Rapunzel
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 11 Mar 2015
-
- Mesajlar
- 5,320
-
- MFC Puanı
- -445
Ve ben, üzüntümden ağlayabilseydim eğer,
Gözyaşımla fıçılar doldururdum,
Ve gırtlağımdan taşana kadar
Yani son damlasına kadar,
Yani geberene kadar,
Her şeyi içerdim
(Woyzeck Masalı-2015)
Öncelikle, yazımda Woyzeck Masalının konusunu anlatmayacağımı, yazımı okuyan herkesin daha sonra rahatlıkla oyunu izleyebileceklerini belirtmek isterim.
Her şeyden önce, Woyzeck Masalını salt bir tiyatro oyunu olarak değerlendirmemek gerek. Bu oyun, hem başarılı, özgün bir tiyatro eseri; hem temalı bir rock konseri, hem de yeraltı edebiyatının sahneye düşmüş halidir.
Behzat Ç. sezon finaline girdiği gün, Erdal Beşikçioğlunun ilk sezonda gece yarısı parkta ağlarken, gözyaşlarının sümüklerine karıştığı sahne aklıma gelmişti. Türk televizyon tarihinde, bu kadar gerçekçi bir senaryo ve oyunculuğun bir araya bir daha gelemeyeceği düşüncesinde idim. Bunun üzerinden iki yıl geçmeden, içlerinde Behzat Ç. ekibinden Ayça Eren ve Berkan Şalın da bulunduğu, yönetmenliğini Erdal Beşikçioğlunun yaptığı muhteşem bir kadro, Woyzeck Masalı isimli oyunla Ocak 2015te Ankara halkının karşısına çıktı.
Çoğu tiyatro oyununun ilk İstanbulda prömiyerinin yapıldığını göz önünde bulunduracak olursak, bu kadar önemli bir oyunun Ankaralı olması oldukça gurur verici.
Oyunun sahne düzeni, alışılmışın oldukça dışında. Bir Rock Müzikali olarak nitelendirilen Woyzeck Masalına eşlik eden orkestra, sahnenin üst katında yer alıyor. Bilindik müzikallerde görmeye alışık olmadığımız orkestra, bazı sahnelerde oyuncuları davet ediyor, bazen kendileri oyuncu haline geliyor. Yani; müzisyenler salt orada çalıp durmuyorlar. Bu durum da, müzikle oyunun doğal bir uyumla kaynaşmasını sağlıyor. Kostüm tasarımı ise; Açlık Oyunları ve Alice Harikalar Diyarında filmlerini anımsatacak çizgiler taşıyor. Oyunu sürreal bir atmosfere sokan iki ögeden birisi yine kostümler oluyor. Woyzeckin iç dünyasını somutlaştıran diğer bir öge ise, kadın oyuncuların seslerindeki konuşma tonları; oldukça tiz, kulak tırmalayıcı, derinden gelen ve hep bir ağızdan yapılan konuşmalar. Sahne düzenine yapılabilecek tek eleştiri, izleyici koltuk düzeninin oldukça kötü olması. Çoğu kritik sahneyi kaçırmadan, sağa sola kıvrılmadan izleyebilmek neredeyse imkansızdı. Koltukların pozisyonuna biraz daha dikkat edilirse; seyirci, görebilme endişesi taşımadan daha rahat kurguya odaklanabilir.
Oyundaki kilit rolü üstlenen, tüm sahnelerde bulunan, koşan, ağlayan, ürken, sevinen, deliren karakteriyle, oyunculukla kurgunun birbirine karıştığı anda ortaya çıkan Woyzecki, Ahmet Melih Yılmaz canlandırıyor. Saniyelik denilebilecek anlarla büyük iniş çıkışları olan karakteri, sanıyorum sadece onun gibi tek kişilik sahne performanslarıyla ( Kadınlar Aşklar Şarkılar ve Artık Hiçbişii Eskisi Gibi Olmayacak Sil Gözyaşlarını) dahi gönül fetheden bir oyuncu oynayabilirdi. Zira onun her oyununu izlerken, karakter Ahmet mi oluyor? Yoksa; Ahmet karaktere mi bürünüyor? Anlamakta güçlük çekiyorum. Canlandırdığı karakterin kendisi olabilmek, her bir hücresiyle onu benimseyebilmek; sanıyorum onun oyunculuğunu bu denli başarılı kılıyor.
Oyunun sonu, Berkan Şalın sorgulatan sorusu ile bitiyor evette hayır mı suçlu yoksa hayırda evet mi suçlu? Oyunun sonunu ve Woyzeckin yaptıklarının muhakemesini okuyucuya bırakıyor oyun. Sonunu seyircinin yazması, belki de sorgulaması beklenilen oyunun senaryosunda da bir son bulunmamakta. Çünkü Greorg Büchnerin 1836 yılında yazmaya başladığı; fakat oyunu bitirmesinden önce gelen ölümü sebebiyle, oyun yarım kalmış ve bugüne kadar oyunu sahneye koyan her ekip, oyunun eksik kısımlarını farklı kurgulamıştır. Bu sebeple de Büchnerin Woyzeckinin her biri, özgün bağımsız eserler olarak bilinirler.
Wozeyck Masalı zorlu centerde biletleri Mybilet.com'dan temin edebilirsiniz
14 Nisan 2015 Salı
Saat
20:30
Zorlu Center PSM
15 Nisan 2015 Çarşamba
Saat
20:30
Zorlu Center PSM
21 Nisan 2015 Salı
Saat
20:30
Zorlu Center PSM
22 Nisan 2015 Çarşamba
Saat
20:30
Zorlu Center PSM
Gözyaşımla fıçılar doldururdum,
Ve gırtlağımdan taşana kadar
Yani son damlasına kadar,
Yani geberene kadar,
Her şeyi içerdim
(Woyzeck Masalı-2015)
Öncelikle, yazımda Woyzeck Masalının konusunu anlatmayacağımı, yazımı okuyan herkesin daha sonra rahatlıkla oyunu izleyebileceklerini belirtmek isterim.
Her şeyden önce, Woyzeck Masalını salt bir tiyatro oyunu olarak değerlendirmemek gerek. Bu oyun, hem başarılı, özgün bir tiyatro eseri; hem temalı bir rock konseri, hem de yeraltı edebiyatının sahneye düşmüş halidir.
Behzat Ç. sezon finaline girdiği gün, Erdal Beşikçioğlunun ilk sezonda gece yarısı parkta ağlarken, gözyaşlarının sümüklerine karıştığı sahne aklıma gelmişti. Türk televizyon tarihinde, bu kadar gerçekçi bir senaryo ve oyunculuğun bir araya bir daha gelemeyeceği düşüncesinde idim. Bunun üzerinden iki yıl geçmeden, içlerinde Behzat Ç. ekibinden Ayça Eren ve Berkan Şalın da bulunduğu, yönetmenliğini Erdal Beşikçioğlunun yaptığı muhteşem bir kadro, Woyzeck Masalı isimli oyunla Ocak 2015te Ankara halkının karşısına çıktı.
Çoğu tiyatro oyununun ilk İstanbulda prömiyerinin yapıldığını göz önünde bulunduracak olursak, bu kadar önemli bir oyunun Ankaralı olması oldukça gurur verici.
Oyunun sahne düzeni, alışılmışın oldukça dışında. Bir Rock Müzikali olarak nitelendirilen Woyzeck Masalına eşlik eden orkestra, sahnenin üst katında yer alıyor. Bilindik müzikallerde görmeye alışık olmadığımız orkestra, bazı sahnelerde oyuncuları davet ediyor, bazen kendileri oyuncu haline geliyor. Yani; müzisyenler salt orada çalıp durmuyorlar. Bu durum da, müzikle oyunun doğal bir uyumla kaynaşmasını sağlıyor. Kostüm tasarımı ise; Açlık Oyunları ve Alice Harikalar Diyarında filmlerini anımsatacak çizgiler taşıyor. Oyunu sürreal bir atmosfere sokan iki ögeden birisi yine kostümler oluyor. Woyzeckin iç dünyasını somutlaştıran diğer bir öge ise, kadın oyuncuların seslerindeki konuşma tonları; oldukça tiz, kulak tırmalayıcı, derinden gelen ve hep bir ağızdan yapılan konuşmalar. Sahne düzenine yapılabilecek tek eleştiri, izleyici koltuk düzeninin oldukça kötü olması. Çoğu kritik sahneyi kaçırmadan, sağa sola kıvrılmadan izleyebilmek neredeyse imkansızdı. Koltukların pozisyonuna biraz daha dikkat edilirse; seyirci, görebilme endişesi taşımadan daha rahat kurguya odaklanabilir.
Oyundaki kilit rolü üstlenen, tüm sahnelerde bulunan, koşan, ağlayan, ürken, sevinen, deliren karakteriyle, oyunculukla kurgunun birbirine karıştığı anda ortaya çıkan Woyzecki, Ahmet Melih Yılmaz canlandırıyor. Saniyelik denilebilecek anlarla büyük iniş çıkışları olan karakteri, sanıyorum sadece onun gibi tek kişilik sahne performanslarıyla ( Kadınlar Aşklar Şarkılar ve Artık Hiçbişii Eskisi Gibi Olmayacak Sil Gözyaşlarını) dahi gönül fetheden bir oyuncu oynayabilirdi. Zira onun her oyununu izlerken, karakter Ahmet mi oluyor? Yoksa; Ahmet karaktere mi bürünüyor? Anlamakta güçlük çekiyorum. Canlandırdığı karakterin kendisi olabilmek, her bir hücresiyle onu benimseyebilmek; sanıyorum onun oyunculuğunu bu denli başarılı kılıyor.
Oyunun sonu, Berkan Şalın sorgulatan sorusu ile bitiyor evette hayır mı suçlu yoksa hayırda evet mi suçlu? Oyunun sonunu ve Woyzeckin yaptıklarının muhakemesini okuyucuya bırakıyor oyun. Sonunu seyircinin yazması, belki de sorgulaması beklenilen oyunun senaryosunda da bir son bulunmamakta. Çünkü Greorg Büchnerin 1836 yılında yazmaya başladığı; fakat oyunu bitirmesinden önce gelen ölümü sebebiyle, oyun yarım kalmış ve bugüne kadar oyunu sahneye koyan her ekip, oyunun eksik kısımlarını farklı kurgulamıştır. Bu sebeple de Büchnerin Woyzeckinin her biri, özgün bağımsız eserler olarak bilinirler.
Wozeyck Masalı zorlu centerde biletleri Mybilet.com'dan temin edebilirsiniz
14 Nisan 2015 Salı
Saat
20:30
Zorlu Center PSM
15 Nisan 2015 Çarşamba
Saat
20:30
Zorlu Center PSM
21 Nisan 2015 Salı
Saat
20:30
Zorlu Center PSM
22 Nisan 2015 Çarşamba
Saat
20:30
Zorlu Center PSM