• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Bir Mih Bir Nali Kurtarir......

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üyelik Tarihi
11 Nis 2008
Konular
44
Mesajlar
294
MFC Puanı
70
Bir Mıh Bir Nalı Kurtarır, Bir nal bir atı, Bir at bir komutanı, Bir komutan
bir orduyu, Bir odu....



Beş yaşında idim.
Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu.
Bir tane yere düştü.
Babaannem eğildi, aramaya başladı.
Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu .
Çocukluk iste,
-Aman babaanne dedim.
- Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya
değer mi?
Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu.
-Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, ' dedi.
- Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk
çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği,
çilesi var biliyor musun?'
Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

Aradan yıllar geçti.
Hukuk Fakültesinde öğrenciyim.
Alain'in proposlarini okuyorum.
Birden irkildim.
Babaannemi hatırladım.
Alain, bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün
uygarlığa karşı ihanet etmiş olur diyordu.
İlave ediyordu. Bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın
teri, göz nuru, el emeği vardır diyordu.

On dokuz yıl evveldi.
Stockholm'e gitmiştim.
Bir otele indim.
Geceydi.
Sabahleyin, traş olmak i çin lavaboya gittiğimde, aynanın
yanında ilginç bir not gördüm.
'Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın, yanda bir kutu
var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine
yardımcı olun' diyordu.
Doğrusu hayretler içinde kaldım.
Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir.
Birçok eşya üzerinde' İsveç çeliğinden yapılmıştır' diye
yazardı.
İste o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe
gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda
bulunuyordu.

İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda radyolar,
televizyonlar bir haberi duyurur.
'Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen
hazırlığınızı yapın.
Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap,
dergi, gazete varsa, kâğıt, ambal aj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç
prospektüsü dahi ols a, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına
yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.'

Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan
insanlardır.
Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen
tekamül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir.
Böyleleriyle; evini mezat salonuna çevirmiş zavallı, diye
eğlenirler.
Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.

Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış
borçlar gırtlağı aşıyor.
Zamanın başbakanı meclisi toplar.
Kürsüye çıkar.
Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;
-Şu andan itibaren der,
-Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son
kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim.
-Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.
Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma
kampanyası açılır.
Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün
kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını&nbs p; söylemeye gerek yok.
Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm.
Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten
uzak...

*Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere
akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek
yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor
muyuz?

*Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür.
Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, İlk okul okuma kitabımızdaki bir sözü
hiç unutmadım.

Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı, bir at bir komutanı,
Bir komutan bir orduyu,
Bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu..

Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım ister
fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız.
Burada parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik
vardır.

Sanırım ' forward ' edilmesi gereken bir mesaj varsa o da
budur...
 
M

MiratuS

Konuşmak gerekir bazen,susmak artık çare değilse…
Anlatmaya başlamalı bi yerden,en başta kendinden,

Başlıyorum öyleyse dur ve dinle;

Ardından değişti hayatım,bütün değişime mahkum hayatlar gibi,geceler değişti kara kuru oldu biraz daha çok acı verir oldu…mevsimim yıllardır sonbahar rengi soluk,yüreğim yorgun ayazda kalmış bi-çare donuk.

Aynı şarkılar farklı anlamlar kazandı,oysa şarkılar bu kadar içimi acıtmazdı,güneşi seven ben,ay ışığında aydınlatmaya çalıştım dünyamı ve yıldızlar başka türlü parladı gökyüzünde…yalnızlığımı anlatmak istercesine..

Ağır ağır çektim perdeleri
Çekmeceye gizledim çocuksu sevinçleri
Büyüdüm sanki harcadım yılları
Umduğumdan olgun yaşadım ayrılığı
Beyaz örtüler örttüm eşyaların üstüne
Kapadım kapıları topladım anıları
Döktüm denizlere

Ve sen hala varsın,gidip gelirsin içim de bir yerde ama hep aynı yerde…
Payını almış olmalısın değişimden,

İlgili sen olmak üzere bir sözleşme hazırladım içimde,
Sen aklıma gelecektin sadece,yüreğime uğramayacaktın,
Düşünecektim ama dokunamayacaktım,
Üzülecektim belki ama ağlamayacaktım…
Öyle yaptım ve altına imzamı attım…

Ve sen tüm kuralları ihlal ettin,infaz ettin yüreğimi,sana gel dedim gelmedin…rahat bırak gecelerimi uykularımı böyle kabus olma,hala içimdesin gitmiyorsun,bit…bit lütfen…

Yar! Terk-i Diyar
yollarında şimdi kalbim
Tuzla buz oldum,incindim örselendim
Elimde tek kalan darmadağın ümitlerim
Başardın en sonunda Oldu bak istediğin
Yaralı Hayallerim

Hep aynı olmak zorunda mı ayrılıklar,yalnızlığımın sesini kimse dinlemedi…
Ben yalnızlığımı haykırdım ama kimse duymak istemedi...
 
M

MiratuS

sen gidiyorsun ya beni bırakıp,
bin parçaya bölünüyorum gecenin ayazında...
kapı önüne koyulan bir yavru kedi misali,
kıvranıp duruyorum yokluğunda...
ne zaman geleceksin tam bir yürekle?
ne zaman saracaksın var gücünle?
ne zaman bitireceksin bu gitmeleri?
ve ne zaman okşayacak ellerin ellerimi?
soruyorum ama cevap veremiyorum kendime....
gitme...
bırakma beni sensizliğin sessizliğine...
hasretim ellerine...
hasretim sevgine...
gitme...
yada git
ben kalırım tek başıma...
gerekirse kan katarım göz yaşıma...
bir tutam saçımıda al yanına
yoldaşın olur,
sırdaşın olur,
beni özlediğinde bas bağrına...
yıldızlarıda al yanına güneşide,ayıda...
bana lazım değil sen olmadıktan sonra
yalnız gözlerini bırak bana
birde acı tatlı hatıraları
ben avunurum onlarla...
yada dur...
gitme...
şöyle bir düşündüm de...
kal...
ben dayanamam yokluğuna...

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst