Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Türkçe Ders Notları

Lilith

ad astra per aspera
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Ağu 2017
  • Mesajlar
    1,117
  • MFC Puanı
    11
EK FİİL (EK EYLEM)

Mastar olarak bir anlamı olmayan, isim ve isim soylu sözcüklere gelerek onları cümlede yüklem olarak kullandıran ve çekimlenmiş fiillere gelerek bileşik çekimli fiiller oluşturan "imek" fiiline ek fiil denir.
Ek fiilin iki görevi vardır:

1. İsim soylu sözcükleri yüklem yapmak.
Ek fiil, isim soylu sözcükleri yüklem yaparken dört kip ekinden yararlanır. Bu kip ekleri şunlardır:
a. Görülen geçmiş zaman: -di
b. Duyulan geçmiş zaman: -miş
c. Geniş zaman: -r
d. Dilek şart kipi: -sa, -se

Şimdi bunları kısaca görelim.

a. Bilinen geçmiş zaman (idi) : İsimlere (-idi) eki getirilerek yüklem yapılır. Özneyi oluş üzerinde gördüğünü anlatır.
Çalışkandım (çalışkan - i di - m)
Çalışkandın
Çalışkandı
Çalışkandık
Çalışkandınız
Çalışkandılar
"Metin çalışkandı."
cümlesinde "çalışkan" sözcüğü ek fiilin görülen geçmiş zamanı ile yüklem olmuştur.

b. Öğrenilen geçmiş zaman (imiş) : Öznenin başkasından duyulan bir oluş içinde bulunduğunu gösterir.
Çalışkanmışım (çalışkan - i miş - ler)
Çalışkanmışsın
Çalışkanmış
Çalışkanmışız
Çalışkanmışsınız
Çalışkanmışlar
Bu da zamire, edata vs. eklenebilir.
"Metin çalışkanmış."
cümlesinde "çalışkan" sözcüğü ek fiilin öğrenilen geçmiş zamanı ile yüklem olmuştur.

c. Şart kipi (ise) : İsimlere getirilen (-ise) eki cümleye koşul anlamı katar.
Çalışkansam (çalışkan - ise- m)
Çalışkansan
Çalışkansa
Çalışkansak
Çalışkansanız
Çalışkansalar
"Metin ya çok çalışkansa."
cümlesinde "çalışkan" sözcüğü ek fiilin şart kipi ile yüklem olmuştur.

d. Geniş zaman: Bu zaman çekiminde ek fiil diğer çekimlerinde olduğu kadar belirgin değildir. Diğerleri, eklendiği sözcükten "idi", "imiş", "ise" diye ayrılabildiği hâlde, geniş zamanda ayrılmaz.
Çalışkan - ım
Çalışkan - sın
Çalışkan - dır
Çalışkan - ız
Çalışkan - sınız
Çalışkan - dırlar
"Metin daha çalışkandır."
cümlesinde "çalışkan" sözcüğü ek fiilin geniş zamanı ile yüklem olmuştur.

Ek fiilin Olumsuzu

Ek fiille çekimlenmiş sözcüklerin olumsuzu "değil" sözcüğü ile yapılır.
Çalışkandım } çalışkan değildim.
Çalışkanmış } çalışkan değilmiş.
Çalışkansa } çalışkan değilse.
Çalışkanım } çalışkan değilim.
Yukarıdaki örneklerde ek fiilin olumsuz çekimi görülmektedir. Diğer fiillerin "-ma, -me" ile, ek fiilin "değil" ile olumsuz yapılması, ek fiilin bulunmasını oldukça kolaylaştırır.
"Kısa sürede eve vardı."
"Sınıfta on kişi vardı."
cümlelerinde altı çizili sözcüklerden hangisinin ek fiil aldığını bulmak için cümleleri olumsuz yaparız. Birinci cümlenin yüklemi,
"Kısa sürede eve varmadı."
şeklinde olumsuz yapılabilir. İkinci cümlenin yüklemi,
"Sınıfta on kişi varmadı."
şeklinde söylenemeyeceğine göre, ikinci cümle ek fiil almıştır.

Ek fiilin Soru Şekli

Bu fiilin soru şekli de diğer fiillerde olduğu gibi "mi" ile yapılır. "mi" sözü isimle ek fiil arasına girerek kullanılır.
Çalışkanım } çalışkan mıyım?
Çalışkanmış } çalışkan mıymış?
Çalışkandım } çalışkan mıydım?

2. Ek fiilin ikinci görevi birleşik zamanlı fiillerin oluşmasını sağlamaktır.
Şimdi birleşik zamanlı fiilleri görelim.

BİRLEŞİK ZAMANLI FİİLLER

Basit zamanlı fiil, fiilin tek bir zaman veya kip bildirecek şekilde çekimlenmesiydi. Bileşik zamanlı fiil ise, fiilin birden çok kip ve zaman bildirecek biçimde çekimlenmesiyle oluşur. Basit çekimli fiillere ek fiilin getirilmesiyle yapılır.

Birleşik zamanlı fiiller üç grupta incelenir.

a. Hikâye birleşik zaman: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin "idi" şekli getirilerek yapılır.
gel - miş - idi - m } gelmiştim
örneğinde, fiilin çekimini adlandırırken "gelmek fiilinin öğrenilen geçmiş zamanının hikâyesi" deriz.
Biliyorduk (bilmek fiilinin şimdiki zamanının hikâyesi)
Bildiydik
Bilmiştik
Bilirdik
Bildiydik
Bilmeliydik (bilmek fiilinin gereklilik kipinin hikâyesi)
Bilseydik
Bileydik

b. Rivayet birleşik zaman: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin "imiş" şekli getirilerek yapılır.
gel - ecek - imiş - m } gelecekmişim

Biliyormuşum (bilmek fiilinin şimdiki zamanının rivayeti)
Bilecekmişim
Bilmişmişim
Bilirmişim
Bilmeliymişim (bilmek fiilinin gereklilik kipinin rivayeti)
Bilseymişim
Bileymişim

c. Şart bileşik çekim: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin "ise" şekli getirilerek yapılır.
Bil - ecek - ise } bilecekse
Biliyorsanız (bilmek fiilinin şimdiki zamanının şartı)
Bildiyse
Bilmişse
Bildiyse
Bilirse
Bilmeliyse (bilmek fiilinin gereklilik kipinin rivayeti)

FİİLİMSİLER

Fiillerden türemiş olmakla birlikte bir fiil gibi çekimlenemeyen olumlu, olumsuz şekilleri yapılabilen ve cümlede isim, sıfat, zarf gibi görevlerde kullanılan sözcüklerdir.
Fiilimsiler üç grupta incelenir.

a. İsim - fiil: Fiillere "-mak, -mek" , "-ma, -me", "-ış, -iş, -uş, -üş" eklerinin getirilmesiyle yapılır.
"Kitap okumayı severim."
"Soru çözmek zevkli bir uğraş."
"Onun şiir okuyuşunu görmeliydiniz."
cümlelerindeki altı çizili sözcükler isim - fiildir.
Bazı sözcükler aslında isim-fiil ekleriyle türediği hâlde, zamanla isimleşmiş, yani fiilimsi özelliğini kaybetmiş olabilir.
"Biraz daha yemek alabilir miyim?"
"Bu kazmayı içeri götür."
"Derste yağış türlerini inceledik."
cümlelerinde altı çizili sözcükler isim-fiil değildir. Artık bir kalıcı isim oluşturmuştur.

b. Sıfat - fiil: Fiillere "-an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş" eklerinin getirilmesiyle yapılır.
Sıfat fiiller çoğunlukla sıfat görevinde kullanılır.
"Görünen köy kılavuz istemez."
"Öpülesi elleri vardı analarımızın."
"Bu şehirde anlaşılmaz olaylar oluyor."
"Görür gözüm görmez oldu."
"Size biraz bilinmedik fıkralar anlatayım."
"Çözülecek soruları da yanında getir."
"Kızarmış ekmekler ne güzel kokuyor."
cümlelerinde altı çizili sözcükler sıfat-fiildir.
Kimi zaman sıfat-fiiller çekimli fiillerle karışabilir.
"Gideceğim bu şehirden artık."
"Gideceğim herkes tarafından biliniyor."
cümlelerinde altı çizili sözcüklerin yazılışları aynıdır. Ancak birincisinde,
"Ben gideceğim"
ifadesi olduğundan çekimli fiildir. İkincisi ise
"Benim gideceğim"
anlamında olduğundan, yani fiilin sonunda iyelik eki kullanıldığından fiil, sıfat-fiildir.

c. Bağ - Fiil (zarf - fiil): Fiillere, bağ-fiil eki dediğimiz eklerin getirilmesiyle yapılır. Bağ - fiiller cümlede genellikle zarf olarak kullanılır.
"Çalışınca elbette başarılı olursun."
"Gittikçe artıyor yalnızlığımız."
"Okumadan nasıl karar verebilirim?"
"Eve gidip gelecekti."
"Kitap okurken sanki kendinden geçerdi."
"İçeri girer girmez konuşmaya başladı."
"Gözlerimin içine bakarak konuşuyordu."
"Bu şehre geleli tam altı yıl olmuştu."
"Kardeşim yanımıza koşa koşa gelmişti."
cümlelerinde altı çizili sözcükler bağ - fiildir. Görüldüğü gibi yüklemin durumunu ya da zamanını bildirerek onun zarfı olmuşlardır.
 

Lilith

ad astra per aspera
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Ağu 2017
  • Mesajlar
    1,117
  • MFC Puanı
    11
FİİL ÇATISI

Çekimli bir fiilden oluşan yüklemin nesne ve özneye göre gösterdiği durumlara çatı denir. Bundan hareketle, yüklemin isim soylu sözcüklerden oluştuğu cümlelerde çatının aranmayacağını söyleyebiliriz.

Çatı; yüklemin nesne ve özneyle ilgisi olduğundan, sorularda karşımıza çoğu kez,
nesne-yüklem ve özne-yüklem ilişkisi olarak çıkar.
Şimdi bunları ayrı ayrı inceleyelim.

NESNE - YÜKLEM İLİŞKİSİ

Fiiller nesne alıp almamalarına göre değişik şekillerde adlandırılır. Bunları dört grupta inceleyebiliriz.
1. Geçişli Fiil

Nesne alabilen fiillerdir. Bir fiilin nesne alıp almadığının nasıl anlaşılacağını cümle öğelerinde "nesne" konusunda işlemiştik. Buna göre, fiil nesne alıyorsa geçişli olacaktır. Örneğin;
"Öğretmen konuyu çok güzel anlattı."
cümlesinde "anlattı" yüklemdir; "öğretmen" öznedir. Nesneyi bulmak için "Öğretmen neyi anlattı?" diye soruyoruz. "Konuyu" cevabı geliyor. Öyleyse yüklem nesne almıştır; "anlatmak" fiili geçişli bir fiildir.
Fiilin geçişli olması için cümlede mutlaka nesnesinin bulunması gerekmez. Bazen fiil geçişli olduğu hâlde cümlede nesne kullanılmamış da olabilir. Örneğin;
"Durakta tam iki saat beklemiş."
cümlesinde "bekledim" yüklemine "Neyi beklemiş?" diye sorduğumuzda cümlede herhangi bir ögenin cevap vermediğini görüyoruz. Ancak biz cümleye "onu" gibi bir nesne ilâve edebiliriz. Öyleyse bu cümlenin yüklemi geçişlidir, ancak cümlede nesne yoktur.
Böyle cümlelerde bir tür "gizli nesne" nin varlığı söz konusudur. Bu durumun görüldüğü cümleleri daima "onu" sözüyle kontrol edin, çünkü bu söz yalnızca nesne olabilir.

2. Geçişsiz Fiil

Nesne almayan fiillerdir. Bu fiillerin yüklem olduğu cümlelere dışarıdan da herhangi bir nesne getirilemez. Örneğin;
"Küçük çocuk bütün gün uyudu."
cümlesinin yüklemine "Neyi uyudu, kimi uyudu?" diye sorduğumuzda mantıklı bir soru olmadığını görüyoruz. Çünkü bu fiil nesne almaz; yani geçişsizdir.
Fiiller değişik eklerle çatı özelliğini değiştirebilir. Bu durumda "oldurganlık, ettirgenlik" durumu ortaya çıkar.
Filin bazı ekleri alarak geçişsiz durumdan geçişli duruma gelmesine "oldurganlık" diyoruz.
"Yemek pişti."
cümlesinde "yemek" özne, "pişti" ise yüklemdir. Nesne almadığı için "pişti" eylemi geçisizdir.
"Yemeği pişirdi."
cümlesinde "o" gizli özne, "yemeği" nesne, "pişirdi" ise yüklemdir. Bu cümlede "pişmek" eylemi, "-ir" ekini alarak "pişirmek" şekline gelmiş ve geçişli olmuş. İşte bu örnekte olduğu gibi fiillerin "-r,-t,-dır, -tır" eklerini alarak geçişsiz durumdayken geçişli olmalarına oldurganlık denir.
Ettirgenlik daha çok öznenin durumuyla ilgili olduğu için bu durumu özne yüklem ilişkisinde inceleyeceğiz.



ÖZNE - YÜKLEM İLİŞKİSİ

Öznenin yüklemle ilişkisi dört grupta incelenir.

1. Etken Fiil

Yüklem durumundaki fiilin bildirdiği işi, öznenin kendisi yapıyorsa fiil etkendir. Örneğin;
"Elbiselerini dolaba güzelce yerleştirdi."
cümlesine "Yerleştiren kim?" diye sorduğumuzda "o" cevabı geliyor. Yani özne, yüklemin bildirdiği işi kendisi yapmıştır. Öyleyse fiil etkendir.
"Sokaklar bir bir sessizleşti."
"Camı çocuklar kırmış."
"Türkiye geleceğe emin adımlarla yürüyor."
"Gençlik çok iyi yetişmeli."
"Ülkemizi çok seviyoruz."
"Annem bize börek yaptı."
"Ayva çiçek açtı."
cümlelerinin yüklemleri de etken fiildir. Çünkü bu cümlelerin hepsinde işi yapan, gizli veya açık bir özne vardır.

2. Edilgen Fiil

Fiilin bildirdiği işi özne değil de başkası yapıyorsa, özne bu işten etkileniyorsa, fiil edilgendir.
Bu fiiller, etken fiillere "-l-" ve "-n-" eklerinin getirilmesiyle yapılır. Etken fiilin nesnesi olan öğe, fiil edilgen yapıldığında özne durumuna geçer ve bu öznelere "sözde özne" adı verilir.
Örneğin etken fiilde örnek verdiğimiz cümleyi edilgen yapalım;
"Elbiseler dolaba güzelce yerleştirildi."
cümlesini incelersek; "yerleştirildi" yüklemdir. "Yerleştirilen ne?" diye sorduğumuzda "elbiseler" öznesi cevap veriyor. "İşi yapan kim?" diye sorduğumuzda, "başkası" cevabı gelir. Yani işi yapan özne değil, başkasıdır. Çünkü dolaba kendi kendisine yerleşmez. Öyleyse fiil edilgendir, öznesi de sözde öznedir.
"Sokaklar temizlendi."
"Öğrenciler tiyatroya götürüldü."
"Seçim sonuçları açıklandı."
"Futbol maçı ertelendi."
"Alt yapı çalışmaları kısa sürede bitirildi."
cümlelerinde filler "-l veya -n" eklerinden birini alarak türemiş ve edilgen olarak kullanılmıştır.

3. Dönüşlü Fiil

Fiilin bildirdiği işi özne kendi üzerinde yapıyorsa, yani özne hem işi yapan, hem de yaptığı işten etkilenense, bu anlamı veren fiil dönüşlüdür. Dönüşlü fiiller de etken fiillere "-l-" ve "-n-" ekleri getirilerek yapılır.
"Her sabah ılık suyla yıkanır."
cümlesinde "yıkama" işini öznenin kendi üzerinde yaptığı bellidir. Dolayısıyla fiil dönüşlüdür.
"Aynanın karşısında saatlerce taranmış."
"Yazılıdan zayıf alınca üzüldü."
"Toplantıdaki sözümden alındın mı?"
"Okulu bitirince hayata atıldım."
cümlelerindeki altı çizili filler "-l veya -n "ekerini alarak dönüşlü fiil olarak kullanılmıştır.

4. İşteş Fiil

En az iki özne tarafından yapılabilen fiillerdir. Bu fiiller, fiillere "-ş-" eki getirilerek türetilir. Bazı fiiller ise kök olarak "-ş-" ile bitmiştir ve işteş özellik gösterir.
İşteş fiiller işin yapılışına göre iki grupta incelenir.
a. Karşılıklı yapılma bildirir: Yüklem durumundaki fiilin anlamında öznelerin işi birbirlerine karşı yaptıkları görülür.
"İki yıldır yazışıyoruz."
cümlesine baktığımızda "yazışmak" eyleminin kişilerin karşılıklı yaptıkları bir iş olduğunu görürüz. İki kişi birbirine yazmaktadır.
"Ülkeler sonunda anlaştı."
"Gereksiz yere şoförle tartışmış."
"Rehber öğretmenimle görüşeceğim."
cümlelerindeki altı çizili yüklemler karşılıklı yapılan işteş fiillerdir.

b. Birlikte yapılma bildirir: Bunlarda özneler işi birbirlerine karşı değil hep birlikte yaparlar. Yani karşıdan bir hareketin olduğu görülmez.
"Kuşlar yem kabının başına üşüştü."
cümlesinde "üşüşme" işini kuşlar hep birlikte yapmışlardır.
"Kelebekler özgürce uçuşuyor."
"Analar şehitlere ağlaşıyor."
"Çocuklar kırlarda koşuşuyor.
cümlelerindeki yüklemler birlikte yapılma bildiren işteş fiillerdir.
"Çocuklar servise son anda yetiştiler."
cümlesinde de yüklem birlikte yapılma bildirir, ancak biz buna işteş diyemeyiz. Çünkü işteş fiiller, tek özne tarafından gerçekleştirilemez. "Bir çocuk servise son anda yetişti." cümlesinde olduğu gibi bir özne tek başına yüklemdeki işi yapabiliyorsa orada işteşlik yoktur.

Ettirgen Fiil

Bu tür fiillerde işi özne bir başkasına yaptırır. Ayrıca geçişli bir fiilin tekrar geçişli hâle gelmesi söz konusudur.
"Köpeği üzerimize saldırttı."
cümlesinde "saldırma" işini yapan "köpektir", özne ona işi yapmasını söylemiştir. Ayrıca geçişli olan "sal" fiili "-dır ve -t" eklerini alarak tekrar tekrar geçişli yapılmış, geçişlilik derecesi artırılmıştır.
"Odayı güzelce temizletti."
"Babam kendisine koltuk yaptırdı."
"Bütün ışıkları kapattırdı."
cümlelerinde altı çizili filer "-t,tır,-dır" eklerinden birini alarak geçişlilik derecesini artırmış ve ettirgen fiil olmuştur.
 

Lilith

ad astra per aspera
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Ağu 2017
  • Mesajlar
    1,117
  • MFC Puanı
    11
SÖZCÜKTE YAPI VE EKLER

Sözcükleri yapıları bakımından incelediğimizde kimi sözcüklerin hiçbir ek almadan tek başına kullanıldığı; kimilerinin ise anlamını değiştiren ve cümledeki görevini belirleyen bir takım ekler alarak kullanıldığını görürüz.

Sözcükler kök ve ek adı verdiğimiz bölümlerden oluşur.

KÖK: Bir sözcüğün aldığı bütün ekler atıldıktan sonra geride kalan anlamlı en küçük parçasına kök denir.
Kök parçalandığında anlam bozulur.
“yırt-ıcı-lar-ın”sözcüğünün aldığı ek atılınca geride “yırt”kökü kalır.
Sözcük kökleri 4’e ayrılır:

1) İsim Kökleri: Ad ve ad soylu olan köklerdir. Bunlar –mek,-mak ekleriyle okunamaz.
Göz, kitap, sarı, baş, çiçek, kalem...

2) Eylem Kökleri: Eylem olan köklerdir. Bunlar –mek,-mak ekleriyle anlamlı bir biçimde okunabilir.
Yat-,yürü-,oku-,bil-...

3) Sesteş Kökler: Yazılışları aynı ancak anlamları farklı olan; hem ad hem de fiil olarak kullanılan ve aralarında hiçbir anlam ilişkisi bulunmayan köklerdir.
Gül(gülmek) diz(dizmek)
Gül(çiçek) diz(bacağın bir bölümü)
sol(solmak) düş(düşmek)
Sol(yön) düş(rüya)

4) Ortak Kökler: Aralarında anlam yakınlığı olan ve hem ad hem eylem olarak kullanabildiğimiz sözcüklerin köküdür.
Kuru(ıslak olmayan)
kuru(kurumak)
Boya(boyamaya yarayan madde) boya(boyama işi)

GÖVDE: Sözcük köklerine yapım ekleri getirilerek türetilen yeni sözcüklere gövde denir.
Yüksek(kök)>yükseklik(gövde)
Sev>sevgi

EK: Sözcüklerin sonuna ulanarak yeni sözcükler türeten veya sözcüklerin cümle içinde görev almasını sağlayan ses birlikleridir.(köklere eklenen parçalardır.)
 

Lilith

ad astra per aspera
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Ağu 2017
  • Mesajlar
    1,117
  • MFC Puanı
    11
A) YAPIM EKLERİ

Eklendiği sözcüğün anlamını ya da türünü değiştirerek yeni sözcükler oluşturan eklerdir.

a) İsimden isim yapan ekler:
—lık: yaz-lık, gençlik, tuz-luk, güzel-lik...
—sız: yol-suz, iş-siz, ses-siz, para-sız...
-ce:Türk-çe,kolay-ca,kadın-ca,ben-ce...
-ci:demir-ci,şaka-cı,Türk-çü...
-lı:akıl-lı,kir-li,tuz-lu...
-deş:öz-deş,çağ-daş,vatan-daş...
-cil:ev-cil,ben-cil...

b) Eylemden ad yapan ekler:
-ge:dalga,süpürge...
-gen:çekingen,atılgan,ısırgan...
-geç:süzgeç,utangaç...
-gi:silgi,bilgi,svgi,görgü...
-gin:yaygın,keskin,bitkin...
-giç:bilgiç,dalgıç...
-im:ekim,geçim,içim...
-ucu:tutucu,yapıcı
-it:geçit,umut,kesit...

c) Addan eylem yapan ekler:
-el-:düzel-,daral-,incel-...
-ar-:sarar-,morar-...
-len-:evlen-,söslen-,sulan-...
-leş-:iyileş-,beyazlaş-...
-imse-:benimse-,küçümse-...
-a-:yaşa-

ç) Eylemden eylem yapan ekler:
-il-:veril-,dikil-..
-in-:görün-,giyin-,sevin-...
-uş-:buluş-,tartış-,bakış-...
-it-:yürüt-,taşıt-...
-ir-:geçir-,yatır-,pişir-...
-dir-:yaptır-,bindir-...
NOT: Eylemsi ekleri eylemden ad türetme ekleri olarak kabul edilirler.

B) ÇEKİM EKLERİ

Eklendikleri sözcüklerin anlamını ve türünü değiştirmeyen; ancak cümle içindeki görevlerini belirleyen eklerdir.

a) Ad Çekim Ekleri

a1 )Ad durum ekleri:

-i Hali(belirtme durum e.):Bu ek yapılan işten etkilenen varlığı belirtir. Bu eki alan sözcük cümlede nesne olur.
Kuşlar-ı gördüm.
Şiir-i ezberlemiş.

-e Hali(yönelme durum e.):Yapılan işin neye, kime, nereye yöneldiğini belirtir. Bu eki alan sözcük cümlede dolaylı tümleç olur.
Okul-a gittim.
-de Hali(bulunma, kalma durumu e.) Yapılan işin nerede gerçekleştiğini belirtir. Bu eki alan genellikle dolaylı tümleç olur.
Okullar eylülde açılıyor.

-den Hali(ayrılma, çıkma durum e.) Yapılan işin nereden başladığını belirtir. Bu eki alan genellikle dolaylı tümleçtir.
Okuldan geldi.

a2) İyelik ekleri (sahiplik ekleri): Adın belirttiği varlığın kime ait olduğunu bildirir.
-m,-n,-i(-si),-miz,-niz,-leri

a3) Çoğul ekleri: Aynı türden olan varlıkların birden çoğunu anlatan eklerdir.
Çiçek-ler, odun-lar...

A4) Tamlama ekleri: Ad tamlamalarını oluşturan eklerdir. Tamlayana gelen “–in(-nin)”;tamlanana gelen ”-i(-si)”ekleridir.
Ali-n-in notlar-ı annem-in baba-sı
Zamirlerle yapılan ad tamlamalarında ekler değişebilir.
Ben-im ev-im sen-in ev-in

b) Eylem çekim ekleri

B1)Olumsuzluk eki(-me,-ma): kip eklerinden önce gelerek eyleme olumsuzluk anlamı katar. Bu ekler ünlü daralmasına uğrayarak “-mı,-mi,-mu,-mü”olur.
Geldi>gelmedi
Geliyor>gelmiyor

B2) Kip ekleri: Yapılan işin zamanını bildiren(-di,-miş,-yor,-ecek,-re)ve dilek bildiren(-se,-meli,-e)ekleridir.

Zaman bildiren kipler
Bit-ti
Bit-miş
Bit-i-yor
Bit-ecek
Bit-er

Dilek kipleri
Bit-se
Bit-meli
Bit-e


Emir kipinin kip eki yoktur.

B3) Kişi ekleri: Eylemin belirttiği işi yapan kişiyi bildiren eklerdir.
Kişi ekleri genellikle eylem eklerinden sonra gelir.
 

Lilith

ad astra per aspera
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Ağu 2017
  • Mesajlar
    1,117
  • MFC Puanı
    11
CÜMLENİN ÖGELERİ

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle (tümce) denir.

Cümle, özne ve yüklem gibi temel; nesne, dolaylı tümleç ve zarf tümleci gibi yardımcı ögelerden oluşur.
Şimdi cümlenin ögelerine tek tek değinelim.

YÜKLEM

Cümlede kip ve zaman bildirerek yargıyı ortaya koyan temel unsurdur. Yüklem, tek başına cümle özelliği gösterir. Diğer ögeler yüklemin tamamlayıcı ögeleridir.

Cümlede yüklemi bulmak için herhangi bir ögeye soru soramayız. Onu çekimli durumda bulunan sözcüklerden anlarız. Örneğin;
"Anlıyorum" sözcüğü "anlamak" eyleminin şimdiki zamanla çekimlendiğini gösteriyor. Öyleyse yargı bildiriyor demektir. Dolayısıyla bu, bir cümledir.
"Bugün mutfakta anneme yardım ettim."
cümlesindeki altı çizili söz birleşik fiil olduğu için,
"Çiftçinin ambarı sabanın ucundadır."
cümlesindeki altı çizili söz isim tamlaması olduğundan,
"Türkçe dersimize giren kişi genç bir öğretmendi."
cümlesindeki altı çizili kısım ise sıfat tamlaması olduğundan bölünemez ve bu şekilde yüklem olur.

ÖZNE

Cümlede yüklemin bildirdiği işi, hareketi yapan ya da oluş içinde bulunan ögedir.

Cümlenin temel ögesidir. Ancak her cümlede bulunmak zorunda değildir.
Cümlede özneyi bulmak için yükleme "kim" ve "ne" sorularını sorarız. Ancak özellikle "ne" sorusu, nesneyi bulmak için de sorulduğundan, biz özne sorusunu yükleme değişik biçimde sorarız. Örneğin;
"Bu elbiseyi annem aldı."
cümlesinde "aldı" yüklemdir. Özneyi bulmak için yükleme "Alan kim?" diye soruyoruz. Cevap olarak "annem" geliyor. Öyleyse cümlenin öznesi bu sözcüktür.
Cümlede özne yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, açık olarak verilebileceği gibi, yüklemin çekiminden de çıkarılabilir. Cümlede olmayan, yüklemdeki kişi eklerinden anlaşılan bu tür öznelere "gizli özne" adı verilir.
"Ders çalışmana yardım ederim."
cümlesinin yüklemi "yardım ederim" sözcüğüdür. Özneyi bulmak için "Yardım eden kim?" diye soruyoruz, "Ben" cevabı geliyor; ancak bu söz cümlede yok, biz bunu yüklemin bildirdiği kişiden çıkarıyoruz. Öyleyse bu cümlenin öznesi gizli öznedir. Bu özne cümlede var olan ögelerden biri sayılmaz.
Yani "Gördüm." cümlesinde öznenin "ben" olduğu görülse bile bu cümle sadece yüklemden oluşmuş sayılır.
Bazı cümlelerde işi yapan belli değildir. Bu cümlelerde işten etkilenen öge sözde özne kabul edilir.
"Sokaklar çok güzel temizlendi."
cümlesinde işi yapan belli değildir. Ama işten etki-lenen öge vardır. “Temizlenen ne?” sorusu bize “sokaklar” sözcüğünü veriyor. Bu şekildeki öznelere sözde özne denir.
Bazı cümlelerde ise özne bulunmaz. Yani eylemi yapan bazen belli değildir.
"Yağmurlu havalarda geziye gidilmez."
cümlesinde "gidilmeyen ne, gidilmeyen kim?" gibi sorulara cevap alınmaz. Öyleyse cümlenin öznesi yoktur.

NESNE

Cümlede yüklemin bildirdiği işten etkilenen ögedir. Yükleme sorulan "kimi, neyi, ne" sorularına cevap verir.

Nesneler hâl ekini alıp almamalarına göre iki grupta incelenir.

1. Belirtili Nesne
Nesne görevinde bulunan söz, "-i" hâl ekini almışsa, nesneye belirtili nesne denir.
"Kitabı öğretmenden aldı."
cümlesinde "kitabı" nesnesi "-i" hal eki aldığından belirtili nesnedir.

2. Belirtisiz Nesne
Nesne görevinde bulunan söz "-i" hâl ekini almamışsa buna, belirtisiz nesne denir.
"Akşama kadar odasında kitap okudu."
cümlesinde "kitap" nesnesi bu eki almamış ve belirtisiz nesne olmuştur.

DOLAYLI TÜMLEÇ

Yüklemin yöneldiği, bulunduğu, çıktığı yeri gösteren ögedir. Yükleme sorulan "-e", "-de" ve "-den" hâl eklerini alan sorulara aynı ekleri alarak cevap veren sözcük ya da söz öbekleri dolaylı tümleç görevinde bulunur. Soruların ve cevapların aynı ekleri alması zorunluluğu, bunun diğer ögelerle karışmasına engel olur.

"Çözemediği soruları bana sorar."
cümlesinde altı çizili ögeyi bulabilmek için yükleme "kime" sorusunu soruyoruz. Soru da cevap da aynı eki almış. Öyleyse "bana" sözü dolaylı tümleçtir.
"Akşama eve geç kalmayın."
cümlesinde altı çizili sözcük de "-e" hâl ekini almıştır. Ancak bu ögeyi bulmak için yükleme "ne zaman" sorusunu soruyoruz. Görüldüğü gibi soru hâl eki almadan soruluyor. Öyleyse bu, "-e" hâl eki almış olmasına rağmen dolaylı tümleç değildir.
Aynı durumu "-de" ve "-den" eklerinde de görebiliriz.
"Sabah erkenden dağa çıkacağız."
"Öğrenciler henüz dersten çıkmadı."
"Okulun bahçesinde top oynadık.
cümlelerindeki altı çizili sözler dolaylı tümleçtir.

ZARF TÜMLECİ

Yüklemin zamanını, durumunu, miktarını, yönünü, koşulunu vb. bildiren öğelerdir.

Bunların her biri değişik bir soruyla bulunur.
"Yazın bol bol kitap okuyacağım."
cümlesindeki altı çizili zarf "ne zaman",
"Arabamız engebeli yolda ağır ağır ilerliyordu."
cümlesinde altı çizili zarf "nasıl",
"Çocuğun dersleri şaşılacak kadar iyiydi.
cümlesindeki altı çizili zarf "ne kadar",
"Ayakkabıları içeri alın."
cümlesindeki altı çizili zarf "nereye" sorusuna cevap vermiştir. Yükleme sorulan bu sorulara cevap veren ögeler daima zarftır.

CÜMLE VURGUSU


Cümlede asıl anlatılmak istenen öge vurgulanır. Biz konuşurken, önemsediğimiz ögeyi cümlenin herhangi bir yerinde ses tonumuzu yükselterek vurgulayabiliriz. Ancak yazıda bunu yapamayacağımızdan, vurgulamak istediğimiz ögeyi yükleme yaklaştırırız. Yani cümlede yükleme en yakın öge, en çok vurgulanan ögedir.
"Babam bizi dün fuara götürdü."
cümlesinde yükleme en yakın olduğu için dolaylı tümleç,
"Babam bizi fuara dün götürdü."
cümlesinde yükleme en yakın olduğu için zarf tümleci;
"Babam fuara dün bizi götürdü."
cümlesinde yükleme en yakın olduğu için nesne;
"Dün fuara bizi babam götürdü."
cümlesinde yükleme en yakın olduğu için özne vurguludur.

ARA SÖZ

Cümleyi söylerken söz arasına sıkıştırılan, bazen bir ögenin açıklayıcısı, bazen cümle dışı unsur olan söz veya söz öbeklerine ara söz denir.

"Büyüdüğüm o güzel şehri, Bursa'yı, asla unutamam."
cümlesinde "Bursa'yı" ara sözü cümlenin nesnesinin açıklayıcısı olarak kullanılmıştır.
Ara söz daima açıkladığı öğeden sonra gelir
 

Lilith

ad astra per aspera
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Ağu 2017
  • Mesajlar
    1,117
  • MFC Puanı
    11
CÜMLE ÇEŞİTLERİ

Cümleler, kendini oluşturan sözcüklerin anlamlarına, cümlede bulundukları yerlere, türlerine göre değişik özellikler gösterir. İşte bu özelliklere göre cümleler değişik gruplar altında incelenir.

A. YÜKLEMLERİNE GÖRE CÜMLELER

Buna “yükleminin türüne göre” de denebilir. Çünkü cümleyi yüklemine göre incelerken yüklemi oluşturan sözcüklerin türüne bakılır.

1. Fiil (Eylem) Cümlesi

Yüklem durumunda bulunan söz, çekimlenmiş bir fiilse, cümle fiil cümlesidir.
“Salondaki konuşmacıyı dinledi.”
cümlesinde “dinledi” yüklemdir. Bu yüklem “dinlemek” fiilinin bilinen geçmiş zamanda çekimlenmesiyle oluştuğundan, cümle, yüklemine göre fiil cümlesi olur.
“Kardeşim hasta oldu.”
“Bu işi bugün yapabilirim.”
“Geziye gitmekten vazgeçti.”
cümlelerindeki yüklemler de fiil olduğundan bu cümleler eylem cümlesidir.

2. İsim (Ad) Cümlesi

Yüklem çekimli bir fiil değilse, ister isimden ister edattan, isterse fiilimsiden oluşsun isim cümlesi sayılır. Bu cümleleri, adına aldanıp sadece ismin yüklem olduğu cümleler olarak anlamamak gerekir
“Bugün hava güzel.”
cümlesinde yüklem “güzel” sözcüğüdür. Bu sözcük ek eylem alarak yüklem olmuş bir isimdir. Yani fiil değildir. Öyleyse bu cümle isim cümlesidir.
“Onun birçok kitabı var.”
“Bu soru zor değil.”
“Dün akşam deniz kenarındaydık.”
“Bütün öğrenciler okulun bahçesinde.”
“Burası eski bir okuldur.”

B. ÖGE DİZİLİŞİNE GÖRE CÜMLELER

Türkçede cümleyi oluşturan ögeler belli bir mantık dizilişine göre sıralanır. Hatta tamlamayı oluşturan sözcüklerin bile bir sıraya göre dizilmesi gerekir.
Ögelerin sıralanışına göre cümleler iki grupta incelenir.

1. Kurallı Cümle

Yüklemi sonda bulunan, yani ögelerin Türkçe'nin kurallarına göre sıralandığı cümlelerdir.
“Sanat eseri, halkın sorunlarını anlatır.”
cümlesinde “anlatır” yüklemi sonda bulunduğu için cümle kurallıdır.
“Bu ayakkabılar eskimiş.”
“Bu resim çok güzelmiş.”
“Bu kitabı ben de okudum.”
cümlelerinde yüklemler sonda olduğundan, bu cümleler kurallıdır.

2. Devrik Cümle

Yüklemi sonda bulunmayan cümlelerdir.
“Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam.”
cümlesinde yüklem “ayırma” sözcüğüdür. Diğer bütün ögeler yüklemden sonra geldiğinden bu cümle devriktir.
“Seni almadan gitmeyeceğim buradan.”
“Kuşlar buralara gelmiyor artık.”
“Çayınızı hazırlarım şimdi.”
cümlelerinde yüklemler sonda olmadığından bu cümleler devriktir.

C. ANLAMINA GÖRE CÜMLELER

Her cümlenin bir anlamı vardır. Ancak cümleler bu anlamı değişik yapılarla bildirir. Bazen bir yargıyı haber verir. Bazen anlamı, soruyla bildirir. Bazense bir duyguyu aktararak ifade eder. İşte bu bildirme şekillerine göre cümleyi üç grupta inceliyoruz.

1. Haber Cümlesi

Bir yargıyı olumlu ya da olumsuz biçimde aktaran cümlelerdir.

Bir eylemin yapıldığını, yapılabileceğini, bir varlığın bulunduğunu ifade eden cümleler olumlu, tersini ifade edenler olumsuzdur. Olumlu cümlelerde mantıkça istenen bir durumun bulunması gerekir. Aşağıdaki yüklemleri inceleyerek bunu açıklayalım.
Olumlu Olumsuz
Konuştu ® Konuşmadı
Gelse ® Gelmese
Gidiyor ® Gidiyor değil
Var ® Yok
Akıllı ® Akılsız
İyi ® İyi değil
Görüldüğü gibi olumlu yüklemler “-ma, -me” olumsuzluk ekiyle “değil”, olumsuzluk edatıyla, “-sız” gibi olumsuz anlam veren eklerle olumsuz hâle getirilebiliyor.
Bazı cümlelerde ise yapıca yukarıdaki olumsuzluklar bulunduğu hâlde cümle anlamca olumlu olabilir. Bu, çoğu kez iki olumsuzluğun bir arada bulunduğu yargılarda görülür. Örneğin;
“Bu kitapları okumamış değilim.”
cümlesinde “okumamış değilim” yükleminde iki olumsuzluk vardır. Bunlar yüklemin “tanıyor” şeklinde olumlu bir yargı vermesini sağlamışlardır.
Bazı cümlelerde ise olumsuzluk, soru yoluyla sağlanır.
“Ben oraya gider miyim hiç?”
cümlesinde yüklem olumlu olduğu hâlde cümlenin anlamı soru yoluyla olumsuz hâle getirilmiştir. “Gitmem” denmek istenmiştir.
Bazı cümlelerde olumsuzluk bağlaçlarla sağlanır.
“Ne sinemaya gitmiş ne tiyatroya.”
cümlesine ne... ne.... bağlacı, “gitmemiş” anlamı kazandırmıştır.
“Sanki o benden yüksek not aldı.”
cümlesinde “sanki” bağlacı cümleye olumsuz anlam katmıştır: Almadı.

2. Soru Cümlesi

Cevap almak amacıyla hazırlanan cümlelerdir. Bunlar değişik soru sözcükleriyle sağlanır.
“Soruları çözdünüz mü?
“Bu kitabı kim okudu?”
“Sınavlar ne zaman başlayacak?”
“Okula giderken beni neden beklemediniz?
cümleleri birer soru cümlesidir.

3. Ünlem Cümlesi

Yargıyı bir duygu aktararak ortaya koyan cümlelerdir. Çoğu zaman kızgınlık, sevinme, alınma, heyecan gibi bir duygu aktarır ya da seslenme bildirir.
“Eyvah, kitaplarımı yine evde unuttum!”
“Bu şehir ne kadar da güzelmiş!”
cümleleri ünlem cümlesidir.
Bunların dışında istek cümlesi, şart cümlesi, emir cümlesi, gereklilik cümlesi gibi anlamına göre cümleler de verilmiştir. Ancak bu, cümlenin yapısıyla ilgili olmayan sadece anlama bağlı özelliktir. Eğer bunu göz önüne alırsak, her cümleye bir ad bulmak gerekebilir.
“Plânlı çalışırsan başarıya ulaşırsın.”
cümlesi şart (koşul),
“Hep birlikte sinemaya gidelim.”
cümlesi istek,
“Hemen gidip ödevlerini bitir.”
cümlesi emir,
“Her gün kitap okumalısın.”
cümlesi gereklilik anlamı veren cümlelerdir.

D. YAPILARINA GÖRE CÜMLELER

Her cümle bir yargı bildirir. Ancak bazı cümlelerde birden fazla yargı bildiren unsur bulunur. Bunlar bazen iki ayrı yüklemle, bazen yan cümleciklerle sağlanır. Cümlenin yapısına geçmeden önce yapıyı belirleyen temel ve yan cümleleri görelim.

Temel Cümle

Bir cümlenin yüklemi temel cümledir. Cümlenin bildirmek istediği asıl yargı da bu cümleyle verilir. Diğer ögeler temel cümleyi açıklayan tamamlayıcı ögelerdir. Örneğin;
“Bu çiçeği çok sevdim.”
cümlesinde “sevdim” yüklemi temel öge, diğer ögeler ise onun tamamlayıcısıdır.

Yan Cümle

Tam bir yargı bildirmeyen, temel cümlenin bir ögesi durumunda bulunan ve kendi içinde değişik tamamlayıcı ögeler de alabilen söz öbeğidir.
Yan cümleler iki şekilde yapılabilir: Fiilimsilerle ve çekimli fiillerle.

• Fiilimsilerle yapılanlar:

Cümle içinde temel cümlenin bir ögesi olan ya da bir ögenin tamamlayıcısı olan fiilimsiler yan cümlecik yapar. Örneğin;
“Kitap okuyunca kendimi iyi hissediyorum.”
cümlesinde “hissediyorum” yüklemdir. “Ne zaman hissediyorum?” sorusuna “Kitap okuyunca” cevabı geliyor. Cümlede zarf tümleci olan bu öge “okuyunca” bağ fiili üzerine kuruludur. Görüldüğü gibi fiilimsi, bir öge durumundadır. Öyleyse zarf tümleci bir yan cümleciktir.
“Ödevlerini yapan öğrencilere hediye vereceğim.”
cümlesinde ise “vereceğim” yüklemdir. “Kime vereceğim?” sorusuna “Ödevlerini yapan öğrencilere” dolaylı tümleci cevap verir. Cümlede “yapan” sıfat - fiilini görüyoruz. Bu söz “öğrenciler” isminin sıfatı durumundadır. Yani dolaylı tümlecin tamamlayıcı ögesidir. Tamamladığı ögeyle birlikte yan cümle yapmış ve dolaylı tümleç görevini üstlenmiştir.

• Çekimli Fiillerle yapılanlar:

Fiilin yüklem olabilmesi için çekimli olması gerektiğini söylemiştik. Ancak her çekimli fiil yüklem olmaz, bazen cümlenin tamamlayıcı ögesi olur. İşte bu durumda, yani çekimli bir fiilin bir öge olduğu durumda, bu fiil yan cümlecik olur. Örneğin;
“Hava soğursa dışarıya çıkamam.”
cümlesinde “çıkamam” yüklemdir; “hava soğursa” zarf tümlecidir. Bu tümleci oluşturan “soğursa” sözcüğü “soğumak” fiilinin geniş zamanının şartıyla çekimlenmiştir. Görüldüğü gibi çekimli bir fiil temel cümlenin ögesi durumundadır ve yan cümlecik oluşturmuştur.
Şimdi cümleleri yapılarına göre inceleyerek konuyu daha da pekiştirelim.

1. Basit Cümle

İçinde yan cümlecik bulunmayan cümlelerdir. Bu cümleler tek bir yargı bildirir.
“Bütün öğrencilerimi çok seviyorum.”
cümlesi basit bir cümledir. Çünkü “seviyorum” yükleminden başka yargı bildiren öge yoktur. Yan cümlecik kullanılmayan bir cümle basit demektir.
“İşe erkenden giderim.”
“Bu yarışı mutlaka kazanacağım.”
“Bizim sınıf çok başarılıdır.”
“Dayımların evi bizimkinden büyük.”
cümleleri yapısına göre basit cümlelerdir.

2. Birleşik Cümle

Tek bir yüklemi olan ve içinde yan cümlecik bulunan cümlelerdir.
Yan cümlenin özelliğine ve yükleme bağlanışına göre değişik gruplara ayrılır.

a. Girişik birleşik cümle: Yan cümleciğin fiilimsi olduğu cümlelerdir.
“Ülkemizin gelişmesi için çalışıyoruz.”
cümlesinde “çalışıyoruz” yüklemdir. Diğer söz öbeği zarf tümlecidir. Bu tümleç içindeki “gelişmesi” isim-fiili yan cümle yapmıştır. Fiilimsi hangi öge içindeyse, görevi o ögeyle özdeştir. Bu cümlede zarf tümleci içinde olduğundan kendisi de zarf tümlecidir.
“Sınavı kazanan öğrencileri tebrik ettik.”
cümlesinde “tebrik ettik” yüklemdir. “Sınavı kazanan öğrencileri” nesnedir. Nesne içindeki “kazanan” sıfat-fiili yan cümlecik yapmış, yan cümleciğin görevi de nesnedir.
“Bu zamana kadar kimse oturarak başarılı olmamıştır.”
cümlesinde “başarılı olmamıştır” yüklem, “oturarak” zarf tümlecidir. “Oturarak” zarf -fiil olduğundan yan cümleciktir.

b. Şart (Koşul) cümlesi: Temel cümleye şart koşan bir yan cümlecikten oluşan cümlelerdir. Yan cümle daima -sa, -se şart kipiyle çekimlenir.
“Öğretmenlerinizi dinlerseniz başarılı olursunuz.”
cümlesinde “başarılı olursunuz” yüklemdir. “Öğretmeninizi dinlerseniz” ögesi ise şart bildiren yan cümleciktir.
“Biraz hızlı giderse otobüse yetişir.”
cümlesinde “yetişir” yüklemdir, “Biraz hızlı giderse” ögesi ise temel cümleye şart koşan bir yan cümleciktir.

3. Sıralı Cümle

En az iki yüklemi bulunan cümlelerdir. Sıralı cümleler birbirine virgülle bağlanır. Örneğin;
“Eve gitti, yatıp uyudu.”
cümlesinde “gitti” ve “uyudu” yüklemleri birbirinin ögesi durumunda bulunmayan ayrı yüklemlerdir ve sıralı cümle oluşturmuşlardır.
“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.”
cümlesinde “baktırır” ve “yaktırır” yüklemleri birbirine virgülle bağlanmıştır.
Sıralı cümleler kendi içinde ikiye ayrılır:

a. Bağımlı sıralı cümle: Sıralı cümlelerde yüklemlerin ortak ögesi bulunabilir. Bu tür cümlelere bağımlı sıralı cümle denir. Örneğin;
“Görevliler balonları aldılar, çocuklara dağıttılar.”
cümlesinde “aldılar” birinci cümlenin yüklemidir. “görevliler” özne, “balonları” nesnedir. İkinci cümlenin yüklemi “dağıttılar” dır. Bu cümlenin de öznesi “görevliler”; nesnesi “balonları”dır. Görüldüğü gibi hem “aldılar” hem “dağıttılar” yüklemlerinin özneleri ve nesneleri ortaktır. Bu nedenle cümle bağımlı sıralı cümledir.

b. Bağımsız sıralı cümle: Sıralı cümlede yüklemlerin hiçbir ortak ögesi yoksa cümle “bağımsız sıralı cümle” adını alır.
“Kitap okumayı çok severim, her gün kitap okurum.”
cümlesinde “severim” ve “okurum” yüklemlerinin hiçbir ortak ögesinin olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla cümle bağımsız sıralı cümledir.

4. Bağlı Cümle

Birden fazla yüklemi olan cümlelerdir. Sıralı cümlelerden farkı, yüklemlerin birbirine bağlaçlarla bağlanmasıdır.
“İçeri girdi bize selâm verdi.”
cümlesi sıralı cümledir. Çünkü yüklemler birbirine virgülle bağlanmıştır.
“İçeri girdi ve bize selâm verdi.”
cümlesi ise bağlıdır. Çünkü yüklemler birbirine “ve” bağlacı ile bağlanmıştır.
“Hem annemi hem babamı özledim.”
“Kırları çok seviyorum ama kırlara çıkamıyorum.”
“Ne kızı verir ne dünürü küstürür.”
 

Lilith

ad astra per aspera
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    5 Ağu 2017
  • Mesajlar
    1,117
  • MFC Puanı
    11
SES BİLGİSİ

Dilin temelini sesler oluşturur. Seslerin yazıya çevrilmesinde kullanılan işaretlere harf denir.

Harflerin belli bir sıraya göre bir arada gösterilmesi ile de alfabe oluşur.

Türkçede 29 harf vardır. Bunlar sesli, sessiz olmak üzere ikiye ayrılır.

Sesli harf: Ağzımızdan hiçbir zorlama olmadan çıkan sesleri karşılayan harflerdir. 4'ü kalın 4'ü ince olmak üzere 8 adettir. Bir tabloyla bunları gösterelim.
a: Kalın, geniş, düz
ı: Kalın, dar, düz
o: Kalın, geniş, yuvarlak
u: Kalın, dar, yuvarlak
e: İnce, geniş, düz
i: İnce, dar, düz
ö: İnce, geniş, yuvarlak
ü: İnce, dar, yuvarlak

Sessiz harf: Tek başına söylenemeyen, ancak bir ünlü yardımıyla söylenebilen sesleri karşılayan harflerdir. 21 tanedir. Alfabedeki sessizler yanına “e” ünlüsü getirilerek okunur; be, ce, de... gibi. Şimdi bunları bir tablo hâlinde gösterelim.
Süreksiz Sert Sessizler: p, ç, t,k
Sürekli Sert Sessizler: f, s, ş, h
Süreksiz Yumuşak Sessizler: b, c, d, g
Sürekli Yumuşak Sessizler: ğ, j, l, m, n, r, v, y, z

Ünsüz harflerin bazı özellikleri vardır.
Türkçe sözcüklerin başında iki ünsüz bulunmaz. Bulunanlar başka dillerden geçmiştir. Plân spor...

Türkçe sözcüklerin kökünde aynı türden iki ünsüz yan yana bulunmaz: millet, dükkân...

Türkçe sözcüklerden genel olarak “f, h, j” ünsüzleri bulunmaz : fare, havlu, jeton...

Türkçe kökenli sözcükler yansımalar ve bazı istisnalar dışında “c, l, m, n, r, v, z” ünsüzleriyle başlamaz.

Şimdi sesli ve sessiz harflerle ilgili ses olaylarını görelim.

1. Ünlü Uyumları

Büyük ve küçük ünlü uyumu, sesli (ünlü) harflerle ilgili özelliklerdendir. Büyük ünlü uyumunda kalınlık - incelik; küçük ünlü uyumunda düzlük - yuvarlaklık söz konusudur.

a. Büyük ünlü uyumu: Türkçe bir kelimenin ilk hecesindeki ünlü kalın ise (a, ı, o, u), diğer hecelerdeki ünlüler de kalın olmalı; ince ise (e, i, ö, ü), diğer ünlüler de ince olmalıdır. Buna büyük ünlü uyumu denir.
“Evlerimiz” sözcüğü, büyük ünlü uyumuna uyar. Çünkü bu sözcükteki bütün ünlüler incedir. Sözcük ince ünlülerle başlayıp ince ünlülerle devam etmiştir.”
“Karıncalar” sözcüğü, büyük ünlü uyumuna uyar. Çünkü bu sözcükteki ünlüler kalındır. Kalın ünlülerden sonra kalın ünlüler gelmiştir.
“Kalemler” sözcüğü ise kalın ünlüden sonra ince ünlü geldiğinden büyük ünlü uyumuna uymaz.

“-ki, -ken, -yor, -leyin, -ımtrak” ekleri büyük ünlü uyumuna uymaz.
“kapıdaki, çalışırken, geliyor, sabahleyin, yeşilimtrak” örneklerinde bu görülmektedir.
Genel olarak “-ki, -ken, -yor, -leyin, -ımtrak ve -daş” ekleri büyük ünlü uyumuna uymaz; ama uyan kullanımlarının da olduğunu unutmamalıyız: “Evdeki, gelirken, bakıyor, geceleyin, sarımtrak, vatandaş” örneklerinde görüldüğü gibi.

“Elma, kardeş, anne...”
gibi bazı cükler Türkçe olduğu hâlde büyük ünlü uyumuna uymaz.”

b. Küçük ünlü uyumu: Türkçe bir sözcük düz ünlülerden biri ile başlamışsa, bu ünlülerden sonra gelen ünlüler de düz olmalıdır:
Örneğin; “tanımak” sözcüğündeki bütün ünlüler düzdür. Düz ünlülerden sonra yine de ünlüler geldiğinden bu sözcük, küçük ünlü uyumuna uyar.
Türkçe bir sözcük yuvarlak ünlülerden biri ile başlamışsa, bu yuvarlak ünlülerden sonra ya dar-yuvarlak (u, ü) ya da düz-geniş ünlüler (a, e) gelmelidir.
Örneğin; “olaylar” sözcüğünü ele alalım. Bu sözcük yuvarlak ünlü ile başlamış, yuvarlak ünlüden sonra da düz ünlü gelmiş. O hâlde sözcük küçük ünlü uyumuna uyar.
“Salon” sözcüğü ise düz ünlüden sonra yukarıdaki ünlü geldiğinden küçük ünlü uyumuna uymaz.
Küçük ünlü uyumuna uyan bir kelime büyük ünlü uyumuna da uymalıdır.

“-yor” eki, hiçbir zaman küçük ünlü uyumuna uymaz.

“Çalışıyor, gülüyor, ağlıyor” gibi kelimeler ilk hecesinin dışında “o” sesi bulunduğundan küçük ünlü uyumuna uymaz.
Ayrıca şuna da dikkat etmek gerekir: Küçük ünlü aranırken kelimenin büyük ünlü uyumuna bakılmalıdır.
Örneğin; “kalem” kelimesi normalde küçük ünlü uyumuna uyar. Ancak büyük ünlü uyumu kuralı dikkate alınmazsa. Öyleyse büyük ünlü uyumuna uymayan sözcükler küçük ünlü uyumuna da uymaz.

2. Ünsüz Uyumu

Türkçe bir kelimenin son hecesi sert ünsüzlerden biri ile bitiyorsa, o kelimeye getirilecek ekin başındaki ünsüzün de sert olması gerekir. Buna ünsüz uyumu ya da ünsüz benzeşmesi denir.

kitap – cı değil kitap – çı
balık – dan değil balık – tan
1923'de değil 1923'te

3. Ünsüz Yumuşaması

Türkçe bir kelimenin son hecesi sert ünsüzlerden biri ile bitiyorsa, bu kelimeye ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde, kelimenin sonundaki sert ünsüz yumuşar. Buna ünsüz yumuşaması denir.

kitap – ı kitabı (p - b)
ilâç – a ilâca (ç - c)
yurt – um yurdum (t - d)
renk – i rengi (k - g)
kayık – ı kayığı (k - ğ)
Özel isimlerin yazımında sert ünsüzlerin yumuşaması kuralına uyulmaz.

Zonguldağ’ı değil Zonguldak’ı
Karabüğ’e değil Karabük’e
Ahmed’e değil Ahmet’e

4. Ses Düşmesi

Değişik nedenlerden dolayı Türkçe kelimelerin aslında olan bazı sesler düşer. Buna ses düşmesi denir.

İkinci hecesinde dar ünlü bulunan kelimelere ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde dar ünlü düşer. Buna hece düşmesi denir.

Fikir değil fikri
burun değil burnu
ömür değil ömrü

Yardımcı fiillerle yapılan birleşik fiillerde yardımcı fiilden önce gelen ismin ikinci hecesindeki ünlü düşer.

kayıp olmak kaybolmak
şükür etmek şükretmek
kayıt olmak kaydolmak
fikir etmek fikretmek

Bazı birleşik isimlerin oluşumunda ses düşmesi (ünlü düşmesi) olur.

kahve altı kahvaltı
pazar ertesi pazartesi

Sonu “k” sessizi ile biten kelimelere küçültme eki (-cık, -cik, -cuk, -cük) getirildiğinde “k” sessizi düşer. Buna “ünsüz düşmesi” de denir.

ufak – cık ufacık
minik – cik minicik

5. Ses Türemesi

Değişik sebeplerden dolayı Türkçe bir kelimeye aslında olmadığı hâlde ses ilâvesi olur. Bu olaya ses türemesi denir.

Yardımcı fiillerle yapılan birleşik fiillerde yardımcı fiilden önce gelen ismin son sesi çiftleşir. Buna “ünsüz türemesi” de denir.

zan etmek zannetmek
af etmek affetmek

Tek heceli kelimelere küçültme eki (-cık, -cik, -cuk, -cük) getirildiğinde ekten önce bir ses gelir. Buna “ünlü türemesi” de denir.

bir – cik biricik
az – cık azıcık
genç – cik gencecik

6. Daralma

Son hecesi “a, e” geniş seslileriyle biten Türkçe bir kelimeye “-yor” eki getirildiği zaman bu geniş sesler daralarak “ı, i, u, ü” ye dönüşür. Buna ünlü daralması denir.

temizle – yor temizliyor
anla – yor anlıyor

7. Kaynaşma

Türkçede ünlü ile biten bir kelime, yine ünlü ile başlayan bir ek geldiğinde kelime ile ek arasına “n, s, ş, y” ünsüzlerinden uygun olanı gelir. Buna kaynaşma denir.
“Açılan solar, ağlayan güler.”
cümlesinde “ağlayan” sözcüğünde “y” kaynaştırma harfi,
“Akşamın işini sabaha bırakma.”
cümlesinde “işini” sözcüğünde “n” kaynaştırma harfi,
“Fakirin tesellisi ölümdür.”
cümlesinde “tesellisi” sözcüğünde “s” kaynaştırma harfi,
“Öğrencileri ikişer üçer içeri alın.”
cümlesinde ise “ikişer” sözcüğünde “ş” kaynaştırma harfi kullanılmıştır.

8. Ulama

Ünsüzle biten bir sözcükten sonra yine ünlü ile başlayan bir sözcük gelirse, iki sözcük birbirine bağlanarak okunur. Buna ulama denir.
“Bizden_evvel buraya inen_üç dört_arkadaş vardı.”
cümlesinde üç yerde ulama yapılmıştır.
“Ben, akşam_eve gelirken kiraz_aldım.”
cümlesinde ise iki yerde ulama vardır. Herhangi bir noktalama işaretinin bulunduğu yerde ulama olmaz. Bu cümlede “ben” sözcüğünden sonra virgül kullanıldığından “ben, akşam” kelimeleri arasında ulama yoktur.

9. Vurgu

İki ya da daha fazla heceli kelimelerin herhangi bir hecesinin; birden fazla sözcükten oluşan cümlelerin herhangi bir sözcüğünün ötekilerden daha baskılı, güçlü söylenmesine vurgu denir.

Dolayısıyla vurgu kelime vurgusu ve cümle vurgusu olmak üzere ikiye ayrılır.
Cümle vurgusunu ögeler konusunda gördük. Şimdi sözcük vurgusu ile ilgili ayrıntıları görelim.

Her kelimede vurgu vardır ve bu çoğunlukla kelimelerin son hecesindedir. Ek aldıkça da vurgu son heceye kayar.

“İp, aç, kalk ...” gibi tek heceli kelimelerde vurgu ”ekmek, ekmekçi, ekmekçiler, ekmekçilerden”

Olumsuzluk eki “-ma, -me”nin, soru eki “-mı, -mi, -mu, - mü”nün vurguyu kendinden önceki heceye ya da kelimenin son hecesine kaydırır.

“Gittim” sözcüğünde vurgu son hecededir; ama “gitmedim” sözcüğünde vurgu ilk hecededir. Çünkü “-me” olumsuzluk eki vurguyu ilk heceye kaydırır.
 

SouL

➡️ ↘️ ↖️ ↪️ ↩️ ⤴️ ⤵️ Ben Sakinim!!!
Yönetici
  • Üyelik Tarihi
    8 Ara 2012
  • Mesajlar
    17,522
  • MFC Puanı
    3,901
Türkçe, Türkçe Ders Notları, Türkçe Kaynaşma, Türkçe ulama, Türkçe vurgu, Türkçe Daralma, Türkçe Ses Türemesi, Türkçe Ünlü Uyumu, Türkçe Ünsüz Uyumu Nedir?



Nerrantsoula Emeğine sağlık.
 
Üst Alt