Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Yaşasın insanlık!..

DarkWoman

MFC Üyesi
Konum
Germany
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2019
  • Mesajlar
    13,326
  • MFC Puanı
    58,692
Yıl 1963, sonbahar…

Ankara…

Küçük Tiyatro'nun hemen bitişiğinde bulunan, dönemin en ünlü ve güvenilir seyahat şirketinin terminalinden İstanbul otobüsü hareket etmek üzere…

★★★

O sırada, 14-15 yaşlarındaki çocuğunun elinden tutmuş bir baba, telaşla otobüse yaklaşarak kaptan şoföre bir ricada bulunuyor: “Oğlum Galatasaray Lisesi'ne gidiyor, yatılı okuyacak. Onu yalnız gönderiyorum. İstanbul'da güvenilir bir taksiye bindirip okuluna yollar mısınız? Aman valizini de unutmasın!…”

Kaptan “Elbette, siz hiç merak etmeyin beyefendi” diyor.

Baba, hareket eden otobüsün arkasından hüzünle el sallıyor…

★★★

İki gün sonra aynı baba, tekrar terminale gelerek, oğlunu Taksim'den Galatasaray Lisesi'ne kadar götüren şahsın kim olduğunu öğrenmek istediğini söylüyor.

Terminaldeki görevliler İstanbul'u arayıp soruyorlar, fakat oradaki arkadaşları açıklamak istemiyorlar.

Bunun üzerine babanın telefon numarasını alıp, ismi öğrendiklerinde mutlaka bildireceklerine dair söz veriyorlar…

★★★

Baba, daha fazla dayanamayıp o kişiye neden ulaşmaya çalıştığını titrek bir sesle anlatıyor:


“O şahıs kimse, oğlumla beraber Galatasaray Lisesi”ne gitmekle kalmamış, onu idareye kadar götürüp, kayıt işlemlerini tek tek tamamlatmış. Bavulunu taşımış, teslim edilen eşyaları almış, yatakhanede onun çarşafını sermiş, nevresimini takmış, dolabını yerleştirmiş…”

Bir ara durup, gözlerinden süzülen yaşları sildikten sonra devam ediyor:

“Ben ya da annesi gitseydik biz de aynısını yapardık!..”

Bunun üzerine terminaldekiler derin bir “oh” çekiyorlar. Çünkü hepsi bir şikâyet dinleyecekleri endişesini taşıyorlar…

İçleri rahatladığından, bu kez hep birlikte çocuğu okula götüren iyiliksever insanın kim olduğunu öğrenmeye çalışıyorlar.

Epey uğraştan sonra, çocuğu Galatasaray Lisesi'ne götürüp tüm işlemlerini yaptıran kişinin Nevzat Hüseyin Pekuysal, yani şirketin kurucusu ve sahibi olduğunu hayretler içinde kalarak tespit ediyorlar…

★★★

Yıllar sonra kendisine “Nevzat Bey, bu olayı anımsıyor musunuz” diye sorduklarında onun da gözleri doluyor ve sadece şunları söylemekle yetiniyor:

“O baba bana dünyadaki en değerli şeyini, oğlunu emanet etmiş. Ben bu emaneti başkasına nasıl emanet edebilirdim ki?..”

★★★

Bu olayı paylaşan film eleştirmeni ve yazar Atilla Dorsayağabeyime çok teşekkür ediyorum.

Çünkü günümüzün kutuplaştırılıp ayrıştırılmış toplumunda benzerlerine hasret kaldığımız bu harikulade anı “insanlar yaşadıkça, yaşasın insanlık” dedirtiyor…


UĞUR DÜNDAR
 
Üst Alt