Herodotos'un hayatı üzerine bilinenler azdır. Suidas'ın kısa tanıtma yazısı ve Byzans'lı Stephanos'un sakladığı mezar taşı yazıtı
Eusebios'un bir yazısı ve dağınık birkaç belge... Eski çağlardan kalanlar bunlardan ibarettir. Bunların üzerinde çalışan bilginlerin çıkardıkları sonuçlar
bize kendinden başka her şeyi anlatmaya çalışmış olan "tarihin babası" için tasarlanan hayat hikâyesine kaynak oluşturmuşlardır. Kitabına kendisini bu kadar çok ve bu kadar az koyan bir yazar daha yoktur. Kendisinden kendisi için zaman zaman öğrendiklerimiz
nerelere gittiği
hangi kentlerde bulunduğu ve kimlerle görüştüğünden ibarettir; ama bunlar azdır ve hangi tarihlerde olduğunu da yazmadığından
yolculuklarının sırası da bilinmez. Çağının töresine uyarak
kitabını "Halikarnassos'lu Herodotos araştırmasını kamuya sunar" diye imzalamıştır. Adını ve yurdunu açıkladıktan sonra aradan çekilmiştir. Bundan ötürü kitabında onun yalnız aydın ve manevi kişiliğini görebilmekteyiz. Herodotos
Karia kenti Halikarnassos'ta
İ.Ö 490 yıllarında dünyaya gelmiştir. Sitenin gözde ailelerinden birindendir
seçkin bir çevrede yaşamıştır. Amcası Panyasis
çok gerilemiş olan şiiri diriltebilecek kadar güçlü bir şairdi. Herakles üzerine bir destan yazmıştı; eski lejand'lar myth'ler ve Yunan anlatıları konusunda yeğeninin yetişmesine yardımcı olduğu düşünülebilir.
Dor'lar Halikarnassos'u kolonize etmişlerdi
ama o çağda her yerde İon dili konuşuluyordu. Herodotos'un Samos'a gitmeden önce de ve hatta çocukluğundan beri
Yunanistan'ın edebiyat dili olan bu zengin ve kıvrak dili bildiği ve konuştuğu düşünülebilir
zaten yazdığı tarih de bu dilin en güzel anıtlarından biri olarak kalmıştır. Nerelere ne zaman gittiğini çıkarmak zorsa da
çok yer gezdiği bellidir. Soyu sopu varlıklı olduğuna göre
gençliğinde öğrenimini öbür İon kentlerinde tamamlamış ve Önasya'nın bellibaşlı yerlerine gitmiş olduğu şüphesizdir. Sonradan kendi yurduna dönmüş
ama tyran Lygdamis'e karşı kopan başarısız bir ayaklanmada amcası Panyasis ölmüş
kendisi de yurdundan çıkarılmış
Samos'a gitmişti. zorbalığa başkaldıran yurtseverlerden birisi olmuştur. Politik özgürlük konusunda Atinalılara güzel bir övgü yaptırır ve kral Kserkses'i öven bir Pers'e karşı
iki Spartalı'ya şu cevabı verdirir:
"Sen köleliğin ne olduğunu biliyorsun ama özgürlük onu tatlı mı acı mı olduğunu bilmiyorsun; eğer onun tadını almış olsaydın onu bize mızrakla değil baltalarla savuşturmayı öğütlerdin."
Heredot Samos'ta İoncasını ilerletti
Pers kralı Kyros ve Lydia kralı Kandaules çağlarıyla başlayan dokuz kitaplık bir tarih yazdı. Halikarnassos'a döndüğü zaman tyranı devirdi
ama politika çekememezlikleri karşısında kendi isteğiyle çıktı ve o sırada Atinalıların kurmakta oldukları Thurium'da yerleşti. Eserinin kitapları Musa'ların adlarını taşır. (Kitaplara Musa adlarını koyanlar İskenderiyeli eleştiricilerdir.)
Büyük keşif yolculuklarına Samos'tan çıkmıştır. Belki ilk olarak Kyrene'ye gitmiş
ikinci olarak da Karadeniz bölgelerini dolaşmıştır. Sonra Pers makamlarının sağladıkları büyük kolaylıklardan da yararlanarak
bu büyük imparatorluğun birçok yerini
Lydia
Media
İran'ı ve sphinx'leri kadar esrarlı uygarlığın beşiği Mısır'ı
Herakles direklerinin ötelerine kadar mal götürüp getiren denizci tüccarlar ülkesi Fenike'yi gezmiştir. Gittiği yerlerde halk ağzından anlatılar topluyordu; ileri gelen kişilerle buluşup görüşüyordu; bilginlerle ilişki kuruyordu; resmi yazıları inceliyordu; Kserkses ordusu birliklerinin sayısı
ya da Plataia savaşlarındaki Yunan ordusu mevcudunu bu belgelerden çıkartmıştır. Ülkenin gelenek ve göreneklerini ve törelerini araştırıyor
bir anıtın sırrını çözmek için yolunu değiştiriyor
araştıran
inceleyen ve anlayan uyanık bir gözle olaylara
insanlara
anlatılara bakıyor
Odysseus gibi çok insanların sitelerini görerek ve karakterlerini tanıyarak ama fazla olarak
gördüklerini tabletlerine dikkatle not ederek değerli ve çeşitli bilgiler topluyordu. İnsanoğlunun elinden çıkan ilk büyük tarih kitabının dayanakları böyle toplanmıştır. Eser
arkeoloji
folklor ve tarihi hep birden kapsamakta ve olayları içinden gören duygulu bir gazete yazarının taze izlerini vermektedir.
Herodotos Yunanistan'da da yaşadı; V. Yüzyılın gözkamaştırıcı Atina'sını tanıdı; Sophokles'le dostluk etti; Plataia savaşlarından önceki destan günlerini yaşamış olan Orkhomenos'lu Thesandros ile konuştu. Yunan anlatıları
ki eleştirisiz güvenilemez
onu bize birçok yerde ve özellikle Olympia'da ve Atina'da eserinin en güzel parçalarını okurken göstermektedir.
Herodotos
uzun yolculuklarından sonra yurduna döndü. Anlaşıldığına göre
tyran Lygdamis yurttaşlarına
sonradan İ.Ö 454'de devredilmesine yol açacak olan bir çeşit anayasa tanımıştı; Halikarnassos'ta politika olanakları yeniden doğmuş oluyordu. Ama Herodotos
yurdunda uzun süre kalmadı. Yunan sitelerinde sivrilmiş kişilerin durumları oynaktı. İhtiras ve kıskançlık
sürekli didişmelere yol açıyordu. Az çok tanınmış kişilerin bir ayaklanma sonucu yurtlarından ayrılmak zorunda kalmaları çeşidinden olaylara
Herodotos'un anlattıkları arasında çokça rastlanır. Herodotos'un daha o tarihte bir geçmişi vardı
büyük bir işe başlamıştı
vazgeçemezdi
bu iş onu yurdundan çıkarmaya zorluyordu. Yeniden yola çıktı. Birkaç yıl sonra (İ.Ö 444'e doğru)
Büyük Yunanistan'da Thurium'u kurmak üzere yola çıkan Atinalılar arasına karıştı. Bundan yararlanıp Güney İtalya'yı ve Sicilya'yı da tanıdı. Sonra yaşlanmış ve artık Thurium'dan ayrılmamıştır
mezarı da oradadır. Bıraktığı anı son günlerinin yurduna o kadar bağlıdır ki
eski çağların editörleri onu Thurium'lu olarak gösterebilmişlerdir. Aristoteles
Halikarnassos'lu Herodotos demez
Thurium'lu Herodotos der (Rhetorika III
9). Peleponez savaşları başladıktan sona ölmüştür. Kitabın bir yerinde bu savaşa değinmesinden çıkan sonuç budur. Gözlerini dünyaya İ.Ö 425'e doğru kapadığı kabul edilmektedir.
Kaynak: Heredotos Tarihi Çev. Müntekim Ökmen Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları İstanbul 2012.