-
- Üyelik Tarihi
- 27 Mar 2021
-
- Mesajlar
- 4,719
-
- MFC Puanı
- 34,710
Yalnızlık, insanın yakınında iç alemini paylaşabileceği kişi ya da kişileri bulamadığı zaman yaşanan bir durumdur. Bu duygu insanın en derin yaşadığı korkulardan biridir. Bu duygunun içinde kalan kişi kendini zayıf, işe yaramaz, güçsüz, gayesiz ve bitkin hisseder. Kişileri toplumdan ve yakınlarından uzaklaştıran bu psikolojik durum ciddi hastalıklara sebep olabileceği gibi, zaman içinde kişinin ümitsizliğini arttırır.
Kişinin huzuru ve sağlığı için ikili ilişkiler son derece önemliyken, insanların içinde yalnızlık çekmesi sağlığına olumsuz etki edecek bir durumdur. Kişiler bazı zamanlarda kısa süreli yalnız kalmak isteyebilir. Kısa süreli yalnızlık kişilerin uyum sağlamasına yardımcı olurken, uzun süreli ve kronik hale gelmiş yalnızlık sağlığı etkileyecek bir sorun haline gelmiştir. Bu nedenle yalnızlık iki tarafı keskin bir kılıç misalidir.
Yalnızlığın etkileri nelerdir?
Yalnızlık tecrübe edilme süresi ve şiddetiyle, iyi ya da kötü tarafını belirler. Yalnızlığın şiddeti insanın sosyal çevresi ve bağlantılı olduğu kişi sayısıyla değil, insanın iç dünyasında hissettiği şeylerle ölçülür. Yalnızlık genellikle kişinin diğer insanlarla ilişkisi sırasında yaşanan sorunlardan kaynaklanır. Kişinin karakteri, psikolojik durumu, ekonomik koşulları, arkadaşları, aile yapısı, cinsiyeti, yetişme tarzı gibi etkenler ilişkilerin düzgün gitmesine etki eder. İlişkiler sağlıksız olduğunda, kişide yalnızlık hissi oluşabilir.
Toplumda sosyal izolasyon ve yalnızlık, şişmanlık ve sigara kadar sağlığı tehdit eden bir risktir. Kronik yalnızlık kişilerde kalp ve damar hastalıklarına, sinir sisteminde ve bağışıklık sisteminde olumsuz değişimlere sebep olmaktadır. Yalnızlık yaşayan kişilerin damarlarında olan kasılma ve direnç, bunu yaşamayanlara göre daha fazla olur. Damarların kasılması tansiyonun yükselmesine neden olmaktadır. Tansiyon yükselmesi kalbin hızlı atmasına, kılcal damarların aşınarak, yırtılmasına neden olur. Sosyal açıdan yalnızlık yaşayanların daha kısa ömürlü olduğu belirlenmiştir. Ayrıca kalp ve damar hastalıklarına, enfeksiyona ve depresyona daha yatkın olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Yapılan araştırmalar insanların geniş bir sosyal çevreye ve bağlantılara sahip olması halinde bile, iç dünyalarında yalnızlık yaşadıklarını ortaya koymuştur. İnsanın sosyal çevresi, itibarı, toplumdaki statüsü, malı birer destek konumunda olsa bile, insanın yalnızlık duygusu hissetmesine doğrudan engel olamaz. Özellikle manevi açıdan zayıf olanlar ve kalp dünyasında boşluklar olanlar kendisini derin bir yalnızlığa kaptırmaktadır. Bu kişiler kendilerine bir dayanak bulamadığından, derin bir yalnızlık yaşarlar
Yalnızlık hissini yoğun bir şekilde yaşayan kişiler, stresin altında daha fazla sorunlar yaşarlar. Kendi duygularını kontrol etmekte zorlanırlar. Bu nedenle aşırı alınganlık ve kırılganlık göstererek, sorunlu bir kişilik yapısına sahip olurlar. Tanıştıkları kişilerin gözünde, kolay bir şekilde kötü izlenim oluştururlar.
Yalnızlığın hissedilmesinde genetik faktörlerin etkisi nedir?
İnsanın beyninde yalnızlık duygusunun meydana gelmesinde rol oynayan bölgeler bulunmaktadır. Bölgelerin temeli genlerden geldiğinden, anne ve babadan alınan genetik mirasın etkisiyle uyaranlara verilen cevap aralığı belirlenir. Sosyo kültürel etkenler, bu genetik bölgelerin derecesini ve süresini belirler. Bunlar genellikle çocukluk döneminde şekillenmekte ve yalnızlık hissinin eşiğini ve şiddetini belirlemektedir. Yani kişinin çektiği yalnızlığın acısı ve seviyesi bu genetik bölgelerin etkisiyle belirlenir. Bu nedenle herkes yalnızlık duygusunu farklı şekilde yaşar.
Yalnızlık nasıl tedavi edilir?
İnsanların yalnızlığını tedavi edebilmek için, onların olaylara bakış açısını, niyetini, yorumlama ve farkındalığını değiştirmek gerekir. Yani kişinin dikkatini, algısını ve yorumlarını negatiften pozitife çevirip, olayların olumlu taraflarını görmelerini sağlamaktır. Olumlu düşünmek, hayata pozitif bakmayı sağlayacaktır. Bu insan yaşamı için son derece önemlidir. Bunu sağlayan ve hayata geçirmeyi başaran kişiler, mutluluğun anahtarını elde ederler. Yaşama sevincini başkalarına göre daha fazla hissederler.
Kişinin huzuru ve sağlığı için ikili ilişkiler son derece önemliyken, insanların içinde yalnızlık çekmesi sağlığına olumsuz etki edecek bir durumdur. Kişiler bazı zamanlarda kısa süreli yalnız kalmak isteyebilir. Kısa süreli yalnızlık kişilerin uyum sağlamasına yardımcı olurken, uzun süreli ve kronik hale gelmiş yalnızlık sağlığı etkileyecek bir sorun haline gelmiştir. Bu nedenle yalnızlık iki tarafı keskin bir kılıç misalidir.
Yalnızlığın etkileri nelerdir?
Yalnızlık tecrübe edilme süresi ve şiddetiyle, iyi ya da kötü tarafını belirler. Yalnızlığın şiddeti insanın sosyal çevresi ve bağlantılı olduğu kişi sayısıyla değil, insanın iç dünyasında hissettiği şeylerle ölçülür. Yalnızlık genellikle kişinin diğer insanlarla ilişkisi sırasında yaşanan sorunlardan kaynaklanır. Kişinin karakteri, psikolojik durumu, ekonomik koşulları, arkadaşları, aile yapısı, cinsiyeti, yetişme tarzı gibi etkenler ilişkilerin düzgün gitmesine etki eder. İlişkiler sağlıksız olduğunda, kişide yalnızlık hissi oluşabilir.
Toplumda sosyal izolasyon ve yalnızlık, şişmanlık ve sigara kadar sağlığı tehdit eden bir risktir. Kronik yalnızlık kişilerde kalp ve damar hastalıklarına, sinir sisteminde ve bağışıklık sisteminde olumsuz değişimlere sebep olmaktadır. Yalnızlık yaşayan kişilerin damarlarında olan kasılma ve direnç, bunu yaşamayanlara göre daha fazla olur. Damarların kasılması tansiyonun yükselmesine neden olmaktadır. Tansiyon yükselmesi kalbin hızlı atmasına, kılcal damarların aşınarak, yırtılmasına neden olur. Sosyal açıdan yalnızlık yaşayanların daha kısa ömürlü olduğu belirlenmiştir. Ayrıca kalp ve damar hastalıklarına, enfeksiyona ve depresyona daha yatkın olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Yapılan araştırmalar insanların geniş bir sosyal çevreye ve bağlantılara sahip olması halinde bile, iç dünyalarında yalnızlık yaşadıklarını ortaya koymuştur. İnsanın sosyal çevresi, itibarı, toplumdaki statüsü, malı birer destek konumunda olsa bile, insanın yalnızlık duygusu hissetmesine doğrudan engel olamaz. Özellikle manevi açıdan zayıf olanlar ve kalp dünyasında boşluklar olanlar kendisini derin bir yalnızlığa kaptırmaktadır. Bu kişiler kendilerine bir dayanak bulamadığından, derin bir yalnızlık yaşarlar
Yalnızlık hissini yoğun bir şekilde yaşayan kişiler, stresin altında daha fazla sorunlar yaşarlar. Kendi duygularını kontrol etmekte zorlanırlar. Bu nedenle aşırı alınganlık ve kırılganlık göstererek, sorunlu bir kişilik yapısına sahip olurlar. Tanıştıkları kişilerin gözünde, kolay bir şekilde kötü izlenim oluştururlar.
Yalnızlığın hissedilmesinde genetik faktörlerin etkisi nedir?
İnsanın beyninde yalnızlık duygusunun meydana gelmesinde rol oynayan bölgeler bulunmaktadır. Bölgelerin temeli genlerden geldiğinden, anne ve babadan alınan genetik mirasın etkisiyle uyaranlara verilen cevap aralığı belirlenir. Sosyo kültürel etkenler, bu genetik bölgelerin derecesini ve süresini belirler. Bunlar genellikle çocukluk döneminde şekillenmekte ve yalnızlık hissinin eşiğini ve şiddetini belirlemektedir. Yani kişinin çektiği yalnızlığın acısı ve seviyesi bu genetik bölgelerin etkisiyle belirlenir. Bu nedenle herkes yalnızlık duygusunu farklı şekilde yaşar.
Yalnızlık nasıl tedavi edilir?
İnsanların yalnızlığını tedavi edebilmek için, onların olaylara bakış açısını, niyetini, yorumlama ve farkındalığını değiştirmek gerekir. Yani kişinin dikkatini, algısını ve yorumlarını negatiften pozitife çevirip, olayların olumlu taraflarını görmelerini sağlamaktır. Olumlu düşünmek, hayata pozitif bakmayı sağlayacaktır. Bu insan yaşamı için son derece önemlidir. Bunu sağlayan ve hayata geçirmeyi başaran kişiler, mutluluğun anahtarını elde ederler. Yaşama sevincini başkalarına göre daha fazla hissederler.