Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Bertolt Brecht Şiirleri

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
GÖÇMENİN SİTEMİ

Ekmeğimi kazandım ve tükettim sizler gibi.
Bir doktorum ben, doğrusu: bir doktordum.
Saçlarımın renginden mi şeklinden mi burnumun
Bir gün evsiz barksız ve aşsız kodular beni.

Bir yastıkta yedi yıl kocadığım kadın
Yanağımı yanağına elimi kucağına vererek
Kurtuldu benden gerekçe göstererek
Siyah saçlarımı önünde yargıcın.

Ben ama geçtim geceleyin bir ormandan
(Yanlış bir anne tarafından doğurulmuşum)
Bir ülke arayarak dışlamayan bizleri.

Fakat hangi kapıyı çalsam
Utanmaz diyerek çevirdiler geri
Ben utanmaz değil : Mahvolmuşum...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
HALKIN EKMEĞİ

Bilin : Halkın ekmeğidir adalet.
Bakarsınız bol olur bu ekmek,
Bakarsınız kıt,
Bakarsınız doyum olmaz tadına,
Bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek,başlar açlık,
Bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.

Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız,kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!

Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse,
Gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire...
Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.

Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
Adalet de gerekli her gün,
Hem o,günde bir çok kez gerekli.

Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,
Hele çalışırken canla başla,
Kederliyken, sevinçliyken,
Halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
Günlük, has ekmeğine adaletin.

Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
Onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?

Öteki ekmeği kim pişiren?

Adaletin ekmeğini de
Kendisi pişirmeli halkın,
Gündelik ekmek gibi.

Bol,pişkin,verimli...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
HANNA CASH'IN TÜRKÜSÜ

- I -

Entarisi pazen, atkısı sarı,
Gözleri göller gibi kara,
Ne parası pulu var, ne yapacak işi,
Ama öyle uzun ki siyah saçları,
Değer uçları kirli topuklara.

İşte Hanna Cash, yavrum,
Ayartıp soyardı beyleri.
Geldi esen rüzgarla bozkırdan,
Gitti gene esen rüzgarla.

- II -

Ne iskarpini vardı, ne gömleği.
Bilmezdi dua etmesini bile.
Gelmişti koca kente bir kedi gibi.
Odunlarla leşler arasında
Bozbulanık kanal boyu
Minicik bir kül kedisi
Dolaşır durur ya hani.

Nasıl yıkardı bardakları durmadan, görseniz,
Yıkayamazdı kendini bu yüzden.
Öyleyken Hanna Cash, yavrum,
Gene de sayılırdı tertemiz.

- III -

Düştü bir gece bir gemici barına,
Derin ve karaydı gözleri göller gibi.
Serseri Kent'e rastladı orada,
Saçları vardı Kent'in kapkara,
Barda bıçak oyuncusuydu.
Aldı Hanna'yı yanında götürdü.

Kırparken gözlerini o Kent serserisi,
O yontulmuş, o allahın belası,
Hanna Cach duyuyordu, yavrum,
Bakışlarıyla soyduğunu kendisini.

- IV -

Yürüdüler hayat yolunda el ele,
Öğrendiler hanyayı konyayı.
Ne ev bark, ne kap kacak,
Ne de ad, çocuklarına bırakacak.

Kar yağdı, yağmur yağdı.
Boğuldu sulara orman.
Ama Hanna Cash, yavrum,
Ayrılmadı erkeğinden.

- V -

Polis dedi : Bu adam yankesici.
Sütçü dedi : Hem de topal.
Hanna dedi : Bundan ne çıkar?
Erkeğim benim o.
Benim canım onu çeker.

Orda burda gezer dururdu erkeği.
Sonra gelir çekerdi Hanna'ya sopayı.
Ama Hanna boşverirdi bunlara.
Seviyordu ya kocasını canı gibi.

- VI -

Damları yoktu başlarını sokacak.
Herkes onlara düşmandı sanki,
Gene de yuvarlanıp gittiler iyi kötü.
Şehirlerden ormanlara yıllar boyu,
Ormanlardan kırlara gittiler.

Yürüdüler, ne kar dediler ne tipi,
Kesilinceye dek solukları.
Hanna Cash, yavrum,
İzledi sevgili erkeğini.

- VII -

Üstleri başları dökülürdü.
Ve yoktu gezmeleri tozmaları pazar günleri.
Bir pastaneye giremediler üçü bir arada.
Ne yiyecek poğaçaları vardı,
Ne de armonikaları.

Benzerdi günler birbirine.
Hiç güneş yoktu havada.
Ama parlardı güneşler durmadan
Hanna Cash'ın yüzünde.

Erkeği balık çalar, o tuz çalar,
N'eylersin, "yaşamak çok zor".
Hanna bakar balıkları pişirirken :
Çocuklar oturmuşlar kocasının dizlerine,
Okurlar dua kitabını ezberden.

Dere tepe elli yıl bu,
Uyudular hepsi bir yatakta.
İşte Hanna Cash'ın hikayesi, yavrum.
Tanrı elbet bir gün görür onu...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
İSTİYORUM

İstiyorum gideyim sevdiğimle.
İstiyorum boş vereyim sonu ne olacak.
İstiyorum düşünmeyeyim iyi mi, kötü mü.
İstiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu?
İstiyorum gideyim sevdiğimle...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
KALEDONYA PAZARI

- I -

Yedi kent yatar Troya'nın altında.
Kazıp çıkartmışlar hepsini yeniden.
Londra'nın altında da yedi kent yatar mı?
En dipten çıkanları burada mı satarlar acaba?

Fosforlu balıkların durduğu şu tezgahın orda,
Çorapların arasında işte bir de şapka.
Yedi şiline alamazsınız yenisini, saçma,
Buysa yalnız iki şilin, hem kötü değil o kadar,
Tek bir deliği var.

- II -

Korkunç tanrı oturmuştu kalkmamacasına,
Tabanları dışarı dönük,
Sonra bir gün kırıldı burnu, düştü ayak parmaklarından biri
Ve gözdağı veren kolu,
Ama bronz bedeni ağırdı çok, yalnız el yürütülmüştü
Ve geçerek bir sürü canlı ellerden düşmüştü
Kaledonya pazarına.*

- III -

"Köprü yoktur Doğu ile Batı arasında"
Diye haykırdı ücretli ozanları.
Gözlerimle gördüm ben ama
O büyük Okyanusun sırtındaki kocaman köprüleri.
Ve doğuya taşınan koskoca silahları gördüm
Ve onları şarkılarla el üstünde tutan halkı.
Bu ara, içinden kan damlayan çay geliyordu,
Savaş yaralıları ve altın geliyordu, Doğu'dan Batı'ya.

Ve Winsdor dulu, karalar içinde,
Parayı alır, sokar çorabına,
Pohpohlamadan sırıtır,
Gönderir onu Kaledonya pazarına.
Nerde hani o eski çeviklik,
Bir sabah gelirler topallaya topallaya,
Ve bir tahta bacak satın alırlar, elden düşme,
Uysun diye tahta kafalarına.

Not : Londra'nın ünlü bit pazarı. Bu şiir, Brecht'in bitmemiş şiirlerindendir.

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
KAR YAĞMAYA BAŞLIYOR

Kar başlıyor yağmaya.
Burda kimler kalacak?
Eskisi gibi gene
Taşlarla yoksullar...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
KARDEŞİM BİR PİLOTTU

Bir pilottu kardeşim.
Güzel bir günde emri geldi.
Hazır etti çantasını,
Güneye doğru koyuldu yola.

Bir fatihti kardeşim.
Yerimiz yoktu yaşamaya.
Topraklar ele geçirmekti
Öteden beri hayalimiz.

Kardeşimin fethettiği yer şimdi
Guadarrama dağlarında.
Boyu tam bir seksen,
Derinliği bir elli...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
KENTİN VAROŞLARINDAN GELEN

İncecik pardesüler içindeki okul arkadaşlarımız
Her vakit çok geç gelirlerdi sabah dersine,
Çünkü süt ve gazete dağıtırlardı annelerinin yerine.
Öğretmenler
Onları bir güzel azarlar
Ve işaret korlardı kara kaplı deftere...

Getirmezlerdi yanlarında yiyecek filan.
Ders aralarında yalnız
Ödevlerini yaparlardı helalarda.
Ama izin verilmezdi buna.
Dinlenmek ve yemek içinmiş ders araları.
Pi'nin ondalık değerini bilemediler mi
Öğretmenleri sorardı onları:
Neden kalmadınız o çıktığınız çöplükte?
Bilirdi onlar neden kalmadıklarını...

Kentin varoşlarından gelen yoksul çocuklarına
Devlet kapılarında önemsiz görevler vaadedilirdi,
Bu yüzden onlar, gecelerini gündüzlerine katıp ezberlerlerdi
Parça parça olmuş elden düşme kitaplarında ne varsa.
Bir de öğrenirlerdi öğretmenlerinin ayaklarını yalamayı
Ve hor görmeyi kendi analarını...

Varoşlardan gelen yoksul okul çocuklarına vaadedilen bu
Önemsiz görevler
Toprağın altındaydı.
Onlara ayrılan yerlerdeki sandalyelerin yoktu
Oturacak yerleri.
Olsa olsa
Kısa bitkilerin kökleriydi
Onları bekleyen.
Hem ne diye öğretiliyordu bu çocuklara Yunanca dilbilgisi,
Sezar'ın seferleri, sülfürün formülü, Pi'nin değeri?
Alınlarında yazılı olan Flander'lerin kitle mezarlarında
Neye ihtiyaçları olacaktı bu çocukların
Biraz kireçten başka?

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
KONUK

Soruyor durmadan, dışarıda gece olsa da
Anlatıyor telaşlı, geçen yedi yılı
Ve dinle : Bir tavuk kesiliyor avluda
Ve bil ki : Bir ikincisi kalmadı.

Yarın daha az et olacak sofrada.
Çekinme, buyur, haydi - Tokum zaten.
Bir gün önce nerede kaldın? - Emin ellerde!
Nerden geliyorsun peki? - Komşu kentten!

Hemen kalkıyor telaşla, çabuk geçiyor zaman!
Sesleniyor gülümseyerek : Hoşça kal! - Sen de!
Açıyor ellerini çekinerek ona : O ise bakıyor
Tanımadığı tozlar ayaklarında...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
KÖTÜ ZAMANLARDAN BİR AŞK ŞARKISI

Arkadaş olmamıştık birbirimizle
Ama oturduk birlikte aynı yerde
Ve sarılıp yattığımızda birbirimize
Aydan daha yabancıydık birbirimize.

Ve karşılaşsak bugün çarşı pazarda
Dövüşebiliriz belki bir kaç balık için.
Arkadaş olmamıştık birbirimizle
Sarılıp yattığımızda birbirimize...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
MADEM İYİSİN

Anladık iyisin,
Ama neye yarıyor iyiliğin.
Seni kimse satın alamaz,
Eve düşen yıldırım da
Satın alınmaz
Anladık dediğin dedik,
Ama dediğin ne?
Doğrusun, söylersin düşündüğünü,
Ama düşündüğün ne?
Yüreklisin,
Kime karşı?
Akıllısın,
Yararı kime?
Gözetmezsin kendi çıkarını,
Peki gözettiğin kimin ki?
Dostluğuna diyecek yok ya,
Dostların kimler?

Şimdi bizi iyi dinle :
Düşmanımızsın sen bizim
Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
Ama madem bir sürü iyi yönün var
Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
İyi tüfeklerden çıkan
İyi kurşunlarla vuracağız seni
Sonra da gömeceğiz
İyi bir kürekle
İyi bir toprağa...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
NASILDI

- I -

Önce sevinç uyutmadı beni
Sonra üzüntü nöbet tuttu bütün gece.
İkisi de gidince başımdan
Uyudum, ama ah, her mayıs gecesi
Bir kasım sabahı getirdi ardından...

- II -

Senin derdin benimdi
Benimki senin
Paylaşamazsam bir sevinci seninle
Yoktu benim de sevincim...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
OLMASAYDI O BULUT

- I -

Eylülde mavi bir gündü
Genç bir erik ağacının altında sessiz
Sardım onu, solgun bir aşktı
Kollarımda tatlı bir düş
Ve üstümüzde güzel yaz göğü
Bir bulut vardı uzakta
Öylesine beyaz ve öylesine yukarda
Sonra baktım, sanki hiç yoktu

- II -

Aylar geçti o günden sonra
Şöyle ya da böyle sessiz
Erik ağaçlarının hepsi kesildi
Sorarsan, aşka ne oldu
Anımsayamıyorum derim
Ama bilirim ne düşündüğünü
Yüzünü unuttum gerçekten
Tek bildiğim, onu öptüğüm o zaman

- III -

Öptüğümü de unuturdum
Olmasaydı o bulut
Anıyorum hala ve hep anacığım
Bembeyaz ve uzak
Erik ağaçları belki yine çiçek açar
Belki o kadının şimdi yedi çocuğu vardır
O bulut yalnızca bir dakika göründü
Başımı kaldırdığımda uçup gitmişti...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
ÖĞRENEN KİŞİ

Önce kumun üzerine kurdum, sonra kayanın.
Hiçbir şeyin üzerine kurmadım artık
Çökünce kaya.
Sonra yeniden kurdum sık sık
Kum ve kayanın üzerine.
Öğrenmiştim ama.

Kendilerine güvenip de mektubu verdiklerim
Çöpe attılar onu.
Ama hiç önemsemediklerim
Bulup geri getirdiler bana.
Öğrendim böylece.

Yapılmadı buyurduklarım.
Gelince gördüm ki
Yanlışmış.
Yapılmıştı doğru olan.
Bir şey öğrendim bundan da.

Eski yaralar acır
Soğuklarda.
Ben sık sık şöyle derim ama:
Yalnız mezarın hiçbir şeyi olmayacak
Bana öğretecek...

Bertolt Brecht
 

Jade

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    30 Kas 2012
  • Mesajlar
    7,562
  • MFC Puanı
    201
PORTAKAL SATIN ALIRKEN

Southampton sokağı boyunca çöken
Sarı sisin içinden
Birdenbire lambalı bir meyve arabası çıktı
Ve kesekağıtlarını parmaklayan
Yaşlı bir pasaklı.
Aradığını birdenbire bulan biri gibi
Şaşıp donakaldım.

Hep portakal olsun isterdin hani!
Avuçlarıma sıcağı hohladım
Ve araştırdım ceplerimi.

Tutarken elimde bozuk paraları sıkı sıkı
Fiyatına baktım ve
Düzensiz rakamları gördüm
Bir gazete kağıdına kömürle yazılı,
Bu ara hafiften ıslık çaldığımı bile fark ettim,
Ve bir anda baktım acı gerçek apaçık önümdeydi :
Bu kentte sen yoksun ki

Bertolt Brecht
 
Üst Alt