Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Cübbeli Ahmet'in sapıklıklarına Abdulaziz Bayındır sert cevap verdi.

DeveAlper

Üyeliği durduruldu!
Üyeliği durduruldu!
  • Üyelik Tarihi
    1 Haz 2016
  • Mesajlar
    77
  • MFC Puanı
    -2


"Allah'tan başka dost edinenler ya putları ya da şeytanı dost ediniyorlar. Ama her halükârda şeytan zaten onların dostları.

Allah'a ulaşmayı dilemeyen herkes Allah'tan başkalarını kendilerine dost edinmiş demektir."

sadeleştirilmiş hali. Bizim bahsettiğimiz Allah dostları, "Allah'ı dostları" o mertebeye ulaşmış ve Allah tarafından verilmiş manevi bir makam. Burada amaç zaten Allah'a ulaşmak. Allah'a ulaşmayı dilemeyen herkes bu yeterince açık bence




"rabbinizden size indirilenlere uyun. O'nsuz bir takım dostlara uymayın. siz çok az düşünüyorsunuz." (araf\3)

herşey gayet açık. Kendiniz dostlar bulmayın diyor. "O'nsuz bir takım dostlar" Allahsız dostlardan bahsediyor.

"dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takıp dostlar edinenler; onlara, bizi sadece Allah'a ulaştırsın diye kulluk ediyoruz derler." (zümer\3)

araf suresindeki 3. ayetindeki yorumu tekrar buraya aksediyorum. ikinicisi kulluk etmekten bahseder (putlar, ateş, büyü, tarot karlarını dost edinmek) hiç bir mürid, mürşidine kulluk etmez. Kur'an'da buna dikkat çekilmiştir ki, Allah'tan başka kimseye kulluk edilemeyeceğinden bahsedilir.




Efendimizin bahsettiği; ben peygamber kızıyım her halukarda kurtulurum deyipte, ibadetlerini aksatma.
bilirseniz bir çok kaynak ahir zamanda günahların çok fazla olduğu ve kişinin yaptığı her ibadetin, önceki kavimlere oranla daha kurtarıcı boyutta olduğu yazar. geçmiş kavimlere bakıldığında günümüze oranla daha az günahın olduğunu ve onlara yol göstermeleri için peygamber gönderildiğini biliriz.
örneği hz. nuh döneminde putların yoğunluğu, efendimiz döneminde sihirin çok oluşu, hz. lut döneminde livatanın çok oluşu gibi az günahlar mevcuttur.
fakat günümüzde tüm bu günahlar mevcuttur. bu nedenle kişinin kendisini korumasının güç olduğu bilinir.



hangi konuda şirke koştuklarından bahseder misin?


peygamberimiz buyurur ki;
"kim Allah yolunda ki bir imamı desteklemek için ve yüceltmek için yanına giderse, o kimse Allah himayesinde olur."
(hakim, müstedrek, 2\90; ibn hibban, sahih,
nr. 372, ahmed, müsned, 5\241)

yine efendimiz buyurur;
" Allah Teala'nın yeryüzünde feyiz ve nur kapları vardır. Rabbinizin kapları salih kulların kalpleridir. bu kalplerin O'na en sevgili olanların, en yumuşak ve en safi olanlarıdır."
(ahmed, kitabüz zühd, nr. 827; ebu nuaym,
hiyetül evliya, 6\97`; abdullah b. ahmed,
zevaidüz zühd, 153; süyuti, es sağır, nr.2375)


"ey iman edenler! Allah'tan korkun ve salih kullarım ile beraber olun" (tevbe 9\119)

"en iman edenler! Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın. onun yolunda mücadele edin ki, kurtuluşa eresiniz." (maide 5\35)

efendimiz buyuruyor:
"yeryüzünde her zaman kendileri sebebiyle insanların yağmura kavuştuğu, ilahi yardıma ulaştığı ve rızıklandırıldığı kırk kişi bulunur.
onlardan biri vefat edince, Allah onun yerine bir bakasını getirir.
(ahmed, müsned, 1\112; ebu nuaym, hilyetul evliya, 1\8-9, tebarani, el evsat, nr. 4113)

"Allah bu ümmete ancak aralarındaki zayıf görünümlü salihlerin duası, namazı ve ihlası sayesinde yardım eder.
(nesai, cihad, 43; ayrıca bakınız buhari, cihad, 76)

"alimler, peygamberlerin varisleridir.)

tüm kaynakları tek tek yazdım. kullanarak teyit ettirebilirsin.


Şuan ayetleri saptıryorsun.

Alimler peygamberlerin varisidir hadisi uydurmadır.

Ayetlere ve hadislere biraz saygınız olsun! Kendi hevanıza ayetleri uydurup aciz kullara bir övgü bir kutsama çıkarmayın..
 

DeveAlper

Üyeliği durduruldu!
Üyeliği durduruldu!
  • Üyelik Tarihi
    1 Haz 2016
  • Mesajlar
    77
  • MFC Puanı
    -2
Eğer ilimden biraz nasibiniz olsaydı uydurma hadisler ile dini tahrip etmezdiniz.

Söz konusu rivayet, farklı lafızlarla Tirmizî, Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve Ahmed b. Hanbel’de geçmekte olup rivayet zincirinde yer alan ravileri yüzünden “zayıf”tır. Bu zayıflık sebebiyle de bu metni Hz. Peygamber’e dayandırmanın zor olduğunu söyleyebiliriz.

Rivayetle ilgili hükmü bu şekilde kısaca belirttikten sonra cevabın detaylarına geçebiliriz:

Hadisin tam metni şöyle kaydedilmiştir:

“Kays b. Kesîr’in anlatımına göre Medine’den bir adam Şam’da bulunan (sahabî) Ebu’d-Derdâ’ya geldi. Ebu’d-Derdâ adama ‘Buraya seni getiren nedir kardeşim?’ diye sordu. Adam gelişini şöyle açıkladı: ‘Rasûlüllah’tan naklettiğini duyduğum bir hadis’. Ebu’d-Derdâ ‘bir ihtiyacın için mi geldin?’ deyince adam ‘hayır’ dedi. Ardından ‘bir ticaret için mi geldin?’ sorusuna adam ‘Hayır, sadece bu hadisi senden talep etmek için geldim’ yanıtını verdi. Bunun üzerine Ebu’d-Derdâ, Rasûlüllah’ı şöyle derken işittiğini söyledi:

‘Kim ilim talep etme isteğiyle bir yol tutarsa, Allah onun yolunu cennete ulaştırır. Melekler ilim talebesine, hoşnutlukla kanatlarını sererler. Muhakkak ki âlim için göklerde ve yerde bulunanlar istiğfar dilerler. Hatta denizdeki balıklar bile. Âlimin âbide (ibadet eden kişiye) üstünlüğü, ayın (bazı rivayetlerde ‘dolunay halindeyken’) diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler nebilerin varisleridir (إِنَّ الْعُلَمَاءَ وَرَثَةُالأَنْبِيَاءِ). Nebiler dinar veya dirhem miras bırakmazlar. Onlar sadece ilmi miras bırakırlar. Kim bu mirası alırsa çokça nasip almış demektir.’

Rivayeti bu metinle İmam Tirmizî kaydetmiş ve hadisin sadece Âsım b. Recâ’ b. Havye rivayeti ile bilindiğini ifade etmiştir. Tirmizî, bu rivayeti Âsım b. Recâ’ – Kays. b. Kesîr – Ebu’d-Derdâ senediyle vermiş ve bunun muttasıl olmadığını belirtmiştir. Doğrusunun ise Âsım – el-Velid b. Cemil – Kesîr b. Kays – Ebu’d-Derdâ senediyle nakledildiğini söyleyerek bu konuda en sahih olan senedin bu olduğunu eklemiştir.[1]

Tirmizî’nin açıklamalarından şu iki sonuca ulaşmak mümkündür:

1. Bazı kitaplarda hadisin yalnızca “Âlimler nebilerin varisleridir (الْعلمَاء وَرَثَة الْأَنْبِيَاء)” kısmı nakledilmiş olsa bile, bu konuda esas alınacak ve en sahih olan rivayet, yukarıda kaydedilendir. Ayrıca Tirmizî’nin bu açıklamasıyla Ebû Dâvûd’un verdiği başka bir rivayet kanalının maruf/bilinen bir sened olmadığı ortaya çıkmış olmaktadır.[2] Dolayısıyla Tirmizî’nin işaret ettiği bu senet ve metin üzerinde durulmalıdır.[3]

2. Rivayeti Ebu’d-Derdâ’dan yapan kişinin Kays b. Kesîr mi yoksa Kesîr b. Kays mı olduğu hususunda bir karışıklık görülmektedir. Her ne kadar Tirmizî, ravinin isminin Kesîr b. Kays olduğuna dair tercihini ortaya koymuş olsa da böyle bir tereddüdün varlığı, senedin “muzdarib” olduğunu, yani muhtelif şekillerde karıştırılarak nakledildiğini göstermektedir.

Bu iki noktaya işaret ettikten muhaddis Sehavi’nin (v. 902) bu rivayetle ilgili değerlendirmesine değinmek gerekmektedir. O şöyle demiştir:

“Hadisi, Ahmed, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve başkaları Ebu’d-Derdâ’dan nakletmişlerdir. Bunu İbn Hibbân, Hâkim ve başkaları sahih görmüştür. Hamza el-Kettâni hadise “hasen” derken, bazıları ise senedindeki ıztırab nedeniyle “zayıf” görmüşlerdir. Ancak bu rivayeti takviye eden başka şahitleri (rivayetleri) vardır.”[4]

Sehavi’nin açıklamalarından hadisin hükmü etrafında ihtilaf olduğu anlaşılmaktadır. Bunun nedeni senedinde olan “ıztırab” olarak gösterilmiştir. Bu kusurun, Ebu’d-Derdâ’dan nakli Âsım b. Recâ’ya yapan tabiînin ismi hakkındaki karışıklık olduğunu söylemek mümkündür. Hadisin kaydedildiği kaynakların yazarlarına göre daha eski devirde yaşayan bir muhaddis olan Vekî’in (v. 197) eserinde bu karışıklığı açıkça görmekteyiz. Nitekim Vekî’ hadisi, Âsım b. Recâ – bir kişi – Ebu’d-Derdâ senediyle kaydetmiştir.[5] Daha açık bir ifadeyle, tespitimize göre hadisin yazılı olduğu ilk kaynakta tâbiî ravisinin mechul olduğu ve daha sonraki devirde bu ravinin ismi üzerinde karışıklıkların vuku bulduğu görülmektedir.

Buna göre, hadisin özellikle iki ravisi üzerinde durmak gerekmektedir. Öncelikle ismi karıştırılan Kesîr b. Kays’tan bahsetmek uygundur.

Kesîr b. Kays’ın Şamlı olduğu ve Ebu’d-Derdâ’dan bu hadisi naklettiği bilinmektedir. Ayrıca Abdullah b. Ömer’den bir rivayeti olduğu söylenmiştir. Aynı zamanda kendisine Kays b. Kesîr de denilmiştir; ancak bu bir hatadır. Kesîr b. Kays’ı İbn Hibbân güvenilir görmüştür. Ancak hadis ravisi uzmanlarından İbn Hacer’in tercihinin bu ravinin zayıf olduğu doğrultusunda olduğu söylenebilir. Çünkü kendi görüşünü belirtirken sadece Kesîr’in zayıf olduğunu söyleyen muhaddislerin görüşlerini vermektedir.[6] Bununla birlikte, Kesîr b. Kays’ın rivayetleri ile ilgili farklı bir rivayet örneği getirilmemiştir. Bu bilgiler ışığında Kesîr’in pek de tanınan bir ravi olmadığı söylenebilir.

Kesîr b. Kays’ın tanınan bir ravi olmadığı görüşünü, ondan bu hadisi nakleden el-Velid b. Cemil hakkında verilen bilgiler de teyit etmektedir. Kesîr’de olduğu gibi el-Velid’in ismi hakkında da ihtilaf olduğunu görmekteyiz. Nitekim ona Dâvûd b. Cemil de denilmiştir. Muhaddislerin el-Velid’in zayıf ve mechul bir ravi olduğuna dair görüşleri ağır basmaktadır. Hatta Ebu’d-Derdâ’nın rivayetlerinde hem el-Velid’in hem de hadisi aldığı kişinin zayıf olduğu da ifade edilmiştir. Onun sadece bu hadisin senedinden bilindiğini belirtmek mümkündür.[7]

Verilen bu bilgiler ışığında ilgili hadisin en kuvvetli isnadında, sahabe ravisi Ebu’d-Derdâ’dan sonra peş peşe gelen iki ravinin mechul ve zayıf olduğu görülmektedir. Bu nedenle İmam Sehavi’nin görüşünün aksine, böyle bir zaafa sahip rivayetin başka hadislerle kuvvetleneceği veya takviye edileceğini söylemenin uygun olmadığı görüşündeyiz. Hadisin taşıdığı bu zayıflık nedeniyle de bu metni Hz. Peygamber’e dayandırmanın zor olduğunu söyleyebiliriz.
 

DeveAlper

Üyeliği durduruldu!
Üyeliği durduruldu!
  • Üyelik Tarihi
    1 Haz 2016
  • Mesajlar
    77
  • MFC Puanı
    -2
Putu ilah edinince şirk oluyor da insanlsrı edinşnce olmuyor mu sanıyorsun?
Hristiyanların Hz.İsa akidesşni hatırlatırım
 

DeveAlper

Üyeliği durduruldu!
Üyeliği durduruldu!
  • Üyelik Tarihi
    1 Haz 2016
  • Mesajlar
    77
  • MFC Puanı
    -2
Alim dedikleri sahtekara bakın.. Ne alimmiş ama

 

BoluBeyi

Hepinizin Canı Cennete ..!
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    24 Mar 2017
  • Mesajlar
    4,579
  • MFC Puanı
    1,437
Tarikatler eski tarikatler değillerdir.Bidaatlerle ve şirklerle dolu topluluk haline geldiler.
 

Darksaga

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    11 Haz 2017
  • Mesajlar
    2,896
  • MFC Puanı
    3,262
Tarikatler maalesef sizi şirke ve hurafeye götürürler. Şeytan her zaman kötülük ile yanaşmaz, bazende haktan görünerek yanaşır insana.

Bir de bunlar utanmadan uydurma hadisleri gerçekmiş gibi yalan söyleyerek Peygamber buyurdu demezler mi? Ona acayip sinir oluyorum. Bir insan Peygamber'e karşı nasıl bu kadar kolay yalan isnat eder iftira eder?

Böylelerini gördükçe sabit fikirli oldukları için ben şahsen tartışmıyorum. Çünkü adam şirke batıyor bir de kendini doğru yolda sanıyor. Her dediğini doğru sanıyor. Getirdiği kaynaklara bakıyorsun hadis okuyor falan ama bir yalanı savunmak için uydurma sözleri okuyor. Ayetleri bağlamından koparıyor falan.. Eskiden böyleleri ile çok tartışmaya girerdim ama artık onlara şu ayeti okuyup geçiyorum.

"Müşrikler ancak bir pisliktir." (Tevbe 28) ve yine "O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır." (Haşr 23)

Müşrik Allah'a inanmayan kişi değildir. Allah'a inandıktan sonra başka ortaklara da inanan kişidir. O yüzden bir müşriğin ben Allah'a Peygamber'e inanıyorum demesi biz müslümanları asla yanıltmamalıdır. Kuran'daki dorğuları ve hak dini gizliyorsa, çelişkili göstermeye çalışıyorsa o kişi ile fazla muhatap olmamak en doğru davranıştır. Allah'ın pisliktir dediği insanlar biz her ne kadar insancıl davransak bile Allah bir şeye pis diyorsa o pistir.

Bu cübbeli bir ara Allah'ı haşa trafoya benzetmişti. Sapkınlıkta ben bu kadar ileri başka bir adam göremiyorum. Ebu Cehil ve Mekkeli diğer müşrikler gelse, bugünki tarikat ehlinin halini görseler heralde haya eder ve utanırlardı. Onları bile kaç defa şirkte sollamışlar.
 
Üst Alt