-
- Üyelik Tarihi
- 3 Nis 2015
-
- Mesajlar
- 4,042
-
- MFC Puanı
- 245
Tuhaf bir sessizlik
Sevgili okuyucularım, seçime şunun şurasında sadece dokuz gün kaldı. Türkiye, kaderini belirleyecek oylama öncesinde neredeyse tümüyle sessiz, tepkisiz.
Birkaç parti genel başkanı tarafından yapılan geziler ve yine sadece birkaç miting dışında gerek partilerden ve gerekse toplumdan tık yok.
Medya kuruluşlarının bürolarına adaylar dışında gelen yok.
Gazetecilere gönderilen e-posta mesajları, faks ve mektuplar dibe vurdu.
Bunlar neyin göstergesi?..
Kendimi bildim bileli bu ülkede yaşarım, böylesine bir seçim öncesine bir kez olsun tanık olmadım.
Hangi partiden olursa olsun kitlelerde heyecan yok.
Ortalığı “Nasıl olsa bir şey değişmeyecek” anlayışı mı kapladı?
Eğer öyle ise bu çok kötü.
* * *
Partiler doğru dürüst miting yapmıyor veya yapamıyor. İnsanlar bombalama eylemleriyle
korkutuldu.
Tam da iktidarın istediği ortam!
İktidar partisi toplumu daha da korkutmak için elinden geleni ardına koymuyor. Stajyer başbakan Mr. Davutoğlu Ahmet Van’da nutuk atarken insanların önüne bir avuç yem atıyor:
“Biz olmazsak beyaz Reno’lar yine ortaya çıkabilir, ona göre oy verin!”
Sonra aralarında konuşuyorlar:
“Ankara’daki patlama oylarımızı olumlu yönde etkilemiş!”
Neredeyse “Keşke birkaç katliam daha olsa” diyecekler.
Tayyip saraya topladığı muhtarlara yine nutuk atıyor…
Ancak 7 Haziran öncesinden ders almış olmalı ki, kendisini her gün meydanlarda, toplu açılış törenlerinde falan göremiyoruz!
Yine de boş duracağını hiç sanmam. Bakalım önümüzdeki hafta neler yapar, göreceğiz.
* * *
Ankara’nın göbeğinde yaşıyorum. Başkenti hele seçim öncesinde hiç bu kadar sessiz ve ilgisiz görmemiştim.
Reklam panolarındaki birkaç afişten başka seçimi anımsatan hiçbir şey yok.
Ekonomi durdu, esnaf iş yapamıyor…
Restoranlar, kebapçılar, taksiciler eski günleri arıyor.
Herkesin sorduğu tek bir soru var:
“Ne olacak?”
Ne olacağını bilsek yazarız be kardeşim!
Parti konvoyları da ortalıkta görünmüyor. Ankara’da sadece MHP adayı Erkan Haberal’ın araçları dolaşıyor. Başka hiçbir şey yok.
* * *
Mr. Ahmet dün aslında önemsiz gibi görünen, ama çok önemli olan bir karara imza attı.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı önümüzdeki hafta perşembe gününe denk geliyor. Bir gün sonrası olan cuma gününü de bayram tatiline ekledi…
Ve Cumhuriyet Bayramı tatili dolu dolu dört buçuk güne uzadı. Yarım gün tüyerseniz beş gün!
Turistik gezilere çıkmayı düşleyenler için bulunmaz bir fırsat…
Bunların önemli bir bölümü bu beş günü kullanacak, 1 Kasım seçiminde sandığa gidip oy verme zahmetine katlanmayacak.
İktidarın bu konuda anlayışı şöyle:
“Bizim AKP kesiminin çoğu tatile matile gitmez. Karşıt kesim ise gider. Şimdi bu tatili uzatınca onlardan on binlerce kişi uzamış tatilin rehavetiyle 1 Kasım günü oy kullanmaz.”
* * *
Yüksek Seçim Kurulu dün seçim yasaklarını başlattı. Ne değişir?..
Hiçbir şey!
Bugünden başlayarak temel atma ve açılış törenleri düzenlenmeyecek, seçim turu atan büyüklerimizin (!) araçlarında kırmızı ve resmi plakalar olmayacak, karşılama ve uğurlama törenleri yapılmayacak.
Devletin plakaları çeşitli illerimizde valiler tarafından verilen yazılı emirler doğrultusunda sivil plakalarla zaten değiştirildi bile!..
Medyanın büyük bir bölümünü ele geçiren iktidar partisi bütün yasakları çiğnemeyi yine sürdürecek. Bu göstermelik yasakların hiçbir yaptırımı yok.
* * *
Türkiye’yi 13 yıldan bu yana yönetenler panikte. Seçimi yitirdikleri takdirde başlarına neler geleceğini biliyorlar…
Birbirlerine düştüler, şimdi birbirlerine sözle saldırıyorlar.
AKP metal yorgunluğu yaşıyor. Hele iktidar elden giderse bakın görün daha ne komedilere tanık olacağız, aralarında ne kavgalar çıkacak.
Yeter ki muhalefet partileri önümüzdeki son bir haftayı iyi kullanmayı bilsinler.
Adresler nereden bulundu?
Sevgili okuyucularım, yurt dışında yaşayan 1.5 milyon seçmene stajyer başbakan Mr. Ahmet imzasıyla gönderilen mektuplar konusunu 16 Ekim Cuma günkü SÖZCÜ’de belgesiyle birlikte ilk kez gündeme getirdiğimde “Bakalım buna nasıl yanıt verecekler” demiştim.
Yazımın başlığı “Mr. Ahmet Avrupa’dan Oy İstiyor” idi…
Ahmet mektubunda yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın her birinden oy ve dua (!) istiyordu.
Sormuştum:
“Avrupa ülkelerinde yaşayan bir buçuk milyon vatandaşımıza mektup ulaştırmak pahalı bir iştir. Bu değirmenin suyu acaba nereden gelmektedir?
İkincisi, Mr. Davutoğlu’nun partisi ve elemanları bu adresleri nereden elde etmiştir? Çok büyük olasılıkla o ülkelerde bulunan büyükelçilik ve konsolosluklarımızdan…”
* * *
Bu sorulara bugüne kadar yanıt vermeleri mümkün olmadı. Değirmenin suyu belki örtülü ödenek parasından, belki başka yerlerden geliyordu.
1.5 milyon vatandaşımızın “Özeline” girilmiş, adresleri gizli yollardan elde edilmiş ve suç işlenmişti.
Bizde olsa sorun olmazdı ama bu yapılan, Avrupa ülkelerinde suçtu. Çok sayıda vatandaşımız şikayetçi oldu…
Ve Hollanda Hükümeti bu konuda resmen soruşturma başlattı. Aynı soruşturmanın Almanya ve öteki AB ülkelerinde de başlaması bekleniyor.
Oy dilenciliği uğruna ülkemizi dışarıda bile rezil etmeyi başardılar.
23.10.2015
Emin Çölaşan