- Üyelik Tarihi
- 13 Ocak 2013
- Konular
- 91
- Mesajlar
- 199
- MFC Puanı
- 10
TEVFİK FİKRET - YAĞMUR ŞİİRİNİN İNCELENMESİ
YAĞMUR - TEVFİK FİKRET
YAĞMUR
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler
Kafeslerde, ramlarda pür ihtizaz
Olur dembeden nevhager, nagmesâz
Kafeslerde, ramlarda pür ihtizaz
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler..
Sokaklarda seylâbeler ağlaşır,
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;
Bulutlar karardıkça zerrata bir
Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir;
Bürür bir soğuk gölge etrafı hep,
Nümâyan olur gündüzün nısf-ı şeb.
Söner şimdi, manzûr olurken demin
Heyulası karşımda bir âlemin
Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.
Geçer hoş sokaktan, hayalet gibi,
Şitâbân ü puşideser bir sabî;
O dem leyl-i yâdımda, solgun, tebâh.
Sürür bir kadın bir ridâ-yı siyâh.
Saçaklarda kuşlar - Hazindir bu pek!
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.
Öter gûş-i ruhumda boş bir enîn,
Boğuk bir tezâd-ı sükûn u tanîn:
Küçük, pür heves gevherin katreler...
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz
Olur muttasıl nevhager, nağmesâz
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz
Küçük, pür heves, gevherin katreler...
Tevfik Fikret
Feûlün feûlün feûlün feûl
Metin İncelemesi:
Biçim Yönünden:
Biçimi: Nazım.
Nazım Biçimi: Yeni edebiyatın yeni nazım bi*çimi.
Nazım Birimi: Beyit.
Ölçüsü: Aruz
Kelimeler:
Muhteriz: Çekingen - Pür-ihtizaz: titreyişli - Nevha-ger:sesle ağlayan - Nağme-sâz: nağme çıkaran - Zerrât: zerreler - Muhtazır: can çekişen - Numâyân olur: görünür - Nısf-ı şeb: gece yarısı - Manzur olurken: görünürken - Şitâban ü pûside-ser bir sabî: acele ile giden başı örtülü bir çocuk - Leyl'i yâdımda: hatıramın gecesinde - Tebâh: harap - Ridâ-yı siyah: siyah örtü - Gûş-ı rûh: ruh kulağı - Enin: inilti - Tezâd-ı sükûn ü tanîn: sessizlikle ses çıkarmanın tezadı - Cevherin katreler: mücevver gibi damlalar
Fe û lün/fe û lün/fe û lün/fe ûl
Kü çük mut/ta rit muh/te riz dar/be ler
Türü: Lirik-pastoral şiir.
Konusu: Bir doğa olayı olan yağmurun yağışı ir ediliyor; onun kişi ruhunda yarattığı duygular izlenimler anlatılıyor.
Kafiye şeması: abba/cc/dd/ee/ff/gg/hh/ii/jj/kk/ /ab/bb/a.
Kafiyeli olan, "İhtizaz/nağmesaz" sözcüklerinde ortak kafiye sesi "AZ" olup tam kafiyedir. "Gibi/sâbi" sözcüklerinde de ortak kafiye sesi "Bİ" olduğun*dan tam kafiyedir.
Dil özellikleri:
Şiirin dizeleri nesir cümleleri gibi kurularak, nazım nesire yaklaştırılmıştır. Dizeler birbiri ardın*ca ve uyak gözetmeksizin okunduğunda ortaya bir nesir havası veren anlatım çıkmaktadır.
Divan ve Tanzimat şiirinde cümleler tek be*yitte tamamlandığı halde, bu şiirde beyitler tümce*lerden oluşmakta ve anlamca birbirine bağlı bulun*maktadır
Yabancı kökenli söz ve tamlamalara gere*ğinden çok yer verilmiştir: Gûş, gevher, tezâd-ı sü*kûn, ridâ-yı siyah vb.
Anlatım lirik, konunun işlenişi melânkoliktir. Şiirin bütününde bir karamsarlık sezilmekte, bu da şi*irin ruh ve karakter yapısından ileri gelmektedir.
Fiiller ise Türkçe kökenli sözcüklerden seçil*iştir: Ağlaşır. yaklaşır, bürür. susarlar vb.
Şiirde duygular, bir resim tablosu biçiminde anlatılmıştır. Yeni hayalleri en güzel biçimde anlatan isim ve sıfat tamlamalarına yer verilmiştir.
Şiirde dış öğelere önem verilmiş; ahenk, se*çilen kelimelerle sağlanmıştır. Yağmurun yağışında görülen musiki, yerli yerinde kullanılan sözcüklerin örgüsüyle yansıtılmıştır.
Söz Sanatları:
İlk beş dizede yağmur tanecikleri, yasla feryat eden ve şarkı söyleyen bir insan gibi düşünülerek "teşhis" (kişileştirme) sanatı yapılmıştır. Aynı sanat, seylâbelerin ağlaşmasında ve zerrelerin can çekişme*sinde de görülmektedir. Üçüncü beyitte geçen "gün*düz" ile "şeb" (gece) arasında tezat; dokuzuncu be*yitte geçen "sükûn" ile "tanîn" (tınlama, çınlama) arasında yine tezat sanatı yapılmaktadır. Önbirinci beyitte yağmur tanecikleri, yasla feryat eden ve şar*kı söyleyen bir canlı gibi düşünülerek teşhis (kişileştirme) sanatı yapılmaktadır. Son dizede ise, yağmur tanecikleri değerli bir "mücevher"e benzetilmektedir.
İçerik Yönünden:
Küçük, monoton, ürkek vuruşlar
Kafeslerde, camlarda titreşerek
Zaman zaman şarkı söyler, ağıt yakar
Kafeslerde, camlarda titreşerek
Küçük, monoton, ürkek vuruşlar.
Sokaklarda sel suları ağlaşır,
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;
Bulutlar karardıkça zerrelere bir
Ağır, can çekişen dalgalanma gelir;
Bürür bir soğuk gölge hep çevreyi,
Gündüzün görünür gece yarısı.
Söner şimdi, görünürken demin,
Karşımda o korkunç gölgesi evrenin.
Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.
Geçer beş sokaktan hayalet gibi,
Koşan bir çocuk; başı örtülü.
O an, anılarımın gecesinde, solgun
Yıkılmış bir kadın, sürür bir siyah örtüyü.
Saçaklarda kuşlar-Acıdır bu pek!
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.
Ruhumun kulağında öter boş bir inilti,
Boğuk bir sessizlik ve çınlama gibi.
Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar...
Sokaklarda, damlarda hep titreşir.
Aralıksız ölüm ağıdı yakarak durur
Sokaklarda, damlarda hep titreşir.
Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar.
Tevfik Fikret
Şiir, dört bölümden oluşuyor.
Bölüm 1- İlk beş dize bu bölümü oluşturur. Burada şair, henüz yağmaya başlayan yağmurdan söz ediyor. Yağmur, küçük damlacıklar halindedir. Tekdü*ze biçimde yağmakta, ürkek davranmaktadır.
Bölüm 2- Altıncı dizeden yirmi üçüncü dizeye kadar olan kısımdır. Burada yağmur, ritmik bir biçimde yağışını sürdürmektedir. Yağan yağmurun şairin ruhunda yarattığı duygular ve izlenimler anlatılmaktadır,
Bölüm 3- Yirmi dördüncü dizeden son dizeye kadar olan kısımdır. Burada yağmur, ilk bölümdekinin tersine ürkekliğini yitirmiş; yağmak için istek dolu bir hale gelmiştir. İlk bölümde zaman zaman şarkı söyleyen, ağıt yakan yağmur, bu bölümde aralıksız bir biçimde ölüm ağıdı yakmakta ve şarkı ezgileri söy*lemeye devam etmektedir.
Bölüm 4- Sondaki tek dizedir. Dize, inci gibi düşünülen yağmur damlasının simgesi olmaktadır.
Araştırmalar:
Yağmurun yağışı, ilk beşlikte, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve dokuzuncu beyitlerde son iki be*yitte tasvir edilmektedir. İlk beşlikte yağmur, henüz yağmaya başlamıştır. Yağmur damlaları tekdüze ve ürkektir. İkinci beyitte, yağmur damlaları sokaklarda seller oluşturmakta, çıkardığı sesler ise insan ağla*masını andırmaktadır. Diğer beyitlere göre; yağmur, ritmik bir biçimde yağışını sürdürmekte, insanlar sı*kıntıyla evlerine çekilmektedir. Son iki dizede şair, başta söylediklerini yinelemekte, yağmurun istekli yağdığını belirtmektedir.
Yağmurun etkisiyle doğada görülen değişiklikler şunlardır : Yolları seller kaplıyor, bulutlar kararıyor, ufuk görünmez oluyor ve insana yaklaşmış duygusunu veriyor. Gündüzün yerini sanki gece karanlığı almış gibi oluyor. Çevre, ıssızlaşıyor ve ürkütücü bir görü*nüm kazanıyor. Bu değişmelerin sonucu şairin kafa*sında "bir âlemin korkunç hayali" beliriyor. O kor*kunç hayal; boş bir sokak, sokakta koşan başı örtülü bir çocuk, saçaklarda kuşlar ve uluyan bir köpek ola*rak betimleniyor. Bu durum, kendisine hasta bir kadı*nı anımsatıyor, ruhunun derinliklerinde yankılar yapı*yor.
Yağmurun yağışı ve doğa üzerindeki etkisi tasvir edilirken, şair gerçeğe uyuyor, çevrenin aldığı görü*nümü olduğu gibi yansıtıyor. Hatta tasvirlerle yetin*miyor, görünümlerin kendi ruhunda uyandırdığı izlenim*leri anlatarak içinde bulunduğu ruhsal durumunu ortaya koymaya çalışıyor.
Şiirde konunun işlenişiyle biçim arasında düzen*li bir uygunluk görülmektedir. Kimi biçimsel nitelikler, tasvirlerin daha canlı, anlatımın etkili, konunun duygulu hale gelmesinde bir araç olarak kullanılmıştır. Yağmurun ritmik bir biçimde yağışı, sözcüklerin ses*leriyle taklit edilmiştir. Şiirlerde bu tür ahenge, "aheng-i taklidi" (taklitli ahenk) denir. Şair, bunu şiirinde başarıyla kullanmıştır. Yağmur damlacıkları*nın pencere kafeslerinde ve camlarında çıkardığı tek*düze sesi daha iyi yansıtabilmek için, "T" seslerinden oluşan alliterasyonlara yer vermiştir. "Sokaklarda seylabeler ağlaşır" dizesinde ise alliterasyon "S ve Ş" sesleriyle yapmıştır. Kullanılan kısa aruz kalıbı ve nazmı nesre yaklaştırmaya dayanan anlatım biçimi de yağmurun yağışındaki ritmi sağlamıştır.
Şiirin dil ve söyleyiş özellikleri, "dil özellikleri" bölümünde verilmiştir.
Bu şiirde parnasizmin etkileri görülmektedir. Parnasizmde" "seslerle müzik yaratmak" ve "toplum sorunlarıyla ilgilenmek" iki temel niteliktir. Tevfik Fikret de bu şiiri parnasizmin etkisinde kaldığı yıl*larda yazmıştır. Bu şiir, özellikle "seslerle müzik ya*ratmak" yönüyle parnasizmin etkisini taşımaktadır.
Sözlük
Muttarid: Tek düze
Muhteriz: Ürkek, çekingen
İhtizaz: Titreyiş
Dem-be-dem: Durmadan, daima
Nevha-ger: Yüksek sesle ölmüş için ağlayan, ağıt yakan
Nağme-saz: Şarkı söyleyen
Seylâbe: Su birikintileri
Zerrata: Zerreler
Muhtazır: Can çekişen
Tebâh: Boğuk, çürük, yıkılmış
Ridâ-yı siyah: Siyah örtü
Ridâ: Kara çarşaf
Gûş-i ruh: Ruh kulağı
Enin: İnilti
Tezad-ı sükûn u tenin: Sakinliğin ve çınlayışın tezadı
Katre: Damla
Muttasıl: Sürekli
Nümâyân: açık seçik olmak, görünmek
Nısf-ı şeb: Gece yarısı
Manzur: Görünmek
Heyûla: kötü hayal
Şitâbân: Koşan
Püşide-ser: Başı örtülü
Tahlil
(1)
Küçük tek düze, ürkek darbeler, kafeslerde, camlarda titreyiş dolu devamlı ağıt yakar, türkü söyler. Küçük tek düze ürkek darbeler.
(2)
Sokaklarda su birikintileri ağlaşır, ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır.
Bulutlar karardıkça zerrelere ağır bir can çekişen dalgalanmak gelir.
Muhteriz darbeler / Sıfat tamlaması
Muttarit darbeler / Sıfat tamlaması
Küçük darbeler / Sıfat tamlaması
Ağır, muhtazır dalgalanmak / ikili sıfat tamlaması
(3)
Etrafı hep soğuk bir gölge bürür, gündüzün gece yarısı gibi görünür.
Soğuk gölge / Sıfat tamlaması
Nısf-ı seb / (Farsça) Belirtisiz isim tamlaması
Nümâyan olmak / Birleşik fiil
(4)
Demin âlemin kötü hayali karşımda görünürken, şimdi söner.
Âlemin heyulası / İsim tamlaması
(5)
Ne bir yüz, ne bir pencere açılmaz (bugünkü kullanımda açılır) bakıldıkça yerlere vahşilik çöker.
(6)
Koşan ve başı örtülü bir çocuk boş sokaktan hayalet gibi geçer.
(7)
O zaman hatıramın gecesinde solgun ve yıkılmış bir kadın siyah bir örtüyü sürür.
Leyl-i yâd / (Farsça) İsim tamlaması
Solgun, tebâh kadın / (Farsça) Sıfat tamlaması
Ridâ-yı siyah / (Farsça) İsim tamlaması
(8)
Saçaklarda kuşlar / bu pek hazindir!
Susarlar, uzaktan bir köpek ulur.
(9)
Ruhumun kulağında boş bir inilti, boğuk bir sakinlik ve çınlayış tezadı öter.
Ruhumun kulağı / Belirtili isim tamlaması
Boş bir enin / Sıfat tamlaması
Boğuk tezâd / Sıfat tamlaması
Tezâd-ı sükûn / İsim tamlaması
(10)
Küçük, heves dolu, mücevherden yapılmış damlalar, sokaklarda, damlarda titreyerek durmadan ağlar, şarkı söyler.
Vezin: fe û lün / fe û lün / fe û lün / fe ûl
Vezin, şiire ritim ve ahenk kazandırır.
Şair şiirde yağmuru seyrediyor. Kendisi yağmur altında değildir, duyularıyla yağmuru idrak eder. Şiirde yağmur sesini vermeye çalışıyor. Kelime tekrarlarının nedeni budur. Müzikaliteyi arttırmak için aliterasyona başvuruyor. En çok tekrarlanan konsonantlar s, r, ş harfleridir.
Yağmur küçük damlalar halinde başlıyor, ikinci parçada damlaların büyümesi söz konusudur, daha sonra da sel haline gelir. Yağmur harekete dayalı olduğu için şiirde çok fazla fiil kullanılmış.
Şiir bütünüyle bir tablo şiiridir. Hem göze hem de kulağa hitap etmeye çalışır.
alıntı
YAĞMUR - TEVFİK FİKRET
YAĞMUR
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler
Kafeslerde, ramlarda pür ihtizaz
Olur dembeden nevhager, nagmesâz
Kafeslerde, ramlarda pür ihtizaz
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler..
Sokaklarda seylâbeler ağlaşır,
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;
Bulutlar karardıkça zerrata bir
Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir;
Bürür bir soğuk gölge etrafı hep,
Nümâyan olur gündüzün nısf-ı şeb.
Söner şimdi, manzûr olurken demin
Heyulası karşımda bir âlemin
Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.
Geçer hoş sokaktan, hayalet gibi,
Şitâbân ü puşideser bir sabî;
O dem leyl-i yâdımda, solgun, tebâh.
Sürür bir kadın bir ridâ-yı siyâh.
Saçaklarda kuşlar - Hazindir bu pek!
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.
Öter gûş-i ruhumda boş bir enîn,
Boğuk bir tezâd-ı sükûn u tanîn:
Küçük, pür heves gevherin katreler...
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz
Olur muttasıl nevhager, nağmesâz
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz
Küçük, pür heves, gevherin katreler...
Tevfik Fikret
Feûlün feûlün feûlün feûl
Metin İncelemesi:
Biçim Yönünden:
Biçimi: Nazım.
Nazım Biçimi: Yeni edebiyatın yeni nazım bi*çimi.
Nazım Birimi: Beyit.
Ölçüsü: Aruz
Kelimeler:
Muhteriz: Çekingen - Pür-ihtizaz: titreyişli - Nevha-ger:sesle ağlayan - Nağme-sâz: nağme çıkaran - Zerrât: zerreler - Muhtazır: can çekişen - Numâyân olur: görünür - Nısf-ı şeb: gece yarısı - Manzur olurken: görünürken - Şitâban ü pûside-ser bir sabî: acele ile giden başı örtülü bir çocuk - Leyl'i yâdımda: hatıramın gecesinde - Tebâh: harap - Ridâ-yı siyah: siyah örtü - Gûş-ı rûh: ruh kulağı - Enin: inilti - Tezâd-ı sükûn ü tanîn: sessizlikle ses çıkarmanın tezadı - Cevherin katreler: mücevver gibi damlalar
Fe û lün/fe û lün/fe û lün/fe ûl
Kü çük mut/ta rit muh/te riz dar/be ler
Türü: Lirik-pastoral şiir.
Konusu: Bir doğa olayı olan yağmurun yağışı ir ediliyor; onun kişi ruhunda yarattığı duygular izlenimler anlatılıyor.
Kafiye şeması: abba/cc/dd/ee/ff/gg/hh/ii/jj/kk/ /ab/bb/a.
Kafiyeli olan, "İhtizaz/nağmesaz" sözcüklerinde ortak kafiye sesi "AZ" olup tam kafiyedir. "Gibi/sâbi" sözcüklerinde de ortak kafiye sesi "Bİ" olduğun*dan tam kafiyedir.
Dil özellikleri:
Şiirin dizeleri nesir cümleleri gibi kurularak, nazım nesire yaklaştırılmıştır. Dizeler birbiri ardın*ca ve uyak gözetmeksizin okunduğunda ortaya bir nesir havası veren anlatım çıkmaktadır.
Divan ve Tanzimat şiirinde cümleler tek be*yitte tamamlandığı halde, bu şiirde beyitler tümce*lerden oluşmakta ve anlamca birbirine bağlı bulun*maktadır
Yabancı kökenli söz ve tamlamalara gere*ğinden çok yer verilmiştir: Gûş, gevher, tezâd-ı sü*kûn, ridâ-yı siyah vb.
Anlatım lirik, konunun işlenişi melânkoliktir. Şiirin bütününde bir karamsarlık sezilmekte, bu da şi*irin ruh ve karakter yapısından ileri gelmektedir.
Fiiller ise Türkçe kökenli sözcüklerden seçil*iştir: Ağlaşır. yaklaşır, bürür. susarlar vb.
Şiirde duygular, bir resim tablosu biçiminde anlatılmıştır. Yeni hayalleri en güzel biçimde anlatan isim ve sıfat tamlamalarına yer verilmiştir.
Şiirde dış öğelere önem verilmiş; ahenk, se*çilen kelimelerle sağlanmıştır. Yağmurun yağışında görülen musiki, yerli yerinde kullanılan sözcüklerin örgüsüyle yansıtılmıştır.
Söz Sanatları:
İlk beş dizede yağmur tanecikleri, yasla feryat eden ve şarkı söyleyen bir insan gibi düşünülerek "teşhis" (kişileştirme) sanatı yapılmıştır. Aynı sanat, seylâbelerin ağlaşmasında ve zerrelerin can çekişme*sinde de görülmektedir. Üçüncü beyitte geçen "gün*düz" ile "şeb" (gece) arasında tezat; dokuzuncu be*yitte geçen "sükûn" ile "tanîn" (tınlama, çınlama) arasında yine tezat sanatı yapılmaktadır. Önbirinci beyitte yağmur tanecikleri, yasla feryat eden ve şar*kı söyleyen bir canlı gibi düşünülerek teşhis (kişileştirme) sanatı yapılmaktadır. Son dizede ise, yağmur tanecikleri değerli bir "mücevher"e benzetilmektedir.
İçerik Yönünden:
Küçük, monoton, ürkek vuruşlar
Kafeslerde, camlarda titreşerek
Zaman zaman şarkı söyler, ağıt yakar
Kafeslerde, camlarda titreşerek
Küçük, monoton, ürkek vuruşlar.
Sokaklarda sel suları ağlaşır,
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;
Bulutlar karardıkça zerrelere bir
Ağır, can çekişen dalgalanma gelir;
Bürür bir soğuk gölge hep çevreyi,
Gündüzün görünür gece yarısı.
Söner şimdi, görünürken demin,
Karşımda o korkunç gölgesi evrenin.
Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.
Geçer beş sokaktan hayalet gibi,
Koşan bir çocuk; başı örtülü.
O an, anılarımın gecesinde, solgun
Yıkılmış bir kadın, sürür bir siyah örtüyü.
Saçaklarda kuşlar-Acıdır bu pek!
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.
Ruhumun kulağında öter boş bir inilti,
Boğuk bir sessizlik ve çınlama gibi.
Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar...
Sokaklarda, damlarda hep titreşir.
Aralıksız ölüm ağıdı yakarak durur
Sokaklarda, damlarda hep titreşir.
Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar.
Tevfik Fikret
Şiir, dört bölümden oluşuyor.
Bölüm 1- İlk beş dize bu bölümü oluşturur. Burada şair, henüz yağmaya başlayan yağmurdan söz ediyor. Yağmur, küçük damlacıklar halindedir. Tekdü*ze biçimde yağmakta, ürkek davranmaktadır.
Bölüm 2- Altıncı dizeden yirmi üçüncü dizeye kadar olan kısımdır. Burada yağmur, ritmik bir biçimde yağışını sürdürmektedir. Yağan yağmurun şairin ruhunda yarattığı duygular ve izlenimler anlatılmaktadır,
Bölüm 3- Yirmi dördüncü dizeden son dizeye kadar olan kısımdır. Burada yağmur, ilk bölümdekinin tersine ürkekliğini yitirmiş; yağmak için istek dolu bir hale gelmiştir. İlk bölümde zaman zaman şarkı söyleyen, ağıt yakan yağmur, bu bölümde aralıksız bir biçimde ölüm ağıdı yakmakta ve şarkı ezgileri söy*lemeye devam etmektedir.
Bölüm 4- Sondaki tek dizedir. Dize, inci gibi düşünülen yağmur damlasının simgesi olmaktadır.
Araştırmalar:
Yağmurun yağışı, ilk beşlikte, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve dokuzuncu beyitlerde son iki be*yitte tasvir edilmektedir. İlk beşlikte yağmur, henüz yağmaya başlamıştır. Yağmur damlaları tekdüze ve ürkektir. İkinci beyitte, yağmur damlaları sokaklarda seller oluşturmakta, çıkardığı sesler ise insan ağla*masını andırmaktadır. Diğer beyitlere göre; yağmur, ritmik bir biçimde yağışını sürdürmekte, insanlar sı*kıntıyla evlerine çekilmektedir. Son iki dizede şair, başta söylediklerini yinelemekte, yağmurun istekli yağdığını belirtmektedir.
Yağmurun etkisiyle doğada görülen değişiklikler şunlardır : Yolları seller kaplıyor, bulutlar kararıyor, ufuk görünmez oluyor ve insana yaklaşmış duygusunu veriyor. Gündüzün yerini sanki gece karanlığı almış gibi oluyor. Çevre, ıssızlaşıyor ve ürkütücü bir görü*nüm kazanıyor. Bu değişmelerin sonucu şairin kafa*sında "bir âlemin korkunç hayali" beliriyor. O kor*kunç hayal; boş bir sokak, sokakta koşan başı örtülü bir çocuk, saçaklarda kuşlar ve uluyan bir köpek ola*rak betimleniyor. Bu durum, kendisine hasta bir kadı*nı anımsatıyor, ruhunun derinliklerinde yankılar yapı*yor.
Yağmurun yağışı ve doğa üzerindeki etkisi tasvir edilirken, şair gerçeğe uyuyor, çevrenin aldığı görü*nümü olduğu gibi yansıtıyor. Hatta tasvirlerle yetin*miyor, görünümlerin kendi ruhunda uyandırdığı izlenim*leri anlatarak içinde bulunduğu ruhsal durumunu ortaya koymaya çalışıyor.
Şiirde konunun işlenişiyle biçim arasında düzen*li bir uygunluk görülmektedir. Kimi biçimsel nitelikler, tasvirlerin daha canlı, anlatımın etkili, konunun duygulu hale gelmesinde bir araç olarak kullanılmıştır. Yağmurun ritmik bir biçimde yağışı, sözcüklerin ses*leriyle taklit edilmiştir. Şiirlerde bu tür ahenge, "aheng-i taklidi" (taklitli ahenk) denir. Şair, bunu şiirinde başarıyla kullanmıştır. Yağmur damlacıkları*nın pencere kafeslerinde ve camlarında çıkardığı tek*düze sesi daha iyi yansıtabilmek için, "T" seslerinden oluşan alliterasyonlara yer vermiştir. "Sokaklarda seylabeler ağlaşır" dizesinde ise alliterasyon "S ve Ş" sesleriyle yapmıştır. Kullanılan kısa aruz kalıbı ve nazmı nesre yaklaştırmaya dayanan anlatım biçimi de yağmurun yağışındaki ritmi sağlamıştır.
Şiirin dil ve söyleyiş özellikleri, "dil özellikleri" bölümünde verilmiştir.
Bu şiirde parnasizmin etkileri görülmektedir. Parnasizmde" "seslerle müzik yaratmak" ve "toplum sorunlarıyla ilgilenmek" iki temel niteliktir. Tevfik Fikret de bu şiiri parnasizmin etkisinde kaldığı yıl*larda yazmıştır. Bu şiir, özellikle "seslerle müzik ya*ratmak" yönüyle parnasizmin etkisini taşımaktadır.
Sözlük
Muttarid: Tek düze
Muhteriz: Ürkek, çekingen
İhtizaz: Titreyiş
Dem-be-dem: Durmadan, daima
Nevha-ger: Yüksek sesle ölmüş için ağlayan, ağıt yakan
Nağme-saz: Şarkı söyleyen
Seylâbe: Su birikintileri
Zerrata: Zerreler
Muhtazır: Can çekişen
Tebâh: Boğuk, çürük, yıkılmış
Ridâ-yı siyah: Siyah örtü
Ridâ: Kara çarşaf
Gûş-i ruh: Ruh kulağı
Enin: İnilti
Tezad-ı sükûn u tenin: Sakinliğin ve çınlayışın tezadı
Katre: Damla
Muttasıl: Sürekli
Nümâyân: açık seçik olmak, görünmek
Nısf-ı şeb: Gece yarısı
Manzur: Görünmek
Heyûla: kötü hayal
Şitâbân: Koşan
Püşide-ser: Başı örtülü
Tahlil
(1)
Küçük tek düze, ürkek darbeler, kafeslerde, camlarda titreyiş dolu devamlı ağıt yakar, türkü söyler. Küçük tek düze ürkek darbeler.
(2)
Sokaklarda su birikintileri ağlaşır, ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır.
Bulutlar karardıkça zerrelere ağır bir can çekişen dalgalanmak gelir.
Muhteriz darbeler / Sıfat tamlaması
Muttarit darbeler / Sıfat tamlaması
Küçük darbeler / Sıfat tamlaması
Ağır, muhtazır dalgalanmak / ikili sıfat tamlaması
(3)
Etrafı hep soğuk bir gölge bürür, gündüzün gece yarısı gibi görünür.
Soğuk gölge / Sıfat tamlaması
Nısf-ı seb / (Farsça) Belirtisiz isim tamlaması
Nümâyan olmak / Birleşik fiil
(4)
Demin âlemin kötü hayali karşımda görünürken, şimdi söner.
Âlemin heyulası / İsim tamlaması
(5)
Ne bir yüz, ne bir pencere açılmaz (bugünkü kullanımda açılır) bakıldıkça yerlere vahşilik çöker.
(6)
Koşan ve başı örtülü bir çocuk boş sokaktan hayalet gibi geçer.
(7)
O zaman hatıramın gecesinde solgun ve yıkılmış bir kadın siyah bir örtüyü sürür.
Leyl-i yâd / (Farsça) İsim tamlaması
Solgun, tebâh kadın / (Farsça) Sıfat tamlaması
Ridâ-yı siyah / (Farsça) İsim tamlaması
(8)
Saçaklarda kuşlar / bu pek hazindir!
Susarlar, uzaktan bir köpek ulur.
(9)
Ruhumun kulağında boş bir inilti, boğuk bir sakinlik ve çınlayış tezadı öter.
Ruhumun kulağı / Belirtili isim tamlaması
Boş bir enin / Sıfat tamlaması
Boğuk tezâd / Sıfat tamlaması
Tezâd-ı sükûn / İsim tamlaması
(10)
Küçük, heves dolu, mücevherden yapılmış damlalar, sokaklarda, damlarda titreyerek durmadan ağlar, şarkı söyler.
Vezin: fe û lün / fe û lün / fe û lün / fe ûl
Vezin, şiire ritim ve ahenk kazandırır.
Şair şiirde yağmuru seyrediyor. Kendisi yağmur altında değildir, duyularıyla yağmuru idrak eder. Şiirde yağmur sesini vermeye çalışıyor. Kelime tekrarlarının nedeni budur. Müzikaliteyi arttırmak için aliterasyona başvuruyor. En çok tekrarlanan konsonantlar s, r, ş harfleridir.
Yağmur küçük damlalar halinde başlıyor, ikinci parçada damlaların büyümesi söz konusudur, daha sonra da sel haline gelir. Yağmur harekete dayalı olduğu için şiirde çok fazla fiil kullanılmış.
Şiir bütünüyle bir tablo şiiridir. Hem göze hem de kulağa hitap etmeye çalışır.
alıntı