-
- Üyelik Tarihi
- 19 Ara 2015
-
- Mesajlar
- 2,085
-
- MFC Puanı
- 2,573
Merhaba dostlar,
İlk denememizin hepinizi eğlendirmesi üzerine yeni bir uydurma hikayeye başlamış bulunmaktayım. İlk denemedeki tarzın çok dışında olmakla beraber, sizleri eğlendirmesini ümit ederim.
Bölüm 1 İmparatorun Rüyası
Güneş ışıkları, Helmut Dağı'nın zirvesinden yavaşça yüzünü göstermeye başladığında; imparator Pisadam yatağında doğruldu. Yıllarca süren savaş bittikten sonra, ilk defa huzursuz bir gece geçirmişti.Gördüğü rüyanın ne anlama geldiğini tam olarak öğrenmek istiyordu. Odasının penceresine doğru ilerleyip, yavaş yavaş imparatorluğun merkezine yayılan güneşin, içini ısıtmasına izin verdi. Pencereden, imparatorluğun merkezini kurduğu Hakin Ovasını seyretmeye başladı. Savaşın en kanlı çarpışmasının yaşandığı yer burasıydı. Yedi dağın eteğinde bulunan, yedi büyük ovaya kurduğu imparatorluğun en verimli toprakları bu ovadaydı.
Pisadam odasının kapısına ilerledi.''Liya hâlâ gelmedi mi ?'' dedi. İmparatorluktaki bu genç bilgin için dünyanın çeşitli yerlerden; kitaplar,hocalar ,alimler getirtmiş onun iyi bir eğitim almasını sağlamıştı.Önemli kararlarından önce onun önsezilerinden ve fikirlerinden mutlaka faydalanmak isterdi. Liya imparatoru selamlayarak kapıdan içeriye girdi '' geldim efendim'' dedi.
İmparator Pisadam; Liya'ya oturması için işaret ettikten sonra rüyasını anlatmaya başladı. '' Odamın ortasında yedi çuval buğday vardı.Çuvalların birinin içinde fareler dolanıyor buğdayları yiyordu. Fareleri çuvaldan ayırmaya çalışırken tam arkamda bana doğru yaklaşan bir yılan gördüm.'' sabaha kadar, her uyuyup uyandığımda aynı rüyayı defalarca gördüm.Bunun ne mânâya geldiğini bana açıklar mısın ?''
Liya'nın masum yüzündeki ifade yavaşça sertleşmeye başladı.Yüzü düşünceli bir hâl almıştı. '' Yedi buğday çuvalı; imparatorluğunuzdaki yedi bölgeyi ve o bölgeleri yöneten vezirlerinizi temsil ediyor. Arkanızdan gelen yılan, sarayınızın içinde çok tehlikeli bir düşman olduğunu gösteriyor. Buğday çuvalındaki fareler isyanın habercisi, büyük kurultayı bir an önce toplamanız gerekiyor, vezirlerinizi toplantıya çağırmalısınız.'' Pisadam, normal devlet geleneklerinin aksine vezirlerini sarayda tutmak yerine, onları her bir bölgeyi yönetmeleri için görevlendirmişti. Her yıl sonbahar ayında bütün vezirleri toplantı için merkeze gelir, bölgelerin sorunları konuşulur ihtiyaçları karşılanırdı.İmparator zaman zaman bölgelere ziyaretlerde bulunur, halkın durumu ile yakından ilgilenmeye çalışırdı.Acil bir durumda ise haberleşmenin hızlı olabilmesi için Helmut Dağının zirvesinde işaret kuleleri yakılır vezirler toplantı için merkeze çağırılırdı.Büyük savaşın ardından geçen 15 yılda, bu yöntem hiç kullanılmamıştı.
İmparator; merkezin yönetimi verdiği veziri,aynı zamanda ordularına komuta eden Enes'i yanına çağırttı. Enes odadan içeriye girip imparatoru selamladı, imparatorun yüz ifadesinden birşeyler çözmeye çalışmanın anlamsız olduğunu biliyordu.İmparator elindeki kitabı yavaşça kenara bırakıp Enes'i süzdü. " Atını al ve hemen yola çık.Helmut'un işaret kulelerini yak.Oraya senden daha hızlı gidecek kimse olmadığı için senin gitmeni istiyorum."
Enes şaşkınlık ve merak içinde "sebebini öğrenebilir miyim?" diyebildi. " Herkesle birlikte sende öğrenirsin " yanıtını alınca odadan çıkıp, atının hazırlanmasını emretti.
Yanına kendisine yetecek kadar yiyecek aldı , atını mahmuzladı.Bu genç ve yetenekli komutan her zaman imparatorun güvenine layık olmuştu. Enes yola çıkalı 2 gün geçmesine rağmen durup dinlenmeksizin at sürüyordu.Yol boyunca uğradığı dağ köylerinde atını değiştiriyor yeni bir atla yoluna devam ediyordu. İmparatorun gözü Helmut'un zirvesindeydi. Enes zirveye vardıģında, zirvedeki karakolda görevli askerler kendisini saygı ve şaşkınlıkla karşılar, görevleri bu kuleyi her zaman kuru odunlarla hazır durumda bulundurmak olan bu küçük birliktekiler Enes'in ne amaçla geldiğini anlayamamıştı. Enes kulenin durumunu kontrol ettikten sonra yağ dökülmesini emretti.Yaklaşık kırk metre yüksekliğindeki odun yığınına yağ döküldükten sonra, elindeki meşaleyle kuleyi ateşe verdi.İşaret kulesi çatırdayarak yanımaya başladı, gecenin karanlığı Helmut'un işaret kulesinin ateşi ile aydınlanıyordu. Helmut'ta işaret kulesinin yanması ile imparatorluğun sınırındaki diğer altı dağdada işaret kuleleri ateşe verilmişti. Enes, dört günlük yolu iki günde gelerek görevini tamamlamanın huzuru ile dağlarda yanan işaret kulelerini izliyordu. Sabah erken uyandırın beni diyerek dinlenmeye çekildi.
İmparatorluğun kudretli vezirlerinden Stigmata uykusunda yakalanmıştı. Odasından içeri giren komutan Laila kendisini uyandırarak işaret kulesini gösterdi.Stigmata "Hazırlanın şafakla birlikte yola çıkacağız" emrini verdikten sonra uykusuna devam etti.
Diğer vezirler Realist.,Legolas,kerolayn ve Lydia; kendi bölgelerinde, işaret kulelerinin ateşini izlerken, komutanlarına hazırlanma emri vererek, sabah yola çıkmak için dinlenmek üzere odalarına çekildiler.
Başvezir Artemis çalışma odasındaydı.Sarayın avlusundaki gürültüyü merak ederek odasından çıktı. Yanan işaret kulesi keyfini kaçırmıştı "kahretsin çok erken " dedi. Artemis'in ordularına komuta eden Sezen başvezirin yanına yaklaştı. Gülümseyerek "İmparator bizi özlemiş olmalı, gidecekmiyiz?"
Artemis düşünceliydi"henüz hazır değiliz şimdi gitmezsek bu sonumuz olur.Ancak eli boş gitmek olmaz Gölgelere haber sal,gün doğarken yola çıkıyoruz" dedi ve odasına çekildi.Sezen'in yüz hatları gerildi ormana bir haberci gönderdi.
Gölgeler ; isimlerini fazlası ile hak eden, gece kadar karanlık,rüzgâr kadar hızlı,çelik kadar sert ve ölüm kadar soğuk bu suikastçiler,Artemis tarafından, herkesten gizli bir şekilde dağlarda ve ormanlarda özel olarak eğitilmişti.
Ormanda avladıkları ceylanı yüzmekle meşgul olan Reyyan kendisine yaklaşan habercinin uzattığı emri okuduktan sonra AlcatrazZ 'a verdi. "Şunu oku, birşey keserken işime engel olunmasından nefret ediyorum"
AlcatrazZ gece yanan ateşten sonra, sessizliği yaran bir kahkaha attı. " Nihayet eğlence başlıyor."
Ateşin etrafında oturan Kolibandı,Min, Zeiback ve MonteKristo buz gibi bir bakış attılar. Zeiback ilgisizce " başlayalım o zaman" dedi.
Gölgeler, gecenin karanlığına karışırken haberci sessizce arkalarından bakıyordu.
2.Bölüm Yolculuk ve İlk Toplantı
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, imparatorluğun her bölgesinden nal sesleri yükseliyordu. Vezirler yola çıkmış, Hakin ovası üzerine kurulu imparatorluğun kalbine Megakente ilerliyorlardı.
*****Artemis,son hazırlıklarını bitirip yola çıkmak üzereydi ki; kız kardeşi Eylül'ün atını hazırlamakta olduğunu gördü.Kardeşine yaklaştı " sen nereye gidiyorsun " sesinde meraktan çok gergin bir ifade vardı. Eylül sakince işine devam ederken "sizinle geliyorum" dedi. Artemis sinirlenmeye başlamıştı " artık büyüdün ve yokluğumda burayı yönetmen gerekiyor,bizimle gelemezsin.Küçük bir kız gibi davranmayı bırak burada kalacaksın." Eylül'ün vazgeçmeye niyeti yoktu " Dediğiniz gibi artık büyüdüm istersem sizden gizlide gelebilirim, ancak ben sizinle birlikte gelmek ve o toprakları görmek istiyorum." Artemis kardeşinin inatçılığını biliyordu. İstemeyerekte olsa kabul etti. Ailesinden ona kalan tek şey kardeşiydi ve onun üzülmesine müsaade edemezdi. "Pekala" dedi.
Artemis kardeşi Eylül komutanı Sezen ve kendinlerine eşlik etmek üzere seçtiği az sayıda askerle yola çıktı. Hızla at sürüyorlardı nehirlerden,dağlardan,tepelerden geçtiler.Yolculuğun dördüncü gecesinde, Artemis'in isteği üzerine Gölgeler'de onlara katılmıştı. Artemis şehirde ne ile karşılaşacağından emin olamadığı için onları yanına alma gereği hissetmişti. Reyyan'a " olurda benim başıma birşey gelirse kardeşimi mutlaka şehirden çıkar " demişti.
AlcatrazZ at üstünde giderken, yol boyunca şarap testisini elinden bırakmadı. AlcatrazZ'ın bu hâli Reyyan'ın sinirlerini bozmaya başlamıştı. " Eğer o testiyi bir an önce bırakmazsan kafanı kesip yerine testiyi koymak zorunda kalabilirim.Kafanıda dereye atarım kurbağaların vıraklamalarını dinlersin." AlcatrazZ bir kahkaha patlattı şarap testisinden bir yudum daha içtikten sonra kaldırıp attı "hiç eğlenceden anlamıyorsun." Min yapraģa sardıģı tütünü AlcatrazZ'a uzattı "al buradan devam et."
Zeiback ıslık çalıyor MonteKristo ve Kolibandı şarkı söyleyerek ona eşlik ediyordu. Onların bu umursamaz hâlleri gergin olan Sezen'in sinirlerini bozmaya başlamıştı. "Sizin için çok sessiz derler ama susmak nedir bilmiyorsunuz " Zeiback ıslık çalmayı bıraktı,komutana döndü " biz sadece birilerini öldürürken sessiz oluruz susmamızı istermisin komutan". Bu açık meydan okuma Sezen'in elini kılıcının kabzasına götürmesine sebep oldu. Reyyan "al bi elma ye komutan sinirlerine iyi gelir" diyerek elindeki elmalardan birini Sezen'e fırlattı. Sezen daha fazla sinirlenmemek için atını mahmuzladı ve kafilenin önünde ilerleyen Artemis'in yanına gitti.
"Çok disiplinsizler,hiçbir inançları yok,birbirlerinden başka kimseyi sevmiyorlar neden onlara güveniyorsunuz "
Artemis tebessüm etti " onlar sevmek için değil öldürmek için eğitildiler kıskanma komutan varmak üzereyiz "
Ormanlık arazinin sonunda Megakent'i çevreleyen surlardaki dev kapı aralandı.İmparatorluğun güçlü vezirlerinin geldiğini haber veren davullar çalınıyordu.Artemis halk ve ordu arasında çok sevilen kıymetli bir vezirdi. Onun merkeze gelişi her yıl olduğu gibi yine coşkuyla karşılanmıştı. İmparatorluk Sarayında Enes ve Liya vezirleri karşılıyor toplantı salonuna kadar onlara eşlik ediyorlardı. Beş gün sürecek toplantıların ilki vezirler geldiği gün yemek esnasında yapılırdı.
Legolas'ın yanında duran genç komutan Deep'i gören Liya hasretle sarıldı."Özlendin eski dostum hoşgeldin"dedi. Lydia,Vaveyla sırayla saray kapısından içeriye giriyorlardı. Kerolayn yanında çok az kişiyle gelmişti.Kendisine genç komutanı Escobar eşlik ediyordu.Stigmata ile saray kapısında karşılaştıklarında "hiç yaşlanmıyorsun" dedi.Gülerek içeriye girdiler.Artemis toplantı salonuna girdikten sonra herkesle selamlaştı ve imparatorun gelmesini beklemeye başladılar.
İmparator Pisadam toplantı salonundan girdiğinde herkes ayağa kalktı. "Kıymetli vezirlerim hoşgeldiniz oturun,yol yorgunusunuz" dedikten sonra herkesin oturmasını bekledi.Tekrar konuşmaya başladı " Sizleri buraya çağırmamın amacı şudur.Aldığım duyumlara göre birileri halk arasında isyan çıkarmaya çalışıyor ve sizleride bunun içerisine çekmeye çalışabilir yada canınıza kastedebilirler." Aslında böyle bir duyum almamıştı fakat vezirlerinin tepkilerini görmek ve her ihtimale karşı önlem almak istiyordu. " İçinizde bana ihanet edecek birisi var mı ? "
Salon buz kesmişti.Derin sessizliği yaran Kerolayn'ın sesi oldu." Ben ceoyum kimse benim adımın yanına ihanet kelimesini koyamaz."
Vaveyla ve Lydia her zamanki sakin ve mağrur duruşlarını bozmadan böyle bir şeyin içinde olmayacaklarını belirttiler.
Legolas daha güler yüzlü ve sakince yaklaşarak onlarla aynı düşüncede olduğunu beyan etti.
Stigmata yavaşça oturduğu yerden ayağa kalktı, kılıcını çıkardı masaya bıraktı. Vezirlikten önce çok büyük bir savaşçıydı yılların eskitemediği ihtişamıyla ayakta duruyordu. "Olurda birisi imparatorluğa ihanet etmeye kalkarsa onun kafasını kendi ellerimle kopartırım" dedi ve yerine oturdu.
Başvezir Artemis imparatorla göz göze geldi. "Ben sizin başveziriniz ve yakın ahbabınız olarak şunu diyebilirim ki,olurda size ihanet edersem Stigmata'nın kılıcı karşısında boynum kıldan incedir."
Vezirlerinin bu açıklamalarını memnuniyetle karşılamış olsada bu onu tatmin etmeye yetmemişti. Legolasın sakin görüntüsü altındaki yükselme hırsını biliyor ve onu zayıflatması gerektiğini düşünüyordu. Konuşmaya devam etti. "Sizlere güvenim her zaman tamdır ancak merkezdeki yönetimi dahada güçlendirmek adına merkez yönetime yeni vezirler atamaya karar verdim. Legolasa döndü " ordunuzu komuta eden Deep merkezdeki yeni vezirlerimden birisi olarak tayin edilmiştir"dedi. Bu karar Legolas'ın hiç hoşuna gitmemişti kolu kanadı kırılmış hissediyordu başıyla onaylamakla yetindi.
Artemis bu duruma çok memnun olmuştu. Komutanı elinden alınan Legolas müttefik olabilecek en iyi aday hâline gelmişti.
Ancak imparatorun kendisi için yaptığı plandan henüz habersizdi.
Artemis'in ordu ve halk üzerindeki etkisini kendisi için potansiyel bir tehlike olarak gören imparator bu gücü kontrol altına almaya kararlıydı.
Artemis'e döndü " başvezirim; kızkardeşinizinde buraya gelmesinden son derece memnun oldum.Sizin ve ailenizin imparatorluğa hizmetleri tartışılmaz bu yüzden kızkardeşiniz Eylül'ü merkezdeki diğer vezirim olarak tayin ettim." Buyrun afiyet olsun dedi.
Artemis sırtından akan soğuk terleri hissederek ürperdi.Hiç beklemediği bir hamle ile karşılaşmıştı. Imparator onu en zayıf yerinden yakalamıştı.
Bölüm 3 Kararların Etkileri
Yemek sona ermiş imparator ve Enes birlikte yukarıya çıkmışlardı. İmparatorun odasına çıktıklarında " gözün üzerlerinde olsun şu anda en fazla sana güveniyorum". Enes'in kafası karışmıştı "madem şüpheleniyorsunuz, hazır fırsat varken hepsini öldürelim sonrasına bakarız" dedi. İmparator gülümsedi "hepsi imparatorluğa hizmet etmiş kendi bölgelerinde söz sahibi değerli insanlar, şimdi bunu yaparsak bütün halkı kendi elimizle isyana sürüklemiş oluruz." Enes,odadan çıkarken ben yinede herkesi öldürme taraftarıyım diye söylenerek odasına çekildi.
*Vezirlerin bir kısmı odasına çekilmişti. Artemis,Legolas,kerolayn ve Lydia saray bahçesinde askerleri ile sohbet ederken kerolayn Artemis'in yanına yaklaştı."Başvezirim kim bu yakışıklı sarı kafa "
Artemis'in onbeş yirmi adım kadar gerisinde duran Min; sarışın,uzun boylu geniş omuzlu temiz yüzlü bir delikanlıydı. Elindeki yaprağa tütün sarmakla meşgul olan bu genç asker kerolayn'ın dikkatini çekmişti.
Artemis tebessüm etti " şahsi korumam Min yetenekli bir askerdir."
" Neden bizi tanıştırmıyorsun ? "
Artemis Min'i yanına çağırdı " gel Min kıymetli vezirimiz seninle tanışmak istiyor."
Kerolayn kendisine doğru gelen bu genç adamı dikkatlice süzdü. " Yakışıklısın ama benim gibi bir ceo dururken Artemis gibi bir ihtiyarın yanında ne işin var anlamadım ."
Artemis, Kerolayn'ın şakalarına alışkındı fakat Min'e olan ilgisi gözünden kaçmamıştı.
"Siz sohbetinize devam edin benim biraz işlerim var" diyerek Sezen ve Reyyan'la yanlarından ayrıldı.
Sezen toplantıda neler konuşulduğunu merak ediyordu. Artemis meraklı bakışlara son vermek için anlatmaya başladı. "Kardeşimi merkeze vezir olarak tayin etti ,benim buraya olan sadakatimi garanti altına almak istiyor". Sezen şaşırmıştı "güzel hamle" dedi.
Artemis, Reyyan'a döndü. "Enes'e dikkat edin, şu an odasının penceresinden bile bizi izliyor. Enes diğerleri gibi plan yapmaz, o da sizler gibi sadece öldürmeye odaklıdır. Min kerolayn'a ne kadar yakın olursa bizim için o kadar iyidir. Legolas bizim müttefikimiz olacak . Stigmata ile bir bağ kurma ihtimalimiz olduğunu hiç sanmıyorum.Ancak kendisini severim şimdilik bir zarar gelsin istemiyorum." Reyyan her zamanki rahatlığı ile Artemis'i dinliyor, Sezen'in düşünceli tavırlarından keyif alıyordu."Bizim çocuklar buraya öldürmek için gelmişlerdi sakin hayat ve planlar bizde huzursuzluk yaratır. AlcatrazZ sürekli içiyor Kolibandı ile Montekristo şarkı söylüyor Zeiback başına buyruk davranmayı seviyor."
"Biraz sabredin istediğinizi yakında alacaksınız."
Eylül saray avlusunda yanlarına doğru yaklaşırken gülümsedi. Kendisine verilen vezirlik mührü ile ablasına doğru yaklaştı.
"Sevgili ablacığım sanırım konseyinizde artık benimde bir yerim var. Beni de planlarına dahil etmek gibi bir niyetin var mı yoksa görevimemi odaklanmalıyım." Eylül'ün bu ukala tavrı Artemis'in sinirlerini bozmuştu. "Ne yaparsan yap kimin kanını taşıdığını unutma yeterli" dedi.
*Deep aldığı yeni rütbenin mutluluğunu Liya ile paylaşırken, Legolas'ın durumdan rahatsız olduğunu hissetmek keyfini kaçırıyordu.
"Buraya vezir olmamda senin bir etkin varmı merak ediyorum."
"Artık yanımdasın ne önemi var."
Liya imparator ile yaptığı görüşmeyi kimseyle paylaşmaya niyetli değildi ancak hiç beklemediği bir şekilde istediği olmuş ve Deep merkeze atanmıştı.
Artemis odasına çekildi.
Legolas ile görüşmeyi ertesi güne bırakmaya ve gelişmeleri izlemeye karar verdi.
Kafasındaki planı gerçekleştirebilirse hem Legolas'ın hemde Kerolayn'ın desteğini alacak isyanı başlatacaktı.
Saat hayli ilerlemiş gece yarısını geçmişti. Saray avlusundan yükselen bağrışma sesleri bütün devlet erkânını uykusundan uyandırmıştı.
Bölüm 4
İmparatorun kızkardeşleri, Sade ve Esila avdan dönüyordu. Saray avlusundan içeri girdiklerinde bütün gün şarap içmiş olan AlcatrazZ bir anda onların önüne çıkarak atlarını ürkütmüş Esila'nın attan düşmesine sebep olmuştu. Genç prensesin attan düşmesi o saatlerde uyumamış olan Laila'yı çok sinirlendirmişti. Hızla AlcatrazZ'a saldırıp yumruklamaya başladı. Şarap yüzünden kendini savunamayacak duruma gelen AlcatrazZ, yediği yumrukların etkisiyle ayıldı. Kılıcını çekip Laila'ya saldırmak üzereydi ki avluya inen Stigmata'nın darbesiyle yere düştü. Montekristo, kaldıkları odanın penceresinden olanları seyrederken daha fazla dayanamamış Stigmata'ya nişan alarak yayını germişti. Tam oku bırakmak üzereyken Reyyan elini tuttu. "Sakin ol henüz sırası değil."
Reyyan'ın planı istediğinden çok daha doğal bir şekilde ilerliyordu. Artemis'in kendisine verdiği parşömen kağıdına imparatorluk mührü vurulması gerekiyordu.Bunun için bir kargaşa çıkarma planları yaparken AlcatrazZ doğal bir şekilde bunu hazırlamıştı.
Zeiback, kargaşadan faydalanarak imparatorun odasının penceresinden içeriye giriyordu. Odanın boş olduğundan emin olan Zeiback imparatorun çalışma masasında duran mührü aldı, parşömene bir miktar balmumu döküp mühürledi.Sonra geldiği yerden hızlıca aşağı indi.
Artemisle göz göze geldiklerinde tamam anlamında göz kırptı.
İmparator , Artemis ve diģer vezirler aşağı inmiş ortalığı sakinleştirmişlerdi. Artemis herkesten af dileyerek gece yarısı AlcatrazZ 'a kırbaç cezası vermiş fakat imparator cezayı affetmişti.
Esila'nın herhangi bir sorunu olmaması da bu kararı etkilemişti.
Saray tekrar sukunetine kavuştu ve herkes uyumak üzere yatağına çekildi.
Sabahın ilk ışıkları Megakentin üzerine doğarken Sezen erkenden uyanmış şehri geziyordu. Karşılaştığı insanlarla sohbet ediyor, dostlarına götürmek üzere hediyeler alıyordu.Şehrin zenginliği ihtişamı göz alıcıydı.
Realist. ve Lydia saray bahçesinde derin bir sohbete dalmışlardı ekonomi, ticaret meseleleri derken konu bir anda imparatorun toplantı esnasında söylediği sözlere geldi. Realist. sakince '' sence gerçekten içimizden birisi imparatora ihanet edebilir mi ? '' Lydia sorudan çok hoşlanmışa benzemiyordu. ''Sorgular gibisin ''.
Realist. ''hayır, aksine senin bunu yapabilecek en son kişilerden birisi olduğunu düşünerek soruyorum ? ''
Lydia kimse ile ilgili kötü bir düşünceye kapılmak istemiyordu.'' Herşey bir yana arkadaşların arasında herhangi birinin böyle bir ihanette bulunacağını düşünmek istemiyorum. Eğer olursa da benim kılıcım imparatorun yanındadır. Gerekirse isyancıların kellesini kendi ellerimle alırım.''
Realist. ciddiyetini hiç bozmadı.'' Sana katılmaktan keyif alacağımı bilmeni isterim, ancak Eylül ve Deep gibi genç ve tecrübesiz kişilerin merkeze vezir tayin edilmesini de çok doğru bulmadım. ''
Lydia ''Haklısın'' dedi.Sohbete devam ederek kahvaltı salonuna doğru ilerlediler.
Artemis odasında hazırlanırken Sezen odadan içeriye girdi. Artemis,imparatorluk mührü olan parşömeni güzelce katladıktan sonra gömleğinin iç bölümüne özenle yerleştirdi.
Sezen merakla sordu '' onunla ne yapmayı planlıyorsun .Umarım imparatorun vasiyetini yazıp kendini varis ilan etmeyi düşünmüyorsundur '' Artemis'in yüzündeki ciddi ifade hiç bozulmamıştı.'' Vakti geldiğinde ne için kullanacağımı göreceksin. '' Kahvaltı salonunda sadece vezirler değil üst düzey yetkili komutanlarda hazır bulunuyordu.İmparator salondan içeri girdi. Herkese oturmasını işaret ettikten sonra konuşmaya başladı.Normal devlet geleneklerimizin aksine sizleri çağırarak hazır olup olmadığınızı görmek istedim.Normal şartlarda beş gün sürmesi gereken toplantılarımızı bugün itibari ile sonlandırıyorum.Kahvaltı sonrasında hepiniz birliklerinizin başına dönebilirsiniz.Ancak hepinizden isteğim ordularınızı her an savaşa hazır tutmanızdır.En kısa sürede sefere çıkmayı ve topraklarımızı genişleterek zenginliğimize zenginlik katmayı planlıyorum.''
Çok yaşa yüce imparator tezahüratları ile kahvaltı başladı.Herkes neşe ile kahvaltısına devam ederken Artemis'in bu karar karşısında kafası karışmıştı.Üstelik diğer vezirlerle ilgili planlarını tam olarak hayata geçirememişti. Kendi bölgesine komşu olan Legolas'a birlikte geriye dönmeyi teklif etti.Legolas bu teklifi keyifle karşılamıştı.
Kahvaltı bitiminde vedalaşmalar çok uzun sürmedi.Artemis'in isteği üzerine Min bir süreliğine Kerolayn'ın yanında kalacak, onun kendi tarafında olması için çaba harcayacaktı. Bu plandan habersiz olan Kerolayn ise genç adamın kendisi ile gelmesinden son derece memnundu.
Vezirler sırayla imparatorla vedalaştıktan sonra Megakent'ten ayrıldılar.Yolculuklarının sonuna doğru Legolas daha fazla kendini tutamadı. ''Artemis imparatorun ne yapmaya çalıştığını anlamakta güçlük çekiyorum.En güvendiğim komutanımı yanımdan aldı.Bunu, beni güçsüzleştirmek için yaptığının farkındayım bugüne kadar hep ona sadık oldum ancak bu tavırdan sonra ne yaparım hiç bilemiyorum.''
Artemis temkinliydi '' imparatorun başvezirine söylediğin sözlerin farkındasın değil mi ?''
''Size cezaların en büyüğünü kesti, kardeşinizi yanına aldı.Ona karşı ihanet içinde olursanız kardeşinize ne yapar dersiniz ? ''
'' O zaman seninle bir anlaşma yapalım Legolas, madem imparator bizden kurtulmaya niyetli bizde ondan kurtulmak için birleşelim meraklanma gücümüzü en kısa sürede iki katına çıkaracağımdan şüphen olmasın. Eğer benimle olursan hazineden aldığın payın iki katı gelir ve daha fazla toprak sahibi olacak devlet yönetiminde söz sahibi olacaksın.Benimle misin ? '' Legolas çok düşünme gereği duymadan teklifi kabul etti.El sıkıştılar.
Artemis sözlerine devam etti '' elinden alınan komutanının yerine sana ordularına komuta etmesi için değerli bir askerimi veriyorum, Kolibandı seninle gelecek'' dedi.
Legolas gereksiz detaylarla ilgilenecek birini bulduğu için son derece memnundu onun için dinlenmek ve sefa sürmek askerlikle uğraşmaktan çok daha büyük bir keyifti.
Artemis yanlarından ayrılmadan önce Kolibandı'na yaklaştı. '' Bize ihanet edeceğini düşündüğün an hiç düşünmeden öldür onu. ''Artemis ve Legolas ayrılmadan önce en kısa sürede harekete geçmek üzere anlaştılar.Bölgesine dönerken Artemis keyifliydi Legolas'ı ikna etmiş, en iyi adamlarından birini onun yanına yerleştirmişti.Min eğer Kerolayn'ı ikna edebilirse işi daha kolay olacaktı.Eğer bu şekilde başarılı olamazsa diye düşündü elini göğsünde duran mühürlü parşömene götürdü. ''Çok işime yarayacaksın ' dedi.
Atını mahmuzladı.
Bölüm 5
Saray,
Toplantının üzerinden 2 ay geçmişti.Liya ve Enes , Eylül'ün kendini geliştirmesi için sürekli çaba gösteriyordu.Enes'in üstün savaş taktikleri, Liya'dan öğrendiği bilgiler, zaten o güne kadar ablasından eğitim almış olan Eylül'é yeni meziyetler katıyordu. İmparatorun Eylül'ün eğitimi için gösterdiği bu çaba kardeşleri Sade ve Esila'nın hiç hoşuna gitmiyordu. "Sence sevgili ağabeyimizin amacı ne ? Acaba imparatorluğu bu Eylül denen vezir bozuntusuna mı yönettirmeyi planlıyor." Sade'nin sesindeki öfke Esila'yı şaşırtmıştı.Bu durumun genelde sakin yapısı ile bilinen Sade'yi bile rahatsız etmesini anlayabiliyordu.''Haklısın, gidip Liya ile bir konuşalım bakalım acaba değerli imparatorumuzun amacı neymiş'' Sade yüzünü buruşturdu '' ondanda çok hoşlandığımı söyleyecek değilim ama en azından sormakta fayda var.''
Liya odasından içeri giren genç prensesleri gülümseyerek karşıladı.''Hoşgeldiniz, sevgili prenseslerim sizleri görmek ne kadar güzel bir duygu.'' Saray terbiyesi, Sade ve Esila'nın içindeki gerçek hisleri dile getirmelerine engel oluyordu. Sade '' Liya bakıyorumda Eylül ile çok yakından ilgileniyorsunuz neredeyse artık bizim yüzümüze bakmaz oldun '' Liya yüzündeki tebessümü hiç bozmadı '' sevgili prenseslerim sizler benim en kıymetlilerimsiniz, ama malum imparatorumuz Eylül'ün iyi bir devlet görevlisi olabilmesi için elimizden geleni yapmamızı emretti.Bize düşen onun emirlerini yerine getirmektir. '' Esila ve Sade aldıkları cevaptan tatmin olmamalarına rağmen imparator üzerinde etkin bir gücü olan Liya ile ters düşmek istemiyorlardı. Birkaç farklı konuda konuştuktan sonra Liya'nın yanından ayrıldılar.Onlar odadan çıkarken Liya tiksintiyle baktı ''ne kadar aptallar'' diye söylendi.
Eylül ve Deep ise Megakent halkı ile daha yakından ilgilenmek için şehir merkezini dolaşıyor, insanlarla sohbet ediyordu.
Min ve Kerolayn
Kerolayn'ın saray bahçesinde her günkü uzun sohbetlerine devam ediyorlardı. Kerolayn'ın *Min'i göndermeye hiç niyeti yoktu. Saray bahçesinde binbir çeşit çiçeklerin arasında otururken Kerolayn uzun uzun genç adamı seyretti. Güneş ışıklarının yansıması ile sarı saçları ışıl ışıl parlıyor, altın rengine bürünüyordu. Kerolayn'ın kalbi, göğsünden fırlayacak gibi çarpıyordu. ''Hiç gitmesen olmaz mı ? ''
Min düşünceliydi. Hiçbir şeyin farkında değil diye düşündü. Görevine odaklanmalıydı bu tarz duyguların kendisine ne kadar uzak olduğunu farketti."Ben herşeyden önce bir savaşçıyım,imparator yakında savaş kararı alacağını söyledi. Artemis'in yanında olmam gerekiyor."
Bu cümleler Kerolayn'ın sinirlenmesine neden oldu. "İmparatorunda Artemis'inde canı cehenneme sen benim yanımda kalmalısın burayı birlikte yönetebiliriz. " Min içinden geçen hislerin kendisini esir almasına izin veremezdi. " Zamanın ne getireceğini bilemeyiz " dedi.
Artemis;
Aradan geçen zamanda ordusunu hazırlamış,hazinesindeki altınlarla askerlerine yüklü miktarda ödemeler yapmıştı. Orduyu teftiş ettikten sonra Sezen ve Reyyan ile birlikte yürürken Reyyan konuşmaya başladı."Min'den gelen haberler çok iç açıcı değil Kerolayn'ın seninle birlikte hareket etmeye niyeti olduğunu sanmıyorum.Harekete geçmek için yeterli sayıda askerimiz yok.Ne yapmayı düşünüyorsun"
Saray kapısından içeri girerken Artemis, Reyyan'ı toplantı salonundan içeri çağırdı. Sezen'in hazırlattığı bayraklara ve kıyafetlere baktı. Konuşmaya başladı. "Sezen'den istediğim bu bayraklar Stigmata'yı temsil eden bayraklar kıyafetlerde onun askerlerine ait. Sen, Alcatraz, Zeiback ve MonteKristo ile birlikte Kerolayn'ın bölgesine gidip merkeze uzak olan karakollara saldıracaksın.Stigmata ordusuyla oraya gelmeden önce ilk kanı dökmelisiniz ki konuşmaya zamanları olmasın.Kolibandı'ndan gelen haberler iyi Legolas'la birlikte askerleri hazırlamışlar Stigmata Kerolayn'a saldırdığında bizde onunla birlikte Kerolayn'a yardıma geleceğiz "
Sezen şaşkınlığını gizleyemedi." Peki Stigmata ne için saldıracak.Kerolayn'a saldırması için bir sebep yok ki "
Artemis güldü. İmparatorun mührünü bastırdığı parşömeni Sezen'e uzattı. Parşömene yazılı emri Sezen yüksek sesle okumaya başladı.
"Kıymetli vezirim Stigmata; yaptığım araştırmalar ve elimdeki belgeler neticesinde Kerolayn'ın imparatorluğumuza karşı isyan hazırlığında olduğuna kanaat getirdim.Senden isteğim ordunla derhal yola çıkarak Kerolayn ve ordusunu bertaraf etmen ve bana o hainin kellesini getirmendir."
Artemis'in planı istediği gibi işlerse, ihanet kelimesi Stigmata'nın öfkeyle hareket etmesine yetecek ve Kerolayn'a saldıracaktı. Sezen'e döndü "derhal bir haberci gurubu hazırla çok hızlı olsunlar bunu Stigmata'ya götürsünler. Sende orduyu hazırla,Legolas'a haber gönder, birlikte Kerolayn'a yardıma gidiyoruz."
Stigmata;
İmparatordan gelen emir Stigmata'yı iyice öfkelendirmişti. Laila yı yanına çağırarak konuyu açıkladı ve savaş hazırlığında olan orduyu yola çıkmak üzere hazırlamasını emretti.
Laila'nın orduyu yol düzenine alması çok uzun sürmemişti.Aslında aklına yatmayan çok şey vardı ancak böyle durumlarda Stigmata ile konuşmanın faydasız olduğunu bilecek kadar onu tanıyordu. İçini adını koyamadığı bir huzursuzluk kaplamıştı.
Stigmata ağır adımlara sarayının kapısına çıktı.Zırhını giydikten sonra atına bindi.
Kılıcını kaldırdı gür sesiyle meydanı inletircesine haykırdı.
"Gidelim ve hainlerin kellesini alalım."
Atını sürdü. Dönülmez bir yola çıkmıştı.
Bölüm 6
Gölgeler ;
Reyyan , AlcatrazZ,Zeiback ve MonteKristo hızla atlarını sürüyor,nehirlerden,ormanlardan,tepelerden aşıyorlardı.Reyyan bir kahkaha attı '' AlcatrazZ artık şarap içmeyi bıraktın mı '' AlcatrazZ onun kahkahasına eşlik ederken bağırdı '' duyduğuma göre kan ikram edecekmişsin şarapta neymiş ''.Zeiback yine o her zamanki haliyle onlara baktı.''Hadi bi an önce gidip birilerini keselim sıkıldım artık '' MonteKristo yayını gösterdi '' siz kesin benim tarzım başka''
Kerolayn'ın sınır bölgelerine geldiklerinde dağlardaki karakollardan birine yaklaştılar.Kulede duran iki nöbetçiyi Montekristo oklarıyla indirmişti. Yaklaşık yirmi kişiden oluşan karakola girdiklerinde Reyyan bir anda kılıcını çekti etrafındaki beş kişiyi nasıl bir hızla öldürdüğünü arkadaşları bile anlamamıştı. AlcatrazZ çok sinirlendi '' sakin ol bizede bırak tadını çıkaralım '' AlcatrazZ ve Reyyan askerleri öldürmeye devam ederken Zeiback bir kişiyi karşına almış parça parça doğramakla meşguldü. Reyyan kafasını çevirdi '' sana manyakmısın diye soramıyorum bile gerçekten manyaksın '' Zeiback umursamadı '' buda benim tarzım rahat bırak beni '' Montekristo yayına yeni bir ok yerleştirdi son kalan askeri vurmak üzereydi ki Reyyan engel oldu. '' O bana lazım '' Montekristo yayı kadar gerilmişti '' sürekli yayımın önüne çıkıyorsun kazayla birgün seni vurmaktan korkuyorum '' *''Bunu yapmayacak kadar iyi bir okçusun'' dedikten sonra askerin yakasına yapıştı. '' Git Kerolayn'a Stigmata'nın selamını ilet bu daha başlangıç çok yakında hepinizin sonu buradakiler gibi olacak ''
Min ve Kerolayn,
Sabah uykusundan yeni uyanmış olan Kerolayn, Min'in kendisine getirdiği haber sonrası geçirdiği şoku, üzerinden atmaya çalışıyordu. ''Nasıl bir saçmalık bu, Stigmata neden bana saldırmak istesin mantıklı hiç bir açıklama bulamıyorum.'' Min'in yüzünde buz gibi bir ifade vardı '' İmparator yeni vezirlerini boş yere atamadı, sende gözden çıkardıkları arasındasın, hâlâ bunu farkedemiyor musun? '' *Min söylediklerinde haklıydı.Ortada hiçbir neden yokken, imparatorun emri olmadan Stigmata'nın saldırması imkansızdı. Şimdiden sınırdaki üç karakolu Stigmata'nın öncü birliklerinin saldırısına uğramıştı.Min konuşmasını sürdürürken bir taraftan da Kerolayn'ın ani duygu değişimlerini gözlemlemeye çalışıyordu. "Artemis ve Legolas bize yardıma geliyor."dedi.
"Neden öyle birşey yapsınlar ? "
"İmparatorun seni gözden çıkarmasının yarın onlarıda gözden çıkaracağı anlamı taşıdığını düşünüyorlar.Artemis bu durumdan kurtulmak için tahtı ele geçirmeye kararlı, senin için en iyi kurtuluş yolu onun desteğini kabul etmek. Stigmata, karakollara baskın yaptırarak müzakereye değil savaşmaya geldiğini açıkça belli etti. " Kerolayn'ın çok uzun düşünmeye vakti yoktu. "Hazırlanalım o zaman ".
Vezirlerin Savaşı;
Sabahın ilk ışıkları Kerolayn'ın şehrini aydılatırken gökyüzünü kaplayan kara bulutlar, imparatorluğu bekleyen kabusun habercisi gibiydi. Artemis ve Legolas'ın arkasındaki dev ordu şehrin girişindeki Parahan ovasına konuşlanmış bekliyordu. Kerolayn ve Min şehir kapılarından ordunun önünde çıktılar. Artemis, çadırında onları bekliyordu. Kerolayn, ovaya yerleşmiş olan dev orduya baktı. Acı bir tebessümle şimdiden dökülecek kanın kokusunu alıyorum diye söylenirken,yüzünü buruşturdu. Üç ordunun bir araya gelmesi ile oluşan görüntü Min'in keyfilenmesine sebep olmuştu. "Senin Parahan Ovası'na asker ekmişler" dedi. Onun neşeli hâlleri Kerolayn'ı mutlu etsede "şu an şaka kaldıracak durumda değilim " dedi.
Artemis çadırından giren Kerolayn'ı samimiyetle kucakladı.
"Seninle daha öncede omuz omuza savaştık ve her seferinde kazanan taraftaydık. Yine kazanan biz olacağız."
Kerolayn "elbette"dedi.
"Yalnız senden Stigmata'yı canlı olarak bana teslim etmeni istiyorum.Onunla görülecek bir hesabımız var.Bugüne kadar bana vermiş olduğu sözleri tutmamanın bedelini ödemek zorunda. Ayrıca savaş bittiğinde onun topraklarının gelirlerini ve o kırmızı yakutlarla süslü sarayını kendime istiyorum."
Artemis başıyla onayladı. "Tabiki"dedi.
Reyyan'ı çağırdı "savaş esnasında sen ve ekibin Stigmata ve Laila'yı esir alacaksınız."
Reyyan buna itiraz etti "biliyorsunuz biz öldürmek için eğitildik esir almak bizim işimiz değil bu bizi zor durumda bırakır.Kardeşlerimin zarar görmesine tahammül edemem"
Artemis sözü uzatmadı "ne diyorsam o, sonra kimi isterseniz öldürün "
Stigmata ordusu ile tepenin hemen arkasında saldırı için hazırlanıyordu.Fakat asker çok huzursuzdu. Artemis ve Legolas'ın Kerolayn'ın yanında olduğu haberi herkesi etkilemişti. Imparatorun desteği olmadan bu savaşı kazanmalarının imkansız olduğunu düşünüyorlardı. Üstelik Stigmata'nın bazı önemli subayları Artemis'e karşı savaşmak istemiyordu ancak bunu Stigmata'ya söylemek peşinen ölümü kabullenmek demekti.Ancak bir kişi Stigmata'yı ikaz etmeye kararlıydı.
Laila "efendim yardım almadan saldırsak bile kazanmamız çok zor. Ordumuzun üç katı asker var orada uzlaşmalıyız" dedi.
Stigmata kaşlarını çattı. "Asla" dedi. "Benim birliklerim bu imparatorluğun her zaman en keskin kılıcı olmuştur.Ben o hainlerin kellesini alıp imparatora götürmeye geldim,en fazla bu uğurda ölürüm.Hazırlan çıkıyoruz"
Savaş boruları üflendi.
İki ordu Parahan Ovası'nın geniş düzlüğünde karşı karşıyaydı.
Artemis ve Stigmata zırhlarını giymiş ovanın ortasına doğru at sürerek ilerliyordu.Iki komutan karşı karşıya geldiğinde birbirlerini selamladılar.
Stigmata " Beni buraya kadar yordunuz, görüyorum ki sizde bu ihanetin içindesiniz.Derhal askerlerinizi geri çekin ve imparatora bağlığınızı bildirerek size verecegi cezayı kabul edin. Aksi takdirde hepinizin kellesini ona götürmek zorunda kalacağım.
Artemis güldü " çok cömertsin Stigmata ancak küçük bir sorunumuz var. Buradaki insanlar senin imparatorunu istemiyor. Sana önerim ordunla birlikte benim emrime girmen ve başvezirim olarak benimle birlikte savaşmandır. "
Stigmata atını geri çevirdi. "Sizin kellerinizi götürdüğümde o makam zaten benim olacak. Beni kendi halkımla savaşmak zorunda bıraktığınız için pişman olacaksınız."
Artemis ordusuna seslenmeye başladı "kardeşlerim, sizleri bugüne kadar kendi zenginliğinde mahrum bırakan bir zalimi tahttan indirmenin zamanı geldi. Yarınlarınız için savaşın" Ordunun yaşasın Artemis naraları dağlarda yankılanıyordu.
Stigmata ordusunun başına geçti. "İmparatorlugun yiğit koruyucuları hainlerin kellesini almadan dönmeyecegiz. Saldırın"
Saray;
Artemis'in oyunları ile başlayan savaşın yankıları bütün imparatorluğu sarsmıştı. İmparator Liya ve Enes ile birlikte toplantı salonundaydılar. Enes " Ordumuz hazır Lydia ve Vaveyla yola çıktı en kısa sürede gidip isyanı bastırırım."
İmparator "Hayır" dedi. "Sen burada kalacak halkımı ve bizleri koruyacaksın bana Eyĺuĺ'ü çağırın"
Salondan içeri giren Eyĺuĺ imparatoru selamladı "olanlar için üźgünüm ablamın hatasını telafi etmek için herşeyi yapmaya hazırım" dedi.
Eylül'ün yüzündeki samimi ifade imparatoru memnun etmişti. "Orduyla yola çıkacak Lydia ve Realistin yardımi ile ablanın isyanını bastıracaksın eğer başarılı olursan ailenin şerefini kurtarmış olursun.Ayrıca başvezirlik makamı senin olur ve diğerlerinde paylarından almaya hak kazanırsın" Eylül "memnuniyetle "dedi.
Liya şoktaydı yıllarca imparatora sadakatle hizmet etmiş ve hep bugünü beklemişti fakat şimdi başvezirlik makamı altın tepside Eyĺül'e sunulmuştu. Dişlerini sıktı öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Eylül ve Enes dışarı çıkınca dayanamadı "yüce imparatorum Enes yada siz dururken orduyu Eylül gibi tecrübesiz birinin yönetmesi sizce doğrumu"
İmparator hiç mimik vermedi "hayal kırıklığını anlıyorum ama unutma bir komutan için en tehlikeli düşman kendi yetiştirdiği düşmandır."
Savaş Meydanı
Yağmur şiddetle yağmaya başlamıştı Stigmata ve Lailanın liderliğinde süvariler ilk saldırı başlattı. Stigmata'nın süvarileri atış menziline girdiğinde Artemis'in okçuları yaylarını serbest bıraktılar oklar yağmurla birlikte Stigmata'nın askerleri üzerine yağıyordu. Vurulan atlar atından düşen askerler orduyu durduramadı süvariler atları ile öndeki mızraklı piyade birliklerinin arasına daldı.Çarpışma çok sertti.
Atların altında ezilen askerler,kopan kollar ,bacaklar etrafa savrulan kelleler... Birkaç dakika içinde etrafta yağmur birikintileri arasında kan gölleri oluşmaya başlamıştı. Stigmata savaşçıydı askerinin önünde düşmanlarına saldırmış Artemis'in çadırına ulaşmaya çalışıyordu.
Sezen'in komutasında saldırıya geçen süvariler Stigmata'nın ordusunun sağ kanadını tamamen çökertmişti. Ağır hasar alan Stigmata'nın ordusu toparlanmaya çalışıyordu.
Gölgeler;
Hepsi bir araydı. Onlar için şenlik ortamı oluşmuştu. Altısıda bir arada ilerliyorlar Stigmata ve Laila'ya ulaşmak için askerlerin arasında kendilerine koridor açıyorlardı. Reyyan hızlı kılıç darbeleriyle önündekileri parçalıyor atını sürüyordu. Montekristo oklarıyla arkayı kolluyordu.Stigmata ile karşı karşıya geldiklerinde Kolibandı kılıcını kaldırdı. "Teslim ol ve bizimle gel Stigmata " Stigmata kılıcını savurdu "senin gibi sürüngenler beni teslim alamaz".
Diğerleri etraftaki askerlerle mücadele ederken Kolibandı ve Stigmata çarpışmaya devam ediyordu. Laila o esnada yerde gördüğü yayı aldı bir ok yerleştirdi. Min farketmişti Laila'ya doğru bir atak yaptı fakat geç kalmıştı. Laila'ya vurduğu darbe ile onu bayıltmış ancak Laila'nın bıraktığı ok Kolibandı'nın göğsüne saplanmıştı.Stigmata kılıcı ile önce Kolibandı'nın koluna vurdu ikinci darbe omuzuyla boynu arasına gelmiş şah damarı kesilmişti. Kolibandı dizlerinin üzerine çöktü gözleri kapandı yere düştü.
Zeiback ani bir darbe ile Stigmata'yı bayılttı atının üzerine aldı.Min ve MonteKristo Laila'yı oradan çıkarırken AlcatrazZ Kolibandı'nın cansız bedenini meydandan çıkarıyordu.
Stigmata ve Laila'nın savaş meydanından kaybolması ordunun telaşlanmasına sebep oldu.Orduda görevli komutanlar birliklere geri çekilme emri vererek tepelere çekilmesini sağlamışlardı.
Artemis'in orduları saldırmak isterken Sezen buna engel oldu. Geri çekilmenin amaca ulaşmak olduğunu biliyordu. Bekleyin dedi.
Stigmata
Stigmata kendine geldiğinde elleri ayakları bağlı bir halde Kerolayn'ın önünde duruyordu. "Seni hain hepiniz gebereceksiniz" diye haykırdı.
Kerolayn umursamadı " vah vah sevgili Stigmata ne kadarda zor durumdasın. Seni ikaz etmiştim beni dinlemeliydin. Bana verdiğin sözleri tutmadığın yetmezmiş gibi birde canıma kastetmek. Sahi ceo'yu öldürebileceğin fikrine nasıl kapıldın merak ediyorum.Neyse seni dinlemesemde olur "dedi. Dışarıya çıktı.
Artemis'in ćadırında gözlerini açan Laila etrafa bakıyordu. Artemis konuşmaya başladı." Stigmata öldü. Sende ölebilirsin ancak şimdi birlikte dışarı çıkar askerlerine benim emrime girdiğinizi ve Stigmata'nın öldüğünü açıklarsan hepinize yaşama fırsatı veririm."
Bu saldırının baştan beri hata olduğunu düşünen Laila için kabul etmekten başka çare yoktu. "Pekala" dedi.
"Kendine geldiğinde çıkarız o zaman" dedikten sonra Artemis dışarı çıktı.
Artemis çadırının önünde savaş meydanını kontrol ederken gölgeler Kolibandı'nı gömmek için mezar kazıyorlardı.
Artemis yaklaştı "o büyük bir savaşçıydı kaybınız için üzgünüm" dedi.
Min alaycı bir tavırla baktı. "Ne kadar mutlu ettiniz bizi "
Zeiback "peh üzgünmüş"
AlcatrazZ birşeyler söyleyecekti ki Reyyan müdahale etti.
" Esir almak bize göre değil diye size en başta söylemiştim şimdi sadece üzgünüm diyorsunuz bence müsade edin kardeşimizi uğurlayalım "
*Artemis'in onlara ihtiyacı vardı birşey söylemeden geriye döndü. Artemis uzaklaşırken Reyyan kılıcını yere sapladı.
Öfkeyle haykırdı "en sonunda ben bunların hepsini öldürürüm."
7.Bölüm
Kerolayn;
Çadırının önünde bir süre savaş alanını seyretti. Bütün bunlar belkide bir hiç uğruna diye düşündü.Binlerce insanın cansız bedeni savaş meydanında toprağa gömülüyordu. Herşey şu içeride duran adam yüzünden,beni neler yapmak zorunda bıraktı dedi kendi kendine. Cesetlerin arasından kendine yaklaşan Min kalbinin daha şiddetli çarpmasına sebep olmuştu. Genç adam karanlığın ortasına doğan bir güneş gibi parlıyordu.
"Seni yeniden görmek güzel,iyi olduğuna sevindim" dedi. Min tebessüm etti "senide öyle"
"Kardeşini kaybetmişsin çok üzüldüm " Min sessizce "bende " diyebildi.
Min'in kederli hâli Kerolayn'ın yüreğini sızlatmıştı. " Kılıcını ver bana " dedi. Min'in kılıcını alıp hızlıca çadıra girdi.
Elleri ve ayakları bağlı olan Stigmata düştüğü tuzağı farketmiş fakat çok geç kalmıştı. Çadırdan içeri giren Kerolayn'a bağırdı. "Bekle beni dinlemen gerek"
Kerolayn umursamadı " kusura bakma ben uzatmayı sevmiyorum" dedi. Kılıcı kaldırdı ve bütün gücüyle Stigmata'nın boynuna indirdi. Tek darbeyle kafasını gövdesinden ayırmıştı.
Stigmata'nın kafası gördüğü manzara karşısında şaşıran Min'in önündeydi.
"Kaybettiğini sana geri getirmez ama belki acını soğutmana yardımcı olur.
Artemis ,
Laila ile birlikte Stigmata'nın ordularının yanındaydılar. Laila Stigmata'nın öldüğünü ve Artemis'in emrine girdiğini açıkladığında Artemis taraftarı olan gurup bu durumdan memnuniyet duymuştu. Artemis kendisine biat etmeye niyetli olmayan askerlere döndü.
"Kardeşlerim aranızda benimle birlikte hareket etmek istemeyenler olabilir. Bunu anlayabilirim fakat benimle birlikte olursanız şimdi kazanacağınızın kat kat fazlasını kazanacağınızdan emin olabilirsiniz."
Artemis kendisi ile birlikte getirdiği sandıklar dolusu altını Stigmata'nın askerleri arasında dağıttırdı. Çatlak sesler susmuş zaten askerler tarafından sevilen Artemis Stigmata'nın sağ kalan gücünüde kendi safına çekmeyi başarmıştı. "Parahan Savaşı sona erdi " dedi.Şafakla birlikte Megakente gidiyoruz.
Eylül, Vaveyla ve Lydia
Eylül, imparatorluk ordusunun bir kısmı ile yola çıkmıştı. Parahan Savaşında yenilen Stigmata'nın askerlerinin de Artemis'in emrine girdiği ve Artemis'in Megakente doğru yola çıktığı haberi üzerine Artemis'i merkeze daha yakın bir yerde karşılamaya karar verdi.Olurda bir mağlubiyet alırlarsa Megakent'e geri çekilip imparatorluğun bütün gücüyle tekrar saldırma planları yapıyordu.
Vaveyla ve Lydia'nın orduları ile Çakaluğramaz Dağı eteklerinde bulunan İtüren Ovası'nda birleştiler. Bu ovanın etrafında bulunan küçük tepecikler okçular için iyi bir mevziydi. Atış menzili içinde uygundu. Eylül ,Realist. ve Lydia ya döndü. "Onları burada karşılayacaģız sizler tepelerdeki birlikleri komuta edeceksiniz ben süvarilerimle merkezden saldıracağım.Eğer siz kanatlarda başarılı olursanız biz burada bu savaşı kazanır isyanı sona erdiririz.
Eylül'ün heyecanı Lydia ve Realist'in hoşuna gitmişti. Lydia " karşımızda ordumuzun en tecrübeli komutanı var umarım hersey yolunda gider" dedi. Göz kırptı .
Realist. yüzündeki sert ifadeyi bozmamıştı.
" İyi düşünmüşsünüz ben karşımda kimin olduğuna bakmam beni sonuç ilgilendirir. Sonunda kazanan biz olacağız."
Eylül uzaklara daldı kendisine gelen haberler Artemis'in artık çok yaklaştığı yönündeydi.
"Umarım inat etmez ve teslim olursun sevgili ablacığım eğer aksi olursa sonu hiç iyi olmayacak. "
Saray;
Liya ortalıkta dolaşan ve sürekli sorun çıkaran genç prenseslerin şımarıklığından bıkmış usanmıştı. Sade'nin sürekli birşeyler istemesi şakalar yapmaya çalışması Esila'nın ani ve habersiz ortadan kayboluşları canını sıkıyordu.
Bu kadar saçmalığın içinde birde bunlarla uğraşmak bana kaldı diye düşünürken
Enes Liya'nın çalışma odasına girdi
*" Nasılsın"
" Zor zamanlar geçiriyoruz, iyiyim desemde aldırma".
" Ordunun başında ben olmalıydım. " Enes'in cümlesinde sitem ve bir o kadarda güvensizlik vardı.Haksız sayılmazdı Eylül başarılıda olsa başarısızda olsa bu ikisi içinde tehlike demekti. Birgün Eylül'den kurtulmak zorunda kalmak istemiyorum diye düşünuyordu.
Liya kafasından geçenleri söyleyecekti fakat son anda vazgeçti.
" Sonu hepimizin için iyi olacak diye umuyorum" dedi.
Gölgeler ;
Ordu ile birlikte Megakent'e doğru at sürüyorlardı. Eylul'ün onları ordusu ile birlikte İtüren Ovası'nda beklediği haberini Artemis'ten almışlardı.
AlcatrazZ yol kenarında bulunan bir yeri işaret etti. " Hey Min görüyormusun şurayı ? " Min merakla sordu " yahu neydi buranın adı "
AlcatrazZ sitem etti " nasıl hatırlamazsın biz sen ve Kolibandı ile buraya ara sıra gelir ayı postu baģışlardık pinballcı babanın yatırı."
Min "amaaan" dedi " çok içtiğin zamanlardan birinde halisünasyon görmüşsün "
Birlikte kahkaha attılar.
Sustuklarında Reyyan konuşmaya başladı " görüyormusunuz bizim küçük kız büyümüşte ablasının karşısına çıkıyor."
AlcatrazZ " akıllı kızmış karşılamak için iyi yer seçmiş "
*Zeiback ilk defa merak duygusuna yenik düşmüştü " Artemis bu sefer bizden ne istiyor "
Reyyan kaşlarını çattı. " Kardeşini ikna edecekmiş eğer ikna edemezse bizden Eylül'ü korumamızı istiyor "
Montekristo sinirlenmişti "korumak mı ? Onun bu saçma istekleri yüzünden biz kardeşimizi kaybettik."
Min " Artemis'e sorsaydın ya bizi bebek bakıcısı falan mı sanıyor "
*Reyyan elini kaldırdı " sakin olup beni dinleyecek misiniz "
AlcatrazZ " seni her zaman dinleriz fakat bizden Eylül'ü esir almamızı yada onu korumamızı istemeyeceksin değil mi ? "
Reyyan " hayır " dedi.
" Kerolayn bize Stigmata'nın kellesini vererek ona olan öfkemin bir nebze dinmesini sağladı. Fakat Artemis için bu geçerli değil. Biz nasıl kardeş acısı yaşadıysak ona da aynı acıyı yaşatacağız. "
8. Bölüm
Artemis
Güneş daģların ardından yükselip İtüren Ovası'nın geniş düzlüklerini aydınlatırken Artemis ordusuyla birlikte savaş için son hazırlıklarını yapıyordu. Kalbinde o ana kadar hissetmediği tarifi imkansız bir huzursuzluk vardı. Kerolayn ondaki huzursuzluğun farkındaydı. " Bu kadar ilerledikten sonra, kardeşin vazgeçmene sebep olabilir mi ? "
Artemis zor bir soruyu cevaplamak üzereydi, kandırılmış olmasına raģmen kendisine güven duygusunu kaybetmeyen Kerolayn'ı tatmin edebilecek bir cevap vermeliydi.
" İnsan amacı için gerekirse kardeşini de feda edebilmeli " dedi.
Bu cevabın Kerolayn'ı tatmin edip etmediğinden emin değildi. Fakat üzerinde daha fazla konuşmak istemiyordu.
Ordular hazırlanmış ve savaş günü gelip çatmıştı.
Sezen, Artemis'in miğferini uzattı. Teselli edecek birkaç kelime söylemek istiyordu. Sonunda içindeki sese kulak verdi " o senin kardeşin her halükârda senin yanında olacaktır."
Artemis tebessüm etti " sen iyi bir komutansın ama yanılıyorsun. Eylül benim kardeşim ve sırf bu yüzden, damarlarında dolaşan kan yüzünden kazanmayı isteyecektir. Uzlaşma teklifimi kabul etmeyecek."
Çadırından çıkıp atına bindi. Omuzlarındaki altın işlemeli beyaz pelerini güneş ışıklarının yansıması ile etrafa bir renk cümbüşü sunuyordu. Kılıcını kaldırdı, askerlerinin Artemis diye haykırışları dağlarda yankılanıyordu. Atını meydana doğru sürdü.
Kardeşi Eylül'ün kendisine doğru gelen görüntüsüne baktı.
"Lanet olsun nasıl bir hayat bu" dedi içinden. Taht için çıktığı yolda kardeşine zarar veremezdi.
Ovanın ortasında karşılaştıklarında Artemis öfkeyle kardeşine baktı.
" Sen, sen nasıl böyle birşey yaparsın, senin yerin benim yanım derhal çadırıma gitmeni bekliyorum."
Eylül ablasının duyabileceği tonda küçük bir kahkaha attı. " Ne o başvezirimiz küçük kardeşine kaybetmekten mi korkuyor."
Artemis'in sinirleri iyice geriliyordu " seninle savaşmak istemediğimi biliyorsun sen olman gereken tarafta değilsin."
" Yanılıyorsun sevgili ablacığım tamda olmam gereken taraftayım " sesi iyice ciddileşmişti.
" Başvezir Artemis siz inparatorluk buyruğuna karşı gelerek halkı isyana sevk ettiniz. Size derhal isyanı sonlandırıp ordunuzla birlikte silah bırakmanızı ve imparatorun emirlerine uymanızı emrediyorum. Aksi takdirde kılıçlarımızın altında can vereceksiniz "
Artemis öfkeden delirmek üzereydi. " Şuracıkta kafanı kesmek istiyorum "
Eylül atının üzerine daha kararlıca oturdu. " O zaman konuşmaya gerek yok başlayalım "
Atını çevirdi ordusunun başına döndü Kılıcını kaldırdı askerlerini selamladı " imparatora " dedi. Ordu ona karşılık vermiş etrafı inletiyordu " imparatora ".
Kardeşlerin Savaşı
Legolas,
Saldırı emri Artemis'ten gelince, Legolas ordu ile birlikte hücuma geçti.Ordunun başında olmak onlarla birlikte savaşmak istiyordu.Legolas'ın onlarla birlikte savaşıyor olması askerlere ayrı bir güç veriyordu.İmparatorluk ordusuna ait bir ikibin kadar suvariyi bir anda kılıçtan geçirmişlerdi. Buna rağmen çok az kayıp veriyor hızla ilerliyorlardı. Savaş Eylül'ün planladığı alanın biraz daha gerisinde gerçekleşmiş o yüzden ilk saldırıda ağır zaiyat vermişlerdi.Üstelik Legolas'ın kahramanca askerlerinin yanında çarpışıyor olması onlara ayrı bir güç katıyordu.
Hızlıca Lydia'nın yanına gitti. Lydia'nın ne kadar iyi bir okçu olduğu herkes tarafından bilinirdi. Elindeki yayı Lydia'ya uzattı " öldür şu Legolas'ı işimize bakalım " dedi.
Lydia yayı aldı, yavaşça bir ok yerleştirdi. Yayını gerdi Legolas' a nişan alıp oku bıraktı. Legolas göğsündeki yanmaya rağmren çarpışmaya devam ediyordu. Kolundaki gücün yavaş yavaş tükenmeye başladığını hissediyordu. Lydia yayını bir kez daha doldurdu tekrar bıraktı az önceki okun biraz daha soluna atmıştı Legolas yine düşmedi kafasını kaldırdı Lydia ile göz göze geldiler ve Lydia üçüncü oku bıraktı. Legolas dizlerini üstüne düştü. Gözleri kapandı. Son nefesini vermişti.
Legolas'ın ölümü orduda panik yaratmış bir anda ters bir etkiye sebep olmuştu.Komutanlarını kaybederek panik olan ordu Eylül'ün süvarilere saldırı emri vermesiyle birlikte bir anda dağılmış, ağır kayıplar vermeye başlamışlardı.
Eylül, Lydia ve Vaveyla bütün birliklerine saldırı emri verdi. Topyekün bir saldırı başlatmışlardı. İsyancıları tamamen yok etmeye kararlıydılar ve bunuda başarmak için bütün şartlar oluşmuştu.
Kerolayn
Artemis kardeşinin tavrı karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Herşeyden vazgeçmiş bir şekilde çadırında oturuyor kimse ile görüşmek istemiyordu.Savaşın kaybedilmek üzere olması bile onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu.
" Ben bir kardeş kaybettim " diye düşündü. Artık hiçbirşeyin anlamı yoktu. Savaşı kazanmak için hamle yapmıyordu.
Sezen hızlı adımlarla Kerolayn'ın yanına gitti. " Kaybediyoruz fakat hiç bir hamle yapmıyor " Kerolayn kararlı gözlerle Sezen'e baktı "onun yaşadığı hâyâl kırıklığını anlayamayız ama bu savaşı kazanmak için yapacağımız şeyler var "
Kerolayn zırhını giyindi, miğferini taktı. " Olurda ölürsem şerefimle ölmek istiyorum ben asla bir korkak gibi bekleyemem " dedi. Kılıcını çekti ve Sezen'le birlikte savaş meydanına atını sürdü. Yavaş yavaş geri çekilmeye başlayan ordunun başındaydı. Kılıcını savuruyor, önüne geleni kesip biçiyor orduyu sevk ve idare ediyordu.
Sezen bir kısım süvari ve okçu birliğini kanatlara yönlendirmiş, oradan gelen akınları durduruyordu.Artemis'in ordusu Kerolayn'ın cesur hamlesi ile kendine gelmiş yeniden çarpışmaya başlamıştı.
Sezen hayranlıkla Kerolayn'a baktı " başaracağız" dedi.
Ordu adeta küllerinden doğmuştu Eylül içindeki öfkeye daha fazla engel olamadı savaş meydanına girdi. O da savaşacaktı. Onu bekleyen sonun farkında değildi.
Gölgeler ;
Bekledikleri an gelmişti. Zeiback kafasını çevirdi " Reyyan seninki meydana inmiş " dedi.
Reyyan kılıcı ile önündeki askeri biçtikten sonra arkadaşlarına bağırdı "atlaraa" !
Artemis'in yetiştirdiği suikastçiler artık onun kanının peşindeydi.Reyyan bütün hırsıyla saldırıyo önüne çıkan askerleri adeta parçalıyordu. Diğerleri de ondan farksız değildi. Önlerindeki koridoru yararak ilerliyor Eylül'e ulaşmaya çalışıyorlardı.
AlcatrazZ önündeki bir kaç muhafızı öldürdükten sonra Eylül'le göz göze gelmişti.
Nihayet Eylül'ün yanına ulaşmışlardı.
Eylül bütün gücüyle haykırdı " beni asla esir edemezsiniz "
AlcatrazZ kahkaha attı " sence öyle bir derdimiz var mı ".
Eylül kendisine doğru gelen AlcatrazZ'ın ilk darbesini savuşturdu fakat AlcatrazZ güçlü ve hızlıydı , ikinci darbeyle Eylül'ün kılıcını düşürdü. Her biri bir kılıç darbesi vurmaya başladılar. Eylül, vücudundan akan kanlar damarlarından çekildikçe gücünün tükendiğini hissediyordu.
Reyyan kılıcını kaldırdı " yeter bu kadar " dedi. Tek darbeyle Eylül'ün kafasını kesti.
"Huzur " dedi. "Huzur intikamın ta kendisi"
Lydia ,
Bütün çabalarına rağmen Kerolayn'ı vuramamıştı. Kerolayn ve Sezen'in mücadelesi, kazanmak üzere oldukları bir savaşı kaybetmelerine neden olmak üzereydi.Çok ağır kayıp vermişlerdi.
Eylül'ün ölüm haberi ile hem ordusu iyiden iyiye zayıflamış, hemde kendisinin morali yerle bir olmuştu.
Karar vermeliyim diye düşündü.
Hızlıca Realist'in yanına gitti.
"Çok kayıp verdik bir an önce Megakent'e geri çekilmeliyiz yoksa bütün orduyu kaybederiz."
Realist. savaş meydanına öfkeyle baktı " kendi kardeşini bile acımayan birinin hırsıyla ne kadar mücadele edebiliriz.Haklısın" dedi ve orduya geri çekilme emri verdi.
*İmparatorun orduları İtüren'de ağır kayıp vererek Megakent'e geri çekiliyordu.
Artemis;
Kardeşinin savaş meydanında öldüğü haberi yüreğinde tarifi imkansız bir acıya sebep olmuştu.Sanki kalbine hançer saplanıyordu. Savaşı kazanmış olmaları o an için umurunda değildi. Savaş meydanında hızla Eylül'ün cansız bedeninin olduğu yere ilerledi. Kardeşinin vücudundan ayrılmış kafasını kucağına aldı. Gözünden yaşlar süzülüyordu.
" Böyle olmamalıydı " diyebildi.
Gömülmesi için mezar kazdırırken yanına yaklaşan Gölgeleri gördü.
Reyyan'a öfke dolu bir bakış atmıştı.
Reyyan sukunetini bozmadı " kaybınız için üźgünüm denedik ama yetişemedik ".
Artemis aslında herşeyin farkındaydı fakat içindeki kardeş sevgisinden daha fazla olan iktidar hırsı insani duygularını bastırmaya neden oluyordu.
"Hazırlanın" dedi. "Megakenti alıp şu işi bitirelim"
9. Bölüm
Saray;
Ordusunun kaybettiği ve Eylül'ün öldüğü haberi ile hâyâl kırıklığına uğrayan Pisadam Liya,Enes ve kardeşlerini odasına çağırdı.
"Galiba yine iş başa düştü,onlar buraya geldiklerinde orduya ben komuta edip hepsini bu şehrin surlarının dibine gömmeyi planlıyorum. Enes kardeşlerimi al hemen yola çık onları başka ülkeye götür benden haber almadan da geriye dönmeyin"
Sade itiraz etti " hayır burada kalıp sizinle birlikte savaşmak istiyorum. Imparatorun sesi kararlı ve sertti " hemen yola çıkın."
Enes yanına genç prensesleri aldı ve şehri terk ettiler.
Liya savaş hazırlıkları için imparatora yardım ediyordu.İmparator bütün geceyi savaş planları üzerinde çalışarak geçirmişti.
Artemis ve Kerolayn;
İtürenden yola çıktıkları süre boyunca Artemis hiç konuşmamıştı. Kerolayn sessizliğe daha fazla tahammül edemedi. " Birlikte daha çok savaş kazanacaģız Artemis " dedi. Artemisin yüzünde acı bir tebessüm vardı " kaybedek bir kardeşim daha kalmadığı için bu dediğinde haklı olabilirsin " Artemis kederli olsa bile gücünden ve dirayetinden hiçbirşey kaybetmemişti.
Gölgeler;
Min atı üstünde ilerlerken kafasına takılan soruyu sorma gereği hissetti. " Sizce Artemis kardeşini bizim öldürdüğümüzü biliyor mu ? "
Zeiback kafasını çevirdi " bilsin kimin umurunda".
Reyyan soruyu yanıtsız bırakmaya niyetli değildi " aslında biliyor, canıda çok yanıyor ama biz kardeşini öldürmeseydik ikisinden birisi diģerini öldürmek zorunda kalabilirdi. Yani hem canı yanıyor hem işine geliyor.
AlcatrazZ o bilindik kahkahasını attı " Artemis olmak kolay değil."
Kuşatma;
Birgünlük yolun ardından Megakente ulaşan Artemis ordusuyla şehri kuşattı. Şehrin surlarını aşıp içeriye girmek o kadar kolay olmayacaktı. Üstelik karşılarında tecrübesiz vezirler değil Pisadam gibi yüzlerce savaş kazanmış bir komutan vardı.
Kuşatma aylarca sürebilir herhangi bir sonuç alınamayabilirdi.Halkın kendisini destekledığini iyi bilen Artemis, İmparatora bir haberci göndererek şehri teslim etmesi hâlinde canına dokunulmayacaģı ve ünvanına yakışır bir hayat süreceği garantisi verdi .
İmparatorun bu teklife cevabı sertti.Habercinin kellesini gönderdi.
Savaş artık kaçınılmaz bir hâl almıştı. Yer yer cepheler açılıyor kiminde Artemis'in kiminde imparatorun orduları galip geliyordu. Fakat kimse tam olarak savaşı kazanabilecek duruma gelmemişti.
Kuşatmanın dördüncü günüydü.
Pisadam ;
Sabah çalışma odasında hazırlıklarını tamamlamış çıkmak üzereydi. Liya kapıdan içeri girdi. Elindeki kadehi imparatora uzattı.
" Size en sevdiğiniz karışımdan hazırladım."
İmparator karışımı bir dikişte içti. Koltuğa oturdu " ne kadar haklı çıktın, herşey rüyamda yorumladığın gibi oldu isyan çıktı ve şimdi şehrimin surlarına dayandılar üstelik halkımda onun yanında " kelimelerini bitirmek üzereydi ki gücünün yavaş yavaş tükenmeye başladığını hissetti. Liya'ya baktı " ne oluyor bana " dedi.
Liya sakinliğini hiç bozmadı " birşey yok yüce imparatorum ölüyorsunuz, şu andan itibaren beni duyabilecek ama cevap veremeyeceksiniz. Hatırlıyormusunuz rüyanızdaki yılanı sarayınızdaki büyük düşmanı, hatırlamış olmalısınız.İşte o benim. Ayrıca; siz kendiniz söylemiştiniz bir komutan için en büyük düşman kendi eğittiği düşmandır diye. Size verdiğim zehir gerçekten bir sanat eseri oldu, dünyada daha iyisi yok, kendi ellerimle yaptım, kokusu tadı hiçbirşeyi yok kimse sizin zehirlendiğinizi anlamayacak. Siz bütün gelirleri Eylül'e vaad ettiğinizde Artemis'e onunla birlikte hareket edeceğimi ve bunun karşılığında hatırı sayılır bir gelirle birlikte güç talep ettiğimi ilettim. O da kabul etti. Çok yakında şehrin kapılarını Artemis'e açacağim ve hâyâl ettiğim zenginliģe ve mevkilere ulaşacağım. Bu arada kardeşleriniz burada olmadığı için Artemis'in doģal hakkı ile tahtınıza oturacak."
Konuşması bittiğinde imparator gözlerini kapatmıştı. Liya imparatora doğru yaklaştı. Nefes alış verişini kontrol etmek için eğildiğinde imparator ani bir hareketle hançerini Liya'nın kalbine sapladı.Herşey karardı imparator zehirin etkisiyle olduğu yere yığıldı. Son nefesini vermişti. Liya kalbindeki hançerden sızan kana baktı.
Dizlerinin üstüne düştü "böyle bitmemeliydi" dedi.
Ikiside son nefesini vermişti.
Lydia ve Realist
Cephedeki iki komutan kendilerine gelen haber ile yıkılmıştı. İmparator ölmüş ve Liya'yı öldürmüştü. Hekimler imparatorda herhangi bir zehir etkisi görememişlerdi.
Lydia hüzün dolu gözlerle Realist'e baktı " Yapacak hiçbir şeyimiz kalmadı, halk artık savaşın devam etmesini istemiyor askerlerin çoğuda Artemis'in tarafında biz şehri teslim etmezsek içimizdekiler bizi öldürüp teslim edecek. Realist fazla cümle kurma gereği duymadı.
Megakent meydanına çıktı ,halkın ve askerlerin karşısında konuşmaya başladı " Megakentin değerli halkı, imparatorumuzu kaybettik ve sizinde isteğinizi göz önüne alarak şehrin kapılarını Artemis'e açıyorum."
Halkın Artemis, Artemis tezahüratları eşliğinde şehrin kapıları açıldı.
Artemis;
İmparatorun ölüm haberinden sonra saldırıları durdurmuş beklemeye başlamıştı. Şehirden yüķselen Artemis tezahüratları ile keyifleniyordu. Şehrin kapıları ardına kadar açıldı. Lydia elinde imparatorluk tacı ile bekliyordu. Kerolayn atını sürdü tacı Lydia'nın elinden aldı. Şehor meydanına doğru ilerlemeye başladı. Artemis ve Sezen orduyla birlikte şehre girip meydana doğru Kerolayn'ın arkasından ilerlemeye başladılar.
İmparatorun halkı selamladığı ve konuşmalarını yaptığı büyük meydandaki dev kürsüye çıkan Kerolayn, Artemis'i bekliyordu.
Artemis ağır adımlarla kürsüye çıktı.
Kerolayn tacı eline aldı " sen tanıdığım en iyi lidersin , adaletle yönetmen dileğiyle " dedi.
Artemis ani bir hareketle Kerolayn'ı kucakladı " sen olmasan başaramazdım ".
Kerolayn tacı Artemis'in başına taktı ve bütün gücüyle bağırdı.
"İmparatoriçemiz Artemis'i selamlayın."
---------------------SON---------------
Sonra kahramanlarımıza ne oldu : )
Artemis ; Hızını alamayıp sağa sola savaş ilan edip durdu.Yüzlerce devlet adamına gölgelerin suikast düzenleme emrini verip devletleri haraca bağladı.Haraççı imparatoriçe olarak adı tarihe geçti.
Kerolayn ; Artemis'in en yakını oldu yıllarca birlikte savaslar kazanarak zenginliğine zenginlik kattı.Sarı kafa Min'le şiddetli savaşlardan ötürü ayrıldılar başka sarı kafalar bulmak için uzun bir yolculuğa çıktıktan sonra haber alınamadı.
Lydia ; şehri teslim ettiği için Legolası öldürme suçundan affedilip asgari ücretle emekliye sevkedildi. Emeklilik ruhunu etkilediği için göz kırpmak onda tik oldu.
Realist. ; o günden sonra kendisini gülerken gören hiç olmadı.
Sezen ; bir o yana bir bi yana savruldu durdu. O savaş benim bu savaş senin Artemisin yanındaydı.Sonunda paslı bir okla yaralanıp tetenos oldu. Tetenosu tedavi etmek için yollara düştü.
Laila; artemis e yardım ettiği icin o da Artemis'in yanındaki vezirlerden biri olarak hayatına devam etti. Zengin oldu.
Deep ; Legolastan kalan vezirlik makamı savaşın icerisinde yer almadığı için Artemis tarafından kendisine verildi.İmparatoricenin en güvendiği kişilerden biri oldu.
Sade ve Esila ; Birgün tahtı Artemis ten geri alabilmek için sürekli planlar yaptılar sonunda planlarını gerçekleştiremeyeceklerini anlayıp evlenemeye karar verdiler fakat yaşlandıkları için evde kaldılar.
Gölgeler ;
Birlikte kaldıkları süre boyunca Artemis'in emri ile yüzlerce devlet adamına suikast düzenlediler isimlerinin gittiği yerden çok ceset çıktığı söylenir.Tabi cinayetler dışında farklı uğraşlar edindiler.
Reyyan ;
Helmut Dağ'ının zirvesinde kendine bir saray yaptırdı. Sarayının duvarlarını öldürdüğü insanların kafatası ve kemikleriyle süsletti. Ayrıca sarayının bahçelerinde çok özel elma fidanları yetiştirdi bugünkü amasya elmasını ilk yetiştirenin o olduğu konusunda rivayetler vardır.
Ayrıca akşam yemeklerinden sonra elma eşliğinde 500 cc kan içtiği günümüzde bile söylenmektedir.
AlcatrazZ ; Şaraba olan düşkünlüğü yüzünden dünyanın en büyük üzüm bağını kurdu ve şarap üretmeye başladı. Tonlarca şarabı dünyanın her yerine satarak çok zengin oldu. Ayrıca sarayının bahçesine şarap havuzları yaptırarak orada yüzdüğü rivayet edilir. Çok içmekten siroza yakalanmıştır.
Min ; vahşi cazibesi peşini hiç bırakmadı. Gittiği her yerde kendisine yüzlerce kadın aşık oldu. Hiç kimseleri beğenemedi aşık olamadı.Hayatı günü birlik ilişkilerle geçti. Sonunda bir kızla birlikteyken kızin abileri tarafından baskına uğradı tedbirsiz bir anında yakalandığından bacağından bıcaklandı. Hacca gidip tövbekar oldu.
Zeiback ; ıslık çalarak başladığı müzik hayatına değişik müzik aletleriyle ve besteleriyle devam etti. Bugünkü modern pop müziğin atası ve djlerin ağababası olduğu söylenir.
MonteKristo ; sürekli şarkilar söyledi Zeiback in müziklerini seslendiren ilk assolist olarak tarihe geçti.
Bitti bitti tamam yeter bu kadar : )
Herşeyin bir sonu olmalı diyor şair, her ne kadar savaştan entrikadan bahsettik isede dünyanın daha temiz daha savaşsız bir yer olması en büyük temennimizdir.
Hiçbir edebi amaç olmadan kaleme aldığım bu masal tadında hayat sona erdi emeği geçen herkese canı gönülden teşekkür ederim.
Sürçi lisan ettiysek affola...
Hoşçakalın.
Kolibandı
Acemi Öykü Denemeleri.
İlk denememizin hepinizi eğlendirmesi üzerine yeni bir uydurma hikayeye başlamış bulunmaktayım. İlk denemedeki tarzın çok dışında olmakla beraber, sizleri eğlendirmesini ümit ederim.
Bölüm 1 İmparatorun Rüyası
Güneş ışıkları, Helmut Dağı'nın zirvesinden yavaşça yüzünü göstermeye başladığında; imparator Pisadam yatağında doğruldu. Yıllarca süren savaş bittikten sonra, ilk defa huzursuz bir gece geçirmişti.Gördüğü rüyanın ne anlama geldiğini tam olarak öğrenmek istiyordu. Odasının penceresine doğru ilerleyip, yavaş yavaş imparatorluğun merkezine yayılan güneşin, içini ısıtmasına izin verdi. Pencereden, imparatorluğun merkezini kurduğu Hakin Ovasını seyretmeye başladı. Savaşın en kanlı çarpışmasının yaşandığı yer burasıydı. Yedi dağın eteğinde bulunan, yedi büyük ovaya kurduğu imparatorluğun en verimli toprakları bu ovadaydı.
Pisadam odasının kapısına ilerledi.''Liya hâlâ gelmedi mi ?'' dedi. İmparatorluktaki bu genç bilgin için dünyanın çeşitli yerlerden; kitaplar,hocalar ,alimler getirtmiş onun iyi bir eğitim almasını sağlamıştı.Önemli kararlarından önce onun önsezilerinden ve fikirlerinden mutlaka faydalanmak isterdi. Liya imparatoru selamlayarak kapıdan içeriye girdi '' geldim efendim'' dedi.
İmparator Pisadam; Liya'ya oturması için işaret ettikten sonra rüyasını anlatmaya başladı. '' Odamın ortasında yedi çuval buğday vardı.Çuvalların birinin içinde fareler dolanıyor buğdayları yiyordu. Fareleri çuvaldan ayırmaya çalışırken tam arkamda bana doğru yaklaşan bir yılan gördüm.'' sabaha kadar, her uyuyup uyandığımda aynı rüyayı defalarca gördüm.Bunun ne mânâya geldiğini bana açıklar mısın ?''
Liya'nın masum yüzündeki ifade yavaşça sertleşmeye başladı.Yüzü düşünceli bir hâl almıştı. '' Yedi buğday çuvalı; imparatorluğunuzdaki yedi bölgeyi ve o bölgeleri yöneten vezirlerinizi temsil ediyor. Arkanızdan gelen yılan, sarayınızın içinde çok tehlikeli bir düşman olduğunu gösteriyor. Buğday çuvalındaki fareler isyanın habercisi, büyük kurultayı bir an önce toplamanız gerekiyor, vezirlerinizi toplantıya çağırmalısınız.'' Pisadam, normal devlet geleneklerinin aksine vezirlerini sarayda tutmak yerine, onları her bir bölgeyi yönetmeleri için görevlendirmişti. Her yıl sonbahar ayında bütün vezirleri toplantı için merkeze gelir, bölgelerin sorunları konuşulur ihtiyaçları karşılanırdı.İmparator zaman zaman bölgelere ziyaretlerde bulunur, halkın durumu ile yakından ilgilenmeye çalışırdı.Acil bir durumda ise haberleşmenin hızlı olabilmesi için Helmut Dağının zirvesinde işaret kuleleri yakılır vezirler toplantı için merkeze çağırılırdı.Büyük savaşın ardından geçen 15 yılda, bu yöntem hiç kullanılmamıştı.
İmparator; merkezin yönetimi verdiği veziri,aynı zamanda ordularına komuta eden Enes'i yanına çağırttı. Enes odadan içeriye girip imparatoru selamladı, imparatorun yüz ifadesinden birşeyler çözmeye çalışmanın anlamsız olduğunu biliyordu.İmparator elindeki kitabı yavaşça kenara bırakıp Enes'i süzdü. " Atını al ve hemen yola çık.Helmut'un işaret kulelerini yak.Oraya senden daha hızlı gidecek kimse olmadığı için senin gitmeni istiyorum."
Enes şaşkınlık ve merak içinde "sebebini öğrenebilir miyim?" diyebildi. " Herkesle birlikte sende öğrenirsin " yanıtını alınca odadan çıkıp, atının hazırlanmasını emretti.
Yanına kendisine yetecek kadar yiyecek aldı , atını mahmuzladı.Bu genç ve yetenekli komutan her zaman imparatorun güvenine layık olmuştu. Enes yola çıkalı 2 gün geçmesine rağmen durup dinlenmeksizin at sürüyordu.Yol boyunca uğradığı dağ köylerinde atını değiştiriyor yeni bir atla yoluna devam ediyordu. İmparatorun gözü Helmut'un zirvesindeydi. Enes zirveye vardıģında, zirvedeki karakolda görevli askerler kendisini saygı ve şaşkınlıkla karşılar, görevleri bu kuleyi her zaman kuru odunlarla hazır durumda bulundurmak olan bu küçük birliktekiler Enes'in ne amaçla geldiğini anlayamamıştı. Enes kulenin durumunu kontrol ettikten sonra yağ dökülmesini emretti.Yaklaşık kırk metre yüksekliğindeki odun yığınına yağ döküldükten sonra, elindeki meşaleyle kuleyi ateşe verdi.İşaret kulesi çatırdayarak yanımaya başladı, gecenin karanlığı Helmut'un işaret kulesinin ateşi ile aydınlanıyordu. Helmut'ta işaret kulesinin yanması ile imparatorluğun sınırındaki diğer altı dağdada işaret kuleleri ateşe verilmişti. Enes, dört günlük yolu iki günde gelerek görevini tamamlamanın huzuru ile dağlarda yanan işaret kulelerini izliyordu. Sabah erken uyandırın beni diyerek dinlenmeye çekildi.
İmparatorluğun kudretli vezirlerinden Stigmata uykusunda yakalanmıştı. Odasından içeri giren komutan Laila kendisini uyandırarak işaret kulesini gösterdi.Stigmata "Hazırlanın şafakla birlikte yola çıkacağız" emrini verdikten sonra uykusuna devam etti.
Diğer vezirler Realist.,Legolas,kerolayn ve Lydia; kendi bölgelerinde, işaret kulelerinin ateşini izlerken, komutanlarına hazırlanma emri vererek, sabah yola çıkmak için dinlenmek üzere odalarına çekildiler.
Başvezir Artemis çalışma odasındaydı.Sarayın avlusundaki gürültüyü merak ederek odasından çıktı. Yanan işaret kulesi keyfini kaçırmıştı "kahretsin çok erken " dedi. Artemis'in ordularına komuta eden Sezen başvezirin yanına yaklaştı. Gülümseyerek "İmparator bizi özlemiş olmalı, gidecekmiyiz?"
Artemis düşünceliydi"henüz hazır değiliz şimdi gitmezsek bu sonumuz olur.Ancak eli boş gitmek olmaz Gölgelere haber sal,gün doğarken yola çıkıyoruz" dedi ve odasına çekildi.Sezen'in yüz hatları gerildi ormana bir haberci gönderdi.
Gölgeler ; isimlerini fazlası ile hak eden, gece kadar karanlık,rüzgâr kadar hızlı,çelik kadar sert ve ölüm kadar soğuk bu suikastçiler,Artemis tarafından, herkesten gizli bir şekilde dağlarda ve ormanlarda özel olarak eğitilmişti.
Ormanda avladıkları ceylanı yüzmekle meşgul olan Reyyan kendisine yaklaşan habercinin uzattığı emri okuduktan sonra AlcatrazZ 'a verdi. "Şunu oku, birşey keserken işime engel olunmasından nefret ediyorum"
AlcatrazZ gece yanan ateşten sonra, sessizliği yaran bir kahkaha attı. " Nihayet eğlence başlıyor."
Ateşin etrafında oturan Kolibandı,Min, Zeiback ve MonteKristo buz gibi bir bakış attılar. Zeiback ilgisizce " başlayalım o zaman" dedi.
Gölgeler, gecenin karanlığına karışırken haberci sessizce arkalarından bakıyordu.
2.Bölüm Yolculuk ve İlk Toplantı
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, imparatorluğun her bölgesinden nal sesleri yükseliyordu. Vezirler yola çıkmış, Hakin ovası üzerine kurulu imparatorluğun kalbine Megakente ilerliyorlardı.
*****Artemis,son hazırlıklarını bitirip yola çıkmak üzereydi ki; kız kardeşi Eylül'ün atını hazırlamakta olduğunu gördü.Kardeşine yaklaştı " sen nereye gidiyorsun " sesinde meraktan çok gergin bir ifade vardı. Eylül sakince işine devam ederken "sizinle geliyorum" dedi. Artemis sinirlenmeye başlamıştı " artık büyüdün ve yokluğumda burayı yönetmen gerekiyor,bizimle gelemezsin.Küçük bir kız gibi davranmayı bırak burada kalacaksın." Eylül'ün vazgeçmeye niyeti yoktu " Dediğiniz gibi artık büyüdüm istersem sizden gizlide gelebilirim, ancak ben sizinle birlikte gelmek ve o toprakları görmek istiyorum." Artemis kardeşinin inatçılığını biliyordu. İstemeyerekte olsa kabul etti. Ailesinden ona kalan tek şey kardeşiydi ve onun üzülmesine müsaade edemezdi. "Pekala" dedi.
Artemis kardeşi Eylül komutanı Sezen ve kendinlerine eşlik etmek üzere seçtiği az sayıda askerle yola çıktı. Hızla at sürüyorlardı nehirlerden,dağlardan,tepelerden geçtiler.Yolculuğun dördüncü gecesinde, Artemis'in isteği üzerine Gölgeler'de onlara katılmıştı. Artemis şehirde ne ile karşılaşacağından emin olamadığı için onları yanına alma gereği hissetmişti. Reyyan'a " olurda benim başıma birşey gelirse kardeşimi mutlaka şehirden çıkar " demişti.
AlcatrazZ at üstünde giderken, yol boyunca şarap testisini elinden bırakmadı. AlcatrazZ'ın bu hâli Reyyan'ın sinirlerini bozmaya başlamıştı. " Eğer o testiyi bir an önce bırakmazsan kafanı kesip yerine testiyi koymak zorunda kalabilirim.Kafanıda dereye atarım kurbağaların vıraklamalarını dinlersin." AlcatrazZ bir kahkaha patlattı şarap testisinden bir yudum daha içtikten sonra kaldırıp attı "hiç eğlenceden anlamıyorsun." Min yapraģa sardıģı tütünü AlcatrazZ'a uzattı "al buradan devam et."
Zeiback ıslık çalıyor MonteKristo ve Kolibandı şarkı söyleyerek ona eşlik ediyordu. Onların bu umursamaz hâlleri gergin olan Sezen'in sinirlerini bozmaya başlamıştı. "Sizin için çok sessiz derler ama susmak nedir bilmiyorsunuz " Zeiback ıslık çalmayı bıraktı,komutana döndü " biz sadece birilerini öldürürken sessiz oluruz susmamızı istermisin komutan". Bu açık meydan okuma Sezen'in elini kılıcının kabzasına götürmesine sebep oldu. Reyyan "al bi elma ye komutan sinirlerine iyi gelir" diyerek elindeki elmalardan birini Sezen'e fırlattı. Sezen daha fazla sinirlenmemek için atını mahmuzladı ve kafilenin önünde ilerleyen Artemis'in yanına gitti.
"Çok disiplinsizler,hiçbir inançları yok,birbirlerinden başka kimseyi sevmiyorlar neden onlara güveniyorsunuz "
Artemis tebessüm etti " onlar sevmek için değil öldürmek için eğitildiler kıskanma komutan varmak üzereyiz "
Ormanlık arazinin sonunda Megakent'i çevreleyen surlardaki dev kapı aralandı.İmparatorluğun güçlü vezirlerinin geldiğini haber veren davullar çalınıyordu.Artemis halk ve ordu arasında çok sevilen kıymetli bir vezirdi. Onun merkeze gelişi her yıl olduğu gibi yine coşkuyla karşılanmıştı. İmparatorluk Sarayında Enes ve Liya vezirleri karşılıyor toplantı salonuna kadar onlara eşlik ediyorlardı. Beş gün sürecek toplantıların ilki vezirler geldiği gün yemek esnasında yapılırdı.
Legolas'ın yanında duran genç komutan Deep'i gören Liya hasretle sarıldı."Özlendin eski dostum hoşgeldin"dedi. Lydia,Vaveyla sırayla saray kapısından içeriye giriyorlardı. Kerolayn yanında çok az kişiyle gelmişti.Kendisine genç komutanı Escobar eşlik ediyordu.Stigmata ile saray kapısında karşılaştıklarında "hiç yaşlanmıyorsun" dedi.Gülerek içeriye girdiler.Artemis toplantı salonuna girdikten sonra herkesle selamlaştı ve imparatorun gelmesini beklemeye başladılar.
İmparator Pisadam toplantı salonundan girdiğinde herkes ayağa kalktı. "Kıymetli vezirlerim hoşgeldiniz oturun,yol yorgunusunuz" dedikten sonra herkesin oturmasını bekledi.Tekrar konuşmaya başladı " Sizleri buraya çağırmamın amacı şudur.Aldığım duyumlara göre birileri halk arasında isyan çıkarmaya çalışıyor ve sizleride bunun içerisine çekmeye çalışabilir yada canınıza kastedebilirler." Aslında böyle bir duyum almamıştı fakat vezirlerinin tepkilerini görmek ve her ihtimale karşı önlem almak istiyordu. " İçinizde bana ihanet edecek birisi var mı ? "
Salon buz kesmişti.Derin sessizliği yaran Kerolayn'ın sesi oldu." Ben ceoyum kimse benim adımın yanına ihanet kelimesini koyamaz."
Vaveyla ve Lydia her zamanki sakin ve mağrur duruşlarını bozmadan böyle bir şeyin içinde olmayacaklarını belirttiler.
Legolas daha güler yüzlü ve sakince yaklaşarak onlarla aynı düşüncede olduğunu beyan etti.
Stigmata yavaşça oturduğu yerden ayağa kalktı, kılıcını çıkardı masaya bıraktı. Vezirlikten önce çok büyük bir savaşçıydı yılların eskitemediği ihtişamıyla ayakta duruyordu. "Olurda birisi imparatorluğa ihanet etmeye kalkarsa onun kafasını kendi ellerimle kopartırım" dedi ve yerine oturdu.
Başvezir Artemis imparatorla göz göze geldi. "Ben sizin başveziriniz ve yakın ahbabınız olarak şunu diyebilirim ki,olurda size ihanet edersem Stigmata'nın kılıcı karşısında boynum kıldan incedir."
Vezirlerinin bu açıklamalarını memnuniyetle karşılamış olsada bu onu tatmin etmeye yetmemişti. Legolasın sakin görüntüsü altındaki yükselme hırsını biliyor ve onu zayıflatması gerektiğini düşünüyordu. Konuşmaya devam etti. "Sizlere güvenim her zaman tamdır ancak merkezdeki yönetimi dahada güçlendirmek adına merkez yönetime yeni vezirler atamaya karar verdim. Legolasa döndü " ordunuzu komuta eden Deep merkezdeki yeni vezirlerimden birisi olarak tayin edilmiştir"dedi. Bu karar Legolas'ın hiç hoşuna gitmemişti kolu kanadı kırılmış hissediyordu başıyla onaylamakla yetindi.
Artemis bu duruma çok memnun olmuştu. Komutanı elinden alınan Legolas müttefik olabilecek en iyi aday hâline gelmişti.
Ancak imparatorun kendisi için yaptığı plandan henüz habersizdi.
Artemis'in ordu ve halk üzerindeki etkisini kendisi için potansiyel bir tehlike olarak gören imparator bu gücü kontrol altına almaya kararlıydı.
Artemis'e döndü " başvezirim; kızkardeşinizinde buraya gelmesinden son derece memnun oldum.Sizin ve ailenizin imparatorluğa hizmetleri tartışılmaz bu yüzden kızkardeşiniz Eylül'ü merkezdeki diğer vezirim olarak tayin ettim." Buyrun afiyet olsun dedi.
Artemis sırtından akan soğuk terleri hissederek ürperdi.Hiç beklemediği bir hamle ile karşılaşmıştı. Imparator onu en zayıf yerinden yakalamıştı.
Bölüm 3 Kararların Etkileri
Yemek sona ermiş imparator ve Enes birlikte yukarıya çıkmışlardı. İmparatorun odasına çıktıklarında " gözün üzerlerinde olsun şu anda en fazla sana güveniyorum". Enes'in kafası karışmıştı "madem şüpheleniyorsunuz, hazır fırsat varken hepsini öldürelim sonrasına bakarız" dedi. İmparator gülümsedi "hepsi imparatorluğa hizmet etmiş kendi bölgelerinde söz sahibi değerli insanlar, şimdi bunu yaparsak bütün halkı kendi elimizle isyana sürüklemiş oluruz." Enes,odadan çıkarken ben yinede herkesi öldürme taraftarıyım diye söylenerek odasına çekildi.
*Vezirlerin bir kısmı odasına çekilmişti. Artemis,Legolas,kerolayn ve Lydia saray bahçesinde askerleri ile sohbet ederken kerolayn Artemis'in yanına yaklaştı."Başvezirim kim bu yakışıklı sarı kafa "
Artemis'in onbeş yirmi adım kadar gerisinde duran Min; sarışın,uzun boylu geniş omuzlu temiz yüzlü bir delikanlıydı. Elindeki yaprağa tütün sarmakla meşgul olan bu genç asker kerolayn'ın dikkatini çekmişti.
Artemis tebessüm etti " şahsi korumam Min yetenekli bir askerdir."
" Neden bizi tanıştırmıyorsun ? "
Artemis Min'i yanına çağırdı " gel Min kıymetli vezirimiz seninle tanışmak istiyor."
Kerolayn kendisine doğru gelen bu genç adamı dikkatlice süzdü. " Yakışıklısın ama benim gibi bir ceo dururken Artemis gibi bir ihtiyarın yanında ne işin var anlamadım ."
Artemis, Kerolayn'ın şakalarına alışkındı fakat Min'e olan ilgisi gözünden kaçmamıştı.
"Siz sohbetinize devam edin benim biraz işlerim var" diyerek Sezen ve Reyyan'la yanlarından ayrıldı.
Sezen toplantıda neler konuşulduğunu merak ediyordu. Artemis meraklı bakışlara son vermek için anlatmaya başladı. "Kardeşimi merkeze vezir olarak tayin etti ,benim buraya olan sadakatimi garanti altına almak istiyor". Sezen şaşırmıştı "güzel hamle" dedi.
Artemis, Reyyan'a döndü. "Enes'e dikkat edin, şu an odasının penceresinden bile bizi izliyor. Enes diğerleri gibi plan yapmaz, o da sizler gibi sadece öldürmeye odaklıdır. Min kerolayn'a ne kadar yakın olursa bizim için o kadar iyidir. Legolas bizim müttefikimiz olacak . Stigmata ile bir bağ kurma ihtimalimiz olduğunu hiç sanmıyorum.Ancak kendisini severim şimdilik bir zarar gelsin istemiyorum." Reyyan her zamanki rahatlığı ile Artemis'i dinliyor, Sezen'in düşünceli tavırlarından keyif alıyordu."Bizim çocuklar buraya öldürmek için gelmişlerdi sakin hayat ve planlar bizde huzursuzluk yaratır. AlcatrazZ sürekli içiyor Kolibandı ile Montekristo şarkı söylüyor Zeiback başına buyruk davranmayı seviyor."
"Biraz sabredin istediğinizi yakında alacaksınız."
Eylül saray avlusunda yanlarına doğru yaklaşırken gülümsedi. Kendisine verilen vezirlik mührü ile ablasına doğru yaklaştı.
"Sevgili ablacığım sanırım konseyinizde artık benimde bir yerim var. Beni de planlarına dahil etmek gibi bir niyetin var mı yoksa görevimemi odaklanmalıyım." Eylül'ün bu ukala tavrı Artemis'in sinirlerini bozmuştu. "Ne yaparsan yap kimin kanını taşıdığını unutma yeterli" dedi.
*Deep aldığı yeni rütbenin mutluluğunu Liya ile paylaşırken, Legolas'ın durumdan rahatsız olduğunu hissetmek keyfini kaçırıyordu.
"Buraya vezir olmamda senin bir etkin varmı merak ediyorum."
"Artık yanımdasın ne önemi var."
Liya imparator ile yaptığı görüşmeyi kimseyle paylaşmaya niyetli değildi ancak hiç beklemediği bir şekilde istediği olmuş ve Deep merkeze atanmıştı.
Artemis odasına çekildi.
Legolas ile görüşmeyi ertesi güne bırakmaya ve gelişmeleri izlemeye karar verdi.
Kafasındaki planı gerçekleştirebilirse hem Legolas'ın hemde Kerolayn'ın desteğini alacak isyanı başlatacaktı.
Saat hayli ilerlemiş gece yarısını geçmişti. Saray avlusundan yükselen bağrışma sesleri bütün devlet erkânını uykusundan uyandırmıştı.
Bölüm 4
İmparatorun kızkardeşleri, Sade ve Esila avdan dönüyordu. Saray avlusundan içeri girdiklerinde bütün gün şarap içmiş olan AlcatrazZ bir anda onların önüne çıkarak atlarını ürkütmüş Esila'nın attan düşmesine sebep olmuştu. Genç prensesin attan düşmesi o saatlerde uyumamış olan Laila'yı çok sinirlendirmişti. Hızla AlcatrazZ'a saldırıp yumruklamaya başladı. Şarap yüzünden kendini savunamayacak duruma gelen AlcatrazZ, yediği yumrukların etkisiyle ayıldı. Kılıcını çekip Laila'ya saldırmak üzereydi ki avluya inen Stigmata'nın darbesiyle yere düştü. Montekristo, kaldıkları odanın penceresinden olanları seyrederken daha fazla dayanamamış Stigmata'ya nişan alarak yayını germişti. Tam oku bırakmak üzereyken Reyyan elini tuttu. "Sakin ol henüz sırası değil."
Reyyan'ın planı istediğinden çok daha doğal bir şekilde ilerliyordu. Artemis'in kendisine verdiği parşömen kağıdına imparatorluk mührü vurulması gerekiyordu.Bunun için bir kargaşa çıkarma planları yaparken AlcatrazZ doğal bir şekilde bunu hazırlamıştı.
Zeiback, kargaşadan faydalanarak imparatorun odasının penceresinden içeriye giriyordu. Odanın boş olduğundan emin olan Zeiback imparatorun çalışma masasında duran mührü aldı, parşömene bir miktar balmumu döküp mühürledi.Sonra geldiği yerden hızlıca aşağı indi.
Artemisle göz göze geldiklerinde tamam anlamında göz kırptı.
İmparator , Artemis ve diģer vezirler aşağı inmiş ortalığı sakinleştirmişlerdi. Artemis herkesten af dileyerek gece yarısı AlcatrazZ 'a kırbaç cezası vermiş fakat imparator cezayı affetmişti.
Esila'nın herhangi bir sorunu olmaması da bu kararı etkilemişti.
Saray tekrar sukunetine kavuştu ve herkes uyumak üzere yatağına çekildi.
Sabahın ilk ışıkları Megakentin üzerine doğarken Sezen erkenden uyanmış şehri geziyordu. Karşılaştığı insanlarla sohbet ediyor, dostlarına götürmek üzere hediyeler alıyordu.Şehrin zenginliği ihtişamı göz alıcıydı.
Realist. ve Lydia saray bahçesinde derin bir sohbete dalmışlardı ekonomi, ticaret meseleleri derken konu bir anda imparatorun toplantı esnasında söylediği sözlere geldi. Realist. sakince '' sence gerçekten içimizden birisi imparatora ihanet edebilir mi ? '' Lydia sorudan çok hoşlanmışa benzemiyordu. ''Sorgular gibisin ''.
Realist. ''hayır, aksine senin bunu yapabilecek en son kişilerden birisi olduğunu düşünerek soruyorum ? ''
Lydia kimse ile ilgili kötü bir düşünceye kapılmak istemiyordu.'' Herşey bir yana arkadaşların arasında herhangi birinin böyle bir ihanette bulunacağını düşünmek istemiyorum. Eğer olursa da benim kılıcım imparatorun yanındadır. Gerekirse isyancıların kellesini kendi ellerimle alırım.''
Realist. ciddiyetini hiç bozmadı.'' Sana katılmaktan keyif alacağımı bilmeni isterim, ancak Eylül ve Deep gibi genç ve tecrübesiz kişilerin merkeze vezir tayin edilmesini de çok doğru bulmadım. ''
Lydia ''Haklısın'' dedi.Sohbete devam ederek kahvaltı salonuna doğru ilerlediler.
Artemis odasında hazırlanırken Sezen odadan içeriye girdi. Artemis,imparatorluk mührü olan parşömeni güzelce katladıktan sonra gömleğinin iç bölümüne özenle yerleştirdi.
Sezen merakla sordu '' onunla ne yapmayı planlıyorsun .Umarım imparatorun vasiyetini yazıp kendini varis ilan etmeyi düşünmüyorsundur '' Artemis'in yüzündeki ciddi ifade hiç bozulmamıştı.'' Vakti geldiğinde ne için kullanacağımı göreceksin. '' Kahvaltı salonunda sadece vezirler değil üst düzey yetkili komutanlarda hazır bulunuyordu.İmparator salondan içeri girdi. Herkese oturmasını işaret ettikten sonra konuşmaya başladı.Normal devlet geleneklerimizin aksine sizleri çağırarak hazır olup olmadığınızı görmek istedim.Normal şartlarda beş gün sürmesi gereken toplantılarımızı bugün itibari ile sonlandırıyorum.Kahvaltı sonrasında hepiniz birliklerinizin başına dönebilirsiniz.Ancak hepinizden isteğim ordularınızı her an savaşa hazır tutmanızdır.En kısa sürede sefere çıkmayı ve topraklarımızı genişleterek zenginliğimize zenginlik katmayı planlıyorum.''
Çok yaşa yüce imparator tezahüratları ile kahvaltı başladı.Herkes neşe ile kahvaltısına devam ederken Artemis'in bu karar karşısında kafası karışmıştı.Üstelik diğer vezirlerle ilgili planlarını tam olarak hayata geçirememişti. Kendi bölgesine komşu olan Legolas'a birlikte geriye dönmeyi teklif etti.Legolas bu teklifi keyifle karşılamıştı.
Kahvaltı bitiminde vedalaşmalar çok uzun sürmedi.Artemis'in isteği üzerine Min bir süreliğine Kerolayn'ın yanında kalacak, onun kendi tarafında olması için çaba harcayacaktı. Bu plandan habersiz olan Kerolayn ise genç adamın kendisi ile gelmesinden son derece memnundu.
Vezirler sırayla imparatorla vedalaştıktan sonra Megakent'ten ayrıldılar.Yolculuklarının sonuna doğru Legolas daha fazla kendini tutamadı. ''Artemis imparatorun ne yapmaya çalıştığını anlamakta güçlük çekiyorum.En güvendiğim komutanımı yanımdan aldı.Bunu, beni güçsüzleştirmek için yaptığının farkındayım bugüne kadar hep ona sadık oldum ancak bu tavırdan sonra ne yaparım hiç bilemiyorum.''
Artemis temkinliydi '' imparatorun başvezirine söylediğin sözlerin farkındasın değil mi ?''
''Size cezaların en büyüğünü kesti, kardeşinizi yanına aldı.Ona karşı ihanet içinde olursanız kardeşinize ne yapar dersiniz ? ''
'' O zaman seninle bir anlaşma yapalım Legolas, madem imparator bizden kurtulmaya niyetli bizde ondan kurtulmak için birleşelim meraklanma gücümüzü en kısa sürede iki katına çıkaracağımdan şüphen olmasın. Eğer benimle olursan hazineden aldığın payın iki katı gelir ve daha fazla toprak sahibi olacak devlet yönetiminde söz sahibi olacaksın.Benimle misin ? '' Legolas çok düşünme gereği duymadan teklifi kabul etti.El sıkıştılar.
Artemis sözlerine devam etti '' elinden alınan komutanının yerine sana ordularına komuta etmesi için değerli bir askerimi veriyorum, Kolibandı seninle gelecek'' dedi.
Legolas gereksiz detaylarla ilgilenecek birini bulduğu için son derece memnundu onun için dinlenmek ve sefa sürmek askerlikle uğraşmaktan çok daha büyük bir keyifti.
Artemis yanlarından ayrılmadan önce Kolibandı'na yaklaştı. '' Bize ihanet edeceğini düşündüğün an hiç düşünmeden öldür onu. ''Artemis ve Legolas ayrılmadan önce en kısa sürede harekete geçmek üzere anlaştılar.Bölgesine dönerken Artemis keyifliydi Legolas'ı ikna etmiş, en iyi adamlarından birini onun yanına yerleştirmişti.Min eğer Kerolayn'ı ikna edebilirse işi daha kolay olacaktı.Eğer bu şekilde başarılı olamazsa diye düşündü elini göğsünde duran mühürlü parşömene götürdü. ''Çok işime yarayacaksın ' dedi.
Atını mahmuzladı.
Bölüm 5
Saray,
Toplantının üzerinden 2 ay geçmişti.Liya ve Enes , Eylül'ün kendini geliştirmesi için sürekli çaba gösteriyordu.Enes'in üstün savaş taktikleri, Liya'dan öğrendiği bilgiler, zaten o güne kadar ablasından eğitim almış olan Eylül'é yeni meziyetler katıyordu. İmparatorun Eylül'ün eğitimi için gösterdiği bu çaba kardeşleri Sade ve Esila'nın hiç hoşuna gitmiyordu. "Sence sevgili ağabeyimizin amacı ne ? Acaba imparatorluğu bu Eylül denen vezir bozuntusuna mı yönettirmeyi planlıyor." Sade'nin sesindeki öfke Esila'yı şaşırtmıştı.Bu durumun genelde sakin yapısı ile bilinen Sade'yi bile rahatsız etmesini anlayabiliyordu.''Haklısın, gidip Liya ile bir konuşalım bakalım acaba değerli imparatorumuzun amacı neymiş'' Sade yüzünü buruşturdu '' ondanda çok hoşlandığımı söyleyecek değilim ama en azından sormakta fayda var.''
Liya odasından içeri giren genç prensesleri gülümseyerek karşıladı.''Hoşgeldiniz, sevgili prenseslerim sizleri görmek ne kadar güzel bir duygu.'' Saray terbiyesi, Sade ve Esila'nın içindeki gerçek hisleri dile getirmelerine engel oluyordu. Sade '' Liya bakıyorumda Eylül ile çok yakından ilgileniyorsunuz neredeyse artık bizim yüzümüze bakmaz oldun '' Liya yüzündeki tebessümü hiç bozmadı '' sevgili prenseslerim sizler benim en kıymetlilerimsiniz, ama malum imparatorumuz Eylül'ün iyi bir devlet görevlisi olabilmesi için elimizden geleni yapmamızı emretti.Bize düşen onun emirlerini yerine getirmektir. '' Esila ve Sade aldıkları cevaptan tatmin olmamalarına rağmen imparator üzerinde etkin bir gücü olan Liya ile ters düşmek istemiyorlardı. Birkaç farklı konuda konuştuktan sonra Liya'nın yanından ayrıldılar.Onlar odadan çıkarken Liya tiksintiyle baktı ''ne kadar aptallar'' diye söylendi.
Eylül ve Deep ise Megakent halkı ile daha yakından ilgilenmek için şehir merkezini dolaşıyor, insanlarla sohbet ediyordu.
Min ve Kerolayn
Kerolayn'ın saray bahçesinde her günkü uzun sohbetlerine devam ediyorlardı. Kerolayn'ın *Min'i göndermeye hiç niyeti yoktu. Saray bahçesinde binbir çeşit çiçeklerin arasında otururken Kerolayn uzun uzun genç adamı seyretti. Güneş ışıklarının yansıması ile sarı saçları ışıl ışıl parlıyor, altın rengine bürünüyordu. Kerolayn'ın kalbi, göğsünden fırlayacak gibi çarpıyordu. ''Hiç gitmesen olmaz mı ? ''
Min düşünceliydi. Hiçbir şeyin farkında değil diye düşündü. Görevine odaklanmalıydı bu tarz duyguların kendisine ne kadar uzak olduğunu farketti."Ben herşeyden önce bir savaşçıyım,imparator yakında savaş kararı alacağını söyledi. Artemis'in yanında olmam gerekiyor."
Bu cümleler Kerolayn'ın sinirlenmesine neden oldu. "İmparatorunda Artemis'inde canı cehenneme sen benim yanımda kalmalısın burayı birlikte yönetebiliriz. " Min içinden geçen hislerin kendisini esir almasına izin veremezdi. " Zamanın ne getireceğini bilemeyiz " dedi.
Artemis;
Aradan geçen zamanda ordusunu hazırlamış,hazinesindeki altınlarla askerlerine yüklü miktarda ödemeler yapmıştı. Orduyu teftiş ettikten sonra Sezen ve Reyyan ile birlikte yürürken Reyyan konuşmaya başladı."Min'den gelen haberler çok iç açıcı değil Kerolayn'ın seninle birlikte hareket etmeye niyeti olduğunu sanmıyorum.Harekete geçmek için yeterli sayıda askerimiz yok.Ne yapmayı düşünüyorsun"
Saray kapısından içeri girerken Artemis, Reyyan'ı toplantı salonundan içeri çağırdı. Sezen'in hazırlattığı bayraklara ve kıyafetlere baktı. Konuşmaya başladı. "Sezen'den istediğim bu bayraklar Stigmata'yı temsil eden bayraklar kıyafetlerde onun askerlerine ait. Sen, Alcatraz, Zeiback ve MonteKristo ile birlikte Kerolayn'ın bölgesine gidip merkeze uzak olan karakollara saldıracaksın.Stigmata ordusuyla oraya gelmeden önce ilk kanı dökmelisiniz ki konuşmaya zamanları olmasın.Kolibandı'ndan gelen haberler iyi Legolas'la birlikte askerleri hazırlamışlar Stigmata Kerolayn'a saldırdığında bizde onunla birlikte Kerolayn'a yardıma geleceğiz "
Sezen şaşkınlığını gizleyemedi." Peki Stigmata ne için saldıracak.Kerolayn'a saldırması için bir sebep yok ki "
Artemis güldü. İmparatorun mührünü bastırdığı parşömeni Sezen'e uzattı. Parşömene yazılı emri Sezen yüksek sesle okumaya başladı.
"Kıymetli vezirim Stigmata; yaptığım araştırmalar ve elimdeki belgeler neticesinde Kerolayn'ın imparatorluğumuza karşı isyan hazırlığında olduğuna kanaat getirdim.Senden isteğim ordunla derhal yola çıkarak Kerolayn ve ordusunu bertaraf etmen ve bana o hainin kellesini getirmendir."
Artemis'in planı istediği gibi işlerse, ihanet kelimesi Stigmata'nın öfkeyle hareket etmesine yetecek ve Kerolayn'a saldıracaktı. Sezen'e döndü "derhal bir haberci gurubu hazırla çok hızlı olsunlar bunu Stigmata'ya götürsünler. Sende orduyu hazırla,Legolas'a haber gönder, birlikte Kerolayn'a yardıma gidiyoruz."
Stigmata;
İmparatordan gelen emir Stigmata'yı iyice öfkelendirmişti. Laila yı yanına çağırarak konuyu açıkladı ve savaş hazırlığında olan orduyu yola çıkmak üzere hazırlamasını emretti.
Laila'nın orduyu yol düzenine alması çok uzun sürmemişti.Aslında aklına yatmayan çok şey vardı ancak böyle durumlarda Stigmata ile konuşmanın faydasız olduğunu bilecek kadar onu tanıyordu. İçini adını koyamadığı bir huzursuzluk kaplamıştı.
Stigmata ağır adımlara sarayının kapısına çıktı.Zırhını giydikten sonra atına bindi.
Kılıcını kaldırdı gür sesiyle meydanı inletircesine haykırdı.
"Gidelim ve hainlerin kellesini alalım."
Atını sürdü. Dönülmez bir yola çıkmıştı.
Bölüm 6
Gölgeler ;
Reyyan , AlcatrazZ,Zeiback ve MonteKristo hızla atlarını sürüyor,nehirlerden,ormanlardan,tepelerden aşıyorlardı.Reyyan bir kahkaha attı '' AlcatrazZ artık şarap içmeyi bıraktın mı '' AlcatrazZ onun kahkahasına eşlik ederken bağırdı '' duyduğuma göre kan ikram edecekmişsin şarapta neymiş ''.Zeiback yine o her zamanki haliyle onlara baktı.''Hadi bi an önce gidip birilerini keselim sıkıldım artık '' MonteKristo yayını gösterdi '' siz kesin benim tarzım başka''
Kerolayn'ın sınır bölgelerine geldiklerinde dağlardaki karakollardan birine yaklaştılar.Kulede duran iki nöbetçiyi Montekristo oklarıyla indirmişti. Yaklaşık yirmi kişiden oluşan karakola girdiklerinde Reyyan bir anda kılıcını çekti etrafındaki beş kişiyi nasıl bir hızla öldürdüğünü arkadaşları bile anlamamıştı. AlcatrazZ çok sinirlendi '' sakin ol bizede bırak tadını çıkaralım '' AlcatrazZ ve Reyyan askerleri öldürmeye devam ederken Zeiback bir kişiyi karşına almış parça parça doğramakla meşguldü. Reyyan kafasını çevirdi '' sana manyakmısın diye soramıyorum bile gerçekten manyaksın '' Zeiback umursamadı '' buda benim tarzım rahat bırak beni '' Montekristo yayına yeni bir ok yerleştirdi son kalan askeri vurmak üzereydi ki Reyyan engel oldu. '' O bana lazım '' Montekristo yayı kadar gerilmişti '' sürekli yayımın önüne çıkıyorsun kazayla birgün seni vurmaktan korkuyorum '' *''Bunu yapmayacak kadar iyi bir okçusun'' dedikten sonra askerin yakasına yapıştı. '' Git Kerolayn'a Stigmata'nın selamını ilet bu daha başlangıç çok yakında hepinizin sonu buradakiler gibi olacak ''
Min ve Kerolayn,
Sabah uykusundan yeni uyanmış olan Kerolayn, Min'in kendisine getirdiği haber sonrası geçirdiği şoku, üzerinden atmaya çalışıyordu. ''Nasıl bir saçmalık bu, Stigmata neden bana saldırmak istesin mantıklı hiç bir açıklama bulamıyorum.'' Min'in yüzünde buz gibi bir ifade vardı '' İmparator yeni vezirlerini boş yere atamadı, sende gözden çıkardıkları arasındasın, hâlâ bunu farkedemiyor musun? '' *Min söylediklerinde haklıydı.Ortada hiçbir neden yokken, imparatorun emri olmadan Stigmata'nın saldırması imkansızdı. Şimdiden sınırdaki üç karakolu Stigmata'nın öncü birliklerinin saldırısına uğramıştı.Min konuşmasını sürdürürken bir taraftan da Kerolayn'ın ani duygu değişimlerini gözlemlemeye çalışıyordu. "Artemis ve Legolas bize yardıma geliyor."dedi.
"Neden öyle birşey yapsınlar ? "
"İmparatorun seni gözden çıkarmasının yarın onlarıda gözden çıkaracağı anlamı taşıdığını düşünüyorlar.Artemis bu durumdan kurtulmak için tahtı ele geçirmeye kararlı, senin için en iyi kurtuluş yolu onun desteğini kabul etmek. Stigmata, karakollara baskın yaptırarak müzakereye değil savaşmaya geldiğini açıkça belli etti. " Kerolayn'ın çok uzun düşünmeye vakti yoktu. "Hazırlanalım o zaman ".
Vezirlerin Savaşı;
Sabahın ilk ışıkları Kerolayn'ın şehrini aydılatırken gökyüzünü kaplayan kara bulutlar, imparatorluğu bekleyen kabusun habercisi gibiydi. Artemis ve Legolas'ın arkasındaki dev ordu şehrin girişindeki Parahan ovasına konuşlanmış bekliyordu. Kerolayn ve Min şehir kapılarından ordunun önünde çıktılar. Artemis, çadırında onları bekliyordu. Kerolayn, ovaya yerleşmiş olan dev orduya baktı. Acı bir tebessümle şimdiden dökülecek kanın kokusunu alıyorum diye söylenirken,yüzünü buruşturdu. Üç ordunun bir araya gelmesi ile oluşan görüntü Min'in keyfilenmesine sebep olmuştu. "Senin Parahan Ovası'na asker ekmişler" dedi. Onun neşeli hâlleri Kerolayn'ı mutlu etsede "şu an şaka kaldıracak durumda değilim " dedi.
Artemis çadırından giren Kerolayn'ı samimiyetle kucakladı.
"Seninle daha öncede omuz omuza savaştık ve her seferinde kazanan taraftaydık. Yine kazanan biz olacağız."
Kerolayn "elbette"dedi.
"Yalnız senden Stigmata'yı canlı olarak bana teslim etmeni istiyorum.Onunla görülecek bir hesabımız var.Bugüne kadar bana vermiş olduğu sözleri tutmamanın bedelini ödemek zorunda. Ayrıca savaş bittiğinde onun topraklarının gelirlerini ve o kırmızı yakutlarla süslü sarayını kendime istiyorum."
Artemis başıyla onayladı. "Tabiki"dedi.
Reyyan'ı çağırdı "savaş esnasında sen ve ekibin Stigmata ve Laila'yı esir alacaksınız."
Reyyan buna itiraz etti "biliyorsunuz biz öldürmek için eğitildik esir almak bizim işimiz değil bu bizi zor durumda bırakır.Kardeşlerimin zarar görmesine tahammül edemem"
Artemis sözü uzatmadı "ne diyorsam o, sonra kimi isterseniz öldürün "
Stigmata ordusu ile tepenin hemen arkasında saldırı için hazırlanıyordu.Fakat asker çok huzursuzdu. Artemis ve Legolas'ın Kerolayn'ın yanında olduğu haberi herkesi etkilemişti. Imparatorun desteği olmadan bu savaşı kazanmalarının imkansız olduğunu düşünüyorlardı. Üstelik Stigmata'nın bazı önemli subayları Artemis'e karşı savaşmak istemiyordu ancak bunu Stigmata'ya söylemek peşinen ölümü kabullenmek demekti.Ancak bir kişi Stigmata'yı ikaz etmeye kararlıydı.
Laila "efendim yardım almadan saldırsak bile kazanmamız çok zor. Ordumuzun üç katı asker var orada uzlaşmalıyız" dedi.
Stigmata kaşlarını çattı. "Asla" dedi. "Benim birliklerim bu imparatorluğun her zaman en keskin kılıcı olmuştur.Ben o hainlerin kellesini alıp imparatora götürmeye geldim,en fazla bu uğurda ölürüm.Hazırlan çıkıyoruz"
Savaş boruları üflendi.
İki ordu Parahan Ovası'nın geniş düzlüğünde karşı karşıyaydı.
Artemis ve Stigmata zırhlarını giymiş ovanın ortasına doğru at sürerek ilerliyordu.Iki komutan karşı karşıya geldiğinde birbirlerini selamladılar.
Stigmata " Beni buraya kadar yordunuz, görüyorum ki sizde bu ihanetin içindesiniz.Derhal askerlerinizi geri çekin ve imparatora bağlığınızı bildirerek size verecegi cezayı kabul edin. Aksi takdirde hepinizin kellesini ona götürmek zorunda kalacağım.
Artemis güldü " çok cömertsin Stigmata ancak küçük bir sorunumuz var. Buradaki insanlar senin imparatorunu istemiyor. Sana önerim ordunla birlikte benim emrime girmen ve başvezirim olarak benimle birlikte savaşmandır. "
Stigmata atını geri çevirdi. "Sizin kellerinizi götürdüğümde o makam zaten benim olacak. Beni kendi halkımla savaşmak zorunda bıraktığınız için pişman olacaksınız."
Artemis ordusuna seslenmeye başladı "kardeşlerim, sizleri bugüne kadar kendi zenginliğinde mahrum bırakan bir zalimi tahttan indirmenin zamanı geldi. Yarınlarınız için savaşın" Ordunun yaşasın Artemis naraları dağlarda yankılanıyordu.
Stigmata ordusunun başına geçti. "İmparatorlugun yiğit koruyucuları hainlerin kellesini almadan dönmeyecegiz. Saldırın"
Saray;
Artemis'in oyunları ile başlayan savaşın yankıları bütün imparatorluğu sarsmıştı. İmparator Liya ve Enes ile birlikte toplantı salonundaydılar. Enes " Ordumuz hazır Lydia ve Vaveyla yola çıktı en kısa sürede gidip isyanı bastırırım."
İmparator "Hayır" dedi. "Sen burada kalacak halkımı ve bizleri koruyacaksın bana Eyĺuĺ'ü çağırın"
Salondan içeri giren Eyĺuĺ imparatoru selamladı "olanlar için üźgünüm ablamın hatasını telafi etmek için herşeyi yapmaya hazırım" dedi.
Eylül'ün yüzündeki samimi ifade imparatoru memnun etmişti. "Orduyla yola çıkacak Lydia ve Realistin yardımi ile ablanın isyanını bastıracaksın eğer başarılı olursan ailenin şerefini kurtarmış olursun.Ayrıca başvezirlik makamı senin olur ve diğerlerinde paylarından almaya hak kazanırsın" Eylül "memnuniyetle "dedi.
Liya şoktaydı yıllarca imparatora sadakatle hizmet etmiş ve hep bugünü beklemişti fakat şimdi başvezirlik makamı altın tepside Eyĺül'e sunulmuştu. Dişlerini sıktı öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Eylül ve Enes dışarı çıkınca dayanamadı "yüce imparatorum Enes yada siz dururken orduyu Eylül gibi tecrübesiz birinin yönetmesi sizce doğrumu"
İmparator hiç mimik vermedi "hayal kırıklığını anlıyorum ama unutma bir komutan için en tehlikeli düşman kendi yetiştirdiği düşmandır."
Savaş Meydanı
Yağmur şiddetle yağmaya başlamıştı Stigmata ve Lailanın liderliğinde süvariler ilk saldırı başlattı. Stigmata'nın süvarileri atış menziline girdiğinde Artemis'in okçuları yaylarını serbest bıraktılar oklar yağmurla birlikte Stigmata'nın askerleri üzerine yağıyordu. Vurulan atlar atından düşen askerler orduyu durduramadı süvariler atları ile öndeki mızraklı piyade birliklerinin arasına daldı.Çarpışma çok sertti.
Atların altında ezilen askerler,kopan kollar ,bacaklar etrafa savrulan kelleler... Birkaç dakika içinde etrafta yağmur birikintileri arasında kan gölleri oluşmaya başlamıştı. Stigmata savaşçıydı askerinin önünde düşmanlarına saldırmış Artemis'in çadırına ulaşmaya çalışıyordu.
Sezen'in komutasında saldırıya geçen süvariler Stigmata'nın ordusunun sağ kanadını tamamen çökertmişti. Ağır hasar alan Stigmata'nın ordusu toparlanmaya çalışıyordu.
Gölgeler;
Hepsi bir araydı. Onlar için şenlik ortamı oluşmuştu. Altısıda bir arada ilerliyorlar Stigmata ve Laila'ya ulaşmak için askerlerin arasında kendilerine koridor açıyorlardı. Reyyan hızlı kılıç darbeleriyle önündekileri parçalıyor atını sürüyordu. Montekristo oklarıyla arkayı kolluyordu.Stigmata ile karşı karşıya geldiklerinde Kolibandı kılıcını kaldırdı. "Teslim ol ve bizimle gel Stigmata " Stigmata kılıcını savurdu "senin gibi sürüngenler beni teslim alamaz".
Diğerleri etraftaki askerlerle mücadele ederken Kolibandı ve Stigmata çarpışmaya devam ediyordu. Laila o esnada yerde gördüğü yayı aldı bir ok yerleştirdi. Min farketmişti Laila'ya doğru bir atak yaptı fakat geç kalmıştı. Laila'ya vurduğu darbe ile onu bayıltmış ancak Laila'nın bıraktığı ok Kolibandı'nın göğsüne saplanmıştı.Stigmata kılıcı ile önce Kolibandı'nın koluna vurdu ikinci darbe omuzuyla boynu arasına gelmiş şah damarı kesilmişti. Kolibandı dizlerinin üzerine çöktü gözleri kapandı yere düştü.
Zeiback ani bir darbe ile Stigmata'yı bayılttı atının üzerine aldı.Min ve MonteKristo Laila'yı oradan çıkarırken AlcatrazZ Kolibandı'nın cansız bedenini meydandan çıkarıyordu.
Stigmata ve Laila'nın savaş meydanından kaybolması ordunun telaşlanmasına sebep oldu.Orduda görevli komutanlar birliklere geri çekilme emri vererek tepelere çekilmesini sağlamışlardı.
Artemis'in orduları saldırmak isterken Sezen buna engel oldu. Geri çekilmenin amaca ulaşmak olduğunu biliyordu. Bekleyin dedi.
Stigmata
Stigmata kendine geldiğinde elleri ayakları bağlı bir halde Kerolayn'ın önünde duruyordu. "Seni hain hepiniz gebereceksiniz" diye haykırdı.
Kerolayn umursamadı " vah vah sevgili Stigmata ne kadarda zor durumdasın. Seni ikaz etmiştim beni dinlemeliydin. Bana verdiğin sözleri tutmadığın yetmezmiş gibi birde canıma kastetmek. Sahi ceo'yu öldürebileceğin fikrine nasıl kapıldın merak ediyorum.Neyse seni dinlemesemde olur "dedi. Dışarıya çıktı.
Artemis'in ćadırında gözlerini açan Laila etrafa bakıyordu. Artemis konuşmaya başladı." Stigmata öldü. Sende ölebilirsin ancak şimdi birlikte dışarı çıkar askerlerine benim emrime girdiğinizi ve Stigmata'nın öldüğünü açıklarsan hepinize yaşama fırsatı veririm."
Bu saldırının baştan beri hata olduğunu düşünen Laila için kabul etmekten başka çare yoktu. "Pekala" dedi.
"Kendine geldiğinde çıkarız o zaman" dedikten sonra Artemis dışarı çıktı.
Artemis çadırının önünde savaş meydanını kontrol ederken gölgeler Kolibandı'nı gömmek için mezar kazıyorlardı.
Artemis yaklaştı "o büyük bir savaşçıydı kaybınız için üzgünüm" dedi.
Min alaycı bir tavırla baktı. "Ne kadar mutlu ettiniz bizi "
Zeiback "peh üzgünmüş"
AlcatrazZ birşeyler söyleyecekti ki Reyyan müdahale etti.
" Esir almak bize göre değil diye size en başta söylemiştim şimdi sadece üzgünüm diyorsunuz bence müsade edin kardeşimizi uğurlayalım "
*Artemis'in onlara ihtiyacı vardı birşey söylemeden geriye döndü. Artemis uzaklaşırken Reyyan kılıcını yere sapladı.
Öfkeyle haykırdı "en sonunda ben bunların hepsini öldürürüm."
7.Bölüm
Kerolayn;
Çadırının önünde bir süre savaş alanını seyretti. Bütün bunlar belkide bir hiç uğruna diye düşündü.Binlerce insanın cansız bedeni savaş meydanında toprağa gömülüyordu. Herşey şu içeride duran adam yüzünden,beni neler yapmak zorunda bıraktı dedi kendi kendine. Cesetlerin arasından kendine yaklaşan Min kalbinin daha şiddetli çarpmasına sebep olmuştu. Genç adam karanlığın ortasına doğan bir güneş gibi parlıyordu.
"Seni yeniden görmek güzel,iyi olduğuna sevindim" dedi. Min tebessüm etti "senide öyle"
"Kardeşini kaybetmişsin çok üzüldüm " Min sessizce "bende " diyebildi.
Min'in kederli hâli Kerolayn'ın yüreğini sızlatmıştı. " Kılıcını ver bana " dedi. Min'in kılıcını alıp hızlıca çadıra girdi.
Elleri ve ayakları bağlı olan Stigmata düştüğü tuzağı farketmiş fakat çok geç kalmıştı. Çadırdan içeri giren Kerolayn'a bağırdı. "Bekle beni dinlemen gerek"
Kerolayn umursamadı " kusura bakma ben uzatmayı sevmiyorum" dedi. Kılıcı kaldırdı ve bütün gücüyle Stigmata'nın boynuna indirdi. Tek darbeyle kafasını gövdesinden ayırmıştı.
Stigmata'nın kafası gördüğü manzara karşısında şaşıran Min'in önündeydi.
"Kaybettiğini sana geri getirmez ama belki acını soğutmana yardımcı olur.
Artemis ,
Laila ile birlikte Stigmata'nın ordularının yanındaydılar. Laila Stigmata'nın öldüğünü ve Artemis'in emrine girdiğini açıkladığında Artemis taraftarı olan gurup bu durumdan memnuniyet duymuştu. Artemis kendisine biat etmeye niyetli olmayan askerlere döndü.
"Kardeşlerim aranızda benimle birlikte hareket etmek istemeyenler olabilir. Bunu anlayabilirim fakat benimle birlikte olursanız şimdi kazanacağınızın kat kat fazlasını kazanacağınızdan emin olabilirsiniz."
Artemis kendisi ile birlikte getirdiği sandıklar dolusu altını Stigmata'nın askerleri arasında dağıttırdı. Çatlak sesler susmuş zaten askerler tarafından sevilen Artemis Stigmata'nın sağ kalan gücünüde kendi safına çekmeyi başarmıştı. "Parahan Savaşı sona erdi " dedi.Şafakla birlikte Megakente gidiyoruz.
Eylül, Vaveyla ve Lydia
Eylül, imparatorluk ordusunun bir kısmı ile yola çıkmıştı. Parahan Savaşında yenilen Stigmata'nın askerlerinin de Artemis'in emrine girdiği ve Artemis'in Megakente doğru yola çıktığı haberi üzerine Artemis'i merkeze daha yakın bir yerde karşılamaya karar verdi.Olurda bir mağlubiyet alırlarsa Megakent'e geri çekilip imparatorluğun bütün gücüyle tekrar saldırma planları yapıyordu.
Vaveyla ve Lydia'nın orduları ile Çakaluğramaz Dağı eteklerinde bulunan İtüren Ovası'nda birleştiler. Bu ovanın etrafında bulunan küçük tepecikler okçular için iyi bir mevziydi. Atış menzili içinde uygundu. Eylül ,Realist. ve Lydia ya döndü. "Onları burada karşılayacaģız sizler tepelerdeki birlikleri komuta edeceksiniz ben süvarilerimle merkezden saldıracağım.Eğer siz kanatlarda başarılı olursanız biz burada bu savaşı kazanır isyanı sona erdiririz.
Eylül'ün heyecanı Lydia ve Realist'in hoşuna gitmişti. Lydia " karşımızda ordumuzun en tecrübeli komutanı var umarım hersey yolunda gider" dedi. Göz kırptı .
Realist. yüzündeki sert ifadeyi bozmamıştı.
" İyi düşünmüşsünüz ben karşımda kimin olduğuna bakmam beni sonuç ilgilendirir. Sonunda kazanan biz olacağız."
Eylül uzaklara daldı kendisine gelen haberler Artemis'in artık çok yaklaştığı yönündeydi.
"Umarım inat etmez ve teslim olursun sevgili ablacığım eğer aksi olursa sonu hiç iyi olmayacak. "
Saray;
Liya ortalıkta dolaşan ve sürekli sorun çıkaran genç prenseslerin şımarıklığından bıkmış usanmıştı. Sade'nin sürekli birşeyler istemesi şakalar yapmaya çalışması Esila'nın ani ve habersiz ortadan kayboluşları canını sıkıyordu.
Bu kadar saçmalığın içinde birde bunlarla uğraşmak bana kaldı diye düşünürken
Enes Liya'nın çalışma odasına girdi
*" Nasılsın"
" Zor zamanlar geçiriyoruz, iyiyim desemde aldırma".
" Ordunun başında ben olmalıydım. " Enes'in cümlesinde sitem ve bir o kadarda güvensizlik vardı.Haksız sayılmazdı Eylül başarılıda olsa başarısızda olsa bu ikisi içinde tehlike demekti. Birgün Eylül'den kurtulmak zorunda kalmak istemiyorum diye düşünuyordu.
Liya kafasından geçenleri söyleyecekti fakat son anda vazgeçti.
" Sonu hepimizin için iyi olacak diye umuyorum" dedi.
Gölgeler ;
Ordu ile birlikte Megakent'e doğru at sürüyorlardı. Eylul'ün onları ordusu ile birlikte İtüren Ovası'nda beklediği haberini Artemis'ten almışlardı.
AlcatrazZ yol kenarında bulunan bir yeri işaret etti. " Hey Min görüyormusun şurayı ? " Min merakla sordu " yahu neydi buranın adı "
AlcatrazZ sitem etti " nasıl hatırlamazsın biz sen ve Kolibandı ile buraya ara sıra gelir ayı postu baģışlardık pinballcı babanın yatırı."
Min "amaaan" dedi " çok içtiğin zamanlardan birinde halisünasyon görmüşsün "
Birlikte kahkaha attılar.
Sustuklarında Reyyan konuşmaya başladı " görüyormusunuz bizim küçük kız büyümüşte ablasının karşısına çıkıyor."
AlcatrazZ " akıllı kızmış karşılamak için iyi yer seçmiş "
*Zeiback ilk defa merak duygusuna yenik düşmüştü " Artemis bu sefer bizden ne istiyor "
Reyyan kaşlarını çattı. " Kardeşini ikna edecekmiş eğer ikna edemezse bizden Eylül'ü korumamızı istiyor "
Montekristo sinirlenmişti "korumak mı ? Onun bu saçma istekleri yüzünden biz kardeşimizi kaybettik."
Min " Artemis'e sorsaydın ya bizi bebek bakıcısı falan mı sanıyor "
*Reyyan elini kaldırdı " sakin olup beni dinleyecek misiniz "
AlcatrazZ " seni her zaman dinleriz fakat bizden Eylül'ü esir almamızı yada onu korumamızı istemeyeceksin değil mi ? "
Reyyan " hayır " dedi.
" Kerolayn bize Stigmata'nın kellesini vererek ona olan öfkemin bir nebze dinmesini sağladı. Fakat Artemis için bu geçerli değil. Biz nasıl kardeş acısı yaşadıysak ona da aynı acıyı yaşatacağız. "
8. Bölüm
Artemis
Güneş daģların ardından yükselip İtüren Ovası'nın geniş düzlüklerini aydınlatırken Artemis ordusuyla birlikte savaş için son hazırlıklarını yapıyordu. Kalbinde o ana kadar hissetmediği tarifi imkansız bir huzursuzluk vardı. Kerolayn ondaki huzursuzluğun farkındaydı. " Bu kadar ilerledikten sonra, kardeşin vazgeçmene sebep olabilir mi ? "
Artemis zor bir soruyu cevaplamak üzereydi, kandırılmış olmasına raģmen kendisine güven duygusunu kaybetmeyen Kerolayn'ı tatmin edebilecek bir cevap vermeliydi.
" İnsan amacı için gerekirse kardeşini de feda edebilmeli " dedi.
Bu cevabın Kerolayn'ı tatmin edip etmediğinden emin değildi. Fakat üzerinde daha fazla konuşmak istemiyordu.
Ordular hazırlanmış ve savaş günü gelip çatmıştı.
Sezen, Artemis'in miğferini uzattı. Teselli edecek birkaç kelime söylemek istiyordu. Sonunda içindeki sese kulak verdi " o senin kardeşin her halükârda senin yanında olacaktır."
Artemis tebessüm etti " sen iyi bir komutansın ama yanılıyorsun. Eylül benim kardeşim ve sırf bu yüzden, damarlarında dolaşan kan yüzünden kazanmayı isteyecektir. Uzlaşma teklifimi kabul etmeyecek."
Çadırından çıkıp atına bindi. Omuzlarındaki altın işlemeli beyaz pelerini güneş ışıklarının yansıması ile etrafa bir renk cümbüşü sunuyordu. Kılıcını kaldırdı, askerlerinin Artemis diye haykırışları dağlarda yankılanıyordu. Atını meydana doğru sürdü.
Kardeşi Eylül'ün kendisine doğru gelen görüntüsüne baktı.
"Lanet olsun nasıl bir hayat bu" dedi içinden. Taht için çıktığı yolda kardeşine zarar veremezdi.
Ovanın ortasında karşılaştıklarında Artemis öfkeyle kardeşine baktı.
" Sen, sen nasıl böyle birşey yaparsın, senin yerin benim yanım derhal çadırıma gitmeni bekliyorum."
Eylül ablasının duyabileceği tonda küçük bir kahkaha attı. " Ne o başvezirimiz küçük kardeşine kaybetmekten mi korkuyor."
Artemis'in sinirleri iyice geriliyordu " seninle savaşmak istemediğimi biliyorsun sen olman gereken tarafta değilsin."
" Yanılıyorsun sevgili ablacığım tamda olmam gereken taraftayım " sesi iyice ciddileşmişti.
" Başvezir Artemis siz inparatorluk buyruğuna karşı gelerek halkı isyana sevk ettiniz. Size derhal isyanı sonlandırıp ordunuzla birlikte silah bırakmanızı ve imparatorun emirlerine uymanızı emrediyorum. Aksi takdirde kılıçlarımızın altında can vereceksiniz "
Artemis öfkeden delirmek üzereydi. " Şuracıkta kafanı kesmek istiyorum "
Eylül atının üzerine daha kararlıca oturdu. " O zaman konuşmaya gerek yok başlayalım "
Atını çevirdi ordusunun başına döndü Kılıcını kaldırdı askerlerini selamladı " imparatora " dedi. Ordu ona karşılık vermiş etrafı inletiyordu " imparatora ".
Kardeşlerin Savaşı
Legolas,
Saldırı emri Artemis'ten gelince, Legolas ordu ile birlikte hücuma geçti.Ordunun başında olmak onlarla birlikte savaşmak istiyordu.Legolas'ın onlarla birlikte savaşıyor olması askerlere ayrı bir güç veriyordu.İmparatorluk ordusuna ait bir ikibin kadar suvariyi bir anda kılıçtan geçirmişlerdi. Buna rağmen çok az kayıp veriyor hızla ilerliyorlardı. Savaş Eylül'ün planladığı alanın biraz daha gerisinde gerçekleşmiş o yüzden ilk saldırıda ağır zaiyat vermişlerdi.Üstelik Legolas'ın kahramanca askerlerinin yanında çarpışıyor olması onlara ayrı bir güç katıyordu.
Hızlıca Lydia'nın yanına gitti. Lydia'nın ne kadar iyi bir okçu olduğu herkes tarafından bilinirdi. Elindeki yayı Lydia'ya uzattı " öldür şu Legolas'ı işimize bakalım " dedi.
Lydia yayı aldı, yavaşça bir ok yerleştirdi. Yayını gerdi Legolas' a nişan alıp oku bıraktı. Legolas göğsündeki yanmaya rağmren çarpışmaya devam ediyordu. Kolundaki gücün yavaş yavaş tükenmeye başladığını hissediyordu. Lydia yayını bir kez daha doldurdu tekrar bıraktı az önceki okun biraz daha soluna atmıştı Legolas yine düşmedi kafasını kaldırdı Lydia ile göz göze geldiler ve Lydia üçüncü oku bıraktı. Legolas dizlerini üstüne düştü. Gözleri kapandı. Son nefesini vermişti.
Legolas'ın ölümü orduda panik yaratmış bir anda ters bir etkiye sebep olmuştu.Komutanlarını kaybederek panik olan ordu Eylül'ün süvarilere saldırı emri vermesiyle birlikte bir anda dağılmış, ağır kayıplar vermeye başlamışlardı.
Eylül, Lydia ve Vaveyla bütün birliklerine saldırı emri verdi. Topyekün bir saldırı başlatmışlardı. İsyancıları tamamen yok etmeye kararlıydılar ve bunuda başarmak için bütün şartlar oluşmuştu.
Kerolayn
Artemis kardeşinin tavrı karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Herşeyden vazgeçmiş bir şekilde çadırında oturuyor kimse ile görüşmek istemiyordu.Savaşın kaybedilmek üzere olması bile onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu.
" Ben bir kardeş kaybettim " diye düşündü. Artık hiçbirşeyin anlamı yoktu. Savaşı kazanmak için hamle yapmıyordu.
Sezen hızlı adımlarla Kerolayn'ın yanına gitti. " Kaybediyoruz fakat hiç bir hamle yapmıyor " Kerolayn kararlı gözlerle Sezen'e baktı "onun yaşadığı hâyâl kırıklığını anlayamayız ama bu savaşı kazanmak için yapacağımız şeyler var "
Kerolayn zırhını giyindi, miğferini taktı. " Olurda ölürsem şerefimle ölmek istiyorum ben asla bir korkak gibi bekleyemem " dedi. Kılıcını çekti ve Sezen'le birlikte savaş meydanına atını sürdü. Yavaş yavaş geri çekilmeye başlayan ordunun başındaydı. Kılıcını savuruyor, önüne geleni kesip biçiyor orduyu sevk ve idare ediyordu.
Sezen bir kısım süvari ve okçu birliğini kanatlara yönlendirmiş, oradan gelen akınları durduruyordu.Artemis'in ordusu Kerolayn'ın cesur hamlesi ile kendine gelmiş yeniden çarpışmaya başlamıştı.
Sezen hayranlıkla Kerolayn'a baktı " başaracağız" dedi.
Ordu adeta küllerinden doğmuştu Eylül içindeki öfkeye daha fazla engel olamadı savaş meydanına girdi. O da savaşacaktı. Onu bekleyen sonun farkında değildi.
Gölgeler ;
Bekledikleri an gelmişti. Zeiback kafasını çevirdi " Reyyan seninki meydana inmiş " dedi.
Reyyan kılıcı ile önündeki askeri biçtikten sonra arkadaşlarına bağırdı "atlaraa" !
Artemis'in yetiştirdiği suikastçiler artık onun kanının peşindeydi.Reyyan bütün hırsıyla saldırıyo önüne çıkan askerleri adeta parçalıyordu. Diğerleri de ondan farksız değildi. Önlerindeki koridoru yararak ilerliyor Eylül'e ulaşmaya çalışıyorlardı.
AlcatrazZ önündeki bir kaç muhafızı öldürdükten sonra Eylül'le göz göze gelmişti.
Nihayet Eylül'ün yanına ulaşmışlardı.
Eylül bütün gücüyle haykırdı " beni asla esir edemezsiniz "
AlcatrazZ kahkaha attı " sence öyle bir derdimiz var mı ".
Eylül kendisine doğru gelen AlcatrazZ'ın ilk darbesini savuşturdu fakat AlcatrazZ güçlü ve hızlıydı , ikinci darbeyle Eylül'ün kılıcını düşürdü. Her biri bir kılıç darbesi vurmaya başladılar. Eylül, vücudundan akan kanlar damarlarından çekildikçe gücünün tükendiğini hissediyordu.
Reyyan kılıcını kaldırdı " yeter bu kadar " dedi. Tek darbeyle Eylül'ün kafasını kesti.
"Huzur " dedi. "Huzur intikamın ta kendisi"
Lydia ,
Bütün çabalarına rağmen Kerolayn'ı vuramamıştı. Kerolayn ve Sezen'in mücadelesi, kazanmak üzere oldukları bir savaşı kaybetmelerine neden olmak üzereydi.Çok ağır kayıp vermişlerdi.
Eylül'ün ölüm haberi ile hem ordusu iyiden iyiye zayıflamış, hemde kendisinin morali yerle bir olmuştu.
Karar vermeliyim diye düşündü.
Hızlıca Realist'in yanına gitti.
"Çok kayıp verdik bir an önce Megakent'e geri çekilmeliyiz yoksa bütün orduyu kaybederiz."
Realist. savaş meydanına öfkeyle baktı " kendi kardeşini bile acımayan birinin hırsıyla ne kadar mücadele edebiliriz.Haklısın" dedi ve orduya geri çekilme emri verdi.
*İmparatorun orduları İtüren'de ağır kayıp vererek Megakent'e geri çekiliyordu.
Artemis;
Kardeşinin savaş meydanında öldüğü haberi yüreğinde tarifi imkansız bir acıya sebep olmuştu.Sanki kalbine hançer saplanıyordu. Savaşı kazanmış olmaları o an için umurunda değildi. Savaş meydanında hızla Eylül'ün cansız bedeninin olduğu yere ilerledi. Kardeşinin vücudundan ayrılmış kafasını kucağına aldı. Gözünden yaşlar süzülüyordu.
" Böyle olmamalıydı " diyebildi.
Gömülmesi için mezar kazdırırken yanına yaklaşan Gölgeleri gördü.
Reyyan'a öfke dolu bir bakış atmıştı.
Reyyan sukunetini bozmadı " kaybınız için üźgünüm denedik ama yetişemedik ".
Artemis aslında herşeyin farkındaydı fakat içindeki kardeş sevgisinden daha fazla olan iktidar hırsı insani duygularını bastırmaya neden oluyordu.
"Hazırlanın" dedi. "Megakenti alıp şu işi bitirelim"
9. Bölüm
Saray;
Ordusunun kaybettiği ve Eylül'ün öldüğü haberi ile hâyâl kırıklığına uğrayan Pisadam Liya,Enes ve kardeşlerini odasına çağırdı.
"Galiba yine iş başa düştü,onlar buraya geldiklerinde orduya ben komuta edip hepsini bu şehrin surlarının dibine gömmeyi planlıyorum. Enes kardeşlerimi al hemen yola çık onları başka ülkeye götür benden haber almadan da geriye dönmeyin"
Sade itiraz etti " hayır burada kalıp sizinle birlikte savaşmak istiyorum. Imparatorun sesi kararlı ve sertti " hemen yola çıkın."
Enes yanına genç prensesleri aldı ve şehri terk ettiler.
Liya savaş hazırlıkları için imparatora yardım ediyordu.İmparator bütün geceyi savaş planları üzerinde çalışarak geçirmişti.
Artemis ve Kerolayn;
İtürenden yola çıktıkları süre boyunca Artemis hiç konuşmamıştı. Kerolayn sessizliğe daha fazla tahammül edemedi. " Birlikte daha çok savaş kazanacaģız Artemis " dedi. Artemisin yüzünde acı bir tebessüm vardı " kaybedek bir kardeşim daha kalmadığı için bu dediğinde haklı olabilirsin " Artemis kederli olsa bile gücünden ve dirayetinden hiçbirşey kaybetmemişti.
Gölgeler;
Min atı üstünde ilerlerken kafasına takılan soruyu sorma gereği hissetti. " Sizce Artemis kardeşini bizim öldürdüğümüzü biliyor mu ? "
Zeiback kafasını çevirdi " bilsin kimin umurunda".
Reyyan soruyu yanıtsız bırakmaya niyetli değildi " aslında biliyor, canıda çok yanıyor ama biz kardeşini öldürmeseydik ikisinden birisi diģerini öldürmek zorunda kalabilirdi. Yani hem canı yanıyor hem işine geliyor.
AlcatrazZ o bilindik kahkahasını attı " Artemis olmak kolay değil."
Kuşatma;
Birgünlük yolun ardından Megakente ulaşan Artemis ordusuyla şehri kuşattı. Şehrin surlarını aşıp içeriye girmek o kadar kolay olmayacaktı. Üstelik karşılarında tecrübesiz vezirler değil Pisadam gibi yüzlerce savaş kazanmış bir komutan vardı.
Kuşatma aylarca sürebilir herhangi bir sonuç alınamayabilirdi.Halkın kendisini destekledığini iyi bilen Artemis, İmparatora bir haberci göndererek şehri teslim etmesi hâlinde canına dokunulmayacaģı ve ünvanına yakışır bir hayat süreceği garantisi verdi .
İmparatorun bu teklife cevabı sertti.Habercinin kellesini gönderdi.
Savaş artık kaçınılmaz bir hâl almıştı. Yer yer cepheler açılıyor kiminde Artemis'in kiminde imparatorun orduları galip geliyordu. Fakat kimse tam olarak savaşı kazanabilecek duruma gelmemişti.
Kuşatmanın dördüncü günüydü.
Pisadam ;
Sabah çalışma odasında hazırlıklarını tamamlamış çıkmak üzereydi. Liya kapıdan içeri girdi. Elindeki kadehi imparatora uzattı.
" Size en sevdiğiniz karışımdan hazırladım."
İmparator karışımı bir dikişte içti. Koltuğa oturdu " ne kadar haklı çıktın, herşey rüyamda yorumladığın gibi oldu isyan çıktı ve şimdi şehrimin surlarına dayandılar üstelik halkımda onun yanında " kelimelerini bitirmek üzereydi ki gücünün yavaş yavaş tükenmeye başladığını hissetti. Liya'ya baktı " ne oluyor bana " dedi.
Liya sakinliğini hiç bozmadı " birşey yok yüce imparatorum ölüyorsunuz, şu andan itibaren beni duyabilecek ama cevap veremeyeceksiniz. Hatırlıyormusunuz rüyanızdaki yılanı sarayınızdaki büyük düşmanı, hatırlamış olmalısınız.İşte o benim. Ayrıca; siz kendiniz söylemiştiniz bir komutan için en büyük düşman kendi eğittiği düşmandır diye. Size verdiğim zehir gerçekten bir sanat eseri oldu, dünyada daha iyisi yok, kendi ellerimle yaptım, kokusu tadı hiçbirşeyi yok kimse sizin zehirlendiğinizi anlamayacak. Siz bütün gelirleri Eylül'e vaad ettiğinizde Artemis'e onunla birlikte hareket edeceğimi ve bunun karşılığında hatırı sayılır bir gelirle birlikte güç talep ettiğimi ilettim. O da kabul etti. Çok yakında şehrin kapılarını Artemis'e açacağim ve hâyâl ettiğim zenginliģe ve mevkilere ulaşacağım. Bu arada kardeşleriniz burada olmadığı için Artemis'in doģal hakkı ile tahtınıza oturacak."
Konuşması bittiğinde imparator gözlerini kapatmıştı. Liya imparatora doğru yaklaştı. Nefes alış verişini kontrol etmek için eğildiğinde imparator ani bir hareketle hançerini Liya'nın kalbine sapladı.Herşey karardı imparator zehirin etkisiyle olduğu yere yığıldı. Son nefesini vermişti. Liya kalbindeki hançerden sızan kana baktı.
Dizlerinin üstüne düştü "böyle bitmemeliydi" dedi.
Ikiside son nefesini vermişti.
Lydia ve Realist
Cephedeki iki komutan kendilerine gelen haber ile yıkılmıştı. İmparator ölmüş ve Liya'yı öldürmüştü. Hekimler imparatorda herhangi bir zehir etkisi görememişlerdi.
Lydia hüzün dolu gözlerle Realist'e baktı " Yapacak hiçbir şeyimiz kalmadı, halk artık savaşın devam etmesini istemiyor askerlerin çoğuda Artemis'in tarafında biz şehri teslim etmezsek içimizdekiler bizi öldürüp teslim edecek. Realist fazla cümle kurma gereği duymadı.
Megakent meydanına çıktı ,halkın ve askerlerin karşısında konuşmaya başladı " Megakentin değerli halkı, imparatorumuzu kaybettik ve sizinde isteğinizi göz önüne alarak şehrin kapılarını Artemis'e açıyorum."
Halkın Artemis, Artemis tezahüratları eşliğinde şehrin kapıları açıldı.
Artemis;
İmparatorun ölüm haberinden sonra saldırıları durdurmuş beklemeye başlamıştı. Şehirden yüķselen Artemis tezahüratları ile keyifleniyordu. Şehrin kapıları ardına kadar açıldı. Lydia elinde imparatorluk tacı ile bekliyordu. Kerolayn atını sürdü tacı Lydia'nın elinden aldı. Şehor meydanına doğru ilerlemeye başladı. Artemis ve Sezen orduyla birlikte şehre girip meydana doğru Kerolayn'ın arkasından ilerlemeye başladılar.
İmparatorun halkı selamladığı ve konuşmalarını yaptığı büyük meydandaki dev kürsüye çıkan Kerolayn, Artemis'i bekliyordu.
Artemis ağır adımlarla kürsüye çıktı.
Kerolayn tacı eline aldı " sen tanıdığım en iyi lidersin , adaletle yönetmen dileğiyle " dedi.
Artemis ani bir hareketle Kerolayn'ı kucakladı " sen olmasan başaramazdım ".
Kerolayn tacı Artemis'in başına taktı ve bütün gücüyle bağırdı.
"İmparatoriçemiz Artemis'i selamlayın."
---------------------SON---------------
Sonra kahramanlarımıza ne oldu : )
Artemis ; Hızını alamayıp sağa sola savaş ilan edip durdu.Yüzlerce devlet adamına gölgelerin suikast düzenleme emrini verip devletleri haraca bağladı.Haraççı imparatoriçe olarak adı tarihe geçti.
Kerolayn ; Artemis'in en yakını oldu yıllarca birlikte savaslar kazanarak zenginliğine zenginlik kattı.Sarı kafa Min'le şiddetli savaşlardan ötürü ayrıldılar başka sarı kafalar bulmak için uzun bir yolculuğa çıktıktan sonra haber alınamadı.
Lydia ; şehri teslim ettiği için Legolası öldürme suçundan affedilip asgari ücretle emekliye sevkedildi. Emeklilik ruhunu etkilediği için göz kırpmak onda tik oldu.
Realist. ; o günden sonra kendisini gülerken gören hiç olmadı.
Sezen ; bir o yana bir bi yana savruldu durdu. O savaş benim bu savaş senin Artemisin yanındaydı.Sonunda paslı bir okla yaralanıp tetenos oldu. Tetenosu tedavi etmek için yollara düştü.
Laila; artemis e yardım ettiği icin o da Artemis'in yanındaki vezirlerden biri olarak hayatına devam etti. Zengin oldu.
Deep ; Legolastan kalan vezirlik makamı savaşın icerisinde yer almadığı için Artemis tarafından kendisine verildi.İmparatoricenin en güvendiği kişilerden biri oldu.
Sade ve Esila ; Birgün tahtı Artemis ten geri alabilmek için sürekli planlar yaptılar sonunda planlarını gerçekleştiremeyeceklerini anlayıp evlenemeye karar verdiler fakat yaşlandıkları için evde kaldılar.
Gölgeler ;
Birlikte kaldıkları süre boyunca Artemis'in emri ile yüzlerce devlet adamına suikast düzenlediler isimlerinin gittiği yerden çok ceset çıktığı söylenir.Tabi cinayetler dışında farklı uğraşlar edindiler.
Reyyan ;
Helmut Dağ'ının zirvesinde kendine bir saray yaptırdı. Sarayının duvarlarını öldürdüğü insanların kafatası ve kemikleriyle süsletti. Ayrıca sarayının bahçelerinde çok özel elma fidanları yetiştirdi bugünkü amasya elmasını ilk yetiştirenin o olduğu konusunda rivayetler vardır.
Ayrıca akşam yemeklerinden sonra elma eşliğinde 500 cc kan içtiği günümüzde bile söylenmektedir.
AlcatrazZ ; Şaraba olan düşkünlüğü yüzünden dünyanın en büyük üzüm bağını kurdu ve şarap üretmeye başladı. Tonlarca şarabı dünyanın her yerine satarak çok zengin oldu. Ayrıca sarayının bahçesine şarap havuzları yaptırarak orada yüzdüğü rivayet edilir. Çok içmekten siroza yakalanmıştır.
Min ; vahşi cazibesi peşini hiç bırakmadı. Gittiği her yerde kendisine yüzlerce kadın aşık oldu. Hiç kimseleri beğenemedi aşık olamadı.Hayatı günü birlik ilişkilerle geçti. Sonunda bir kızla birlikteyken kızin abileri tarafından baskına uğradı tedbirsiz bir anında yakalandığından bacağından bıcaklandı. Hacca gidip tövbekar oldu.
Zeiback ; ıslık çalarak başladığı müzik hayatına değişik müzik aletleriyle ve besteleriyle devam etti. Bugünkü modern pop müziğin atası ve djlerin ağababası olduğu söylenir.
MonteKristo ; sürekli şarkilar söyledi Zeiback in müziklerini seslendiren ilk assolist olarak tarihe geçti.
Bitti bitti tamam yeter bu kadar : )
Herşeyin bir sonu olmalı diyor şair, her ne kadar savaştan entrikadan bahsettik isede dünyanın daha temiz daha savaşsız bir yer olması en büyük temennimizdir.
Hiçbir edebi amaç olmadan kaleme aldığım bu masal tadında hayat sona erdi emeği geçen herkese canı gönülden teşekkür ederim.
Sürçi lisan ettiysek affola...
Hoşçakalın.
Kolibandı
Acemi Öykü Denemeleri.