- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Bir süre önce bilimin kafaya, dininse kalbe ait olduğunu söylediğinizi- duymuştum. Ben bu nitelikleri zıt kutuplar olarak, karşılıklı olarak- bağımlı oldukları şeklinde anlıyorum.
Biri diğeri olmadan var olamaz, tıpkı insanın hem kafası ve hem kalbi olmadan var olamayacağı gibi. O zaman bir dünya bilimsel cemaati, kendisi ile birlikte bir yan ürün olan dünya dini cemaatini de getirmez mi? Bir dünya bilimi ve bir dünya dini vizyonu, sizin Yeni İnsan vizyonunuzun içinde sentezlenmemiş midir?
İnsan sadece kafa ve kalp değildir. Onda bu ikisinden daha fazlası vardır; onun varlığı. Bu nedenle üç şeyi anlamak zorundasın: kafa, kalp ve varlık.
Din kalbe aittir dedim çünkü din kafa ile varlık arasındaki köprüdür. Kafa varlığa, kalbin içinden geçmeden doğrudan atlayamaz.
Bilim kafaya, mantığa, sağduyuya göre hareket eder. Kalp hislere, duygulara, duyarlılığa göre hareket eder. Ancak varlık her ikisinin de ötesindedir. O, saf sessizliktir; düşünce yok, his yok. Ve sadece kendi varlığını bilen bir insan hakikaten dindardır. Kalp sadece yoldaki bir dinlence yeridir.
Fakat benim yaşadığım zorluğu anlaman gerekir. Sen kafandasın. Varlık hakkında konuşamam çünkü kafa varlıkla iletişim kuramayacaktır. Kafa için varlık yoktur; bu yüzden bilim adamları sürekli olarak ruhu reddediyor. Bu yüzden sana yolun ortası olan kalp hakkında konuşmak zorundayım.
Kafa için birazcık kalbi anlayabilmek mümkündür çünkü en büyük bilim adamı bile âşık olur. Onun kafası neler olup bittiğini kavrayamaz: Âşık olmak mı? O bunu mantıklı bir şekilde açıklayamaz. Onun niçin belirli bir erkekle ya da belirli bir kadınla gerçekleştiğini, onun ardında nasıl bir kimya olduğunu, onun ardında nasıl bir fizik olduğunu bulamaz; o hiçbir yerden gelmiyormuş gibi gözükür. Ancak, onu reddedemez de. O oradadır. Onun tüm hayatını ele geçiriyor. Bu yüzden dinin kalbe ait olduğunu söylüyorum. Bu sadece geçici bir ifadedir.
Bir kez seni düşünmekten hissetmenin içine gitmen için ikna edebilirsem, o zaman sana dinin varlığa ait olduğunu söyleyebilirim. Din ne düşünmektir ne de hissetmektir, o ne mantıktır ne de duygudur. O, saf sessizliktir; bir anlamda mutlak boşluktur çünkü his yoktur, düşünce yoktur ve diğer anlamda ise saadetle, rahmetle dolup taşmaktır.
Meditasyon kafadan kalbe, kalpten varlığa giden yoldur.
Tüm bilim adamlarının kalbi dinlemesini isterdim. Bu, bilimin tüm karakterini değiştirirdi. O, ölüme hizmet etmezdi, o daha çok ve daha çok yok edici silahlar yaratmazdı. O, yaşamın hizmetinde olurdu. O daha iyi güller, daha güzel kokulu güller yaratırdı; o daha iyi bitkiler yaratırdı, daha iyi hayvanlar, daha iyi kuşlar, daha iyi insanoğlu yaratırdı. Ancak, nihai hedef hissetmekten varlığa geçmektir. Ve şayet bir bilim adamı nesnel dünya söz konusu olduğu sürece kafasını kullanmaya, insanlar arasındaki dünya söz konusu olduğu sürece kalbini kullanmaya ve varoluşun kendisi söz konusu olduğu sürece kendi varlığını kullanmaya muktedir olursa, o zaman o mükemmel bir insandır.
Benim yeni insan vizyonum mükemmel bir insandır. Mükemmellik onun üç boyutunun birbiri ile bırakın çatışarak işlemesini, tam tersi, birbirini tamamlaması anl***** gelir.
Mükemmel insan mükemmel bir dünya yaratacaktır. Mükemmel insan bir bilim adamları dünyası, bir şairler dünyası, bir meditasyoncular dünyası yaratacaktır.
Benim yaklaşımım bu üç merkezin hepsinin her insanda işliyor olmasıdır çünkü tek bir birey dahi kendi içinde bir dünyadır. Ve bu merkezler toplumda değil, bireyin içindedir; bu yüzden benim odağım bireydir. Eğer ben bireyi değiştirebilirsem er ya da geç dünya onu izleyecektir. O izlemek zorundadır çünkü o, yeni insanın güzelliğini görecektir.
Yeni insan sadece aritmetikte iyi değildir, o aynı zamanda müzik bestelemekten de keyif alır. O dans edebilir, o gitar çalabilir ki bu kafa için muazzam bir rahatlamadır çünkü artık kafa işlemiyordur. Ve yeni insan sadece kalpte değildir; onun daha da derine düştüğü ve basitçe var olduğu anlar vardır. Senin oluş halinin kaynağı, hayatının tam merkezidir. Ona dokunmak, orada olmak tazelenmektir. Kalbinin ve kafanın tüm enerjileri muazzam bir şekilde katlanacaktır çünkü sen her gün, her an yeni enerji ediniyor olacaksın.
Şu an Albert Einstein gibi büyük bir bilim adamı bile potansiyelinin sadece yüzde on beşini kullanır. Ya sıradan insanlara ne demeli? Onlar asla yüzde beş ila yedinin ötesine geçemezler. Şayet tüm bu üç merkez birlikte işlerse, insan bir bütün olarak, yüzde yüz işleyebilecektir. Burada, bu dünyada gerçekten cenneti yaratabileceğiz. O bizim ellerimizdedir. Birazcık çaba, birazcık cesaret ve başka da hiçbir şeye ihtiyaç yoktur.
Dünya tüm teknolojiler için, tüm konforlar için bilimsel olmalıdır. Dünya şiirsel olmalıdır; aksi takdirde insan bir robot haline gelir. Kafa bir bilgisayardır. Şiir ve müzik ve dans ve şarkı olmadan kafanın yapacağı şey, bir bilgisayar tarafından çok daha hatasız ve çok daha verimli bir şekilde yapılabilir. Papalar kendilerinin hatasız olduklarını ilan ediyorlar. Öyle değildirler. Fakat eğer hatasız olmak istiyorlarsa, beyinleri bir bilgisayarla değiştirilebilir; o zaman onlar hatasız olacaklardır.
Kalp güzelliği, sevgiyi yaşamaya ve onu ifade etmeye ait olan bütünüyle farklı bir boyuttur. Ancak, hepsi bu değildir. Tam merkezine ulaşmadığın sürece mutsuz kalacaksın. Ve mutsuz bir adam tehlikelidir çünkü o, mutsuzluğun dışına çıkmak için her şeyi yapacaktır.
Kendisini ve kendi merkezini tanıyan bir kimse en zengin olandır. Aslında Tanrının krallığı orasıdır. Bu senin krallığındır, orada sen bir tanrısın. Varlığının merkezinde, derininde sen bir imparatorsun.
Biri diğeri olmadan var olamaz, tıpkı insanın hem kafası ve hem kalbi olmadan var olamayacağı gibi. O zaman bir dünya bilimsel cemaati, kendisi ile birlikte bir yan ürün olan dünya dini cemaatini de getirmez mi? Bir dünya bilimi ve bir dünya dini vizyonu, sizin Yeni İnsan vizyonunuzun içinde sentezlenmemiş midir?
İnsan sadece kafa ve kalp değildir. Onda bu ikisinden daha fazlası vardır; onun varlığı. Bu nedenle üç şeyi anlamak zorundasın: kafa, kalp ve varlık.
Din kalbe aittir dedim çünkü din kafa ile varlık arasındaki köprüdür. Kafa varlığa, kalbin içinden geçmeden doğrudan atlayamaz.
Bilim kafaya, mantığa, sağduyuya göre hareket eder. Kalp hislere, duygulara, duyarlılığa göre hareket eder. Ancak varlık her ikisinin de ötesindedir. O, saf sessizliktir; düşünce yok, his yok. Ve sadece kendi varlığını bilen bir insan hakikaten dindardır. Kalp sadece yoldaki bir dinlence yeridir.
Fakat benim yaşadığım zorluğu anlaman gerekir. Sen kafandasın. Varlık hakkında konuşamam çünkü kafa varlıkla iletişim kuramayacaktır. Kafa için varlık yoktur; bu yüzden bilim adamları sürekli olarak ruhu reddediyor. Bu yüzden sana yolun ortası olan kalp hakkında konuşmak zorundayım.
Kafa için birazcık kalbi anlayabilmek mümkündür çünkü en büyük bilim adamı bile âşık olur. Onun kafası neler olup bittiğini kavrayamaz: Âşık olmak mı? O bunu mantıklı bir şekilde açıklayamaz. Onun niçin belirli bir erkekle ya da belirli bir kadınla gerçekleştiğini, onun ardında nasıl bir kimya olduğunu, onun ardında nasıl bir fizik olduğunu bulamaz; o hiçbir yerden gelmiyormuş gibi gözükür. Ancak, onu reddedemez de. O oradadır. Onun tüm hayatını ele geçiriyor. Bu yüzden dinin kalbe ait olduğunu söylüyorum. Bu sadece geçici bir ifadedir.
Bir kez seni düşünmekten hissetmenin içine gitmen için ikna edebilirsem, o zaman sana dinin varlığa ait olduğunu söyleyebilirim. Din ne düşünmektir ne de hissetmektir, o ne mantıktır ne de duygudur. O, saf sessizliktir; bir anlamda mutlak boşluktur çünkü his yoktur, düşünce yoktur ve diğer anlamda ise saadetle, rahmetle dolup taşmaktır.
Meditasyon kafadan kalbe, kalpten varlığa giden yoldur.
Tüm bilim adamlarının kalbi dinlemesini isterdim. Bu, bilimin tüm karakterini değiştirirdi. O, ölüme hizmet etmezdi, o daha çok ve daha çok yok edici silahlar yaratmazdı. O, yaşamın hizmetinde olurdu. O daha iyi güller, daha güzel kokulu güller yaratırdı; o daha iyi bitkiler yaratırdı, daha iyi hayvanlar, daha iyi kuşlar, daha iyi insanoğlu yaratırdı. Ancak, nihai hedef hissetmekten varlığa geçmektir. Ve şayet bir bilim adamı nesnel dünya söz konusu olduğu sürece kafasını kullanmaya, insanlar arasındaki dünya söz konusu olduğu sürece kalbini kullanmaya ve varoluşun kendisi söz konusu olduğu sürece kendi varlığını kullanmaya muktedir olursa, o zaman o mükemmel bir insandır.
Benim yeni insan vizyonum mükemmel bir insandır. Mükemmellik onun üç boyutunun birbiri ile bırakın çatışarak işlemesini, tam tersi, birbirini tamamlaması anl***** gelir.
Mükemmel insan mükemmel bir dünya yaratacaktır. Mükemmel insan bir bilim adamları dünyası, bir şairler dünyası, bir meditasyoncular dünyası yaratacaktır.
Benim yaklaşımım bu üç merkezin hepsinin her insanda işliyor olmasıdır çünkü tek bir birey dahi kendi içinde bir dünyadır. Ve bu merkezler toplumda değil, bireyin içindedir; bu yüzden benim odağım bireydir. Eğer ben bireyi değiştirebilirsem er ya da geç dünya onu izleyecektir. O izlemek zorundadır çünkü o, yeni insanın güzelliğini görecektir.
Yeni insan sadece aritmetikte iyi değildir, o aynı zamanda müzik bestelemekten de keyif alır. O dans edebilir, o gitar çalabilir ki bu kafa için muazzam bir rahatlamadır çünkü artık kafa işlemiyordur. Ve yeni insan sadece kalpte değildir; onun daha da derine düştüğü ve basitçe var olduğu anlar vardır. Senin oluş halinin kaynağı, hayatının tam merkezidir. Ona dokunmak, orada olmak tazelenmektir. Kalbinin ve kafanın tüm enerjileri muazzam bir şekilde katlanacaktır çünkü sen her gün, her an yeni enerji ediniyor olacaksın.
Şu an Albert Einstein gibi büyük bir bilim adamı bile potansiyelinin sadece yüzde on beşini kullanır. Ya sıradan insanlara ne demeli? Onlar asla yüzde beş ila yedinin ötesine geçemezler. Şayet tüm bu üç merkez birlikte işlerse, insan bir bütün olarak, yüzde yüz işleyebilecektir. Burada, bu dünyada gerçekten cenneti yaratabileceğiz. O bizim ellerimizdedir. Birazcık çaba, birazcık cesaret ve başka da hiçbir şeye ihtiyaç yoktur.
Dünya tüm teknolojiler için, tüm konforlar için bilimsel olmalıdır. Dünya şiirsel olmalıdır; aksi takdirde insan bir robot haline gelir. Kafa bir bilgisayardır. Şiir ve müzik ve dans ve şarkı olmadan kafanın yapacağı şey, bir bilgisayar tarafından çok daha hatasız ve çok daha verimli bir şekilde yapılabilir. Papalar kendilerinin hatasız olduklarını ilan ediyorlar. Öyle değildirler. Fakat eğer hatasız olmak istiyorlarsa, beyinleri bir bilgisayarla değiştirilebilir; o zaman onlar hatasız olacaklardır.
Kalp güzelliği, sevgiyi yaşamaya ve onu ifade etmeye ait olan bütünüyle farklı bir boyuttur. Ancak, hepsi bu değildir. Tam merkezine ulaşmadığın sürece mutsuz kalacaksın. Ve mutsuz bir adam tehlikelidir çünkü o, mutsuzluğun dışına çıkmak için her şeyi yapacaktır.
Kendisini ve kendi merkezini tanıyan bir kimse en zengin olandır. Aslında Tanrının krallığı orasıdır. Bu senin krallığındır, orada sen bir tanrısın. Varlığının merkezinde, derininde sen bir imparatorsun.