• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Susarak kazandığın değeri, boş konuşarak harcama..

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940

Manni: Lola, ben ölsem ne yapardın?
Lola: Ölmene izin vermezdim.
Manni: Pekala ya ölümcül bir hastalığa yakalansaydım?
Lola: Bir yolunu bulurdum.
Manni: Ya komada olsaydım ve doktor ”sadece bir günü kaldı” deseydi?
Lola: Seni denize atardım. Şok terapi.
Manni: Tamam ama yine de ölseydim?
Lola: Ne duymak istiyorsun?
Manni: Söyle hadi.
Lola: Rügen’e giderdim ve küllerini rüzgara doğru atardım.
Manni: Ya sonra?
Lola: Ne bileyim ben sorun çok saçma.
Manni: Ben cevabı biliyorum. Beni unuturdun.
Lola: Hayır!
Manni: Kesinlikle unuturdun yoksa hayatına devam edemezdin. Tamam ilk haftalar yas tutardın. Fena fikir de değil. Gerçekten üzülecek, ağlayacak, yas tutacaksın. Her şey bitti gibi gözükürken, herkes senin için üzülürken, ne kadar güçlü bir kadın olduğunu kanıtlardın. Herkes senin için ” Ne güçlü bir kadın ağlayacağı yerde nasıl da dimdik duruyor.” derdi. Ve bir gün yeşil gözlü bir yakışıklı çıkardı karşına. Çok anlayışlı, şefkatli, bütün gün seni dinleyen bir tip. Ona ne kadar acı çektiğini anlatırsın. Yaşadıklarının senin için ne kadar zor olduğunu hayatın devam ettiğini ve zamanın ne göstereceğini bilmediğini söylerdin. Ve sonra beni silip onunla birlikte olurdun. Bu işler böyle yürür.
Lola: Manni.
Manni: Ne?
Lola: Sen daha ölmedin.


 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Seni özlüyorum.
Gecenin en zifiri anında bile odamı aydınlatan bu aşkı özlüyorum en çok da her gün duyabilmek için çırpındığım sesini. Seni özlüyorum işte...
Her kavgamızın sonunda çekdiğim sancıları seni kaybetmek korkusu yüreğimi bir bıçak gibi kestiği anları bile.

Seni özlüyorum kabul ettim artık bunu...
Gözbebeklerimin içine yerleşmişsin ve dünyada iyiye ve güzele dair ne varsa içinde sen varsın.
Meleklerin kanatlarında geliyorsun sen bana her gün martıların gözlerinde. Bir papatya demetinin üstündeki uğur böceği oluyorsun ayın şavkında umudun mavisindeki en çok bu renge tutkunum bilirsin sen varsın.
Yüreğime işlemişim seni bir dantel gibi ince ince düğümlerle...
Çözülemezsin çözmem seni.
Oradasın orada kalmalısın.
Çünkü bir tek sen yüreğime yakışırsın.

Her gün içimi ısıtan asıl sensin sıcacık ışıklarında tüm ruhumu saran her yeni güne gözümü acar açmaz içine doluştuğunbir günaydınsın.
Seni özlemek dayanılmaz hale geldğinde bile hiç isyan etmiyorum.
Çünkü içimdesin ve seni göz yaşlarımla akıtmaya kıyamıyorum.
Özlemin sancılarıyla bedenim her gün ölse de aslında her güne yeniden doğuyorum.

Seni özlüyorum çünkü seni seviyorum hemde çok..
Doğrularını yanlışlarını sorgulamadan bir çocuk yüreği gibi masumca yaşıyorum seni.
Bu hayata verdiğim her nefesde gittiğim her yerde sende benimle birlikte varsın.
O yüzden yalnızlık hiç bilmiyorum.
Asla değiştirmeden en katıksız halinle seviyorum seni.
Özgürleşiyor aşkımız sevdikçe büyüyor özledikçe yüceliyor.
İşte en çok bunu özlüyorum seni sevmeyi özlüyorum.
Sevdikçe daha çok özlüyorum özledikçe daha çok seviyorum
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Nereye gidersin sevdiğim…
Hatırlamak için harcadığımızdan çok daha fazla çabayı unutmak için harcıyoruz herhalde.
Unutmak…
Çaresizlerin fırtınalar arasında bir gün oraya ulaşmanın düşünü kurdukları o acıklı sığınak.Hayatımıza girenleri ya da girmek için kapılarımızı zorlayanları silmek aklımızdanonlar yokmuş gibi davranıp onlar yokmuş gibi yaşamak.
Geçmişi o geçmişi yaşayan parçamızla birlikte çıkartıp atmak içimizden atılan her parçayla birlikte içimizde bir boşluk kalacağını bilerek yapmak bunu.
Ya da yaşanacak birşeyler vaat edenleri bir gün onları da unutmak zorunda kalacağımızı düşünerek daha baştan unutmaya çalışmak geçmiş gibi gelecekten de parçalar ayıklamak.
Geçmişimiz ve geleceğimizle bir kazı yerine çevirmek hayatımızı.
Nasıl bir öğüt vermeliyiz kendimize?
“Unut “ mu demeliyiz?
Sana zevk vermiş olanları ve zevk vaat edenleri unut.
Hiçbir zaman yekpare bir kıta olamayıp birbirine köprülerle bağlı yüzlerce binlerce küçük adacıktan oluşan hayatın parçalarını birbirine iliştiren köprüleri yakmalı mıyız?
Hafızamızın en çok dönmek istediği en çok özlediği adacığı mı köprülerini yıkıp hayat haritamızdan silmeliyiz?
Geçmişimizde en çok özlediğimiz mi en çok unutmaya çalıştığımız?
En unutulmaz olan mı en unutulmak istenen?
Ya da geleceğimizde en fazla zevk vaat eden mi köprüsünün başında en uzun oyalanıp gözlerimizi kapayarak belki ben gözlerimi açana kadar ışıklarıyla beni çeken o adacık aklımın haritasından silinir diye beklediğimiz?
Hatırlamak için harcadığımız çabadan çok daha fazlasını unutmak için harcıyoruz.
Unutabiliyor musunuz bari?
Hayatınıza kazdığınız o çukurların etrafından dolaşıp geçebiliyor musunuz?
Bir zamanlar bütün dünyayı birbirine katan o şarkıyı dinlediğinizde sorulan sorunun cevabını verebiliyor musunuz:
“Nereye gidersin sevdiğim yatağında yalnızken? ”
Nerelere gidiyorsunuz yalnızken yatağınızda? En çok gitmek ve en çok kaçmak isteğiniz yere mi?
Geçmişte en yakınınız olmuş olan”şimdiki yabancıyı” ya da gelecekte en yakınınız olabilecek “şimdilik yabancıyı” hafızanızın derinliklerinden söküp uzak sürgünlere gönderdiğinizde onunla birlikte giden birşeyler olmuyor mu?
Her “unutuş” bir “eksiliş” gibi gelmiyor mu size?
Unuturken eksilmiyor musunuz?
Ve korkmuyor musunuz sımsıkı kapadığınızı sandığınız o sürgün kapıları bir gün aniden açılıverecek sürgünleriniz “nerelere gittiğinizi”hiç söyleyemeyeceğiniz yalnız yataklarınıza gülümseyerek geliverecekler diye?
Ansızın geliveren bir zarftan çıkan Haydar Ergülen’in yanına mavi çarpı atılmış şiirindeki mısralardan haberdar mısınız:
“Gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır”
Acıyor mu gözleriniz göze alamadığınız yakınlıklardan?
Geçmişe ya da geleceğe doğru uzanan kaç köprü yaktınız bugüne dek; hayatınızın haritasını çizerken kendi ellerinizle sevgiyle gülümseyişle sevişmeyle denizlerinize kondurduğunuz kaç adanın unutuluşun depremleriyle suların derinliğine battığına tanıklık ettiniz?
Kaç adayı batırmak için kaç deprem yarattınız bir adanın üstünü kapatsın diye depremlerinizle yükselttiğiniz o dalgalar o adayla birlikte daha başka neler yuttu sizden?
Yıllar sonra bütün bu depremleri yarattığınız için affedebilecek misiniz kendinizi?
“ ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak”
Acıyor mu gözleriniz?
Gözlerinizi bağışlayacak “öbür” gözleri aramıyor musunuz?
Unutulanlar arasında en zor unutulanı olan o gözleri aramıyor musunuz?
Kim bağışlayacak gözlerinizi kim bağışlayacak?
Kim bağışlayacak bu unutuşları?
“sis değil uykusuzluk değil iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim”
Hatırlamak için harcadığımız çabadan çok daha fazlasını unutmak için harcıyoruz
Bize zevk verenleri ya da zevk vaat edenleri unutmak onları aklımızın haritasından silmek için.
Unutuyoruz her unutuşta biraz daha eksilerek.En hatırlanacak olanları unutmak derin sürgün yaraları açıyor içimizde.
Ve biri soruyor bize şarkılar söyleyerek: ”
“Nereye gidersin sevdiğim yatağında yalnızken”
Geçmiş köprüleri yakıyor geleceğe uzanan köprülerin başında o gelecek de kaybolsun diye bekliyoruz geçmişi unuttuğumuz gibi geleceği de unutmaya çalışıyoruz.
Zevk veren ve zevk vaat eden her şeyi unutmak için çabalayıp duruyoruz.
Gözlerimiz unutmaktan ve ayrılıktan acıyor.
“biri hepimizle göz göze gibi hala uykusuz
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık
bu sessizliği kim bıraktıysa göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde.”
Bu sessizliği kim bıraktı size?
Gözleriniz birbirine değmiyorsa gecenin iki şehrinde bunun suçu kimde neden değmiyor gözleriniz?
Neden tek sözcük bile yok o konuşkan gözlerde?
Geçmiş… Olan her şeyi biliyor ve unutmak için kıvranarak unutuyorsunuz.
Gelecek… Olacak her şeyi tahmin ediyor ve kıvranarak unutmaya uğraşıyorsunuz.
İki ucunu birden yıkıyorsunuz köprünüzün.Nereye gider bu köprüler kendi eksilmişliklerinizden başka?
Ve sen nereye gidersin sevdiğim yatağında yalnızken?
“İki şehri var gecenin biri gözümde
tütüyor birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin.”
Belki de hatırladıklarımızdan ziyade unuttuklarımızı taşıyoruz şehirlerden şehirlere ”göze alamadığımız bir şehir” yerine her şehirde yalnız yatağımıza yattığımızda unuttuklarımıza gidiyoruz.
Hatırlamak için harcadığımızdan daha fazlasını unutmak için harcıyoruz.
Ve bir şehirde unuttuklarımızı her şehirde hatırlıyoruz.
Yekpare bir kıta değil çünkü hayat adacıklardan oluşmuş dantelli bir harita ve unutmayla hatırlamanın med cezirlerinde silindiğini sandığımız bir ada birden çıkıveriyor ortaya.Her şehirde çıkıyor.
Unutmaya çalıştıklarınız zevk verdi çünkü unutmaya çalıştıklarınız zevk vaat etti çünkü size.
Unutmak yaşanmış ve yaşanacak olanları yok etmek silmek haritanızı derin boşluklara koyu lacivert noktalara boyamak ve eksilmek istiyorsunuz.
Unuttukça eksiliyorsunuz.
Eksiliyorsunuz ama unutabiliyor musunuz?
Gözleriniz acımıyor mu gerçekten?
Gözlerinizi bağışlayabildiniz mi?
Peki şu şarkıyı dinliyor musunuz?
“Nerelere gidersin sevdiğim yalnızken yatağında? ”


 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Yer yok
Mekan önemsiz
Zaman sıfır...

Bana şah damarımdan daha yakın olana sığınarak!..
Hala acının acemisiyim ve hala sensizliğe bakamaz gözlerim.

Kaybolmuyorsun
Bitmiyorsun
Çoğalmıyorsun
Eksilmiyorsun.

Çıkmaz bir vuslata sürüklenen yüreğimde sen yanıyorsun!
Bu gün kelimelerin tutsaklığına yer yok yüreğimde;
ister anla ister es geç ve vur sensizliği yalnızlığıma. Çiğne kalabalığımı tıkansın yürüyüşlerimi ve duyma ayak seslerimi gidişinin ardından.

Gittin durdum.
Duydum sustum.
Konuştun kırıldım.
geldin yıkıldım.

Susturduğum sabır taşı bu gün dillendi.
Ah zaman!...
Nereden sürgülendiğini bir bilsem.
Derdim ne seninle ne de sensizliğe...
Sürülsem kendimden ve benliğim el seluleti gibi yansısa aynalardan.
Ve hırçın bir fırtına sonunda durulsa içim.

Seni düşünmedim
Yalan!
Seni beklemedim
Yalan!
Seni hiç önemsemedim
Koca bir yalan!...

Böyle düşünmemiştim hiç.
Ne seni ne kendimi ve ne de bu vakitsizliği...
Akrep sancılanmayacaktı zamanda ve akrep umursamaz dönecekti kolumda.

Denizine açtım gözlerimi.
Varlığın ne zaman süzüldü içime?
Zamansızlığındaki çokluğun ve yalnızlığımdaki azlığın...
Neden bu kadar zorsun?

Uzaklarda dolanışım varlığına duyumsadığım ihtiyaçtan ve senden bana arta kalan durgun anlarımın yalnızlığına...

Söylemediğim
Ve
Söyleyemeyeceğim
Sadece iki kelimeyle...
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Mevsim Sonbahar aylardan Kasım'dı .
Ilık bir Sonbahar günü inceden inceye yağmur yağıyordu.
Boğaz köprüsnden geçerken İstanbul bir başka güzel görünüyordu gözüne..
Biraz sonra sevgilisi ile buluşacaktı heyacandan tirtir titriyordu.
Hayatının anlamı olan o büyük bir tutku ile sevdiği erkeğinin kollarında olacaktı.
Belki defalarca kırılmış defalarca incinmişti öyle acılar vermişti ki kalbine öyle çaresiz bırakmıştı ki! ..
Çare sevdiği idi biliyordu.
Biliyordu …
Yüreğindeki acıları yok etmeyi ..
Sevgisi onu hep yenilemişti..

Oysa !? sevdiğinden…
Hep sevildiğini duymak isterdi.
Nedense o
Sana çok değer veriyorum derdi…

Kendisi ise
Seni seviyorum derken hakkını verenlerden olmak istiyordu ..
Bu sevgiyi dolu dolu yaşamak için tek çaresi...
İçindeki tutkuyu sonsuza dek korumaktı..
Seviyordu hemde ölürcesine ..

Sevmek onun için;
Yürek isterdi. İnanmaktı güvenmekti
Çok sevmek ise küçülmek değildibüyümekti
Aşkımın adı ise sevgi idi …Karşılığı ise yoktu..
Ağladıka büyüdü sevgisi.
Ayrılıklarla beslendi ..

O hayal kırıklığına uğramıştı.
Fakat asla kalbindeki sevgiyi zedelemesine izin vermemişti .
Kalbindeki aşkın büyüklüğü ona defalarca göstermiş
Yarınlar için emin olmasa da ;
Buğün sahip olduğuma sarılmak ama bu sevgiyi tüketmek istemiyordu..
Biliyordu ki verdiği sevgi mutlaka ona geri dönecekti.

Yaşanmışları inkar edilemezdi
Sevdiğinin yokluğunda yaşıyordu ;
Seviyordu onsuz cennet bile ona cehennem oluyordu..
Yağmurlu bu kasım günü bile ona bir ilkbahar mevsiminin mayıs ayı gibi geliyordu.
Dolmuştan inmişti.Buluşacakları köşe başına gelince nefesi durmuş
Kalbi hiç atmıyodu sanki
Birden yanında belirivermişti.Ellerinden tutup ..
Sevgisi kadar sıcacık bir öpücük kondurmuştu yanağına.sevmişti yanılmamış
sevdiği de yanıltmamıştı ..
Sevgisine ve sevdiğine güvenmişti
Sevgi .Aşk kazanmıştı…

Sevgileriniz karşılığını almanız umudu ile
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Bir daha yaşayamayacağımız anları ebedileştirmek anlar öğütülse de zamanın çarklarındayazının kalıcılığında korumak yaşananları..

Ben sussam da yüreğim konuşuyor kalemim yazıyor durmaksızın;
tam herşey yolunda yakaladım mutluluğu derken kocaman bir yalan olduğunu anladığınızdanasıl bir düşüştür o uçurumdan aşağı bu duyguyu bileniniz var mı?


Acır her yanın güven duvarların yıkıldığında göçük altında kalır yarınların ürkersin zamanın dörtnala gidişinden
panik yok dersin haykırırsın tüm gücünle duyan olmaz sesini
tükenir yavaş yavaş yaşamak için nedenlerin tutunmalardasındır yine de ötelediğin güzelliklere;

aslında kızlığı bozulmamış küfürler sıralaman gerekir bu ihanete ama nankörlük edersin geçmişe geçmişteki güzelliklere hani bir kefeye yanlışlar bir kefeye de doğruları koyarsındarası vardır güzelliklerin sevmek gibi ağır basar her seferinde hissettiklerini söylemektense susarsın.

Her dilde aynıdır bir bebeğin ağlaması diye şiir yazarsın gökyüzüne; yıldızlar harflerin olurher dilde aynıdır ayrılığın matemi hangi ülkenin penceresinden bakarsan bak karanlığını görürsün gecenin.


Şakaklarında zonklamasını duyarsın yüreğinin haykırıyor durmadan çocuk gülüşlerinin çalınmışlığına öksüz bir aşkın nasıl *****ce kurşunlandığını sakat kaldığını ama ölmeyeceğini haykırıyordur durmaksızın.

Kanarsın kanında ıslanıyordur bedenin sağlam binaları bile çökerten rutubet her yanında ama yine de dökmez boyalarını sevgiye boyanmış duvarları yüreğinin.

Zaman neye gebe ve ne doğracak beklersin göçük altındaki kanayan yalnızlığında..


 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Bir kadın. Yıkık. Yorgun. Kalbi acılardan sızlayan…
Bir adam. Bıkmış. Soğuk. Gözleri sert bakan bir adam…
Ah be adam, kimsin, kiminsin?
Ah kadın, ya sen, sen kime aitsin?
Adam… Ah adam ah be adam. Yaraların var mı? Hiç aşık oldun mu adam?
Kadın… Ah kadın, ah be kadın. Sen kadın, ya sen? Suskunlukların var mı? Sevmek nedir bilir misin kadın?
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
' Beni beklerken buldular kaçıp giden sevdaları
iyi niyetime gelmiş,
artık tutuklamıyorum duasız sürüklenen kayıpları

utancımı bağışlayın,
korkularımdan temizleyemedim fütursuz soyunmaları
sakıncası yoksa yardımınızı isteyeceğim,
o narin ellerinizle üzerimden çıkartır mısınız,
işe yaramayan yılışık avuntuları..? '


 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Daha ne kadar özleyebilirim seni?
Şimdi yalvarsam geçmişime
Bir gün daha yaşamak istesem misket oynadığım sokakta
İlkokuldaki yerli malı haftasına katılsam?
Bana 3 beden küçük gelir çocukluğum
( Sen de öyle sevgilim
Boşluğunu dolduramaz kimse demiştim giderken
Gelme..
Sana bol gelecek artık bu aşk! )
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Bu kapkara şehri armağan edip giderken,
..elim yüzüm incinmişlik kirinden görünmüyorken,
nihavend makamında
bir suskunluk besteletmiştin ya hani..
şimdilerde
bağdaş kurmuş dilimde dört başı mamur
..Türküler söylemekteyim


..
artık
bana ikram ettiğin
dibi tutmuş hayat yemeğinin
"yanık" yerini sana bırakıyorum
..



"Hoşgeldim Hayat.."
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940

Kim verecek çalınan düşlerin cezasını
..?
sakızlı şekerler eriyor dudaklarımda
şiirlerimde kan pıhtısı
hangi masallarda yaşatır beni,
avuçları gül kokan çocukların duaları..?

seri cinayetlerin tek maktuluyum
sevilmek iyi gelmiyor bedenime
sevgilim../..son katilim
öldüğümü kimseye söyleme
güçsüzüm
üşüyorum
ağlıyorum
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Kavga edelim istiyorum. Dışarda bağıralım, çağıralm birbirimize. Sana tokat atayım ama sen bana vurmaya kıyma,kıyama. Elin kalkmasın bana. Sonra ben tam arkamı dönüp gidecekken kolumdan tut, sıkıca çek kendine.
"Sen benimsin nereye gidiyosun aptal!" diye..
Özür dilerce bakayım gözlerine. Ama sen beni çoktan affetmiş ol. Öyle aşkımız olsun ki kavga ederken bile kıskansın herkes.Bir mesaj at mesela. Sevineyim ben de. Atamadığında dayanamayıp triplere gireyim. Ama ne olursa olsun 'bitti' kelimesi geçmesin. Hadi yazdık. Sinirle oldu diyelim. Ama Sakın baskasının olma..
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Birine ihtiyacım varomzunda saatlerce ağlayabileceğim
sonra göz yaşlarımı silip
ağlama aptal bak ben yanındayım demesine ihtiyacım var
.Sonsuz güvenebileceğim birine
kimse olmasa bile bi tek o olsa kimseye ihtiyaç duymayacağım birine ihtiyacım var.
Her an yanımda olabilecek birine ihtiyacım var.
Üzüldüğüm de güldürmek için bi ton şebeklik yapıp kahkahalara boğulabileceğim birine ihtiyacım var.
Kılıma zarar getirttirmeyen birine ihtiyacım var.
Bütün gün deli gibi eğlenip gülmekten yorgun düşüp omzuna kafamı yaslayıp bütün günü gözümün önünden geçirerek yorgunluğumu atmak istiyorum.
Çok şey değil sadece hep yanındayım derken gözleri parlayan birine ihtiyacım var aslında güvenebileceğim.
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Ben sana yakın olmak için her şeyi feda etmeye hazırken her gün milyonlarca insan yanından geçip gidiyor.
Bazıları koluna çarpıyor. Pardon bile demiyor. Bazıları saati soruyor.
Bazılarıyla ellerin çarpışıyor. Ellerine değiyorlar. Dokunuyorlar.
Ama herhangi bir eşyaymış gibi umursamıyorlar.
Bazıları yanından geçtiğin zaman kokunu alıyor. Umursamıyor.
Ben;
koluna çarpabilmek için mesafeleri hesaplıyorum. Pardon demeye çoktan hazır.
Sırf bana saati sorman için bütün saatleri durduruyorum.
Ellerin ellerinle çarpışır belki diye kollarımı iki yana açıp yürüyorum.
Yanından geçip giden insanlar gibi sıradan olmayı isterdim.
 

KalbimdekiDeniz

MFC Üyesi
Üyelik Tarihi
29 Eyl 2015
Konular
1,319
Mesajlar
1,594
MFC Puanı
940
Başkası yok ama ben de yokum hayatında.

5 parmağımın arası kimsesizlikten nasır tuttu. Büyüdüm ya hani ne annem ne babam tutuyor elimi. Sorun bu değil. Acı çekmek içinseni özlemek için bahaneler üretiyorum. Hiç bi zaman sevemedim el ele yürümeyi sende bilirdin. Onun yerine sen sol kolunu omzuma atsan ben sağ kolumu beline sarsam.. Bu iyiydi işte. Varlığını hissetmek güzeldi. Vücudunun vücuduma değmesi çok güzeldi. Bugünlere gelirsek gecelerden bahsetmek isterim sana.
Üşümek için klimayı açıyorum. Kulağımda hafif bi müzik. Üstümde ince bi pike. Tavana bakmıyorum ama. Ne zaman oraya baksam yüzünü görüyorum. Sakalların yüzüme batınca ne kadar rahatsız olduğumu hatırlıyorum. İnanır mısın? Onu bile özlüyorum. Bu ara her şey çok anlamsız. Evde her zamanki sorunlar işte. Dışarı çıkmıyorum pek huzurluyum. Beraber gittiğimiz yerlere gidemiyorum. Beklemediğim bi zamanda seni karşımda bulmak kötü olur. Umurumda değilmişsin gibi davranamamaktan korkuyorum. İyi değilim anla işte Teoman dinliyorum. Perdelerim hep kapalı gece lambam hep açık.
 
Üst