• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Güncel ''Göbeklitepe'' Örenyeri Tarihin Sıfır Noktası ( ŞANLIURFA )

Hasan İskan

Şanlıurfa
Emektar Üye
Üyelik Tarihi
17 Ağu 2022
Konular
348
Mesajlar
2,017
MFC Puanı
26,020

Göbeklitepe: Tarihin Sıfır Noktası​

Göbeklitepe, Şanlıurfa'nın 20 kilometre kuzeydoğusundaki Örencik köyü yakınlarında, yaklaşık 300 metre çapında ve 15 metre yüksekliğinde geniş görüş alanına hâkim bir konumda yer almaktadır.
G%C3%B6beklitepe%20Drone%20%C3%87ekimi%20111.jpg

Göbeklitepe, günümüzden 12.000 yıl öncesine tarihlenen, henüz avcı ve toplayıcı tarzda yaşam süren insanların yarattığı bir inanç merkezidir.
222.jpg

Arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden olan Göbeklitepe’yi önemli kılan etkenlerden biri, günümüzden 12.000 yıl önce henüz yerleşik hayata geçmemiş avcı, toplayıcı yaşam süren insanların, hiçbir alet ve makine kullanmadan, çakmak taşlarıyla, sadece insan gücüne dayalı olarak Göbeklitepe’yi inşa etmesidir.
333.jpg

Göbeklitepe, yıllardır tarih derslerinde öğretilen "göçebe toplulukların tarımı öğrenerek yerleşik hayata geçtiği" tezini çürütmüştür. Yerleşik hayata geçişin çiftçilik ve hayvancılığın ortaya çıkışıyla birlikte gerçekleştiği düşünülürken, avcı ve toplayıcı toplulukların Göbeklitepe gibi dini merkezlerde bir araya gelmelerinin sonucunda yerleşik hayata geçildiği görülmüştür. Kalabalık toplulukların ibadet merkezine yakın olma arzusu ve çevrede bu toplulukların ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde yeterli kaynak bulunmamasından dolayı insanlar tarıma yönelmişlerdir.
444.jpg

Göbeklitepe, Malta’da bulunan tapınaktan yaklaşık 6.500, Stonehenge'den 7000 ve Mısır Piramitlerinden ise 7500 yıl daha eskiye dayanmaktadır. Göbeklitepe’yi diğer anıtsal yapılardan farklı kılan en önemli özellik gönümüzden 12.000 yıl önce inşa edilmesinin yanı sıra, alanda bulunan dikili taşların çok belirgin bir şekilde insanı sembolize etmesidir.
07_.jpg

Göbeklitepe ayrıca Neolitik dönem insanın gelişkin sembolik dünyalarını yansıtması, insanın yaratıcı dehasının üst düzeyde temsilcisi olması, alanda bulunan insan ve hayvan heykellerinin ve taş ustalığının günümüz heykel tıraşlarını ve sanatçılarını kıskandıracak düzeyde ustaca yapılmış olması ve en önemlisi de insanların bu ibadet alanını 1000 yıllık bir kullanımdan sonra tekrar dönüş ve koruma duygusunu ön planda tutarak kendi elleriyle kapatmış olmasıdır.
10_.jpg

2011 yılından bu yana UNESCO Dünya Miras Geçici Listesinde yer alan Göbeklitepe 2018 yılı temmuz ayında Bahreyn’de düzenlenen 42. Dünya Mirası Toplantısında Türkiye’den 18. varlık olarak UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmıştır.
777.jpg

Göbeklitepe pek çok yeni bilginin açığa çıkmasını sağlasa da buluntularla ilgili hala çözülemeyen sorular bilim adamlarının kafasını kurcalamaya devam ediyor. Bu tapınakları yapanların kimler olduğu, Ağırlıkları 60 tonu bulan sütunların buraya nasıl taşındığı ve dikildiği, üstlerinin tonlarca toprak ve taş ile örtülerek neden gömüldükleri, tapınakların amacının tam olarak ne olduğu cevaplanmayı bekleyen ve muhtemelen yıllarca sürecek araştırmaları gerektirecek gizemler. Kesin olan tek şey tüm bu araştırmaların insanlık tarihine katkı yapmaya ve şimdiye kadar yazılanları tamamen değiştirmeye devam edeceği.
Göbeklitepe'ye nasıl gidilir?
Şanlıurfa şehir merkezinde bulunan Abide durağından Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesine ait otobüslerle Göbeklitepe ören yerine gidebilir.

Göbeklitepe

Göbeklitepe Arkeolojik Alanı, Şanlıurfa kent merkezinin 18 kilometre kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarındadır. Alan 1963 yılında, İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin ortaklığıyla gerçekleştirilen bir yüzey araştırması sırasında keşfedilmiş ve “V52 Neolitik Yerleşimi” olarak tanımlanmıştır. Alanın gerçek değeri, 1994 yılından sonra başlatılan kazı çalışmaları ile ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu çalışmalar sonrasında, Göbeklitepe’nin 12000 yıl öncesine uzanan bir kült merkezi olduğu anlaşılmıştır.

2D8C3436_20180704160312891.jpg


Çapları 30 metreyi bulan yaklaşık 20 yuvarlak ve oval yapının ortasında 2 adet “T” biçimli, 5 metre yüksekliğinde, kireçtaşından bağımsız sütun yer almaktadır. Yapıların iç duvarlarında da daha küçük sütunlar bulunmaktadır. Göbeklitepe ile ilgili bahsi geçen bilimsel veriler, arkeoloji çalışmalarında neolitik dönemle ilgili kuramsal çerçevenin ve tarihlendirmelerin yeniden değerlendirilmesini gerektiren önemli bilgiler vermektedir. Göbeklitepenin, konumu, boyutları, tarihlendirilmesi ve yapılarının anıtsallığı ile Neolitik dönem için ünik bir kutsal alan olduğu anlaşılmıştır. Alan, 12000 yıl boyunca doğal çevresi içinde dokunulmadan kaldığından önemli arkeolojik buluntu vermektedir.

07_(1).jpg


Büyük bir organizasyon ve hayal gücünün eseri olan Göbeklitepe, bu büyüklükteki en eski anıt ve ilklerin ötesinde, birçok anlamda tarihin sıfır noktasını oluşturmaktadır. İnsanın avcı toplayıcı olarak yaşamını sürdürdüğü bir dönemde, ileri düzeyde mimarlık gerektiren tapınaklar inşa etmesi tüm dünyada şaşkınlık yaratmıştır. Tarih öncesi insanın inanç dünyasını yansıtan, animist figürlerle zenginleştirilmiş tapınaklar Göbeklitepe’yi arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden biri olmasını sağlamıştır.

%c5%9eANLIURFA-G%c3%96BEKL%c4%b0TEPE-AF%c4%b0%c5%9e%20(2)(1).jpg


Kuşkusuz bu etkileyiciliğinin yanı sıra, kazılarda tarih öncesi yaşama dair elde edilen her türlü veri ve bilimsel sonuç insanlık tarihi açısından da büyük önem taşımaktadır.

20171012162637918_4S_UrfaGobekliTepeServetUYGUN1_20170613143255979(1).jpg


Yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olan avcı ve toplayıcı insan toplulukları zamanında, şehir hayatına henüz geçmeden inşa edilen ilk tapınak olan Göbeklitepe, son yılların "en büyük arkeolojik keşfi" olarak gösterilmektedir. Yaklaşık 12 bin yıl öncesinde nasıl tasarlandığı hala cevap bulamayan tapınak, Mısır Piramitleri'nden ve İngiltere'deki Stonehenge'den yaklaşık 7 bin 500 yıl önce inşa edilmiş olmasıyla da tüm dikkatleri üzerine çekmektedir.

%c5%9eANLIURFA%20M%c3%9cZES%c4%b0-HALEPL%c4%b0BAH%c3%87E-%20G%c3%9cLCANACAR%20(93)(1).jpg


Yeri: Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Şanlıurfa

Koordinatları: 38º 55' 24'' Doğu, 37º 13' 24'' Kuzey.


TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN TAPINAK: ŞANLIURFA GÖBEKLİTEPE ÖRENYERİ

TARİHİN SIFIR NOKTASI

Yerleşim yeri olarak kullanılmadığı bilinen ve tapınmaya hizmet eden Göbeklitepe, şaşırtıcı anıtsal mimarisiyle 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girdi. Türkiye'de de’’ 2019 Göbeklitepe Yılı” ilan edildi. Henüz küçük bir bölümü çıkarılan Göbeklitepe, yaklaşık 12 bin yıllık geçmişiyle insanlık tarihini değiştirdi. Dünyanın bilinen en eski ve en büyük tapınma (kült) merkezi sayılan Göbeklitepe ile dinsel inanışın yerleşik yaşama geçişteki etkisi kanıtlandı.

Harran Ovası'na hakim bu tarih öncesi yerleşimin sınırlı bir bölümü kazılsa da, sıra dışı bulguları Neolitik Çağ'la ilgili pek çok bilgiyi altüst etti. Şanlıurfa'nın Örencik Köyü yakınlarındaki Göbeklitepe kazılarını 1995'te Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt başlattı ve 2014'deki ölümüne dek 20 yıl sürdürdü. Göbeklitepe; avcı-toplayıcı yaşamı, tarım ve hayvancılığa geçişi, tapmak mimarisi ve sanatın doğuşunu anlamamıza önemli katkılar sağladı. Varlığını M.Ö. 8 bin dolaylarına kadar sürdürdükten sonra terk edildi. Başka ya da benzer amaçlarla kullanılmadı.

DÜNYANIN EN ESKİ İNANÇ MERKEZİ

Göbeklitepe'deki en ilgilnç buluntular, boyu 6 metreyi, ağırlığı 40 tonu bulabilen 'T' formlu anıtsal dikilitaşlardır (Steller). Bu gizemli dikilitaşların 10-12 tanesi dairesel planda dizilerek araları taş duvarlar ile örülmüştür. Ortadaki bir çift karşılıklı büyük dikilitaş ile çevresindeki dikilitaşlar yuvarlak ya da oval kapalı mekânlar oluşturur. Kazılar neticesinde bu mekanların altı tanesi ortaya çıkarılmış olsa da jeomanyetik ölçümlerle bu mekanların 20'yi bulduğu biliniyor.


Göbeklitepe’nin Sırrı Ne..?

İnsanlık tarihinin en eski medeniyeti. Mısır piramitlerinden binlerce yıl daha eski. Tam 12 bin yaşında. Göbeklitepe’nin sırrı hâlen çözülebilmiş değil…

Bir çobanın hayvanlarını otlatırken bulduğu Göbeklitepe, dünyanın en eski arkeolojik keşfi. Bugüne kadar yalnızca yüzde 5’i gün yüzüne çıkarılabilmiş. Hakkında pek çok iddia, söylenti ve modern-efsaneler mevcut.

Hazreti İbrahim’in tapınağı olduğunu, Sirius’a tapmak için inşaa edildiğini, henüz bütün sırları aydınlatılamayan Stonehenge ile paralel ve benzer bir inanç olduğunu söyleyen arkeolog, tarihçi, astronomlar var. Sümerler’den kaldığını savunanlar da çıktı fakat Sümer teorisi, yapılan tarihleme ile uyuşmuyor.

Göbeklitepe’deki tapınağın henüz kazılmayan Karahantepe, Sefertepe ve Hamzantepe’deki tapınaklarla birlikte bir dörtlü olduğunu savunan tarihçiler de mevcut. Kemik bulunamamasının nedenini mezar geleneği olmamasına ve ölülerin “Güneşe gömülmesi” yani açık havaya bırakılan cesetlerin yırtıcı kuşlarca yenildiği, kuşların göğe yükseldiğinde ölülerin ruhlarının da göğe yükseldiğine inanıldığını savunan tarihçiler bulunuyor.

Göbeklitepe için dünyanın en eski tapınağı, “Dinin Doğduğu Yer” hatta “Cennet Bahçesi” deniliyor. Göbeklitepe’nin tarih kitaplarını tamamen değiştirdiği gerçek ama “Cennet Bahçesi” olabilir mi?

Cennet Bahçesi, Harran Ovası’nın tepesinde olmasa bile yepyeni bir tartışma başladı. Bunun arkasından popüler kültür ürünü roman, belgesel ve hatta komplo teorileri ortaya çıktı. Örneğin Tapınak Şövalyeleri’nin kutsal kâseyi yüzyıllar sonra dönüp oraya sakladığı gibi söylentiler de var.

Nasıl Keşfedildi?

1994’te sürüsünü otlatan bir çoban, Şanlıurfa’nın 15 km kuzeydoğusundaki Göbeklitepe’de dikdörtgen şeklinde üzerinde oymalar olan taşlar buldu; taşları yetkililere götürdü. İstanbul’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü görevlisi Klaus Schmidt, bölgeye giderek incelemelere başladı.

Kazılarda çıkarılan 45 tane “T” şeklindeki taş anıtın üzerinde yabani domuz, ördek, yılan, aslan, balık ve avcılık yapan insan figürleri var. Daha yüzlerce taş anıtın çıkarılmayı beklediği bölgenin tapınak olarak kullanıldığını tahmin ediliyor. Bu anıtlardan her biri 15 ton ağırlığında ve 6 metre yüksekliğinde.

Mısır’daki Büyük Piramitlerin 4 bin 500 yaşında ve İngiltere’deki Stonehenge’in 6 bin yaşında olduğu düşünülürse bu kazının dünyanın gelmiş geçmiş en önemli arkeolojik kazısı olduğu belirtiliyor.

Cennet Bahçesi mi?

Schmidt’e göre artık çorak olan Göbeklitepe, bir zamanlar çok bereketli bir bölgeydi. Ancak insanlık, çevrenin bozulmasına yol açarak bu “cennet”in yok olmasına sebep oldu. Göbeklitepe’de bulunan taşlar, MÖ 8000’de toprağa gömüldü.

Asur tabletlerinde Beth Eden adlı bir medeniyetten bahsediliyor. Yeri, Göbeklitepe’nin bulunduğu yer olarak tarif ediliyor. Eden kelimesi Sümerce “ova” anlamına geliyor. Göbeklitepe’de Harran Ovası’nın hemen içinde.

Reading Üniversitesinden Steve Mithen, “Burası insan aklının anlamakta zorlanacağı kadar olağanüstü.” diyor.

Sirius İddiası

Milano Polytechnic Üniversitesinden İtalyan Arkeo-astronom Giulio Magli, Göbeklitepe’nin Stonehenge gibi, gök cisimlerinin hareketlerini takip etmek ve onlara tapınmak için yapıldığını iddia ediyor. Magli, iddiasını yaptığı simülasyonla Göbeklitepe inşa edildiği dönemdeki gökteki yıldızların konumlarının tespit ettiğine dayandırıyor.

İtalyan astronom, Dünya’nın kendi eksenindeki hareketinden dolayı yıldızların son bin yılda konumlarının değiştiğini, bir zamanlar ufuk çizgisine yakın beliren yıldızların farklı konumlarda yükseldiği ve görüldüğünü, yeniden belirmeleri için de binlerce yıl geçebileceğini söylüyor. Sirius; Ay, Venüs ve Jüpiter’in ardından gece karanlığındaki en parlak dördüncü gök cismi. Magli, antik Mısır takviminin Sirius’un hareketlerinden yararlanılarak hazırlandığını, binlerce yıl önce Göbeklitepe’nin bulunduğu enlemde benzer amaçlara hizmet etmiş olabileceğini söylüyor. Magli ayrıca “Sirius, 9300 yıl önce ufuk çizgisinin altında görünüyordu. Gökte aniden beliren bir yıldızın, bir dinin doğumuna sebep olduğunu düşünebiliriz. Bence Göbeklitepe, bir yıldızın doğumu üzerine inşa edildi.” diyor.

Göbeklitepe

Göbeklitepe Höyüğü, 1963’te Şanlıurfa’da fark edilen tapınma alanıdır. Dokuz hektarlık kazı bölgesinin önemi, tarlasını karasabanla sürerken bulduğu oymalı taşı müzeye götüren bir köylü sayesinde anlaşılabilmiştir.

Şanlıurfa’ya 80 dakikalık bir mesafede, Örencik köyü yakınlarındadır. 1995 yılında ilk kez Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğünün iş birliğiyle kazı çalışmalarına başlandı. Kazılar Alman Arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt’in başkanlığında yürütülmekte olup her yıl eylül ve ekim aylarında 10 haftalık bir süreç içinde yapılmaktadır.

Günümüze kadar yapılan kazılar sonucunda Göbeklitepe’nin Neolitik Çağ yerleşimi olduğu anlaşıldı.

Neolitik Çağ’dan kalma, tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar, dikili taşlar ve üzerinde kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu taşlar gün yüzüne çıkarıldı. Bölgenin önemi ise gün yüzüne çıkarılan en büyük tapınma alanını barındırmasıdır.

Harran Ovası’nı kuzeyde sınırlayan dağ silsilesinin en yüksek noktasında yer alan, topografik özellikleri ile geniş görüş mesafelerine hâkim bir konumda bulunan Göbeklitepe, avcı-toplayıcı insanların yarattığı bir kült merkezidir. Arkeolojik araştırma tarihinde Neolitik Dönem için düşünülen modelleri, teorileri altüst eden verileri günümüze ulaştırmaktadır.

Göbeklitepe, çapı 30 metreye ulaşan yuvarlak ve oval planlı, sayısı yirmiyi bulan yapılardan oluşur. Bunlardan altı tanesi kazı sırasında ortaya çıkarılmış, diğerleri jeomanyetik ve georadar yöntemleriyle yapılan ölçümler sonucunda belirlenmiştir. Bu ölçümlerle elde edilen sonuçlar Göbeklitepe’nin neredeyse 12000 yıl öncesinde insanoğlu tarafından seçilen ve yaratılan büyük bir buluşma merkezi olduğunu, günlük yaşama yönelik mekânlarla değil; törensel amaçlı inşa edilmiş, anıtsal yapılarla kaplı olduğu görüşünü desteklemiştir.


Göbeklitepe


G%C3%96BEKL%C4%B0TEPE..jpg
Arkeolojik bir mevkii olarak ilk kez 1963 yılında, Türk ve Amerikan bilim adamlarının yaptığı bir yüzey araştırması sırasında tespit edilmiştir. Bu çalışmayla ilgili sonuçlar, Peter Benedict tarafından 1980 yılında yayımlanmıştır.
Göbekli Tepe, Şanlıurfa İli’nin 15km kuzeydoğusunda, merkeze bağlı Örencik Köyü yakınlarındaki dağlık alan üzerinde yer almaktadır. Seçilen alan, diğer Neolitik Dönem yerleşim yerlerinde olduğu gibi su kenarı, vadi ya da ovada olmayıp, Harran Ovası’nı kuzeyde sınırlayan uzun bir yükselti silsilesi üzerinde, görüşe ve manzaraya hâkim bir konumda bulunmaktadır.300 m. çapında ve 15m. yüksekliğindeki Neolitik Dönem´in ilk evrelerine ait Göbekli Tepe’nin topografik özelliklerinden ve yer seçiminden dolayı, ilk fark edildiğinde şimdiki önemi anlaşılamamış olup, tepenin her yerinde rastlanan kireçtaşı blokları nedeniyle buranın bir mezarlık olduğu kanısına varılmıştır.
1995-2006 yılları arasında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Harald Hauptmann ve daha sonra Dr. Klaus Schmidt ve ekibinin katılımıyla kesintisiz kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. 2007 yılından itibaren Dr. Klaus Schmidt başkanlığında Bakanlar Kurulu Kararlı Kazı statüsüne geçmiştir.
Şimdiye kadar yapılan kazı çalışmaları sonucunda, Göbekli Tepe’de 4 tabaka açığa çıkartılmıştır. En üstteki I. Tabaka, tarım yapılan yüzey dolgusu olup, geriye kalan 3 tabaka ise Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlenmektedir. Göbekli Tepe’de stratigrafi en üstten alta doğru şu şekilde izlenmektedir.

I.Tabaka: Yüzey dolgusu
II. A. Tabaka: Dikilitaşlı Köşeli Yapılar (M.Ö. 8.000-9.000).
II. B. Tabaka: Yuvarlak-Oval Yapılar (Ara tabaka).
III.Tabaka: Dikilitaşlı Dairesel Yapılar (M.Ö. 9.000-10.000).
Çanak Çömleksiz Neolitik-B Evresi’ne tarihlenen ve yüzey dolgusunun hemen altında bulunan II A. Tabakası’nda dikilitaşlı dörtgen planlı yapılar açığa çıkartılmıştır. Bu yapıların, çağdaşı olan Nevali Çori’de bulunan tapınak yapısıyla benzerlik göstermesi bakımından kültle ilişkili yapılar olduğu düşünülmektedir. Bu evre için tipik olan Aslanlı Yapı’da, karşılıklı olmak üzere, ikisinin üzerinde kabartma olarak birer aslan motifinin işlendiği dört adet dikilitaş bulunmaktadır.



gobeklitepee.jpg
Çanak Çömleksiz Neolitik-A ve B Evresi arasında bir geçiş tabakası özelliği gösteren II B. Tabakası’nda, bu dönemin karakteristik özelliklerini taşıyan yuvarlak ya da oval planlı yapılar açığa çıkartılmıştır.
Gene Çanak Çömleksiz Neolitik-A Evresi’ne tarihlenen ve Göbekli Tepe’nin en önemli tabakası olan III. Tabaka’da ise dikilitaşlarla çevrelenmiş büyük dairesel planlı yapılar dikkat çekmektedir. Kültle ilişkili olduğu düşünülen bu yapılar, T biçimli dikilitaşların belli aralıklarla dairevi şekilde dizilmesi ve etrafının duvarlarla çevrilmesiyle oluşturulmuştur. Merkezde karşılıklı ve kenarlardakine oranla daha büyük iki dikilitaş yer almaktadır. Merkezde bulunan dikilitaşlar serbest dururken kenarlardakiler, duvarlar ya da banklarla birbirlerine bağlanmıştır. Bu yapıların, tamamlanmasından sonra bilinçli bir şekilde toprak ve çakıl dolguyla örtülmüş olduğu kazılar sırasında anlaşılmış olduğundan bunların ölü kültüyle ilişkili olabileceği düşünülmektedir.

Şu ana kadar dört adet böyle anıtsal yapı açığa çıkartılmış olup, yapılan jeomanyetik ölçümler sonucunda Göbekli Tepe’de en az 20 anıtsal yapının olduğu anlaşılmıştır.

Konumu itibariyle çevresinde geniş kayalık platolar bulunan Göbekli Tepe’de, dikilitaşlar bu platolardaki kayalardan yekpare halinde kesilerek temin edilmiştir. Arazide, işlenmemiş durumda bazı dikilitaşlar kesildiği yerde hala görülebilmektedir. Ayrıca bu platolarda, kayalar üzerinde, işlevleri henüz anlaşılamayan oyuklar ve bir takım işaretler bulunmaktadır.

Boyları 5m.ye ulaşan dikilitaşların bazılarının üzerinde, kabartma olarak çoğunluğunu yılan, tilki, yaban domuzu ve kuşların oluşturduğu çeşitli hayvan tasvirleri bulunmaktadır. Bazı örneklerde kabartma olarak yapılmış kol ve ellerden dolayı, dikilitaşların stilize edilmiş insan figürleri olduğu, aşırı şematik ve kübik formda gösterilen gövdeleri ile yaşayanları değil de başka bir boyutun varlıklarını temsil ettikleri öngörülmektedir.
Kazılar sırasında ve genellikle de yüzey buluntusu olarak ele geçen yabani, yırtıcı hayvan heykellerinin varlığı, antik dönemden bilinen yeraltı dünyasının koruyucusu Kerberos’u akla getirmekte ve bu vahşi hayvan heykellerinin de Göbekli Tepe’deki yapıların bekçisi olabileceğini düşündürmektedir. Kazılar sonucunda çok sayıda hayvan heykeli, çakmaktaşından aletler, taştan boncuklar ve kaplar ile küçük figürünler açığa çıkartılmıştır.
Göbekli Tepe’de temsil edilen bu dönemde, eldeki bulgulara göre insanların avcılık ve hayvancılıkla geçindiği, henüz tarımın yapılmadığı düşünülmektedir. Yerleşim yerinin konumu, açığa çıkartılan devasa boyutlu yapıları, tonlarca ağırlıktaki dikilitaşları ve bu dikilitaşların yerleştirilmesi bakımından Taş Çağı insanlarının, büyük bir organizasyon ve uzun bir zaman dilimi dâhilinde hareket ettikleri düşünülmektedir.
Şimdilik en erken tabaka olan III. Tabaka’nın tarihi ca. M.Ö.10. Bin olarak belirtilmektedir. Yerleşim yerinde henüz ana toprağa ulaşılamamış olup, ileriki yıllarda gerçekleştirilecek kazı çalışmaları sonucunda Göbekli Tepe’deki hayat netlik kazanacaktır.


KAYNAK VE ALINTILAR : TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI - ŞANLIURFA VALİLİĞİ- ŞANLIURFA BB-HALİLİYE BELEDİYESİ.
 

Ekli dosyalar

  • 1662542781486.png
    1662542781486.png
    593.8 KB · Görüntüleme: 1
Üyelik Tarihi
28 Şub 2020
Konular
2,107
Mesajlar
26,098
MFC Puanı
301,150
Atiye dizisinde arkeolojik çalışmalarının yapıldığı yerdi burası,Göbeklitepe isminin bi yerden çağrışım yaptığını biliyordum:D
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
wahhhh wahh Atiye olmasa bilemeyecek insanlar demekki en eski yapı birde malasef diziler ile insanların beyninde yer ediyor üzücü durum :(
 
Üyelik Tarihi
28 Şub 2020
Konular
2,107
Mesajlar
26,098
MFC Puanı
301,150
wahhhh wahh Atiye olmasa bilemeyecek insanlar demekki en eski yapı birde malasef diziler ile insanların beyninde yer ediyor üzücü durum :(
Hiç bilmiyordum Atiye sayesinde öğrendim demedim ki:D Ama dizide geçen arkeolojik çalışmalar çok hoşuma gitmişti ve yer olarak da yakından görmüş oldum, eğiticiydi benim açımdan boş izlemedim:D

Ama bir bakıma da haklısın böyle güzel tarihi yerler hakkında % 100 lük donanıma sahip değiliz ülke olarak,bu tarz yerlerin daha çok keşfedilmesi gündemde olması gerekiyor ki bunu da sen ben yapamayız: )
 
Üst