-
- Üyelik Tarihi
- 14 Ocak 2014
-
- Mesajlar
- 1,409
-
- MFC Puanı
- 354
Tasavvuf, Kuran ve sünnet çerçevesinde terbiye veren kudsî, nuranî, insanî eğitimin genel adıdır. Hedefi, insan-ı kamil yetiştirmektir. (0)
Tasavvuf, insan terbiyesini hedefe alan ve insanı gündemde tutan bir sistemdir. Dünyada insan bulunduğu sürece, insan da güzel ahlakla mükellef olduğu müddetçe ki bu, kulluğun bir gereğidir- tasavvuf var olacaktır.
Tasavvufun Kaynağı Kuran ve Sünnettir.
Hedefi Allah rızası olan bir hareketin, ilahi ölçülere uyması şarttır. İlahi ölçüler, Kuran ve Sünnet ile belirlenmiştir. Kuran ve sünnetin ortaya koyduğu ölçülerin tamamına İslam denir.
Allahu Teala İslamdan başka bir din, yol, felsefe ve hareketi kabul etmeyeceğini açıkça bildirmiştir.[1] Peygamber olarak gönderilen resulü Muhammed Mustafa (s.a.v) ise, dini hayatımızda kendisinin konumunu şöyle belirlemiştir:
Kim, hakkında bizim (açık veya işaret yollu) emrimiz (ve müsaademiz) olmayan bir iş yaparsa o, (kişi ve işi Allah katında) reddedilir.[2]
Bütün hak mezhepler ve meşrepler, asla bir din değildir. Ancak dinin tefsirinden ve yaşanmasından ibarettir. Hiçbirisi dini tahrif ve tahrip etmez. Aksine dine hizmet eder. Her iki ekol de İslamın sukut ettiği ve içtihat yapılmasına imkan verdiği konularda, din adına sözcülük yapmış, mühim vazifeler görmüştür.
Tasavvuf yeni bir din değildir, dini yeni bir anlayışla takdim şeklidir. Bu takdim her devre göre az-çok değişse bile, değişmeyen şey onun temel usulü ve hedefidir.
Tasavvuf terbiyesi, Allah ve Rasulünün (s.a.v) öğrettiği edep üzere kurulmuş manevi bir ahlak eğitim sistemidir. Bu sistemin hedefi, takva ve edeple Allahu Tealanın rızasına ulaşmış olgun insan yetiştirmektir.
Tasavvuf terbiyesinin merkezinde olgun bir mümin (mürşidi kamil) bulunur. Bu kişiye mürşit denir. Mürşit insanları terbiye yetkisini halktan değil, Cenab-ı Haktan alır. İnsanları terbiye etme işi, ilim ve irfan ister. Gerçek anlamda terbiye görmeyen kişi, bir başkasını terbiye edemez.
Bu anlamda büyük mürşit, Ebu Hafs Haddad (k.s) tasavvufun ne olduğunu kısaca şöyle tarif etmiştir:
Tasavvuf bütünüyle edepten ibarettir. İnsanın yaşadığı her anın, her halin ve her makamın kendine göre bir edebi vardır. Bu edebe her zaman riayet eden kimse, Allah dostu olur.
Edebi korumayan kimse, her ne kadar kendisini güzel bir halde zannetse bile, esasen onun Allah katında yeri ve bir değeri yoktur. Bu kimse kendisinin ilahî huzurda kabul gördüğünü düşünse de, aslında oradan çok uzaktadır. [3]
Tasavvuf yolunun büyüklerinden Cüneyd-i Bağdadî Hazretlerinin şu sözü ne kadar anlamlıdır!..
Biz tasavvufu ondan bundan nakil ve kuru laf ile elde etmedik. Ona Allah için açlık çekerek, dünyalık isteklere rağbeti terk ederek ve sevip alıştığımız şeylerden uzaklaşarak sahip olduk.[4]
İnsanın terbiye edilip eğitildiği bu okula, samimiyetle girilir. Sabredip bu eğitime devam edenler Allahın izniyle hedefe ulaşır, ilahi dostluk diplomasını alır. Nihayet bu okuldan edeple mezun olur.
Tasavvuf güzel ahlaktan ibarettir. Güzel ahlak, Allahu Tealanın edebi ile edeplenmektir. Bu, içi ve dışıyla Allah adamı olmak demektir. Bu güzelliği elde etmenin yolu, samimiyetle Allahın Sevgilisi Hz. Muhammed e (s.a.v) uymaktır.
Ona uyan Yüce Allaha dost olur. Allaha dost olan kimse, dünya ve ahiretin şerefini bulur, ebediyyen kurtulur. Bu sonuç her insan için en büyük hedeftir. (1)
Tasavvuf, bir mürşidin etrafında Allah için Allah yolunda cemaat olmaktır. Tasavvuf, başında mürşidi, yanında mümin kardeşleri olduğu halde topluca Allaha gitmektir. (7)
Cüneyd-i Bağdâdî (k.s.) Hz. Leri Tasavvufu şöyle tarif etmiştir:
Tasavvuf, on şeyi içerisine alan bir isimdir.
Birincisi, dünyâdan (lâzım olan) az bir miktârı edinmek.
İkincisi, kalbin Allahû Teâlâya güvenip dayanması.
Üçüncüsü, Allahû Teâlânın beğendiği şeylere rağbet.
Dördüncü, helâl lokma yemek.
Beşincisi, kalbin Allahû Teâlâ ile meşgul olması.
Altıncısı, Gizlide ve gizli Allahû Teâlâyı hatırlamak.
Yedincisi, İhlâs sahibi olmak.
Sekizincisi, şek ve şüpheden kât-i imâna sâhib olmak.
Dokuzuncusu, Allahû Teâlâya tam teslimiyet
Onuncusu, ihtiyaçları başkasından istememek, şikayette bulunmamak.
İbn-i Hafîf (k.s.) Hz.leri: Tasavvuf, Allahû Teâlâya giden yolu bulmaktır. Demiştir.
Şiblî (k.s.) Hz.leri: Tasavvuf; tam olarak beş duyu organını günahlardan korumak, her nefes alış verişinde günah işlememeye dikkat etmektir. Diye belirtmiştir.
Şirvânî es-Sagir (k.s.) Hz.leri: Tasavvuf yolunda bulunmak; gönül, kalb hâlidir. Dil ile bâzı şeyleri söylemek kâfi değildir. Demiştir.
Seyyid Şerif Cürcani (k.s.) Hz.leri tasavvufu: Tasavvuf; şeriatın zahirini ve batınını, ahkâmını ve adabını bilip, onunla amel etmektir. Şeklinde tarif etmiştir.
Sehl b. Abdullah Et Tüsterî (k.s.) Hz.leri tasavvuf ehlinin esaslarını şöyle sıralamıştır:Bizim (Tasavvuf ehlinin) esasları şu altı prensiptir: Allahû Teâlâ (c.c.)ın kitabına sımsıkı sarılmak, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)in sünnetine asla muhalefet etmemek, helâl yemek, insanlara ezâ ve cefâ etmekten kaçınmak, günahlardan sakınmak, tevbe etmek ve insanların haklarına riayet etmektir.
Kuşeyrî (k.s.) Hz.leri Tasavvufu: Tasavvuf yolunun temeli ve esası; şeriatın âdâb ve erkanına riayet etmekten, eli harama veya mübah olduğu şüpheli olana uzatmaktan, iç ve dış organları haram olan şeylerden korumaktan, Allahû Teâlâ ile nefes zamanlarını gaflet saymamaktan, genişlik ve rahat zamanı şöyle dursun, zaruret zamanlarında bile mübah olduğu şüpheli olan bir susam tanesini dahi helal saymamaktan ibarettir. Diye tarif etmiştir.
Marûf el-Kerhî (k.s.) Hz.leri Tasavvuf hakkında: Tasavvuf, hakikatlere sarılmak ve mahlûkâtın elindekilerden yüz çevirmektir. Demiştir.
Ebû Hafs el-Haddâd (k.s.) Hz.leri tasavvuf hakkında: Tasavvuf, edebten ibârettir. Her bir vaktin edebi vardır. Her bir makâmın edebi vardır. Her bir hâlin edebi vardır. Vaktin âdâbına dikkat eden, kâmil insanların mertebesine ulaşır. Edebe dikkat etmeyen ise, kurbiyet mertebesinde olduğunu zannetse de uzak,makbûl olduğuna inansa da merdûddur. Demiştir.
Amr b. Osman el Mekkî (r.a.) Hz.leri tasavvufu: Tasavvuf, kulun her vaktinde, olabileceği en hayırlı işle meşgul olmasıdır. Şeklinde tarif etmiştir.
Ebul-Kâsım el-Cüneyd (k.s.) Hz.leri:Tasavvuf, kula verilen bir hâldir. Demiştir.
Ebû Muhammed el-Cerîrî (k.s.) Hz.leri: Tasavvuf, ahlâktır. Şeklinde tarif etmiştir.
Câfer el-Huldî (r.a.) Hz.leri: Tasavvuf, nefsi kulluğa zorlamak, beşeriyetten çıkararak külliyen Hakka yönelmektir. Demiştir.
Abdullah b. Muhammed Mürteiş (k.s.) Hz.leri: Tasavvuf güzel ahlâktır. Bu da üç kısımdır: Birincisi, Hakk ile beraber olmak yâni Allahû teâlânın emirlerine uymak ve bu hususta gösterişten uzak durmaktır.
İkincisi, halk ile beraber olmak. Bu da büyüklere karşı saygı ve edeb, küçüklere karşı şefkat, emsallere ise insaflı ve âdil davranmakla olur.
Üçüncüsü nefse sâhib olmak. Bu ise nefsin boş isteklerine, hevâ, heves ve şeytana uymamakla olur. Kim bu üç hûsusu nefsinde doğru bir şekilde tatbik ederse güzel huylulardan olur. Şeklinde açıklamıştır.
Abdülkâdir Sühreverdî (k.s.) Hz.leri: Tasavvufun başı ilim, ortası amel, sonu mevhibe yâni Allahû Teâlânın lutf ve ihsânı olan mânevî ilimdir. İlim, murâdı, maksadı açar. Amel, istemeye yardımcı olur
Alıntı