Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

The Secret -Rhonda Byrne

LeGoLaS

ikra
Onursal Üye
Konum
Türkiye
  • Üyelik Tarihi
    1 Ağu 2008
  • Mesajlar
    9,959
  • MFC Puanı
    2,996
Derleyen: Halit YILDIRIM 16 Mayıs 2007
“Sır” Nedir?
Sâhip olduğunuz her düşünce nesnel bir gerçeklik; bir kuvvettir. (Prentice Bulford –1834-1891)
Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda, Stockholm, Londra, Toronto, Montreal ya da New York... Nerede olursanız olun, hepimiz aynı kuvvete, tek bir yasaya bağlı olarak yaşıyoruz. İşte bu kuvvet çekim kuvvetidir!
“Sır” çekim yasasıdır!
Evrenin kusursuz düzeni, yaşamınızın her anı, yaşadığınız her deneyim bu yasaya göre belirleniyor. Kim olursanız olun, nerede yaşarsanız yaşayın; tüm yaşantınız çekim yasası tarafından şekillendirilirken, bu her şeye muktedir yasa, düşünceleriniz aracılığıyla işliyor. Çekim yasasını harekete geçiren ise siz kendinizsiniz ve bunu düşüncelerinizi kullanarak yaparsınız.
1912 yılında Charles Haanel, çekim yasasını “yaratım sisteminin bir bütün olarak dayandırılabileceği en büyük ve en mutlak yasa” olarak tanımlamıştı.
Benzer Benzeri Çeker
Zihninizde canlandırabildiğinizi, ellerinizde de tutabilirsiniz. JOHN ASSARAF
Siz evrendeki en güçlü mıknatıssınız! İçinizde barındırdığınız manyetik güç, yeryüzündeki her şeyden daha güçlü. Bu akıl sır ermez çekim gücünü yayanı ise, yine sizin düşünceleriniz.
Yaşamınız boyunca hiç mutsuz olduğunuz bir konu üzerinde düşünürken, siz düşündükçe işlerin daha da kötüye gittiğini fark ettiğiniz oldu mu? Bunun sebebi, sabit bir düşünceyi koruduğunuzda, çekim yasasının derhal işlemeye başlaması ve size benzer düşünceleri getirmesidir. Böylece birkaç dakika içinde, o kadar çok benzer mutsuz düşünceye kapılırsınız ki, durum size daha da kötü gelmeye başlar ve ne kadar çok düşünseniz, o kadar çok mutsuz olursunuz.
Şu an yaşadığınız hayat, geçmiş düşüncelerinizin yansımasıdır. Buna, yaşadığınız tüm mükemmellikler ve o kadar da mükemmel bulmadığınız her şey dâhil. Üzerinde en çok düşündüğünüz şeyleri kendinize çektiğinize göre, hayatınızın her alanında baskın olarak neler düşündüğünüzü görmek kolay, çünkü yaşadıklarınız bunlardan ibaretti. Şimdiye kadar! Şimdi ise, “Sır”rı öğreniyorsunuz ve bu bilgiyle her şeyi değiştirebilirsiniz.
Dileğinizi kafanızın içinde şekillendirip, baskın düşünceniz haline getirdiğiniz taktirde onu mutlaka hayata geçirirsiniz.
Birçok insan düşüncelerin frekansları olduğunu anlayamıyor; oysa düşünceler ölçülebilirler. İşte bu yüzden, bir şeyi defalarca ve defalarca ve defalarca düşünürseniz, örneğin; beğendiğiniz marka otomobile sâhip olmayı, ihtiyaç duyduğunuz parayı kazanmayı, kendi şirketinizi kurmayı, ruh eşinizi bulmayı... Ve dileğinizi zihninizde canlandırırsanız, gerekli frenkansı tutarlı bir biçimde yaymaya başlarsınız.
Düşünceler, manyetiktir ve frekansları vardır. Siz düşünürken düşünceleriniz Evren’e yayılır ve manyetik güçleriyle aynı frekanstaki bütün benzerlikleri mıknatıs gibi çekerler. Gönderilen her şey kaynağına geri döner. Ve “Siz” o kaynaksınız.
Sizler de birer yayın merkezisiniz ve bugüne kadar üretilmiş tüm televizyon vericilerinden daha güçlüsünüz. Evrenin en güçlü verici istasyonu sizsiniz. Sizin ilettiğiniz frekanslar hayatınızı şekillendirirken, hayatınız da dünyayı şekillendirir.
Düşüncelerinizin iletiminden elde ettiğiniz görüntüler oturma odanızdaki televizyon ekranına yansımazlar; onlar sizin yaşamınıza dair görüntülerdir! Frekansı oluşturan düşünceleriniz benzer unsurları bu frekansa çekerek bunları hayatınızın görüntüleri olarak size geri gönderir. Hayatınızda değiştirmek istediğiniz herhangi bir şey varsa, düşüncelerinizi değiştirerek kanalı ve frekansı değiştirin.


Kötüyü Değil İyiyi Çekmek
İnsanların istediklerini elde edememelerinin tek sebebi, olmasını istedikleri şeyler yerine, olmasını istemedikleri şeyler üzerine düşünüyor olmalarıdır. Düşüncelerinizi dinleyin; söylediğiniz sözlere kulak verin. Bu yasa kesindir ve hiçbir yanılma payı yoktur.
Çekim yasası gerçekten itaatkardır. İstediklerinizi düşünerek bütün kalbinizle bu dileklerinizin üzerine odaklandığınızda size onları mutlaka verecektir. Olmasını istemediğiniz şeylere odaklandığınızda örneğin “geç kalmak istemiyorum, geç kalmak istemiyorum” dediğinizde ise, çekim yasası sizin bunu istemediğinizi duymayacaktır. Bu yasa, siz ne düşünüyorsanız onu ortaya koyar ve bu, tekrar tekrar sahnelenmeye başlar. Çekim yasası neyi arzu edip neyi etmediğinizden etkilenmez. Bir şeye odaklandığınızda, bunun ne olduğuna bakılmaz ve siz onu yaşamınızda gerçek anlamda varolmaya çağırırsınız.
Geçmişi, içinde bulunduğunuz anı ya da geleceği düşündüğünüzde çekim yasası mutlaka çalışmaktadır. Bu, sürekli devam eden bir süreçtir. “Pause” ya da “Stop” düğmesine basamazsınız. Düşünceleriniz varoldukça bu yasa da sonsuz işleyişini, sürdürecektir. Fark edelim ya da etmeyelim, zamanımızın çoğunu düşünerek geçiriyoruz. Biriyle konuşuyor veya birini dinliyorsanız; o an düşünüyorsunuz demektir.
Geleceğe dair plân yaptığınızda; düşünüyorsunuz. Araba kullanırken, ya da sabahları hazırlanırken de düşünüyorsunuz. Birçoğumuzun düşünmeye ara verdiği tek zaman dilimi uykuda olduğu zaman dilimi olmakla birlikte, çekim kuvvetleri uykuya dalmadan önce düşündüklerimiz üzerinde çalışmaya devam ederler. Uyumadan önce iyi şeyler düşünmeye çalışın.
Doğanın tüm yasaları gibi, bu yasada da tam bir mükemmellik vardır. Yaşamınızı siz kendiniz yaratırsınız. Ne ekerseniz onu biçersiniz! Düşünceleriniz tohumlar gibidir ve kaldıracağınız hasat, ektiğiniz tohumlara bağlıdır.
Beyninizin Gücü
Zihniniz düşünceler üretirken, yayınlanan görüntüler yaşam deneyimleriniz olarak size dönmektedir. Düşüncelerinizle sâdece kendi hayatınızı yaratmakla kalma¤¤¤¤¤, onlar aracılığıyla dünyanın yaratımına da güçlü bir biçimde katkıda bulunuyorsunuz. Daha önce hiç kendinizi önemsiz, dünyanın gidişatı üzerinde etkisiz hissettiğiniz oldu mu? Olduysa, bir kez daha düşünün. Çevrenizde yaşananları asıl şekillendiren sizin kendi zihninizdir.
Bir yasayı anlamanız, onu reddetmenizi gerektirmez. Elektriği anlayamıyor olabilirsiniz ama yine de ondan faydalanırsınız. Elektriğin nasıl işlediğini bilmiyorum ama onu kullanarak birisine akşam yemeği pişirebileceğinizi biliyorum. Hâttâ isterseniz elektrikle o birisin bile pişirebilirsiniz!
Zihninize hâkim olmanızın yollarından biri de onu huzura kavuşturmaktır. Meditasyon zihninize huzur verir, düşüncelerinizi kontrol etmenize ve bedeninizi canlandırmanıza yardımcı olur. Burada iyi haber, saatlerce meditasyon yapmanız gerekmediğidir. Başlangıçta buna günde üç ila on dakikanızı ayırmanız, düşünceleriniz üzerinde kontrol kazanmanız konusunda şaşırtıcı derecede etkili olacaktır.
Düşünceleriniz üzerinde farkındalık kazanmak için “ben düşüncelerimin efendisiyim” cümlesi ile niyet çalışması da yapabilirsiniz. Bunu sık sık tekrarlayın, bunun üstüne meditasyon yapın, siz bu niyeti tuttukça, çekim yasası sayesinde bu gerçekleşecektir.
Sır Özetleri
* Hayatın Büyük Sırrı çekim yasasında gizlidir.
* Çekim yasası “benzer benzeri çeker” der. Böylece bir şey düşündüğünüzde ona benzeyen diğer düşünceleri de kendinize çekersiniz.
* Düşünceler manyetiktir ve birer frekansları vardır. Aklınızdan geçirdiğiniz düşünceler, Evren’e yollanarak, aynı frekansta bulunanları manyetik güçlerin etkisiyle size doğru çekerler. Göndermiş olduğunuz her şey kaynağına-Size geri döner.
* Siz düşünceleriniz aracılığıyla frekans yayan birer yayın kulesi gibi insanlarsınız. Hayatınızda herhangi bir şey değiştirmek istiyorsanız, düşüncelerinizi değiştirerek frekansı değiştirin.
* Şu an düşünmekte olduklarınız, gelecekteki yaşantınızı oluşturmakta. Üzerinde en çok düşündüğünüz ya da üzerine en çok odaklandığınız şey hayatınız olarak karşınıza çıkacaktır.
* Düşünceleriniz somutlaşır.
Sır Basitleştirir
“Bu yolculukta insan, kendi evrenini kendisi yaratır.”(Winston Churchill)
Yerçekimi yasası gibi, yasaları olan bir evrende yaşıyoruz. Bir binadan düştüğünüzde, iyi ya da kötü bir insan olduğunuzun bir önemi yoktur, kesinlikle zemine çakılırsınız.
Çekim yasası doğaya ait bir yasadır. Tıpkı yerçekimi yasası gibi, çekim yasası da tarafsız, genel, kesin ve doğrudur.
Şikayet ettikleriniz dâhil olmak üzere şu an sizi çevreleyen her şeyi yaşamınıza çeken yine siz kendinizsiniz. Şimdi, henüz işin başında bunu duymaktan nefret ettiğinizi biliyorum. Hemen “Trafik kazasını ben yaptırmadım. Bana bir sürü sıkıntı yaşatan o müşteriyi ben çekmedim. Borçları da ben çekmedim herhalde” gibi tepkiler vereceksiniz. Bense, size “evet siz çektiniz” demek için burada karşınızdayım. Bu, anlaşılması en zor kavramlardan biri olmakla birlikte, bir kez kabullendikten sonra, hayatınız değişmeye başlayacaktır.
Şu an vermeniz gereken bir karar var: Kötü şeylerin her zaman başınıza gelebileceğine, bunun şans işi olduğuna ya da yanlış zamanda yanlış yerde olabileceğinize ve koşullar üzerinde kontrolünüz olmadığına mı inanmak istiyorsunuz?
Yoksa yaşam deneyiminizin kendi avuçlarınızın arasında olduğunu bildiğinize ve iyi şeylerin yalnızca sizin onları düşünmenizle hayatınızda yer alacağına mı inanmak istiyorsunuz? Seçme şansınız var ve hangisini düşünmeyi seçerseniz, onu yaşayacaksınız.
Sizin ısrarla düşünerek çağırmadığınız hiçbir şey yaşamınıza giremez. MARCI SHIMOFF
Sâhip olduğumuz her düşünceyi denetlememiz imkansızdır. Araştırmacılar, günde yaklaşık altmış bin civarında düşünce ürettiğimizi söylüyorlar. Bu altmış bin düşüncenin tamamını kontrol etmeye çalışsak, nasıl bitap düşeceğimizi hayal edebiliyor musunuz? Çok şükür bunu halletmemizi kolaylaştıran bir faktör var: duygularımız. Duygularımız bize neler düşündüğümüzü anlatır.
Duygularınız ne düşündüğünüzü size anında hissettirir. Duygularımızın bir anda çöktüğü bir durumu düşünün; meselâ kötü bir haber aldığınız an. Midenizde ya da üçüncü çakranızdaki (solar Plexus) o his, anlıktır. Bu da demektir ki, duygularınız ne düşündüğünüzü anlamanız için verilen anlık sinyallerdir.
• Sizden başka hiç kimse size kendinizi iyi ya da kötü hissettiğinizi söyleyemez; çünkü, bunu yalnızca siz bilebilirsiniz.
• Bilmeniz gereken en önemli şey, iyi şeyler düşünürken insanın kendisini kötü hissetmesinin imkansız olduğu.
• Kendinizi kötü hissediyorsanız, aklınızdan size kendinizi kötü hissettiren düşünceler geçiriyorsunuz demektir.
• Moraliniz bozuk olduğunda, kendinizi daha iyi hissetmek ve düşüncelerinizi değiştirmek için çaba sarf etmediğiniz taktirde, verdiğiniz mesaj: “Bana kendimi kötü hissetmem için daha fazla sıkıntı ver. Sıkıntıları bana getir!” olur.
• Hem olumsuz düşüncelere sâhip olup, hem de kendinizi iyi hissetmeniz imkansızdır. Kendinizi iyi hissediyorsanız, bunun sebebi iyi şeyler düşünüyor olmanızdır. Görüyorsunuz ki, hayatta her istediğinize sâhip olabilirsiniz. Bunu bir sınır olmamakla birlikte işin içinde bir bityeniği de yok değil: Kendinizi iyi hissetmek zorundasınız.
• İnsanların ayak parmaklarını yataktan dışarı çıkarır çıkarmaz bir sarmalın içine düşme eğiliminde olmalarının nedeni de budur. Tüm günleri aynı gider. Duygularında yapacakları basit bir değişikliğin, günlerini-ve hayatlarını bütünüyle değiştireceğini bilmezler.
• Güne güzel başlar ve o mutluluk duygusu içinde kalırsanız, herhangi bir şeyin ruh halinizi değiştirmesine izin vermediğiniz sürece, çekim yasası gereğince, yaşadığınız mutluluk duygusunu sürekli kılacak birçok durumu ve insanı kendinize çekersiniz.
ROB PROCTOR
Kendinizi moralsiz hissettiğinizde, bunu çabucak değiştirebileceğinizi biliyor musunuz? Güzel bir müzik çalarak ya da şarkı söyleyerek ruh halinizi değiştirebilirsiniz. Güzel şeyler düşünmek de işe yarar. Bir bebeği ya da çok sevdiğiniz birini düşünün ve bu düşüncede kalın. Bu düşünceyi zihninizde tutarak, ondan başka hiçbir şeyin size ulaşmasına izin vermeyin; kesinlikle kendinizi iyi hissedeceksiniz. Bunu size garanti ediyorum.
Sevgi En Müthiş Duygu
“Çekim yasasının karşı konulmaz gücünü oluşturan şey, sevgi ile düşüncenin bir araya gelişidir.” (Charles Haanel)
Evcil hayvan besliyorsanız, iyi hissetme prensibini uygulamak için ona başvurabilirsiniz. Hayvanlar müthiştir, kendinizi iyi hissetmenizi sağlarlar. Onları sevdiğinizde, sevginin muhteşem etkisi hayatınıza iyilik getirir. Zâten bir armağan da böyle olur.
Evren’de sevginin gücünden daha büyük bir güç yoktur. Sevgiyi duyumsadığınızda, yayabileceğiniz en yüksek frekansı yayarsınız. Sâhip olduğunuz bütün düşünceleri sevgiyle sarıp sarmalayabilirseniz, her şeyi ve herkesi sevebilirseniz, dönüşümü yaşarsınız, hayatınız değişir.
Aslında, geçmişteki büyük düşünürlerden bazıları, çekim yasasından sevgi yasası olarak söz etmişlerdi. Üzerinde biraz düşününce bunun nedenini anlamak kolay.
Örneğin; birisi hakkında hoş olmayan bir şeyler düşündüğünüzde, bu çirkin düşünceleri kendi hayatınızda görürsünüz. Düşüncelerinizle başkalarına zarar vermeniz mümkün değildir; bu yolla ancak kendinize zarar verirsiniz. Sevgiye dair düşündüğünüzde ise, bilin bakalım bundan faydalanan kim olur: tabii ki, siz!
Marci Shimoff, büyük dahi Albert Einstein’ın sözlerinden yapmış olduğu şu alıntıdaki görüşü paylaşıyor: “Herhangi bir insanoğlunun kendisine sorabileceği en önemli soru: ‘Bu Evren bana dost mudur?’ sorusudur.”
Bu soruya, çekim yasasını bilerek verilecek tek cevap “Evet, Evren dostumdur” olur. Neden? Çünkü, çekim yasasına göre, ne cevap verdiyseniz onu yaşamanız gerekiyor. Albert Einstein bu etkili soruyu sordu; çünkü “Sır”ra vakıftı. Bu soruyu sorarak bizi düşünmeye ve bir seçim yapmaya zorlayacağını biliyordu. Sâdece soruyu sormakla bile, bize müthiş bir fırsat tanımıştı.
Evren’in dostunuz olduğunun bilincine varın!
Sır Nasıl Kullanılır?

Alaaddin’in lambası hikayesini düşünün. Alaaddin lambayı alır, ovalar ve “Cin” lambanın içinden çıkar. Cin sürekli aynı şeyi söyler:
“Dileğin benim için emirdir!”
Bunun üzerinde düşünün. Şimdi, gelin bu benzetmeyi alıp, hayatınıza uygulayalım. Hatırlarsanız Alaaddin sürekli bir şeyler isteyen bir tiplemeydi. Cin ise burada Evren’i temsil ediyor. Birçok gelenekte kutsal koruyucu meleğiniz ya da yüksek benliğiniz gibi birçok farklı adla anılmış olsa da, bizden büyük, yüce bir varlık olduğu konusunda hemfikir olunmuştur. Bu yüzden bizler ona istediğimiz adı verebiliriz, siz de kendinize en uygun tanımlamayı seçebilirsiniz...
Ve Cin daima aynı şeyi söyler:
“Dileğin benim için emirdir!”
Cin sâdece emirlerinizi yerine getirir. Cin, çekim yasasıdır ve sizin düşündüklerinizi, konuştuklarınızı ve yaptıklarınızı izlemek için daima işbaşındadır.
Siz, Evren’in Hakimisiniz; Cin ise, size hizmet etmek için hazır beklemekte. Cin emirlerinizi asla sorgulamaz. Siz düşünürsünüz ve O, dileğimizi gerçekleştirmek için gücünü kullanarak, insanlar olaylar ve durumlar aracılığıyla Evren’i harekete geçirir. JAMES RAY


Yaratım Süreci
“Sır”da kullanılan Yaratım Süreci, isteklerinizi üç adımda gerçekleştirmenize yarayacak basit bir kılavuzdur:
1. Adım: İstemek
İlk adım istemektir. Evren’e komut verin ve ne istediğinizi bilmesini sağlayın; düşüncelerinize cevap verecektir.
Gerçekten istediğiniz şey nedir? oturup düşünün ve bunu bir kağıda yazın. Yazarken şimdiki zaman kipi kullanın.
İstemek Yaratım Süreci’nin ilk adımıdır; bu yüzden istemeyi alışkanlık haline getirin. Bir seçim yapmak zorunda olduğunuzda, ne yöne gitmeniz gerektiğini bilmiyorsanız, bunu Evren’e sorun! Hayatınızdaki hiçbir şey için bunalmanız gerekmiyor. Sâdece isteyin yeter!
2. Adım: İnanmak
İsteğinizi elde ettiğinize inanın. Benim mutlak inanç olarak adlandırmayı sevdiğim bu inanca siz de sâhip olun. Mutlak inanç, görünmeyene inanmaktır. İnancınız tam ve eksiksiz olmalı. Katalogdan bir şey ısmarladıysanız, rahat olun, siparişinizin size ulaşacağını ve bunun hayatınızın bir parçası olacağını bilin.
“İstediğiniz şeyleri zâten sizinmiş gibi görün. İhtiyaç duyduğunuzda size geleceklerini bilin ve gelmelerine izin verin. Huysuzlanıp kaygılanmayın. Eksiklikleri üzerinde düşünmeyin. Sizin, size ait ve zâten sizin malınız olduklarını düşünün.” Robert Collier/1885-1950)
Tatil rezervasyonu yaptırdığınızda, yepyeni bir araba ısmarladığınızda ya da bir ev satın aldığınızda bunların sizin olduğunu bilir; gidip aynı dönem için bir tatil rezervasyonu daha yaptırmaz ya da ikinci bir araba veya ev satın almazsınız. Piyangodan ikramiye kazansanız, ya da büyük bir mirasa konsanız, parayı nakit olarak elinize almadan önce de onun size ait olduğunu bilirsiniz. Bu, onların sizin olduklarına inanma duygusudur. Onlara dokunmadan önce bile sâhip olduğunuza, parayı olduğunuza inandığınızı gösterir.
Tıpkı bir çocuk gibi davranın ve dileğinizin gerçekleştiğine hayali olarak inanın ve istediğiniz zâten olmuş gibi davranın. Gerçekmiş gibi davrandıkça, duruma inanmaya başlayacaksınız. Cin, tam olarak dilekte bulunduğunuz anda ne istediğinizle değil, sürekli ve ısrarlı düşüncelerinizle ilgilenir. İşte bu yüzden, ondan bir şey istedikten sonra, inanmaya ve bilmeye devam etmeniz gerekir. Güven duyun. İstediklerinizi elde edeceğinize dair inancınız, ölmez güveniniz en etkili gücünüzdür. Elde etmekte olduğunuza inandığınızda, hazır olun ve başlayan sihri izleyin!
Dileğinizin nasıl gerçekleşeceği, Evren’in onu size nasıl getireceği sizin sorununuz ya da meseleniz değildir. Evren’in bunu sizin için yapmasına izin verin.
3. Adım: Almak
Sürecin üçüncü ve son adımı, almak. Önce bir kez isteyin, isteğinizi aldığınıza inanın, onu gerçekten almak için yapmanız gereken şey ise, kendinizi iyi hissetmekten ibaret.
Elde ettiğinizde sizi mutlu etmeyecek bir şeyi dilemezdiniz değil mi? Bu yüzden, kendinizi iyi hissetme frekansına alın, böylece istediğiniz olacak. Kendinizi bu frekansa geçirmenizin hızlı yollarından biri de; “Şu an isteğimi elde ediyorum. Yaşantımdaki bütün iyi şeyleri şu an alıyorum. Şu an [...burada kendi arzunuzu söyleyin...] alıyorum” demektir. Ve bunu hissedin. Arzunuzu elde etmiş olduğunuzu hissedin.
• “İnanarak, yakararak istediğin ne varsa, hepsini alacaksın” (Matthew 21:22)
• “Ne istemiş olursan ol, dileğin için dua ederken, onu elde etmekte olduğuna inan, ona erişeceksin.”(Mark 11:24)
Esin veren faaliyetle, faaliyet arasındaki fark şudur: Evren’den istediğinizi almak için harekete geçtiğinizde, ırmakla birlikte aynı yöne aktığınızı hissedersiniz. Çaba sarf etmenize gerek yok gibidir. İşte bu esin veren eylemin sizde yarattığı duygudur ve Evren’le ve yaşamla birlikte akmaktır.
Bu iş o kadar keyiflidir ki, bazen elde etmek istediğinizi alana kadar bu “eylem”i kullandığınızın farkına bile varmazsınız.
İçgüdülerinize güvenin. Evren size ilham verir ve elde etme frekansında sizinle iletişim kurar. Sezgisel ve içgüdüsel hisleriniz olduğunda, onları izleyin; Evren’in sizi manyetik bir biçimde istemiş olduğunuz şeyi elde etme noktasına doğru götürdüğünü anlayacaksınız.
Her şeyi kendinize çeken bir mıknatıs olduğunuzu unutmayın. Zihninizde ne istediğinizi net olarak belirlediğiniz zaman, onları kendinize çeken bir mıknatısa dönüşürsünüz ve istekleriniz de size doğru manyetize olur.
“İnanma yolunda ilk adımı atın. Merdivenin tamamını görmeniz gerekmiyor. Sâdece ilk adımı atın.”(Dr. Martin Luther King, Jr. / 1929-1968)
Bedeniniz ve “Sır”
Gelin, Yaratım Sürecini, kendisini şişman hisseden ya da kilo vermek isteyen insanlar için kullanmayı deneyelim.
Bâzı insanlar tiroitlerinin az çalıştığını, ağır bir mekanizmaya sâhip olduklarını, ya da vücut biçimlerinin genetik yapılarından geldiğini söyleseler de, bütün bunlar “şişmanlık düşünceleri’ne” sâhip olmak için birer kılıftır. Bu bahanelerden herhangi birinin size uygun olduğunu kabul ediyor ve buna inanıyorsanız, bu sizin için bir yaşantıya dönüşmüş demektir, böylece siz fazla kilolu olma durumunu kendinize çekmeye devam edersiniz.
İnsanların kilo konusunda sâhip oldukları en yaygın düşünce, ki ben de buna inanıyordum, kilo almanın sorumlularının yiyecekler olduğudur. Bu işinize yaramayan bir inanıştır, hele benim şu anki bakış açıma göre, zırvalamanın dik alasıdır! Yiyecekler alınan kilolardan sorumlu değillerdir. Yiyecekleri kilolardan sorumlu tutan düşüncenizdir, yiyeceklerin kilo almanıza sebep olmalarını sağlayan. Unutmayın, düşünceler, herşeyin başlıca nedenleri, geri kalan ise, o düşüncelerin etkileriydi. Aklınızdan mükemmel düşünceler geçirirseniz, sonuç mükemmel bir vücut ağırlığı olacaktır.
Sizin için mükemmel kilo, sizin kendinizi mükemmel hissettiğiniz kilodur. Sizden başka hiç kimsenin bu konudaki fikrinin önemi yoktur. Size uygun kilo, size kendinizi iyi hissettiren kilodur. Sizin için mükemmel kiloyu ve bedeni kendinize çekmek için Yaratım Süreci’nin üç adımını kullanın:
1. Adım: İsteme
Kaç kilo olmak istediğiniz konusunda net olun. Beyninizde, sizin için mükemmel olduğunu düşündüğünüz o kiloya ulaştığınızda, bedeninizin görüntüsüne dair bir imge oluşturun. Mükemmel kilonuzda olduğunuzda çekilmiş resimleriniz varsa, onlara sık sık bakın.
2. Adım: İnanmak
Mükemmel kiloya ulaşacağınıza inanmalı ve zâten o kiloda olduğunuzu düşünmelisiniz.
Sizin için mükemmel olduğunu düşündüğünüz bu kiloyu bir kağıda yazarak, tartınızın üzerine yapıştırmalı, ya da hiç tartılmamalısınız. Düşünceleriniz, sözleriniz ve davranışlarınız, isteğinizle çelişmesin.
Mükemmel kiloya ulaşmak, Evren’in kataloğundan bir şey sipariş etmek gibidir. Kataloğa bakın, mükemmel kiloyu seçin, siparişinizi verin ve size teslim edilsin. Fazla kilolu insanlar gördüğünüzde onları incelemeyin ve zihninizi hemen, sâhip olduğunuz mükemmel vücut görüntünüze kaydırarak bunu hissedin.
3. Adım: Almak
Bedeninizden dolayı mutsuzsanız, bu etkili bir duygudur ve bedeninizden dolayı mutsuz olmayı çekmeye devam etmenize sebep olur. Bedeninize karşı eleştirel olduğunuz, ve ona kusur bulduğunuz taktirde, daha fazla kiloyu bedeninize çekersiniz.
Ne Kadar Zaman Alır?
İnsanların merak ettiği bir diğer konu da, “Diledikleri arabaya, ilişkiye ya da paraya kavuşmalarının ne kadar süreceği”dir. Elimde bunun otuz dakika, üç gün ya da üç ay süreceğini yazan bir yönetmelik yok. Evrenle aynı doğrultuya gelip işbirliği yapmak daha çok size bağlı.
Zaman bir yanılsamadır. Bize bunu söyleyen kişi de Einstein’dır. Bu cümleyi ilk kez duyuyorsanız, bu kavramı anlamakta biraz zorlanabilirsiniz; çünkü çevrenizde olan biten her şeyin birbiri ardına gerçekleştiğini görürsünüz. Kuantum fizikçileri ve Einstein’ın bize anlatmak istedikleri şey her şeyin eş zamanlı meydana geldiğidir.
Zamanın varolmadığını anlayabilir; bu mefhumu kabul ederseniz, gelecek için istediğiniz her şeyin zâten varolduğunu da görürsünüz. Her şey aynı zamanda meydana geliyorsa, sizin istediğiniz şeye sâhip paralel bir versiyonunuz da şimdiden vardır!
Evren için zaman ve boyut sıkıntısı yoktur. Bir doları hayata geçirmek ne kadar kolaysa, bir milyon doları ortaya koymak da o kadar kolaydır. Süreç aynıdır. Birinin diğerinden daha yavaş gelme ihtimalinin tek sebebi, sizin, bir milyon doların çok para, bir doların ise bir değerinin olmadığını düşünmenizdir. Küçük şeylerden başlamak, çekim yasasını bizzat yaşamanızın en kolay yollarından biridir. DAVID SCHIRMER
İnsanlar bu kadar kolay park yeri bulmama hayret ediyorlar. “Sır”rı ilk kavradığım zamandan beri bunu yapabiliyorum. Tam olarak nereye park etmek istiyorsam orayı gözümde canlandırdıktan sonra, yüzde doksan beş olasılıkla, tam düşündüğüm gibi park yerinin orada beni beklediğini görüyor, tek yapmam gereken şeyi yaparak, doğruca girip pak ediyorum. Geri kalan yüzde beşlik zaman diliminde ise, oradan çıkmakta olan arabanın çıkabilmesi için bir iki dakika beklemem gerekiyor. Bunu sürekli yapabiliyorum.
Herhalde şimdi; “Her zaman park yeri bulabiliyorum” diyen birinin bunu nasıl başardığını ya da “şansım gerçekten çok iyidir, sürekli bir şeyler kazanırım” diyenlerin neden sürekli bir şeyler kazandığını anlamışsınızdır. Bu insanlar bu olanları umuyorlar. Büyük beklentiler edinmeye başlayın, bunu yapmaya başlayınca hayatınızı önceden yaratmış olacaksınız.
“Kendi kendinize; ‘Bugün güzel bir yere gideceğim ya da güzel bir ziyaret yapacağım’ dediğinizde, ziyaretinizi ve yolculuğunuzu güzelleştirecek eleman ve kuvvetleri bedeninizden dışarı doğru göndermiş oluyorsunuz. Yapacağınız bir ziyaretten, yolculuktan ya da alışverişten önce, moraliniz bozuk olduğunda, kaygı duyduğunuzda ya da keyifsizlikler yaşayacağınızdan endişelendiğinizde ise, size tatsızlık yaşatacak birtakım görünmez ajanları ileri doğru göndermiş oluyorsunuz. Düşüncelerimiz ya da başka bir deyişle zihinsel durumumuz olayları önceden iyi ya da kötü diye ‘düzenlemek’ için daima iş başındadır.” (Prentice Mulford)
Prentice Mulford bu cümleleri 1870’lerde yazmış. Ne büyük bir öncü! Böylece, her gün, her olayı önceden düşünmenin ne kadar önemli olduğunu açıkça görebiliyorsunuz.
Telaşlandığınız ya da acele ettiğiniz zamanlar, bilin ki, buna dair düşünceleriniz ya da hareketlerinizin temelindeki duygu korkudur (geç kalma korkusu), ve bu duygu sizin, kötü şeyleri, önünüze çıkmaları için “ayarlamanıza” sebep olur. Acele etmeye devam ettikçe, kötü şeyleri birbiri ardına kendinize çekersiniz.
Durmalı ve kendinizi bu frekanstan çıkarmalısınız. Kötü şeyleri kendinize çekmek istemiyorsanız, birkaç dakika dinlenip, düşüncelerinizi de değiştirmelisiniz.
Bir çok insan, özellikle de Batı toplumlarında, “zamanın” peşinde koşar ve zaman yokluğundan şikayet eder. Aslında, insanlar zaman bulamadıklarını söylediklerinde, bunun sebebi yine çekim yasasıdır. Zamanın sınırlı olduğunu düşünerek kuyruğunu kovalayanlardansanız, şu andan itibaren; vurgulu bir tonlamayla; “Gerekenden fazla zamanım var” demeye başla¤¤¤¤¤, hayatınızı değiştirin.
Yaşamınızdaki her olayı, düşünceleriniz aracılığıyla önceden belirlemeyi günlük alışkanlığınız haline getirin. Yaptığınız her şeyde, gittiğiniz her yerde, olayları yaşamak istediğiniz biçimiyle önceden düşünerek Evren’e dair güçleri arkanıza alın. O zaman, hayatınızı kendi istekleriniz doğrultusunda yaratmış olursunuz.
Etkili Süreçler
Şimdiki gerçekliğiniz ya da şu an yaşamakta olduğunuz hayat, daha önce düşünmüş olduklarınızın sonucu olarak var. Siz duygu ve düşüncelerinizi değiştirmeye başladığınız taktirde, yaşadığınız hayat da tamamıyla değişecek.
“Bir insanın kendisini değiştirebilmesi, ...ve kaderini yenmesi, doğru düşünmenin etkisini kavramış her beynin ulaşabileceği bir sonuçtur.” (Christian D. Larson / 1866-1954)

Beklenti etkili bir çekici güçtür, çünkü nesneleri ve olayları size doğru çeker. Bob Proctor’un da söylediği gibi; “Arzu etmek, sizi arzuladığınız nesneyle birleştirir, ummak ise onu hayatınıza doğru çeker.” İsteklerinizin gerçekleşmesini umarken istemediğiniz şeylerin olmasını beklemeyin.
JAMES RAY
Birçok insan yaşamakta olduğu hadiselere bakar ve, “işte ben buyum” der. Siz bu değilsiniz. Siz buydunuz. Diyelim ki, bankada yeterince paranız yok ya da istediğiniz gibi bir ilişkiniz yok, ya da sağlığınız ve formunuz iyiye gitmiyor; bunlar sizin hakkettikleriniz değil, geçmişteki düşünce ve davranışlarınızın bugüne sarkan sonuçları. Geçmişte edindiğimiz düşünceleri ve davranışları değiştirmezseniz, sürekli bu artık sonuçlar içinde yaşarsınız. Şimdiki durumunuza bakarak, kendinizi bununla tanımlarsanız, kendinizi gelecekte de bundan farklı bir şey elde etmemeye mahkûm edersiniz.
Neville, her günün sonunda, uykuya dalmadan önce, o gün yaşadıklarınızı düşünmeyi önerir ve istediğiniz gibi gitmeyen bir olay ya da an olduysa, bunu da zihninizin içinde sizi mutlu edecek biçimde gelişmiş gibi yeniden düşünmenizi söyler. Bu olayları beyninizde tam istediğiniz gibi yeniden yarattığınızda, o günün frekansını temizleyerek, ertesi gün için yeni bir frekans yaymaya başlarsınız. Böylece, geleceğiniz için kendi isteğiniz doğrultusunda yeni görüntüler oluşturmuş olursunuz. Resimleri değiştirmek için asla çok geç değildir.
Minnettarlığın Güçlü Etkisi
Şükretmek, yaşamınıza daha çok şey katmanın mutlak yollarından biridir. (MARCI SHIMOFF)
Hayatınızı değiştirmeye başlamak için şu an yapabileceğiniz bir şey var mı? Yapabileceğiniz ilk şey, sâhip olduğunuz için şükrettiklerinizin listesini yapmak. Bunu yapmak, enerjinizi ve dolayısıyla düşüncelerinizi değiştirerek, düşüncelerinizi değiştirmeye başlayacak.
Şükretmek benim için son derece etkili bir alıştırma oldu.
• Sabahları uyandığımda; “Teşekkür ederim” diyorum.
• Her sabah, ayaklarım zemine değdiğinde buna şükrediyorum.
• Sonra, dişlerimi fırçalayıp yeni güne hazırlanırken şükrettiğim şeyler sayesinde koşturmaya başlıyorum.
• Rutin işlerimi yaparken, bir yandan da minnettarlığımı duyumsuyorum.
James Ray’i bu etkili minnettarlık alıştırmasını bizimle paylaşırken filme aldığımız gün, yaşamım boyunca asla unutmayacağım günlerden biri oldu.
Her sabah, yaşayacağım bu yepyeni gün ve sâhip olduğum için şükrettiğim her şey için ne kadar minnettar olduğumu duyumsamadan yatağımdan kakmamayı alışkanlık haline getirdim. Sonra, yataktan kalkarken, yere değen ilk ayağımla birlikte “teşekkür”, ikincisiyle de “ederim” diyorum. Banyoya giderken attığım her adımda teşekkür ediyorum. Duş alıp giyinirken de teşekkür edip, bunu hissetmeyi sürdürüyorum. Güne başlamaya hazır olduğumda, yüzlerce kez “teşekkür etmiş” oluyorum.
Şükretmek, tarihte rastlanan bütün büyük avatarların öğretilerinin temel unsuru olmuştur. Wallace Wattles tarafından 1910 yılında yazılan ve hayatımı değiştiren kitap olan “Science of Getting Rich” (Zengin Olmanın İlmi)nin içindeki en uzun bölüm de minnettarlığa ayrılmıştı.
Ayrıca, “Sır”da yer alan öğretmenlerin tamamı da şükretmeyi günlerinin bir parçası olarak görüyor; birçoğu güne şükran duyguları ve düşünceleriyle başlıyor.
Okuduğum her metinde ve “Sır”rı kullanarak yaşadığım bütün deneyimlerde gördüm ki, şükretmenin etkisi diğer bütün etkileri geçiyor. “Sır”dan öğrendikleriniz içinde yalnızca birini uygulayacaksanız, şükretmeyi kullanın ve onu yaşam biçiminiz yapın.
Çevrenize bakıp; “İstediğim gibi bir arabam yok. İstediğim gibi bir evim yok. İstediğim gibi bir eşim yok. İstediğim kadar sağlıklı değilim” diyebilirsiniz.
Aman! Geriye sarın, geriye sarın! Bunlar sizin istemediğiniz şeyler. Odaklanmanız gereken şey, sâhip olduğunuz için şükrettikleriniz. Örneğin; bunları okumak için gözleriniz olduğuna şükredebilirsiniz.
Sâhip olduğunuz giysiler için de teşekkür edebilirsiniz; evet belki daha güzellerini tercih ederdiniz ama, sâhip olduklarınız için şükretmeye başlarsanız dilediğiniz gibilerini çok yakında almanız da mümkün.
“Diğer yöntemleri kullanarak hayatlarını doğru biçimde düzenleyen bir çok insan, şükretmeyi bilmedikleri için yoksul kaldı.”(Wallace Wattler)
Sâhip olduklarınıza karşı nankörlük ederseniz, daha fazlasını yaşamınıza getirmeniz imkansızlaşır. Neden? Çünkü, nankörlük ettiğinizde, yaydığınız duygu ve düşüncelerin tamamı olumsuzdur. Kıskançlık, alınganlık, doyumsuzluk, “açgözlülük” de, size istediğinizi getiremeyecek duygulardandır.
LEE BROWER-SERVET YÖNETİMİ EĞİTİMCİSİ VE UZMANI, YAZAR VE ÖĞRETMEN
Her insanın, “işlerin yolunda gitmediği; ya da kötü gittiği” dönemlerinin olduğunu düşünüyorum. Bir defasında aileme dair yolunda gitmeyen bir şeyler yaşandığında, yerde bir taş buldum ve eğilip aldım. Taşı cebime ko¤¤¤¤¤; kendi kendime “bu taşa her dokunduğumda, varlığına şükrettiğim herhangi bir şeyi düşüneceğim” diyerek söz verdim. Sonra, her sabah uyanır uyanmaz taşı çekmeceden çıkararak, cebime koydum ve şükrettiğim şeyleri gözden geçirdim. Bilin bakalım gece yatarken ne yapıyordum? Ceplerimi boşaltıyordum ve taş yine oradaydı.
Bu fikir sayesinde birçok şaşırtıcı deneyim yaşadım. Taşı yere düşürdüğümü gören Güney Afrikalı bir arkadaşım; “ne taşı bu?” diye sordu. Durumu ona açıkladım, o da taşa “Şükran taşı” adını verdi. İki hafta sonra bana Güney Afrika’dan bir e-posta gönderdi. İletisinde; “Oğlum pek sık rastlanmayan bir hastalıktan ölüyor. Hastalık bir tür hepatitmiş. Bana üç tane şükran taşı gönderir misin?” yazmıştı. Bahsettiği taşlar yoldan bulduğum sıradan taşlardı. “elbette” diye cevap verdim ve ona göndereceğim taşların çok özel olmalarını istediğim için yakınlardaki dereye giderek uygun taşları seçip ona gönderdim.
Dört, beş ay sonra arkadaşımdan bir e-posta daha aldım. Şöyle yazmıştı; “Oğlum artık daha iyi. Müthiş bir hızla iyileşiyor. Bilmen gereken bir şey daha var; tanesi on dolardan binden fazla şükran taşı sattık ve tüm parayı hayır kurumlarına dağıttık. Çok teşekkür ederiz.”
Gerçekten de, insanın bir “şükretme davranışı” geliştirmesi son derece önemli.
Bob Proctor da, Yaratım Süreci’nin ilk adımı olan “İsteme” bölümünde, isteklerinizi yazarken; her cümleye “Şu an........sâhip olduğum için çok mutlu ve minnettarım” (boşluğu kendinizi dolduracaksınız) diye başlamanızı önermişti.
Arzunuza şimdiden kavuşmuş gibi, şükrettiğinizde, Evren’e çok güçlü sinyaller yollarsınız. Bu sinyaller, şükrettiğinize göre, dileğinize kavuşmuş olduğunuzu ifâde ederler. Sabahları yatağınızdan kalkmadan önce, yaşayacağınız güzel gün için, sanki o günü mükemmel yaşamışsınız gibi önceden şükretmeyi alışkanlık haline getirin.
Visualization’ın (Zihinde Canlandırma) Güçlü Etkisi
“Visualization”ın (zihinde canlandırma) bu kadar etkili olmasının sebebi, zihninizde, kendinizi dileğinize kavuşmuş olarak canlandırdığınızda, onu elde ettiğinize dair duygu ve düşünceler ürütmenizdir.
Visualization (zihinde canlandırma) düşünceleri imgelere odaklamaktan ibaret basit bir işlem olmakla birlikte, gerçeğiyle aynı derecede güçlü duygular yaratır. Bir şeyi zihninizde canlandırdığınızda, siz söz konusu güçlü frekansı Evren’e yayarken; çekim yasası bu güçlü sinyalleri alarak, yarattığınız görüntüleri aynen zihninizin içinde görmüş olduğunuz biçimiyle size geri gönderir.
“Bunu bilsin, bilmesin herkes bir şeyleri zihninde canlandırabilir. Başarılı olmanın büyük sırrı, zihinde canlandırmadır (visualization)”. (Genevieve Behrend / 1881-1960)
 
Üst Alt