Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

YUSUF’UN SEVGİ’Sİ

LaiLa

Az İnsan.. Çok Huzur.
MFC Üyesi
Konum
Cennet
  • Üyelik Tarihi
    20 May 2015
  • Mesajlar
    6,868
  • MFC Puanı
    368
Yusuf ailesinin tek çocuğuydu. Annesi babası onu en iyi şekilde yetiştirmeye gayret ediyorlardı. İmam-Hatip öğrencisiydi Yusuf..

Yusuf’un uzaktan uzağa sevdiği bir kız vardı. Sevgi.. Sevgi sınıfın en ağırbaşlı kızıydı. Başı hep önündeydi, teneffüs aralarında evden getirdiği kitaplarını okurdu hep. Yusuf derste gizli gizli bakardı ona, o ise Yusuf’a hiç karşılık vermezdi.. Görmezdi bile Yusuf’un Ona ilgisini. Oysa ki sınıfın değil okulun en yakışıklı çocuğuydu Yusuf.. Kızlar onunla arkadaş olmak için can atardı ama o dinine düşkün biri olduğundan zinaya düşme korkusundan uzak dururdu onlardan. Ama ne yaptı ise Sevgi’den uzak duramıyordu. Evet göz zinasıydı bu yaptığı ama elinde değildi, nefsine yenik düşüyordu.

Birgün cesaretini toplayıp kıza açılmayı düşündü.

Arapça dersindeydiler ders bitiminde Sevgi’ye duygularını açıklayacaktı Yusuf. Bir ara kitabının arasındaki bir kağıt gözüne ilişti, bir hadis yazılıydı:

“Aşkını gizleyip iffetini muhafaza ederek sabredenin günahlarını ALLAH affedip cennetine koyar..” (İbn Asakir)

Nerden gelmişti ki bu kağıt.. Sanki biri Yusuf’un içini okumuştu kafası karıştı. Hem arapça hem türkçe yazıyordu hadis, derinlere dalmıştı hadisi okuyunca vazgeçti Sevgi’yle konuşmaktan.

Ertesi gün.. Yine arapça dersinde Yusuf nefsiyle mücadele halinde söylemeli içindekileri. Yine bir kağıt ilişti gözüne, yine bir hadis:

“Ümmetimin üstün olanları aşk belasına düşünce iffetini koruyanlardır..” (Deylemi)

Artık anlamıştı birisi yazıp koyuyordu ama kim..? O sırada öğretmenle gözgöze geldi öğretmen gülümsedi… Yusuf başını önüne eğdi öğretmen koymuş olmalıydı. Defalarca Yusuf’un Sevgi’ye baktığına şahit olmuştu çünkü hem yazı da öğretmenin yazısıydı.. Utandı Yusuf ve vazgeçti Sevgi’ye açılmaktan.

Bir hafta sonra…

Sınıf bir dedikodu ile çalkalanıyor.. “Sevgi’nin birlikte okula geldiği çocuğu gördünüz mü? Ne yere bakan yürek yakanmış sevgilisi varmış.” Yusuf beyninden vurulmuşa dönmüştü anladı ki Sevgi’den ona yar olmayacaktı.. Hayalleri suya düşmüştü Sevgi’den vazgeçmeliydi.

Ertesi gün kitabının arasındaki yine bir not buldu Yusuf, bu defa ayet yazılıydı.

“Onu işittiğiniz zaman, erkek ve kadın mü’minlerin, kendi vicdanlarında iyi zanda bulunup da “Bu apaçık iftiradır” demeleri gerekmez miydi..?” (Nur, 12)

Yusuf’un beyninde şimşekler çakmıştı ne demekti bu.. Sevgi geldi hemen aklına ve dün konuşulanlar..!

Okul çıkışı yine aynı erkek Sevgi’yi kapıda bekliyordu… Yusuf ise onları seyrediyordu Sevgi tam gence doğru ilerlerken,

“Abi biraz bekler misin, kitabımı unuttum sınıfta..”

Abi mi..? Demek ki sevgilisi zannettikleri çocuk Sevgi’nin abisiydi… Ayet yankılandı Yusuf’un kulaklarında Suizan yapıp da işlediği günaha tövbe etti içinden.

Sonraki günlerde Yusuf arasıra kitabının arasında hadis ve ayetler bulmuştu.. Öğretmenine minnettarda yanlışa düşmesini engelliyordu her defasında.

Bir ay sonra..

Sınıfta bir hüzün vardı, babası Yusuf’u şehir dışında bir medreseye yazdırmış, okuldan almıştı..Yusuf’un okulda geçirdiği son gündü okuldan ayrıldığına değil Sevgi’yi bir daha göremeyecek olmasına üzülüyordu. Henüz ilim öğrenmenin aşk’tan üstün olduğunu kavrayamamıştı çünkü aşk iliklerine kadar işlemişti. Hatta babasına içten içe kızıyordu medreseye gitmek de istemiyordu. Herkesle vedalaşmış, ayrılık zamanı gelmişti kitaplarını çantasına koyarken yine bir not bulmuştu.. Ve bir ayetti bu:

“Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır.. ALLAH bilir siz bilemezsiniz..” (Bakara / 216)

Bu ayet kendine getirmişti Yusuf’u… Evet bunda da bir hayır vardı başını eğdi ve kimseye göstermediği gözyaşları içinde çıktı sınıftan.

Şehir dışındaki yatılı medrese hayatı başlamıştı Yusuf’un… Hocaları ona ilk günden edebinden ve saygısından dolayı hayran kalmıştı..

Herkes ona geleceğin büyük bir hocası gözüyle bakıyordu Yusuf’un içi buruktu.. Sevgi’den ayrılmak zor geliyordu ona ama dayanmalıydı.. RABB’inin bir bildiği vardı elbet.

5 yıl sonra..

Hocası Yusuf’u yanına çağırmıştı..

-Yusuf! Sen şimdiye kadar gördüğüm en iyi talebemsin… Birkaç aya kadar aramızdan ayrılıp ilim hayatına atılacaksın evlilik çağın geldi de geçiyor, bir abimizin kızı var.. Kur’an kursu hocalığı yapıyor onu sana uygun gördük, ne dersin..?

Yusuf Sevgi’den başka kimseyi düşünmemişti evlilik için.. Ama o çoktan evlenmişti belki de hem hocalarına karşı boynu kıldan inceydi:

-Siz nasıl uygun görürseniz efendim.. Anneme babama söyleyelim..

Anne babanın da rızası alınarak gidildi kız istemeye… Yusuf’un içi kan ağlıyordu evleneceği kişiyi sevemezse onun hakkına gireceğini düşünüyor ve kahroluyordu. Konuşma ve tanışma faslının ardından sıra kahve ikramına gelmişti, odaya doğru güzeller güzeli bir kız geldi… Yusuf Sevgi’yi öylesine hayal etmişti ki, gelen kızı Sevgi gibi görüyordu.

Hayır, hayır..! Hayal değildi bu.. Sevgi’ydi…

-Bu nasıl bir tevafuk ALLAH’ım! dedi.

Demek Sevgi okulu bitirmiş, hoca olmuştu… Yerinde duramaz oldu Yusuf, kendisine uzatılan kahveyi alırken elleri tir tir titriyordu.. Fincan tabağını kaldırınca küçük bir kağıt gördü altında.. Sevgi’nin gözüne baktı Sevgi ise hiç bakmadan “Al” dercesine başını salladı.
Kağıdı elinde sımsıkı tutuyordu.. Kahvesini bitirince lavaboya gitmek için izin istedi, odadan çıkar çıkmaz kağıdı açtı.. Okulda kitabının arasına koyulan yazının aynısı ile yazılmış bir hadis vardı:

“Birbirini sevenler için nikah kadar güzel şey görülmemiştir..” (İbn Mace)

Yusuf şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşıyordu. Meğer o notları yazan Sevgi’ydi.. Yusuf fark etmesin diye hep arapça dersinde ve öğretmenin yazısını taklid ederek yazıyordu, Yusuf hadis’i tekrar okudu “birbirini sevenler” diyordu.. Demek ki Sevgi de onu seviyordu ve yıllar sonra kavuşma zamanları gelmişti.

Söz ve nişan’ın ardından düğün günü gelip çatmıştı.. Çok sade bir düğün programı hazırlamışlardı Yusuf heyecanından yerinde duramıyor, oradan oraya volta atıyordu. Bir ara elini cebine attı Yusuf.. Ve yine bir hadis buldu:

“Evleniniz, çoğalınız..” (Beyhaki)

Sevgi’nin bu sürprizleri Yusuf’u Ona daha çok bağlıyordu ve tekrar tekrar aşık oluyordu Yusuf.

Artık evlenmişlerdi..

Yusuf evin içinde kendisi için hazırlanmış ayet ve hadisleri bulmaya devam ediyordu.. Evlilikle, kadının kocası-erkeğin karısı üzerinde hakları ile, anne baba hakları ile ilgili ayet hadis yazıp bırakıyordu kenara köşeye.. Ve hep içinde bulundukları durum ile alakalı oluyordu bunlar..

3 ay sonra..

Yusuf talebelerinin yanından gelmişti… Ceketini çıkardı, askıya asacakken bir hadis ilişti yine gözüne:

“Evlat kokusu, cennet kokusudur..” (Taberani)

Bu demek oluyordu ki baba olacaktı.. ALLAAAAH diye bağırdı birden. Sevgi başkaları gibi “Ben hamileyim” demektense, her zaman ki gibi hadisle bildirmişti bunu eşine, hemen Sevgi’nin yanına koştu ve alnından öptü… Artık çocuğunun annesi olacaktı sevdiği kadın.

1 ay sonra…

Yusuf uyandığında başucunda bir not buldu yine… Bir hadis vardı:

“Lezzetleri yok eden, ağız tadını bozan, ümitleri kıran ölümü çok anın..” (İbni Hibban)

Neden yazmıştı ki bunu Sevgi..?

Yusuf’un dünya zevkine daldığını mı düşünüyordu acaba.. Mutfakta kahvaltı hazırlayan eşinin yanına gitti ve nedenini sordu..

Başını eğdi Sevgi, üzgündü:

-Bu gece rüyamda senin öldüğünü gördüm, ben de bu hadisi yazmak istedim..

-Merak etme, seni geç buldum hemen öyle bırakıp gitmem, dedi Yusuf..

Eşini teselli için kurmuştu o cümleyi.. İçi ürpermişti aslında şaka yapıp ortamı yumuşatmak istedi.

Bir hafta sonra…

Sevgi kurstaydı.. Yusuf ise kitap okuyordu evde birden kalbine bir sancı girdi, nefesi daraldı, kalp krizi geçiriyordu Yusuf.. Okuduğu kitabın arasındaki kağıdı eline almaya çalıştı.. Ve birkaç saniye içinde canını teslim etmişti meleğe..

Sevgi eve geldiğinde Yusuf’un cansız bedenini görünce düşüp bayıldı.. Kendine geldiğinde yaşlı gözlerle yanına gitti dokunamıyordu hayat arkadaşına.. Öldüğüne inanmak istemiyordu, o sırada elindeki kağıdı gördü Yusuf’un.. Bir hadis vardı ve altında da bir not:

“Çocuğa güzel bir ad koymak, evladın baba üzerindeki hakkıdır..” (Beyhaki)

Oğlum olursa Yusuf, kızım olursa Fatıma..

Anlaşılan o ki, Yusuf ölümle ilgili hadis’i okuduktan sonra ölümün kendisine yakın olduğunu düşünerek bu hadis’i yazmış, kitabının arasına hazır etmişti..

Artık Yusuf yoktu..

Sevgi anne babasının tüm ısrarlarına rağmen kayınvalidesi ve kayınbabasının yanında ayrılmadı.. Yusuf onların tek çocuğuydu, kendisi de onları terketse kimsesiz kalacaklar, acıları daha da artacaktı.. Hem onların torunlarını taşıyordu karnında…

6 ay sonra…

Yusuf’un oğlu dünyaya geldi… Tıpkı Yusuf gibi pek güzeldi… Dedesi onu kucağına aldı…
Ezanını okudu kulağına…

Yaşlı gözlerle ve titrek bir sesle fısıldadı kulağına :
Hoşgeldin oğlum…
Hoşgeldin torunum…
Hoşgeldin ikinci YUSUF’UM…
YUSUF’UM…
 

Zeynep1

¤ Cærpe di£m ¤
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    14 Mar 2015
  • Mesajlar
    1,920
  • MFC Puanı
    524
wuuuuuuu çokkkkk güzeldi:):):)tüylerim ürperdi okurken :):)ne kadar güzel
 
Üst Alt