- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Türk Dil Kurumunun kuruluş tarihi, amaçları ve Atatürk dönemindeki çalışmaları:
Atatürkün emriyle 12 Temmuz 1932de Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla kurulan Türk Dil Kurumu, Cumhuriyetimizin en köklü, en önemli kurumlarından biridir. Bu kurum, kuruluşundan bu yana çalışmalarını iki ana eksen üzerinde yürütmüştür. Bunlar, Türk dili üzerinde araştırmalar yapmak ve yaptırmak, diğeri de Türk dilinin güncel sorunları ile ilgilenerek çözüm yolları bulmaktır.
Dildeki bağımsızlığı siyasi bağımsızlığın bir parçası olarak gören Atatürk, Türk dilinin gelişimi adına yapılan çalışmaları yakından takip ederek, dönemin bilginlerini Türk dili üzerinde araştırmalar yapmaya yönlendirmiştir.
26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayında yapılan Birinci Türk Dili Kurultayı sonunda Kurumun Lügat-Istılah, Gramer-Sentaks, Derleme, Lenguistik-Filoloji, Etimoloji, Yayın adları ile altı kol halinde çalışmalarını sürdürmesi kabul edilmiştir. Sonraki kurultaylarda bu kollardan bazıları ayrılmış, bazıları tekrar birleştirilmiş fakat ana çatı değiştirilmemiştir. 1934te yapılan kurultayda Cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu, 1936daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olmuştur.
Türk dilinin en eski anıtları olan Göktürk (Runik) yazılı metinlerin ilk iki cildi Atatürkün sağlığında yayımlanmış; 1940larda yayın hayatına çıkabilen Divanü Lügatit-Türk, Kutadgu Bilig gibi eserler üzerinde de yine onun sağlığında çalışılmaya başlanmıştır. Daha sonra birçok cilt hâlinde ortaya çıkacak olan Tarama ve Derleme Sözlüğüyle ilgili çalışmalar da bulunulmuş, Tarama Sözlüğü, 13. yüzyılda başlayan Batı Türkçesinin eski eserlerinin taranmasıyla; Derleme Sözlüğü, Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulmuş büyük sözlüklerdir. Çağdaş Türkçenin grameri, sözlüğü, imlâsı ve terimleriyle ilgili çalışmalar da Atatürk tarafından ilgiyle izlenmiştir.
Bizzat Atatürkün öncülük ettiği, Türk dilinin yabancı kökenli sözlerden temizlenmesi akımı 1935 güzüne kadar sürmüş, halkın diline girip yerleşmiş kelimelerin dilden atılması işleminden bu tarihte vazgeçilmiştir.
Atatürk, 1 Kasım 1936da Türkiye Büyük Millet Meclisinin V. dönem 2. yasama yılını açış konuşmasında Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun geleceği ile ilgili dileklerini şu sözlerle dile getirmiştir: Başlarında değerli Eğitim Bakanımız bulunan, Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumunun her gün yeni gerçek ufuklar açan, ciddi ve aralıksız çalışmalarını övgü ile anmak isterim. Bu iki ulusal kurumun, tarihimizin ve dilimizin, karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini, dünya kültüründe başlangıcı temsil ettiklerini, kabul edilebilir bilimsel belgelerle ortaya koydukça, yalnız Türk ulusunun değil, bütün bilim dünyasının ilgisini ve uyanmasını sağlayan, kutsal bir görev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim.
Atatürk ölmeden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetnamesinde malvarlığının bir kısmını Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna bırakmıştır.
Atatürkün emriyle 12 Temmuz 1932de Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla kurulan Türk Dil Kurumu, Cumhuriyetimizin en köklü, en önemli kurumlarından biridir. Bu kurum, kuruluşundan bu yana çalışmalarını iki ana eksen üzerinde yürütmüştür. Bunlar, Türk dili üzerinde araştırmalar yapmak ve yaptırmak, diğeri de Türk dilinin güncel sorunları ile ilgilenerek çözüm yolları bulmaktır.
Dildeki bağımsızlığı siyasi bağımsızlığın bir parçası olarak gören Atatürk, Türk dilinin gelişimi adına yapılan çalışmaları yakından takip ederek, dönemin bilginlerini Türk dili üzerinde araştırmalar yapmaya yönlendirmiştir.
26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayında yapılan Birinci Türk Dili Kurultayı sonunda Kurumun Lügat-Istılah, Gramer-Sentaks, Derleme, Lenguistik-Filoloji, Etimoloji, Yayın adları ile altı kol halinde çalışmalarını sürdürmesi kabul edilmiştir. Sonraki kurultaylarda bu kollardan bazıları ayrılmış, bazıları tekrar birleştirilmiş fakat ana çatı değiştirilmemiştir. 1934te yapılan kurultayda Cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu, 1936daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olmuştur.
Türk dilinin en eski anıtları olan Göktürk (Runik) yazılı metinlerin ilk iki cildi Atatürkün sağlığında yayımlanmış; 1940larda yayın hayatına çıkabilen Divanü Lügatit-Türk, Kutadgu Bilig gibi eserler üzerinde de yine onun sağlığında çalışılmaya başlanmıştır. Daha sonra birçok cilt hâlinde ortaya çıkacak olan Tarama ve Derleme Sözlüğüyle ilgili çalışmalar da bulunulmuş, Tarama Sözlüğü, 13. yüzyılda başlayan Batı Türkçesinin eski eserlerinin taranmasıyla; Derleme Sözlüğü, Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulmuş büyük sözlüklerdir. Çağdaş Türkçenin grameri, sözlüğü, imlâsı ve terimleriyle ilgili çalışmalar da Atatürk tarafından ilgiyle izlenmiştir.
Bizzat Atatürkün öncülük ettiği, Türk dilinin yabancı kökenli sözlerden temizlenmesi akımı 1935 güzüne kadar sürmüş, halkın diline girip yerleşmiş kelimelerin dilden atılması işleminden bu tarihte vazgeçilmiştir.
Atatürk, 1 Kasım 1936da Türkiye Büyük Millet Meclisinin V. dönem 2. yasama yılını açış konuşmasında Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun geleceği ile ilgili dileklerini şu sözlerle dile getirmiştir: Başlarında değerli Eğitim Bakanımız bulunan, Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumunun her gün yeni gerçek ufuklar açan, ciddi ve aralıksız çalışmalarını övgü ile anmak isterim. Bu iki ulusal kurumun, tarihimizin ve dilimizin, karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini, dünya kültüründe başlangıcı temsil ettiklerini, kabul edilebilir bilimsel belgelerle ortaya koydukça, yalnız Türk ulusunun değil, bütün bilim dünyasının ilgisini ve uyanmasını sağlayan, kutsal bir görev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim.
Atatürk ölmeden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetnamesinde malvarlığının bir kısmını Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna bırakmıştır.