• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Hasretim

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
zel olan herşeyi paylaşmak dileğiyle hadi bismillah.
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Her şeyden önce iyi olalım, ondan sonra mutlu oluruz. ;b
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Simdi.... sevgi yine uzakda, yine sonbahar gelir yapraklarina kar yagar bahar gelir cicek acarmi, yine sevgi beklermi gun gun gunlugune yazmakla...
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
'Söyleyin, içimdeki kini nasıl kusmalıyım? Yoksa bir köşede ağlamalı mıyım?
Bırakın ağlayayım. Kaybedenler ağlamalı. Dillerindeki acı tat midelerini yakmalı.'
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
“Kapı ne kadar dar olsa da,
Cezam ne kadar ağır olsa da,
Ben kendi kaderimin efendisiyim,
Kendi ruhumun kaptanıyım'
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Böyle bir şey belki de kaderin getirmesini beklediğin şeyi, ne
zaman getireceğini bilmemek. Sonbahar da sarı yaprakların kuru ağaç dallarından
düşmesi gibi ağır ağır yaralar yüreğini. Bir elma kurdu gibi için için kemirir
sevda ateşi ile yanan kalbini.

Hani bir yel çıkar seher vakti içine bir ürperti sokar, sevdiğinden ayrı
kalınca ne zaman kavuşacağını bilmeden. Bir karabulutun çöktüğü gibi şehrin
üzerine, çöktüğünü düşünürsün ayrılığın aranıza. Yağdırır göz yaşlarını
bilinmezlere.

Kavuşmak güzel olsa gerek, ayrılık bu kadar acı verdiğine göre. Karabulutların
dağılması güzel olur heralde, yağdırdığı yağmurlar bu kadar üşüttüğüne göre
yüreğini.

Beklemek mi en güzeli ya da beklenmek mi. Ferhat’ın ki gibiyse beklenmek en
güzeli. Ya da Şirin gibi dağların delineceğini beklemek.
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Aşk Kitabı / Küllerim Savrulur Dudaklarından...........................
Yeniden yaratırsın beni, misket tutkunu çağların bordasında.. Küllerim dudaklarından savrulur, ellerim gövdende kalır zilzurna.. Sancılarıma alışıksındır, bilirsin; koyu ıslak renginde kaybolduğum zamanlar gözlerinin, alıp taşırsın beni şafağa. Seni solurum, seni soludukça artar susamışlığım. Sesim saçlarım gibi uzar karanlığa..
Sen bilmezsin, her geçen an kalabalıklaşırsın içimde.. Yüreğim darmadağın.. Uykulu bir akşam kuşu gibi sakinleşirim sonra, benim için soyunduğun yerde..
Küllerim savrulur dudaklarından ince zaman aralıklarına.. Seni beklerim sessizce.. Her tıkırtısnda kapı çengelinin kokunu arayan ellerim çekilir içten içe..
Devşirme umutlarıma bir bak nolursun, ne omzunu arıyorum gözyaşı için, ne ellerini üşüyen kalbim için..
Bak dağılıyorum şimdi dudaklarından toprağa...
upuzun
sessizce...
belki gelirsin diye...
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Benim hayatimin uzerine onun golgesi dustu. Hayatinin golgesi bile degil. Kendi golgesi… Kapaliydi hayatinin kapisi...Acmadi... Ne kadar azdi her sey,kisa ama kalan ne kadar cok. Ne kadar az sey var paylasilan ama ne kadar cok ozlenebiliyor ne cook ozluyor insan..
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Hayatımız boyunca duyduğunuz bütün sesler arasında en az tanıdığımız, daha doğrusu hiç tanımadığımız tek ses, kendi sesimizdir. Başka sesler bize birçok şeyi hatırlattığı halde kendi sesimiz bize hiçbir şey hatırlatmaz. Sesimiz, hafızamızda tek bir ışık bile yakmaz.

Kendi sesimiz bize yabancıdır
Kendi kokumuzu da alamayız.
Kokumuz da yabancıdır bize.

Bu kadar yakın olup da sesine ve kokusuna yabancı olduğumuz tek insan kendimiziz. Belki de bu yüzden
kendimizi tanımayız. Belki de bu yüzden bir başka insanın sesine ve kokusuna bu kadar çok ihtiyaç duyuyoruz. Belki de bu yüzden aşık oluyoruz. Belki de, bir başkasının sesini ve kokusunu kendi sesimizin ve kokumuzun yerine koymaya, bir başkasının sesini ve kokusunu bir parçamız gibi hissetmeye aşk diyoruz. Belki de, sevdiğimiz insanın sesine doğru akıp gitmemiz, aslında kendimize doğru yaptığımız bir yolculuk.

Kendi sesimize ve kokumuza hafızamızda yer yok. Biz kendimize yabancıyız. O yüzden başkalarının sesiyle sevinip, başkalarının sesiyle acı duyuyoruz. Aşkı aramak, hep kendi sesimizi, kendi kokumuzu aramak belki. Hafızamızda bizi dolaştıracak bir kılavuzu bulmaya çalışmak. Terkedildiğimizde duyduğumuz acı, bir parçamızı
kaybetmekten. Terkettiğimizde ardımızda bıraktığımız keder, terkettiğimiz insanın sesini ve kokusunu kendimizle birlikte götürerek geride bıraktığmız boşluktan.

Aşkı yaşarken bunu hiç bitmeyeceğini sanmamız, bize bağışlanan büyük yanılgı sonucu, aşık olduğumuz insanın sesini ve kokusunu kendi parçamız sanmamızdan.

Sesler ve kokular olmasa geçmişimiz olmazdı.
Sesler ve kokular olmasa aşklar olmazdı.
Sesler ve kokular olmasa acılar ve sevinçler olmazdı.

Aşk kendimizin sandığımız bir sesin ve kokunun aslında bize ait olmadığını, bir başkasının sesi ve kokusu olduğunu anladığımız zaman bitiyor. Yanıldığımız sürece aşığız biz.

Seslerini kokularını istediklerimizin, vücutlarını da isteyeceğiz. Seni seviyorum dediğimizde, sen benim sesim ve kokumsun demek isteyeceğiz. Kendi hafızamızda başkalarının sesleri ve kokularını kılavuz yapıp dolaşabileceğiz ancak. Kendi geçmişimize ancak
başkalarıyla ulaşabileceğiz.

Aşk tanrısı, dünyayı yanılın emriyle yaratacak. Hep yanılacağız. Hep yanılıp yanıldığımız için hep acı çekeceğiz. Ama sevinçlerimizi de bu yanılgıya borçlu olacağız. Yanıldığımız sürece seveceğiz. Sonra yanıldığımızı anlayacağız.
Ve gidip yeniden yanılacağız
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Çok zaman önceydi.
O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.
İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı.
Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı.
Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan.
Bir parçasına dün dedi, diğer parcasına bugün, öteki parçasına da
yarın.
Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu.
Dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşün
üp telaşlandı.
Ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup
batıncaya kadar yaşadı.
Farkında olmadan boş olarak geçirdi bu gününü.
Oysa yarın, bugüne dün diyor, düne de bugün için yarın diyordu.
Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı.
Mutsuz oldu insan.
Ve ne gariptir ki yarının telaşını da, dünün pişmanlığını da hep
bugün yaşadı.
Ama bugünü hiç yaşayamadı. Ne yarın ne de dün!
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Önünden geçiyordum durdum.Girdim.Yaklaştım.Tereddütlüyken adımlarım.Ani bir refleksle o iskemleye oturdum.O sehpaya bardaklarımızı bırakmıştık, gülüşürken.Baktım.Karşımdaki iskemle boştu.Kalktım.Şimdi.Daha çok acıyor-du canım.
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Yaşadığım yere uzak-tı semtin..Birkaç vasıta değiştirir gelirdim.Hiçbir başka şey değildi niyetim.Sadece sokağından geçmek isterdim.Her soluğumda içime Acı çekerdim.Boşalırdı dizlerim,varlığımı bilmez,ağırlığımı hissetmezdim.Güneş gözlüğüm kapatırdı çektiğim ızdırabın görünen yüzünü,aslında bir kısmını.Kalan yarısında ifadesiz sanılırdı,sımsıkı kenetlenmiş dudaklarım..
Burnumdan nefes alır..hani neredeyse nefes alamazdım.Aralamaktan dahi korkardım ya dudaklarımı,kenetlenirdi evet sımsıkı..Yoksa yoksa,lal çığlıklarımı içerde nasıl ama söyle ha nasıl,tutardım_? ..
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Görüyorum seni.. Göremeyen biri olarak düşünsende beni..

Duyuyorum, söylediklerinden soyutlayıp sakladığın söylemediklerini.. Sağır ve duymaz gibi bilsen de beni..

Hissediyorum, hissettirdiklerinin dışında, hissedipte hissettirmemeye çalıştığın o gizli hislerini..
Sadece verdiklerinle avunuyor sansan da kalbimi!

Gözlerimi kapatıyorum bu defa! Dinliyorum, rengarenk melodileriyle hayat bulup coşan, içimdeki evrenimi..

Ve kendime geliyorum, önce kendimden geçipte, başka yerlerde ve başkalarında bulacağımın zannıyla hayal kırıklığıyla biriktirdiğim düşlerimin kaynağı olan menbaaya..

'Öz'deymiş, yana yakıla aradıklarım! .. Kana kana içmelerle süslü rüyaların hasretini dindirişler, özümün ikramiyesiymiş meğer!

Ve dışarıdakiler ise, içimin düşleriymiş sadece, her haliyle düşlemeye değer!
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Karanlık geceler de hiç uyumadım ben… Bilirdim karanlık beni alırdı ve sen sadece karanlık da gelirdin güneşe inat… Sonra gittin her şeyimdin ama gittin… Her şeyimi alıp gittin… Senden bana bi gözlerin kaldı…İnadına mavi olan gözlerin, gözlerimin yeşiline inat olan gözlerin…
Gözlerin kaldı aklımın bi köşesinde silinmemek üzre… Ne zaman gökyüzüne baksam sen oldun o köşede … Ne zaman denizi görsen sen doldun gözlerime… tüm sıcaklığınla süzüldün kalbime… Amacın belki ateşi söndürmekti… Ama sen de bilirdin ki o ateş sönmedi, sönmeyecek…
Sönmeyecek olan senin gözlerindi sadece hafızama inat… Kıyametim olacaktı biliyordum… Çekilmez olan hayattan bana bi kurtuluş yolu… Veda için bi kaç kelime olacaktı… Hep bekledim sonumu… Yavaş yavaş tükenişimi izledim, izledin… Nedense buna bi dur demedin… İsyanımı görmezden geldin….
Ve sen geldin bir sonbahar karanlığında, yağmurlar altında… Yıldızların arasından bi göz süzdün bana… Ben yıldızım dedin… Buğday saçlarını öyle bi savurdun… Ben güneşim dedin… Ve sen gittin bir yaz karanlığında yağmurlar altında… yıldızlar arasından kayboldun…Senin yıldızın kaydı dedin… saçlarınla gözünü kapattın… ben yalancıyım dedin… Ve sen idam mahkumunun ipini çektin….
Artık karanlıktan korkar oldum…. Her karanlık da bir yıldız kayar oldu ben korktum… Her karanlıkta bi aldanış oldu ben korktum…
 
Üyelik Tarihi
17 Eki 2012
Konular
9
Mesajlar
1,226
MFC Puanı
130
Çok ilginç!
O var iken görmüyordum, o çağırıyor iken işitmiyordum... Ben görmeye başladığımda o yoktu... Ben işitmeye başladığımda o çağırmıyordu...
Soğuk, duru bir pınar, senin karşında coşmakta, çağırmakta, inlemekteyken, sende suyun değil, ateşin susuzluğunu çekiyor iken, pınarın kurumasıyla birlikte, pınarın, senin susuzluğunu çektiğin o ateşten boşalıp buğulaşarak boşluğa uçmasıyla birlikte böylece ateşin, çöle saldırarak onu kendi içerisinde eritmesiyle, yerden ateş bitip, gökten ateş yağmasıyla birlikte senin ateşin değil suyun susuzluğunu çekmeye başlaman, sonra da varoldukça senin yokluğunun üzüntüsüyle eriyen kimsenin yokluğunun üzüntüsüyle bir yaşam boyu erimen ne üzücüdür!
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst