lk Müslüman Türk devletlerinden olan Karahanlılarda, ülkenin doğusunu idare eden büyük hakana Arslan Han adı verilirdi. Onun hakimiyeti altında batı bölgelerini Buğra ünvanını taşıyan diğer bir han idare etmekteydi. Sonra devlet merkezinde hakanlara vekalet eden, Erkan, Sağun gibi ünvanlar alan İligler ve Tekin diye anılan şehzadeler geliyordu. Ayrıca bir danışma kurulu vardı.
Hükümdarlığı halife tarafından tasdik edilen Gazne hükümdarı Mahmud, sultan ünvanını ilk defa kullanan hükümdar olarak bilinir. Daha sonra bu ünvan bütün İslam devlet başkanları tarafından kullanılmıştır. Anadolu Türkmen beyliklerinde, atabeyliklerde de sultan ünvanı kullanılmıştır. İslamiyette devlet başkanı olan halife, Allahın elçisi olan Peygamberimize vekillik ettiği için bütün Müslümanların başıydı. O, insanların dünya ve ahiret bütün işleri dahil İslamiyetin emir ve yasaklarını yerine getirmekle mesuldü. Türk cihan hakimiyeti düşüncesi, güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar dünyanın Türk hükümdarları tarafından idare edilmesi gerektiği esasına dayanıyordu. On birinci asır yazarlarından Kaşgarlı Mahmud şöyle demektedir: Allah, devlet güneşini Türklerin burcunda doğurmuş, göklerdeki dairelere benzeyen devletleri onun saltanatı etrafında döndürmüş, Türkleri yeryüzünün hakimi yapmıştır.
Oğuz destanındaki ok motifi, Göktürk kitabelerinde zaptı düşünülen istikametlere önceden prenslerin tayin edilmesi, Türk kültüründeki cihan hakimiyeti ülküsünün işaretiydi. Selçuklular Dandanakan Savaşının hemen arkasından bir savaş meclisi toplamışlar ve burada fütuhat yönlerini ve vazife alacak başbuğları kararlaştırmışlardır. Malazgirt Muharebesi ve Anadolunun fethi de, cihan hakimiyeti ülküsünün bir sonucu idi.
Türk sultanları topluluklar arasında sosyal, kültürel, dini müsamaha bakımından herhangi bir fark kabul etmemişler, herkese eşit hak ve adalet tanımışlardır. İslami Türk devletlerinde çeşitli boylara mensup, türlü diller konuşan ve ayrı dinlere mensup olanların kültürlerine dokunulmamıştır. Bu prensip, Osmanlı devrinde de devam etmiştir. Türklerin İslam kültürünü tam anlamıyla benimsemeleri neticesinde, İslamiyet, Türkler için başlıca dayanak haline gelmiştir. Haçlı orduları Hıristiyanlık davasıyla harekete geçerek İslam ülkelerini ağır tehdit altına aldıkları zaman ve daha sonra, asırlarca süren bu batılı zihniyet karşısında Türkler için İslam inanç ve hissi en büyük güç kaynağı oldu. Böylece Türklüğü yükseltmek ve İslamiyeti yüceltmek düşüncesi, fütuhatı Hıristiyan dünyasına dönük Osmanlı Devletinde, en yüksek seviyeye ulaşmıştır.
Hükümdarlığı halife tarafından tasdik edilen Gazne hükümdarı Mahmud, sultan ünvanını ilk defa kullanan hükümdar olarak bilinir. Daha sonra bu ünvan bütün İslam devlet başkanları tarafından kullanılmıştır. Anadolu Türkmen beyliklerinde, atabeyliklerde de sultan ünvanı kullanılmıştır. İslamiyette devlet başkanı olan halife, Allahın elçisi olan Peygamberimize vekillik ettiği için bütün Müslümanların başıydı. O, insanların dünya ve ahiret bütün işleri dahil İslamiyetin emir ve yasaklarını yerine getirmekle mesuldü. Türk cihan hakimiyeti düşüncesi, güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar dünyanın Türk hükümdarları tarafından idare edilmesi gerektiği esasına dayanıyordu. On birinci asır yazarlarından Kaşgarlı Mahmud şöyle demektedir: Allah, devlet güneşini Türklerin burcunda doğurmuş, göklerdeki dairelere benzeyen devletleri onun saltanatı etrafında döndürmüş, Türkleri yeryüzünün hakimi yapmıştır.
Oğuz destanındaki ok motifi, Göktürk kitabelerinde zaptı düşünülen istikametlere önceden prenslerin tayin edilmesi, Türk kültüründeki cihan hakimiyeti ülküsünün işaretiydi. Selçuklular Dandanakan Savaşının hemen arkasından bir savaş meclisi toplamışlar ve burada fütuhat yönlerini ve vazife alacak başbuğları kararlaştırmışlardır. Malazgirt Muharebesi ve Anadolunun fethi de, cihan hakimiyeti ülküsünün bir sonucu idi.
Türk sultanları topluluklar arasında sosyal, kültürel, dini müsamaha bakımından herhangi bir fark kabul etmemişler, herkese eşit hak ve adalet tanımışlardır. İslami Türk devletlerinde çeşitli boylara mensup, türlü diller konuşan ve ayrı dinlere mensup olanların kültürlerine dokunulmamıştır. Bu prensip, Osmanlı devrinde de devam etmiştir. Türklerin İslam kültürünü tam anlamıyla benimsemeleri neticesinde, İslamiyet, Türkler için başlıca dayanak haline gelmiştir. Haçlı orduları Hıristiyanlık davasıyla harekete geçerek İslam ülkelerini ağır tehdit altına aldıkları zaman ve daha sonra, asırlarca süren bu batılı zihniyet karşısında Türkler için İslam inanç ve hissi en büyük güç kaynağı oldu. Böylece Türklüğü yükseltmek ve İslamiyeti yüceltmek düşüncesi, fütuhatı Hıristiyan dünyasına dönük Osmanlı Devletinde, en yüksek seviyeye ulaşmıştır.