Tevhid ve Şirk
1- İslama girişin anahtarı olan Kelimeyi Tevhidin ilk cümlesi olan La ilahe illallah Allahtan başka ilah yokturun temel mesajı, Allaha şirk (ortak) koşmadan tevhid (Allahı birleme) üzere iman etmektir.
2- Bu durum tevhid ve şirk kavramlarını bilmenin, imanın esası ve özü itibarıyla mutlak ve vazgeçilmez önemini ortaya koymaktadır.
3- Tevhid terimi, bir ve tek anlamına gelen Arapça vehade kökünden gelip, sözlük anlamı birlemek ve teklemektir. Kuranda kullanılan terim anlamı ise, ilahlık ve rabliğe, yani tanrılığa ait özellikleri sadece Allah için tanımak ve kabul etmek demektir.
4- Şirk terimi, ortak olmak anlamına gelen Arapça şereke kökünden gelip, sözlük anlamı bir şeyde birden fazla şeyin ortak olmasıdır. Kuranda kullanılan terim anlamı ise, ilahlık ve rabliğe, yani tanrılığa ait özellikleri Allah ile beraber başka şeyler içinde tanımak ve kabul etmek demektir.
5- Özetle, ilahlık ve rabliğe ait özelliklerin sadece Allah için tanınıp kabullenilmesi tevhid iken; bu özelliklerin Allah ile beraber başka şeyler içinde tanınması şirktir.
6- İslamın temeli tevhid akidesine dayanmakta olup, şirkin devreye girmesi durumunda islam geçersiz olur. Nitekim 4.Nisa Suresi 48 ve 116. ayetlerde Yüce Allahın kendisine şirk koşulmasını (tevbe edilip vazgeçilmediği sürece) bağışlamayacağı, bunun dışındaki günahlardan dilediğini bağışlayabileceği bildirilmiştir.
7- Tevhid ve şirk konusu o kadar önemlidir ki, 6.Enam Suresi 88. ayette, peygamberlerin bile, (farzı muhal) eğer şirk koşsalardı amelleri boşa çıkardı denmektedir.
8- Şirk halkımızca putlara tapınmak yada Allahtan başka tanrılar kabul etmek olarak anlaşılmaktadır. Bu anlayış temelde doğru olmakla beraber, eksiktir. Çünkü şirk terimi, çok daha geniş bir anlama sahiptir.
9- Allahtan başka bir ilah ve rab, yani tanrı olduğunu iddia etmek çok açık şirktir. Lakin, şirk olduğunun farkına varmadan, ilah ve rab, yani tanrı olarak tanımadan ve ben şirk işlemiyorum diyerek şirke düşme durumuda, maalesef çok yaygındır.
10- 6. Enam Suresi 23. ayette, müşriklerin mahşerde aslında şirk koşmadıklarını iddia ederek kendilerini savunmaya çalışacaklarını haber vermektedir. Hıristiyanlarda Allaha, İsa (as) ve Ruhül Gudüs diyerek 2 ortak koşmak suretiyle teslis (üçleme şirki) yaptıkları halde, biz şirk koşmuyoruz demektedirler. Yani şirk koşmuyorum dense bile, şirk şirktir.
11- 9.Tevbe Suresi 31. ayette, Yahudilerin ve Hıristiyanların İsa (as) ve din adamlarını hayatın her alanında mutlak yol gösterici rabler (hüküm koyucular) edinmek suretiyle şirke düştüklerini; halbuki tek ilah olan Allahtan başka ilah edinmemekle emrolundukları bildirilmektedir.
12- Bu ayete göre, hayatın her alanında yanılmaz yol gösterici ve hüküm koyucu tek Rab (terbiye edici) Allah olup; değil din adamları, peygamberlerin bile hüküm koyma yetkisi yoktur. Din adamları, Allahın koyduğu bu hükümleri doğru anlamaya ve ictihatla gelişen yeni olaylara Allahın hükümlerine uygun çözümler bulmaya çalışırlar ve hata edebilirler. Değil şair, filozof, lider, devlet adamı, ulu önderler gibi islam karşıtı yada islamla alakası olmayan insanlara; Peygamber ve din adamlarına dahi hayatın her alanında yanılmaz yol göstericilik ve hüküm koyma yetkisi tanımak, bu ayete göre şirktir.
13- Günümüzde hayatın her alanında mutlak yol göstericiliğin peygamberler ve din adamları bir yana; şair, filozof, lider, devlet adamı, parlamenter gibi islamı açıkça inkar eden, ikinci plana atan, dışlayan yada hafife alan insanlara tanınması, yukarıdaki ayete göre şirktir. Üstelik bu tür insanlara ulu, ebedi ve yanılmaz lider denmesi, kendilerine sonsuz şükran duyulması, tazim edilmeleri bu şirkin açık tezahürleridir.
14- Şirkin oluşması için, şirk koşma istek ve niyetinin olması gerekmez. Kişi şirk koşma arzusu ve niyeti taşımasa bile şirk koşabilir. Üstelik, Allaha şirk koşulan varlıkların hayali yada gerçek olması, onlara ilah rab denilip denilmemesi de fark etmez.
15- 10.Yunus Suresi 18. ayet, arap müşriklerinin putlara ibadet ederken, bu putların kendileri için Allah katında aracılar (şefaatçiler) olduğuna inanarak, Allahın yardımını bu putlar aracılığıyla kazanmaya çalıştıklarını bildiriyor ve bunu şirk olarak tanımlıyor.
16- Günümüzde halkımız evliya ve yatır dedikleri mezar ve türbelere, bir takım taş ve ağaçlara ve benzeri şeylere; Allah katında değerli varlıklar olduğu zannıyla, Allaha yaptıkları duada aralarında, yüzü suyu hürmetine diyerek aracı (şefaatçi, vesile) kılıyorlar.
17- Halkımız bunu ibadet amacıyla iyi niyetle yapmakla beraber, bu yapılanlar şirktir ve hemen tevbe edilip bir daha asla tekrarlanmamalıdır.
18- 16.Nahl Suresi 20den 22ye ve 7.Araf Suresi 188den 198e kadar olan ayetlerden anlaşılacağı üzere; arap müşriklerinin putları da, daha önce ölmüş olan salih insanların mezarları ve tasvirleri idi.
19- Yani arap müşrikleri bu mezar, kaya ve putları Allahın yardımcıları ilahlar diyerek şirk koşarken; günümüzde evliya, yatır, Allahın salih kulu diye, ilah denmeden ve şirk koştuğu kabul edilmeden; bunların yüzü suyu hürmetine Allahtan istiyoruz diye gizli şirk koşulmaktadırlar.
20- İster şirk niyetiyle, ister şirk niyeti olmadan yapılsın, şirk şirktir. Nitekim, bir insana öldürme niyetiyle bıçaklasanız da o insan ölür; bu bıçak insanı öldürmez deyip bıçaklasanız da o insan ölür. Yanlış bilgi ve iyi niyetiniz o insanı kurtarmaz.
21- Tevhid ve şirki iki ana alanda tasnif edebiliriz. Birinci alan, Allahtan başka tabiatüstü güçlere sahip olduğu vehmedilen şeylerin (cin, peri, yatır, türbe, evliya, kutsal ağaç, kutsal kaya gibi) şeylerden korkulması veya bunlardan bir şeyler umulması şeklinde düşülen şirkler ki, maalesef bu tür şirkler çok yaygındır.
22- Bu tür şirklerden korunmak için, Allahtan başka hiçbir varlıkta tabiatüstü güç (çarpmak, çocuk vermek, kalpleri okumak gibi) tanımamak en kestirme yoldur.
23- İkinci tür şirk ise, Allahtan başka lider, şair, yazar, devlet adamı, ulu önder, hoca, şeyh gibi insanlarda; insanlara mutlak ve şaşmaz yol göstericilik, hüküm koyuculuk olduğunu kabul etmek suretiyle oluşmaktadır.
24- Bu tür şirklerden korunmak için, 1.Bakara Suresi 1den 5e kadar olan ayetlere işaret edildiği üzere, tek mutlak yol gösterici ve hüküm koyucunun Allah olduğunu ve yol gösterici hükümlerin Kuranda bulunduğunu kabul etmektir.
25- Din adamlarının bu hükümleri anladıkları kadarıyla, açıklayan ve hata yapabilen kişiler olduklarını kabul etmek gerekir. Liderler, devlet adamları, filozoflar, parlamenterler ise; Kuranın bu mutlak yol göstericiliğini ve hüküm koyuculuğunu kabul etmişler ve buna göre fikirler geliştirip, yasalar yapmışlarsa, onlara itibar edilebilir. Kuranın yol göstericiliğini red eden, ona çöl kanunu ve eskilerin masalları diyenlerin sözleri değil kabul edilmek, dikkate bile alınamaz.
26- Tevhid ve şirki gereğince anlamak için Kuranı devamlı anlayarak okumalıyız. Kuranı gereğince okuyup anladığımız zaman tevhid ve şirki daha iyi anlayıp, şirke düşmeden tevhid üzere yaşayıp ölebiliriz.
27- Kuranı okuyup anlamadan ne tevhid ve şirki anlayabiliriz, ne de şirke düşmeden tevhidi muhafaza edebiliriz, ve nede ahiret kurtuluşuna ulaşabiliriz.