-
- Üyelik Tarihi
- 8 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 17,522
-
- MFC Puanı
- 3,901
Stendhal Sendromu, bir kişinin özellikle de sanat eserlerinin güzelliği, ihtişamı ve insanı içine çeken havası karşısında artan kalp atışlarını, baş dönmesini, son derece büyük bir tepkiyle yaşanan şaşkınlığı, baygınlık geçirmeyi, daha da ileri boyutlarında halüsinasyon görmelere sebep olan psikosomatik bir rahatsızlıktır.
Diğer bir adıyla Florence Sendromu diye de anılan Stendhal Sendromunun bu adı almasındaki en büyük etken, Stendhal mahlasını kullanarak yazan Fransız yazar Marie- Henri Beylenin Floransada bulunduğu sırada Santa Croce Bazilikasında gördüğü Michelangelo, Machiavelli ve Galileinin mezarlarının ve genel yapının Giottonun freskleriyle süslenmiş halinin güzelliği karşısında kendisinden geçmesinden kaynaklanır. Stendhal, gördüğü sanat eserleri ve harikulade bütünlükler karşısında tarifsiz bir duygu hissettiğini ve bu duyguya karşı koyamadığını anlatmıştır.
Bu sendromun adını alması tabi ki Stendhalın bu hisleri yaşadığı dönemde tanımlanmamıştır. 1979 yılında Graziella Magherini tarafından tanımlanan Stendhal Sendromu, Floransadaki pek çok kişinin gözlemlenmesinden sonra tanımlanabilmiş ve sendrom olarak kabul görmüştür. Bu deneyler yapılırken, merkez olarak Medici Riccardi Sarayı alınmış ve ziyaretçilerin tavırları ve tepkileri gözlenmiştir. Gözlemciler, şapeli gezerken freskler ile süslenmiş bu sanat eserine hayranlıkla bakmışlar, nefes alışları hızlanmış, kalp atışlarının arttığı görülmüştür. Yüz kasları gevşerken göz bebekleri küçülen gözlemcilerde, bu sanat eserlerini incelerken işitsel olarak farklı uyarıcılar ile bir bütün şekilde uyarıldıklarında, beyin aktivitelerinin daha çok artması da gözlenmiştir. Duygularını yazmaları istenen gözlemcilerin cevapları ise şaşırtıcı olmuştur. Genel olarak aşırı bir duygulanma halini yaşadıklarını belirten gözlemciler, biraz da yorgunluk yaşadıklarını ama bunun tatlı bir yorgunluk olduğu söylemişlerdir.
Bu sendromun en bariz belirtisi, göz alıcı bir sanat eseri karşısında kendinden geçen, başı dönen, hatta bayılan insanlar görülmesidir. Sanat Zehirlenmesi olarak da nitelendirilen Stendhal Sendromu, sanatseverlerde sıklıkla rastlanan hatta hastanelik bile olmalarına neden olabilen bir sorundur. Problemlerin devam etmesi halinde psikolojik bozukluklara kadar uzanabilen bu sendrom için, kabul edildiği günden bu yana hastalığa yakalanan kişilere tedaviler uygulanmaktadır. Hemen herkesin Stendhal Sendromu yaşayabilme adayı olması göz önünde bulundurulmak ile birlikte, bu hastalığı kaç kişinin yaşadığına dair net bir sayı bilinmemektedir.
Yüksek dozda sanata maruz kalıp, sanat zehirlenmesi geçiren kişiler için söylenen Stendhal Sendromu, Stendhalın bu hastalığa sahip olan ya da belirlenen ilk kişi olması sebebiyle onun adıyla literatüre geçmiştir.
Diğer bir adıyla Florence Sendromu diye de anılan Stendhal Sendromunun bu adı almasındaki en büyük etken, Stendhal mahlasını kullanarak yazan Fransız yazar Marie- Henri Beylenin Floransada bulunduğu sırada Santa Croce Bazilikasında gördüğü Michelangelo, Machiavelli ve Galileinin mezarlarının ve genel yapının Giottonun freskleriyle süslenmiş halinin güzelliği karşısında kendisinden geçmesinden kaynaklanır. Stendhal, gördüğü sanat eserleri ve harikulade bütünlükler karşısında tarifsiz bir duygu hissettiğini ve bu duyguya karşı koyamadığını anlatmıştır.
Bu sendromun adını alması tabi ki Stendhalın bu hisleri yaşadığı dönemde tanımlanmamıştır. 1979 yılında Graziella Magherini tarafından tanımlanan Stendhal Sendromu, Floransadaki pek çok kişinin gözlemlenmesinden sonra tanımlanabilmiş ve sendrom olarak kabul görmüştür. Bu deneyler yapılırken, merkez olarak Medici Riccardi Sarayı alınmış ve ziyaretçilerin tavırları ve tepkileri gözlenmiştir. Gözlemciler, şapeli gezerken freskler ile süslenmiş bu sanat eserine hayranlıkla bakmışlar, nefes alışları hızlanmış, kalp atışlarının arttığı görülmüştür. Yüz kasları gevşerken göz bebekleri küçülen gözlemcilerde, bu sanat eserlerini incelerken işitsel olarak farklı uyarıcılar ile bir bütün şekilde uyarıldıklarında, beyin aktivitelerinin daha çok artması da gözlenmiştir. Duygularını yazmaları istenen gözlemcilerin cevapları ise şaşırtıcı olmuştur. Genel olarak aşırı bir duygulanma halini yaşadıklarını belirten gözlemciler, biraz da yorgunluk yaşadıklarını ama bunun tatlı bir yorgunluk olduğu söylemişlerdir.
Bu sendromun en bariz belirtisi, göz alıcı bir sanat eseri karşısında kendinden geçen, başı dönen, hatta bayılan insanlar görülmesidir. Sanat Zehirlenmesi olarak da nitelendirilen Stendhal Sendromu, sanatseverlerde sıklıkla rastlanan hatta hastanelik bile olmalarına neden olabilen bir sorundur. Problemlerin devam etmesi halinde psikolojik bozukluklara kadar uzanabilen bu sendrom için, kabul edildiği günden bu yana hastalığa yakalanan kişilere tedaviler uygulanmaktadır. Hemen herkesin Stendhal Sendromu yaşayabilme adayı olması göz önünde bulundurulmak ile birlikte, bu hastalığı kaç kişinin yaşadığına dair net bir sayı bilinmemektedir.
Yüksek dozda sanata maruz kalıp, sanat zehirlenmesi geçiren kişiler için söylenen Stendhal Sendromu, Stendhalın bu hastalığa sahip olan ya da belirlenen ilk kişi olması sebebiyle onun adıyla literatüre geçmiştir.
Alıntıdır.