- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Yansımalı düşünce (specularity} refleksif düşüncenin ve empatinin bir versiyonu olarak nitelendirilebilir. Yansımalı düşünce, ilişkide bulunan iki tarafın birbirinin düşüncesini dikkate alarak düşünmesini ifade eder ve bu anlamda, kendi ikizini yaratan bir düşüncedir. Zira burada bir ayna oyunu söz konusudur, iki aynanın birbirine karşı konması, sonsuza kadar giden bir görüntü zinciri oluşturur.
Tutuklular ikilemi, yansımalı düşüncenin literatürdeki en tanınmış örneklerinden biridir. Normal olarak empatik niteliği nedeniyle bu tür bir akıl yürütmenin, karşılıklı anlayışı ve işbirliğini sağlaması beklenir; ancak tıpkı tutuklular ikileminde olduğu gibi, karşıdakinin ne düşüneceğini hesaba katmak, çoğu durumda, istismar ve anlaşmazlığa götürmektedir.
öte yandan pratikte insanlar sağduyu yoluyla işbirliğini sağlamayı başarmaktadırlar. Ortak bilgi kavramından yola çıkan teorisyenlerin iddia ettiği gibi, diğerinin düşündüğünü sonsuz bir zincirde hesaplamaksızın ("Onun düşündüğümü düşündüğünü düşündüğümü düşündüğünü düşündüğümü ... düşünüyorum"), kişiler arası ilişkide bir istikrar sağlanabilmektedir.
Dupuy (1992), işbirliğine ulaşmak, makul olanda birleşmek için, rasyonellik paradigmasının bir eksiklik gibi gördüğü çok küçük dozda da olsa bir 'kusur'un (imperfectiori) gerektiğini, kendi dışından gelen bir şeylerin devreye girdiğini belirtmektedir. Dolayısıyla açıklamayı iddia ettiği şeyi (sosyal olguları saydam ya da anlaşılabilir kılma iddiası) açıklayamayan rasyonellik paradigması, kendisinde bir eksiklik taşımaktadır.
Tutuklular ikilemi, yansımalı düşüncenin literatürdeki en tanınmış örneklerinden biridir. Normal olarak empatik niteliği nedeniyle bu tür bir akıl yürütmenin, karşılıklı anlayışı ve işbirliğini sağlaması beklenir; ancak tıpkı tutuklular ikileminde olduğu gibi, karşıdakinin ne düşüneceğini hesaba katmak, çoğu durumda, istismar ve anlaşmazlığa götürmektedir.
öte yandan pratikte insanlar sağduyu yoluyla işbirliğini sağlamayı başarmaktadırlar. Ortak bilgi kavramından yola çıkan teorisyenlerin iddia ettiği gibi, diğerinin düşündüğünü sonsuz bir zincirde hesaplamaksızın ("Onun düşündüğümü düşündüğünü düşündüğümü düşündüğünü düşündüğümü ... düşünüyorum"), kişiler arası ilişkide bir istikrar sağlanabilmektedir.
Dupuy (1992), işbirliğine ulaşmak, makul olanda birleşmek için, rasyonellik paradigmasının bir eksiklik gibi gördüğü çok küçük dozda da olsa bir 'kusur'un (imperfectiori) gerektiğini, kendi dışından gelen bir şeylerin devreye girdiğini belirtmektedir. Dolayısıyla açıklamayı iddia ettiği şeyi (sosyal olguları saydam ya da anlaşılabilir kılma iddiası) açıklayamayan rasyonellik paradigması, kendisinde bir eksiklik taşımaktadır.