- Konum
- İstanbul
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Tem 2013
-
- Mesajlar
- 813
-
- MFC Puanı
- 14
Kırışık çığıltılar,devrik bestelerin takırtısı kök salmıştı çamurumda
Tabutumun diz çöktüğü yabani yol, ahdimin yılgınlığıydı.
Ve Sen İstanbul!
Köprü köprü , kemer kemer yürüyordun kanı deli ırgat çocukluğuma
Demir attın bana İstanbul, kemirdin slogansı kalabalıklığımı
Plastik umut salgılayan oyuncaklar savaştırılıyordu avucumda
Ve sen İstanbul!
Sıyrılıp hışmından ana kucağı gibi filizleniyordun bağrımda.
Aşka vedaların önüne geçip yalan harfleri bir bir idam etmek yürek davalarında
Kapı tokmağına destansı sevdaların mührünü vurmak; günahlarımdan arınmak adına.
Ve gürlemek, velud göğsüne yaslanan siyah çelenkli , hayın bakışlara
Yağız duvaklı korkularına çığ gibi kükretebilmek kahrımı!
Sebebimdir İstanbul bunca yangının onca hıçkırığı
Ve Sen!
Körpe yumruğumla gömüldüğüm Vefamsın.
Ölümü deşip diri surlarını giyindiğim diyârsın!
Yalın ayak , kirpiklerinde süründüğüm ân , beni anlarsın
Teneffüssüz kalır hüznüm İstanbul!
Ya Bâb-ı Kız Kulesinde prangaladığım sırrım
Ketum hasretimin yıldırımlarını rahminde taşır mısın?
Ağlarsan , göz yaşlarını yüreğime damıtır mısın İstanbul!
Ve bir ah
Gül-diken mahkemesinde mihribanî dudaklarımdan bengisu fışkırtabilsem
Mahbes yokuşlara,maskeli suretlere utancı tükürsem ve mâbed diyarına göçsem
O diyar Sen olsan; dingin, iffetli nağmelerinin hıfzında tütsem
Ve sen gitmesen benden İstanbul!
Gitme Sen
Senle yaşayıp, senle ölmeye, senle gül bitmeye hükümlüyüm ben!
Ve yollarında örmüştüm saçlarımı İstanbul!
Mahşere saklamıştım sancılarımı
Bırakma beni
Ne olur gitme!de
Tabutumun diz çöktüğü yabani yol, ahdimin yılgınlığıydı.
Ve Sen İstanbul!
Köprü köprü , kemer kemer yürüyordun kanı deli ırgat çocukluğuma
Demir attın bana İstanbul, kemirdin slogansı kalabalıklığımı
Plastik umut salgılayan oyuncaklar savaştırılıyordu avucumda
Ve sen İstanbul!
Sıyrılıp hışmından ana kucağı gibi filizleniyordun bağrımda.
Aşka vedaların önüne geçip yalan harfleri bir bir idam etmek yürek davalarında
Kapı tokmağına destansı sevdaların mührünü vurmak; günahlarımdan arınmak adına.
Ve gürlemek, velud göğsüne yaslanan siyah çelenkli , hayın bakışlara
Yağız duvaklı korkularına çığ gibi kükretebilmek kahrımı!
Sebebimdir İstanbul bunca yangının onca hıçkırığı
Ve Sen!
Körpe yumruğumla gömüldüğüm Vefamsın.
Ölümü deşip diri surlarını giyindiğim diyârsın!
Yalın ayak , kirpiklerinde süründüğüm ân , beni anlarsın
Teneffüssüz kalır hüznüm İstanbul!
Ya Bâb-ı Kız Kulesinde prangaladığım sırrım
Ketum hasretimin yıldırımlarını rahminde taşır mısın?
Ağlarsan , göz yaşlarını yüreğime damıtır mısın İstanbul!
Ve bir ah
Gül-diken mahkemesinde mihribanî dudaklarımdan bengisu fışkırtabilsem
Mahbes yokuşlara,maskeli suretlere utancı tükürsem ve mâbed diyarına göçsem
O diyar Sen olsan; dingin, iffetli nağmelerinin hıfzında tütsem
Ve sen gitmesen benden İstanbul!
Gitme Sen
Senle yaşayıp, senle ölmeye, senle gül bitmeye hükümlüyüm ben!
Ve yollarında örmüştüm saçlarımı İstanbul!
Mahşere saklamıştım sancılarımı
Bırakma beni
Ne olur gitme!de