Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Osmanlı Devleti Zamanındaki Önemli Mekanlar

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
KÜÇÜKSU KASRI

Göksu Kasrı olarak da bilinir. İstanbul'da Küçüksu'da, Göksu Deresi'nin Boğaz'a döküldüğü noktanın hemen yakınında, deniz kıyısındaki kasır. Sultan Abdülmecid tarafından Nkogos Balyan'a yaptırılmış, 1856'da tamamlanmıştır.

Uzun kenarı deniz paralel, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Yerden 3m kadar yüksekteki bir alt bölüme oturan iki kattan oluşur. Deniz cephesi üç düşey parçaya ayrılmıştır.; bunlardan ortadaki düz, yanlardaki dışbükeydir. Orta bölümde bulunan bulunan kapıya, at nalı biçimli, iki kollu görkemli bir mermer merdivenle ulaşılır. At nalının iki kolu arasında fıskiyeli mermer bir havuz yer alır. Giriş bölümü dört sütunun taşıdığı kemerli bir sahanlığın gerisine doğru çekilmiştir. Zemin katta boydan boya ikişer balkon vardır. Üst kattaki konsollara taşıtılmış, zemin kattaki ayaklara oturtulmuştur. Yapının bütün cepheleri, en tepede konsollar üstünde ileri taşan ve çatıyı gizleyen bir parapet duvarıyla sona erer.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
LEFKOŞE SELİMİYE CAMİİ

1209'da yapımında başlanan katedral, çeşitli istilacıların yağmalarına uğrmaış ve 1571'de Kıbrıs'ın en büyük camisine dönüştürülmüştür. Caminin adı, Kıbrıs'ın fethi sırasında padişah olan II. Selim'in anısına 1954'te Selimiye olarak değiştirilmiştir.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
MESCİD-İ AKSA

Kudüs'te Süleyman mabedinin bulunduğu yere kurulan cami. Mescid-i Aksa, Arapça'da "en uzak cami" anlamına gelmektedir. Hicret'in ikinci yılından sonra Kabe'nin kıble olarak kabul edilmesiyle, tüm Müslümanlar namazlarını Mescid-i Aksa yerine Kabe'ye dönerek kılmaya başlamışlardır.

Şimdilerde Mescid-i Aksa, eski Süleyman mabedinin güneyindeki camiye denilmektedir. Cami Haçlı Seferleri'nin başlamasıyla Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında birkaç kez el değiştirdikten sonra 1967 yılında İsrail'in işgaline girmiştir.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
MESCİD-İ HARAM
.
Mekke'de, iç avlusunda başta Kabe olmak üzere Zemzem Kuyusu ve Makam-ı İbrahim gibi İslamın en kutsal yerlerinin yer aldığı cami. Cami, Hz. Muhammed zamanında Mekke'de yaptırılmış olup, zamanla cemaate dar gelmesi üzerine Hz. Ömer'in çevredeki yapıları yıktırmasıyla geniş bir alana kavuşmuştur. Zaman içerisinde pek çok ek yapılan cami bugünkü biçimini, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim'in yaptırmış olduğu bölümlerle almıştır. Mescid-i Haram dünyadaki yedi minareli tek cami olduğu gibi, mihrabı bulunmayan tek cami özelliğini taşımaktadır.

Yapı 7,5m yüksekliğinde bir duvarla çevrili 110mx162m boyutlarında dikdörtgen bir alanı kaplar. Bu duvarın iç yüzünü çepeçevre dolanan revaklar, orta yerde çok büyük bir avlu oluşturur. Kabe gibi Mescid-i Haram'da, köşegenleri dört ana yöne gelecek biçimde düzenlenmiştir. kuzeydoğu cephesinde beş, kuzeybatı cephesinde sekiz, güneybatı cephesinde dört ve güneydoğu cephesinde yedi tane kapısı vardır.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
NUR-İ OSMANİYE CAMİİ
.
1748 yılında I. Mahmud zamanında yapımına başlanan ve II. Osman zamanında (1755) yapımı tamamlanan, Mustafa Ağa tarafından İstanbul'daki Nur-i Osmaniye semtine yapılan camii.

Su kaynağının üzerine yapıldığından dolayı tabanı kemerlerle desteklenmiştir. Bir dış avlusu, bir de iç avlusu vardır. İç avlunun, ikisi yanlarda, biri ortada olmak üzere üç kapısı vardır. İç avlu, biri ortada, dördü yanlarda olmak üzere dokuz kubbeyle örtülmüştür.

Şerefelerin altı, yatay şeritler şeklindedir. Minare külahları taştandır. Üst üste beş sıraya dizilmiş 174 adet penceresi vardır. Bu pencerelerin kemerleri daire kavisli ve dilimlidir. Kubbede, dördü sağır olmak üzere 32 pencere vardır. Mihrabın sağında ve solunda mermerden bir mimber vardır. Sahnın iç duvarları iki sıra halinde kalın ve çıkıntılı kornişlerle üçe ayrılır. Mermere oyulmuş olan Fatiha Suresi, mihrabın sağından başlayarak bütün sahnı dolaşır.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
RODOS
.
Rodos, Anadolu'nun güney-batı kıyısının açıklarında Ege denizinden Akdeniz'e geçilen yerde bulunan ada ve bu adanın başlıca şehridir. Adanın yüzölçümü 1401 kilometre kare uzunluğu 80 km. genişliği ise 38 km'dir. En yüksek yeri Atario tepesidir(1215metre). Adanın kuzeydoğu köşesinde yer alan Rodos şehrinin Marmaris'e uzaklığı 45 km'dir. Rodos şehrinin merkez olduğu idari bölgenin yüz ölçümü 2663 kilometrekaredir.

Önceleri şövalyelerin elinde bulunan Rodos adası, 1454'de Fatih Sultan Mehmet tarafından kuşatılmışsa da alınamamış; 1522'de Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilmiştir. 1912 yılına kadar Osmanlı yönetiminde kalmış olan, Rodos adası bu tarihte on iki ada ile birlikte İtalya'nın eline geçmiş, 1945'te de Yunanistan'a verilmiştir.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
RUMELİ HİSARI
.
İstanbul'un Avrupa yakasında aynı adlı semtte bulunan, Bopazkesen Hisarı olarak bilinen kale.

Boğazın en dar noktasında ve Anadolu Hisarı'nın tam karşısındadır. 1452 yılında II. Mehmet tarafından İstanbul'un fethini kolaylaştırmak, Boğaz'dan gelecek yardımı kesmek için yapılmış ve inşaatı sadece 4 ay sürmüştür. Planı kabaca dörtgen biçiminde, uzunluğu yaklaşık 250 m, eni ise 50-125 m arasında değişmektedir. Uzun kenarı itibariyle kıyıya paralel olarak uzanır.

Dörtgenin kuzey ucunda Sarıca Paşa Kulesi, güney ucunda ise Zaganos Paşa Kulesi yer almaktadır. Herbiri yapımı yönetmiş olan Paşa'nın adını almış üç kule vardır. Ortada ise Halil Paşa Kulesi vardır. Kalenin beden duvarları üstünde seğirdim yolu yer almaktadır. Bir savunma önlemi olarak seğirdim yolu hisarı çepeçevre olacak şekilde yapılmıştır; bütün burçlarda kesintiye uğramaktadır. Böylelikle, düşman beden duvarını bir aşıp seğirdim yoluna ulaşırsa, her iki yöndende ilerleyebilmek için de karşısına çıkan burcun içinden geçmek zorundaydı.

Rumeli Hisarı, Osmanlıların eline geçtikten sonra önemini yitirdi. Zamanla içine ahşap evler yapılmış, böylelikle konut bölgesi haline gelmiştir. 1918'de bir ölçüde onarılmıştır. 1953'te ise, içindeki bütün evler yıkılarak büyük bir onarımdan geçmiştir. Bahçesi park olarak düzenlenmiş, yalnız minaresi kalan ortadaki camiinin yeri, arazinin eğiminden yararlanılarak açık hava tiyatrosuna çevrilmiştir. Günümüzde de Rumeli Hisarları konseri ismiyle burada her yaz etkinlikler düzenlenmektedir.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
SADABAD KÖŞKÜ
.
Sadabad (Farsça'da "Yüz Bayındır Yer"), İstanbul'da Kağıthane Deresinin Haliç'e doğru uzandığı düzlük eğlence yerine Lale Devri'nde verilen ad.

Kağıthane Deresi kıyıları, Lale devrinden öncede insanların özellikle Hıdrellez'de en çok gittikleri yerlerden biriydi. Haliç'ten kayıklarla, karadan da arabalarla ulaşılan bu sulak yerde padişaha ve devlet adamlarına ait dinlenme ve av köşkleri vardı. Her yıl Hıdrellez eğlenceleri burada yapılırdı. 17. yüzyılda İstanbul'da yaşanan ekonomik ve sosyal bunalımın sonucunda Kağıthane ve Haliç bu özelliklerini büyük ölçüde yitirmiştir.

Padişah III. Ahmed ve Sadrazam Nevşehirli Damad İbrahim paşa, İstanbul'un imar çalışmalarında buraya öncelik tanıdılar. Alibeyköy'de Sadabad Kasrı adıyla küçük bir saray, yanına da Camii ve hamam yapıldı. Mermer sütunlar üstüne oturtulan iki katlı köşkün üst katında toplu eğlenceler için geniş bir davanhane ve sofalar vardı. Paris'te ki Fontaineblau Sarayı'ndan esinlenerek yapılmıştır. Çevre düzenlemerinde de Paris'ten esinlenilmiştir. Kağıthane Deresi'nin yatağı değiştirildi ve iki yanına mermer rıhtımlar yapıldı. Vezirler, zenginler ve seçkin kişiler park alanında birer saray yapmaya özendirildi. Böylece bu alanda birçok saray yaptırıldı.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
SAKIZ KALESİ

Ege Denizi'nin doğusunda bulunan Yunan adası. Ada 'nin Çeşme yarımadasından Sakız boğazıyla ayrılır. Ada, ismini eskiden beri aranan ve Sakız ağacının gövdesinden çıkartılan sakız maddesinden almıştır.

Bizanslılar döneminde Anadolu'nun batı kıyısına yerleşen Türklerin akınına uğrayan ada daha sonraları Türklerin, Korsanların ve Cenevizlilerin eline geçmiştir. Kanuni zamanında Piyale Paşa tarafından 1566'da zaptedilmiş, 1694'te ise Venediklilerin eline geçmiştir. 1695 yılında Türklerin eline geçen ada, 1912'de Yunanlıların eline geçmiştir.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
SARAY-I CEDİDE-İ AMİRE
Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan Topkapı sarayı.

ŞAM SULTAN SELİM CAMİİ .
I. Selim tarafından 1516'da Şam'da yaptırılan camidir. Cami pandandiflere dayalı bir kubbeyle örtülüdür. Önünde üç kemerli ve küçük kubbeyle kapatılmış bir son cemaat yeri ve bunun çevresinde üç yandan sütunlara dayanan önde yedi, yanlarda üçer kemerli, eğimli bir çatı ile örtülü revak bulunmaktadır. Caminin kuzeybatı ve kuzeydoğu köşelerinde iki ince minare yer alır. Ön tarafta bulunan avlunun sağında ve solunda olmak üzere semer kemerli onikişer küçük kubbeyle örtülü revaklara açılan altışar hücre bulunmaktadır. Ayrıca batıda küçük bir mescit bulunmaktadır.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
SULTANAHMED CAMİİ .
İstanbul'da bugünkü Sultanahmet semtinde Sultan I. Ahmed tarafından yaptırılan cami; medrese, darülkurra, sıbyan mektebi, türbe, arasta, dükkanlar, hamam, darüşşifa, imaret ve üç sebilden oluşmaktadır. 1609-1620 yılları arasında Mimar Sedefkar Mehmed Ağa tarafından yapılmıştır.

Duvarlarla çevrili bir dış avlunun içinde yer alan cami, her ikiside kareye yakın planlı bir ibadet mekanı ile bir şadırvan avlusundan oluşur. İbadet mekanını örten yirmiki metre çapındaki ortak kubbe dört yandan yarım kubblerle çevrilmiş, boş kalan dört köşeye de birer küçük kubbe getirilerek tam bir merkezi plan şeması oluşturulmuştur. Büyük kubbeyi tyaşıyan kemerlerin oluşturduğu daire kesitli dört filayağı dilimli yapılarak kalınlık etkisinin azaltılmasına çalışılmıştır. Kubbeye geçiş büyük pandantiflerle sağlanmıştır. Caminin duvarları, ikinci pencere sırasına kadar mavi rengin egemen olduğu çinilerle kaplıdır. Duvarların ve filayaklarının yarıdan yukarısı, kemelerin, pandantiflerin, yarım kubbelerin ve büyük kubbenin içi gene mavi ağırlıklı kalem işleri ile bezenmiştir. Bu yüzden cami, özellikle Avrupalılar arasında Mavi Camii olarak bilinir.

Dört yanı revaklı şadırvan avlusunun dış avluya bakan iki yan duvarıyla, caminin iki katlı revaklarla zenginleştirilmiş yan duvarlarının üstünde, zemin hizasında abdest muslukları sıralanmıştır. İkisi iç avlunun dış köşelerinde, dördü de cami kütlesinin köşelerinde yer alan minarelerin ilk ikisi ikişer öbürleri üçer şerefelidir.

Dış avluda, caminin güneydoğu köşesinde yer alan ve bir rampa ile çıkılan Hünkar Kasrı bu uygulamanın ilk örneğidir. burası bugün Halı Müzesi olarak kullanılmaktadır. Caminin bodrumunda da Kilim ve Düz Yaygılar Müzesi açılmıştır.

Sultan I. Ahmed ile oğullarının ve annesinin türbesi burada bulunmaktadır.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
SÜVEYŞ KANALI

Akdeniz ile Kızıldeniz'i birleştiren 161 km. uzunluğunda yapay suyolu. Kanalın genişliği 70-125 m arasında değişmektedir. Derinliği 11-12 m'dir. Su kesimi 10,36 m'den fazla olan gemiler kanaldan geçemez. 1951 yılında trafiği kolaylaştırmak amacıyla el-Kantara ile el-Firdan arasında 13,5 km'lik bir yan geçit açılmıştır.

M.Ö. 2000 yılından sonra Nil deltasını Acı Göl aracılığıyla Kızıldeniz'e bağlamak için planlar yapılmış, Romalılar ve Araplar tarafından birçok projeler tasarlanmışsa da teknik açıdan karşılaşılan zorluklar ve XV. yüzyılda Ümit Burnu yolunun bulunması bu projelerin uygulanmasını engellemiştir. 1854 yılında Ferdinand Vicomte de Lesseps tarafından çizilen projeyi uygulamak amacıyla "Compagnie Universelle du CanalMaritime de Suez" kurulmuştur. 1861 yılında başlayan çalışmalar 1869'da tamamlandı ve aynı yıl kanal açıldı.

1869 yılında kanalın yönetimi Mısır hükümeti tarafından 99 yıllığına uluslararası bir şirkete devredildi. 1875'te İngilizler %44'üne sahip oldu. 1956 yılında Mısır hükümeti tarafından millileştirildi. Bunun üzerine Fransa ve İngiltere Mısır'a karşı saldırıya geçmesi sonucunda kanal trafiğe kapatıldı. Daha sonra trafiğe açılan kanal 1967'de İsrail'in Mısır Suriye ve Ürdün'e saldırması sonucu kapatıldı ve o tarihten bugüne kadar kapalı bulunmaktadır.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
TAŞKIZAK TERSANESİ

1455 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun Yükselme Devri'nde hızla gelişen tersane, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Hasköy'den Azapkapı'ya kadar uzanan sahada yaklaşık 300 gemi inşa gözü ile dünyanın en büyük tersanesi haline gelmiş, Akdeniz'i bir Türk Gölü haline getiren güçlü Osmanlı Donanması bu tersanede inşa edilmiştir. Beş asır boyunca birçok atılımlar yapılan tersanede stimli makina teknolojisinin gemilere uygulanması ve çelik gemilerin inşaatına çağdaşlarıyla aynı zamanda geçilmiştir.

Taşkızak Tersanesi'nde 1827'de ilk yüzer havuz, 1827'de ilk buharlı gemi, 1886 yılında Abdülhamid ve Abdülmecid adı verilen ilk denizaltı gemileri inşa edilmiştir.

I. Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul'un işgali ve askerden arındırılması, Taşkızak Tersanesi'nin kapatılmasına yol açmış, mevcut tezgah ve makinalar Gölcük'e nakledilerek orada yeni bri tersane kurulması sağlanmıştır.

Boğazlar hakkındaki antlaşmadan sonra, Taşkızak Tersanesi 1941 yılında yeniden faaliyete geçmiş, çok az sayıda mühendis ve işçisiyle çalışmaya başlayarak daha ziyade havuzlama ve onarım amaçlarıyla kullanılmış, küçük tonajlı gemiler de inşa edilmiştir.

1960 yılından itibaren gelişmesini hızlandırarak yeni atölyeler, kapalı çalışma alanları yapılmış, eski binalardan bir bölümü restore edilerek Türk Deniz Kuvvetleri'nin modern gemi ihtiyacının bir bölümünü karşılayan bugünkü seviyesine ulaşmıştır.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
TOPKAPI SARAYI

İstanbul'da Sarayburnu sırtları üzerinde, Fatih devrinden Abdülmecid'e kadar Osmanlı padişahlarının oturduğu Topkapı Sarayı şehrin birinci tepesinde, Zeytinlik adı verilen bölgede kuruldu. 1478 yılında yapılan 1400 metreleik surlarla çevrili olan Topkapı Sarayı'nın Marmara tarafındaki Otluk kapısı ve Haliç tarafındaki Demirkapı'dan başka küçük ölçüde beş koltuk kapısı olan Suru Sultani adı verilen surun ana girişi, Ayasofya arkasındaki Bab-ı Hümayundur.

Topkapı sarayı 700.000 metrekarelik bir alanı kaplar, içinde kasırlar, köşkler, devlet daireleri, saray halkına ayrılan koğuşlar, camiler, kütüphaneler ve büyük bir mutfak vardır. Burada yapılan son köşk, Abdülmecid'in Avrupa üslubundaki Mecidiye kasrıdır. Önünde toplar durduğundan sahil sarayına Topkapı Sarayı denilmeye başlanmış daha sonra bu ad bugünkü Topkapı Sarayı'na verilmiştir.

Sarayın ilk avlusunun içindeki köşklerden sadece ikisi bozulmadan bugüne kadar gelmiştir. Bunlardan biri 1472'de yaptırılan Sırçasaray öteki ise sur üzerindeki Sultan İkinci Mahmud tarafından yaptırılan Alay köşküdür.

3 Nisan 1924'de Bakanlar kurulu kararı ile müze haline getirilen sarayın Alay Meydanı denilen birinci avlusunda, sağından Defterdar dairesi, solunda iç cephane arasından geçen bir yolla çifte kuleli orta kapıya ulaşılır. Babüsselam adı verien bu kapının temeli Fatih Sultan Mehmed zamanından kaldığı sanılıyor, fakat Kanuni devrinde kuleler değiştirilmiş, Sultan Üçüncü Mustafa zamanında iç tarafı geniş saçaklı bir revak yapılmıştır. Bu kapıdan geçilerek girilen ikinci avlu sarayın ana sınırlarının başladığı yerdir. İkinci avlunun sağ tarafında Dolap ocağı, Marmara'ya bakan sınır boyunca Mimar Sinan'ın yaptığı mutfaklar, Aşçılar koğuşu, hamamı, camii, ayrıca Vekilharç dairesi ve Yağhane vardır. Avlunun sol tarafındaki revakların sonunda, sadrazamın başkanlığında vezirlerin toplandığı ve uzun süre devletin yönetildiği Kubbealtı denilen iki kubbeli daire vardır. Burası da Kanuni zamanında yapılmıştır. Kubbealtının arkasında yüksek bir kule yer alır. İkinci avlunun sonunda bulunan ve üçüncü avlu veya Enderun'a geçişi sağlayan büyük kapıya Akağalar kapısı denir. Bugünkü biçimiyle Sultan Üçüncü Selim devrinde yapılan bu kapının iki yanında Ağa dairesi ve Akağalar koğuşu vardır. Bu kapının iç tarafında uzanan üçüncü avlunun içinde temeli Fatih'ten kalan, sonraları değiştirilen, iç süslemesi ve kapıları XIX. yy üslubunda yenileştirilen Arz odası vardır. Arz odası elçilerin ve vezirlerin kabulünde kullanılırdı.

Enderun kütüphanesi sarayın kütüphanelerinin en büyüğüdür. Üçüncü avlunun sağ tarafında Enderun mektebi, meşkhanesi, Seferli koğuşu, bugün Hazine dairesi olan ve Fatih devrinden kalma köşk, Sultan İkinci Selim devrinden kalma bir hamam kalıntısı, solda Silahdar hazinesi ve Mukaddes emanetlerin saklandığı dört kubbeli Hırkai Saadet dairesi vardır. Burada sol tarafta, üzeri tonozla örtülü, Ağalar camii vardır. Caminin arkasında, Haremin ikinci girişinin hemen yanında bulunan ve Ağalar koğuşuna bitişik çok küçük kagir yapıda padişahın yemeğinin özel olarak hazırlandığı Kuşanedir. Üçüncü avludan yokuş iki yol ile dördüncü avluya inilir. Bunlardan sağdakinin iki tarafında Kilerli koğuşu ve Hazineli koğuşu, ötekinin sol yanında Emanet hazinesi dairesi bulunur.

Dördüncü avlunun Marmara'ya bakan yüzünde Fatih devrinden kaldığı sanılan bir köşk bodrumunun üstünde Anadolu yakasına ve denize bakan bir noktada Çadır köşkü ve Abdülmecid tarafından yaptırılan Mecidiye kasrı vardır. Bu yapının yanında, Esvap odası denilen ufak bir bina ve Sofa camii adı verilen minareli küçük bir cami yer alır. Yeniköşk de denilen Mecidiye kasrının önünden aşağı kapıyı giden bir yol vardır. Buradan bugün Gülhane Parkı denilen, Sarayburnu bahçesine çıkılır. Harem denilen kısmın kubbealtı yanında açılan ve 1588 tarihli Araba kapısı denilen esas girişinden başka, ikinci avluya ve üçüncü avluda Akağalar dairesi yanında Kuşane kapısı ve Raht hazinesinin arkasından dışarı parka açılan bire de Şal kapısı vardır. Zülüflü Baltacılar dairesi ile Hırkai Saadet dairesi arasındaki alanda bulunan Harem, eğimli bir arazi üzerinde kurularak, 400 yıl boyunca devamlı değişikliklere uğramış ve son olarak bugünkü görünümünü almıştır. Harem, 250 kadar oda, hamamlar ve aralarda bulunan avlulardan kuruludur. Haremin yönetimine bakan görevlilerin (Kara ağalar) Darüssaade dairesi, cariyelerin dairesi ve Hastanesi, Veliaht ve Valide Sultan dairesi, Şehzadeler dairesi ve Gözdeler dairesi gibi herbirinin bir çok bölümü olan dairelerden başka, bir de Hünkar dairesi vardır.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
TOPKAPI SURLARI

Fatih Sultan Mehmed'den, Sultan Abdülmecid'e kadar Osmanlı padişahlarının oturduğu Topkapı Sarayı, şehrin birinci tepesinde Zeytinlik adlı bölgede kurulmuştu. Saray 1478 yılında yaptırılan 1400 metrelik bir surla çevrili idi. Haliç ve Marmara kıyılarında, şehri çeviren Bizans çağı kıyı surlarıyla birleşen bu tahkimata Suru Sultani adı verilirdi. Kara yönünde şehri koruyabilecek durumda olan bu surda 25'i dört köşeli 28 kule vardır. Marmara tarafındaki Otluk kapısı ve Haliç tarafındaki Demirkapı'dan başka küçük küçük ölçüde beş koltuk kapısı olan bu surun ana girişi Ayasofya arkasındaki Babı Hümayundur
 
Üst Alt