Yeterince probiyotik alıyor musunuz?
Hastalıklara ve salgınlara karşı vücudumuzun direncini artırmak için probiyotiklere ihtiyacımız var. Yoğurt ve turşu tüketimimiz yüksek ama yetmiyor, bazı durumlarda mutlaka takviye yapmak gerekiyor.
Son yıllarda sağlık alanında en çok hangi konuda bilimsel çalışma yapılıyor biliyor musunuz? Peki ya kitapçılarda yerini alan kitapların farkında mısınız? Bizim katıldığımız kongrelerde de yıllardır bir konu dikkat çekiyor. Evet, hepsinin cevabı aynı: Mikrobiyota yani vücudumuzdaki tüm bakteriler.
MİKROBİYOTA ÇOK ÖNEMLİ
Bağırsakların ikinci beyin olduğunu söyleyenler var. Ben yıllar önce bağırsaklar ikinci kalp diye anlatmıştım. Sebebi kalpten daha hassas ve duygusal olmalarıydı. Artık bağırsaklar ve vücudumuzdaki bakteriler hakkında binlerce araştırma yapılmış durumda ve son araştırmalar aslında çoğu zaman patronun bakteriler olduğunu bile gösterebiliyor! Yani mikrobiyota çok önemli. Geçen hafta bir ilaç firmasının Milanodaki fabrikasını gezdim. Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Metehan Özenle beraberdik. Harika bilgiler verdi, son araştırmaları anlattı.
SEROTONİN ÜRETİYORLAR
Mutluluk hormonu olarak bilinen serotoninin çok büyük bir bölümünün bağırsaklardaki iyi bakteriler tarafından üretildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Metehan Özen, Tıp dünyasının babası Hipokrat, Bütün hastalıklar bağırsakta başlar demiş. Bu ifade günümüzde de çok anlamlı ve önemli. Bağırsak mikrobiyotasının iyi olması, sağlığı da beraberinde getirir dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN GEREKLİ
Dengeli mikrobiyotayla mutlu insan olursunuz. Mikrobiyatanın dengeli olması sağlıklı bir bağışıklık sistemi için de olmazsa olmazdır. İştah kontrolü ve sağlıklı metabolizmanın da sırrı probiyotiklerdedir. Mikrobiyotanın dengesinin bozulması halinde sinirsel hastalıklar görülmeye başlar. Direnç düşer ve beraberinde alerjik hastalıklar görülür. Bozulan metabolizmayla birlikte obezite, şeker hastalığı gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınabilir ve hızlı yaşlanma gözlenir. Sağlıklı bir yaşam yolcuğu için probiyotikler gereklidir.
170E YAKIN HASTALIĞI ETKİLİYOR
Mukozada milyonlarca bakteri var ve bağışıklık sistemi hakkında kararı onlar veriyor. Aslında bağışıklık sistemi bağırsaklarda ve vücudumuzda yaşayan bakteri miktarına göre değişiklik gösteriyor. Mikrobiyota bozulursa hastalıklar başlıyor. Hatta mikrobiyota, kilo alma-verme hızını, duygularımızı, stresimizi, diyabeti, alerjileri, metabolik sendromu ve 170e yakın hastalığı çok yakından etkiliyor.
DİRENCİMİZİ ARTIRMAK İÇİN İHTİYACIMIZ VAR
Hastalıklara ve salgınlara karşı direnci artırmak için probiyotiklere ihtiyacımız var. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan, çok hijyenik ortamlarda büyüyen, kirli havaya maruz kalan, kötü gıdalar tüketen, uzun çalışma saatleri, yorgunluk, halsizlik, mutsuzluk gibi durumlar yaşayan kişilerin düzenli olarak kullanmasında fayda var. Çocuklar için kış aylarında kullanıp yazın ara verebilirsiniz.
DAHA AZ İLAÇ DEMEK
Türkiye antibiyotik ve ağrı kesici kullanımında birinci sırada geliyor. Bebeklikten itibaren bağışıklık sistemini güçlendirebilirsek, hayatımız boyunca daha az hasta olur ve ve daha az ilaç alırız. Bağışıklık sistemini koruyan probiyotiklere ihtiyacımız var. Yoğurt tüketimimiz yüksek hatta turşu tüketiminde de dünyada ilk sıradayız ama yetmiyor, bazı durumlarda mutlaka takviye yapmak gerekiyor.
BIRAKIN ÇOCUKLAR TOPRAKLA OYNASIN!
BEN sokaklarda büyüdüm; toprakla, ağaçla, kumla, yağmur sularıyla oynadım. Çok sık hastalanan bir çocuk değildim, alerji nedir bilmezdim. Ama bizim çocuklarımızın neredeyse hepsinde alerji var. Denge bozulduysa bu hem çevrenin değişimi hem de bizim onları daha çok korumaya çalışmamızla oldu.
Prof. Dr. Metehan Özen Bırakın çocuklar toprakla oynasın! Onları evlerde tutmayın! diyor. Kesinlikle katılıyorum.
NORMAL DOĞUMDAN VAZGEÇMEYİN
Sezaryenle doğan bebekler normal doğuma göre daha fazla alerji, astım ve diyabet riski taşıyor. Normal doğumla gelen anneden alınan bakteriler çok değerli. Ve bebek sadece doğumda değil, anne karnındayken annenin yediği her şeyden bu bakterileri alıyor. Biliyor musunuz, bebeğin içinde bulunduğu ortam annesinin ağzındaki bakterilerle aynıymış. Yani o kadar da hijyenik sayılmaz.