Ululuk ve ikram sahibi
Cenab--ı Hak buyuruyor.
"Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak." (Rahman, 27)
"Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir." (Rahman, 78)
Resulullah buyuruyor: "Yâ Ze'l-celâli ve'l-ikram'ı sıkça tekrarlayın"
Bütün azamet ve ikramlar Allah'a aittir. Bütün iyilik ve ikramlar O'ndan kaynaklanır. O'nun genelde insanlara, özelde dostlarına ikramının sınırı yoktur.
Zü'l-Celal, azametin gerçekliğini idrak eden demektir. Zü'l-İkram ise, bulutsuz bir öğle vakti güneşin görülmesi gibi, kulların kendisini müşahede edecek şekilde onlara zuhur etmesidir.
İkram, nimet verenin değer verdiği, sevgi ve saygı gösterdiği kimselere nimet verdiğinde kullanılır. Örneğin; velilere verdiği keramet nimetlerini ifade etmek için "ekremehu" (ona ikramda bulundu) denilir. Allah, başkalarına ikram etmediği nimetleri kendilerine ikram ederek onları onurlandırmış, değer vermiş ve üstün makamlarla onları ödüllendirmiştir.Allah, kullarına bu dünyada ikramda bulunabileceği gibi onu, ahirete de erteleyebilir. Allah, nimetini hak edene de etmeyene de verir. Ancak ikramı, hak etmeyenden başkasına vermez. Ahirette nimetini hak etmeyenlere vermediği gibi.
Dünyada insanın hoşuna gidecek sayısız nimet vardır. Allah kullarının hoşnut olacağı çeşitli detaylarla dünyayı süslemiştir. Ancak elbette Allah'ın sonsuz kerem ve ihsanını asıl olarak göstereceği yer cennettir. Kuran'da tasvir edilen cennet, O'nun sonsuz ikramını gözler önüne sermektedir. Cennetin Kuran'da anlatılan en belirgin özelliklerinden biri 'nefislerin arzuladığı herşeyin' verilmiş olmasıdır.
Cennetin altından ırmaklar akar,
Yemişleri ve gölgelikleri süreklidir,
Ne sıcak ne soğuk, tam kararında bir gölgelik vardır.
Müminlere istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verilecektir.
Yüksek köşkler bina edilmiştir. Bu köşklerin altlarından ırmaklar akmaktadır.
Özenle işlenmiş mücevher tahtlar üzerinde oturur ve etraflarını 'bakıp seyrederler.
Yapılan ikram da son derece ihtişamlıdır.
Kendileri için hizmet eden civanlar çevrelerinde gümüşten billur kaplar ve kupalar dolaştırırlar
Müminlerin giyimleri de son derece göz alıcıdır.
Bir kul kendisini saygı duyulan ve önemsenen bir konuma getirmek için bu isme ihtiyaç duyar.
Cenab--ı Hak buyuruyor.
"Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak." (Rahman, 27)
"Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir." (Rahman, 78)
Resulullah buyuruyor: "Yâ Ze'l-celâli ve'l-ikram'ı sıkça tekrarlayın"
Bütün azamet ve ikramlar Allah'a aittir. Bütün iyilik ve ikramlar O'ndan kaynaklanır. O'nun genelde insanlara, özelde dostlarına ikramının sınırı yoktur.
Zü'l-Celal, azametin gerçekliğini idrak eden demektir. Zü'l-İkram ise, bulutsuz bir öğle vakti güneşin görülmesi gibi, kulların kendisini müşahede edecek şekilde onlara zuhur etmesidir.
İkram, nimet verenin değer verdiği, sevgi ve saygı gösterdiği kimselere nimet verdiğinde kullanılır. Örneğin; velilere verdiği keramet nimetlerini ifade etmek için "ekremehu" (ona ikramda bulundu) denilir. Allah, başkalarına ikram etmediği nimetleri kendilerine ikram ederek onları onurlandırmış, değer vermiş ve üstün makamlarla onları ödüllendirmiştir.Allah, kullarına bu dünyada ikramda bulunabileceği gibi onu, ahirete de erteleyebilir. Allah, nimetini hak edene de etmeyene de verir. Ancak ikramı, hak etmeyenden başkasına vermez. Ahirette nimetini hak etmeyenlere vermediği gibi.
Dünyada insanın hoşuna gidecek sayısız nimet vardır. Allah kullarının hoşnut olacağı çeşitli detaylarla dünyayı süslemiştir. Ancak elbette Allah'ın sonsuz kerem ve ihsanını asıl olarak göstereceği yer cennettir. Kuran'da tasvir edilen cennet, O'nun sonsuz ikramını gözler önüne sermektedir. Cennetin Kuran'da anlatılan en belirgin özelliklerinden biri 'nefislerin arzuladığı herşeyin' verilmiş olmasıdır.
Cennetin altından ırmaklar akar,
Yemişleri ve gölgelikleri süreklidir,
Ne sıcak ne soğuk, tam kararında bir gölgelik vardır.
Müminlere istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verilecektir.
Yüksek köşkler bina edilmiştir. Bu köşklerin altlarından ırmaklar akmaktadır.
Özenle işlenmiş mücevher tahtlar üzerinde oturur ve etraflarını 'bakıp seyrederler.
Yapılan ikram da son derece ihtişamlıdır.
Kendileri için hizmet eden civanlar çevrelerinde gümüşten billur kaplar ve kupalar dolaştırırlar
Müminlerin giyimleri de son derece göz alıcıdır.
Bir kul kendisini saygı duyulan ve önemsenen bir konuma getirmek için bu isme ihtiyaç duyar.