-
- Üyelik Tarihi
- 12 Kas 2020
-
- Mesajlar
- 2,474
-
- MFC Puanı
- 29,290
Tarihte Nedensellik İlkesi Konu Devamı
Tarihte bilinenlere dayanarak, onlardan esinlenerek, bir takım benzerliklerden yararlanarak bilinmeyenin ortaya çıkarılması esastır. Geçmişin verileriyle geleceği anlamaya yönelmenin temel nedeni de budur. Neden-Sonuç bağlantıları gelecekle ilgili yargılamaların en önemli dayanağıdır. Bu yargılamada temel ilke nedenselliktir. Bir olayın yinelenmesinde değişmeyen nedenler, benzeri olayların gelecekte de olabileceği kanaatini doğurur.
Deneysel bilimlerde bu tür sonuçların kesinliğini gösteren buluşlar mevcuttur. Ancak, sosyal bilimlerde ve tarihte olayların yönelebilirliği ve aynı sonuçların alınması söz konusu olmadığından, benzeri sonuçlara varılması olasılığı gündeme gelir.
Belki de tarihin ders verici yönü de burasıdır.
Tarihin dinamik yönü nedensellik bağının ortaya çıkarılmasıyla anlaşılabilir. Tarihi olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkisi, bugünün dayanaklarının belirlenmesine ve geleceğin tahmin edilmesine katkıda bulunur. Zira bilindiği gibi bugün; “dünün sonucu, yarının hazırlayıcısı” yani nedenidir. Tarihin konusu olan dün (ki burada kast edilen insanların dünüdür) araştırılıp aydınlatılmaya çalışılırken, en çok sorulan “neden ve nasıl?” soruları da, tarihçinin kafasının içindeki belirli bir amacı doğrulamaya yöneliktir. Tarihçi amaç gözetmekte, zorunlu olarak değer yargılarını işin içine katmaktadır. Tarihte yorum, her zaman değer yargılarına bağlıdır. Nedensellik de yoruma bağlıdır. Değer yargılarına başvurmadan nedensellik ilişkilerinin araştırılması imkansız gibidir.
Değer yargılarından kurtulamama tarihçinin tarafsızlığını tartışılır hale getirmektedir. Tarihçi, özellikle bir dönemin ve bir konunun seçiminde ve onu ele alış yönteminde, belki de bilinçsiz olarak kendi görüşünü, kendi ilgi alanlarını ve kendi çevresi ile uyum sağlayan belirli bir tür davranış göstermektedir.
Tarihçi de diğer insanlar gibi önyargılarının esiri olabilmektedir. Sosyal çevresinden, yetime tarzından veya devraldığı fikir ve davranışlardan kaynaklanılarak içine düşülen önyargı, tarihsel yaklaşımı olumsuz yönde etkilemektedir. Dolayısıyla tarihi olayın, olgunun nedenselliğinin irdelenmesine ilişkin tahlil de, tarihçiye göre değişebilmektedir. Bu değişkenlikten kurtulabilmek için belki de; ulaşılabilen tüm nedensellik bağlarının ve belgelerin sunulmasını müteakip, tarihçinin tahlile teşebbüs etmesi bir yöntem olarak önerilebilir. Bu yöntem tarihçiyi amacından uzaklaştırmayacağı gibi, nedenlerin diğerleri tarafından başka açıdan değerlendirilmelerine de imkan sağlar.
Tarihte nedensellik, aslında tarih öncesi ile tarihi zamanı birbirinden ayıracak kadar önemlidir. Carr’a göre; tarih öncesi ile tarihi zaman arasındaki sınır çizgisi; insanlar yalnızca bugünde yaşamayı bırakıp, sürekli olarak, hem kendi geçmişleri, hem de gelecekleriyle ilgilenmeye başladıkları zaman geçilmiştir. Tarih, geleneğin kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla başlamıştır. Gelenekle, geçmişin alışkanlıkları, tecrübi birikimleri ve dersleri geleceğe taşınmaya çalışılmıştır. Geçmişte olup bitenler, gelecek nesillerin yararı için kaydedilmeye başlanmıştır.
İşte, hem kaydedilenlerin kendisi, hem de irdelenerek yorumlanması tarihtir. Geçmişin irdelenmesi süreci ise, nedenselliğin araştırılması sürecidir. Nedenselliğin irdelenmesi ile ilgili olarak ortaya çıkan bir baka gerçek de tarihi olayları anlamak için önce, o olayların ortaya çıktığı dönemin ve ortamın toplumsal, düşünsel, tinsel ve diğer alanlardaki görülerini bilmek gereğidir. Zira bir dönemin olayları, yalnızca o dönemin ürünü değildir. Olaylar geriye doğru eklenir, geçmişle bugün arasında iletişim kurar.
Bu alanlardaki çalışma tarihçiyi kaçınılmaz olarak başka bilim dallarından faydalanmaya, onların ürünlerini ve verilerini tarihi bir delil olarak kullanmaya sevk eder. Bazı bilim dalları, tarihe düşünsel ve sosyal boyutuyla destek verirken, bazıları da tarihi neden olarak önemli bir yer tutar. Bir kısmının bulgularından yararlanılırken, bir kısmı kanunlarıyla ışık tutar. Tarihçi, tarihi olayları irdelemeye dönük neden-nasıl çalışmasında bu bilimlerden yararlanmak zorundadır.
Kısaca özetlenecek olursa; tarihte nedenselliği araştırmak işinin bilimsel tarihçilik olduğu söylenebilir. Bugünün tamamının, bütün geçmişin bir sonucu olduğu kabul edilirse, önümüzdeki geleceğin de bugünün bir sonucu olacağı çıkarımı yapılabilir. Bugünün, geçmişin sonucu olması; geçmişle arasındaki zamansal devamlılığın dışında, olaylar arasındaki nedensel bağlarla açıklanabilir.
Gelecek için de bugünün tüm artları ve ortamı, hazır bulunan her eyi nedensel bağ teşkil eder. Hiçbir şeyin kendiliğinden olmadığını varsayarsak, tarihçinin ilk sorusunun “neden ve nasıl” olması gerektiği iddia edilebilir. Tarihçi olaylar arasındaki neden ve sonuç ilişkisini çözümlediği ve yorumladığı sürece, tarih bir hikaye ve düz bir anlatım ya da rivayet olmaktan çıkar ve gerçek bilimsel kimliğine kavuşur.
Alıntıdır
Tarihte bilinenlere dayanarak, onlardan esinlenerek, bir takım benzerliklerden yararlanarak bilinmeyenin ortaya çıkarılması esastır. Geçmişin verileriyle geleceği anlamaya yönelmenin temel nedeni de budur. Neden-Sonuç bağlantıları gelecekle ilgili yargılamaların en önemli dayanağıdır. Bu yargılamada temel ilke nedenselliktir. Bir olayın yinelenmesinde değişmeyen nedenler, benzeri olayların gelecekte de olabileceği kanaatini doğurur.
Deneysel bilimlerde bu tür sonuçların kesinliğini gösteren buluşlar mevcuttur. Ancak, sosyal bilimlerde ve tarihte olayların yönelebilirliği ve aynı sonuçların alınması söz konusu olmadığından, benzeri sonuçlara varılması olasılığı gündeme gelir.
Belki de tarihin ders verici yönü de burasıdır.
Tarihin dinamik yönü nedensellik bağının ortaya çıkarılmasıyla anlaşılabilir. Tarihi olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkisi, bugünün dayanaklarının belirlenmesine ve geleceğin tahmin edilmesine katkıda bulunur. Zira bilindiği gibi bugün; “dünün sonucu, yarının hazırlayıcısı” yani nedenidir. Tarihin konusu olan dün (ki burada kast edilen insanların dünüdür) araştırılıp aydınlatılmaya çalışılırken, en çok sorulan “neden ve nasıl?” soruları da, tarihçinin kafasının içindeki belirli bir amacı doğrulamaya yöneliktir. Tarihçi amaç gözetmekte, zorunlu olarak değer yargılarını işin içine katmaktadır. Tarihte yorum, her zaman değer yargılarına bağlıdır. Nedensellik de yoruma bağlıdır. Değer yargılarına başvurmadan nedensellik ilişkilerinin araştırılması imkansız gibidir.
Değer yargılarından kurtulamama tarihçinin tarafsızlığını tartışılır hale getirmektedir. Tarihçi, özellikle bir dönemin ve bir konunun seçiminde ve onu ele alış yönteminde, belki de bilinçsiz olarak kendi görüşünü, kendi ilgi alanlarını ve kendi çevresi ile uyum sağlayan belirli bir tür davranış göstermektedir.
Tarihçi de diğer insanlar gibi önyargılarının esiri olabilmektedir. Sosyal çevresinden, yetime tarzından veya devraldığı fikir ve davranışlardan kaynaklanılarak içine düşülen önyargı, tarihsel yaklaşımı olumsuz yönde etkilemektedir. Dolayısıyla tarihi olayın, olgunun nedenselliğinin irdelenmesine ilişkin tahlil de, tarihçiye göre değişebilmektedir. Bu değişkenlikten kurtulabilmek için belki de; ulaşılabilen tüm nedensellik bağlarının ve belgelerin sunulmasını müteakip, tarihçinin tahlile teşebbüs etmesi bir yöntem olarak önerilebilir. Bu yöntem tarihçiyi amacından uzaklaştırmayacağı gibi, nedenlerin diğerleri tarafından başka açıdan değerlendirilmelerine de imkan sağlar.
Tarihte nedensellik, aslında tarih öncesi ile tarihi zamanı birbirinden ayıracak kadar önemlidir. Carr’a göre; tarih öncesi ile tarihi zaman arasındaki sınır çizgisi; insanlar yalnızca bugünde yaşamayı bırakıp, sürekli olarak, hem kendi geçmişleri, hem de gelecekleriyle ilgilenmeye başladıkları zaman geçilmiştir. Tarih, geleneğin kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla başlamıştır. Gelenekle, geçmişin alışkanlıkları, tecrübi birikimleri ve dersleri geleceğe taşınmaya çalışılmıştır. Geçmişte olup bitenler, gelecek nesillerin yararı için kaydedilmeye başlanmıştır.
İşte, hem kaydedilenlerin kendisi, hem de irdelenerek yorumlanması tarihtir. Geçmişin irdelenmesi süreci ise, nedenselliğin araştırılması sürecidir. Nedenselliğin irdelenmesi ile ilgili olarak ortaya çıkan bir baka gerçek de tarihi olayları anlamak için önce, o olayların ortaya çıktığı dönemin ve ortamın toplumsal, düşünsel, tinsel ve diğer alanlardaki görülerini bilmek gereğidir. Zira bir dönemin olayları, yalnızca o dönemin ürünü değildir. Olaylar geriye doğru eklenir, geçmişle bugün arasında iletişim kurar.
Bu alanlardaki çalışma tarihçiyi kaçınılmaz olarak başka bilim dallarından faydalanmaya, onların ürünlerini ve verilerini tarihi bir delil olarak kullanmaya sevk eder. Bazı bilim dalları, tarihe düşünsel ve sosyal boyutuyla destek verirken, bazıları da tarihi neden olarak önemli bir yer tutar. Bir kısmının bulgularından yararlanılırken, bir kısmı kanunlarıyla ışık tutar. Tarihçi, tarihi olayları irdelemeye dönük neden-nasıl çalışmasında bu bilimlerden yararlanmak zorundadır.
Kısaca özetlenecek olursa; tarihte nedenselliği araştırmak işinin bilimsel tarihçilik olduğu söylenebilir. Bugünün tamamının, bütün geçmişin bir sonucu olduğu kabul edilirse, önümüzdeki geleceğin de bugünün bir sonucu olacağı çıkarımı yapılabilir. Bugünün, geçmişin sonucu olması; geçmişle arasındaki zamansal devamlılığın dışında, olaylar arasındaki nedensel bağlarla açıklanabilir.
Gelecek için de bugünün tüm artları ve ortamı, hazır bulunan her eyi nedensel bağ teşkil eder. Hiçbir şeyin kendiliğinden olmadığını varsayarsak, tarihçinin ilk sorusunun “neden ve nasıl” olması gerektiği iddia edilebilir. Tarihçi olaylar arasındaki neden ve sonuç ilişkisini çözümlediği ve yorumladığı sürece, tarih bir hikaye ve düz bir anlatım ya da rivayet olmaktan çıkar ve gerçek bilimsel kimliğine kavuşur.
Alıntıdır