-
- Üyelik Tarihi
- 31 Ocak 2013
-
- Mesajlar
- 1,978
-
- MFC Puanı
- 53
Hakkârinin târihi çok eski devirlere dayanır. Mağaralar içinde bulunan eşyâlar ve kaya resimleri bu bölgenin eski yerleşim merkezi olduğunu gösterir. Bölgeye Sümerler, Âsuriler, Bâbilliler, Medler hâkim olmuştur. M.Ö. 6. asırda Medler bölgeyi Bâbillilerden ele geçirdiler. M.Ö. 4. asırda, Makedonya Kralı İskender, Medleri yenerek İranı ve bu bölgeyi ele geçirdi. Fakat iskender ve Bizanslılar bu bölgeye fiilen hâkim olamadılar. İskenderin ölümünden sonra Makedonya Krallığı, generalleri arasında taksim edildi. Bu bölge, Selevkos (Asya) İmparatorluğunda kaldı. Selevkosun mîrâsına Roma İmparatorluğu sâhip oldu. Fakat bölge Roma ile Partlar, sonra da Sâsânîler arasında devamlı el değiştirdi. M.S. 395te, Roma İmparatorluğu bölününce Doğu Roma (Bizans), bu topraklara sâhip olmak istedi, fakat hiçbir zaman bu bölgeye hâkim olamadı.
Hazret-i Ömer zamânında bölge, İslâm orduları tarafından 640 senesinde feth edildi. Selçuklu Türkleri Anadoluya geldiklerinde Hakkâri bölgesi, Bağdattaki Abbâsi halîfelerine bağlı idi. 1054te Selçuklular, Hakkâri bölgesine hâkim oldular. 1122-1262 arasında Selçuklulara bağlı Musul Atabegleri (Zengiler), bu bölgeyi Selçuklular adına idâre ettiler. 1142 senesinde Atabeg İmâdeddîn Zengi. Aşip Kalesi yerine İmâdiye Kalesi ve şehrini kurdu. 1262de İlhanlılara bağlanan Hakkâriyi Abbâsî âilesinden gelen Hakkâri Beyleri idâre ettiler.
Karakoyunlu Bayram Hocanın hâkimiyeti sırasında 1349da Celâyirlilerin eline geçen Hakkâri, 1366da yeniden Karakoyunluların, 1387de Tîmûr Hanın, 1405te yeniden Karakoyunluların eline geçti. 1468de Uzun Hasanın gönderdiği Sofi Halil ve Arabşah Beylerin Hakkâri Beylerini yenmesi üzerine Dümbüllü Türkmenleri bölgeye hâkim oldular. Bu hâkimiyetleri sırasında 1472de Çölemerikte Meydan Medreseyi yaptırdılar.
Hakkâri Beylerinden Gübâli oğlu Esedüddîn, 1468de gizlice Mısıra gitti. Kölemenlerin emrine girdi. Mısırdaki Nasturîlerin yardımı ile Hakkâriye geldi. Tiz Kalesine girerek Dümbüllü Türkmenlerini bozguna uğrattı ve bu bölgeyi ele geçirdi. Ölümünden sonra yerine Zâhid Bey geçti. Esedüddînin sülâlesine Şenbolar dendi. Zâhid Bey, Gevar (Yüksekova) ile Akdamarı elegeçirdi. Zâhid Beyin oğulları Seyyid Mehmed Vastanda, Mâlik Bey Çölemerike 4 km uzaklıktaki Bay Kalesinde hüküm sürdüler. Yeğenleri Zeynel, bir baskınla Bay Kalesini ele geçirdi. Mâlik Bey, Vastana gitti. Bir müddet sonra Seyyid Mehmed Bey, Bay Kalesini ele geçirerek bütün Hakkâriye hâkim oldu.
Yavuz Sultan Selim Hanın 1514 Çaldıran Seferinden sonra bölge, 1534te Van bölgesi ile birlikte Osmanlı hâkimiyetine girdi. Safevîler, bir ara Hakkâriye hâkim olmuşsa da, Kânûnî Sultan Süleymân Hanın 1548de Van fethi ile birlikte Hakkâri yeniden Osmanlı idâresine bağlanmıştır. Seyyid Mehmed Bey, Osmanlılar adına bu bölgeyi idâre etmiştir. Fakat Seyyid Mehmed Bey ile oğlunun bâzı hareketleri sebebiyle bölge yeğeni Zeynel Beye Ocaklık olarak verildi. Zeynel Bey, Çölemerik Kalesini merkez edinmiş, burasını onarmış, Dizedeki (Üzümcü köyü) kurşun ve başka bir yerdeki kükürt ocaklarını işlettirmiştir. Tebriz Seferi sırasında 1583te şehid olmuş ve yerine oğlu Zekeriya Bey geçmiştir. Son Ocaklı Hakkâri Beyi Şenbolu Nurullah ile Cizreli Bedirhan Beyler birleşerek, 1843te Tiyari ve 1846da Tohum Ocaklarında oturan Nasturîleri yenerek ocaklarını yağma ettiler. Osman Paşa gelerek her ikisinin ocaklık hakkını kaldırdı (1847).
Osmanlı idâresinde Hakkâri, Van Beylerbeyliğinin 14 sancağından (vilâyetinden) birini teşkil etti. Tanzimattan sonra da Van vilâyetine bağlı 2 sancaktan biriydi. 5 kazâsı vardı. Bu kazâlardan biri İmâdiye Irakta kaldı. Başkale ise Vana bağlandı.
Hakkârinin merkezi Çölemerik kasabası idi. Süryânilerin Gülârmak, Ermenilerin İlmar ve Türklerin de Çölemerik dedikleri bu kasabanın Koçanis Manastırında Birinci Dünyâ Harbine kadar Nasturî patriği oturdu.
Rusların 1858de Türklere savaş açması sonunda Dağıstandaki Şeyh Şâmil ile işbirliği yapan Şemdinlili Seyyid Tâhâ, Ruslara savaş îlân etti. Vefâtı üzerine kardeşi Şeyh Sâlih, Âzerbaycanlıları ve Hakkârilileri Ruslara karşı ayaklandırdı. Bu sırada Cizrede bulunan İzzeddîn Şir, Yezîdî ve Nastûrîlerle işbirliği yaparak Rusya adına Musul ve Bitlis bölgesini 1854te işgal ve yağma ettiler. Diyarbakırlı Hacı Tîmûr Ağa, bu hâinleri 1855de yendi ve cezalandırdı. 1855-1865 arasında Van sancağına bağlı olan Albak, Çölemerik, Gevaş (Yüksekova), Beytüşşebap, Çal-Tiyari, Şemdinan (Şemdinli) ve Kotur ilçeleri Erzuruma bağlandı. 1865te Van vilâyeti yeniden kurulunca tekrar Vana bağlandılar.
Birinci Dünyâ Harbinde Ruslar, Çölemeriki 24 Mayıs 1915de işgâl ettiler. Nasturî lideri Merşamunu Hoya götürdüler. Onun vâsıtasıyla bütün Nastûrîler ayaklandı ve silahlı çeteler kurarak Türk ordusuna ve halkına saldırdılar. Müslüman ve Türk halkı, Rus ve Nastûrî zulmünden civar bölgelere kaçtılar. 1918de Çölemerik ve Gevaş (Yüksekova) Türkler tarafından kurtarıldı. İsyancı Nastûrî ve Ermeniler, Urmiye bölgesine çekildiler. Eski yerlerine gitmek isterken Vâli Haydar emrindeki Türkler, Nastûrîleri yendiler.
Millî mücâdele (İstiklâl Harbi) sıralarında Şemdinlili Seyyid Tâhâ ile Şahaklı Simiko, Yirminci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa ile işbirliği yaptılar ve onu desteklediler. Böylece Seyyid Tâhâ kuvvetleri, Nastûrî ve Ermenilerin bölgeye girmelerini önlediler. 1926da yapılan Ankara Antlaşması ile Musul ve Hakkârinin beş bölgesi sınır dışında kaldı. Çölemerik, Gevaş (Yüksekova) ve Şemdinan (Şemdinli) ilçelerinden meydana gelen Hakkâri vilayeti kuruldu. Bir ara Vana bağlanan Hakkâri 4.1.1936 târih ve 2885 sayılı kânunla vilâyet (il) oldu.
Bu bölgede yaşayan Kürt ve Kurdak diye anılan kimselerin Oğuz Türklerinden ve Türkmen soyundan bir boy olduğu; târih, antropoloji, etnoloji, din, dil, sosyoloji ve folklor gibi çeşitli araştırmalarla ilmî olarak ortaya konmuştur. Orta Asyada Yenisey Kitâbelerinde şu satırlar vardır:
Men Kürt Elkan Alp-Urungu Altunluğ Keşiğim Banım Belde Elim tukuz-Kırk Yaşım(Ben Kürt İlhanı Alp Urunguyum. Altunlu beldesini ülke edindim. Kırk dokuz yaşında öldüm.)
Târihte Oğuz Türklerinin Türkmen soyundan Kürt ve Kurdak boylarının yaşadığı gerçektir. Fakat doğu ve güneydoğu Anadoluda Kürt diye isimlendirilen kimseler, Oğuz Türklerinin muhtelif boy ve aşîretlerinden ibârettirler. Bu Türk boy ve aşîretleri bu bölgenin muhtelif ülkeler arasında defâlarca el değiştirmesi sebebiyle asıllarını ve bilhassa lisanlarını unutmuşlar ve bilhassa gramer bakımından Farsçanın geniş tesirinde kalarak çoğu Farsça olan Türkçe-Arapça karışımı bir lisan ile konuşmaya başlamışlardır. Türkiye üzerinde emperyalist niyetler besleyen ülkeler, bilhassa 18. asırdan sonra Oğuz Türklerine dayanan bu aşîretleri ayrı bir millet gibi göstermeye çalışmışlardır.
Hazret-i Ömer zamânında bölge, İslâm orduları tarafından 640 senesinde feth edildi. Selçuklu Türkleri Anadoluya geldiklerinde Hakkâri bölgesi, Bağdattaki Abbâsi halîfelerine bağlı idi. 1054te Selçuklular, Hakkâri bölgesine hâkim oldular. 1122-1262 arasında Selçuklulara bağlı Musul Atabegleri (Zengiler), bu bölgeyi Selçuklular adına idâre ettiler. 1142 senesinde Atabeg İmâdeddîn Zengi. Aşip Kalesi yerine İmâdiye Kalesi ve şehrini kurdu. 1262de İlhanlılara bağlanan Hakkâriyi Abbâsî âilesinden gelen Hakkâri Beyleri idâre ettiler.
Karakoyunlu Bayram Hocanın hâkimiyeti sırasında 1349da Celâyirlilerin eline geçen Hakkâri, 1366da yeniden Karakoyunluların, 1387de Tîmûr Hanın, 1405te yeniden Karakoyunluların eline geçti. 1468de Uzun Hasanın gönderdiği Sofi Halil ve Arabşah Beylerin Hakkâri Beylerini yenmesi üzerine Dümbüllü Türkmenleri bölgeye hâkim oldular. Bu hâkimiyetleri sırasında 1472de Çölemerikte Meydan Medreseyi yaptırdılar.
Hakkâri Beylerinden Gübâli oğlu Esedüddîn, 1468de gizlice Mısıra gitti. Kölemenlerin emrine girdi. Mısırdaki Nasturîlerin yardımı ile Hakkâriye geldi. Tiz Kalesine girerek Dümbüllü Türkmenlerini bozguna uğrattı ve bu bölgeyi ele geçirdi. Ölümünden sonra yerine Zâhid Bey geçti. Esedüddînin sülâlesine Şenbolar dendi. Zâhid Bey, Gevar (Yüksekova) ile Akdamarı elegeçirdi. Zâhid Beyin oğulları Seyyid Mehmed Vastanda, Mâlik Bey Çölemerike 4 km uzaklıktaki Bay Kalesinde hüküm sürdüler. Yeğenleri Zeynel, bir baskınla Bay Kalesini ele geçirdi. Mâlik Bey, Vastana gitti. Bir müddet sonra Seyyid Mehmed Bey, Bay Kalesini ele geçirerek bütün Hakkâriye hâkim oldu.
Yavuz Sultan Selim Hanın 1514 Çaldıran Seferinden sonra bölge, 1534te Van bölgesi ile birlikte Osmanlı hâkimiyetine girdi. Safevîler, bir ara Hakkâriye hâkim olmuşsa da, Kânûnî Sultan Süleymân Hanın 1548de Van fethi ile birlikte Hakkâri yeniden Osmanlı idâresine bağlanmıştır. Seyyid Mehmed Bey, Osmanlılar adına bu bölgeyi idâre etmiştir. Fakat Seyyid Mehmed Bey ile oğlunun bâzı hareketleri sebebiyle bölge yeğeni Zeynel Beye Ocaklık olarak verildi. Zeynel Bey, Çölemerik Kalesini merkez edinmiş, burasını onarmış, Dizedeki (Üzümcü köyü) kurşun ve başka bir yerdeki kükürt ocaklarını işlettirmiştir. Tebriz Seferi sırasında 1583te şehid olmuş ve yerine oğlu Zekeriya Bey geçmiştir. Son Ocaklı Hakkâri Beyi Şenbolu Nurullah ile Cizreli Bedirhan Beyler birleşerek, 1843te Tiyari ve 1846da Tohum Ocaklarında oturan Nasturîleri yenerek ocaklarını yağma ettiler. Osman Paşa gelerek her ikisinin ocaklık hakkını kaldırdı (1847).
Osmanlı idâresinde Hakkâri, Van Beylerbeyliğinin 14 sancağından (vilâyetinden) birini teşkil etti. Tanzimattan sonra da Van vilâyetine bağlı 2 sancaktan biriydi. 5 kazâsı vardı. Bu kazâlardan biri İmâdiye Irakta kaldı. Başkale ise Vana bağlandı.
Hakkârinin merkezi Çölemerik kasabası idi. Süryânilerin Gülârmak, Ermenilerin İlmar ve Türklerin de Çölemerik dedikleri bu kasabanın Koçanis Manastırında Birinci Dünyâ Harbine kadar Nasturî patriği oturdu.
Rusların 1858de Türklere savaş açması sonunda Dağıstandaki Şeyh Şâmil ile işbirliği yapan Şemdinlili Seyyid Tâhâ, Ruslara savaş îlân etti. Vefâtı üzerine kardeşi Şeyh Sâlih, Âzerbaycanlıları ve Hakkârilileri Ruslara karşı ayaklandırdı. Bu sırada Cizrede bulunan İzzeddîn Şir, Yezîdî ve Nastûrîlerle işbirliği yaparak Rusya adına Musul ve Bitlis bölgesini 1854te işgal ve yağma ettiler. Diyarbakırlı Hacı Tîmûr Ağa, bu hâinleri 1855de yendi ve cezalandırdı. 1855-1865 arasında Van sancağına bağlı olan Albak, Çölemerik, Gevaş (Yüksekova), Beytüşşebap, Çal-Tiyari, Şemdinan (Şemdinli) ve Kotur ilçeleri Erzuruma bağlandı. 1865te Van vilâyeti yeniden kurulunca tekrar Vana bağlandılar.
Birinci Dünyâ Harbinde Ruslar, Çölemeriki 24 Mayıs 1915de işgâl ettiler. Nasturî lideri Merşamunu Hoya götürdüler. Onun vâsıtasıyla bütün Nastûrîler ayaklandı ve silahlı çeteler kurarak Türk ordusuna ve halkına saldırdılar. Müslüman ve Türk halkı, Rus ve Nastûrî zulmünden civar bölgelere kaçtılar. 1918de Çölemerik ve Gevaş (Yüksekova) Türkler tarafından kurtarıldı. İsyancı Nastûrî ve Ermeniler, Urmiye bölgesine çekildiler. Eski yerlerine gitmek isterken Vâli Haydar emrindeki Türkler, Nastûrîleri yendiler.
Millî mücâdele (İstiklâl Harbi) sıralarında Şemdinlili Seyyid Tâhâ ile Şahaklı Simiko, Yirminci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa ile işbirliği yaptılar ve onu desteklediler. Böylece Seyyid Tâhâ kuvvetleri, Nastûrî ve Ermenilerin bölgeye girmelerini önlediler. 1926da yapılan Ankara Antlaşması ile Musul ve Hakkârinin beş bölgesi sınır dışında kaldı. Çölemerik, Gevaş (Yüksekova) ve Şemdinan (Şemdinli) ilçelerinden meydana gelen Hakkâri vilayeti kuruldu. Bir ara Vana bağlanan Hakkâri 4.1.1936 târih ve 2885 sayılı kânunla vilâyet (il) oldu.
Bu bölgede yaşayan Kürt ve Kurdak diye anılan kimselerin Oğuz Türklerinden ve Türkmen soyundan bir boy olduğu; târih, antropoloji, etnoloji, din, dil, sosyoloji ve folklor gibi çeşitli araştırmalarla ilmî olarak ortaya konmuştur. Orta Asyada Yenisey Kitâbelerinde şu satırlar vardır:
Men Kürt Elkan Alp-Urungu Altunluğ Keşiğim Banım Belde Elim tukuz-Kırk Yaşım(Ben Kürt İlhanı Alp Urunguyum. Altunlu beldesini ülke edindim. Kırk dokuz yaşında öldüm.)
Târihte Oğuz Türklerinin Türkmen soyundan Kürt ve Kurdak boylarının yaşadığı gerçektir. Fakat doğu ve güneydoğu Anadoluda Kürt diye isimlendirilen kimseler, Oğuz Türklerinin muhtelif boy ve aşîretlerinden ibârettirler. Bu Türk boy ve aşîretleri bu bölgenin muhtelif ülkeler arasında defâlarca el değiştirmesi sebebiyle asıllarını ve bilhassa lisanlarını unutmuşlar ve bilhassa gramer bakımından Farsçanın geniş tesirinde kalarak çoğu Farsça olan Türkçe-Arapça karışımı bir lisan ile konuşmaya başlamışlardır. Türkiye üzerinde emperyalist niyetler besleyen ülkeler, bilhassa 18. asırdan sonra Oğuz Türklerine dayanan bu aşîretleri ayrı bir millet gibi göstermeye çalışmışlardır.