-
- Üyelik Tarihi
- 12 Kas 2020
-
- Mesajlar
- 2,474
-
- MFC Puanı
- 29,290
Makedonya'da, Üsküp'ün güneybatısında, şehre yaklaşık 18 km uzaklıktaki Markova Sušica köyünde bulunan manastırdır. Manastırın inşasına Sırp Kral Vukašin önderliğinde 1345 yılında başlanmış olsa da, içindeki freskler dönemde yaşanan Osmanlı akınları ve iç karışıklıklar nedeniyle oğlu Prens Marko tarafından yaklaşık 30 yıl sonra tamamlanabilmiştir. Manastırın Katholikon'u Aziz Dimitrios kilisesidir ve bu kilise manastır kompleksinin merkezini oluştur.
Kuruluşundan bu yana aktifliğini sürdüren manastır; öğrencilerin konaklayabileceği odalar, çan kulesi, kuyu, değirmen, fırın ve depolara da sahiptir. Marko Manastırı neredeyse zarar görmeden günümüze ulaşabilmiştir. 1467-1468 yıllarında kayıtlara geçtiğine göre Osmanlı döneminde manastırda yaklaşık 20 keşiş bulunmaktaydı.
Aziz Dimitrios'a adanmış kilise Yunan haçı planlıdır ve üzeri merkezi kubbe ile örtülmektedir. Yapı, her ne kadar Sırp İmparatorluğu döneminde inşa edilmişse de, Ortodoks geleneğini takip eden freskleri ve mimarisi nedeniyle Bizans mimarisi ve sanatı altında değerlendirilir.
Kilise alanı 10 x 16 metre ve kubbenin yüksekliği yaklaşık 16 metre civarındadır. Üsküp yakınında bulunan kiliselerin gösterdiği benzer özellikler, özellikle de kubbenin kasnak üzerine oturtuluşu nedeniyle Slobodan Ćurčić tarafından bu kilise türü "Skopian Paradigm“ olarak tanımlanmıştır. Kilise narteksi gün ışığı almayan kör bir kubbeye sahiptir. Narteks, Naos'tan tribelon olarak da adlandırılan iki sütun ile ayrılır. Bu durum narteksi ayrı bir bölme yapmaktan çok Naos'un bir uzantısı görüntüsüne sokmuştur. Zira duvarlarda bulunan freskler bir uyum içindedir ve konu olarak narteks ve naos arasında farklılık göstermezler.
Sekizgen bir kasnak üzerinde yükselen kubbe dört adet uzun sütun tarafından taşınır. Bu sütunlar tribelonu oluşturan sütunlardan daha uzunlardır. Kiliseye gerek batıdan gerekse güney cepheden giriş yapılabilir. Batı girişinin önünde Osmanlı döneminde inşa edilmiş bir exonarteks bulunur. Güney girişinin önünde ise günümüzde artık var olmayan bir yapının kalıntıları bulunur. Bu yapının bir vaftizhane ya da Marko'nun babası Vukasin adına inşa ettirmiş olabileceği Pareklesion olabileceği yönünde çeşitli iddialar vardır.
Çirmen muharebesi sonrası Osmanlı vasalı konumuna düşen Marko, muhtemelen kilise fresklerini kendi bölgesinde özerk bir Osmanlı vasalıyken tamamlatmıştır. Manastır kilisesinin güney girişinde kilise banileri Marko ve Vukašin Mrnjavčević'in freskleri bulunur. Solda yer alan Marko mor kıyafetler içinde mücevherler ile süslenmiş bir taç ile tasvir edilmiştir. Marko'nun sol elinde tuttuğu metinde kiliseyi yaptıranın "dindar genç kral Marko" olduğu yazılıdır. Marko sağ elinde ise eski ahitte sözü geçen (Samuel 16:13) ve muhtemelen yağ boynuzunu sembolize eden bir boynuz tutmaktadır. Bu sahne eski ahitte de bildirildiği gibi eski ahit krallarının taç giyme törenlerinde kullanılan geleneklerden biriydi. Marko burada (eski ahitteki Davud gibi) tanrı tarafından Çirmen Muharebesi sonrası halkına önderlik etmek üzere seçilen Kral olarak tasvir edilmiştir.[4] Sağda yer alan Vukašin Mrnjavčević'i ile Marko'nun arasında Dimitrios 7 farklı tasvirle birlikte çevrelenmiş bir biçimde tasvir edilmiştir.
Marko Manastırı'nın freskleri temel olarak kilise ilahileri ve litürjik metinlere dayanır. Freskleri ortaya koyan sanatçılara muhtemelen liturji en büyük kaynağı sağlamıştır. Fresklerin farklı sanatçılar tarafından ortaya konulduğu düşünülmektedir. Kilisenin en ünlü fresklerinden biri Betlehem'de tüm çocukların öldürülmesi ve Rahel'in ağıt yakışını konu edinen sahnedir. Bu sahne adeta Bizans sanatında bu zamana kadar görülen en kuvvetli ağıt sahnelerinden biridir. Kilisenin kuzey duvarında ise tahtında oturan İsa sağında ve solunda Meryem ve Yahya ile Deesis sahnesi bulunur. Bu sahneye birçok aziz ve kilise banilerinin freskleri de eklenerek yeni bir kompozisyon ortaya koyulmuştur. Bu artık alışılagelen, bilindik Deesis sahnesi olmaktan çıkmış, daha çok postbizans sanatı olarak adlandırabileceğimiz ve Rus kiliselerinde karşılaşılan farklı bir Deesis anlayışının ilk örneklerinden birini sergilemektedir.
Kubbe'de Ortodoks geleneğine uygun olarak Pantokrator İsa görülür. Freskler İsa'nın hayatından, Ortodoks bayramlarına kadar uzanan geniş bir yelpazeye ve hristiyan sanatında nadir tasvir edilen sahnelere sahiptirler. Kilisede Akathist freskleri olarak adlandırılan fresk grubu da bulunmaktadır.