Topalınoğlu Efsanesi
Yöre: Diyarbakır
Bu köyde eskiden çok becerikli bir baytar varmış. Bu adamın yedi tane oğlu varmış. Hepsi de son derece uslu çocuklarmış. Birgün, çocuklardan birinin kirvesi, o eve konuk gelmiş.Yemek sırasında çocukların bu çekingen hallerini görünce; "Senin bu oğlanların hiç birinde iş yok. Hepsi de koyun gibi sessizler. Yarın başına bir iş gelse, kimse senin arkanı aramaz." demiş. Bu söz, baytarı düşündürmüş. Daha sonraları iri-yarı, yiğit; fakat topal bir kadınla daha evlenmiş ve ondan da bir oğlu olmuş.
Birgün bu baytarın ününü duyan komşu beylerden biri, adamlarını gönderip onu kendi köyüne kaçırtmış. Bir daha geri dönmesin diye de gözlerini kör etmiş.Yedi oğlundan hiç biri de arkasından babalarını aramaya cesaret edememiş.
Aradan yıllar geçmiş, topal kadından olan oğlu büyümüş. Bir arkadaşıyla kavga ederken, arkadaşı; "Benimle kavga edeceğine git de babanı kurtar!" demiş. Çocuk, hemen eve gelmiş. Annesine sorarak işin aslını öğrenmiş. Öğrenir öğrenmez de hemen babasının ahırda duran atını alarak onu aramaya başlamış.
Babasını aramak için köy köy dolaşırken; birgün, bir köyde hastalanan atını o köyün baytarına götürmüş. Baytar, eliyle yoklayınca atı tanımış ve; "Bu at benim atım, sen de Topalınoğlu olmalısın. Öyleyse ben de senin babanım." demiş ve oğluna sarılmış. Oğlu, kendisini kurtarmaya geldiğini söyleyince de ona; "Sen, bu atı hiç güneş görmeyen bir ahırda altı ay besle. Sonra da çamur bir tarlada , ayağına hiç çamur bulaşmayıncaya kadar koştur." demiş. Oğlan, bu öğütlerin hepsini yerine getirmiş ve günü gelende de babasını kaçırmış. Beyin adamları, arkasına düşmüşler. Dicle kenarında tam onları yakalayacakları sırada babası, oğluna; "Atın sol kulağını ısır!" demiş. Oğlan, ısırmış. At, kanatlanarak Dicle'yi uçup geçmiş. Baytarla oğlu, bu at sayesinde kurtularak köylerine varmışlar. Bu olaydan sonra yöredeki erkekler, "Topalınoğlu" gibi yiğit oğullara sahip olabilmek için yiğit ve yürekli kadınlarla evlenmeye başlamışlar.
Yöre: Diyarbakır
Bu köyde eskiden çok becerikli bir baytar varmış. Bu adamın yedi tane oğlu varmış. Hepsi de son derece uslu çocuklarmış. Birgün, çocuklardan birinin kirvesi, o eve konuk gelmiş.Yemek sırasında çocukların bu çekingen hallerini görünce; "Senin bu oğlanların hiç birinde iş yok. Hepsi de koyun gibi sessizler. Yarın başına bir iş gelse, kimse senin arkanı aramaz." demiş. Bu söz, baytarı düşündürmüş. Daha sonraları iri-yarı, yiğit; fakat topal bir kadınla daha evlenmiş ve ondan da bir oğlu olmuş.
Birgün bu baytarın ününü duyan komşu beylerden biri, adamlarını gönderip onu kendi köyüne kaçırtmış. Bir daha geri dönmesin diye de gözlerini kör etmiş.Yedi oğlundan hiç biri de arkasından babalarını aramaya cesaret edememiş.
Aradan yıllar geçmiş, topal kadından olan oğlu büyümüş. Bir arkadaşıyla kavga ederken, arkadaşı; "Benimle kavga edeceğine git de babanı kurtar!" demiş. Çocuk, hemen eve gelmiş. Annesine sorarak işin aslını öğrenmiş. Öğrenir öğrenmez de hemen babasının ahırda duran atını alarak onu aramaya başlamış.
Babasını aramak için köy köy dolaşırken; birgün, bir köyde hastalanan atını o köyün baytarına götürmüş. Baytar, eliyle yoklayınca atı tanımış ve; "Bu at benim atım, sen de Topalınoğlu olmalısın. Öyleyse ben de senin babanım." demiş ve oğluna sarılmış. Oğlu, kendisini kurtarmaya geldiğini söyleyince de ona; "Sen, bu atı hiç güneş görmeyen bir ahırda altı ay besle. Sonra da çamur bir tarlada , ayağına hiç çamur bulaşmayıncaya kadar koştur." demiş. Oğlan, bu öğütlerin hepsini yerine getirmiş ve günü gelende de babasını kaçırmış. Beyin adamları, arkasına düşmüşler. Dicle kenarında tam onları yakalayacakları sırada babası, oğluna; "Atın sol kulağını ısır!" demiş. Oğlan, ısırmış. At, kanatlanarak Dicle'yi uçup geçmiş. Baytarla oğlu, bu at sayesinde kurtularak köylerine varmışlar. Bu olaydan sonra yöredeki erkekler, "Topalınoğlu" gibi yiğit oğullara sahip olabilmek için yiğit ve yürekli kadınlarla evlenmeye başlamışlar.