• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

BALIK TÜRLERİ AVLAMA ŞEKİLLLERİ

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
DİL BALIĞI



Dil balığı da yerli balıklarımızdan olup ege ve akdenizde bolca yakalanır. Her mevsimde yenebilir. En lezzetli zamanı kasım ile şubat ayları arasıdır. Tavası çok güzel olur. Irilerinden fileto çıkarılıp şiş veya salçalı fileto yapılabilir.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
HAMSİ



1988 yılında 310 bin ton ile toplam balık avcılığımızın yaklaşık üçte ikisini meydana getirmektedir. Gözlerinin gerisine kayan ağzı ile yivrilmiş burnu ile yakın akrabası sardalyadan kolaylıkla ayrılır. Gümüş balığıda hamsinin akrabasıdır. Boyu ortalama 12 cm olup azami 18-20 cm ye kadar büyürler ve çok büyük sürüler halinde gezerler. Karadeniz hamsisi azak ve karadeniz olmak üzere ikiye ayrılır. Azak hamsisinin burnu daha küttür. Azak denizinde üreyip kışlamak üzere güneye, bizim orta ve doğru karadeniz bölgesine inerler; nisan sonunda da kuzeye göç ederler. Karadeniz hamsisi ise kuzeybatı karadenizde ürer, kışlamak üzere kasımdan şubata kadar trakya kıyılarına ve marmaraya göç eder. Nisan ayında da yumurtlamak üzere karadenize çıkar. Ayrıca marmara hamsisi denilen yalnız marmarada çıkan daha küçük ve göç etmeyen bir hamsi türüde vardır. Aynı tür kuzey egede de bulunur. Bu hamsinin sırt rengi daha açıktır. Hamsi özellikle karadeniz yöremizin temel gıdası, temel protein kaynağıdır. Fiyatının ucuz olması nedeniyle çok geniş kitle tarafından tüketilir. Hamsinin hemen her türlü yemeği yapılır. Izgara, fırın, kağıt kebabı, buğlama, plaki, yahni gibi. Siyah etli bir balık olamasına rağmen buğlamaya son derece uygundur. Yaz aylarında yağsız olduğu için ızgara yerine tava veya buğlaması tercih edilmelidir. Kış aylarında yakalanan hamsi tuzlanıp saklanır. Buna ançovi tabir edilir. Ayrıca balık yağı ve balık unu üretiminde de kullanılmaktadır.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
SARDALYA

hamsinin yakın akrabası sardalya sürüler halinde yaşar ve kıyılar boyunca göç eder. Hamsi gibi ticari değeri çok yüksek bir balıktır. 1988 yılında 90 bin ton ile hemen hamsiden sonra yer alır. Kurutularak, tuzlanarak hatta balık yağı ve balık unu elde etmekte kullanılır. Sardalya adı konserve işleminden dolayı konserve ile özleşleşmiştir. Hatta ringa konservesine de aynı ad verilir. Sardalya akdenizde 15-20 cm dolaylarındadır. Okyanusda ise 30 cm kadar büyürler. Hamsi karadeniz için ne ise sardalya da portekiz, ispanyanın atlas okyanusu kıyıları, sicilya ve malta için aynı şeydir. Bu ülkelerde bir çok yemek sardalya üzerine kurulmuştur. Ülkemizde kuzey egede bolca yakalanan sardalyanın en lezzetli mevsimi temmuz-ekim aylarıdır. Bu sürede çeşitli ızgaraları, fırnını ve kağıt kebabı, buğlaması ve plakisi yapılabilir. Kasım-haziran arasında ise ancak plaki ve buğlaması yapılabilirse de bir önceki döneminki kadar lezzetli olmaz. Sardalyanın küçüğüne papalina tabir edilir; ayıklamadan yemeği yapılır. Tirsi ise sardalya azmanıdır. Kıl tarzında çok kılçığı vardır ve sardalya kadar lezzetli değildir.

AV DÖNEM : Sardalya balığı Nisan ayında yumurtlamaya başlar ve Temmuz ayına kadar üreme dönemleridir.

TUTULABİLECEK YERLER : Eylülden itibaren inişine (Katavasya) başlar ve Çanakkale Boğazı yoluyla Akdeniz’e kadar gider ve orada uzun süre kalır. Sardalya nisanda yumurtlar. Mayısta çıkışa (Anavasya) başlar; Akdeniz’den Marmara’ya geçer ve İstanbul Boğazı’na kadar çıkar, ancak Boğaz çıkışındaki Karadeniz Feneri’nden daha ileriye gitmez. Genel olarak su yüzeyinde bulunur; ancak şiddetli fırtınalar süresince, büyükleri de dahil hiçbir balık derin sularda ve açık denizlerde barınamaz; sardalya havalar soğuyunca veya çok ısınınca Karadeniz’i terk eder; bu denizde Hiçbir zaman sardalya avlanmamıştır.

SARDALYA YAKALAMA YÖNTEMİ : Sardalya en çok dalyanlarda ve sardalya Şıplarıyla tutulur; ayrıca ağları sardalya için özel Üretilmiş manyatlarla; ateş ağı denilen sardalya ağlarıyla ve küçük sandallarda kullanılan kurtina ağı ile de bol miktarda sardalya avlanır.
Sardalya hazirandan itibaren yağlanmaya başlar; av mevsiminin hazirandan ağustos sonuna kadar uzamasının nedeni budur. Bu zaman aralığında bol miktarda avlanır; bu avlama genellikle, gerek Karadeniz girişinde gerek Marmara Adası kıyılarında veya körfezlerinde ateş kayığı denilen büyük kayıklarla yapılır.
Ateş yakarak sardalya avlamak için iki kayık gereklidir. Biri büyük olup 3 veya 4 çiftedir ve ismi ağ kayığıdır. İkincisi iki çift küreği olup ateş kayığı diye adlandırılır; çünkü kıçında ateş yakılır. Ay ışığı olmayan gecelerde sardalyalar fosforlanırlar. Bu fosforlanma derin suda görülmez; fakat suyun üst bölümlerinde çok iyi görülür; bu nedenle balıkçılar kolaylıkla balıkların bulunduğu yerleri keşfedebilirler.
Ağları taşıyan büyük kayık, balıkların kümelendiği yere yaklaşarak müsait bir zamanda ağlarını atar; ateş kayığının mangalında ateş yakılır ve kayık ağın üstünde bir köşeden diğer köşeye gidip gelmeye başlar. Işığı takip etmek gibi bir davranış biçimi olan sardalyalar küçük kayığın üstlerinden her geçişinde ağlara dolarlar. Balıkların fosforlanmasının yoğunluğuna bakarak, reis yeterli miktarda balık avlandığına karar verince , ağ hemen kayığa alınır, silkelenip içindekilerin hepsi kayığa boşaltılır. Sonra yer değiştirerek ava devam edilir.
Daha önce de söylediğimiz gibi, sardalya avlamak için, küçük bir ağla donatılmış kurtina denilen iki çift kürekli bir kayık da kullanılabilir. Kayık ağını denize attığı zaman, bir ışık kaynağı balıkları bu ağa çeker.
Bazen gündüz de manyat ağı yardımıyla sardalya avlanır. Manyatla avlanan sardalyalar daha büyük olup, daha kıymetlidir.
Sardalyanın boyu avlanılan yere ve mevsime göre değişir; bu av için kullanılan ağların düğümlerinin büyüklüğü hayvanın başıyla orantılı olmalıdır. Eğer öyle olmazsa, avlanma kesinlikle mümkün olmaz.
İstanbul Balıkhanesinde yıllık olarak 300.000 kilo civarında sardalya satılır. Yarısı tuzlanır, yansı taze olarak tüketilir. Zayıf sardalyalardan yapılan tuzlamalar çok kuru ve tuzlu olduğundan, yeterli yağlılıkta olmayan sardalyaları tuzlamaktan sakınmalıdır. Ağustostan itibaren avlanan sardalyalar çok yağlıdır; solungaçları da bağırsakları da çıkarılmadan, bir sıra balık, bir sıra tuz olarak fıçılara konulur. Tuz miktarı, balık ağırlığının %25’ini geçmemelidir, Sardalyalar ne kadar tazeyse o kadar mükemmel bir tuzlu balık elde edilir.
Haliç’te avlanan sardalyaların midelerinde çamur olduğundan tuzlamaya uygun değillerdir

Fıçıya konulduktan iki veya üç ay sonra, sardalyalar yenecek kıvama gelir. Daha fazla süre geçince aroması ve lezzeti artar; ama belli bir süreden sonra da çok tuzlu olurlar. Onun için tuzlu sardalyayı en uygun zamanında tüketmek gerekir.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
USKUMRU

kolyosa çok benzeyen ve sürüler halinde dolaşan göçmen bir balıktır. Denizlerimizde 30 cm civarında olan uskumru kuzey denizinde 50 cm ye kadar büyür. Yaz aylarını karadenizde geçiren uskumru eylül ve ekim aylarında marmaraya iner ve kışı burada geçirip yumurtlar. Mart ila haziran aylarında da karadenize döner. Uskumru büyüklüğüne göre üç değişik ad ile adlandırılır. En küçüğü kalinaryadır. 20-25 cm civarında ve yağlı olanları uskumru, dönüş uskumrusu ise çiroz olarak adlandırılır. Yazın yakalananlara ise lipari denir. En lezzetli olduğu dönem eylül ayından yumurtlamaya başladığı ocak ayı sonuna kadardır. Bu süre içinde ızgarası, kağıt kebabı, dolması, köftesi ve tuzlması çok güzel olur. Bu mevsimlerde yağlı olduğundan tavası tavsiye edilmez. Şubattan itibaren yağını kaybetmeye başladığından tavası yapılabilir. Yazın yakalananlar ise plaki ve tava için uygundur. Ilkbaharda karadenize dönüş yapan çirozlar kurutulur. Esas adı çiroz kurusu olan bu kurulmuştur balığa geçen zaman içinde ismi kısaltılarak yalnızca çiroz denmeye başlanmıştır. Uskumrunuın koryostan önemli farkları aşağıdadır. 1-uskumru ile koryosun sırtı desenleri biribirine benzemekle birlikte koryosun rengi koyu, uskumrunun ise açıktır. 2- uskumrunun kuyruk çatalının içi boş ve iki çizgiden ibaret bir v harfi tarzındadır. 3-uskumrunu gözleri neredeyse toplu iğne başı kadar küçük, kolyosun ise iridir.

AV DÖNEMİ : Uskumrunun av yasağı dönemi 15 nisan ile 31 ağustos tarihleri arasında uygulanmaktadır. Bu tarihler arasında tezgahlarda taze uskumru görseniz bile almamanızı tavsiye ediyorum. Unutmayalım ki bu zamana kadar balıkçılık yapıldığı gibi bu zamandan sonra da devam edecek bir meslektir.

TUTULABİLECEK YERLER : Bu balık yaz aylarını Karadenizde av yasağı döneminde gönlünce geçirmektedir. Ekim ayından sonra Marmara Denizine geçer ve kış aylarını burada üreyerek geçirir. Uskumru bir göç balığı olduğu için Çanakkaleden Egeye ve buradan Akdenize geçer.

KULLANILABİLECEK YEMLER : Uskumru çaparisinin beden ve köstek kalınlıkları balığın derin, orta ve sığ sularda bulunmasına göre değişir. İskandil ağırlıkları da bu durumlara göre farklıdır.

KULLANILABİLECEK OLTA TAKIMI : Balık derin sularda bol miktarda bulunuyorsa bedenin misina kalınlığı 0.40 numaradır. Köstekler 0.35 numara, boyları 13 cm.’dir. İskandil ağırlığı sulara göre 300- 400 gr.’dır. Kullananın ustalığına göre yirmi beş-kırk beş arasında köstek bağlanır. İğneler 2-3 no.’dur. Kösteklere hindi kuyruğu veya tüyünden 4 mm.’ lik parçalar bağlanır. Balık daha sığ sulara girmiş ve seyrekse daha ince takım kullanılır. Bu durumda beden 0.30 no., köstekler ise 0.25 no. misinadan yapılır. Takıma yirmi-yirmi beş adet köstek takılır. Uzunlukları 15-16 cm. olarak hazırlanır. Bu takımlarda 3 no. iğne kullanılır. Kırçıllı veya siyah tüyler ise yine hindi kuyruğu veya kanadından sağlanır. Kaz tüyünden veya kınayla boyanmışlarından da istifade edilir. İskandil ağırlıkları 180-240 gr. arasına düşer. Misina şeffaf olursa daha verimli av elde edilir. Çapari ile uskumru avı sandal veya motorlu tekneyle yapılır. Amatör balıkçılar için teknede iki kişinin bulunması, birinin kürek tutarken veya motoru kullanırken, diğerinin çapariyi kullanması, daha rahat bir av yapılmasını sağlar. Kürekteki veya yedekteki kişi aynı zamanda balıkları oltadan kurtarmak için arkadaşına yardım eder. Tecrübeli ve çapariyi kullanmaya alışkın kişilerin ise hem kürek tutup hem de çapariyle av yapabilmeleri mümkündür.


Av mahalline gelindiğinde takım denize 7-8 kulaçta bir yoklana yoklana indirilir. Balığı aramak için olta bir aşağı indirilip, bir yukarı çekmek suretiyle hareket ettirilir. Uskumru balığı çapariye atladığı zaman oltada aniden bir boşluk olur. Bunun sebebi de çapariye takılan balıkların birden yukarıya doğru yüzmeleridir. 0 anda boşluk alınmazsa balıklar çapariyi karıştırabilirler. 1-2 kulaç yukarı alınan çaparinin iyice dolduğundan emin olduktan sonra hiç kalama (boşluk) vermeden olta sandala çekilir. Balıklar takıldıkları iğnelerden kurtarılıp livara atıldıktan sonra çaparinin köstekleri düzeltilir ve yine aynı işleme devam edilir. Av sırasında balık, örneğin 11 kulaçta bulunduysa o kulaçta elimizde tuttuğumuz misinaya bir işaret koymakta fayda vardır. Bu hemen çözülebilecek ve sık olmayan bir düğüm veya küçük kırmızı bir ibrişim parçası olabilir. Balıklar genellikle aynı kulaçta bulundukları için oltayı bir sonraki koyverişte yine aynı yerde çapariye atlayacaklardır. Bu suretle vakit kaybetmeden daha verimli av elde edilir.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
KOLYOZ

uskumruya çok benzeyen bu balık uskumru ile berebar sürüler halinde göç eder. Ayrıca marmara ve ege denizinde yerli türleride bulunur. Tadı uskumruya nazaran oldukça yavan olduğundan genelde tavası yapılır. Ocak ayı en yağlı zaman olduğundan tuzlama için en ideal zamandır. Tuzlaması çok güzel olur.

AV DÖNEMİ : Kolyon balığının av dönemi deniz balıklarının genelinde olduğu gibi 1 Nisan- 1 Temmuz tarihleri arasında yasaktır.

TUTULABİLECEK YERLER : Yurdumuzun tüm sularında bulunur. Kolyoz ülkemizde yaz aylarında Karadeniz'e doğru kısa çıkışlar yaparken ve kış aylarında dönüşte hem ticari hem amatör balıkçılara gün boyu av verir Bunun dışında gündüzleri genelde dibe yakın gezerken geceleri açık sulara çıkarak yemlenir İniş çıkış zamanları dışında en çok sabah güneş doğumu akşam güneş batımı saatlerinde iyi av verir Bazı hallerde girdiği koylarda batıklar çevresinde kısa süreli yatak yaptığı olur, bu durumlarda amatörler bol miktarda yakalayabilir Kışları derinlere çekilerek pek aktif olmayan bir yaşam sürer.

KULLANILABİLECEK YEMLER VE OLTA TAKIMLARI :

ZOKA İLE USKUMRU-KOLYOZ AVI :

Öncelikle ilk belirtmek istediğim zoka ile avcılıkta tercihe göre zoka ve fırdöndü dışında ilave bir aparata (kurşun vs..) ihtiyacınız yoktur.

Zokalar çeşitli boy ve şekillerde olsa da, güvenilir av marketlerden uskumru zokası istediğiniz zaman size uygun olanını verirler. Genelde kullanılan zokayı söyleyeyim. İğne bölümü beyaz renk olacak. (Muhtelif çipura zokalarındaki gibi siyah değil). Hatta bu beyaz renk metal, dış görünüş itibari ile galvanizli gibi görünür. İğne ağız açıklığı (U kıvrımı) bizim klasik çipura zokaları ya da standart 496 serisi kadar geniş değildir. Biraz daha dardır. Büyüklük olarak normal uzun palalı bir iğne ile karşılaştırılırsa aşağı yukarı 2 ölçü iğne ebatındadır. Bölgedeki balık biraz daha küçükse ya da büyükse bir boy küçüğü ya da duruma göre büyüğü (1-3 arası) tercih edilebilir. Zoka tipi pirçol dediğimiz türdendir. Kendinden kurşunu iri ve uzun değil küçüktür. (Farklı tip de zokaların da kullanıldığını gördüm) Şimdi zokalı takım nasıl hazırlanır. Öncelikle her atımda tek bir balığı çekeceğiniz göz önüne alındığında ve çekeceğiniz uskumru ya da kolyozun çok olsa en fazla 400-500 gr. olacağı varsayıldığından takım bu ağırlıkta balığın çekerine uygun minimum incelikte olmalıdır. Yalnız bu arada balığın oldukça mücadeleci olduğu da göz önüne alınmalıdır. Tavsiyem bu iş için kaliteli sağlam 0,25 civarı bir beden misinası kullanmanız yeterli olacaktır. Daha avcı olsun diyenler riski göze alarak 0,20 de deneyebilirler. Şimdi beden misinasını zokaya bağlayacağız. (Bu iş için zokanın ağzına dikkatlice sıkıştırmak koşulu ile klasik fırdöndü düğümünü kullanabilirsiniz) Bundan sonra benim tercihim, bu ağırlıkta balığı çeker, zokanın vaktinden önce dibe inmesine sebebiyet vermeyecek hafiflikte, balığı ürkütmeyecek küçük bir fırdöndü kullanmak.(Zira öyle çekiyor öyle dönüyor ki yakalandığı zaman olta misinasının karışma ihtimali doğuyor) Ancak zoka ile fırdöndü arasında klasik takımlardan farklı olarak en az 2-2,5 kulaç mesafe vermelisiniz. Bu arada hiç fırdöndü kullanmayan arkadaşlara da rast geldim söylemeyelim.Fırdöndüden sonrası (ana olta ipi) aynı boy misina da olabilir, bir boy kalını da. (0,25-0,30 gibi)

Zokaya yem olarak, taze hamsi ya da bulabilirseniz küçük sardalye takıyoruz. Burada da 2 yöntem mevcut. Birincisi, yemi lokma şeklinde;

(balığı bütün olarak boyundan diklemesine eşit parçalara [parçalar ne çok küçük ne çok büyük olacak, takribi 2,5-3 cm arası yeterli] bölüp kesiyoruz (kafayı kullanmayın mazmoz yapın ama kuyruk kısmında kuyruğu da kesip atmayın son lokmayı kuyruklu kullanın bu arada) ve kesilen lokmaları, dikiş metodu ile önce iğneyi bir tarafından saplayıp çıkarıp, döndürüp diğer tarafından da iğne keskin ucu hafif çıkacak şekilde takıyoruz.

İkincisi ise kafayı ve kuyruğu kesip atıp, ortadan ikili fileto çıkarıp, bu filetoları uygun ebatta kesip, parlak tarafları dışa gelecek şekilde yine dikiş diyeceğim yöntemle (2-3 kez batıralım) zokaya takıyoruz.

Yemi taktıktan sonra, balığın av verdiği derinliği ilk bir kaç tecrübeyle ölçmek koşulu ile çok değil 10-15 kulaç kadar açıyoruz ve yemli zokamızı kolumuzun yettiği güçle ileri fırlatıyoruz. Şimdi zoka kendi kurşunu ile salına salına yavaşça dibe inmeye başlayacak, bu arada balılar iştahlı ise daha ilk üç dört kulaçta yeme saldırır, olmuyorsa sabırlı olun ve bekleyin. Bırakın zokanız yavaş yavaş insin. İndiği son noktada yine bir süre bekleyin, olmuyorsa misinayı hafif yukarı kasıp bırakmalarla alttaki zokayı hareketlendirin ve balığı kıskandırın. Bir süre daha bekleyin, olmuyorsa takımı toplayıp, yine atın. Gerekirse yemi bir süre sonra yenileyin. Yakalandığı an usulce tekneye alın, çok aceleci davranmayın.

ÇAPARİ İLE AV

Aslında bu yöntem, ideal olarak İstanbul boğazı gibi akıntılı sularda tekneyi sabitlemeyip, gezintiye bırakarak uygulansa da sabit teknelerde de uygulanmaması için hiçbir neden yok. Zira ben bugüne kadar yakaladığım uskumru-kolyozları genelde demirli tekne ile yakaladım. Ve hep bu işi İzmir sularında yaptım, zira daha boğazda olta atmışlığım yoktur.

Nasıl çapari, hangi çapari:

Bu konuda maalesef, yanlış yönlendirme korkusu ile arkadaşlara kesin bir tavsiyede bulunamayacağım. Sadece kendi gözlemlerimi aktaracağım. Ama öncelikle şunu söyleyeyim, takım çantamdan hiçbir zaman çapari eksik etmeyen biri olarak (kıyıdan gittiğim zamanlar hariç) bugüne kadar piyasada bol bulunan hazır markalı yapay tüylü, pakette görünüş olarak çok istek uyandırıcı ama sentetik olduğu her halinden belli çapari kullanmadım, tercih etmedim. Hep doğal tüylüleri tercih ettim.Bilemiyorum, belki de aksi geçerlidir. Aldığım ilk çapari, yıllar önce onca balık marketi gezip burun kıvırdıktan sonra, şimdi nerede olduğunu bilemediğim İzmir- Konak'taki yaşlı bir ustanın sattığı çapari idi. (Bilenler bilir, Mustafa Fahri amcadan bahsetmiyorum (keza ondan da epeydir haber yok, son olarak hasta olduğunu duymuştum), benim bahsettiğim ihtiyar amca, Konak'ta o zaman da şimdi de özel otopark olarak kullanılan, şimdiki İz-Su binasının arkasındaki arsada köşede küçük kulübesi olan ve olta malzemeleri satan bir amca idi. Çapari 10 iğneli doğal siyah tüylü (ama yekpare siyah değil, kırçıl tabir edeceğim siyah-beyaz karışım), kırmızı ibrişimli bir takımdı. İğne boyu yaklaşık 3 ölçü civarında ve köstek araları, uzun olmayan bir takımdı. Bu takımla yıllar önce pelikan bankı mevkiinde tek çekimde 8 balık rekoru (kendimce) kırmışlığım vardır. O zamanlar bu takımdan bol miktarda alıp uzun süre kullandım. Sonraki tercihlerim ise hep benzerlerini aramakla geçti, ama buldum da. Ancak duruma göre bu süre zarfında uskumru avında benim çapari yeterince iş yapmazken saf beyaz tüylü takımların iş yaptığını da tanık oldum. Keza simlilerin de. Balık bu, ne yapacağı belli olmuyor, havanın, suyun, ışığın durumuna göre huy değiştirebiliyor. Çapari takımı diğer malzemelere göre çok da pahalı değildir, hatta ucuz da sayılabilir. Bu nedenle tavsiyem farklı renk kombinasyonlarında en az 3 takımı çantanızda bulundurunuz. Bir de çapari takımına ne kadar iyi bakarsanız bakın çabuk yıpranır. Tüyler bir süre sonra tuzlu suyun verdiği etkiyle keçeleşir, iş göremez hale gelir. Bu safhada takımı mutlaka yenileyin.

Çapariye hangi Kurşun:

Aslında mümkün olan en ağır kurşun. Ben hiç 150.gr. dan aşağısını kullanmadım. Hatta, zaman zaman kolumun gücü dahilinde 300. grama kadar çıktığım oldu. Bunun en basit nedeni şu; eğer av bölgenizdeki balıklar iriyse ve şansınız da varsa bir kerede 4 ya da 5 den fazla balık takımınıza takılırsa, takımı öyle bir döndürür ve karıştırırlar ki, bazen takım mahvolur ve atmak zorunda kalırsınız. Kurşunun ağırlığı, bedeni aşağı çekerek, bu karışmayı önlemeye yarar. Ama çok ağır kurşun da sizi vaktinden önce yorabilir. Tercih size kalmış.


Nasıl Uygulanacak :
Aslında ideali balığın olduğu bölgede gezer tekne ile uygulanan yöntem. Ama dediğim gibi bu yöntemi hiç uygulama şansım olmadı, yine de buna rağmen demirli tekne ile eğer balık bolsa başarılı avlar gerçekleştirdim diyebilirim. Balık bolsa diyorum, çünkü balık yeterli bollukta ya da iştah da değilse çapari avından yeterli verimi alamazsınız. Hemen yöntem değiştirip zokaya geçiniz. Zira bu iş biraz da sabır ve deneme yanılma yöntemi. Bir de eskiler bazen, eğer yeterli verimi alamıyorsanız çapari takımının bir ya da iki iğnesine kokusuyla balığı cezbetsin diye yem takın derler. Denemedim değil, denedim, ama kesin yargıya varacak sonuç alamadığım için bu konuyu sadece sizin merakınıza bırakıyorum.

Peki ne yapıyoruz?

Çapari tekneden atılıp beklenecek bir yöntem değil. Yorucu ve sabır isteyen bir yöntem. Bu nedenle ben hep sportif bulmuşumdur. Zira bu yöntemle sıkı geçirdiğiniz günün ertesi günü eğer hamlık varsa sanki şnav çekmiş gibi kollarınızda tatlı bir yorgunluk duyabilirsiniz. Önce hedef balığımız uskumru-kolyoz, çok da dibe inmediği (yüzey/orta su balığı olduğu) için, deneyerek, balığın en verimli olduğu derinliği buluyoruz. Başlangıçta çapari takımını, teknemizin bulunduğu mevkiinin derinliğine göre değişse de ilk önce 12-15 metre civarına hızla tartmadan indiriyoruz. Dikkat edin bazen inerken bir anda kurşunun ağırlığı kaybolur, işte bu anda en az bir balık takılmıştır, bu durumda biraz riski göze alarak, hemen misina ipini frenleyip, hafif salınmalarla aşağı yukarı takıma hareket veriyoruz ki meraklı başka misafirler varsa onları da toplayalım (ama bu işi süre olarak çok abartmayalım, her zaman yakalanan bir balık, kaçan 10 balıktan daha iyidir). Bu safhada başka misafirler de gelmişse elbette usul usul takımı yukarı çekiyoruz. İnerken bir hareket olmadı diyelim, indiğimiz derinlikte yine bir süre balığı kıskandırmak için takımı aşağı yukarı hareketlendiriyoruz. Olmadı normal hızda yukarı çekmeye başlıyoruz, birkaç kez bunu yaptıktan sonra hala bir sonuç yoksa, bu kez yukarı çekerken belli mesafelerde durup, takımı aşağı yukarı tartıyoruz. Yine de sonuç alamadıysak, bu kez teknemizin bulunduğu derinliğe göre takımı göreceli olarak daha dibe indirerek yukarıdaki işlemleri tekrarlıyoruz. Keza bazen söz konusu balıkların, hava ve suyun durumuna göre beklediğimizden daha derinde av verdiğine tanık oldum. Aslında tavsiye edilmese bile takımı, 30 metre derinliğe indirip çektiğim anlar bile oldu. Bu iş aslında biraz sabır, biraz macera işi.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
PALAMUT

Uskumru, torik ve orkinosu içeren bir familyadandır. Sürüler halinde yaşayan pulsuz siyah etli bir göçmen balıktır. Sırtı çizgili, karnı gümüş rengindedir. Uzunluğu 1 metreye kadar varır. Bu familyanın çeşitleri bütün denizlerimizde görülmekle birlikte en lezzetlileri karadeniz ve marmarada avlanılan tipleridir. Karadeniz ve marmara palamutunda baştan kuyruğa doğru muntazam çizgiler halinde giden, dördü koyu, üçü açık menevişli 7 adet band bulunur. Egede yaşayan, tombik, benekli orkinos ve yazılı orkinos isimleri alan yakın akrabasında ise sırttan karına doğru dalgalar halinde yine en az 16 adet alacalı bant ile karın civarında en az üç adet siyah benek bulunur. Bu cinsin etinin tadı hakiki palamuta nazaran hiç güzel değildir. Ama çok kişi bu özelliği bilmeyip palamut diye aldanır ve sonra palamuttan soğur. Palamut avı ağustos ayında başlar. Önce karadenizde sürüler halinde vanoz ve çingene palamutu, eylülden itibaren de palamut gelmeye başlar. En lezzetli zamanda eylül başından şubat ortalarına kadar olan zamandır. Bu mevsimde çok yağlı olduğundan tavası biraz ağır kaçar. Bu nedenle ızgarası ve fırını tavsiye edilir. Aynı mevsimde yahniside harika olur. Diğer mevsimlerde tavası yapılabilir. Palamut siyah etli bir balık olduğundan buğlaması ve çorbası tavsiye edilmez. Palamutun boyuna göre isimlendirilmesi.
1-20 cm ye kadar palamut vanozu.
2-20-30 cm arası çingene palamutu
3-31-40 cm arası palamut
4-40-50 cm arası kestane palamutu
5-51-60 cm arası torik
6-61-65 arası sivri
7-65-70 cm arası altıparmak
8-70 cm den büyük zindan delen.

Torik ve toriğin büyük boyları palamuttan daha çok yağlıdır bu nedenle tuzlama ve lakerdası tercih edilir.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
LEVREK, MİNEKOP, EŞKİNE

12 değişik türden meydana gelen bu familya ılık ve tropik suların sığ kesimlerinde yaşar. Vücutları iğ biçiminde ve yandan hafif basıktır. Pulları oldukça iri olan levreklerin yanları genelde beyaz, alt bölümleri gümüşi, alt yüzgeçi ise sarımsıdır. En irileri bir metreyi geçebilir. Ülkemiz denizlerimizde 20 ila 60 cm arasında olabilirler. Bayağı levrek ve benekli levrek olmak üzere mevcut iki tipi bulunur. Sırtlarındaki çok sayıda benek ile ayrılırlar. Benekli levrek güney ege ve akdenizde bayağı levrek ise bütün denizlerimizde görülür. Karadenizde kötek olarak da bilinen minekopta bu familyanın diğer bir türüdür. Eşkineye çok benzeyen minekoplar 30-80 cm arasında olur. 1 metreden büyük ve 20-25 kg olanlarına da rastlanmıştır. Erişkinler kıyıya yakın kayalık dipleri, yavrular ise akarsu ağızlarını tercih ederler. Parlak mavimsi-gri renkteki vücudu sırtan karına doğru inen sarı menevişli çizgilerle bezenmiştir. Karnı gümüşi beyazdır. Eşkine ise bütün denizlerimizde görülen kıyıya yakın kayalık diplerde yaşayan bir türdür. Ortalama 30 cm ve 600 gr dır. 3-4 kg lik irilerine de rastlanmıştır. Sırtı kamburumsudur ve koyu kahve ile lacivet arası bir renktedir. Karnı ise sarı-beyaz menevişlidir. Başının içinde gözlerinin arkasında herbiri 4-5 gramlık beyaz taş bulunur. Halk arasında bu taşların idrar söktürücü ve böbrek taşı düşürücü olduğuna inanılır. Genelde tek gezen, geceleri avlanan ve oyuklar arasında süzülürcesine dolaşan bu balığın başlıca besini karides ve yavru balıklardır. Yıl boyunca yenen levreğin çok lezzetli eti vardır. En güzel mevsimi kış ayları ve ilkbaharın başıdır. Her türlü yemeği yapılan levreğin buğlaması, fırında kağıt kebabı ve mayonezlisi nefis olur. Levrek özellikle şaraplı ve mayonezli balık yemeklerine çok güzel gider.

AV DÖNEMİ : Levrek avı 1 Nisan-31 Temmuz arasında yasak olup bu dönem dışında günde en fazla 5 kg balık avlanmasına izin verilir. Avlanmasına izin verilen asgari boy 18 cm'dir.

TUTULABİLECEK YERLER : Levrek balığı Karadeniz’den Akdeniz’e kadar bütün denizlerimizde bulunur. Her ne kadar göç eden bir balık olsa da, azımsanamayacak miktarlarda levrekler, bazı yerlerde kalırlar ve göç etmezler. Bu yerler hemen hemen 12 ay boyunca levrek avlanabilecek yerlerdir ve tüm denizlerimizde bu tarz meralar mevcuttur.Levreğin göç macerası Ağustos sonlarına doğru, suların soğumasıyla Karadeniz’den büyük gruplar halinde başlar. Güneyde sıcak sularla buluşunca geri dönüşe geçer. Mayıs ortaları, Haziran başı gibi Karadeniz’e geri dönmüş olur. Tüm bu göç hareketleri tamamen suların sıcaklığı ile alakalıdır. Levrek tam bir kıyı balığıdır. Sadece sular soğuduğunda derinlere çekilirler.Etçil bir balık olduğundan küçük balıkların yoğun olduğu mendirek içi gibi yerlerde, özellikle yağmur sularıyla derelere düşüp denize sürüklenen avların olduğu, nehirlerin denize karıştığı yerlerde yoğunlaşırlar. Hatta nehirlerin içine bile girerler.

KULLANILABİLECEK YEMLER : Levrek avlamak için çeşitli yem kullanırız. Bunların en önemlileri çürük sardalye, tüm hamsi, karides, canlı gümüş, mırmır, gırgır ve çupra (küçük olanları) balıklarıdır. Ayrıca lağım kurdu (terci etmiyorum ve hiç kullanmadım ancak kullanan arkadaşların çok balık aldığına şahit oldum) Bir de belkide tek bizim burada yem olarak kullandığımız ve müthiş denilecek derecede balık yakaladığımız yemlerden biriside Cırcır böceğidir.

KULLANILABİLECEK OLTA TAKIMI :

a)Ağırlıklı Savurma Olta: Genellikle kıyıdan yapılır 070 nolu misinaya 2-3 cm lik bir fırdöndü bağlanır Fırdöndünün diğer ucuna da bir kulaç 050 misina bağlanıp, misinanın boşta kalan ucuna aynı büyüklükte başka bir fırdöndü bağlanır Fırdöndüyü bağlamadan önce misinaya 100 gramlık delikli yaka kurşunu takılır Fırdöndüden sonra 50 cm boyunda 050 no misina bağlanırMisinanın ucuna 2315, 2300 veya 2369 model , bölge balığının iriliğine göre 7-11 numara arası iğne bağlanır Misina kalınlıkları avlanacak balığın boyuna göre inceltilip kalınlaştırılabilir İğneye yemler bölümünde tarif ettiğimiz şekilde canlı yem takılır Ölü yem kullanılabilirse de canlı yem en iyi sonucu verir
Ölü yem zeminde duracağından yengeç, yılanbalığı ve deniz çiyanları hareketsiz yemi kolaylıkla parçalayabilirlerAyrıca yaralı, aksak hareketli yem levreğin daha çok dikkatini çekeceğinden canlı yem daha verimli olacaktır
Avlanılan yer elverişli ise bu takımdan birkaç tane yapıp değişik yerlere atılabilir Takımlar denize atıldıktan sonra, bir çubuk dikerek misinalar çubuklar üzerine açılan yarıklara takılır, mümkünse misinalara birer zil takılır
Balık yemle ilgilendiğinde acele etmeden balığın yemi tam yutmasını beklemek gerekir Yemi yutan balık zaten takımı sürüklemeye başlayacaktır O zaman misinayı yakalayıp bir tasma atarak iğnenin ağıza oturması sağlanır Yakalanan balık yora yora kıyıya kadar çekilip kepçe ile alınmalıdır
Balığı iğneden çıkarırken, öncelikle sırt yüzgeçlerindeki ve galsamasındaki iğnelere dikkat etmek gerekir Karnı avucumuzun içine gelecek şekilde galsemaların altta birleştiği noktada tutup, kargaburun yardımı ile iğne çıkartılır

b) Şamandıralı Savurma Olta: Kullanılan misina kalınlıkları ve iğne ölçüleri avın büyüklüğüne göre küçültülebilir Bu takım daha ziyade akıntılı sularda tatlı suların denize döküldüğü yerlerde kullanılır Takım atıldıktan sonra salınarak ve çekilerek takımın gezmesi sağlanır Canlı yem takılması verimi arttırır
Kullanılan malzemelerin numaraları yine aynıdır Bu takıma beden bağlanmaz;Şekil-2 takim kendi halinde serbest bırakılır Kullanılan şamandıra diğer takımın şamandırası gibi küçük balon şamadıra değil, büyük şamandıra yada 2 litrelik pet şişe veya plastik bidon seçilmelidir Bu takımla av gezici olduğu için tekne ile yapılır Hafif akıntılı sulara bu takımdan kontrol edilebilecek sayıda bırakılır Tekne takip edilebilecek mesafeye alınıp şmandıralar takip edilirBalık yakalandığı zaman oltanın yanına gidip balık alınır ve olta tekrar yemlenir


c) Ağırlıklı Bırakma Olta: Bu takıma da beden bağlanmaz Bu takım da akıntılı sularda kullanılır Av bölgesine birden fazla takım bırakılır Takım sabit olduğu için yüzerek veya tekne ile kullanılabilir Av yerine göre köstek, bedene istenilen noktadan bağlanabilir.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
TARANÇA, SİNARİT

tarança genellike sinaritlerin irisi için kullanılan bir isimdir. Lagos ve orfozla büyük benzerlik gösterirlerse de ayrı familyalara mensupturlar.

AV DÖNEMİ : Sinarit’in avı 1 Nisan – 1 Temmuz tarihleri arasında yasak olup bu dönem dışında günde en fazla 5 kg. balık avlanmasına izin verilmektedir. Avlanması uygun görülen asgari boyu ise 20 cm’dir.

TUTULABİLECEK YERLER : Yoğun olarak Ege Denizi, Akdeniz, Çanakkale boğazı ve Saroz Körfezinde avı yapılmaktadır. Sinarit genel olarak su seviyesinden 10 m. – 50 m aşağısında taşlık ve kayalık bir dibe sahip olan yerlere, açık sulardaki topuk etrafında ve enkaz bölgelerinde bulunur.

KULLANILABİLECEK YEMLER : Yemli avcılıkta kalamar, kolyoz, sübye, sardalya, zargana, gelincik kullanılabileceği gibi, iskorpit, hanos gibi taş balıklarıyla her türlü canlı balık da yem olarak kullanılabilir. İdeal yem boyu 6 ila 10 cm’dir.


KULLANILABİLECEK OLTA TAKIMI : Beden ve ek beden 0.70 misinadan, köstek ise 0.50 misinadan yapılır. Ancak büyük boy balık çıkma olasılığı yok ya da zayıf ise bu kalınlıklar inceltilebilir. Kullanılan yapay balığın 7-11 cm arasında olması yeterlidir. Seçilen yapay balık yukarıdaki türlere benzer ve yüzer tip olmalıdır. Yüzer tip olması, dibe takılma olasılığını aza indirme açısından önemlidir. Takımı yapmaya en uçtan yapma balıktan başlayalım: Yapma balığa rapala düğümü ile 10 kulaç uzunluktaki köstek bağlanır ve ucuna 3 cm lik klipsli ve kilitli fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün diğer ucuna yine 10 kulaç uzunlukta bir ek beden ve ek bedenin diğer ucuna yine aynı türden bir fırdöndü bağlanacaktır. Bu iki fırdöndü arasına, 200 gr lık bir delikli kurşun takılacaktır. İkinci fırdöndüden sonra, 15 kulaç uzunlukta bir beden bağlanıp diğer ucuna da bir fırdöndü bağlanır. İkinci ve üçüncü fırdöndüler arasına ise esas ağırlıklar takılacak, bu ağırlıklar ise suyun durumuna göre ayarlanacaktır.


AV DÖNEMİ : Trança avı 1 Nisan-1 Temmuz arasında yasak olup bu dönem dışında günde en fazla 5 kg balık avlanmasına izin verilir. Sirkülerde avlanmasına asgari boy tanımlanmamaktadır.


TUTULABİLECEK YERLER : Taşlık, kayalık derin sularda yaşar. Nadiren kıyılara yaklaşırlar.


KULLANILABİLECEK YEMLER : Sardalya, kolyoz, sübye, kalamar, ahtapot, iri karides trançanın sevdiği yemlerdir. 7-8 cm boyunda olanlar yemler bütün olarak, daha büyükler ise yaklaşık olarak bu boyda kesilerek kullanılır. Sübye ve kalamar da küçükse bütün olarak, büyükse sadece kafası bütün olarak , gövdesi ise yaprak yem şeklinde kesilip yem olarak kullanılır. Fazla derin olmayan sularda ise yaprak yem olarak kesilmiş balıklar kullanılır.

KULLANILABİLECEK OLTA TAKIMI : Sığ sularda avlanıyorsanız zorlu bir direnişle karşılaştığınızda, bedene takmak için yanınızda bir şamandıra bulundurmanızda fayda vardır. Takımı kesmekten ziyade koparır. Bunun için sağlam ve kalın kesitli malzemeler kullanmak gerekir. Bağlantı noktalarındaki düğüm katları sağlam olmalıdır.


Beden 0.70, ek bedenler 0.60 ve köstekler için 0.50 misina kullanmak gerekir. Bedenden sonra 4 cm lik sağlam bir fırdöndü takılır. Fırdöndünün diğer gözüne 25 cm lik bir kolçak yapılıp koçağın diğer tarafına da sağlam bir üçlü fırdöndü bağlanır. Daha sonra 60 cm lik ek bedenler ile aynı şekilde iki tane daha üçlü fırdöndü eklenir. Üçüncü üçlü fırdöndünün alt ucuna 0.35 misinadan 60 cm lik bir ek beden ile 100 gr civarında bir kurşun bağlanır. Üç adet üçlü fırdöndünün orta ucuna 35 cm lik köstekler bağlanır. Kösteklerin ucunda 2310 model 4-7 no iğne bağlanmış olmalıdır.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
KALKAN



AV DÖNEMİ : Kalkan balığı her zaman avlanabilsede, yumurtlama dönemi olan Şubat başı ila Mayıs sonu arasında avlanılmasına göz yumamayız. Hem kendimiz bilinçlenelim hemde av konusunda çevremizdekileri bilinçlendirelim.

TUTULABİLECEK YERLER : Dibi kum olan suları sever. Dolayısıyla Kalkan avı için en verimli avlaklar, dip yapısı kum olan plajlar ve kumsallardır.

Ayrıca denizin biraz dalgalı olması, yemin dipte hareket ederek daha farkedilebiri olması açısından faydalıdır.

KULLANILABİLECEK YEMLER : Kalkan avında Akyem adı verilen, İstavrit, Sardalye, İzmarit, Hamsi, Kolyoz, Uskumru, Zargana gibi balıklardan elde edilen yemler kullanılır. Bunların arasında, çok bulunabilirliği ve etinin sert olmasıyla iğneden düşme ihtimalinin zayıf olmasının yanı sıra, verimliliği ile de istavrit bir adım öne çıkar.

Yemlerimizi iğnemize takarken, fileto halinde takabileceğimiz gibi, balığı enlemesine 2-3’er santimlik dilimlere ayırıp, döner şeklinde de takabiliriz. Kalkan balığının ağzı çok fazla açılabilir ve yemi bir seferde yutar.

KULLANILABİLECEK OLTA TAKIMI : Daha önce de bahsettiğimiz gibi, kalkanın bir dip balığı olması itibariyle, kalkan avında, klasik üçlü dip takımının yanı sıra, kalkan avı için üretilmiş, yemi mümkün olduğunca dibe yaklaştırmaya yarayan, özel aparatlar kullanılır.

Kalkan, kendini gömdüğü kumda beklerken, dipte ve dibin hemen 15-20 cm üzerindeki avlara saldırır. Yani kullandığımız takımda yemlerimiz, bu civarlarda, mümkün olduğunca dibe yakın olmalıdır.


Ayrıca her ne kadar kalkan mücadeleci bir balık olmasa da, yakalandığını anladığında kendini iyice kuma gömer ve vakumlar. Bu sebeple kalkanı olduğu yerden kaldırmak bir hayli güçtür. Dolayısıyla kullanacağımız misina ve iğneler, aşağıda da belirteceğim gibi, mümkün olduğunca sağlam olmalıdır.


Karadenizin bu ünlü balığı bütün yassı, oval vücudu, bir tarafı siyaha yakın, diğer tarafı beyaz rengi ve beyaz tarafındaki düğmeleri ile tanınır. Her iki tarafı da siyah olan kaya kalkanına da nadiren rastlanır. Kaya kalkanı daha çok sinop ve samsun yörelerinde çıkar. Istanbul boğazının kuzeyinde, karadenizin batısında avlanan kalkan bir tarafı siyah olan bir tarafı beyaz bayağı kalkandır. Kalkan karadeniz içinde kışın kuzeyden güneye göç eder. Her mevsimde avlanan kalkan bütün sene boyunca yenebilir. En lezzetli zamanı ocak sonundan mart ortalarına kadardır. Tavası çok güzel olur. Buğlaması ve kağıt kebabı da yapılır. Ilkbahar sonundan ağustos ayına kadar yakalanan kalkan yavrularının tavası nefis olur.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
KILIÇ

Turkiye mizi cevreleyen sularda cok artik nadir gorulen cok lezzetli bir balik turudur.Akdeniz ve egede yil boyunca karadeniz de ise yalniz yaz aylari gorulur.Kilic gibi ust cenesi, lacivert-siyah sirt rengi ile taninan bu baligin akrabasi mar lin bizim sularimizda bulunmaz.Daha cok atlas okyanusunda Ber muda civarinda bulunan bu balik pisince pembemsi et rengi, kafa dan kuyruga kadar uzanan sirt yuzgeci ve yuvarlak yerine yassi ust cenesiyle kilictan ayrilir.Her mevsimde yenilebinen kilicin en lez zetli zamani eylul-subat arasidir.Bu baligin en guzel defne yaprakli sisi olur.Izgarasi ve kagit kebabida yapilir.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
MEZGIT

Tavuk baligi olarakta bilinen mezgit butun denizlerimizde bulunmakla beraber en cok karadenizde bulunur. Yaz haric devamli yumurtali durumda dir.Yumurtali tavasi, dometesli sotesi guzel olur.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
KIRLANGIÇ

Bu tun denizlerimizde bulunan kirlangic ortalama 25-30 cm olup nadi ren 75 cm ye kadar uzayanlarinada rastlanir. Sirt rengi kirmizi pem bekarin ise pembe veya beyazdir.yakin akrabasi olan Oksuz den, bu baligin pembe-gri veya komple gri sirti ve oksuzun ordek kafasi ni andiron agiz yapisi ile ayrilir. Her ikiside lezzetli olup genellikle kirlangic tercih edilir.cok gelismis solungaclari ve girtlak yapisi ne deniyle ugultu, inilti gibi degisik sekilde frekanslarda ses cikarir. Bu ses nedeniyle bircok balikci tarafindan inleyen balik diye adlan dirilir ve ugursuz kabul sayilir.Kirlangic izgaraya ve tavaya uygun degildir.Bugulamasi, ozellikle corbasi cok lezzetli olur.Haslanmis kirlangicin ayiklanmis etleri mayonezli veya zeytin yagli limon si karak soguk olarakta meze olarakta yenebilir.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
ISKORPIT, ADA BEYI

Kirlangictan bahsedilince iskorpit ve adabeyini atlamak ol maz.Her ne kadar ayni familyadan olmamakla beraber etleri ve uy gun olduklari yemekler acisindan cok benzerlik gosterirler.Iskorpit butun denizlerimizde, adabeyi ise ege denizinde bulunur.Iskorpitin sirt dikenleri zehirlidir.bu nedenle balikciya ayiklattirilmalidir.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
Mytilus Galloprovincialis (Akdeniz Midyesi):


Ergin boylari yakla sik 10 cm olabilir.Kayalik ve tasliklarin uzerine bissus organiyla ya pisik olarak yasarlar.Genellikle kiyiya yakin sig bolgelerde bulunur lar ve 80 metre derinliklere kadar bulunabilirler.Beslenme ozellikle ri ise, bulun duklari ortamdaki organic maddelerle besnelipherturlu mineral madde leride filter beslek ozellikleri nedeniyle sindirirler. Akintinin guclu oldugu iliman denizlerde genis bir yayilim gosterir ler.Filter beslek ozelliginden dolayi ortamdaki kirlilik etmeni olan herturlu milro duzeyde maddeyide sindirim sistemi ve kassistemi ne edebilecek kapasitededir.Bu ortam kirliligi domestik atiklar (ka nalizasyon atiklari evsel atiklar vs) ve endustriyel (agir metaller, demir, kobalt, bakir vs) Ozellikle midye dolma pisiminde sindirim sistemi ve solungeclari temizlenemeyecegi icinbu sekilde pisirile rek sunulan midyeleri az tuketmek saglik acisindan onemlidir.Pila ki pisirme tekniginde ise solungec ve sindirim sistemleri cikartilabi lir durumda oldugu icin daha saglikli pisirme yontemi olarak kabul edilir.Herseyden once midyelerin cikarilis kaynagi, tarihi, pisirildi gi ortam kesinlikle resmi kayit ile belirtilmis olmasi yada en azin dan tuketicinin bu monuda bilincli olmasi halk sagligi acisindan cok onemlidir.Aksi taktirde kitlesel olumler ile sonuclanana bircok hastaligin(hepatit serileri, agir metal zehirlenmeleri vs) patlak ver mesi gundeme gelebilir.
 

LeGoLaS

Onursal Üye
Üyelik Tarihi
1 Ağu 2008
Konular
4,885
Mesajlar
16,461
MFC Puanı
15,790
Tatlı su balıkları

ALABALIK

AV DÖNEMİ : Av yasağı 1 Ekim- 31 Mart arasında olup izin verilen min. Boyu 20 cm dir ve 3 adettir.

TUTULABİLECEK YERLER : Alabalıklar sıcaklığı 10 - 15 derece arası soğuk, berrak ve bol oksijenli sularda yaşarlar.
İç Anadolu’nun yüksek dağlarında, Trakya bölgesinde, Doğu Anadolu Bölgesi ve Karadeniz Bölgesinin dere ve göllerinde. Antalya, Mersin, Muğla gibi sıcak şehirlerin su sıcaklığı 15 derecenin altında olan dağlık bölgelerindeki derelerde bulunur. Ülkemize özgü endemik bir tür olan Abant Alası Abant gölünde, Abant’a yakın göllerde, Yedigöller ve civarındaki derelerde de bulunur.

KULLANILABİLECEK YEMLER : Alabalık avında kullanılan en favori yem mepps'dir, daha sonra kaşık ve el yapımı böcekler gelir. Alabalık avcıları vazgeçemedikleri yapay yem 1 nolu mepps dir, her yerde her şartta kullanabilirsiniz, 2 no biraz daha ağır olmasından dolayı daha çok gölde kullanılır. 0 numaralı mepssi atmak için çok ince misina ve çok esnek kamış şarttır. Metalik renk üzerine kırmızı noktalı 1 numara algia marka mepss en çok tercih edilendir. Bu yöreden yöreye yem bulma imkân ve fırsatlara göre de değişir Rize’nin köylerinde solucan,su kelebeği “ ufak köpek balığı “da denir dere yatağında taş altında kumdan sarkıtlar oluşturan kurt türü ve yaprak kurtları hata ari ile de tutulabilmektedir. Var gaşkurinenna ğete de tutulur


KULLANILABİLECEK OLTA TAKIMI : Balığa gözükmeden suyun akış yönünün aksine yürüyerek gölgenizi suya düşürmeden teleskop veya 210 santimlik kamış kullanarak avlıya bilirsiniz. Misinanız 0.15 ile 0.30 arasında olup yem olaraktan kurt, solucan ve sinek olacağı gibi tabii olmayan yapma, suni yem ve çeşitli boylarda kaşıkta kullanılır.
 
Üst