Zaman değişiyor, takvimlerdeki tarih değişiyor, mevsimler değişiyor, her mevsim yaşanan hava durumu normalleri değişiyor. Güneş aynı yerden doğup aynı yerden batmıyor. Her gün açısı değişiyor. Gölgemiz her an değişiyor. Hislerimiz değişiyor. Gözyaşımızdaki tuz miktarı değişiyor. Hep aynı gülümsediğimizi sansak bile dudağımızın kenarındaki kıvrım değişiyor. Bakışımız değişiyor. Gördüklerimize yüklediğimiz anlam değişiyor.
Dünyada aynı kalan ne var ki? Yıllarca girilmemiş bir odadaki eşyalar bile değişiyor; toz kaplıyor üstlerini, nem ve küf kokusu sarıyor. Rengi soluyor. Gönül hanemizin halkı değişiyor. Kimi ekleniyor bayramlarla seyranlarla ya da sessiz; kimi çıkıyor canımızı acıta acıta, çığlıklarımız sessiz.
Sevdiklerimiz aynı kaldı diyelim, sevgimizin miktarı bile değişiyor.
Kime temas etsek, kiminle az ya da çok iletişimimiz olsa azalıyoruz veya artıyoruz, velhasıl değişiyoruz.
Bunca değişim içinde "Hiç değişmedim. Aynı kaldım." demek doğru bir iddia olabilir mi?
Bütün monotonluğuna, sıradanlığına rağmen hatasıyla, kusuruyla, doğru kararlarıyla, hüznüyle, umuduyla, mutluluğuyla bir günümüz asla diğerinin aynısı olmuyor.
Çok değil, sadece 365 kâğıt geriye gidelim ve bakalım Belki de geçen yıl bizi mutlu eden şarkıların ezgisine bu yıl hüzün kaçmıştır. Uzun değil orta kalınlıkta bir roman kadar yaşantı öncesi bizi derin üzüntülere boğan durumlara gülüp geçmeyi öğrenmişizdir.
Olgunlaşırız belki, surat asmayı ciddiyet sanırız; belki de içimizdeki çocuğun elinden tutup küçük mutlulukları keşfe çıkarız.
Takvim yaprağı üzerindeki yıllar ya da günler değişmez sadece. Geçen sene bugün Çarşamba idi, bu yıl Perşembeyle bitmez iş. Kullandığımız kelimeler bile değişir. Bir dizi/film izleriz, bir replik dolanır dilimize. En meşhur cümlemiz o olur artık. Bir şarkı dinleriz, sabah akşam dilimizde. Şiirler ezberleriz Değişmeyeceğim diyen. Okuduğumuz an değişiriz.
Kelimelere yüklediğimiz anlam değişir.
Hayatımızı tanımlarken kullandığımız kelimeler değişir.
Hayata yüklediğimiz anlam değişir.
Hayatımız değişir.
Değişim değişir...
Çünkü biz değişiriz. "Değişmedim" diyen şarkılara şiirlere inat.
Bu yazıyı yazmaya başlayan benle bitiren ben aynı değil. Okumadan önceki sizle sona erişen sizin aynı kalmayacağınız gibi.
Benim için ebru yapan bir arkadaşım, sonunda fark ettiği bir kusur üzerine yenisini yapmayı düşünmüş. Fakat vazgeçmiş. "Bir ebru asla aynen yapılamaz. Tekrarı yoktur. Hayatımızı tekrar yaşayamayacağımız gibi... Hatalarıyla kabullenmeliyiz" dedi. Ne kadar doğru Bir günümüzün bir diğeriyle asla birebir aynı olamayacağını ve hatalarımla birlikte hayatımın tümünü sevebileceğimi gösterdi. Hayata bakışım bir ebruyla değişmişti ya da arkadaşımın ona yüklediği anlamla ya da ebrudaki bana söylenmese asla fark etmeyeceğim kusurla ya da bir lale figürüyle. O da değişmişti su üstünde bir noktayken bir darbeyle lale olmuş ve bir hayat felsefesine zemin oluşturmuştu bile.
Dünyada aynı kalan ne var ki? Yıllarca girilmemiş bir odadaki eşyalar bile değişiyor; toz kaplıyor üstlerini, nem ve küf kokusu sarıyor. Rengi soluyor. Gönül hanemizin halkı değişiyor. Kimi ekleniyor bayramlarla seyranlarla ya da sessiz; kimi çıkıyor canımızı acıta acıta, çığlıklarımız sessiz.
Sevdiklerimiz aynı kaldı diyelim, sevgimizin miktarı bile değişiyor.
Kime temas etsek, kiminle az ya da çok iletişimimiz olsa azalıyoruz veya artıyoruz, velhasıl değişiyoruz.
Bunca değişim içinde "Hiç değişmedim. Aynı kaldım." demek doğru bir iddia olabilir mi?
Bütün monotonluğuna, sıradanlığına rağmen hatasıyla, kusuruyla, doğru kararlarıyla, hüznüyle, umuduyla, mutluluğuyla bir günümüz asla diğerinin aynısı olmuyor.
Çok değil, sadece 365 kâğıt geriye gidelim ve bakalım Belki de geçen yıl bizi mutlu eden şarkıların ezgisine bu yıl hüzün kaçmıştır. Uzun değil orta kalınlıkta bir roman kadar yaşantı öncesi bizi derin üzüntülere boğan durumlara gülüp geçmeyi öğrenmişizdir.
Olgunlaşırız belki, surat asmayı ciddiyet sanırız; belki de içimizdeki çocuğun elinden tutup küçük mutlulukları keşfe çıkarız.
Takvim yaprağı üzerindeki yıllar ya da günler değişmez sadece. Geçen sene bugün Çarşamba idi, bu yıl Perşembeyle bitmez iş. Kullandığımız kelimeler bile değişir. Bir dizi/film izleriz, bir replik dolanır dilimize. En meşhur cümlemiz o olur artık. Bir şarkı dinleriz, sabah akşam dilimizde. Şiirler ezberleriz Değişmeyeceğim diyen. Okuduğumuz an değişiriz.
Kelimelere yüklediğimiz anlam değişir.
Hayatımızı tanımlarken kullandığımız kelimeler değişir.
Hayata yüklediğimiz anlam değişir.
Hayatımız değişir.
Değişim değişir...
Çünkü biz değişiriz. "Değişmedim" diyen şarkılara şiirlere inat.
Bu yazıyı yazmaya başlayan benle bitiren ben aynı değil. Okumadan önceki sizle sona erişen sizin aynı kalmayacağınız gibi.
Benim için ebru yapan bir arkadaşım, sonunda fark ettiği bir kusur üzerine yenisini yapmayı düşünmüş. Fakat vazgeçmiş. "Bir ebru asla aynen yapılamaz. Tekrarı yoktur. Hayatımızı tekrar yaşayamayacağımız gibi... Hatalarıyla kabullenmeliyiz" dedi. Ne kadar doğru Bir günümüzün bir diğeriyle asla birebir aynı olamayacağını ve hatalarımla birlikte hayatımın tümünü sevebileceğimi gösterdi. Hayata bakışım bir ebruyla değişmişti ya da arkadaşımın ona yüklediği anlamla ya da ebrudaki bana söylenmese asla fark etmeyeceğim kusurla ya da bir lale figürüyle. O da değişmişti su üstünde bir noktayken bir darbeyle lale olmuş ve bir hayat felsefesine zemin oluşturmuştu bile.