-
- Üyelik Tarihi
- 12 Kas 2020
-
- Mesajlar
- 2,474
-
- MFC Puanı
- 29,290
Zihin kontrolü, her zaman ihtiyacımız olan bir konu olmasının yanı sıra, özellikle bu dönemde zihni kontrol etmeye daha fazla ihtiyacımız var. Peki, buna neden ihtiyacımız var?
Çünkü zihin dediğimiz olguya baktığımızda; anlayış, kavrayış ve bilinç olarak tanımlandığını görmekteyiz. Yani zihnimiz; olayları anlamamızı, kavramamızı ve sorunlar karşısında çözüm üretmemizi sağlar. Hayatta da tam olarak anlayamadığımız, kavrayamadığımız ya da çözemediğimiz şeyler yok mudur?
Bunun nedeni, zihni tam olarak kullanamamaktır. Yani zihnimizin görevini tam olarak yerine getirememesinden kaynaklanır. Sorunları, olayları ve diğer insanları bu yüzden anlamayız.
Peki, anlamak ve sorunlar karşısında çözüm üretmek için ne yapmak gerekir?
Cevap basit, kontrol edemediğimiz zihni kontrol etmek gerekir. Zihni, kendi istediğimiz şekilde kullanmak gerekir. Eğer zihni kontrol etmezsek, bir maymunun bir daldan diğerine, bir ağaçtan ötekine atlaması gibi, zihin de konudan konuya atlayıp duracaktır. Tüm bunları yaparken de asıl odaklanmamız gereken, anlamamız gereken şeye odaklanamayacaktır.
Örneğin; bir anahtar düşünelim. Hepimizin aklına anahtar deyince ev, araba, bisiklet veya kasa anahtarı gelebilir. Aklımıza ev anahtarı gelmiş olsun. Evi düşününce aklımıza ne geldi? Belki evdeki bir oda gelebilir. Salon mesela… Salon deyince aklımıza ne geldi? Televizyon geldi belki de… Televizyon deyince aklımıza ne geldi? Haberler gelmiş olabilir. Haber deyince ne geldi? Muhtemelen her gün karşılaştığımız üzücü haberler gelmiştir. İster istemez bir üzüntü hissederiz. Bir anahtardan üzüntü duyabileceğimizi tahmin eder miydik?
Zihnimiz, örnekte de olduğu gibi daldan dala atlar ve bizi ummadığımız yerlere götürür. İşte bu an, aslında bir karar anıdır. Zihnin kendi başına dolaşmasına izin mi vermeliyiz yoksa onu kontrolümüz altına mı almalıyız?
Ne yapacağız? Ya anahtarı düşünmeyeceğiz ya da zihnin anahtardan üzücü haberlere götüren yolculuğuna bir dur dememiz gerekecek. Sanırım ikincisini yapmak daha kolay olacak.
Zihin bir konudan hareket ettiğinde, o konuyu gözden kaçırmadan dolanmasını sağlayabiliriz.
Örneğimize geri dönecek olursak; elimizde bir anahtar var, zihin başladı atlamaya. Eve gitti, salona gitti televizyona gitti, derken, araya girmemiz gerekir. Çünkü konumuz televizyon değil. Belki anahtarın evde nerede olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Belki evle ilişkili başka bir şey düşünmek gerekiyor ama televizyondaki haberleri, dizileri, programları değil.
Konudan uzaklaştığımızı hissetmeye başlayınca anahtar kavramına geri dönmek gerekir. Çünkü belki de elimdeki anahtar bir arabanın anahtarıdır. Belki de anahtarımızı sadece yere düşürmüşüzdür.
Zihin adım adım ilerler. Bir fikirden diğerine gider ve bu iki fikir bağlantılıdır. Ancak burada durmaz ve yoluna devam eder. İkinci fikirle ilişkili üçüncü bir fikre gider. Oradan dördüncüye gider ve bu süreç sonsuza kadar uzayabilir. Hangi anda fark ettiğimizin çok önemi yoktur. Önemli olan fark ettiğimiz anda ilk fikre geri dönmektir. Zihnin bizi nasıl farklı konulara yönlendirdiğini fark ettikçe, ilk başlarda belki onuncu fikirde onu durduracakken, sonraki süreçte üçüncü fikirde yakalıyor olabileceğiz. İşte bunu basit örneklerde bile yapmak, bize hayattaki daha zor anlarda da yapma imkânı sağlayacaktır. Örneğin bir tartışma esnasında, konudan uzaklaşmamak, sorunu daha kısa sürede anlamamıza ve çözmemize yardımcı olabilir. Veya gün içerisinde istemsizce elimiz telefona gidiyor ve telefona bakarak günümüzün çoğunu yaşıyorsak o zaman bunu fark edebilir ve ihtiyacımız olmayan, odaklanmamız gereken anlarda zihnimizi durdurabiliriz. Bu sayede hayatı daha farkında yaşayabilir. Daha az sorun yaşayabilir veya yaşadığımız sorunlarda hızlı bir şekilde çözüm bulabiliriz.
Bu iş bu kadar basit midir peki? Aslında evet. Ancak farklı yöntemlerle de kontrolü hızlandırabiliriz. Örneğin hangi işi yapacaksak, o işi önce zihnimizde canlandırıp sonra işe koyulursak, yaptığımız eyleme karşı ilgimizin artacağını görürüz. İşin hayal ettiğimiz gibi mi, değil mi olduğunu keşfetmek için bile olsa kendimizde bir ilgi uyandırabiliriz. İlgi uyandığında zihin farklı konulara geçmeyi bırakacaktır. Bu sayede hoşumuza gitmeyen şeylerle uğraşırken de zihnimiz başka konulara dalmayacaktır.
Başka bir öneri olarak, nasıl bir mektup yazmadan önce düşünmek gerekiyor ve yazdıktan sonra da zarfa koyup kapatmak gerekiyorsa; yapacağımız tüm işlerde bu ön ve son işlemleri yapmamız; zihnimizi kontrol etmekte bize yardımcı olacaktır. Yaptığımız işi bitirdiğimizde, o işin üzerine bir değerlendirme yapmak yerinde olacaktır. Böylece iş zihinde de tamamlanacaktır. Aksi takdirde biz dinlenmeye gidebiliriz ancak zihnimizde konunun devam etme ihtimali oldukça yüksektir. Konuyu zihinde de tamamlamak, o şeyi aynı bir mektubu zarfa koyup zarfı mühürlemek gibi olacaktır. İhtiyaç duyacağım diğer âna kadar kapalı ve zihnimizi rahatsız etmeyecek bir şekilde kalacaktır. Bu uygulama ile vakit ve enerji kaybının önüne geçileceğini söylemek çok da yanlış olmaz.
Özellikle şu günlerde, yanlış bilgiye kolay bir şekilde ulaşabilmekteyiz. Bizi, zihnimizi ve duygularımızı manipüle edecek pek çok fikir ortalıkta adeta cirit atmaktadır. Bu fikirlerden korunmak gerekir. Örneğin sosyal medyada karşılaştığımız her haberi doğru olarak kodlamadan önce onu sorgulamak ve bize ne hissettirdiğini bulmak gerekir.
Bunu yaparsak, asparagas veya manipüle etmek için ortaya atılan iddialardan kendimizi koruyabiliriz. Bu da durduk yere karamsar olma ihtimalimizi azaltır.
Tabi hayatta hep güzel şeyler olmadığını kabul ediyorum. Ancak hayatta sadece kötü şeyler olduğunu düşünmenin de zihnimizin bir oyunu olduğunu söyleyebilirim.
Zihnimiz o kadar çok olumsuz etkiye maruz kaldığında, artık önüne çıkan tüm senaryoları olumsuzmuş gibi algılama gafletine düşmektedir. İşte bu yüzden bu yazıyı Sokrates’e atfedilen şu hikâye ile tamamlamak istiyorum.
Bir gün bir adam Sokrates’e: “arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” der.
Sokrates: “bir dakika bekle” diye cevap verir ve devam eder: “Bana bir şey söylemeden evvel senin üç filtre testinden geçmeni istiyorum.” der. Adam kabul eder.
Sokrates. “Birinci filtre “Gerçek filtresi. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam olarak gerçek olduğundan emin misin?”
Adam: “Hayır, aslında bunu sadece duydum.”
“Tamam” der Sokrates: “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun… Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, yani iyilik filtresini. Arkadaşım hakkında bana söylemek istediğin şey iyi bir şey mi?” diye sorar.
Adam: “Hayır, tam tersi” diye cevap verir.
Sokrates: “Öyleyse onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.
İşe yararlılık filtresi; bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şeyin bir yararı var mı?” diye sorar.
Adam şaşırarak: “Hayır! Gerçekten de değil!”
Sokrates: “iyi o zaman. Eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse ve yararlı değilse, bana niye söyleyesin ki!” der…
Sokrates’in yaptığı gibi bizde, karşılaştığımız bilgilere ve zihnimize bu soruları sorarak;
iyi, faydalı ve doğru bilgelere ulaşmaya çalışabiliriz. Aksi takdirde, doğru olmayan, yanlış ve faydası olmayan bilgilerle zihnimizi öyle meşgul ederiz ki hayatın gerçeklerini kaçırırız.
İşte bunun için zihni kontrol etmemiz, bizi hem duygusal hem düşünsel hem de fiziksel olarak sağlıklı kılacaktır.
Çünkü zihin dediğimiz olguya baktığımızda; anlayış, kavrayış ve bilinç olarak tanımlandığını görmekteyiz. Yani zihnimiz; olayları anlamamızı, kavramamızı ve sorunlar karşısında çözüm üretmemizi sağlar. Hayatta da tam olarak anlayamadığımız, kavrayamadığımız ya da çözemediğimiz şeyler yok mudur?
Bunun nedeni, zihni tam olarak kullanamamaktır. Yani zihnimizin görevini tam olarak yerine getirememesinden kaynaklanır. Sorunları, olayları ve diğer insanları bu yüzden anlamayız.
Peki, anlamak ve sorunlar karşısında çözüm üretmek için ne yapmak gerekir?
Cevap basit, kontrol edemediğimiz zihni kontrol etmek gerekir. Zihni, kendi istediğimiz şekilde kullanmak gerekir. Eğer zihni kontrol etmezsek, bir maymunun bir daldan diğerine, bir ağaçtan ötekine atlaması gibi, zihin de konudan konuya atlayıp duracaktır. Tüm bunları yaparken de asıl odaklanmamız gereken, anlamamız gereken şeye odaklanamayacaktır.
Örneğin; bir anahtar düşünelim. Hepimizin aklına anahtar deyince ev, araba, bisiklet veya kasa anahtarı gelebilir. Aklımıza ev anahtarı gelmiş olsun. Evi düşününce aklımıza ne geldi? Belki evdeki bir oda gelebilir. Salon mesela… Salon deyince aklımıza ne geldi? Televizyon geldi belki de… Televizyon deyince aklımıza ne geldi? Haberler gelmiş olabilir. Haber deyince ne geldi? Muhtemelen her gün karşılaştığımız üzücü haberler gelmiştir. İster istemez bir üzüntü hissederiz. Bir anahtardan üzüntü duyabileceğimizi tahmin eder miydik?
Zihnimiz, örnekte de olduğu gibi daldan dala atlar ve bizi ummadığımız yerlere götürür. İşte bu an, aslında bir karar anıdır. Zihnin kendi başına dolaşmasına izin mi vermeliyiz yoksa onu kontrolümüz altına mı almalıyız?
Ne yapacağız? Ya anahtarı düşünmeyeceğiz ya da zihnin anahtardan üzücü haberlere götüren yolculuğuna bir dur dememiz gerekecek. Sanırım ikincisini yapmak daha kolay olacak.
Zihin bir konudan hareket ettiğinde, o konuyu gözden kaçırmadan dolanmasını sağlayabiliriz.
Örneğimize geri dönecek olursak; elimizde bir anahtar var, zihin başladı atlamaya. Eve gitti, salona gitti televizyona gitti, derken, araya girmemiz gerekir. Çünkü konumuz televizyon değil. Belki anahtarın evde nerede olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Belki evle ilişkili başka bir şey düşünmek gerekiyor ama televizyondaki haberleri, dizileri, programları değil.
Konudan uzaklaştığımızı hissetmeye başlayınca anahtar kavramına geri dönmek gerekir. Çünkü belki de elimdeki anahtar bir arabanın anahtarıdır. Belki de anahtarımızı sadece yere düşürmüşüzdür.
Zihin adım adım ilerler. Bir fikirden diğerine gider ve bu iki fikir bağlantılıdır. Ancak burada durmaz ve yoluna devam eder. İkinci fikirle ilişkili üçüncü bir fikre gider. Oradan dördüncüye gider ve bu süreç sonsuza kadar uzayabilir. Hangi anda fark ettiğimizin çok önemi yoktur. Önemli olan fark ettiğimiz anda ilk fikre geri dönmektir. Zihnin bizi nasıl farklı konulara yönlendirdiğini fark ettikçe, ilk başlarda belki onuncu fikirde onu durduracakken, sonraki süreçte üçüncü fikirde yakalıyor olabileceğiz. İşte bunu basit örneklerde bile yapmak, bize hayattaki daha zor anlarda da yapma imkânı sağlayacaktır. Örneğin bir tartışma esnasında, konudan uzaklaşmamak, sorunu daha kısa sürede anlamamıza ve çözmemize yardımcı olabilir. Veya gün içerisinde istemsizce elimiz telefona gidiyor ve telefona bakarak günümüzün çoğunu yaşıyorsak o zaman bunu fark edebilir ve ihtiyacımız olmayan, odaklanmamız gereken anlarda zihnimizi durdurabiliriz. Bu sayede hayatı daha farkında yaşayabilir. Daha az sorun yaşayabilir veya yaşadığımız sorunlarda hızlı bir şekilde çözüm bulabiliriz.
Bu iş bu kadar basit midir peki? Aslında evet. Ancak farklı yöntemlerle de kontrolü hızlandırabiliriz. Örneğin hangi işi yapacaksak, o işi önce zihnimizde canlandırıp sonra işe koyulursak, yaptığımız eyleme karşı ilgimizin artacağını görürüz. İşin hayal ettiğimiz gibi mi, değil mi olduğunu keşfetmek için bile olsa kendimizde bir ilgi uyandırabiliriz. İlgi uyandığında zihin farklı konulara geçmeyi bırakacaktır. Bu sayede hoşumuza gitmeyen şeylerle uğraşırken de zihnimiz başka konulara dalmayacaktır.
Başka bir öneri olarak, nasıl bir mektup yazmadan önce düşünmek gerekiyor ve yazdıktan sonra da zarfa koyup kapatmak gerekiyorsa; yapacağımız tüm işlerde bu ön ve son işlemleri yapmamız; zihnimizi kontrol etmekte bize yardımcı olacaktır. Yaptığımız işi bitirdiğimizde, o işin üzerine bir değerlendirme yapmak yerinde olacaktır. Böylece iş zihinde de tamamlanacaktır. Aksi takdirde biz dinlenmeye gidebiliriz ancak zihnimizde konunun devam etme ihtimali oldukça yüksektir. Konuyu zihinde de tamamlamak, o şeyi aynı bir mektubu zarfa koyup zarfı mühürlemek gibi olacaktır. İhtiyaç duyacağım diğer âna kadar kapalı ve zihnimizi rahatsız etmeyecek bir şekilde kalacaktır. Bu uygulama ile vakit ve enerji kaybının önüne geçileceğini söylemek çok da yanlış olmaz.
Özellikle şu günlerde, yanlış bilgiye kolay bir şekilde ulaşabilmekteyiz. Bizi, zihnimizi ve duygularımızı manipüle edecek pek çok fikir ortalıkta adeta cirit atmaktadır. Bu fikirlerden korunmak gerekir. Örneğin sosyal medyada karşılaştığımız her haberi doğru olarak kodlamadan önce onu sorgulamak ve bize ne hissettirdiğini bulmak gerekir.
Bunu yaparsak, asparagas veya manipüle etmek için ortaya atılan iddialardan kendimizi koruyabiliriz. Bu da durduk yere karamsar olma ihtimalimizi azaltır.
Tabi hayatta hep güzel şeyler olmadığını kabul ediyorum. Ancak hayatta sadece kötü şeyler olduğunu düşünmenin de zihnimizin bir oyunu olduğunu söyleyebilirim.
Zihnimiz o kadar çok olumsuz etkiye maruz kaldığında, artık önüne çıkan tüm senaryoları olumsuzmuş gibi algılama gafletine düşmektedir. İşte bu yüzden bu yazıyı Sokrates’e atfedilen şu hikâye ile tamamlamak istiyorum.
Bir gün bir adam Sokrates’e: “arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” der.
Sokrates: “bir dakika bekle” diye cevap verir ve devam eder: “Bana bir şey söylemeden evvel senin üç filtre testinden geçmeni istiyorum.” der. Adam kabul eder.
Sokrates. “Birinci filtre “Gerçek filtresi. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam olarak gerçek olduğundan emin misin?”
Adam: “Hayır, aslında bunu sadece duydum.”
“Tamam” der Sokrates: “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun… Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, yani iyilik filtresini. Arkadaşım hakkında bana söylemek istediğin şey iyi bir şey mi?” diye sorar.
Adam: “Hayır, tam tersi” diye cevap verir.
Sokrates: “Öyleyse onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.
İşe yararlılık filtresi; bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şeyin bir yararı var mı?” diye sorar.
Adam şaşırarak: “Hayır! Gerçekten de değil!”
Sokrates: “iyi o zaman. Eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse ve yararlı değilse, bana niye söyleyesin ki!” der…
Sokrates’in yaptığı gibi bizde, karşılaştığımız bilgilere ve zihnimize bu soruları sorarak;
iyi, faydalı ve doğru bilgelere ulaşmaya çalışabiliriz. Aksi takdirde, doğru olmayan, yanlış ve faydası olmayan bilgilerle zihnimizi öyle meşgul ederiz ki hayatın gerçeklerini kaçırırız.
İşte bunun için zihni kontrol etmemiz, bizi hem duygusal hem düşünsel hem de fiziksel olarak sağlıklı kılacaktır.