MR.Fatih61
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 17 Eyl 2014
-
- Mesajlar
- 25
-
- MFC Puanı
- 0
TARİHİ GERÇEKLER...
16. yüzyılda Osmanlı Devletinin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefanın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:"Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rusa yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler" diyerek nasihat ettiğini
2)1976 yılında Suudi Arabistanın Cidde şehrinde, deniz suyunu tatlı suya çeviren bir tesisin açılışından sonra meslektaşları ile sohbete girişen dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet Özmenin bir ara söze: "Bu Suudi Arabistanın ilk tuzdan arıtma tesisidir" diye başlaması üzerine
Fransız Büyükelçisinin hayretler içinde kalarak:"No... Sör... Bu Suudi Arabistanın ilk tuzdan arıtma tesisi değildir. İlki Osmanlıların 1800.lü yılların sonunda yaptığıdır" diyerek ecdadımızın eşsiz mirasından habersiz yaşayan elçimizi mahcup ettiğini
3)1534 yılında Viyanadaki St. Stephen Katedralinde. Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görüp çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memuriyetin ihdas edildiğini ve bu memuriyetin ancak 1956 yılında, Viyana Belediye Meclisince. Artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu vazifenin lüzumu yoktur" diye bir karar alınarak iptal edildiğini
4)Osmanlı Devletinin zirvelerde şahlandığı, akıncılarının Avrupa içlerinde at oynattığı bir dönemde. kilisede bir papazın vaaz verirken"Dünya hakimiyetinin Türklere fakat Cennetin de kendilerine ait olduğunu... " söylemesi üzerine. bu taksime aklı yatmayan cemaatten bazılarının büyük bir ümitsizlik içinde: "Dünyada bizi yurtlarımızdan çıkaran Türkler hiç Cennette yer bırakırlar mı?" dediklerini
5)Şanlı Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlünün, elindeki yeni Ürdün pasaportuyla İsviçre sefaretine giderek: "Herkes bu pasaportla alay ediyor Eskiden Osmanlı pasaportum varken selam dururlardı. Ben Osmanlı tebasıyım ne olur bunu değiştirin" diye sefaret yetkililerine yalvardığını
6)Devlet i Aliye yi Osmaniyenin üç kıtada at oynatıp buyruk yürüttüğü ihtişamlı dönemlerinde, Avrupada Türk hayat tarzı ve modasının çok tesirli hale geldiğini Evlerinde Türk köşesi bulundurmayan sosyete mensuplarının ayıplandığını
7)Osmanlı askeri teşkilatını Avrupaya tanıtmış olmakla meşhur Comte de Marsiglinin, Türk toplumunun misafirperverliği ile alakalı olarak :"Türkler hiçbir din farkı gözetmeksizin bütün yabancılara karşı son derece misafirperverdirler. Ana yollar civarındaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar öyleden evvel ve akşamüstü gezintiye çıkıp yolcu bulmaya çalışırlar. Eğer bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok defa misafirin hangi evde ağırlanacağını tayin ederken kavgaya bile tutuşurlar." dediğini
8)Osmanlı içtimai yapısı üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterrohta :
"Osmanlı Devleti, geniş topraklarını ve üzerindeki çeşitli kavimleri, Topkapı Sarayından mükemmel bir şekilde idare ediyordu. O saray da batıdaki en mütevazi bir derebeyinin sarayı kadar bile büyük değildi. Bu nasıl oluyordu?" diye sorulduğunda, Profesör Hutterrohtun:
"Sırrını çözebilmiş değilim. 16. asırda Filistinin sosyal yapısı üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki hayretler içinde kaldım. Osmanlı, üç yıl sonra bir köyden geçecek askeri birliğin öyle yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı. Herhalde Osmanlı, devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır" diye cevap verdiğini.
9)Osmanlının edeple taçlaşmış iman anlayışının gereği olan Hazreti Peygamberinin(sav) şehrini bir valinin adının altına sokamayacağı saygı ve edebi ile, oraya göndereceği idareciyi `Vali " yerine "Medine Muhafızı " diye isimlendirme hassasiyetini gösterdiğini
10)Kanuni Sultan Süleyman devrinde yıllarca İstanbulda kalan ve yazmış olduğu eserini en büyük Hıristiyan hükümdarı II Filibe takdim eden İspanyol yazar Cristobol de Villalonun, dönemin Osmanlı topçuluğu hakkında:
"Dünyada hiçbir devletin,Türk topçusu ile mukayese edilebilecek topçusu yoktur. İstanbulda eski model olduğu için kullanılmayıp süs diye surlara konan topları inceledim Bunlar bile İspanya ordusundaki toplardan çok daha kaliteli idi.
Tophane sırtlarında çaptan düşmüş diye yığılan 40 kadar topu hayretle seyrettim. Bunları alıp topçu kuvveti oluşturmak istemeyecek hiçbir Avrupa devleti bilmiyorum dediğini
11)Altı asır gibi uzun bir süre üç kıtada hükmünü yürüten ecdadımızın medeniyet mirasını inceleyip araştırmadan içte ve dıştaki bazı gafil ve hainlerin ona, "emperyalist" yaftasını yapıştırarak mahkum etmeye çalışmalarına mukabil, Macaristan İlimler Akademisi tarafından ortaya çıkartılıp yayınlanan bir belgede belirtildiğine göre, Osmanlı Devletinin Macaristanda hakim olduğu devirlerde, Macar halkından yılda 7 milyon akçe 21 milyon vergi toplayıp, buna karşılık aynı yıl Macaristana 21milyon akçe yatırım yaptığını
12)Bizansı kurtarmak üzere İstanbula çağrılan Haçlı ordularının Hristiyanlığın mukaddes kilisesi Ayasofyanın tepesinde ki altın haçı sökerek eritip sattıklarını...Yıllar sonra Osmanlı ordusunun İstanbulun fethi sırasında bir yeniçerinin, fetih hatırası olarak saklamak maksadıyla Ayasofya nın küçük bir çini parçasını koparmak istemesini, Fatih Sultan Mehmedin "tahribe teşebbüs"le suçlayıp cezalandırdığını
13)1967 Mısır-İsrail savaşında, Mısır askerlerinin, düşmanlarını beklerken İsrail ordusunun bir anda Süveyşin öbür yakasını geçerek dünyayı şaşırtığını...Mose Dayanın bu muazzam başarıyı daha sonra bir basın toplantısında : "İsrail in bu başarılı stratejisi, Yavuz Sultan Selim in yıllar önce Mısırı fethederken uyguladığı harp planının bir kopyasıdır" diye açıklayıp gafletimizi yüzümüze vurduğunu
14)Fransa Kralı III Napolyonun, Pariste Osmanlı Devleti Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Vefik Paşa ile konuşması esnasında bir ara alaylı bir şekilde "Sen kendini Yavuz Sultan Selimin elçisi mi zannediyorsun?" demesi üzerine Ahmet Vefik Paşanın da büyük bir hazır cevaplıkla: "Öyle olsaydım, siz Fransada imparator olarak bulunamazdınız" cevabını verdiğini
15)Batılı emperyalist güçlerin, Ermenileri piyon olarak kullanıp kışkırtarak Anadoluda karışıklıklar çıkardığı günlerde, İngiliz Büyükelçisinin Sultan Abdülhamide gelip, küstahça: "Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?" diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakanın keskin bakışlarını elçinin üzerine dikerek:"Filan gün, filan saatte Karadenizin filan noktasına yaklaşıp, karaya Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz gemisinde, Türk başına kaç silah bulunuyorsa tam o kadar Ermeni öldüreceğiz. " cevabını verdiğini...Sultan Abdülhamidin bu muazzam istihbarat gücü karşısında İngiliz elçisinin dehşete kapılarak aptallaştığını
16)Birinci Dünya Savaşından bir hafta önce, 1914 yazında.1 Türk lirasının karşılığının 3.7 dolar ve 18.45 marka tekabül ettiğini
17)Veli lakaplı II. Bayezidin padişahlığı. döneminde İstanbula, Moskova kralının elçisi sıfatıyla Mihail Plachtneef isimli birinin geldiğini . . .Bu adamın, insanı istifra ettirecek kadar pis kokmasından dolayı yıkanması için hamama götürüldüğünde, bu keferenin hayatında hiç hamam görmemiş olup yıkanmak ve çamaşır değiştirmek adetine aşina olmadığı ve kimse ile görüştürülmeden pisliğinden dolayı İstanbuldan kovulduğunu
18)1967 yılında Pariste düzenlenen dünya Yahudi Kongresinin zabıtları arasında bulunan bir belgedeki kayıtlara göre bir delegenin :"Evet bugün bağımsız bir devletimiz var ama mesut muyuz? Osmanlının devrindeki gibi huzurlu muyuz? Samimiyetle ve hepinizin içinden geçenleri dile getirdiğime inanarak söylüyorum ki hayır!Bizim bu dünyada huzurlu ve emniyetli yaşamamız. ( Osmanlıyı yeniden kurmaya bağlıdır!" diyerek bir gerçeği itiraf ettiğini
19)16. yüzyılın kudretli padişahı Yavuz Sultan Selimin huzuruna girerek yer öpüp itimatnamesini sunan Venedik elçisi Antonio Jüstinianine ülkesine döndüğünde Padişahın nasıl biri olduğu hakkında bilgi istediğinde elçinin şaşkınlık içinde: Kılıcı öyle parlıyordu ki yüzünü göremedim" diye itirafta bulunduğunuElçinin bu itirafının daha sonraları Yavuz Selim tarafından öğrenilmesi üzerine Haşmetli Hünkarım,Paşalarım Osmanlının kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima önde olur. A m a Allah korusun bu kılıç kınına girer ve paslanmaya başlarsa o zaman bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve birgün bize yukardan bakar dediğini
20)Osmanlı Devletinin l521de Belgradı, l522de Rodosu fethetmeleri ve 1526da da Mohaçta büyük bir zafer kazanmalarının ardından batı dünyasında büyük bir panik yaşandığını...Çeşitli kentlerde toplanan Alman Meclisleri nin (Reich stag) , Türklere karşı ordu toplayıp sefer düzenleyebilmek için "Türk Vergisi" adı altında yeni bir vergi konulmasını kararlaştırdıklarını
biliyormuydunuz?
Rabbim bizleri ecdadımızın yolundan rasulüllah yolundan ayırmasın
Megaforum YÖNETİMİ !
16. yüzyılda Osmanlı Devletinin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefanın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:"Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rusa yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler" diyerek nasihat ettiğini
2)1976 yılında Suudi Arabistanın Cidde şehrinde, deniz suyunu tatlı suya çeviren bir tesisin açılışından sonra meslektaşları ile sohbete girişen dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet Özmenin bir ara söze: "Bu Suudi Arabistanın ilk tuzdan arıtma tesisidir" diye başlaması üzerine
Fransız Büyükelçisinin hayretler içinde kalarak:"No... Sör... Bu Suudi Arabistanın ilk tuzdan arıtma tesisi değildir. İlki Osmanlıların 1800.lü yılların sonunda yaptığıdır" diyerek ecdadımızın eşsiz mirasından habersiz yaşayan elçimizi mahcup ettiğini
3)1534 yılında Viyanadaki St. Stephen Katedralinde. Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görüp çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memuriyetin ihdas edildiğini ve bu memuriyetin ancak 1956 yılında, Viyana Belediye Meclisince. Artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu vazifenin lüzumu yoktur" diye bir karar alınarak iptal edildiğini
4)Osmanlı Devletinin zirvelerde şahlandığı, akıncılarının Avrupa içlerinde at oynattığı bir dönemde. kilisede bir papazın vaaz verirken"Dünya hakimiyetinin Türklere fakat Cennetin de kendilerine ait olduğunu... " söylemesi üzerine. bu taksime aklı yatmayan cemaatten bazılarının büyük bir ümitsizlik içinde: "Dünyada bizi yurtlarımızdan çıkaran Türkler hiç Cennette yer bırakırlar mı?" dediklerini
5)Şanlı Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlünün, elindeki yeni Ürdün pasaportuyla İsviçre sefaretine giderek: "Herkes bu pasaportla alay ediyor Eskiden Osmanlı pasaportum varken selam dururlardı. Ben Osmanlı tebasıyım ne olur bunu değiştirin" diye sefaret yetkililerine yalvardığını
6)Devlet i Aliye yi Osmaniyenin üç kıtada at oynatıp buyruk yürüttüğü ihtişamlı dönemlerinde, Avrupada Türk hayat tarzı ve modasının çok tesirli hale geldiğini Evlerinde Türk köşesi bulundurmayan sosyete mensuplarının ayıplandığını
7)Osmanlı askeri teşkilatını Avrupaya tanıtmış olmakla meşhur Comte de Marsiglinin, Türk toplumunun misafirperverliği ile alakalı olarak :"Türkler hiçbir din farkı gözetmeksizin bütün yabancılara karşı son derece misafirperverdirler. Ana yollar civarındaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar öyleden evvel ve akşamüstü gezintiye çıkıp yolcu bulmaya çalışırlar. Eğer bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok defa misafirin hangi evde ağırlanacağını tayin ederken kavgaya bile tutuşurlar." dediğini
8)Osmanlı içtimai yapısı üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterrohta :
"Osmanlı Devleti, geniş topraklarını ve üzerindeki çeşitli kavimleri, Topkapı Sarayından mükemmel bir şekilde idare ediyordu. O saray da batıdaki en mütevazi bir derebeyinin sarayı kadar bile büyük değildi. Bu nasıl oluyordu?" diye sorulduğunda, Profesör Hutterrohtun:
"Sırrını çözebilmiş değilim. 16. asırda Filistinin sosyal yapısı üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki hayretler içinde kaldım. Osmanlı, üç yıl sonra bir köyden geçecek askeri birliğin öyle yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı. Herhalde Osmanlı, devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır" diye cevap verdiğini.
9)Osmanlının edeple taçlaşmış iman anlayışının gereği olan Hazreti Peygamberinin(sav) şehrini bir valinin adının altına sokamayacağı saygı ve edebi ile, oraya göndereceği idareciyi `Vali " yerine "Medine Muhafızı " diye isimlendirme hassasiyetini gösterdiğini
10)Kanuni Sultan Süleyman devrinde yıllarca İstanbulda kalan ve yazmış olduğu eserini en büyük Hıristiyan hükümdarı II Filibe takdim eden İspanyol yazar Cristobol de Villalonun, dönemin Osmanlı topçuluğu hakkında:
"Dünyada hiçbir devletin,Türk topçusu ile mukayese edilebilecek topçusu yoktur. İstanbulda eski model olduğu için kullanılmayıp süs diye surlara konan topları inceledim Bunlar bile İspanya ordusundaki toplardan çok daha kaliteli idi.
Tophane sırtlarında çaptan düşmüş diye yığılan 40 kadar topu hayretle seyrettim. Bunları alıp topçu kuvveti oluşturmak istemeyecek hiçbir Avrupa devleti bilmiyorum dediğini
11)Altı asır gibi uzun bir süre üç kıtada hükmünü yürüten ecdadımızın medeniyet mirasını inceleyip araştırmadan içte ve dıştaki bazı gafil ve hainlerin ona, "emperyalist" yaftasını yapıştırarak mahkum etmeye çalışmalarına mukabil, Macaristan İlimler Akademisi tarafından ortaya çıkartılıp yayınlanan bir belgede belirtildiğine göre, Osmanlı Devletinin Macaristanda hakim olduğu devirlerde, Macar halkından yılda 7 milyon akçe 21 milyon vergi toplayıp, buna karşılık aynı yıl Macaristana 21milyon akçe yatırım yaptığını
12)Bizansı kurtarmak üzere İstanbula çağrılan Haçlı ordularının Hristiyanlığın mukaddes kilisesi Ayasofyanın tepesinde ki altın haçı sökerek eritip sattıklarını...Yıllar sonra Osmanlı ordusunun İstanbulun fethi sırasında bir yeniçerinin, fetih hatırası olarak saklamak maksadıyla Ayasofya nın küçük bir çini parçasını koparmak istemesini, Fatih Sultan Mehmedin "tahribe teşebbüs"le suçlayıp cezalandırdığını
13)1967 Mısır-İsrail savaşında, Mısır askerlerinin, düşmanlarını beklerken İsrail ordusunun bir anda Süveyşin öbür yakasını geçerek dünyayı şaşırtığını...Mose Dayanın bu muazzam başarıyı daha sonra bir basın toplantısında : "İsrail in bu başarılı stratejisi, Yavuz Sultan Selim in yıllar önce Mısırı fethederken uyguladığı harp planının bir kopyasıdır" diye açıklayıp gafletimizi yüzümüze vurduğunu
14)Fransa Kralı III Napolyonun, Pariste Osmanlı Devleti Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Vefik Paşa ile konuşması esnasında bir ara alaylı bir şekilde "Sen kendini Yavuz Sultan Selimin elçisi mi zannediyorsun?" demesi üzerine Ahmet Vefik Paşanın da büyük bir hazır cevaplıkla: "Öyle olsaydım, siz Fransada imparator olarak bulunamazdınız" cevabını verdiğini
15)Batılı emperyalist güçlerin, Ermenileri piyon olarak kullanıp kışkırtarak Anadoluda karışıklıklar çıkardığı günlerde, İngiliz Büyükelçisinin Sultan Abdülhamide gelip, küstahça: "Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?" diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakanın keskin bakışlarını elçinin üzerine dikerek:"Filan gün, filan saatte Karadenizin filan noktasına yaklaşıp, karaya Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz gemisinde, Türk başına kaç silah bulunuyorsa tam o kadar Ermeni öldüreceğiz. " cevabını verdiğini...Sultan Abdülhamidin bu muazzam istihbarat gücü karşısında İngiliz elçisinin dehşete kapılarak aptallaştığını
16)Birinci Dünya Savaşından bir hafta önce, 1914 yazında.1 Türk lirasının karşılığının 3.7 dolar ve 18.45 marka tekabül ettiğini
17)Veli lakaplı II. Bayezidin padişahlığı. döneminde İstanbula, Moskova kralının elçisi sıfatıyla Mihail Plachtneef isimli birinin geldiğini . . .Bu adamın, insanı istifra ettirecek kadar pis kokmasından dolayı yıkanması için hamama götürüldüğünde, bu keferenin hayatında hiç hamam görmemiş olup yıkanmak ve çamaşır değiştirmek adetine aşina olmadığı ve kimse ile görüştürülmeden pisliğinden dolayı İstanbuldan kovulduğunu
18)1967 yılında Pariste düzenlenen dünya Yahudi Kongresinin zabıtları arasında bulunan bir belgedeki kayıtlara göre bir delegenin :"Evet bugün bağımsız bir devletimiz var ama mesut muyuz? Osmanlının devrindeki gibi huzurlu muyuz? Samimiyetle ve hepinizin içinden geçenleri dile getirdiğime inanarak söylüyorum ki hayır!Bizim bu dünyada huzurlu ve emniyetli yaşamamız. ( Osmanlıyı yeniden kurmaya bağlıdır!" diyerek bir gerçeği itiraf ettiğini
19)16. yüzyılın kudretli padişahı Yavuz Sultan Selimin huzuruna girerek yer öpüp itimatnamesini sunan Venedik elçisi Antonio Jüstinianine ülkesine döndüğünde Padişahın nasıl biri olduğu hakkında bilgi istediğinde elçinin şaşkınlık içinde: Kılıcı öyle parlıyordu ki yüzünü göremedim" diye itirafta bulunduğunuElçinin bu itirafının daha sonraları Yavuz Selim tarafından öğrenilmesi üzerine Haşmetli Hünkarım,Paşalarım Osmanlının kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima önde olur. A m a Allah korusun bu kılıç kınına girer ve paslanmaya başlarsa o zaman bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve birgün bize yukardan bakar dediğini
20)Osmanlı Devletinin l521de Belgradı, l522de Rodosu fethetmeleri ve 1526da da Mohaçta büyük bir zafer kazanmalarının ardından batı dünyasında büyük bir panik yaşandığını...Çeşitli kentlerde toplanan Alman Meclisleri nin (Reich stag) , Türklere karşı ordu toplayıp sefer düzenleyebilmek için "Türk Vergisi" adı altında yeni bir vergi konulmasını kararlaştırdıklarını
biliyormuydunuz?
Rabbim bizleri ecdadımızın yolundan rasulüllah yolundan ayırmasın
Megaforum YÖNETİMİ !