ki gece olduğunu fark etmez bile. Hatta eşyalarını çalsalar onu da fark etmez. 'Dünya hayatı oyundur.' sözünü iyi düşün.
*Akıllılığa doydum, ben artık deliliğe aşığım.
*Arayan nihayet bulur, kurtuluş sabırdan doğar.
*Surete bakarsan Mesnevi seni saptırır. Manâya bakan ise Mesneviden yeni bir yol bulur.
* 'Ya' diye uzakta olana seslenilir. Allah şah damarımızdan daha yakın. Hâlâ ona 'Ya' diye mi seslenirsin?
*Ölmedikçe can çekişme bitmez. Merdivenler bitmeden dama çıkılmaz.
*Ölmeden önce ölen birini görmek dilersen Hz. Ebubekr 'e bak.
*Aciz olanı acze düşüren var. Acz bir zincirdir. Gözünü aç zinciri takanı gör.
*İki görmek şaşı gözün işidir. Yoksa evvel de aynıdır ahir de. Batın da aynıdır Zahir de...
* Dünya pazarının sermayesi altındır. Öte âlemin sermayesi ise; aşk ve ıslak iki göz.
*Yücelere daha fazla bela gelir. Çünkü Sevgili, güzellere daha çok cilve eder.
*Nefis atının kuyruğu şehvettir. Ona tapan, geri geri gider. Şehvetini kesersen yeni bir yöne arzu duyarsın. Ağaç dalları yamuk yumuk yetişirse uygun yerlerden budarlar da doğru sürer dallar. Şehvetini sürekli buda ki, beden ağacın güzel dallar yaysın .
*Define yıkık yerlere saklanır. Sakın ola fakir ve dertlilerin kalbini kırma, ahlarını alma.
*Yavaşlıkta rahmet var. Allah 'Ol' derse olur, ama insanı güzel bezemek için işi dokuz ayda yavaş yavaş yapar.
*Söz,dinleyene göre söylenir. Terzi elbiseyi bedene göre biçer.
*Zarar etmek istemezsen, işin önüne gözünü kapa da sonuna bak.
*Varlık elde etmek için yokluk gerek.
Mimar ev yapmak için boş arsa arar. Marangoz ahşap işi yapmak için ham tahta arar. Saka su satmak için susuz ev arar. Yokluğa dikkat et, onda çok hikmetler var.
*Beden hastalanınca sana ilaç aratır. İyileşti mi şeytanlık aratır.
*Tatlı sözlü cahil dostun sözüne kanma. O yıllanmış zehire benzer.
*Hiçbir şey olmayan bir şey, hiçbir şey olmayan bir şeye aşık olmuş, hiç var olmamış, hiç var olmamışın yolunu kesmiştir. Hepsi hayal. Ya gerçek?!..
*Dertten şikâyeti kes. O seni yokluk hazinesine götüren bir attır.
*Zikir fikri titretir, harekete geçirir. Zikri fikrine güneş yap .
*Kabul edilmek ya da reddedilmekle aklını meşgul etme. Sen emredileni yap yasaklanandan kaç o kadar!..
*Gözündeki tozu temizlersen bir damladan Dicle 'yi görebilirsin.
*Parçalar bütüne tanıktır. Gurubdan sonraki kızıllık, güneşin varlığını söyler.
*Karınca bir tane buğdaya ömrünü harap eder. Oysa o taneye bakıp harmanı görse, taneye titrer durur muydu?
*Her dükkânın ayrı bir sanatı ve kârı vardır.
Mesnevi yokluk dükkânıdır oğul. Kunduracıda deri olur. Terzide kumaş olur. Mesnevimiz vahdet dükkânıdır. Orada tevhidden başka ne görürsen puttur.
*Mezarda ölüyü çok gördün. Bir de ölüde mezarı gör ey kör kişi.
*Gönlüm bağdır, gözüm bulut. Bulut ağladı mı bağ yeşerir.
*Mum gibi yaş dök ki gönül evin aydınlansın.
*Ana veya baba surat asmasa, çocuk tehlikelerden korunur mu? Rabb 'ın sana bela verdi ise seni tehlikeden çekip almak içindir. Kızacak mısın O'na?!..
*Gülmek ağlamada gizlidir. Zevk, gamda gizlidir.
*Ağzını açtın mı çıkan söz, artık senin değildir .
*Yoksullardan, dertlilerden dua iste. Define yıkık yerdedir dedik ya...
*Vaizin sözünün güzelliği dinleyicinin samimiyetindendir. Öğretmenin ilim aşkı talebenin can kulağı ile işe sarılmasındandır.
*Gayba haberlerini dinleyen Peygamber, kulağı olmasa Vahiy gelmezdi.
*Acı imtihanı rahmet bil.
*Bilgi ve hikmet, doğru yolla yolsuzluğu göstermek içindir. Her taraf düzgün yol olsaydı hikmetin de bilginin de anlamı olmazdı.
*Heva ve hevesi terk etmek acıdır. Ama Allah 'tan uzak kalmak daha acıdır.
*Her sevgili aşığından haberdardır. Aşık olmuşsan Allah senden haberdardır.
* Talebelik eden, üstad olur.
*Şehirlerde kuduz köpekler çok olur. Köyler ve yıkık yerler daha emindir. Define de oralardadır.
*Allah 'ın yücelten ve alçaltandır. Kâinata bak yeri alçalttı da göğü yü kseltti.
* Kurban mümine sevinç, Öküze helaktir. Kıyamet de öyledir. Kâfire yıkım, mümine cennet.
*Nefsiyle savaşmak alçak adamın işi olamaz. Eşeklere Misk sürüldüğünü gördün mü hiç?
*Kadına cihad emredilmedi. Nefisle savaşmak onun için onların işi olamaz.
*Nadir kadınlar nefsi yenip yüceldiler. Meryem de kadındı ama Meryemler çok nadir çıktılar .
*Adalet; layığını yerine koymaktır. Külahın yeri baş, ayakkabının yeri ayaktır.
*Dünya; Allah 'ın kahır yurdudur .
*Allah adaleti, herkesi çift yarattı.
*Cebrail 'e ca n olanların kıblesi sidre, karna kul olanların kıblesi sofradır. Arifin kıblesi vuslat nuru; filozofun kıblesi hayaldir.
Zahidin kıblesi Allah, tamahkârın kıblesi ise altın kesesidir.
Manâya yönelenlerin kıblesi sabır, görüntüye tapanların kıblesi bedendir. Batın alemine kanat açmak dileyenlerin kıblesi Allah, Zahir 'de kalanların kıblesi güzel kadın yüzüdür .
*Elde etmen gecikirse sakın ümitsizlenme. 'Allah'tan ümit kesmeyin' ayetini çokça oku.
* Tutulmadan, kekelemeden yüzlerce kitap okusan da Allah takdir etmedi ise aklında hiçbir şey kalmaz.
Allah'a kulluk edersen kitap okumasan da bilgiler kalbinden akar gelir sana.
*Cömertlik sebepsiz, sorgusuz vermektir.
*Kardeşlerinin gönlünde sana kin varsa kuyuda kalman daha iyidir. Allah kardeşlerinin kininden korumak için Yusuf 'u kuyuya attırdı. Etrafında çekemeyenler, sevmeyenler çoksa kendi kabına çekilmek daha iyidir.
*Cahilin eziyetine sabret. Bilse yapar mı?
*Ehil olmayanlara sabır; ehil olanın ruhuna ciladır. Nemrut 'un ateşi İbrahim'in tevekkülünü artırdı.
*Allah mumunu üflemeye kalkan bilsin ki, o nur sönmez sadece üfleyen, kendi ağzını yakar.
*Yarasaların göz yumması, güneş yok mu demektir?
*Bedenin direği lokmadır. Açlık kılıcına ekmek zırhtır.
*Allah korkuyu aleme direk yaptı. Herkes can korkusu ile bir işe sarılır. Hamdolsun ki, bu korku var. Olmasa dünyada düzen olur muydu?
*Kendinden korkmak az kişiye nasip olur.
*Doğru var olmasa yalan olur mu?
*İlaç dolapta ilaç olarak durdukça tesir etmez. İçilince tesir eder. Mesnevi rafta durmasın. Okumaya bak.
*Düğümü kim bağladı ise en iyi o çözer. Bela Allahtan 'dır. Öyleyse?...
*Ey Hikmetine kurban olduğum Allah. Madem dua istersin öyleyse kabul et.
*Kardeş, elini duadan ayırma. Kabul edilmiş, edilmemiş sana ne!. Sen duaya devam et.
*Cennetliklerin çoğu ahmaktır. Saf olmaya bak.
Akıl ve mantıktan soyun da hayran olmaya bak.
*Şehirliler edep ve zekâ ehli olurlar. Ama garipleri doyurmak, bağış yapmak köylülere nasip olmuştur .
*Köylerde her gece misafir vardır. Bereket vardır.
*Taş, toprak ve su da gizlice dua eder.
*İnsan şerle yoğrulmuştur.
*Parlak ve açık söz, gönle ferahlık verir.
*Sadaka belayı def eder. Hasta isen, sadaka ile tedavi ol.
*Vurmak kötü huyadır. Kilim dövülmez, tozu alınır.
*Rüzgâr da canlıdır. Ad kavmine kasırga olur, Süleyman 'a binek.
*Namaz beş vakittir. Ama âşıklar her dakika namazdadır.
*Baban tokat atsa da ondan vazgeçmezsin. Allah bir kere vurdu diye neredeyse kâfir olacaksın.
*Kutluluk görünce şükret, bela görünce sabret ve sadaka ver .
*Allah 'ın baktığı yer, gönüldür.
*Heva ve heves erkeklerin hayzıdır. Erkekler, temizlenmeye bakın.
*Aşağılıklara arkadaş olursan seni helak ederler.
Vaktiyle bir kurbağa fareye eş oldu. Fare, kurbağaya'kardeş sesin içimi ferahlatır, ama pek az su dışına çıkarsın. Seni saatlerce bekliyorum. Gel anlaşalım, senin ayağından benim ayağıma ip bağlayalım, benim canım sesini çekince ben ipi çekerim sen gelirsin'dedi. Bir gün fareyi karga gördü ve kaptığı gibi havaya kaldırdı. İpe bağlı kurbağanın da sonu oldu bu havalanma.!..
*Peygamber 'Hamd ve Cömertlik cennetten dünyay a uzanmış dallardır'dedi.
*Bedeni her yana çeken, bakıştır. Erkeğe kadın bakışı verilirse sapık olur, kadına erkek bakışı verilirse yine sapık olur. Ama sana Cebrail bakışı verilirse kuş gibi semada yol alırsın. Arşa aşık olursun. Eşek huyu verilirse köşkün sadece ahır olur.
*Bulutla sözleşen, sakalara bakar mı artık?
*Nimet ve ihsanlara karşı şükret. Fakat sana ihsan eden kişiye de şükret.
*Hediye ettiğini geri alan kişi, kusmuğunu yiyen köpeğe benzer.
*Tatlı meyve yapraklar,dallar arasında gizlidir. Ebedi hayat da ölümün ardında.
*Korkuda yüzlerce eminlik vardır. Unutma, gözümüzün gören kısmı simsiyahtır .
*Peygamber dedi ki, 'Şu iki hırslı hiç doymazünyayı isteyen ve ilim isteyen.'
*Sabır kılavuzu sana kanat açarsa canın arşa, kürsiye kanatlanır.
*Sırlara Allah 'tan başka mahrem yoktur. Ahlara ancak o cevap verir.
*İnsana kol-kanat, akıldır. Aklın yoksa akıllıyı kılavuz al, görüşün yoksa görüş sahibine tutun .
*Miras malının vefası yoktur, geçer gider. Mirasa konan, kadrini bilmez, çünkü emek vermedi. Sana da Allah bu canı bedava verdi diye kıymet bilmezsin.
*Din mahsulünü gözyaşı ile sula.
*Hırsız ve kötü adama acımak; zayıf ve yoksulları öldürmektir.
*Lezzetin kaynağı açlıktır. Aç olana arpa ekmeği kebap olur, tok olan kebaptan tiksinir.
*Kötü kişilerin inkârı olmasa mucizeler olmazdı.
*Candan sevilen sevgilinin gerçekliği, kan gibi damarlarda dolaşır.
*Dünya mülkü bedene tapanlara helaldir. Biz ise çöküşü olmayan saltanata kul olduk.
* Kadının hilesine nihayet yoktur. İblis Adem 'i kandıramadı da Havva'ya y öneldi. Havva ile ikisini de elde etti .
*Ört de senin de ayıbını örtsünler. Kendinden emin olmadıkça kimsenin haline gülme.
*Kadının bakışı fitnedir. Bu bakışa bir de sesi eklenirse felaket yüz kat olur. Ona karşı durmak Yusuf 'ların işidir.
*Aşıkların yanıp yıkılması da bir gelişmedir. Nitekim ay da parça parça olarak dolunay olur .
*Topraktan biten gül solar. Gönülden biten ebedidir.
*Sözün halin olmuş ise kanatlanırsın artık.
*Gam mayası ile gayba iman kuvvetlenir.
*Boş karın şeytana zindan olur. Onun pazarı, dolu karındır.
*Hayat; ölümde ve sıkıntıdadır. En güzel sular karanlık mağaralardan doğar.
Sayılı ömrü Allah 'a verirsen sayısız ve ebedi hayat elde edersin .
 

Herkül

Canım Dedem
Admin
Konum
BERGAMA
  • Üyelik Tarihi
    4 Haz 2013
  • Mesajlar
    32,171
  • MFC Puanı
    62,236
Mesneviden seçmeler - 2
m151203_2aec0.jpg

*Dildeşinden ayrı düşen yüz türlü nağmesi bile olsa, dilsizdir. Gül solup da mevsim geçince bülbülden nağme duyamazsın.
*Kimin aşka eğilimi yoksa, kanatsız kuş gibidir.
*Rahmet kapıları dilencilere hırslarından dolayı kapandı.Zekât verilmeyince yağmur bulutu gelmez, zina artınca bulaşıcı hastalıklar artar. İçine gam ve kasvetten ne gelirse korkusuzluk ve küstahlığından gelir.
*Her odunun kokusu dumanından çıkar.İnleme, hastalığın çeşidini ele verir.
*Aşk, Allah sırlarının usturlabıdır.(Usturlab: Güneşin yüksekliğini ölçen alet) Dilin tefsiri pek aydınlatıcıdır. Fakat dile düşmeyen aşk, daha nurludur .
*Vakit keskin bir kılıçtır. Sufi, vakit oğludur. Yarın demez, anı değerlendirir.
*Sırların gönülde kalırsa, muradın çabuk gerçekleşir. Tohum toprağa gizlenirse yeşerir.
*Zahiri güzelliği ait olan aşklar aşk değildir. Onlar sonuçta utanç olurlar.
*Cihan dağdır, yaptıklarımız ses. Başına gelenler o sesin yankısıdır .
*Bu sıkıntılar çileler ocağın posayı gümüşten ayırması içindir. İyi ve kötünün imtihanı altının kaynatılıp, tortunun üste çıkmasıdır.
*Dünya hissi cihanın, din hissi göklerin merdivenidir. Dünya hissinin sağlığını hekimden,din hissinin sağlığını Muhammed'den iste. Dünya hissinin sağlığı vücut sağlığıdır. Din hissinin sağlığı arzuları öldürmektir.
*İnsan tarafgirlik, hiddet ve şehvetten şaşı olur. Hiddet ve şehvet ruhu Hak'tan ayırır. Garez gelince, hüner örtülür.
*Fare nin şerrini def etmeden ambara buğday koyma.
*Kalp huzuru olmadan namaz tamam olmaz.
*Beden haset evidir .
*Bu âlem canların hapishanesidir.
*Nakış ve suret manâyı görmeyi engeldir .
*Akıl ve zekâ kemâle ermekle Allah'a varılmaz.Yöneticiler hediye ve ihsanını çok bilmişlere değil,önlerinde acizlenenlere verirler.
*Manâ yüzünden yükselmek, temiz ruhlara nasiptir .
*Kimde dert varsa o koku almış, dermana ermiştir.Kim daha çok uyanıksa, derdi daha fazladır.
*Parçaların yüzü bütüne dönüktür. Bülbülün aşkı da güle.
*Putların anası nefistir.
*Ahad ve Ahmed'e yapış ki, beden ebucehilinden kurtul.
*Allah bir kimsenin perdesini yırtmak isterse o kişiyi temiz insanları ayıplamaya sevk eder. Ayıbını örtmek dilerse o kimse ayıplı kimseler hakkında konuşamaz hale gelir. Yardım etmek isterse, ona dua ve yakarış kapısını açar.
*Her ağlamanın sonu gülmektir.
*Akarsu nerdeyse orası yeşerir. Gözyaşı varsa rahmet gelecektir.
*Gam görünce istiğfar et. Çünkü gam Yaratıcı'nın emri ile tesir eder. Allah dilerse bizzat gam ve sıkıntı sana neşe bile olabilir.
* Fakirlik korkusu insanları hırs ve emele lokma yapmıştır.
*Dünya zindan biz mahpususuz; zindanı del kurtul.Ten bir gemi, dünya denizdir. Dünyayı tenine koyarsan, gemi batar. Ayaklarının altına al ki yüzüp gidesin.
*Âlem cesettir. İlim can.
*Üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran ve mezhebin .
*Hikmet arayanlar: Hikmet kaynağı olur.Tahsilden ve sebebe bağlanmaktan kurtulur.Bilgileri hıfzeden levh, levhi mahfuz olur, akıl ruhtan feyz alır.
*Heva (arzular) iman kapısının kilidi dir.
*İçi kötü olanın ayıbını deri örter.İçi iyi olanın aybını gayb âlemi örter.
*Kalemin su, kağıdın rüzgar ise ne yazarsan yaz kıymeti yoktur.
*Manâsız söz; suya yazılan yazıdır.
*Gözün nuru gönül nurudur .
*Kaza gelince bilgi ve tedbir uykuya yatar.
*Allah insana akıbetine göre isim verir.Halk Ömer'i müşrik bilirdi.Ama Allah ezelde onu mümin yazdı. Mümin oldu.
*Kaza seni gece gibi sarsa da elinden tutacak olan yine odur.Seni emin kılmak için Allah'ın bela ile korkutmasını da bir çeşit yardım bil.
*Sağlık; zıtların barışıdır.Aralarında savaş varsa bedene ölüm gelir
*Zalimin zulmü karanlık kuyudur.Sonunda içinde boğulur.
*İnsanlardan gördüğün zulümler senin huyundur.Sen kendi huyunu onların aynasında seyredersin.
*Ey gam ateşine dalan! Ateşe azar azar nur serp de nur olsun.
*Dünya; dedikodu, tartışma ve bahis kuyusudur. Bu kuyuya düşersen sağlam çıkamazsın .
*Üstünlükler ve durumların değişmesini Hak'tan bil .
*Birkaç gün su içmeyi bırak. Ağzını ebediyet şarabına daldır ki hakikât içesin.
*Cehennem bu nefistir.Bizim nefsimiz ateşten parçadır. Parça bütünü özler. Nefsin hedefi de ait olduğu cehenneme bizi çekmektir.
*Ok gibi doğru olursan, hiçbir yay seni tutamaz. Hakça ol ki, nefis yayından hakikâte fırla.
*İnsan, gözden ibarettir. Göz ise dostu gören gözdür.
*Hak'tan korkup takva yolundan tutandan cinler ve insanlar korkarlar.
*Ekmek sofrada cansızdır. Vücuda girince neşeli ruh olur.
*Allah'ın yaratması bizim işlerimizi meydana getirir. Bizim işlerimiz Allah işlerinin eseridir.
*Allah Adem'e'Senin suçunu da ben takdir ettim.Ama sen suçun tamamını üstüne alıp tevbe ettin.Niye , Rabb'im bunu sen yaptırdın demedin'dedi.Adem'korktum, edep dışına çıkamazdım'dedi.Allah'işte o edebin sebebi ile biz seni koruduk ve kayırdık'dedi.
*Hürmet eden, hürmet görür.
*Akıl hakim iken Ömer'le Ebulhakem bir idi.Ömer can âlemine geçti Halife oldu.Ebulhakem akıl aleminde kaldı.Ebucehil oldu.
*Kuran'ın hükümlerini tutar,kıssalarından hisse alırsan can kuşuna ten kafesi dar gelir.
*Halk arasında meşhur olmak, sırlara ermeye engeldir.Şöhretten kurtulmaya bak.
*Dostların sevgiliyi anması sevgiliye ne mutludur.
*Allah'ım kahrına da, lütfuna da hakkı ile âşıkız.
*Dil çakmaktaşı ve demiri gibidir.Dilden çıkan ateş olur.
*Şeker gibi söz söylemek istersen helva yemeği bırak, sabret.Firaset sahiplerinin hırsı sabra, çocukların hırsı helvayadır.Sabreden arşa çıkar, helva yiyen yerde kalır.
*Kâmil insan toprak tutsa altın olur, eksik insan altın tutsa toprak olur.
*Söze kulaktan gir.(Önce dinle)
*Adem Allah'ın azabından ağlamakla kurtuldu.
*Helal lokma, nuru ve olgunluğu arttırır.İlim, hikmet, aşk, incelik helal lokmadan doğar.Lokma tohumdur; mahsulü fikir.Lokma denizdir; incisi fikir.
*Ağızdan bir kere çıkan söz; yaydan çıkan ok gibidir.
*Canını yak ki, tenin aydınlansın.
*Padişahlar önlerinde eğilene ikram ederler. Çok bilenlere değil.
*Kim seviyorsa, bil ki seviliyordur.
*Susuzlar suyu arar, su da susuzları.
*Hakk'a dalan doymaz, daha çok dalmak ister.
*Âşıkların hayatı ölümdür.Gönül , gönül verilerek alınır.
*Ucuz kazanan, ucuz verir.İnci çocuğun eline geçerse onu bir somun ekmeğe satar.
*İki deniz olan gözlerin incilerle dolsun istersen, gam toprağından gözüne sürme çek de ağla.
*Dünyanın lütfu ve yaltaklanması hoş bir lokmadır. Ama az ye. Çünkü o lokma ateştendir.
*Kınanmak; kaynatılmış ilaç gibidir.
*Nefis övüldükçe firavunlaşır. Alçakgönüllü ol, büyüklenme.
*Yusuf gibi güzel olamadıysan bari Yakup gibi ağlamayı öğren.
*Niyaz ve yoksullukta ölü gibi ol.
*Nebi;'bahar yelinden yararlanın,güz yelinden sakının' dedi. Güz; nefis ve hevadır. Bahar akıl ve ruh. Güz şeytanı fısıldar. Bahar ise Evliya sözüdür.
*Bu âlemin direği gaflettir. Akıllılık ve uyanıklık öbür âlemdendir.Bunlar sana galip gelirse bu âlem gözünde alçalır. Akıllılık güneş, hırs buzdur. Akıllılık su, dünya kirdir.
*Allah kimi kendine davet ederse, o kişi dünya işlerinden vazgeçmeye başlar.
*Geçmişe üzülmek, gelecekten tedirgin olmak, Allah'la arandaki perdedir. O perdeyi ateşe at ki ardından Allah görünsün.
*Aşığın vergisi, can vermektir.Hak uğruna ekmek verene ekmek verilir. Can verene can katılır.
*Sel ister bulanık olsun, ister saf olsun madem ki geçicidir, onu konuşarak vakit öldürme.Dünya malı sele benzer.
*Bütün yaratılanlar Allah'ın ailesidir.Allah da ne güzel aile reisi!.
*Mal ve para külah gibidir.Külaha keller sığınır.
*Yoksullar mal ve mülkün ötesinde Allah'tan pek büyük rızık alırlar. İnsanlar onları anlamaz, sözlere değer vermez.
*Peygamber'fakirlik övüncümdür'dedi.
*Yoksulluğa sabret, gam ve kederi bırak artık.Yüce Allah'ın ululuğu yoksulluktur.
*Benim sözlerim can memesinde süttür.Emen olmadıkça güzelce gelmez.Dinleyen susuz ve arayıcı olursa vaiz ölü de olsa söz söyler .
*Aşağılık kişi yücelerin düşmanıdır.
*Allah kadını erkeğe yoldaş yarattı.Adem nasıl olur da Havva'dan ayrı kalır.Görünüşte su, ateşten üstündür.Görünüşte erkek kadına üstündür.Ama gerçekte su, ateşe konunca fokur fokur kaynar.Gerçekte erkekler mağluptur.Mağlupluk muhabbet vesilesi olacaksa ne mutlu mağluplara!.
*Sevgi ve merhamet, insanlık; hiddet ve şehvet, hayvanlıktır.
*Kadın Hak nurudur.Sevgili değil.Kadın sanki yaratıcıdır.Yaratılmış değil .
*Barış dalgaları gönül kirlerini giderir.Sevgi acıları tatlıya çeker.Sevgilerin aslı hak yola gitmektir.
*Sıradan otlar, bir ayda yetişir.Gül yetiştirmek istersen bir yıl bekleyeceksin.
*Su korukta ekşidir, üzümde tatlı olur, şarapta haram olur, sirkede helal olur.
*Görünüşteki iyilikler, gizli sevgilerin alemetidir .
*Akrabalık sevgiyi bildirir
*Sevgi, insanı kör ve sağır eder.
*Gözlerini heva ve hevesten yum.
*Yoksulluk aynadır. Yoksula olan tavrına göre kendini gör. Cimri misin cömert misin anlarsın.
*Herkes Hakk'ı işitemez. Her kuş bütün inciri yutamaz.
*İstetmeden vermeye bak.
*Yöneticilerin huyu halka tesir eder. Gökyüzü yeşil ise, yer yeşerir. Gökyüzü kara ise yere yıldırımlar yağar.
*Deniz ; ölüyü üstünde taşır, diriyi boğmak ister.Nefis sıfatlarını öldür ki hakikât sırlarını denizi seni üstünde taşısın .
*Manâ kapısını tıklatırsan, açarlar.Fikir ve mantık kanadını terk et ki, sırların şahini olasın.
*Görüntü ibadete engeldir.Görüntüyü bırak manâya bak.
*Gam ve kederin anahtarı sabırdır. Endişe etmekten sakın, sakin ol. İlacın başı perhizdir. Düşünce ve mantık perhizi yap ki, can kuvvetini göresin.Kaşınmak uyuza ilaç olmaz,sadece kaşıntıyı artırır.
* Süslenen kişi, kendini göstermek ister. Ahirete dünyadan ibadet süsü sürmemişsen kendini Allah'a nasıl göstereceksin!.
*Çiçek dökülünce meyva çıkar.Ten harap olunca can görünür
*Heva ve hevesle az dost ol.
*Aslanlığına güvenme. Ümit gölgesine sığın
*Dünya malı Allah'ın tebessümüdür. Ona bak ama, sarhoş olacak kadar değil .
*Hayallerimiz geniş, dünya dardır.Hayale fazla dalma, sıkıntın artar.
*Akıllı kişi sıkıntı çekerken, harap olanlardan ders alır.
*Aslana ancak akılsızlar yiğitlik taslar.
*Görüntüden geçip gönlünü arıtan, gayb sırlarına ayna olur .
*Başına gelen eziyetler artıyor değil mi? Buğdayı başak olsun diye toprağa attılar.Değirmende un olsun diye ezdiler.Ekmek oldu.Dişleri ile ezdiler.Ezil ki can olasın.Can veresin.
*Varlık yoklukta görülür. Zenginin cömertliği yoksul varsa anlaşılır.
*Noksanını gören, Allah'a kanatlanır.Kendini olgun sanan yerde kalır.
*Kasırga, ağaçları yerinden söker.Ama alçak otlara şifadır.Gönül, sende Allah'a karşı ot gibi mütevazı ol da rahmete eresin .
*Faziletin mihrabı şüpheli işten kaçınmak ve dünya sevgisini azaltmaktır.
*Heveslerinden kurtulan kişi buluğa ermiştir.Milletin çoğu ise halen çocuktur.Vehim, fikir, duygu, çocukların tahtadan atıdır.Sen ilim atına bin.İlim, gönül ehline küheylan olur, beden ehline yük olur.
*Kendini kendinden arıt ki, içindeki pak seni göresin.
*Vücut ana gibi ruha gebedir.Ölüm ruhun doğumudur .
*Zindandan kurtulmak istersen sevgiliye baş eğ.(Secde yap)
* Ümit ve korku perdesini yırtarsan gayb alemi bütün ihtişamı ile karşına çıkar.
*Sözden el çek ki, Allah sende Ledün ilmini meydana çıkarsın.
*İyilikte ve kötülükte her insanın kendisine benzer melekten bir arkadaşı vardır .
*Ateşten yaratılanlar, topraktan yaratılana düşmandır. Ateş suya , su ateşe düşmandır. Ateş heva, su ise dindir. Din ehlini, kin ehlinden ayır. Hak'la oturanı ara bul da onunla otur.
*Olayları yorumlama.Kendini yorumla.Kendine kötü de, ama gülbahçesine kötü deme. Hilm (yumuşaklık) kılıcı düşmanları yener. İlim suyu toprağı yeşertir .
*Allah'a kul ol, tene memur olma.
*Hışım, şehvet ve hırs rüzgârı namaz ehli olmayanları siler süpürür.
*Arzulara kul olan, Allah katında köleden beterdir.
*Bazı suçlar ve günahlar rahmet ve kurtuluş sebebidir. Ömer Peygamber'i öldürmeye geldi.İman etti. Âdem yasak meyve yedi. Kulluk ve dünya hayatı başladı.
*Bazı öldürmeler hayat verir. Bahçıvan ağaçları budamasa dallar gelişir mi?Terzi kumaşı parça parça etmese elbise çıkar mı?
*Yürü, kork ve kötüleri az kına. Allah takdirinin tuzağına karşı aczini bil.
*Hangi renk camdan bakarsan güneşi o rengte görürsün. Camı kır ki nur görünsün.
*Allah seni bezedi, nakşetti. Nakşı kıramazsan ruhu göremezsin. Allah'ın nakşını yine Allah'ın eliyle kır. Sevgilinin camına onun bahçesinden taş at.
*Amaca sabırla varılır. Acele ile değil.
 

Herkül

Canım Dedem
Admin
Konum
BERGAMA
  • Üyelik Tarihi
    4 Haz 2013
  • Mesajlar
    32,171
  • MFC Puanı
    62,236
Mesneviden seçmeler - 3
m151203_2aec0.jpg


*Öte âleme bağ olan şeyler; ağız ve boğazdır. Onları kapa da ötel
*Bâki nur, bu aşağılık dünyanın ardındadır. Unutma ki; süt de kan nehirlerinin içinden akarak saf oldu.
*Bir akıl başka bir akılla birleşirse, kötü söz ve kötü işe engel olmuş demektir. Nefis başka bir nefsle dost olursa, akıl işe yaramaz hale gelir. Akıl başka akılla birleşti mi yol görünür, nefs başka nefsle birleşti mi yol kapanır.
*Bilgiyle uyumak, uyanıklıktır .
*Ruh, ilim ve akılla dosttur.
*Hayvan padişahın mevkiini bilebilse, öküzle eşek de Allah 'ı görürdü.
*Sabır, kurtuluşun anahtarıdır. Sabır, gözün perdesini açar; gönlü yarar açar. Gönül saf hale gelince de toprak ve su haricinde suretler görürsün.
*Güzel; güzeli sever.
*Can aynası, ancak sevgilinin yüzüdür.
*Mal çöptür. Ama boğazına da bir takıldı mı âb-ı hayatı içmene engel olur.
*Nice dualar vardır ki; helak olmanın ta kendisidir. Onun için Allah kabul etmez onları.
*İnsanların çoğu; insan yiyicidir. Selam verseler de pek emin olma.
*Aslan gibi avını kendin avla.Yabancının yaltaklanmasını, akraba desteğini falan unut.
*Kimsesiz olmak; adam olmayanların işve yapmasından daha iyidir.
*Tene yağlı ballı şeyleri verdikçe cevherini gelişmiş göremezsin.
*Miski tene sürme, gönle sür. Misk; Allah adıdır.
*Temiz söz hakikatten uzak olanlara tesir etmez. Çarpık ayakkabı çarpık ayağa uyar. Doğru olmayan gönüllere de şeytanın efsun ve efsanesi uyar.
*Dini, babadan bedava miras olarak buldun. Onun için şükürden baş çevirirsin. Mirasyedi, mal kıymetini ne bilsin!..
*Ben birisini ağlatırsam rahmetim coşar, ağlayıp taşan kişi de rahmete erer.
*Birine bir şey vermek istemezsem, o isteği ona göstermem.
*Rahmetim ağlamalara bağlıdır. Kul ağladı mı rahmet denizi dalgalanmaya başlar.
*Şehirler diridir. Kalıba bakma sen, onlar da hisseder.
*Gönlüne geçim kaygısını az koy. Eğer Hak kapısında isen korkma, ikram edilirsin.
*Beden, ruha otağdır .
*Dal, ağlayan buluttan yeşerir. Mum ağladıkça aydınlık artar.
*Mukallit olarak yaşama dini. Ama mukallit de ihsana nail olur.Yakını ölmese de cenazede yas edicilere de ücret verirler. Ekmek isteyen, yıllardır 'Allah ' der de gönle inmemişse bu söz, mushaf taşıyan eşekten farksızdır .
*Gözün, aklın ve kulağın saf olsun dilersen; tamah perdesini yırt.
*Afetsiz, felaketsiz hiçbir köşe yoktur. Allah 'ın halvet yerinden başka hiçbir yerde dinlenme ve rahat yoktur.
*Sabır, güzel hayallerle tatlılaşır.
*Kurtuluş ümidi imandan gelir .
*Sen mekânsın. Ama aslın mekânsızlıktır. Bu dükkânı kapa da ötekisi açılsın.
*Kim seni Hak 'tan, hakikatten soğutursa bil ki; şeytan içindedir.
*İnsanlardaki güzellik, altın yaldızdır.
*Eşeğin varsa mutlaka semer de olur. Canın var ise ekmek az çok gelir korkma.
*Tenini geliştirip de sonra 'İnsanlar bana hased ediyor 'diyen yanıldı. Hasedci içinde a ahmak!.
*Nefsini öldürürsen, özür dilemekten kurtulursun.
*Allah seni çirkin yaratmış olabilir. Bari ahlakını güzelleştir de hem yüzü hem huyu çirkin olmaktan kurtul.
*Bu dünyada en iyi ehliyet, iyi huydur.
*Fazileti ve mahareti kenara at. Hak yolda iyi huy ve hizmet fayda verir.
*Demirciler demir döverler. Demir kıpkırmızı olur da silah olur işe yarar. O demir, meşakkat çeken fakirdir.
*İnsan; dilinin altında gizlidir. Dil, can kapısına perdedir. Rüzgâr eserse perde açılır, içi görünür.
*Halk kendinden gafildir. Herkes önce kendi kusurunu görebilse ıslah edicilere ihtiyaç kalır mıydı? Kendi yüzünü görmek herkese nasip olmaz. Gören, Hak nurunu görür.
*Her şey, neye layıksa ona dönüşür.
*Her hünerin aslı, hayal ve düşüncedir.
*Kötü huylu güzel yüz, sahte paraya benzer.
*Sevgilinin huzurunda tedbir almayı bırak. Hoş,sana tedbir aldıran ya da aldırmayan da O zaten
*Şehadet mümine hayat, münafık için çürüme ve ölüm.
*Her canın gıdası farklıdır. Öküz şekerden ne anlar?
*İnsanın asıl gıdası Allah nurudur.
*Her şey bir şeyle buluşur da hayat bulur. Erkek kadınla buluşur çocuk olur, toprak bulutla buluşur bereket olur.
*Yeşilliğe bakanın gamı gider.
*Nice kişiler surette kaldı, özü göremedi. Göz aslında bir yağdır; gönülle birleşirse nur olur. Sen gözü gönülle destekle de nuru gör, sureti aş.
*Her kötü huyunu diken bil. Kaç kere ayağın yaralandı da fark etmiyorsun.
*Cömertlik; şehvet ve lezzetleri terk etmektir. Şehvet yüzünden düşen kalkamaz, hiç unutma.
*Heva ve hevesi bırakmak sağlam bir iptir. Buna tutunup arşa çıkarsın.
*His nuru insanı aşağı çeker, Hak nuru yukarı
*İhlasa eren kurtulur. Hiçbir ekmek tekrar buğday olmaz, hiçbir ayna tekrar teneke olmaz. Öyleyse ihlas makamına ermeye bakmak. Erdin mi geri inmezsin korkma.
*Güzele eş olan kurtuldu. Kara odun ateşe eş oldu aydınlık geldi. Ölmüş buğday (ekmek) cana eş oldu hayat geldi.
*Hıristiyanların cehaletine bak ki; asıldı dedikleri İsa 'dan medet umarlar. Bizim İsa 'mız diri.
*Haset, pusuya yatmış kurttur.
*Bedene hangi huy galip ise hüküm onundur. Maden içinde altın fazla ise altın sayılır, bakır fazla ise bakır sayılır. Sevabın fazla olsun ki; mümin diye hüküm verilsin.
*Öküz nefsini öldür de gizli ruh dirilsin.
*Zina edenler avret yerleri kokarak, şarap içenler ağızları kokarak haşrolacaklar.
*Dost, altın gibidir, bela da ateşe benzer. Halis altın ateş içinde saf hale gelir.
*Gaybı bilen Allah 'ın has kulları kalb casusudur. Has bilgi almak istersen o casuslarla irtibata geç.
* Lokman iyi bir köle idi. Efendisi onda bereket sezdi de her yemeği önce ona verir sonra onun artığını yerdi. Bir gün karpuz aldı efendisi ve lokmana yollamadı, onu huzuruna çağırdı. 'Lokman al karpuz ye 'dedi bir dilim verdi. Lokman iştahla yedi. Bir daha kesti onu da yedi. Derken son dilime gelindi. Efendi 'Bunu da ben yiyeyim 'dedi. Isırması ile tükürmesi bir oldu. Efendi 'Lokman bu karpuz zehir, nasıl yedin, niye demedin bize ? 'dedi.
Lokman 'Efendim, bana bugüne değin öyle çok ihsan ettiniz ki, bu karpuz acı diyemezdim. Bu edebe ters olur, size nankörlük olurdu 'dedi.
Hak 'tan gelen belaları acı karpuz bil. Sana ne nimetler verdi. Acı karpuz verdi diye hemen kızacak mısın, yoksa Lokman olma niyetin var mı?
*Sevgiden acılar tatlı, bakır altın olur. Sevgiden ölü dirilir. Sevgi, bilgi neticesidir. Noksan bilgi, aşk doğurmaz.
*Aklın özelliği sonu görmektir. Sonu görmeyen akıl ise nefsindir.
*Bir yandan korku, bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun.Tek kanatlı uçulmaz zaten.
*Can İbrahim'i olursa onu ateş yakar mı?
*Hile eden, hile bulur.
*Allah hükmeder dilediğini yapar. Bazen derdin kendisi bile şifa olur.
*Tevbe de elde değildir. O nasip ederse tevbe edersin.
*Tevbe tohumunu gözyaşı ile sulamazsan rahmet meyvesi nasıl beklersin
*Akılsız dost, düşman demektir.
*Musa, dağda bir çobana uğradı. Çoban aklınca Allah 'ı zikrediyordu. Şöyle diyordu:
'Hey koca Tanrı!.. Gel bana sakalını tarayayım, gel bitini ayıklayayım, gel sana süt içireyim, gel de kulübemde dinlen '
Musa hiddetlendi:
'Behey sersem, Allah 'la nasıl konuşursun? Dua ederken kâfir oldun gitti, behey akılsız '
Çoban bir feryat etti ki, ağlayarak tası tarağı bıraktı çöllere düştü. Allah Musa 'ya vahyetti;
'Kulumla arama girmeye utanmaz mısın? O ne güzel beni kendi aklı ve gönlünce anardı. Ey Musa sen Allah 'a yaklaştırmaya mı geldin uzaklaştırmaya mı? '
Musa hatasını anladı ve üzüldü de çobanın ardına düştü. Çoban çöllerde idi artık. Musa 'Hakkını helal et, sürünün başına dön 'dedi. Çoban 'Sen beni azarlayana dek ben dünyada idim. Şimdi Rabbim beni öyle bir nurla ateşledi ki durmam artık, perde açıldı ey Musa! 'dedi ve gözden kayboldu.
Can, sevgiden nurdur. Allah can ehlinin diline bakmaz kalbine bakar. Kâbe 'nin içine girene 'Kıbleye dön 'demek ne kadar abestir.
*Âşıkların şeriatı da mezhebi de Allah 'tır.
*Ölümün sırrı haşrde, kanın sırrı bedende ortaya çıkar.
*Karalanmış tahtaya yazı yazılmaz. Bil ki, Allah 'ın bela vermesi ve seni ağlatması rahmet yazısı yazmak için kalp tahtanı temizlemesi demektir.
*Kim altına ve gümüşe ermiş ise bil ki, kazanma zahmetine katlanmış demektir.
* Ay, ancak geceleyin cilve eder. Sevgiliye gece git.
* 'Akıllının düşmanlığı cahilin sevgisinden yeğdir 'der Hak Peygamber.
*Adamın biri ağaç altında uyurken ağzına yılan girdi. Bunu uzaktan gören yiğit bir atlı koştu ve hemen uyuyan adamı uyandırıp kırbaçlamaya başladı ve ona yerden çürük elmaları yemesini emretti. Adam korkudan yedi. Sonra yiğit adamı kırbaçlayarak koşturuyordu. Zavallı adam çöllerde saatlerce koştu. Kan ter içinde kalmıştı. Nihayet yere diz çöktü ve başladı kusmaya. Yılan çıkıverdi. Adam yiğite minnetle baktı ve 'A yiğidim bunu neden baştan demedin, sana düşman kesilmiştim şimdi minnettarım, canım kurtuldu . 'dedi.
Yiğit 'Baştan desem ödün patlar yaşayamazdın. Kurtulman için kırbaç, çürük elma ve koşma gerekiyordu 'dedi.
İyi anla! Yılan giren adam sensin. Yiğit, Hak Nebi...Kırbaçlar dünyevi eza ve belalar. Çürük elma fakirliktir. İçinden çıkan yılan ise nefsin. Onu defetmeden kurtulamazsın.
* Gönül aynan saf olmadıkça çirkini güzelden ayıramazsın.
*Gülsuyuna b.k böcekleri üşüşmüş ise, bil ki o su aslını yitirmiştir.
* İblis Adem 'e secde etmiş olsaydı; Adem, Adem olmazdı.
*Aptalın sevgisi, ayı sevgisidir. Kini sevgidir, sevgisi de kin.
*İhsan etmek kine merhemdir.
*Cemaate dost ol. Kervan kalabalık ise eşkıyanın cesareti kırılır.
*Miractan maksat, Dost 'u görmek idi. Bu arada arş da görüldü melekler de.
*Gönül uykuda penceredir. Uyanık rüya görenler ise ariflerdir.
* Ağrı, sızı ve hastalık hazinedir. Deri yırtıldı mı iç tazelenir .
*Akıl, başka bir akılla kuvvet bulur.
*Dünyada üç tip kadın vardır, ikisi zahmet ve mihnet, biri hazinedir:
1-Bakire olanı alırsan, her şeyi ile senindir, hazinedir.
2-Dul olanı alırsan yarısı senindir, yarısı eski kocasının.
3-Hem dul hem çocuklu alırsan hiç senin olmaz, aklı hep çocuğun babasındadır.
*Anaları ağrı tutmasa, çocuk doğmaz. Bu gönül gebedir, ağrısı bela. Nasihatler de ananın ebesi.
*Allah 'ın feyzine geç mazhar oldu isen üzülme. Bil ki, O ihmal etmez, imhal eder (mühlet verir, zamanı vardır.)
*Vuslat muhabbeti duymak dilersen VEDDUHA suresini çok oku.
*Ateşe mensup nefsi gül bahçesi yap. Vefa tohumunu ek de zikir ve tesbih bülbülleri ötüşmeye başlasın.
*Kahırla lütuf birbirine eştir. İkisinden rahmet doğar.
*Sevdiğin şeyler, seni kör ve sağır eder.
*Gönül yalan sözden ferah bulmaz. Yağa su karışırsa kandil güzel aydınlatır mı?
*Halk, arzu ve heva sarhoşudur .
*Kasıtsız olmak bilgisizi âlim yapar, kasıt ve garez bilgiliyi zalim yapar.
*Avamın ibadeti havâsın günahıdır .
*Dostlarla olunca acı yemiş bile hoş olur.
*Yemin, yalancıların siperidir. Doğrular buna ihtiyaç duymaz ki.
*Hak olmadıkça batıl anlaşılmaz.
*Allah Kadir gecesinde gizlidir.
*Korku, açlık, mal azlığı ve hastalık can hazinesinin ortaya çıkması içindir.
*Söz manaya yetmez. Söz hesaba benzer. Hesap güneşe bizi ne kadar yaklaştırır ki? Allah 'ı bilenin dili kapanır, gönlü manaya açılır .
*Oltadaki et, balığın canını almak içindir. Onu ihsan sanan helak oldu
*Başkasının ayıbını söyleyen, onu mutlaka görecek demektir .
*İnsanın yarısı ayıp, yarısı gaybtır.
*Allah merhamet etti de bize Nuh ve Hud kavminin helâkini örnek yaptı. Biz ibret alalım diye onları kahretti. Ya tersini yapsaydı?
*Ekmeğim yok diye ağlayan! Mademki Allah merhametli diye inandın, korku niye?
*Yunus balık karnında pişti.Yunus tesbihle karaya çıktı. Sabretmek canın tesbihidir. Sabır sırattır, geçerken sızlanma, nasıl olsa yolun cennete çıkacak.
*Dünya hikmeti zannı ve şüpheyi artırır, din hikmeti kişiyi arşa çıkarır.
*Ahir zamanın adi ukalaları kendilerini evvelki alimlerden üstün görür .
*Fikir ona derler ki; bir yol açsın. Yol ona derler ki; Allah 'a varsın.
*Duygu koyunlarını Allah yaylasında otlat ki, hakikât bahçesine gidebilesin .
*Söz yuva gibidir, Manâ kuş gibi. Cisim ırmaktır, ruh su gibi.
* Nefs Nemruttur. Ateş yakar onu. İbrahim nefsi öldürdü ateş yakmadı.
*Kılavuz yolcuya gerek, menzile varana kılavuz gerekmez.
*Her şey zıddı ile anlaşılır .
*Karalanmış kağıtta yazı okunmaz, beyaz kağıtta okunur. İçini arıt da nur görülsün.
* İçsiz tohum fidan olmaz, zevksiz ibadet fayda etmez .
*Güneş ışığı pisliğe düşmekle değerini yitirmez.
*Kibir ve kinin başlangıcı şehvettir .
*Büyüklenmek zehirdir.
* Şehvet yılanını hemen ez ki, büyüyüp başına ejderha kesilmesin.
*Yoldaşını çok övme, ayrılık gelir.
*Anne yavrusuna süt vermek için çocuğu çağırsa çocuk delil ister mi, güvenerek hemen koşar. Peygamber anadır, hâlâ sözlerinde delil ve mantık mı ararsın?
*Kıssa ölçektir, mana içindeki buğday. Akıllı olan, taneyi alır ölçeği almaz, ona takılmaz.
* Aralarında sözden eser yok, ama Bülbülle Gülden ne maceralar dinlersin ibret alırsın!.
*Gönlü açık olanın, eli de açık olur.
*Sirkeyi ısıtsan bal olmaz, balı ısıtsan sirke olmaz.
*Uzağa bakış kör eder. Adam sarayda uyur, sarayı görmez. Yakına bak da gör kendindekini. Gök gürlemesi, susuzun başını ağrıtır. Bilmez ki rahmet gelecek.
*Kötü zan, insana güçlü bir engeldir.
 

Herkül

Canım Dedem
Admin
Konum
BERGAMA
  • Üyelik Tarihi
    4 Haz 2013
  • Mesajlar
    32,171
  • MFC Puanı
    62,236
Mesneviden seçmeler - 4
m151203_2aec0.jpg


*Her mizacın mayası, anasıdır.
*Âlemde her şey bir şeyi yemektedir. Âlem adeta, yenen ve yiyenden ibarettir.
Toprak yağmuru yer, meyveler yetişir; insan meyveleri yer de can hayat bulur. Fakat yeni bir can ve bakışa sahip olmak için bazı yemeleri terk etmen gerekir.
Bebek memeyi ve sütü bırakırsa önüne meyveler ve enva-i çeşit yemeklerden oluşan bir sofra açarlar. Sen de lokma yemeyi azalt da can sofrana farklı bir âlemden taamlar açılsın.
*Âlemin sonu yoktur ,âleme aşık olanların da... O âlem ehli ise ebedidir ve hep bir aradadır.
*Tamah, kulağa bir şey duyurmaz. Garez, göze perde olur.
*Âleme tamah edersen, öte âlemi duyacak ne kulağın, ne de görecek gözün olur..
*Avcılar ormanda yol alırken taze ve körpe bir fil yavrusunu vurup yediler. Fil geldi onlar uyurken ağızlarını kokladı da yavrusunu yiyen iki avcıyı öldürdü.Birini öldürmedi.
Dikkat et veliler Allah 'ın çocukları gibidir. Aleyhlerine olur ve konuşursan gıybetin leş kokusu ta Allah 'a gider de başına gadab-ı ilahi gelir.
*Peygamber, baştan başa kulaktır, gözdür.
*Ömrün, altın kesesine benzer; gece-gündüz de para sayan adama.
*Eski ve tecrübe görmüş akıl;sana yeni bir baht bağışlar.
*Kibir-hırs ve şehvet kokusu, söz söylerken ağzında soğan gibi kokar. O koku yüzünden duan reddedilir. O kalp, o koku ile içini dışına vurur.
*Sözün eğri özün doğru olursa, o söz eğriliği Allah 'a makbuldur.
*Eğer duada güzel bir nefese sahip değilsen, var yürü de hoş nefesli bir dosttan dua iste.
*Allah adı temizdir.Temizlik gelince pislik pılını pırtısını toplar gider.Gün parladı mı gece kaçar. Allah adını ağzına al da gamın ve kederin kaçıp gitsin.
*Yalvaranın 'Allah ' demesi Allah 'ın ' buyur kulum ' demesidir .
*Kötü yaratılışlı kişi Allah 'a yalvaramasın diye Allah ona dert keder vermez. Unutma, Firavun 'un başı bir kez bile ağrımadı.
*Dert; Allah 'ı gizlice anmana vesile olacaksa tüm dünya malından yeğdir. Dertsiz dua soğuktur. Dertli dua gönülden, aşktan gelir.
*Sabır;sıkıntıların anahtarıdır.
*Pusudan sabır ve ihtiyat etmeksizin kurtulamazsın. Sabır, ihtiyatın eli ayağıdır.
*İhtiyatsızlık, tedbirsizlik; pişmanlıktır .
*İyilik ettiğin kişinin şerrinden sakın.
*Sohbet var; keskin kılıca benzer, bostanı, ekini kış gibi keser biçer. Sohbet var; ilkbahar gibidir, her tarafı yapar, sayısız meyveler bitirir.
*Tedbir ve ihtiyat bastonun yoksa, bari gözü gören birine tutun.
*İsa Nebi 'nin ibadet yeri, gönül ehlinin sofrasıdır.
*Hırsız mal çaldı mı içini bir sıkıntı kaplar. Bu mazlumun ahının tesiridir.
*İnsan yazın kışı ister, kışın da yazı... Bir hale katiyen razı olmaz,ne darlıktan hoşlanır, ne genişlikten ve boşluktan. Rahata erdi mi de inkâra sapar. Geberesi insan, efendisine ne kadar da nankördür.
*Seni dostundan ayıran sözü dinleme.
*Gökten yeryüzüne ne yağarsa yer ne kaçabilir, ne de çare bulabilir. 'Sizi topraktan yarattık 'ayetini unutur da Hak 'tan gelene öfkelenirsin. Topraksın, arştan gelenden kaçamazsın. Toprak gibi razı ve mütevazı ol.
*Kaza ve kader felekten baş çıkardı mı, akıllıların hepsi kör, sağır olur.
*Kaza ve kaderden, yine kaza ve kadere kaçan kurtulur.
*Bir dertlinin dert ve elemini dinlemek ona verilecek en büyük zekâttır.
*Dertli kişinin tereddüt ve elemle dolu gönül evi vardır. Onu dinlemek, o eve pencere açıp havalandırmak demektir.
*Tereddüt, hapis ve zindandır. Ruhu çeker de bir yana yönelmesine engel olur.
*Gamdan sevinmeye çalış. Gam, vuslat tuzağıdır. Bu yolda aşağıya düşüş aslında hakikâte yükseliştir. Gam bir hazinedir. Senin zahmet ve meşakkât çekişinse maden... Gam derdine düşen, madeni kazmaya başlamıştır. Azimle kazan, ulaşır defineye.
*Dostlar!.. Gönül, eminlik ve huzurdur.
*Acı; tatlı dudakların tesiri ile tatlılaşır. Diken, gül bahçesi nedeni ile gönül çeker hale gelir.
*Suretten geçerseniz, her şeyde sevgiliyi görürsünüz. Mecnun bir köpeğe iltifat ediyordu.Halk onu kınadı.Mecnun 'siz anlayamazsınız bu, Leyla 'nın semtinin köpeğidir,onda ben sevgilimi gördüm 'dedi.
*Kılavuzsuz yola gidene iki günlük mesafe yüz yıl olur.
*Hırs sahibi, mahrumdur.
*Boğaz nimet yerse, yüz utanır.
*Dosttan gelen bir cefa; yabancının üç yüz bin cefasından daha ağırdır.
*İnsanların uğradıkları bela ve mihnet, dikkâtli bakarsan alışmadıkları şeyden meydana gelir.
*Temiz kişilerin toprağını öpmek; aşağılıkların taht ve bahçesine oturmaktan iyidir. Gönlü aydın bir ere kul olmak, Padişahın başında tac olmaktan yeğdir.
*Doğruluk ve yanıp yıkılmışlık Veli âdetidir. Utanmazlık da her aşağılık kişinin sığındığı bir sanattır.
*İmtihan içinde imtihan vardır. Derlen toplan da ufak bir imtihanda satma kendini.
*Ya doğru ol, doğruluğunu göster; yahut sus da merhamete eriş, sonra coş.
*Allah 'beni çağırdın mı suçlu da olsan, putperest de olsan icabet ederim. Onun için duadan hiç çekinme, hiç usanma, dua nihayet seni nefsinden kurtarır 'demiştir.
*Mal yılandır, onda ne zehirler var.
*Tatlı suyu tatmadıkça, acı su insanın gözünde nur gibi görünür.
*Allah 'Allah 'ın inayetine erenler, yeryüzünde yavaş ve mülayim yürürler ' buyurdu.
*İnsan, kendine yasaklanan şeye karşı hırslıdır.
*İnciler deniz dibinde taşlarla karışık dururlar. Övülecek şeyler, ayıplar arasındadır.
*Takdirle savaşa girişen, ona baskın yapmaya kalkışan baş aşağı gelir, kendi kanına bulanır.Yer göğe düşmanlık etmeye kalkışırsa, çorak kalmaya mahkûmdur.
*Arayan; ister yavaş gitsin ister hızlı, aradığına mutlaka ulaşır.
*İnsan rahat ve geçim için yılanlar arar durur.Gamdan kurtulmak için gam yer durur.
*İnsan duygudan çıkmadıkça, gayb âlemine tamamen yabancıdır.
*Nefsin ejderhadır. Öldü sanma, uykuya dalar o. Dertten eline fırsat düşmediği için uyur. Derdin bitince çıkar hemen. Hüner; dertsizken de nefsi uykuda tutmadadır.
*Nefsi uykudan şehvet güneşi uyandırır. Yüzünü ört onun da, şehvet güneşi onu uyandırmasın.
*Sıkıntıdan kurtuluşa giden gizli yol, o sıkıntının içindedir.
*Hüner ve marifette ileride olanlar, manâca geridedirler.
*Ad-san sahibi olmazsan, insanlar arasında kaybolurum sanma. Defineyi açık ve meşhur yere koymazlar.
*Şehirlerde ad ve san sahibi olmazsan Allah kullarının halini daha iyi bilirsin.
*Geçmiş ve gelecek insana göredir. Yoksa hakikat âlemi birdir.
*Akılla hüneri sat da, hayran olmayı satın al.
*Süt emen bebek sütten kesilince yer gıdası almaya başlar.Sen de yerin gıdalarından kesil de arştan gelen kalp gıdalarını almaya başla.
*Gönül ehli değilsen uyanık ol da bir gönül iste. Mücadeleye başla.
*İnsan önce bir kadını sever. Ama vuslata erince kadın gözünde basitleşir. Vuslat; kadını yaratan Allah 'a varmaktır.
*Allah hükmüne âşık olan nurlanır, yaratıklara âşık olan ise kâfir olur.
*Dudak kuruluğu suyu haber verir. Bu eziyet ve susuzluk; suya vuslatın alametidir. Bu aramak; kutlu bir iştir. Hak yolundaki bu isteğin engellerini giderir. İstek; dileklerin anahtarıdır.
*Padişah tarafından kabul edildikten sonra, ona mektup yazmak, elçi koymak ayıptır. Huzura kabul edilmeye bak.
*İnsan cansız şeylerin Allah 'ı zikrini inkâr eder. Ateş canlı bir kul olmasa İbrahim 'i yakmayacağını nasıl bilebilirdi? Ateş itaat etti Rabbine de yakmadı Halil 'i.
*Allah 'ım bana zahmetsiz, eziyetsiz rızık ver demek günah değildir. Sen de öyle de.Davut (as) döneminde böyle diyen adam nice lütuflara mazhar oldu.
*Cüzi aklın afeti vehim ve zandır. Zan ve vehmin vatanı karanlıklardır.
*Bilginin iki kanadı vardır, şüphenin tek. Şüphe ve zan sahibi, hiçbir zaman uçamaz.
*İnsan bir işe ciddiyetle koyuldu mu hastalığı görmez, gözleri dış âleme kör olur.
*Kötüye yormak ve vehim yapmak insanı derdi yokken bile hasta eder.Onun için olaylara iyi bak.
*Ten elbiseye benzer. Elbiseye yapışıp durma, koş da diken ustayı ara.
*Herkes bir iş için yetiştirilmiş, gönlüne o işin meyli verilmiştir.
*Kendinde göklere doğru bir meyil sezersen hemen kanat aç.
*Akıllılar; olayların başında feryat eder, bilgisizlerse işin sonunda başlarını yere vururlar.
*Bu âlem bir rüyadır. Zanna kapılma,rüyada elin kesilse de korkma elin yerindedir. (Dünya bir rüya ise, başına gelen felaketler de geçicidir.Neden çok üzülürsün ki?)
*Uykuda aklın gider, ama uyanınca sana yine gelir o. Ahirette de aklın, duygun tam olacaktır. Lezzetleri oraya sakla.
*Seni köpek ısırsa hemen hayvanı döver ya da küfredersin. Velilerden birini ısırsa onlar şöyle derler: 'Allah 'ım başka kullarını ısırmasın bu hayvan. Sen onun hırsını al '.
*Halk rahmetin pek azına mazhar olur. Himmet sahipleri ise çoğuna.
*Gözyaşları merhamete delildir.Yürek yanmasa göz ağlamaz.
*Ağlayış ya elemden olur, ya ayrılıktan.
*Duygu akla esirdir. Akıl da ruhun esiridir.
*Sabır; genişliğin anahtarıdır.
* 'Velasri Suresi 'nin sonunu dikkâtlice oku. Allah o surede sabrı Hak ile beraber andı. Sabr, Hakk 'a eştir.
*Allah ne alırsa ona karşılık ihsanda bulunur. Bunun için Veliler kaybettiklerine üzülmez ve Allah 'a itiraz etmezler.
*Parça bütünden koptu mu işe yaramaz. Bedenden bir uzuv kesilirse o uzuv işe yaramaz hatta murdar olur. Tekrar aslına iade edilmezse ölü kalır. Hak 'tan nasıl ayrı kalabilirsin?Sen oraya aitsin.
*Baş köşelere hevesi bırak. Senin baş köşen Hakk 'ın yoluna revan olmaktır.
*Âşık, gönül yurduna sefer eden kişidir.
*Zamana bağlı olan, zamansızlığı kavrayamaz. Onu kavramak için hayret etmeyi öğren.
*Anlayış sudur, beden testi. Testi kırılınca içindeki su dökülür gider.
*İftitah tekbirinin manâsı şudur:
Allah 'ım biz senin huzurunda kurbanız.
Koyun keserken 'Allahu Ekber 'deriz. 'Allah büyüktür 'der de hayvanı keseriz. Namaza başlarken 'Allahuekber 'demekle şunu demek istiyorsun:
Allah 'ım hayvan olan nefsimi isminle kesiyorum.
*Hileler ve hesaplar öldü mü Dua zamanı gelir.
*İhtiyat nedir? Her an gelebilecek belayı görmek.
*Gönle gelen her ferah, bir sıkıntı sonucudur.
*Kese ve dağarcığın değeri altına bağlıdır. İçinde altın olmasa beş para etmezler.
*Allah kimi gönül makamına çekerse, o kişide ten cinsiyeti kalmaz.
*Apaydın gündüz vakti bir kişi mum ararsa bu, onun körlüğüne delalet eder. (İslam gelmiş, hâlâ yollar ararsın)
*Sabır ve sukut, Allah rahmetine sebep olur.
*Ey edepli kişi!
Derdin tazelensin istemiyorsan, bu doktorun önünde soru sormayı bırak da başını yere koy.(Allah 'a secde et)
*Yazı yazanın elindeki kâlem gibi göz ve gönül Allah 'ın iki parmağı arasındadır.
*Kel olanlar saç hakkında konuşamazlar. Sırlara ermemişsen o âlemin edebiyatını yapma, gülünç olursun.
*Davud (as ) 'ın sesini dağlar duydu da zikre katıldı, ama kâfir yürekler duymadı.
*Dünya; kuşa tane saçan avcıya benzer.Tanelere koşarsan karnın azıcık doyar, sonu tuzaktır. Tembellik etme, taneyi bırak da ovaya Hakk 'ın rahmet vadisine uçmaya bak.
*Nimete şükür; nimetten daha tatlıdır.
*Şükür, nimetin canıdır. Nimet deriye benzer. Seni sevgiliye ulaştıracak olan candır.Nimet insana gaflet verir, şükür ise uyandırır. Şükür nimeti, gözünü doyurur,seni bey yapar.Allah sofrasından yersen, oburluğun ve nimet hırsın kalmaz.
*Karanlığın ardında nice güneşler var. Ümitsizlikten sonra nice ümitler var!...
*Sabırla nefsin belini kır. O alçaktır, iyilik etmeye hiç gelmez.
*Alçaklar cefa ve derde düşünce arınır, temizlenirler. Vefa gördüler mi hemen cefa etmeye başlarlar.
*Zindan alçak ve hırsızların ibadet yeridir. Orada Hak akıllarına gelir.
*Kitaptan amaç, içindekinden yararlanılmasıdır. Ama sen dilersen kitabı yastık da yaparsın. Bu sana bağlı.
*Alçak nefse iyilik etme. Kötü davran da alçaklar gibi sana eğilsin, teslim olsun.
*Şükür; sıkıntı ve dertten gelişir.
*Aşkın gıdası, ekmeksiz ekmeğe âşık olmaktır. Aşkında doğru olan kişi, varlığa bağlanamaz. Âşıkların varlıkla işi olmaz. Onlar, sermayesiz kâr elde edenlerdir.
*Yüzünü yıkamayan, huri yüzü göremez.(Abdest)
*Canların gıdası, aşktır. Ruhun gıdası da açlık.
*İlim sevgilisi olmak ile âlim olmak farklıdır. Nice âlimler sadece bilgi hamalı oldular. Sen ilim sevgilisi olmaya bak.
*Kendini unutursan, seni anarlar. Kul olursan, azat ederler.
*Halkın işi kaza ve kaderledir.Midenin hararet ve kuvveti olmasa diş keskin olmaz.
*Kim yanmayı başarmışsa nuru o bulur.
*Allah, bunalan kişinin duasını kabul eder. Meryem iffetinden 'beni ****** sanırlar 'diye bunaldı, Hakk 'a yalvardı da Allah İsa 'yı konuşturdu.
*Dert nerede ise deva oraya gider.Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider.Soru nerede ise cevap oraya verilir.Gemi nerede ise su oradadır.Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın.
*Yavrunun boğazı nazik yaratıldığı için Allah sütü kolay akıttı. Nazik ol, nazenin ol, fakir ol ki, nimet aksın sana.
*Birini Allah överse canlı cansız her şey onu över.Kimi Allah koruyor ise onu yolda kuşlar ve kurtlar da korur.
*Nurlu kişiden yansıyan da nurdur.Karanlıkta kalandan zaten yansıma olmaz ki.
*Kötü bir işe düşünce ibret al, üzüntüye düşme. Fayda ve zarar zamanında da gülmeye bak.Gülün yapraklarını tek tek koparsan da sana gülümser o.Bir dikenden niye gama düşersin? Diken olmasa gül olur mu?
*Tasavvuf; sıkıntı anında dahi neşeli olmanın adıdır.
*İbret almayı Allah 'tan iste. Kitap ve harflerden değil.
*Kâr beklemeksizin veren, sadece Allah 'tır.
*Bedenin halvette eziyet çekmesi ruha dirilik verir.
*Dudağını yumup sırrı gizleyebilirsen gayb sırrını öğrenebilirsin.
*Beden ve mal ziyanı, ruha faydalıdır.
*İnsan, gaybı gören göze sahip olmadıkça insan olamaz.
*Her meyvenin içi, kabuğundan tatlıdır. Ten kabuk, ruh içtir.
*Sana bir yerden bir töhmet gelmiş ise bil ki; zulmettiğin biri sıkıntıya düşmüş,sana beddua etmiştir.
*Mazluma zulmetmen, tohum ekmendir. Unutma, o tohum zakkum olur ve zehirler seni.
*Aklını başına al, ateşi ancak din nuru söndürür.
*Yavaş iş Rahman'dandır; acele ve telaş ise şeytandan. Unutma, Allah yer ve gökleri altı günde yarattı.
*Yüzü kara olanlar, hakikâti görmeyenlerdir. Sen Bilali Habeşi 'nin kara yüzüne hayran ol. Kişinin adı Ebu Cehil 'se yüzü beyaz olsa neye yarar ki?
*Kalbi ölen kişiye dünya geniş görünür.
*Ana ağrı çekmese doğum olur mu? Sıkıntı çekeceksin ki, sırlar âlemine doğasın.
*Gaflet, tenden ileri gelir.Ten öldü mü şüphe de kalmaz gaflet de.
*Daima suda kalmak, balığın harcıdır. Yılan nerede suda kalacak?
*Geceyi yaratmasaydı Allah, bu millet kazanma hırsından kendini helak ederdi. Sıkıntılar gecedir. Dinlen, kederlenme. Sabah elbet olacak.
*Kışın yüzü soğuktur ama şefkâtlidir. Yaz gülümser ama yakar, kavurur. Darlık geldi mi onda genişlik görmeye bak.
*Allah 'ın esas rızkı hikmettir. Onu yemek için bu ağzını kapat da gönül ağzını aç.
*Tanımamaktan beter hastalık yoktur. Sevgili (Allah) şahdamarından daha yakın, ama haberin yok.
*Bir yerde dert ve aşk artarsa orada ne Ebu Hanife der verebilir ne de Şafii. O kişi, kendinin hocasıdır artık.
*Âşıklara dostun güzel yüzü, en iyi öğretmendir.
*Aşk davadır,cefa çekmek Şahid. Şahidsiz dava kazanılır mı?
*Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır. Allah tozunu alıyor, niye kederlenirsin?
*Nefsle şeytan ikisi de birdir, ama iki gibi görünür. Akılla melek de birdir.
*Malla beden eriyen kar gibidir. Ama onları satmak dilersen, en iyi alıcı Allah 'tır.
*Koyunlar sayamayacak kadar çok olsa da kasap bundan korkar mı?
*Varılan yerin tatlılığı, ona ulaşmak için yolda çekilen sıkıntıların fazlalığı ile ölçülür.
*Ne kadar gurbet çekersen, akraban ve vatanın o kadar sana tatlı olur.
*Belaya uğrayan müminin misali, tencerede kaynayan nohuta benzer. Nohut, yanmaktan ıstırap duyar da kaçmak için kapağı zorlar. Hanım, çıkmasın diye kepçe ile bastırır. Nohut yanmanın yok oluş değil nimete dönüşme olduğunu bilse kaçar mıydı? Allah pişesin, olgun olasın diye seni belalarla kaynatır.
*Allah 'ın rahmeti kahrından ileridir. Kahırlara eseflenme, mutlaka rahmet o kahrı kuşatacaktır.
*Nur gönülden doğar da göze vurur. Gönül olmasa, göz bir şey görmez.
*Kıyamet, bize bayramdır.
*Her âşık sevgilisine kavuşmayı özler. Sevgili de hep O 'nu aramaktadır. Aşk âşıkları zayıflatır, sevgililerin vücudu ise aşkla güzelleşir. Gönlünde Allah sevgisi arttı mı, bil ki Allah da seni sevmektedir.
*Susuzluk; suyun çekmesinden ileri gelir.
*Âlem adeta erkek ve dişidir. Yer kadın gibidir, ana gibi yetiştirir meyve ve nebatatı. Gök, erkek gibi taşır eve gerekli olanları. Allah, evlatlar yetişsin diye erkekle kadını birbirine meyilli yarattı. Gece gündüze sarılır da gün doğar. Her şey, bir şeyin parçasıdır ve parçalar bütünü çeker de kâinatta devran döner.
*Ten yeşilliğe ve akarsuya meyleder. Çünkü aslı topraktır. Can hikmete ve bilgilere meyleder. Ten yere, Can göklere meyleder. Ruhun aslı yücelerdendir, tenin aslı yerden.
*Kim bir şey isterse, istediği şey de ona rağbet eder.
*Müminlerin nişanı kırık ve mağlup olmalarıdır. Ama o kırıklıkta bir güzellik var. Misk şişesi kırılırsa ortalığı güzel koku kaplar. Eşek tezeğini kırsan, burnunu tutarsın.
*Yusuf 'un gömleğini alıp götüren hiçbir şey hissetmedi. Ama Yakup onda Yusuf 'un kokusunu aldı. Şeytanlar levhi mahfuzun etrafını gezerler de zerre miktarı koku alamazlar.
*Helva kime nasipse o yer, parmağı uzun olan değil.
*Adamlık üzümde şarabı, yokta varı görmektir.
*Aşk öyle bir fazilettir ki; insanı faziletler sahibi yapar.
*Namahrem olanlar sevgiliyi göremezler. Dostun yüzünü onun civarında olan can görür.
*Hakikât şarabı aşkla kaynar.
*Nice güzel sözlüler var ki susmaktadırlar. Nice tatlı özlüler var ki; ekşi yüzlüdür. Mezarlığa var da bir bak; ne hatipler var ki susmuşlar, ne can yakan güzeller var ki, ekşimişler, toprak olmuşlar.
*Allah 'ın gölgesi, kulun hemen başının üzerindedir.
*Peygamber dedi ki: Bir kapıyı sürekli çalarsanız mutlaka ses verilir, baş görülür. (O kapıyı dua ve zikirle çal.)
*Ayağın kırıldı diye üzülme. Allah sana belki kanat verecek. Kuyu dibinde kaldın diye kırılma, belki oradan bile bir kapı açılır. (Yusuf kuyudan sultan oldu)
 

Herkül

Canım Dedem
Admin
Konum
BERGAMA
  • Üyelik Tarihi
    4 Haz 2013
  • Mesajlar
    32,171
  • MFC Puanı
    62,236
Mesneviden seçmeler - 5
m151203_2aec0.jpg


*Hac Allah evini ziyarettir. Ev sahibini ziyaret ise erlik ister.
*Güneş, malı güzel gösterir diye, pazarları gündüz kurarlar.
*Mesnevi masal diyenlere göre masaldır. Kendini bu kitapta görmek ve anlamak ise erliktir.
* Dünyada mutlak kötü yoktur. Kötü, iyiye kıyasla kötüdür.
*Kim kendini Allah 'a verirse, Allah da kendini ona verir.
* Kin; sapıklığın ve kâfirliğin temelidir.
*Akıllılar; parçada bütünü görenlerdir.
* Kötülük yaptın mı kork, çünkü o bir tohumdur, Allah yeşertir karşına çıkartır.
*Cennet aletle yapılmadı. Orayı inşa eden, amel ve niyetlerdir.
* Gönül evine bak. Gamla tozlandı mı tevbe süpürgesi ile süpür.
*Kendine gel. Sakın arşın nurundan ümit kesme.
* Miraç edenlerin yanında dur. Yokluk seni burak gibi göklere çıkarsın.
*Mal mülk, altın, cana yoldaş olmaz. Sen altın ver, sürme al da gözün açılsın.
* Biz hepimiz Adem 'den parça idik. Cennette o ebedi nağmeleri duyduk, dinledik. Güzel sesi kuş sesini sevmemiz o ebedi sese hasretimizdendir.
*Edep; edepsizlerin edepsizliğine sabretmektir.
* Şikâyetçi kötü huyludur. İyi huylu şikâyet etmez. Tahammül eder.
*Şehvet pak kişilere köle olur. Çünkü halis altını ateş yakmaz.
* Muhammed halkın gözü önünde idi, ama manâsı gizli idi. Halkın çoğu sakal ve hırkaya takıldı. Manâyı göremedi.
*Aklın varsa, başka bir akılla dost ol.
* Lakap ve unvandan kaç, manâya yürü.
*Kargaya benzer nefsine uyma, o seni çöplüğe götürür.
* Gönlün bitkisi fikirdir. Fikir, kalpteki sırrı açık eder.
*İyiyi bilmedikçe kötüyü bilemezsin. Zıt, zıttı ile anlaşabilir.
* Bedenin secdegâhı olan mescit gönüldür. Kötü dost, insanın mescidinde biten keçi boynuzudur.
*Akıl ve zekâ taslamak şeytandan, aşk Adem 'dendir.
* Aklı ve zekâyı sat da hayranlığı satın al. Akıl ve zekâ şüphedir. Hayranlık, bakış ve görüştür. Aklı Muhammed 'e kurban et de 'Allah bana yeter'de.
*Aklı dost aşkında kurban et.
* Kötü huyluya ilim öğretmek, eşkıyaya silah vermektir. Savaş ve cihad, eşkıyanın elinden silahı almak için farz olundu.
*Bilgi ve cömertlikten yaratılanlar meleklerdir. Bilgisiz cömertler bitki ve hayvanlardır. Yarı melek yarı hayvan olan ise Adem 'dir.
*Can yücelere kanat açmak istedikçe, beden tırnakları ile yere sarılır, onu salmak istemez.
*Halkın çoğu fihristte kaldı. Kitabı okuyamadı. Sen kitabı okumaya bak.
* Gümüş bedenli güzellerin vücuduna aldanma. Bir de onları nine olunca gör.
*Seven kişi sevgilinin aleyhine sözlere sağır olur.
* Her şey bir şeyi çeker. Küfür kâfiri, doğruluk doğru yola gitmek isteyeni çeker.
*Şirinliklere mihenk taşı ölümdür.
* Elinde ışık varsa izi bulursun.
*Hırs ve tamah insanı kör eder.
* Balığı oltaya götüren, pisboğazlığıdır.
*Ağzından soğan kokusu gelmekte, sen misk anlatmaktasın (yaşamadan ahkâm kesme) .
* Merhamet, gönlü kırıkların, acizlerin nasibidir .
*Gökler ve yeri elma farzet ki, Allah 'ın kudret ağacından yetişir.Sen elmanın içindeki kurt gibisin.Ne ağaçtan haberin var, ne bahçıvandan. Elmayı del çık da etrafına bak.
* Nur, üz de görür.
*Sana dert gelirse başkasına kabahat yükleme.Kendine bak.
* Ahmak ağzıma helva tıksa hasta olurum. Akıllı kimse sövse şifa bulurum.
*Çeşmeyi gönlünde ara. Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, aramamaktır.
* Akıl, nefse kelepçedir.
*Belaların çoğu Peygamberlere gelir. En büyük bela, ham kişileri adam etmektir.
* Nur, gizlidir. Aramak ve sormak onun anahtarı.
*Azıksızlık azığı; her şeyden vazgeçiş, ariflik işaretidir.
* Sukut denizdir, söylemek ırmak.
*Akıl Allah 'ın gölgesidir. Allah güneş, gölge güneşe karşı durabilir mi?
* Kendinden geçen kurtulur.
*Ansızın gelen her bela, neşe damının korkulu kenarında gelip çatmıştır.
* İhtiyarlık akıl ihtiyarlığıdır. Saç sakal ağarmakla adam olunmaz.
*Geçmişe acınmak hatadır.
* Ölmeden önce ölen, azaptan kurtulur.
*Akıl, şehvetin zıddıdır.
* Yapılmak için, yıkılmak gerek.
*Hilekârların işini işlersen iyi kişiler hakkında şüpheye düşersin.
* Sen temizlendin mi perde açılır. Pak kişilerin ruhu sana dönmeye başlar.
*Beden çevresinden kurtulunca, kulağında burnunda göz olur.
* Akıl cilası, heva ve heves kapanınca parlar.
*İyi su satmayan kör kuş, acı suyu Kevser zanneder.
* Sen fanisin.Varlığını Allah 'a adarsan baki olursun.
*Her cins kendi cinsini çeker. İsa ve İdris melek cinsindendir. Onun için gökte yaşarlar. Kâfirler, şeytan ve ateş cinsindendir. Onun için cehenneme giderler.
* İsa, Allah sarhoşudur. Eşek, arpa sarhoşudur.
*Peygamberler ruh ve melek cinsindendir. Onun için melekleri çeker, vahiy alırlar.
* Hızır, Musa ile bindiği gemiyi deldi. Kurtuldular. Madem ki kırık olan kurtulur, kırıl yoksul ol; emniyet, yoksulluktadır.
*Üstünün dostu ol ki, üstün olasın.
* Hiçbir testici su konmasın diye, testi yapmaz. Âlemi boşa mı yaratıldı sanırsın.
*Gönlünün aydınlığı ve cilası nispetinde sırları görürsün.
* Talihsize zahmet gelir Pırtısını toplar, isyan ve küfür mahallesine gider. Talihliye zahmet gelir o da Allah 'ın semtine koşar.
*Harfsiz ve sessiz konuşmak için ruhun bela çekmesi, anlayışlı olması gerektir.
* Soru da bilgiden doğar cevap da. Diken de topraktan biter, Gül de...
*Uykumuz ölümün kardeşidir. Bu kardeşe bak da ötekini tanı.
*Temiz kişiye 'yoksul 'demek hatadır. Çünkü, kalbi zengindir, o da Allah vergisidir.
*Kanaattan meydana gelen darlık, takvadandır.
* Kim din derdine düşerse, Allah öteki dertlerini alır .
*Dini avlamaya bak ki, onunla birlikte mal, mülk, güzellik ve sana fayda veren baht da sana gelsin. Bil ki ahiret deve kervanı, dünya da deve tüyüdür. Katara sahip olursan yün de deve de mal da sana gelir. Yünü alırsan deve senin olur mu?
*Ahmaklara verilecek cevap, susmaktır.
*Her fuzuli kişi Allah 'ın lütfuna erseydi, Peygamber yolla maya gerek kalır mıydı?
* Akıl, şimşek ve aydınlık gibidir. Şimşeğin geçici ışığı vahyi anlamaya yetmez.
*Ulu akıl olan Allah 'ın sözünü okumaktan amaç, kendini usanç ve elemden kurtarmaktır. Vesvese ve dert, bu sözde yatışır. Bu söz derde deva olur.
*Şaka ve latife, bilgi öğretmeye yarar. Ahmaklar şakayı maskaralık sayar. Ama sen ciddiye al.
*Nefis firavundur. Sakın doyurma. Başına kral kesilir.
* Aklı gideren sadece şarap değildir. Tüm şiddetli arzular aklı alır. İsyana sürükler. Unutma şeytan Allah 'a isyan ettiğinde sarhoş değildi.
*Beden aç kalmadıkça harekete geçmez, olgunlaşmaz. Tok bedeni ıslah etmek, soğuk demiri dövmeğe benzer.
*Dünya uykudaki kişinin gördüğü rüyadır.
*Allah akıldan üstün akıl, candan üstün candır.
* İnsan görüntüde cihanın parçasıdır. Fakat sen sıfat bakımından insanı, cihanın aslı olarak bil.
 

Herkül

Canım Dedem
Admin
Konum
BERGAMA
  • Üyelik Tarihi
    4 Haz 2013
  • Mesajlar
    32,171
  • MFC Puanı
    62,236
Mesneviden seçmeler - 6
m151203_2aec0.jpg


*Ululara hased edene o hased, ebedi ölüm demektir.
*İbrahim (a.s) Allah 'a 'Ey Rabbim diriltme gücünü görmek isterim 'dedi. Allah ona 'Dört kuş al. Onları öldü r ve etlerini bir havanda döv, sonra etlerinden birer avuç alıp dört ayrı dağa koy. Ardından o kuşları kendine çağır. Sana uçarak gelecektir. ' dedi. İbrahim yaptı ve Allah'ın diriltme gücünü apaçık gördü.
Sen bunu sadece kuş diriltme olarak anlarsın öyle mi? Hayır. O şu demekti: 'Ey İbrahim bedeninde saklı olan ve senin gerçek âleme dirilişine engel olan dört kuşu öldür de sende başka bir âlem dirilsin. O dört kuş; Kaza benzeyen Hırsın, Horoza benzeyen Şehvetin, Tavusa benzeyen Makam tutkundu. Öldür onlar ı da Rabbinin bedeninde neleri dirilttiğini apaçık gör!
*Yavaşlık Allah ışığıdır. Çabukluk Şeytanın dürtmesinden meydana gelir.
*Kâfirler Muhammed 'e gelip misafir oldular. Dehşet yemek yediler. Hizmetçiler parmak ısırdı. Bir kişi, yedi kişilik yiyordu. Onl ardan biri Muhammed 'de geceledi. Hizmetçi kâfire kızıp kapısını kilitledi. Adam yemeğin tesiri ile gece ihtiyaç gidermek istedi. Kapıyı açamadı .Uyudu kaldı. Gece yatağına bilmeden yapmıştı. Peygamber o mahcup olmasın diye sabah görünmedi, adam çıkıp gitti . Peygamber o yatağı temizlemeye koyuldu. Hizmetçiler yapma dedilerse de dinlemedi Allah 'ın Elçisi.
Aradan az zaman geçmişti ki, kâfir yanındaki minik putunu yatakta unuttuğunu anladı. Geri döndü. Bir de ne görsün? Kâinatın efendisi yatak temizliyor. Hemen şehadet getirdi. Diz çöktü mümin oldu. Peygamber hizmetçilere döndü: 'Anladınız mı neden ben temizledim?' dedi. O kâfirle birlikte kabilesi de Müslüman oldu.
*Nice düşmanlık var ki, sonu dostluğa çıkar. Nice dostluk var ki sonu düşmanlığa çıkar.
*Bulut ağlamadıkça yeşillik güler mi, çocuk ağlamadıkça süt pınarları coşar mı? Çok ağlayınız ki Allah 'ın rahmet pınarları coşsun. Nebi neden 'Çok ağlayın' dedi anla artık.
*Alemin direği güneşin harareti ile bulutun ağlamasıdır.
*Akıl güneşini yak da gözünü buluta dönüştür.
*Aklı bir dostun aklına dost et de 'Onların işi danışmaktır' ayetini oku, ona göre iş yap.
*Takdir kadısının önünde bela ve elest davalarının görülmesi için bulunuyoruz.
*Namaz, Oruç ve Cihad, imana tanıktırlar. Zekât ve sadaka da bu sırrı kendinden haber vermektir. İhsan etmek, doyurmak 'Ey ulular biz sizinleyiz' demektir.
*Yağmur, pis şeyleri arıtmak için gökten yağar. Suda binlerce ilaç gizli. Ağaçlara gider meyve olur, içilir ilaç olur, deniz olur gemileri taşır. Yeryüzünün yetimlerini su besler.
*İş ve söz; İçin tanıklarıdır. Bu ikisine bak da kendi içini tanı.
*Şeytan dünyaya âşıktır. Kör ve sağırdır. Bir aşkı ancak başka aşk giderir. Karnına hırslı isen yemek ye, nefsin gelişir. Ama sen kalbine hırslı ol, kalp gıdaları al da ruhun gelişsin.
*Sofi saflığı dileyen kişidir. Sofilik sof elbise ile terzilikle ve yavaş yavaş yürümekle olmaz.
*Susuz ve acizin ağlaması, soğuk ve ruhsuz kişinin ağlamasından farklıdır. Yakub 'un ağlayışı Yusuf'u kuyuya atan kardeşlerin ağlaması ile birdir diyebilir misin?
*Dua ederken Allah 'a ezik biçimde el kaldır. Allah'ın merhameti ezik kişiye doğrudur.
*Kış olursan baharın gelişini, gece olursan gündüzün gelişini müşahede edersin.
*Düşman olmasa savaşa imkân yoktur. Şehvet olmasa ondan kaç denir mi? Şehvet, hırs olacak ki hak-batıl savaşının anlamı olsun.
*Sabretme cefasına uğramadıkça karşılığında bir şey elde edemezsin.
*La kılıcı ile Allah dışında her şeyi kes at. İlla 'dan sonra zaten sadece Allah kalır.
*Kâmil aklı, aklına arkadaş et de aklın kötü huylardan vazgeçsin.
*İnsan kimi severse ona eştir.
*Tevbesiz ömür; baştan sona can çekişmedir.
*Kim bu âlemden bir ab-ı hayat elde ederse, ölüm ona başkalarından daha çabuk gelip çatar.
*Nerede vasıtalar artarsa hedefe ulaşmak orada zorlaşır.
*Peygamber, 'Üç kişiye acıyın; Cahiller arasında kalmış âlime, zenginken fakir düşene, kavmin ulusu iken aşağı hale düşene 'dedi.
*Suçu olan tevbe eder, yolu kaybeden ah eder.
*Kimi zıddı ile bir araya koyarsan onu ölüm azabına atmış olursun. Ruh, doğan kuşudur, ten ise kuzgun. Kuzgun leşlere, doğan saraylara layıktır. Kuzgunla yaşamak, doğana eziyettir.
*Peygamber 'Allah suretlerinize bakmaz kalbinize bakar, kalp işlerinizi düzene koyun' dedi.
*Şehvet soy üretmek için olmasaydı, Âdem utancından kendini hadım ederdi.
*Kişinin hekimi Allah Nuru olursa, ona ateş ve ihtiyarlık hastalığı zarar veremez.
* 'Ölüden diri çıkarır' ayetini iyi düşün.Yokluk ibadet edenlerin ümididir. Ambarı boş olan ekinci, yoklukla neşelenir de dolma ümidi taşır. Yokluk, Allah sanatının hazinesidir.
*Zamanede üç yoldaş var: Biri vefakar, ikisi gaddardır. Biri dostların, öbürü malın mülkün... Bu ikisi vefasızdır. Üçüncüsü ise iyi işlerdir. Vefalı olan da budur. Ötekiler ölünce gelmezler peşinden.
*İnciyi sedefin içinde ara, sanatı sanat ehlinden iste.
*Can, yokluk bilgisini bir candan beller. Bu bilgi defterden ve dilden bellenmez.(Tasavvufta can ehli bir şeyhe tutun).
*Bütün dertlerini tek dert yap. Din derdini dert edinirsen Allah seni diğer dertlerden kurtarır.
*Adalet nedir? Ağaçlara su vermek. Zulüm nedir, dikenlere su vermek. Adalet bir nimeti yerine koymak demektir, her su içen tohumu sulamak değil. Zulüm bir şeyi yerinde kullanmamak, layık olmadığı yere koymak demektir. Bu da ancak belaya vesile olur.
*Sürme göze çekilir bedene değil. Gönül işini bedenden istemek yanlıştır. Onu kalpten iste.
*Yolcu isen yol açarlar.Yok olursan sana varlıkla yönelirler.
*Mal mülk, bez gibidir. Hırs ise yara. Kimin hırsı fazla ise yarası fazladır.
*Aşk vefakâr adamı satın alır. Allah 'a kulluk sözünü tut da aşk parlasın.
*İlminle gururlanma da ahdini tutmaya bak. İlim kabuktur, ahit iç.
*Mizaç ve tabiatı bozuk hasta; insanların iyileşmemesini ister.
*Sözün çoğu bizlik ve benlik davasıdır. Az konuş.
*İçteki şey dile dökülürse iç yok olur gider. Çok anlatma da için saklı kalsın yok olmasın.
*Az söyleyende derin bir iç vardır.
*İnsan adamakıllı çalışmaya kul olmalıdır. Çünki bir şeyi ancak çok arayan bulur.
*Hırs, çirkinleri güzel gösterir. Bu yolda afetlerin en kötüsü şehvettir. Şehvet nice iyi isimleri kötüye çıkardı, nice akıllılar onunla şaşkın ve aşağılık oldular.
*Şehvet yemekten olur, az ye. Yahut bir kadın nikâhlayarak kaç kötülükten.
*Hırs ve tamah seni azdıran bir düşmandır.
*Taneyi az ye. 'Yiyiniz 'emrini okudunsa 'israf etmeyin'emrini de gör.
*Akıllı kişi dünyanın gamını yemez, nimetini yer. Bilgisizler ise pişmanlık içinde mahrum kalırlar.
*Dostun sana düşmanlık eder, haset ve kinini dışarı vurursa senden yüz çevirdi diye feryat etme. Kendini ahmak ve bilgisiz hale düşürme. Allah 'a şükret, yoksullara ekmek ver ki onun çuva lında eskimedin yıpranmadın. Ebedi dostun Allah 'tır.
*Melek; Allah merhametinin madenidir. Şeytan kahır madenidir.
*Allah 'ım sen kimi dertle hasta etmek dilersen ona ağlayış kapısını kapatırsın. Kimi de beladan kurtarmak dilersen gönlüne sızlanma ve ağlayı ş verirsin.
*Allah üstünlük bakımından göz yaşını şehitlerin kanı ile eş tuttu.
*Gizli lütuf kahırlar içindedir. Değer biçilmez akiğin pislik içinde oluşu gibi.
*Hiçbir ölü öldüğüne hayıflanmaz, sadece azığının azlığına hayıflanır. Ölen kuyudan ovaya çıkmış demektir.
*Uyku ve uyanma bir nevi küçük mahşerdir.
*Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi, yontulmayı göze almalıdır.
*Kötü zanda bulunan kişi çirkindir. Aslında o kendi içini vurur karşıya.
*Beden kuyunu kaz da suya ulaş.
*Kim zahmet çekerse defineyi elde eder.
*Secde ve rüku varlık tokmağını Allah kapısına vurmaktır. Çok vur, mutlaka açılır kapı.
*Peygamber 'Kim kendini bilirse Rabbini bilir' dedi.
*Allah 'ın kahrı vebaya, lütfu da sabah yeline benzer. Biri demiri çeker öteki saman çöpünü. Allah, doğru kişileri doğru yola kadar çeker, batıl olanlar batılları çekerler. Mide helva severse helvayı çeker. Safraya mensupsa sirkeyi çeker.
*Madem ki rızkı taksim eden O 'dur, o halde şikâyet küfürdür. Sabır gerekir. S abır, genişliğe ulaşmanın anahtarıdır. Allah 'tan başka herkes düşmandır. Sen asıl dostu düşmanlara şikâyet eder, halinden sızlanırsın öyle mi? Padişah köleye şikayet edilir mi?Akıllı ol.
*Kim sabrederse rızkı gelir ona. Aşırı hırsla çalışma ve çabalama sabırsızlıktır.
*Kötülük insana tamahtan gelir. Kanaatten kimse ölmedi, hırsla da kimse padişah olmadı.
*Allah 'a şükür, rızkı artırır.
*Münafığın özrü kabul edilmez. Çünkü o özür dilindedir kalbinde değil.
*Kadınlarda hayvani sıfat fazladır. Çünkü kadın koku ve renge fazlaca meyleder.
*Sabır, demir kalkandır.
*Ten midesi insanı samanlığa çeker, gönül midesi reyhana çeker. Ot ve arpa yiyen kurban olur, Allah nuru ile nurlanan Kuran olur. Senin yarın pislik, yarın da misktir. Kuran 'la miskini artır.
*Çalış çabala da nura ulaş. Pekmez içinde ne kaynatılırsa pekmez lezzeti alır. Havuç, elma, ayva, ceviz pekmezde kaynasa pekmez tadı alır. Bilgi nura karışırsa inatçı ve kötü kişiler bile bilgiden nur bulurlar.
*Tutalım ki Ali 'den Zülfikâr sana miras kaldı. Sende Ali kolu ve kalbi yoksa Zülfikar neye yarar ki?
*Mideyi bırak da gönül tarafına salın. Salın da Allah 'tan perdesiz selam alasın.
*Acele şeytan hilesidir, sabır ve tedbir Allah lütfu.
*Şeytan tabiatı bakımından insana düşmandır. İnsanın helak oluşuna sevinir o.
*Yılan insanın sadece canını alır. Kötü arkadaş cehenneme sürer de ebedi hayatını mahveder.
*İnsan dostunun huyunu alır.
*Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmayan herkese dost kesilir. Nakışsız ayna olur, tüm nakışlar onda seyredilir.
*Hırs insanı kör ve ahmak eder. Bilgisiz hale sokar da ölümü kolaylaştırır.
*Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene.
*Açlık Allah hası adamların gıdasıdır.
*Gönül nuru olmayan gönül, gönül değildir. Bedende ruh yoksa topraktır.
*Nefsinin istediğini yapıp da bir de 'inşallah 'demek Allah'la alay etmektir. Kimi kandırıyorsun?
*An be an sana gelen bu dertler, yaptıklarının cezasıdır.
*İyi olan her gidişin bir tehlikesi vardır.
*Vesvesenin ağzını ancak aşk bağlar.
*Ölüye karşı aşk ebedi olamaz. Kişi ölünce aşk biter. Sen ebedi diri olana âşık olmaya bak.
*İnanmış o kimsedir ki; her hususta kâfir bile onun imanına hased eder, özenir.
*Bebekler cansız oyuncaklarla oynar. Surete taparlar. Hıristiyanlar kilisede İsa resmine taparlar. Müminler Muhammed 'in suretini hiç merak etmezler. Müslümanlık, suret değil özdür.
*Gönlüne belalar geldikçe gülerek karşıla. Şükrü ve sabrı öğreniyorsun, korkma rıza makamı yakın sana.
*Allah sırları meydana çıkarır. Mademki bir gün yerden bitecek, niye kötü tohum ekersin?
*Çektiğin zahmet, yaptığın suç sonucudur. Sana inen tokat, şehvetinin sonucudur.
*Hışmı, şehveti, hırsı terk etmek erliktir. Bu; Peygamberlik damarıdır.
*Zahid işin sonunu düşünür, Arif işin başından sonunu görür, onlar son kaygısından kurtulmuşlardır.
*Gaflet, küstahlıktan meydana gelir.
*Akıl, ecelden titrer durur. Aşk ise neşe içindedir.
*Kendi huyundan ayrılırsan, zehir küpünden dahi içsen sana bal olur.
*Halk eldeki hazır zevkini put edinmiştir. Özetle halk oyunu kaybetmiştir.
 

"hiç"

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    7 Ara 2015
  • Mesajlar
    65
  • MFC Puanı
    4
tırtıl olarak geldi. evrimini tamamlayıp kelebek olarak gitti.... allahım o kadar cahiliz ki bilmemekte ısrar ediyoruz...... boş anlamsız şeylerle uğraştığımızın farkında değiliz. ve de bu halimizle eğleniyor güzel günler geçiriyoruz. kurumuş bir yaprak gibi değersiz. sadece bir rüya.
 
Üst Alt