• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?

Üyelik Tarihi
23 Şub 2019
Konular
5
Mesajlar
173
MFC Puanı
460
Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?



Bu tiyatro oyununda Yılmaz Erdoğan, Gülseren adlı yaşlı bir kadının 4 basamaklı sayıları kafasından çarptığını öğrenmiş ve bunu haber yapmak isteyen bir spiker rolünde. Böylece Yılmaz Erdoğan, Gülseren’in kaldığı huzurevine birkaç çarpma işlemi yaptırmak amacıyla gider, ancak Gülseren’in fotoğraf albümünü çıkarıp olayları bir bir anlatmasıyla işler değişir. Kendi hayatından geçip giden yılları, kavgaları, mutluluklarını ve ateş böceklerini anlatırken, insanın içine dokunan sözlerle karşısındaki insanın hayatı sorgulamasını, düzeni sorgulamasını bekleyen Gülseren, muhabirin sadece sorduğu bir çarpma işlemini merak etmesiyle bizlere “yıllardır hiçbir şey değişmemiş” dedirtiyor.

Televizyonları bu yüzden sevmiyordu işte Gülseren, sadece görüntüyü gösteriyordu, duyguları, düşünceleri, yaşanmışlıkları değil.

Gülseren’in fazlasıyla takıldığı ve aslında içten içe mücadele ettiği bazı konular var; Siyasetin insanları böylesine keskin bir şekilde ikiye ayırması, eğitimin yalnızca teorik ve ezbere basma kalıp sözlerle aktarılması, batıl inançlar, televizyon ve Çarşamba günleri! Hele de o Çarşamba günleri yalnızlık içeren bir Çarşamba günüyse vay haline! Gülseren’in bir özelliği de ateş böceklerini görmesi. Gerçekten görüyor mu yoksa ateş böcekleri onun en derin duygularının dışa vurumu mu bilinmez ama ateş böceklerini gördüğünü her iddia edişinde çevresindekiler ve özellikle de sevgisini bir türlü göstermeyi becerememiş annesi tarafından deli diye yaftalanıyor.

Tanıdık geldi mi? Farklıysanız, başka pencerelerden bakarak düşünüyorsanız ya delisinizdir ya da Gülseren’in dayısının da dediği gibi günahkar.

Gülseren’in hayatı başlı başına farklı dünyalar, düşünceler içerse de oyunun aynı zamanda toplumun psikolojik ve sosyolojik travmalarını gözler önüne serdiği diyaloglarıyla, izleyenlerin gönlünü her defasında fethettiğine şüphem yok.

- Sen hiç ateşböceği gördün mü?
+ Hayır, görmedim.
- Göremezsin, göstermiyorlar ki.
Herkes de göremez zaten. Edison doğayı yendi. Hem de kendi sahasında.
Biz ara yoğunduk, Ediz Hun'un filmlerini seyrediyorduk.
+ Anlamadım.
- Kıymetini bil. Anlasaydın yalnızlık çekerdin..



Gülseren yalnızlık olgusunu şu şekilde anlatıyor :

..bu olaydan bir hafta sonra bir çarşamba günü tanıştım yalnızlıkla.
Sen yalnızlığı yakından gördün mü hiç?
Ben gördüm.
Bahsedildiği gibi değilmiş hiç.
Ben daha iri yarı bir şey bekliyordum.
Biliyordum başından beri biliyordum.
Nerden biliyordum bilmiyordum ama biliyordum işte.
Olsa olsa bir çarşamba günü olurdu bu.
Zaten hep daha bir yalnız uyanmışımdır çarşamba günleri.
Ne olacağı belli olmayan bir haftanın tam ortasında.

Yapayalnız.
 

Master

You
Yönetici
Üyelik Tarihi
8 Ara 2012
Konular
4,182
Mesajlar
11,469
MFC Puanı
34,700
Paylaşım için tşk eline sağlık
 
Üyelik Tarihi
23 Şub 2019
Konular
5
Mesajlar
173
MFC Puanı
460
Gülseren’in en iyi arkadaşını, babasını kaybettikten sonraki tiradı:


” – Tanrım seninle biraz konuşmak istiyorum . Yalnız Türkçe konuşabilir miyiz ? Üzgünüm ben Arapça bilmiyorum da. Kürşat Dayım senin yalnızca Arapça bildiğini düşünüyor ama sen bizim Tanrımızsın ve bütün dilleri bilirsin.

Tanrım ben babamı yanına alışın konusunda konuşmak istiyorum , Kızmazsın umarım ; çünkü senin bu çeşit konuşmalardan hoşlanmadığını söylüyorlar . Ama bu işte biraz aceleci davranmadın mı ? Babam daha bizimle kalabilirdi bence . Ama onu yanına aldığına göre bir bildiğin vardır mutlaka. Tanrının neyi niçin yaptığına aklımız ermezmiş bizim , öyle diyorlar . Senin adına konuşan ne çok insan var tanrım , hiç dikkatini çekti mi ? Yani çekmiştir mutlaka da…

Tanrım ona iyi bak olur mu ? Biliyorsun o ticaretten anlamaz . Kendisi mutlaka aksini iddia edecektir ama sen yine onu ticari bir işte kullanma . İyi bir memurdur aslında , masa başı bir iş verirsen mutlaka başarılı olacaktır . Özür dilerim tanrım , işine karışıyor gibi oluyorum ama . Tanrım , o çok iyi bir insandı ve herhalde onu cennetine alacaksın . Bu da benim bir daha onu göremeyeceğim anlamına geliyor . Çünkü ben deliyim ve cennete giremem herhalde . Çok uzattım biliyorum çok uzattım ama hemen bitiriyorum .
Son olarak kendimle ilgili bir şey sormak istiyorum . Belki kızacaksın ama sormak zorundayım .

Tanrım , ben şimdi ne yapıcam ? ”
 
Üst