-
- Üyelik Tarihi
- 12 Kas 2020
-
- Mesajlar
- 2,474
-
- MFC Puanı
- 29,290
Bugünkü yazımızda geçen yaz aylarına ait bir grafiğin kullanılmasını ilk bakışta yadırgayabilirsiniz.
Bugün yapmak istediğimi, geçen yaz pandemiyle ilgili verileri değerlendirmeye çalışırken uzun bir süre zihnimi meşgul eden bazı soruların yanıtlarını yerli yerine oturtma çabası şeklinde görebilirsiniz. Gazeteci olarak zihninizde asılı duran sorular kaldıysa, bugünün verileri üzerinden geçmişe ait bu soruları aydınlatma, meseleyi sorgulamayı sürdürme çabasından kopmamak gerekiyor.
ARTAN VAKALAR NASIL DÜŞTÜ?
Mesele neydi? Mesele, geçen yazın başında salgınla mücadelede normalleşmeye geçildikten sonra açıklanan COVID-19 vakalarının önce birden artmaya başlaması ve ardından bu vakaların, -üstelik yoğun bakım sayıları da yükselirken- birden düşüşe geçmesiydi. O dönemde garipsediğim, şüpheyle yaklaştığım ve sorular sorduğum bir konuya bugün biraz daha net bir şekilde bakabiliyorum.
Aslında konu yine dönüp dolaşıyor ve başlangıçta COVID-19 testi pozitif çıkan herkesin sayısı ‘vaka’ olarak kamuoyu ile paylaşılırken, sonradan bu politikadan vazgeçilmesi kararına geliyor. Bu politika değişikliğiyle birlikte ‘vaka’ yerine, testi pozitif olanlardan yalnızca belirti (semptom) gösterenlerin sayısı ‘hasta’ başlığı altında açıklanmaya başlamıştı.
Bugünkü bilgilerimiz, bu politikanın uygulamasının duyurulduğundan daha erken bir zamanda başlamış olabileceğine işaret ediyor.
NORMALLEŞME VAKA ARTIŞINA YOL AÇTI
Konuyu izah edebilmek için yaz başına dönelim. Türkiye, pandemide zirveyi geçen nisan ayının ikinci ve üçüncü haftalarında gördü. Bir gün içinde en yüksek vakaya 11 Nisan tarihinde rastlandı: 5 bin 138 vaka... Bir günde en yüksek vefat sayısı ise 19 Nisan’da kaydedildi: 127 ölüm...
Ardından o sırada yürürlükte olan ve ülke genelinde yaygın bir şekilde uygulanan kısıtlamaların etkisiyle durum kontrol altına alınarak salgının seyri kayda değer bir düşüş eğrisine girdi.
Vaka ve ölüm sayılarında sert bir düşüş gözlenirken, normalleşme yönündeki ilk adım 11 Mayıs’ta AVM’lerin açılışıyla atıldı. Ve 1 Haziran tarihinde şehirlerarası hareket serbestisinin başlaması, kamuda normal mesaiye dönüş, restoranların açılması gibi adımlarla kademeli bir normalleşme sürecine geçildi.
İlginçtir ki, 1 Haziran tarihinde günlük vaka sayısı 1.000 eşiğinin altına inmiş durumdaydı. Bugüne dek kaydedilen en düşük vaka sayısı olan -786- normalleşmenin başlamasından bir gün sonra 2 Haziran tarihinde kayda geçmiştir. Ancak daha sonra bu sayının 786’nın altına indiğine hiç tanık olmadık. Aksine, vaka eğrisi başını yeniden yukarı doğru kaldırdı.
Durumu rakamlarla izah edelim. Örneğin, 1 Haziran haftasının sonuna doğru yeniden 900’lü rakamlara çıkıldı. Ertesi hafta vaka ortalaması 1.158’e çıktı. Üçüncü hafta artış yönelişi sürdü: Ortalama 1.349 vaka. Dördüncü hafta 1.364 ile büyük ölçüde sabit kaldı.
ÇELİŞKİ: VAKALAR DÜŞÜYOR AMA YOĞUN BAKIMDA ARTIŞ VAR
Şimdi işin püf noktasına geliyoruz. Temmuz ayıyla birlikte vaka sayıları bu kez düşüşe geçti. Düşüş eğilimi temmuz ayında bir süre devam etti, ardından ay sonuna kadar 900’lü rakamlarda sabit seyretti.
Burada merak uyandıran bir konu, normalleşmeyle birlikte haziran ayında hemen yükselişe geçen vakaların normalleşme adımları kademe kademe genişlerken nasıl olup birden azalmaya başladığıdır.
Bu görsel malzemeyi 5 Ağustos tarihinde bu köşede “Yoğun Bakımdaki Hasta Sayısı Neden Açıklanmıyor” başlığıyla yayımlanan yazımda kullanmıştım. Sağlık Bakanlığı’nın haziran ve temmuz aylarına ilişkin açıkladığı COVID-19 verileri esas alınarak hazırlanmış olan bir grafik bu.
Bugün yapmak istediğimi, geçen yaz pandemiyle ilgili verileri değerlendirmeye çalışırken uzun bir süre zihnimi meşgul eden bazı soruların yanıtlarını yerli yerine oturtma çabası şeklinde görebilirsiniz. Gazeteci olarak zihninizde asılı duran sorular kaldıysa, bugünün verileri üzerinden geçmişe ait bu soruları aydınlatma, meseleyi sorgulamayı sürdürme çabasından kopmamak gerekiyor.
ARTAN VAKALAR NASIL DÜŞTÜ?
Mesele neydi? Mesele, geçen yazın başında salgınla mücadelede normalleşmeye geçildikten sonra açıklanan COVID-19 vakalarının önce birden artmaya başlaması ve ardından bu vakaların, -üstelik yoğun bakım sayıları da yükselirken- birden düşüşe geçmesiydi. O dönemde garipsediğim, şüpheyle yaklaştığım ve sorular sorduğum bir konuya bugün biraz daha net bir şekilde bakabiliyorum.
Aslında konu yine dönüp dolaşıyor ve başlangıçta COVID-19 testi pozitif çıkan herkesin sayısı ‘vaka’ olarak kamuoyu ile paylaşılırken, sonradan bu politikadan vazgeçilmesi kararına geliyor. Bu politika değişikliğiyle birlikte ‘vaka’ yerine, testi pozitif olanlardan yalnızca belirti (semptom) gösterenlerin sayısı ‘hasta’ başlığı altında açıklanmaya başlamıştı.
Bugünkü bilgilerimiz, bu politikanın uygulamasının duyurulduğundan daha erken bir zamanda başlamış olabileceğine işaret ediyor.
NORMALLEŞME VAKA ARTIŞINA YOL AÇTI
Konuyu izah edebilmek için yaz başına dönelim. Türkiye, pandemide zirveyi geçen nisan ayının ikinci ve üçüncü haftalarında gördü. Bir gün içinde en yüksek vakaya 11 Nisan tarihinde rastlandı: 5 bin 138 vaka... Bir günde en yüksek vefat sayısı ise 19 Nisan’da kaydedildi: 127 ölüm...
Ardından o sırada yürürlükte olan ve ülke genelinde yaygın bir şekilde uygulanan kısıtlamaların etkisiyle durum kontrol altına alınarak salgının seyri kayda değer bir düşüş eğrisine girdi.
Vaka ve ölüm sayılarında sert bir düşüş gözlenirken, normalleşme yönündeki ilk adım 11 Mayıs’ta AVM’lerin açılışıyla atıldı. Ve 1 Haziran tarihinde şehirlerarası hareket serbestisinin başlaması, kamuda normal mesaiye dönüş, restoranların açılması gibi adımlarla kademeli bir normalleşme sürecine geçildi.
İlginçtir ki, 1 Haziran tarihinde günlük vaka sayısı 1.000 eşiğinin altına inmiş durumdaydı. Bugüne dek kaydedilen en düşük vaka sayısı olan -786- normalleşmenin başlamasından bir gün sonra 2 Haziran tarihinde kayda geçmiştir. Ancak daha sonra bu sayının 786’nın altına indiğine hiç tanık olmadık. Aksine, vaka eğrisi başını yeniden yukarı doğru kaldırdı.
Durumu rakamlarla izah edelim. Örneğin, 1 Haziran haftasının sonuna doğru yeniden 900’lü rakamlara çıkıldı. Ertesi hafta vaka ortalaması 1.158’e çıktı. Üçüncü hafta artış yönelişi sürdü: Ortalama 1.349 vaka. Dördüncü hafta 1.364 ile büyük ölçüde sabit kaldı.
ÇELİŞKİ: VAKALAR DÜŞÜYOR AMA YOĞUN BAKIMDA ARTIŞ VAR
Şimdi işin püf noktasına geliyoruz. Temmuz ayıyla birlikte vaka sayıları bu kez düşüşe geçti. Düşüş eğilimi temmuz ayında bir süre devam etti, ardından ay sonuna kadar 900’lü rakamlarda sabit seyretti.
Burada merak uyandıran bir konu, normalleşmeyle birlikte haziran ayında hemen yükselişe geçen vakaların normalleşme adımları kademe kademe genişlerken nasıl olup birden azalmaya başladığıdır.
İzaha muhtaç olan ikinci bir durum, vakalar düşüşe geçerken yoğun bakıma alınan hastaların sayısının buna tezat oluşturacak bir şekilde süreklilik içinde yükselmesidir. Grafikten görüleceği gibi, 1 Haziran’dan itibaren normalleşmenin başlamasıyla, vakalarla birlikte,yoğun bakıma alınan hastaların sayısı da düzenli bir şekilde artmaya başlamıştır. Haziran boyunca ikisi birbirine az çok paralel gidiyor.
Ne oluyorsa tam işte bu noktada oluyor, bir kırılma yaşanıyor. Temmuz ayının ilk haftasında vakalar düşüşe geçerken, yoğun bakıma alınan hastaların sayısı yükseliş çizgisini koruyor. Vakalar, dikkat çekici bir şekilde haziran başı rakamlarına dönüyor ama her gün yoğun bakıma alınan ve ayrıca entübe edilen hastaların sayısı artıyor.
Bu tabloda mantıkla örtüşmeyen bir durum beliriyor.
VAKA SAYISI İLE HASTA SAYISI AYNI EŞİKTE OLAMAZ
O dönemde izaha muhtaç görünen bu çelişki, bugünkü bilgilerimizle geriye dönük baktığımızda aslında vaka yerine hasta sayısının açıklanmasının çok daha önce başlamış olabileceği gibi bir sonuca götürüyor bizi.
Bu tezimizi bir-iki gerekçeye dayandırabiliriz. Sağlık Bakanlığı, ‘günlük vaka’ yerine ‘günlük hasta’ sayısı göstergesini kullanmaya 29 Temmuz günü başladı. Ancak buradaki geçişte kamuoyuna birbirine çok yakın sayılar açıklandığı için, bu değişiklik pek dikkat çekmedi. Örneğin, 28 Temmuz günü bakanlığın duyurduğu ‘günlük vaka’ sayısı 963’tü. 29 Temmuz günü duyurulan ‘günlük hasta’ sayısı ise 942 oldu. Fark yalnızca 21.
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın yöntemin değiştirildiğini resmen kabul etmesi ise 30 Eylül çarşamba akşamı düzenlediği basın toplantısında oldu. Koca, -belirti göstersin göstermesin- testi pozitif çıkan herkesin ‘vaka’, ancak bunlar içinde yalnızca belirti gösterenlerin ‘hasta’ olduğu ayrımını yaparak, “Bizim verdiğimiz günlük hasta sayısı. Zaten 29 Temmuz’dan itibaren günlük hasta sayısı olarak verdik” dedi.
Bakanlığın terminolojisinin 29 Temmuz’da değiştiği doğru. Buna karşılık terminoloji dışında rakamların da aynı gün mü değiştiği konusunda aynı derecede bir netlik söz konusu değil.
Bunun başlıca nedeni, 28-29 Temmuz tarihleri arasında rakamlarda ciddi bir fark olmaması. Testi pozitif çıkanların yüzde 80’inin belirti göstermediği, yalnızca yüzde 20’sinin belirti gösterdiği konusunda genel bir görüş birliği var tıp dünyasında. Zaten toplam vaka sayısını bulmak için genellikle hasta sayısı 5 ile çarpılıyor. Bu durumda mantıken vaka sayısının hasta sayısının 5 kat fazla olması gerekir. Oysa Sağlık Bakanlığı’nın vaka sayısı 28 Temmuz günü 963 iken ertesi günü (29 Temmuz) hasta sayısının 942 olabilmesi mantığa uygun görünmüyor. Hasta sayısı 29 Temmuz’da 942 ise bir gün önceki vaka sayısının –beşle çarparsak- 5 bine yakın olması gerekirdi.
YOĞUN BAKIM GÖSTERGESİ DE DEĞİŞTİ
Buradan nereye gelmek istiyorum?
Şimdi geriye dönüp baktığımda geçen yaz zihnime takılan çelişkinin tek bir izahının olabileceğini düşünüyorum. O da bakanlık tarafından kamuoyuna açıklamalarda vaka sayısından hasta sayısına geçişin çok daha önce yapılmış olması ihtimalidir.
1 Haziran’la birlikte vakaların artması aslında olağan, beklenen bir durumdur. Olağan olmayan şehirler arası hareketliliğin sürdüğü, turizm sezonunun açıldığı, herkesin sokağa çıkarken vakaların temmuz ayında birden düşüşe geçmesidir.
Salgının artış yönelişi yoğun bakıma alınan ve ayrıca entübe edilen hastaların sayısındaki artıştan da izlenebilirdi. Ancak bakanlık 29 Temmuz’da bu iki kategorinin sayılarını da açıklamayı bırakıp, bunların yerine ‘ağır hasta’ diye yeni bir göstergeyi paylaşmaya başladı. O noktada 28 Temmuz günü yoğun bakımdaki hasta sayısı 1.280 iken 29 Temmuz günü 542 olan ‘ağır hasta’ sayısını öğrendik. (Önceki gün bu sayı da 4 bin 217’ye vardı, yani dört ay içinde yaklaşık sekiz kat arttı.)
ŞEFFAFLIĞIN GEREĞİ
Şimdi meselenin can alıcı kısmına gelelim. Yanılabiliriz ama elimizdeki bütün veriler bizi vakadan hasta sayısına geçişin 29 Temmuz’dan daha önce olduğuna işaret ediyor. Gelgelelim bunun tam olarak hangi tarihte başladığını bilebilecek durumda değiliz. Birtakım tahminler ileri sürebiliriz. Ancak tahminlerle uğraşmak yerine bakanlığın bu konuda doyurucu bir açıklama yapması en doğrusu olacaktır.
Sağlık Bakanlığı’nın yöntem değiştirdiğini açıkladığı gibi, bu yöntem değişikliğini fiilen ne zaman uygulamaya koyduğunu da kamuoyu ile paylaşması gerekiyor.
Rakamlarda vakadan hastaya geçiş tam olarak hangi gün oldu? Bu bilginin paylaşılması şeffaflığın gereğidir; her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bilgi alma hakkı içindedir.
Sedat Ergin
Bugün yapmak istediğimi, geçen yaz pandemiyle ilgili verileri değerlendirmeye çalışırken uzun bir süre zihnimi meşgul eden bazı soruların yanıtlarını yerli yerine oturtma çabası şeklinde görebilirsiniz. Gazeteci olarak zihninizde asılı duran sorular kaldıysa, bugünün verileri üzerinden geçmişe ait bu soruları aydınlatma, meseleyi sorgulamayı sürdürme çabasından kopmamak gerekiyor.
ARTAN VAKALAR NASIL DÜŞTÜ?
Mesele neydi? Mesele, geçen yazın başında salgınla mücadelede normalleşmeye geçildikten sonra açıklanan COVID-19 vakalarının önce birden artmaya başlaması ve ardından bu vakaların, -üstelik yoğun bakım sayıları da yükselirken- birden düşüşe geçmesiydi. O dönemde garipsediğim, şüpheyle yaklaştığım ve sorular sorduğum bir konuya bugün biraz daha net bir şekilde bakabiliyorum.
Aslında konu yine dönüp dolaşıyor ve başlangıçta COVID-19 testi pozitif çıkan herkesin sayısı ‘vaka’ olarak kamuoyu ile paylaşılırken, sonradan bu politikadan vazgeçilmesi kararına geliyor. Bu politika değişikliğiyle birlikte ‘vaka’ yerine, testi pozitif olanlardan yalnızca belirti (semptom) gösterenlerin sayısı ‘hasta’ başlığı altında açıklanmaya başlamıştı.
Bugünkü bilgilerimiz, bu politikanın uygulamasının duyurulduğundan daha erken bir zamanda başlamış olabileceğine işaret ediyor.
NORMALLEŞME VAKA ARTIŞINA YOL AÇTI
Konuyu izah edebilmek için yaz başına dönelim. Türkiye, pandemide zirveyi geçen nisan ayının ikinci ve üçüncü haftalarında gördü. Bir gün içinde en yüksek vakaya 11 Nisan tarihinde rastlandı: 5 bin 138 vaka... Bir günde en yüksek vefat sayısı ise 19 Nisan’da kaydedildi: 127 ölüm...
Ardından o sırada yürürlükte olan ve ülke genelinde yaygın bir şekilde uygulanan kısıtlamaların etkisiyle durum kontrol altına alınarak salgının seyri kayda değer bir düşüş eğrisine girdi.
Vaka ve ölüm sayılarında sert bir düşüş gözlenirken, normalleşme yönündeki ilk adım 11 Mayıs’ta AVM’lerin açılışıyla atıldı. Ve 1 Haziran tarihinde şehirlerarası hareket serbestisinin başlaması, kamuda normal mesaiye dönüş, restoranların açılması gibi adımlarla kademeli bir normalleşme sürecine geçildi.
İlginçtir ki, 1 Haziran tarihinde günlük vaka sayısı 1.000 eşiğinin altına inmiş durumdaydı. Bugüne dek kaydedilen en düşük vaka sayısı olan -786- normalleşmenin başlamasından bir gün sonra 2 Haziran tarihinde kayda geçmiştir. Ancak daha sonra bu sayının 786’nın altına indiğine hiç tanık olmadık. Aksine, vaka eğrisi başını yeniden yukarı doğru kaldırdı.
Durumu rakamlarla izah edelim. Örneğin, 1 Haziran haftasının sonuna doğru yeniden 900’lü rakamlara çıkıldı. Ertesi hafta vaka ortalaması 1.158’e çıktı. Üçüncü hafta artış yönelişi sürdü: Ortalama 1.349 vaka. Dördüncü hafta 1.364 ile büyük ölçüde sabit kaldı.
ÇELİŞKİ: VAKALAR DÜŞÜYOR AMA YOĞUN BAKIMDA ARTIŞ VAR
Şimdi işin püf noktasına geliyoruz. Temmuz ayıyla birlikte vaka sayıları bu kez düşüşe geçti. Düşüş eğilimi temmuz ayında bir süre devam etti, ardından ay sonuna kadar 900’lü rakamlarda sabit seyretti.
Burada merak uyandıran bir konu, normalleşmeyle birlikte haziran ayında hemen yükselişe geçen vakaların normalleşme adımları kademe kademe genişlerken nasıl olup birden azalmaya başladığıdır.
Bu görsel malzemeyi 5 Ağustos tarihinde bu köşede “Yoğun Bakımdaki Hasta Sayısı Neden Açıklanmıyor” başlığıyla yayımlanan yazımda kullanmıştım. Sağlık Bakanlığı’nın haziran ve temmuz aylarına ilişkin açıkladığı COVID-19 verileri esas alınarak hazırlanmış olan bir grafik bu.
Bugün yapmak istediğimi, geçen yaz pandemiyle ilgili verileri değerlendirmeye çalışırken uzun bir süre zihnimi meşgul eden bazı soruların yanıtlarını yerli yerine oturtma çabası şeklinde görebilirsiniz. Gazeteci olarak zihninizde asılı duran sorular kaldıysa, bugünün verileri üzerinden geçmişe ait bu soruları aydınlatma, meseleyi sorgulamayı sürdürme çabasından kopmamak gerekiyor.
ARTAN VAKALAR NASIL DÜŞTÜ?
Mesele neydi? Mesele, geçen yazın başında salgınla mücadelede normalleşmeye geçildikten sonra açıklanan COVID-19 vakalarının önce birden artmaya başlaması ve ardından bu vakaların, -üstelik yoğun bakım sayıları da yükselirken- birden düşüşe geçmesiydi. O dönemde garipsediğim, şüpheyle yaklaştığım ve sorular sorduğum bir konuya bugün biraz daha net bir şekilde bakabiliyorum.
Aslında konu yine dönüp dolaşıyor ve başlangıçta COVID-19 testi pozitif çıkan herkesin sayısı ‘vaka’ olarak kamuoyu ile paylaşılırken, sonradan bu politikadan vazgeçilmesi kararına geliyor. Bu politika değişikliğiyle birlikte ‘vaka’ yerine, testi pozitif olanlardan yalnızca belirti (semptom) gösterenlerin sayısı ‘hasta’ başlığı altında açıklanmaya başlamıştı.
Bugünkü bilgilerimiz, bu politikanın uygulamasının duyurulduğundan daha erken bir zamanda başlamış olabileceğine işaret ediyor.
NORMALLEŞME VAKA ARTIŞINA YOL AÇTI
Konuyu izah edebilmek için yaz başına dönelim. Türkiye, pandemide zirveyi geçen nisan ayının ikinci ve üçüncü haftalarında gördü. Bir gün içinde en yüksek vakaya 11 Nisan tarihinde rastlandı: 5 bin 138 vaka... Bir günde en yüksek vefat sayısı ise 19 Nisan’da kaydedildi: 127 ölüm...
Ardından o sırada yürürlükte olan ve ülke genelinde yaygın bir şekilde uygulanan kısıtlamaların etkisiyle durum kontrol altına alınarak salgının seyri kayda değer bir düşüş eğrisine girdi.
Vaka ve ölüm sayılarında sert bir düşüş gözlenirken, normalleşme yönündeki ilk adım 11 Mayıs’ta AVM’lerin açılışıyla atıldı. Ve 1 Haziran tarihinde şehirlerarası hareket serbestisinin başlaması, kamuda normal mesaiye dönüş, restoranların açılması gibi adımlarla kademeli bir normalleşme sürecine geçildi.
İlginçtir ki, 1 Haziran tarihinde günlük vaka sayısı 1.000 eşiğinin altına inmiş durumdaydı. Bugüne dek kaydedilen en düşük vaka sayısı olan -786- normalleşmenin başlamasından bir gün sonra 2 Haziran tarihinde kayda geçmiştir. Ancak daha sonra bu sayının 786’nın altına indiğine hiç tanık olmadık. Aksine, vaka eğrisi başını yeniden yukarı doğru kaldırdı.
Durumu rakamlarla izah edelim. Örneğin, 1 Haziran haftasının sonuna doğru yeniden 900’lü rakamlara çıkıldı. Ertesi hafta vaka ortalaması 1.158’e çıktı. Üçüncü hafta artış yönelişi sürdü: Ortalama 1.349 vaka. Dördüncü hafta 1.364 ile büyük ölçüde sabit kaldı.
ÇELİŞKİ: VAKALAR DÜŞÜYOR AMA YOĞUN BAKIMDA ARTIŞ VAR
Şimdi işin püf noktasına geliyoruz. Temmuz ayıyla birlikte vaka sayıları bu kez düşüşe geçti. Düşüş eğilimi temmuz ayında bir süre devam etti, ardından ay sonuna kadar 900’lü rakamlarda sabit seyretti.
Burada merak uyandıran bir konu, normalleşmeyle birlikte haziran ayında hemen yükselişe geçen vakaların normalleşme adımları kademe kademe genişlerken nasıl olup birden azalmaya başladığıdır.
İzaha muhtaç olan ikinci bir durum, vakalar düşüşe geçerken yoğun bakıma alınan hastaların sayısının buna tezat oluşturacak bir şekilde süreklilik içinde yükselmesidir. Grafikten görüleceği gibi, 1 Haziran’dan itibaren normalleşmenin başlamasıyla, vakalarla birlikte,yoğun bakıma alınan hastaların sayısı da düzenli bir şekilde artmaya başlamıştır. Haziran boyunca ikisi birbirine az çok paralel gidiyor.
Ne oluyorsa tam işte bu noktada oluyor, bir kırılma yaşanıyor. Temmuz ayının ilk haftasında vakalar düşüşe geçerken, yoğun bakıma alınan hastaların sayısı yükseliş çizgisini koruyor. Vakalar, dikkat çekici bir şekilde haziran başı rakamlarına dönüyor ama her gün yoğun bakıma alınan ve ayrıca entübe edilen hastaların sayısı artıyor.
Bu tabloda mantıkla örtüşmeyen bir durum beliriyor.
VAKA SAYISI İLE HASTA SAYISI AYNI EŞİKTE OLAMAZ
O dönemde izaha muhtaç görünen bu çelişki, bugünkü bilgilerimizle geriye dönük baktığımızda aslında vaka yerine hasta sayısının açıklanmasının çok daha önce başlamış olabileceği gibi bir sonuca götürüyor bizi.
Bu tezimizi bir-iki gerekçeye dayandırabiliriz. Sağlık Bakanlığı, ‘günlük vaka’ yerine ‘günlük hasta’ sayısı göstergesini kullanmaya 29 Temmuz günü başladı. Ancak buradaki geçişte kamuoyuna birbirine çok yakın sayılar açıklandığı için, bu değişiklik pek dikkat çekmedi. Örneğin, 28 Temmuz günü bakanlığın duyurduğu ‘günlük vaka’ sayısı 963’tü. 29 Temmuz günü duyurulan ‘günlük hasta’ sayısı ise 942 oldu. Fark yalnızca 21.
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın yöntemin değiştirildiğini resmen kabul etmesi ise 30 Eylül çarşamba akşamı düzenlediği basın toplantısında oldu. Koca, -belirti göstersin göstermesin- testi pozitif çıkan herkesin ‘vaka’, ancak bunlar içinde yalnızca belirti gösterenlerin ‘hasta’ olduğu ayrımını yaparak, “Bizim verdiğimiz günlük hasta sayısı. Zaten 29 Temmuz’dan itibaren günlük hasta sayısı olarak verdik” dedi.
Bakanlığın terminolojisinin 29 Temmuz’da değiştiği doğru. Buna karşılık terminoloji dışında rakamların da aynı gün mü değiştiği konusunda aynı derecede bir netlik söz konusu değil.
Bunun başlıca nedeni, 28-29 Temmuz tarihleri arasında rakamlarda ciddi bir fark olmaması. Testi pozitif çıkanların yüzde 80’inin belirti göstermediği, yalnızca yüzde 20’sinin belirti gösterdiği konusunda genel bir görüş birliği var tıp dünyasında. Zaten toplam vaka sayısını bulmak için genellikle hasta sayısı 5 ile çarpılıyor. Bu durumda mantıken vaka sayısının hasta sayısının 5 kat fazla olması gerekir. Oysa Sağlık Bakanlığı’nın vaka sayısı 28 Temmuz günü 963 iken ertesi günü (29 Temmuz) hasta sayısının 942 olabilmesi mantığa uygun görünmüyor. Hasta sayısı 29 Temmuz’da 942 ise bir gün önceki vaka sayısının –beşle çarparsak- 5 bine yakın olması gerekirdi.
YOĞUN BAKIM GÖSTERGESİ DE DEĞİŞTİ
Buradan nereye gelmek istiyorum?
Şimdi geriye dönüp baktığımda geçen yaz zihnime takılan çelişkinin tek bir izahının olabileceğini düşünüyorum. O da bakanlık tarafından kamuoyuna açıklamalarda vaka sayısından hasta sayısına geçişin çok daha önce yapılmış olması ihtimalidir.
1 Haziran’la birlikte vakaların artması aslında olağan, beklenen bir durumdur. Olağan olmayan şehirler arası hareketliliğin sürdüğü, turizm sezonunun açıldığı, herkesin sokağa çıkarken vakaların temmuz ayında birden düşüşe geçmesidir.
Salgının artış yönelişi yoğun bakıma alınan ve ayrıca entübe edilen hastaların sayısındaki artıştan da izlenebilirdi. Ancak bakanlık 29 Temmuz’da bu iki kategorinin sayılarını da açıklamayı bırakıp, bunların yerine ‘ağır hasta’ diye yeni bir göstergeyi paylaşmaya başladı. O noktada 28 Temmuz günü yoğun bakımdaki hasta sayısı 1.280 iken 29 Temmuz günü 542 olan ‘ağır hasta’ sayısını öğrendik. (Önceki gün bu sayı da 4 bin 217’ye vardı, yani dört ay içinde yaklaşık sekiz kat arttı.)
ŞEFFAFLIĞIN GEREĞİ
Şimdi meselenin can alıcı kısmına gelelim. Yanılabiliriz ama elimizdeki bütün veriler bizi vakadan hasta sayısına geçişin 29 Temmuz’dan daha önce olduğuna işaret ediyor. Gelgelelim bunun tam olarak hangi tarihte başladığını bilebilecek durumda değiliz. Birtakım tahminler ileri sürebiliriz. Ancak tahminlerle uğraşmak yerine bakanlığın bu konuda doyurucu bir açıklama yapması en doğrusu olacaktır.
Sağlık Bakanlığı’nın yöntem değiştirdiğini açıkladığı gibi, bu yöntem değişikliğini fiilen ne zaman uygulamaya koyduğunu da kamuoyu ile paylaşması gerekiyor.
Rakamlarda vakadan hastaya geçiş tam olarak hangi gün oldu? Bu bilginin paylaşılması şeffaflığın gereğidir; her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bilgi alma hakkı içindedir.
Sedat Ergin