Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Ebûl Vefa hazretlerinin küçük ama çok sevimli bir oğlu vardır. Çocuk iyidir hoşdur da bir ara sakalara takar. Mahalle sucusunun yolunu bekler, çuvaldız ile kırbaları deler. Kimbilir, belki de fıskiye gibi akan sular hoşuna gider. Aslında saka şaka götüren biri değildir. Bunu yapan bir başka...
Yalnızdı... Üzerinde yıllardır eskitemediği çizgili pijaması, yüzünde çizgiler... Kendi kendine konuşuyordu, her zaman olduğu gibi:
"-Hay Allah! Yine elektrik kesildi. Ne de karanlık oldu birden bire... İnsan ürküyor. Bilmem mezarda ne olur halimiz?"
Yeri neredeyse hiç değişmeyen kibrit...
İki kardeştiler. Biri köyde çobanlık yapmayı tercih ederek diyordu ki: Bu zamanda şehre gitmek, oranın günahlı hayatına karışmak çok kötü. İyisi mi, ben köyün çobanlığını yapayım, günahlardan uzak kalayım. Diğeri ise şehre gitti. Bir mahallede küçük bir tamir kulübesi açıp başladı ayakkabı...
Azîz Mahmûd Hüdâyî bir gün, Sultan Ahmed Hanla sarayda sohbet ediyordu. Bir ara abdest tâzelemek istedi. İbrik ve leğen getirdiler. Pâdişâh hocasına hürmeten ibriği eline aldı ve abdest suyunu döktü. Sultan Ahmed Hanın annesi de kafes arkasında havluyu hazırlamıştı.
Vâlide Sultan kalbinden...
Fakir bir işçi, bir gün işinden çıkartılır. Bunun üzerine başka da hiçbir gelir kaynağı olmadığı için çoluk-çocuğu arka arkaya üç gün aç ve susuz kalır. Adam iş bulmak üzere nereye baş vurduysa "İşimiz yok" cevabı ile kapılar yüzüne kapanmaktadır. Üst üste üç gün midelerine hiçbir gıda girmeyen...
Hz. Musa Aleyhisselâm zamanında evliyaullahtan ve meşâyihi kiramdan ve büyük ulemadan Belam Bin Bâûr isminde bir kimse vardı ki, duası kabul olunur, mürşid-i kâmil, fazilet ve marifet sahibi bir zat idi. Tam 400 yıl gece-gündüz Cenabı Hak'ka ibadet etmişti. Hatta zaman olurmuş ki bir secdede...
İsrailoğulları'ndan bir adam vardı. Adamın çocuğu olmuyordu. Bu hususta başvurmadığı doktor, denemediği ilâç kalmamıştı. Bütün çarelerin fayda etmediğini görünce, günün birinde artık çocuk sahibi olabilmekten ümidini kesti. Kesin ümitsizliğinin içine yerleştirdiği ruh çöküntüsü adamı, çocuklu...
Peygamber'imizin gelişinden çok eski yıllardaydı. Filistin köylerinden birinde bir İsrailoğlu yaşardı. Adamın geçim yolu ve mesleği çobanlıktı. Kendisininkilerle birlikte köyün bütün koyunlarını toplar, sabahleyin erkenden dağlara çıkarır, hava kararıncaya kadar otlatırdı.
Çoban saf...
İran'a açtığı seferde Sivas'a doğru yol almakta iken, yaşlı bir çoban koşarak Yavuz'un huzuruna geldi ve:
- Sulağımıza hoş geldin Sultanım! Görüyorum ki yorgunsun, açsın. Bu fakire misafir olursan gönül alırsın, dedi
Yavuz Sultan Selim Han:
- Ben tek başıma değilim çoban baba. Ardımda koca...
Erzurumun Ruslar tarafından kuşatıldığı ve dadaşların aslanlar gibi çarpıştığı yıllar... Bir garip çoban, sürüsünü almış, otlata otlata dağa doğru çıkıyordu. Kendi kendisiyle söyleşe halleşe hayli yol almış, hayli de yorulmuştu.
Birden susadığını hissetti Çoban Baba!.. Gözünün önüne kara...
Medîne-i münevverede saatçılık yapmakta olan Ali Osman isimli İzmirli bir Türk vardı. Bu zât Medîne-i münevvereye hicret ettikten bir müddet sonra, mesleği olan işi yapmak üzere bir dükkân açmak için izin almaya çalıştı. Uzun süre bunu sağlayamadı. Parası bitti. Bir gece Allahü teâlâya iltica...
Halife Hazret-i Ömer, hazinenin gelirleri arttıkça bazı sahâbîlere ve bilhassa Peygamber Efendimiz'in Ehl-i Beytʼine zarûrî ihtiyaçlarını karşılamaları için yıllık tahsisat bağlamıştı. Bunlar arasında Âlemler Sultânı Efendimiz'in muhtereme zevcelerinden biri olan Zeynep bint-i Cahş'a...
Cömertliği dillere destan olan Hatim-i Taiye derler ki:
- Kendinden daha cömert birini gördün mü?
- Evet gördüm.
- Kimmiş o?
- Yetim bir gence misafir olmuştum. Bana bir koyun kesip ikram etti. Koyunun bir yeri çok hoşuma gitti. Yemin ederek (burası çok lezzetliymiş) dedim. Genç...
Yemen hükümdarı, oldukça cömert idi. İhsanları her yere yayılmasına rağmen, Hatim-i Tainin cömertliğinden bahsedilmesine tahammül edemez. Sarayında herkese büyük bir ziyafet verir. Zengin fakir herkes yer. Halkın, (Hükümdarın ziyafeti ne kadar muhteşem oldu, neredeyse Hatime yaklaştı) dediğini...
İsrailoğullarını şiddetli bir kıtlık basmıştı. Her tarafı kasıp kavuruyordu. Kıtlık zenginlerin dışında birçok orta halli halkın ötede beride biriktirdiklerini de bitirerek artık sokağa dökülmüşlerdi. Açlık ve sefalet her gün binlerce insanı önüne katarak doymak bilmez midesine kurban ederek...
Duydum ki bir zengin vardı, Hâtem-i Tâî cömertlikte nasıl şöhret sahibiyse, bu da cimrilikte öyle ün kazanmıştı. Dünyada refahla yaşamak için ne lâzımsa bunda hepsi -fazlasıyla- mevcuttu. Cimriliğine gelince: -Söz gelişi- Ebû Hüreyrenin (r.a) kedisi de olsa, bir lokmacıkla onu sevindirmez...
Resul-i ekrem efendimiz, Kâbeyi tavaf eden birinin gözyaşları içinde (Ey Beytin sahibi, bu beytin hürmetine beni affet) diye ağlayarak dua ettiğini görüp buyurdu ki:
- Suçun nedir de bu kadar yalvarıyorsun?
- Çok büyüktür, imkânsız anlatamam.
- Yazık sana! Karalardan da mı büyük ve...
Şeyh Hammad (Ebu'l - Hayr Tinati) Hazretlerinin bir eli kesikti. Bir gün mürüdlerinden biri küstahlık ederek ona elinin kesilmesine sebep olan şeyin ne olduğunu sordu. Şeyh Ebu'l - Hayr Tinati Hazretleri elinin kesilmesine sebep olan hadiseyi şöyle anlattı:
- Gençliğimde bir hünah işledim...
Fethin 550. yılı münâsebetiyle Söz Ola Dergisi'nin düzenlediği fetih yarışmaları çerçevesinde, hikaye dalında ikincilik alan eser
Sene 1454
Baharın, tazeliğini sıcak günlere terk etmeye hazırlandığı günlerde, ıhlamur ağaçlarını kırlangıçlar doldurmuş, iğde kokuları tüm sokaklara yayılmıştı...
Vaktiyle padişahlardan biri şehri dolaşmaya çıkmıştı. Tanınmamak için kıyafetini değiştirmiş, yanına da bir kölesini almıştı. Halkın kendi yönetimi hakkında neler düşündüğünü öğrenmek istemisti.
Mevsim kıştı. Soğuk her yeri kasıp kovuruyordu.
Yolu bir mescide düştü.
İki yoksul bir köşede...