Bizim boyutumuz dışında başka bir çok boyutlar vardır ki, bunların topolojik topologisch ) nedenlerden dolayı bizim dünyamızla hiç bir bağlantıları yoktur; bunun dışında giderek bir çok psikologlarca benimsenmekte olan telepatik fenomenler yolu ile bağlantı söz konusu olamaktadır. Prof.G.B.C. Stueckelberg
a - Rusya'da Telepati Araştırımı Özel Mantığı
Fransız rasyonalistleri Sovyet Rusya'daki ruhsal yaşamı yalnızca kendilerinin 10. yüzyıldaki basmakalıp fikirleri ile takdim etmektedirler. Onların kanılarınca Marxizmin gölgesinde yetişmiş bilim adamları ister istemez pozitivisttirler ve tradisyonun dar idrak yolunda ağır ağır yürümektedirler. Halen Fransa tarafından da ne denli önemli olduğu kavranılamamış olan bu görüş son zamanlarda bir çok defalar köklü bir biçimde sarsılmıştır.Son şok, yakın zamanlarda büyük Fransız günlük gazetelerinin birinden bir haber biçiminde geldi; haberde Sovyetler Birliği'nde, günümüzde hipnoz ve telepatinin bilimsel bir realite olarak ele alındığı bildirilmekteydi. Haberin geri kalan kısmı ise halihazırdaki araştırıların, Diyalektik Materyalizmin eseslarına dayandığı idi.
Bir çok telepati deneylerini yöneten Sovyet profesörlerinden Vassilyev, deney esnasında bir hipnotizörün Hypnotiseurs) beyninin bir radyo vericisi, süjeninkinin Medien) ise bir alıcı olarak vazife gördüğü kanısındadır.Onun bir çok deneyleriyle ispatlanmıştır ki, hipnotizörün emri, süjeye, süje ister başka bir odada, ister başka bir evde ya da başka bir şehirde bulunsun muhakkak ulaşmaktadır. Telepati bir profesör için kolayca açıklanabilir: Eger beyin diğerine kuvetli sinyaller yollarsa, diğeri bu sinyalleri kolayca almak durumundadır. Fransız rasyonalistlerinin şaşkınlıkları, onların Sovyetler Birliği'nde bilimsel düşüncenin ulaşmış olduğu araştırma ve ilerleme kapasitesinde habersiz olmalarından ileri gelmektedir. Çarlık Rusya'sı zamanında pek az müsaade edilen parapiskolojik araştırılara 1917 yılından itibaren büyük bir hız verilmiştir. Parapsikoloji bu zaman süresince bir çok üniversitelerede girmiştir. Bu gelişmenın hikayesini bir Sovyet yazarı anlatmaktadır.
b - Bir Araştırmayı Başlatan Gümüş Kaşık Olayı
Bernard Bernardowitsch Kaschinski elektroteknikcidir. Kırk yıldan beri Sovyetler Birliği'nde yapılan tüm telepati araştırılarına katılmaktadır. Esas işi olan >Biyolojik Radyobağlantıları> konusu, geçmiş yıllarda Ukrayna Akedemisi, Kiev'de deklare edilmiştir. Kaschinski'nin parapiskoloji fenomenlerine ilgi duyması onun başından geçmiş olan alışılmamış bir hadiseye dayanmaktadır. 1919 yılında Tiflis'te yaşarken, en iyi arkadaşı ölüm tehlikesi yaratabilecek bir hastalığa yakalanmıştı. Doktorların teşhisi Tifoydu. Sıcak bir Ağustos gecesi Kaschinski birden, sanki gümüş bir kaşığın bir bardağa vurmasından hasıl olan sese benzeyen bir gürültüyle uyanır. Odasında gürültünün geldiği kaynağı boşuna arar durur. Ve ertesi gün öğleden sonra arkadaşının ölmüş olduğunu öğrenir.
Son defa görmek amacıyla ölmüş olan arkadaşının evine gider. Bu sırada yatağın yanında duran gece masasının üzerinde bir cam bardak ve bir gümüz kaşığın durmakta olduğunu görür. Arkadaşının annesi, Kaschinski'nin o eşyalarının bulunduğu yöne doğru bakmakta olduğunu görür ve gözyaşları içinde şunları söyler.> Ben ilacı vermek üzereydim; tam kaşığı ağzına sokacaktım ki o sırada gözleri kapandı. Böyle öldü, ilacını alamaması sanki önceden kararlaştırılmıştı.> Kaschinski arkadaşının annesinden binlerce kez özür dileyerek hadisenin nasıl cereyan ettiğini bütünüyle kendisine birkez daha göstermesini rica etti. Anne kaşığı bardağın içine soktuğunda Kaschinski'nin gece yarısı bir kilometre yakın mesafeden duymuş olduğu sesin aynısı hasıl oldu. Acaba hanği esrarengiz yol ona bu sesi bu mesafeden, hemde derin uykuda iken iletmiş.duyurmuştu? Kaschinski batıl itikat sahibi olmadığı gibi, koyu bir meteryalisttir de. Her gün kendi kendine, bu işin ardındaki sırrı çözeceğine, günün birinde arkadaşının annesinin beyni ile kendi beyni arasında gecen hadiseyi açıklıyacağına söz verdi. Tanınmış bilim adamlarından Alexander Wassilyewitsch Leontiwitsch ile birlikte İnsan Sinir Sistemi üzerinde araştırmalara girişti. Konuya ilişkin bir çok faktörleri bir araya topladı. Sonuç olarak şu kanaate ulaştıki, İnsan Sinir Sistemi henüz bilinmeyen bir çok etkilere tepki gösterme yeteneğine sahiptir. Kaschinski 1923 yılında bu konuya ilişkin olarak >Düşünce Nakli > Gedankenübertragung) adı altında bir kitap yayınladı Bu çalışma sayısız bilim adamının ilgisini çekti, fakat özellikle iki kişinin, ki bunlar bilim adamı degildiler.
c - Gözlerden Çıkan Işınlar ve Üçüncü Göz
Bunlardan bir tanesi Sovyet Jules Verne'i tabir edilen, Rus kurgu bilimcisi Alexandr Belayev'di Kaschinski'nin çalışmalarından esinlenerek yazmış olduğu >Dünyanın Efendileri> Die Herren der Welt) adlı romanı Sovyetler Birliği'nde büyük bir okuyucu kitlesi bulmuştur.Özellikle çok genç okuyucu bu konuda araştırılara girişmiş ve coğunlukla telepati ile ilgilenmişlerdir. >Denizler Altında 20 Bin Fersah> Zwanzigtausend Meilen Unter Dem Meer ) denizaltılar için ne ifade ediyorsa,> Dünyanın Efendileri>'nin de telepati için aynı şeyi ifade ettiğini söylemek hiç de mübalağa olmaz. Kaschinski'nin çalışmaları ile yakından ilgilenen ikinci kişi de devrinin tanınmış hayvan terbiyecilerinden Wladimir Leonidowitsch Durov'dur. Durov çalışmaları sonucunda hayvanlar arasında düşünce naklinin mümkün olabileceği kanısına vardı. 1923 ve 1924 yılları arasında bu konuya ilişkin olarak yapmış olduğu 10 000 den fazla deneyi uzmanlarca kontrol altında tutuldu. Durov düşünsel yolla hayvanlara çeşitli emirler vermeyi başardı. Bunlar bir objeyi almak ve getirmek şeklinde oluyordu.Daha sonra deneyler istatistiki olarak değerlendirildi.
Bunun sonucu olarak tesadüfi başarı ihtimalinin 10.000.000 da 16 olduğu ortaya çıktı.Böylece en septik şüpheci) hayvan psikoloğu bile ikna oldu. Bu esnada Sovyetler Birliğinde bu türlü konuların tartışılması için uygun anlayış ortamı oluşmamıştı. Araştırma sonuçları yayımlanmalarına karşın çok az ilgi topladı. Ancak, son zamanlarda bu konularla yeniden ilgilenmeye başlandı. Buğün Sovyetler Birliği'nde çalışmalar insanın araştırılması üzerinedir ki onun bir yeteneği olan 'hayvanlara düşünsel yolla etki edebilme' Durov tarafından ortaya konmuştur. Terbiye çalışmaları esnasında Durov'un beyninin 1,8 mm, uzunluğunda yüksek frekanslı dalgalar yaydığı saptanmıştır. Şüphesiz o zamanki aletler bu türlü dalgaların algılanabilmesi için, duyarlık bakımından oldukça ilkeldiler ve bundan dolayı bu yayının gerçekliğini bilimsel olarak kanıtlamak olanaksız oluyordu.Durov bir bilim adamı değildir, fakat gerçekten çok ciddi ve samimi bir araştırıcıdır.O, bunların dışında, insan yada hayvanların gözlerinden ışınlar çıktığı inancındadır. Ayrıca, o en vahşi hayvanın bile insan bakışlarıyla ehlileştirildiğini müşahede etmiştir.
Bunun dışında eskiden beri bilinen fakat açıklanmayan bir olayı, bir insanın ensesine bakmakla ortaya çıkan tesiri araştırdı. Hiç bir şeyden haberi olmayan insanların enselerine gözlerini dikerek bir süre baktıktan sonra bu kişiler muhakkak dönüp arkalarına bakıyorlardı. Durov, bilim adamlarından, eğer bu konuya ilişkin bir hata varsa bulmalarını istedi. Bu tabiki bulunamadı. Bu arada çalışmalar sürdü. Rus bilim adamlarının büyük bir bölümü, gözlerden cıkan ışınlara etkinin varlığına Kozalaksı Bez'in Zirbeldrüse) sebeb olduğu kanısındadırlar. İnsan bunu duyunca elinde olmadan > üçüncü göz> rivayetini hatırlamaktadır.Bunu Ruslarda bilmektedirler. Kaschinski çalışmasında, 1907 yılında Rusya'da yayımlanmış olan Inders Ramachasaka'nın kitabında Kozalaksı Bez'in telepatik >Alıcı< olarak bildirildiğini ifade etmektedir.1959 yılında Buenos Aires'de yapılan psikologlar Kongresinde, Kozalaksı Bez'e uygulanan elektriksel bir impulsun süjede hayali ışık tesiri uyandırdığı bildirilmiştir. Aynı zamanda ağ tabakası fenomenleride meydana gelmektedir. Durov insan bakışlarıyla ortaya çıkan felç vakalarının belirli yılanlarda ve balıklarda da oluşturulabileceği konusunu çok iyi bir biçimde araştırmiştır. Bu hipotezden yola çıkarılan gözlerin elektromanyetik ışınlar yolladığı konusu bu gün Sovyetler Birliği'nde yeniden yogun bir biçimde araştırılmaktadır. Yayının dalga boyu yaklaşık yüzde 8 mm.dir. Yani Radyo dalgaları ile Infraruj dalgaları arasındadır.Bu gözün adeta kısa dalgaları belirli bir yöne gönderen istasyon tertibatı gibi çalışan bir bölümü tarafından kuvvetli olarak algılanabilir. Bu türlü dalgalar doğru boyunca gradlinig) yayıldıklarından ve ışık gecirgen cisimlerce tutulacağından, doğal olarak uzak mesafeler arasındaki telepatik kominikasyon fenomenlerini açıklıyamamaktadırlar. Fakat ille de bir gözden yayınlanan ve Kozalaksı Bez tarafından alınan bir ışının veya yayının var olduğu ispatlanılmak isteniyorsa, Psikoloji şimdiki araştırma merhalesindeki alışılmış bir çok anlayış biçimlerinden çoktan vazgeçmeye mecburdur.Kaschinski'nin haklı olarak söylediği gibi, ancak bundan sonra Pisikologlar ve Beyin uzmanları, uzaktan etkiler konusu ile ilgilenmeye mecbur kalacaklardır.
d - Kuvvet Alanları ve Düşünce Nakli
Yüzyılımızın başında Sovyet bilimi bu türlü fenomenlerin karşısında idi. Ancak son yıllarda, özellikle düşünce nakli ve insanlardan cıkan ışınlar konularına ilişkin olarak yapılan çalışmalara ait notlar yayımlanmıştır. Profesör S.J Turlugin'in fevkalade önemli bir çalışması 1942 yılında Leningrad'ta neşredildi. Turlugin bir defasında şu malumatı vermişti: 'Eğer alıcı (ikinci insanın ensesi) vericinin (insan gözü)görüş aşısı dahilinde bulunuyorsa, ince delikli bir tel örgü arkasında oturmakta olan birini bile ayağa kaldırabilir.
Daha sonra bu ışınların çok ince optik ağlar Diffraktionsnetze) içinde geçebildiğini saptadı, ki bunlar metal aynalarca reflekte edilemezler. Buradan insan gözünden yollanılan ışınlarıncok kısa dalgalı elektromanyetik dalgalar olarakele alınabileceği sonucuna ulaştı, yani yüksek frekanslı milimetrik dalgalar.Turlugin'in çalışma sonuçları kendi zamanında, akedemi üyesi P Lazareff tarafından araştırıldı. Ayrıca büyük Pisikolog Pavlov'da benzer fenomenleri tespit etmiştir. Bugün bu çalışmalar geliştirilmiş ve yeni yönler kazandırılmıştır. Araştırmalardan biri de gözlerden çıkan ışınların Meskalin veya diğer hallüsinatif etkenlerce uyarılıp uyarılamayacağı sorusunu aydınlatmak içindi.Pavlov-enstitüsü bu konulara karşı fazla ilgi duyulmadığı zamanlarda telepati ve organizmanın çeşitli dalga boylarına reaksionları üzerine araştırmalar yapmaktaydı. 1959 yılında pavlov, yüksek frekanslı manyetik alanların sinir sistemine etki ettirildiğinde, refleksleri değiştirdiğini ve ağrı duygusuna sebeb olduğunu keşfetti. Bugün bu türlü araştırmalar tamamen açık olarak yapılmaktadır. Pavlov-Enstitüsü'nden Dr.W.A. Kosak şu görüşü savunmaktadır. >Düşünce nakli olayları ve uzak mesafelerde etkinliğini gösteren kuvvet alanları elektromanyetik cinsinden değildirler.>
e - Parapsikolojik Kuvvetlerin Araştırılmasında bir Program
Araştırıların bu türü hiç bir zaman Sovyetler'in tekelinde değildir. Bilakis bu kuvvetlerin üstüne tüm dünyada yürütülen araştırmaların bir kısmı, yaşayan maddeye yöneltilmiştir. Bu kuvvetler atomların ve moleküllerin yaşayan bir organizma içinde ve dışında belirli bir yörüngede kalmalarını sağlarlar. Bu fenomen bizlerin alışılagelmiş raslantı anlayışımıza ters düşmektedir. Bu güne değin, bu organize edici kuvvetinvarlığının saptanabileceği hiç bir alet geliştirilememiştir, fakat sayısızdeneyler şu sonucu ortaya koymaktadır ki bu türlü bir kuvvet vardır. New York Üniversitesi'nden Profesör Weiss toz haline getirilmiş ince tüylerin besleyici bir çözelti içersine konulduklarında kendi kendilerini yeniden kurduklarını deneysel olarak kanıtlamıştır.
Tüyleri bir arada tutan moleküller kuvvet alanı sayesinde gayet sarih bir biçimde şema üzerinde gösterilmiştir.Bu kuvvet alan'nın ikincil etkisi de elektriksel tabiat olaylarıdır. Acaba bu kuvvet alanı düşünce naklinde etkin olan kuvvet alanımıdır? Bu tamamiyle mümkün olabilir.Organızmanın uyaranlara karşı alışılagelmiş yolların dışında tepkide bulunabilmesi de olanak dahilindedir. Bu konuya ilişkin olarak Pavlov-Enstitüsü oldukça şaşırtıcı deneyler yapmıştır. Akım gecen bir ilatkenin yakınına oturtulan süje iletkene eli ile dokunur ve doğal olarak da bir elektrik şoku ile karşılaşır. Deney bir çok defalar tekrarlanır. Akımın iletkene her yollanışında bir ultra ses sinyali de yollanılmaktadır ki, bu yüksek frekanslı olmasından dolayı insan kulağı tarafından algılanamaz. Bundan sonra akım kesilerek sadece Ultra ses sinyali verilmektedir, ta ki süje iletkene dokununcaya dek bu sırada iletken akım taşımamaktadır, bunun karşın süje elini büyük bir süratle geri çekmektedir. Burada açıkca şarta bağlı bir refleks söz konusu olmaktadır.
Fakat insan kulağı duyum sınırları dışında kalan Ultra ses sinyalleri nasıl olup ta sinir sistemini harekete geçirmektedir? Ve olay sadece bir bilinçaltı olgusu olarak ele alınırsa, neden tekrarlanan bir elektrik şokunu süjede bir sinyal algısı yarattığı açıklanamamaktadır. Sovyet bilim adamları için problemin en önemli noktası budur. Eğer bilim adamları bilinçaltının, sadece doğada bulunan (Ultra sesler kristallerin yardımı ile anlaşılırlar) ve bilinçaltında cereyan etmeyen sinyalleri nasıl alabildiğini bilselerdi, bunun ve telepatik fenımenler mekanizmasının anlaşılması Rus'ların kendi anlayışlarına göre, insan idrak olanaklarının bilinmeyen içinde yol alması ve genişlemesianlamına gelecekti. Öyle görülmektedirki telepati ölümsüz ruhun bir tezahürü değil maddesel bir özelliktir ve bundan dolayı matematiksel bilimlerce araştırılmaktadır. Halihazırda Sovyetler Birliği'nde yüklü bir araştırı programı gerçekleştirilmek durumundadır. Telepati en çok araştırılan fenomenler arasındadır. Buna insan vücudunun elektromanyetik dalgalara ve Ultra sese reaksiyonları da dahildir. Üçüncü bir araştırı alanı da hipnoz durumunda mümkün olan geçmişe geri dönüştür. ( Ekminezi ) .
Bu araştırı programı çerçevesinde Dr. L.B Kompaneyez 73 yaşındaki bir kadını 8 yaşındaki yaşam zamanına geri götürmeyi başarmıştır. Bu kadın sadece yarım asırdan daha fazla zaman önceki bir günü en ince ayrıntılarına kadar hatırlamakla kalmayıp, devrimden sonra kaldırılmış olan imla kuralları ile yazı yaşmış ve tüm deney süresince gözlüksüz olarak geyet net bir biçimde görebilmiştir. Apaçıktır ki hipnoz aracılığı ile beyindeki ve vücudun diğer bölümlerindeki <<alıcı organlar>> faaliyete geçmektedir. Ve o halde bulundukları yere inhisar ettirmek mecburiyetindedirler. Sovyet Aaraştırıcıları en azından bu nokta üzerinde kaya gibi sağlam bir görüş birliği içindedirler.
f - Beyinler Arasında Telsizsiz Radyofonik İrtibat
Telepatiden söz edildiğinde kişinin gayri ihtiyari olarak aklına ekektromenyetik dalgalar ve özelikle radyo dalgalarına bağlı olan bir irtibat gelmektedir. Amerikalı parapsikologların çoğu şu görüştedir: Telepati ölümsüz ruhun bir tezahüratıdır ve onlar bunu ispat etmeye çalışmaktadırlar. Konuyu bu türlü ele almak bilimsellik değil ancak filozofluktur. Kişi bilinmeyene ancak realitelerden yola çıkarar yaklaşabilir. Uzak mesafeler arasında yapılan telepati deneylerinde dalgların taşınımını engelleyici bir perdeleme sistemi ( : Abschirimvüorrichtung ) kullanılmamaktadır. Perdeleme sistemi kullanılarak daa bir dizi deneyler yapılmıştır. Fakat bu sistemin yüksek frekanslı kısa dalgaları engelleyip engelliyemeyeceği de soru konusudur. Aksi halde daha önceden kabul edildiği ve bugün bilindiği üzre elektromanyetik dalgalar 1mm. Ile 1 m. Bandı arasında ve bazen ufuktan yansıyarak yayılırlar. Fakat bu nadiren ortaya çıkan bir hadisedir, fakat telepati finomenleri de nadirdir.
Bu durum bazı Sovyet araştırmacılarının, telepatinin insandan çıkan ışınlar veya dalgalara bağlı olduğu hipotezini öne sürmelerine neden olmaktadır. Diğer Sovyet bilim adamları ise bu görüşün karşısındadır; beynin ne kadar enerji yayınlayabileceğini hesaplamış olan Profesör Arkadyev gibi. Arkadyev'in hesaplarına göre bu enerji o kadar zayıftır ki, bir kaç metrenin dışına kesinlikle çıkamaz. Arkadyev Mart 1960'da Amerikalı W.K. Volkers ve W. Candip tarafından keşfedilmiş olan, sinir ve adelelerin çekilip toplanmaları sırasındaı elektromanyetik sinyaller yollaması olayını teyit etmektedir. Fakat sinyaler son derece zayıftır. Bunlar ancak birkaç santimetre uzaklıktan çok duyarlı cihazlarla saptanabilmektedir. Eğer insan beyni ( veya cilt veya tüm sinir sistemi ) en duyarlı ölçü aletinden daha duyarlı ise ki bu henüz kanıtlanmamıştır bu halde iki beyin arasında bir metreden biraz fazla bir mesafede elektromanyetik iletişim çok zor olarak mümkündür.
Bu sebepten dolayı bir çok Sovyet araştırıcısı elektromanyetik dalgalardan kaynaklanan hipotelere itibar etmektedirler. Büyük bir olasılıkla da haklıdırlar. Eğer insan organizması elektromanyetik dalgalara karşı duyarlı ise, bu halde mühendislerde ve teknikerlerdeki bunlar genellikle yüksek frekanslı güçlü yayın kaynaklarının yakınında çalışırlar, bazı psikolojik veya belirli psikolojik durumların ortaya çıkması gerekmektedir. Ama bugüne değin böyle bir şeye rastlanmamıştır. Bazı vak'alar ki bunlar güçlü radar vericileri yakınlarında gözlemlenmiştir, kolaylıklaa açıklanabilir. Bunlar genellikle ateş etkileridir, ki elektromanyetik dalgaların absorbasyonu ile meydana çıkan ısı yükselmeleri şeklinde açıklanır. Diğer durumlar ise yine bilinen kimyasal reaksiyonlardır ki bunlar yalnız yüksek yoğunluklardaki yayın alanlarında ortaya çıkarlar. Önce her halikarda telepati için bir elektromanyetik açıklama olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Fakat telepati bilinen bilimin sınırlarını çoktan aşmıştır. Eğer telepati gerçekten mesafe ile sınırlı değilse, eğer bizim Uzay-Zaman sistemimize dahil değilse, bu halde Psikoloji, Fizik ve Kimya bilimleri bütünüyle yenilenmelidir.
Eğer bizim fizik Uzay-Zaman-sürekliliğimizi aşan bir <<psikolojik uzay (mekan)>> varsa, eğer <<mesafeler>> bu uzayın iinde kaybolabiliyorsa, ve iki beyin bütünüyle birbirlerine akord olabiliyorlarsa, bu halde biz yepyeni bir kozmgoni kurmaya mecburuz. Ve öyle görülmektedir ki telepati fenomeni ancak böyle bir süper-süreklilik ( : Super-Kontinuum ) ile açıklığa kavuşabilir.
Gelecek yıllarda Sovyet bilimcilerinin hangi sonuçlara ulaştıklarını gösterecektir.
Alıntı...
a - Rusya'da Telepati Araştırımı Özel Mantığı
Fransız rasyonalistleri Sovyet Rusya'daki ruhsal yaşamı yalnızca kendilerinin 10. yüzyıldaki basmakalıp fikirleri ile takdim etmektedirler. Onların kanılarınca Marxizmin gölgesinde yetişmiş bilim adamları ister istemez pozitivisttirler ve tradisyonun dar idrak yolunda ağır ağır yürümektedirler. Halen Fransa tarafından da ne denli önemli olduğu kavranılamamış olan bu görüş son zamanlarda bir çok defalar köklü bir biçimde sarsılmıştır.Son şok, yakın zamanlarda büyük Fransız günlük gazetelerinin birinden bir haber biçiminde geldi; haberde Sovyetler Birliği'nde, günümüzde hipnoz ve telepatinin bilimsel bir realite olarak ele alındığı bildirilmekteydi. Haberin geri kalan kısmı ise halihazırdaki araştırıların, Diyalektik Materyalizmin eseslarına dayandığı idi.
Bir çok telepati deneylerini yöneten Sovyet profesörlerinden Vassilyev, deney esnasında bir hipnotizörün Hypnotiseurs) beyninin bir radyo vericisi, süjeninkinin Medien) ise bir alıcı olarak vazife gördüğü kanısındadır.Onun bir çok deneyleriyle ispatlanmıştır ki, hipnotizörün emri, süjeye, süje ister başka bir odada, ister başka bir evde ya da başka bir şehirde bulunsun muhakkak ulaşmaktadır. Telepati bir profesör için kolayca açıklanabilir: Eger beyin diğerine kuvetli sinyaller yollarsa, diğeri bu sinyalleri kolayca almak durumundadır. Fransız rasyonalistlerinin şaşkınlıkları, onların Sovyetler Birliği'nde bilimsel düşüncenin ulaşmış olduğu araştırma ve ilerleme kapasitesinde habersiz olmalarından ileri gelmektedir. Çarlık Rusya'sı zamanında pek az müsaade edilen parapiskolojik araştırılara 1917 yılından itibaren büyük bir hız verilmiştir. Parapsikoloji bu zaman süresince bir çok üniversitelerede girmiştir. Bu gelişmenın hikayesini bir Sovyet yazarı anlatmaktadır.
b - Bir Araştırmayı Başlatan Gümüş Kaşık Olayı
Bernard Bernardowitsch Kaschinski elektroteknikcidir. Kırk yıldan beri Sovyetler Birliği'nde yapılan tüm telepati araştırılarına katılmaktadır. Esas işi olan >Biyolojik Radyobağlantıları> konusu, geçmiş yıllarda Ukrayna Akedemisi, Kiev'de deklare edilmiştir. Kaschinski'nin parapiskoloji fenomenlerine ilgi duyması onun başından geçmiş olan alışılmamış bir hadiseye dayanmaktadır. 1919 yılında Tiflis'te yaşarken, en iyi arkadaşı ölüm tehlikesi yaratabilecek bir hastalığa yakalanmıştı. Doktorların teşhisi Tifoydu. Sıcak bir Ağustos gecesi Kaschinski birden, sanki gümüş bir kaşığın bir bardağa vurmasından hasıl olan sese benzeyen bir gürültüyle uyanır. Odasında gürültünün geldiği kaynağı boşuna arar durur. Ve ertesi gün öğleden sonra arkadaşının ölmüş olduğunu öğrenir.
Son defa görmek amacıyla ölmüş olan arkadaşının evine gider. Bu sırada yatağın yanında duran gece masasının üzerinde bir cam bardak ve bir gümüz kaşığın durmakta olduğunu görür. Arkadaşının annesi, Kaschinski'nin o eşyalarının bulunduğu yöne doğru bakmakta olduğunu görür ve gözyaşları içinde şunları söyler.> Ben ilacı vermek üzereydim; tam kaşığı ağzına sokacaktım ki o sırada gözleri kapandı. Böyle öldü, ilacını alamaması sanki önceden kararlaştırılmıştı.> Kaschinski arkadaşının annesinden binlerce kez özür dileyerek hadisenin nasıl cereyan ettiğini bütünüyle kendisine birkez daha göstermesini rica etti. Anne kaşığı bardağın içine soktuğunda Kaschinski'nin gece yarısı bir kilometre yakın mesafeden duymuş olduğu sesin aynısı hasıl oldu. Acaba hanği esrarengiz yol ona bu sesi bu mesafeden, hemde derin uykuda iken iletmiş.duyurmuştu? Kaschinski batıl itikat sahibi olmadığı gibi, koyu bir meteryalisttir de. Her gün kendi kendine, bu işin ardındaki sırrı çözeceğine, günün birinde arkadaşının annesinin beyni ile kendi beyni arasında gecen hadiseyi açıklıyacağına söz verdi. Tanınmış bilim adamlarından Alexander Wassilyewitsch Leontiwitsch ile birlikte İnsan Sinir Sistemi üzerinde araştırmalara girişti. Konuya ilişkin bir çok faktörleri bir araya topladı. Sonuç olarak şu kanaate ulaştıki, İnsan Sinir Sistemi henüz bilinmeyen bir çok etkilere tepki gösterme yeteneğine sahiptir. Kaschinski 1923 yılında bu konuya ilişkin olarak >Düşünce Nakli > Gedankenübertragung) adı altında bir kitap yayınladı Bu çalışma sayısız bilim adamının ilgisini çekti, fakat özellikle iki kişinin, ki bunlar bilim adamı degildiler.
c - Gözlerden Çıkan Işınlar ve Üçüncü Göz
Bunlardan bir tanesi Sovyet Jules Verne'i tabir edilen, Rus kurgu bilimcisi Alexandr Belayev'di Kaschinski'nin çalışmalarından esinlenerek yazmış olduğu >Dünyanın Efendileri> Die Herren der Welt) adlı romanı Sovyetler Birliği'nde büyük bir okuyucu kitlesi bulmuştur.Özellikle çok genç okuyucu bu konuda araştırılara girişmiş ve coğunlukla telepati ile ilgilenmişlerdir. >Denizler Altında 20 Bin Fersah> Zwanzigtausend Meilen Unter Dem Meer ) denizaltılar için ne ifade ediyorsa,> Dünyanın Efendileri>'nin de telepati için aynı şeyi ifade ettiğini söylemek hiç de mübalağa olmaz. Kaschinski'nin çalışmaları ile yakından ilgilenen ikinci kişi de devrinin tanınmış hayvan terbiyecilerinden Wladimir Leonidowitsch Durov'dur. Durov çalışmaları sonucunda hayvanlar arasında düşünce naklinin mümkün olabileceği kanısına vardı. 1923 ve 1924 yılları arasında bu konuya ilişkin olarak yapmış olduğu 10 000 den fazla deneyi uzmanlarca kontrol altında tutuldu. Durov düşünsel yolla hayvanlara çeşitli emirler vermeyi başardı. Bunlar bir objeyi almak ve getirmek şeklinde oluyordu.Daha sonra deneyler istatistiki olarak değerlendirildi.
Bunun sonucu olarak tesadüfi başarı ihtimalinin 10.000.000 da 16 olduğu ortaya çıktı.Böylece en septik şüpheci) hayvan psikoloğu bile ikna oldu. Bu esnada Sovyetler Birliğinde bu türlü konuların tartışılması için uygun anlayış ortamı oluşmamıştı. Araştırma sonuçları yayımlanmalarına karşın çok az ilgi topladı. Ancak, son zamanlarda bu konularla yeniden ilgilenmeye başlandı. Buğün Sovyetler Birliği'nde çalışmalar insanın araştırılması üzerinedir ki onun bir yeteneği olan 'hayvanlara düşünsel yolla etki edebilme' Durov tarafından ortaya konmuştur. Terbiye çalışmaları esnasında Durov'un beyninin 1,8 mm, uzunluğunda yüksek frekanslı dalgalar yaydığı saptanmıştır. Şüphesiz o zamanki aletler bu türlü dalgaların algılanabilmesi için, duyarlık bakımından oldukça ilkeldiler ve bundan dolayı bu yayının gerçekliğini bilimsel olarak kanıtlamak olanaksız oluyordu.Durov bir bilim adamı değildir, fakat gerçekten çok ciddi ve samimi bir araştırıcıdır.O, bunların dışında, insan yada hayvanların gözlerinden ışınlar çıktığı inancındadır. Ayrıca, o en vahşi hayvanın bile insan bakışlarıyla ehlileştirildiğini müşahede etmiştir.
Bunun dışında eskiden beri bilinen fakat açıklanmayan bir olayı, bir insanın ensesine bakmakla ortaya çıkan tesiri araştırdı. Hiç bir şeyden haberi olmayan insanların enselerine gözlerini dikerek bir süre baktıktan sonra bu kişiler muhakkak dönüp arkalarına bakıyorlardı. Durov, bilim adamlarından, eğer bu konuya ilişkin bir hata varsa bulmalarını istedi. Bu tabiki bulunamadı. Bu arada çalışmalar sürdü. Rus bilim adamlarının büyük bir bölümü, gözlerden cıkan ışınlara etkinin varlığına Kozalaksı Bez'in Zirbeldrüse) sebeb olduğu kanısındadırlar. İnsan bunu duyunca elinde olmadan > üçüncü göz> rivayetini hatırlamaktadır.Bunu Ruslarda bilmektedirler. Kaschinski çalışmasında, 1907 yılında Rusya'da yayımlanmış olan Inders Ramachasaka'nın kitabında Kozalaksı Bez'in telepatik >Alıcı< olarak bildirildiğini ifade etmektedir.1959 yılında Buenos Aires'de yapılan psikologlar Kongresinde, Kozalaksı Bez'e uygulanan elektriksel bir impulsun süjede hayali ışık tesiri uyandırdığı bildirilmiştir. Aynı zamanda ağ tabakası fenomenleride meydana gelmektedir. Durov insan bakışlarıyla ortaya çıkan felç vakalarının belirli yılanlarda ve balıklarda da oluşturulabileceği konusunu çok iyi bir biçimde araştırmiştır. Bu hipotezden yola çıkarılan gözlerin elektromanyetik ışınlar yolladığı konusu bu gün Sovyetler Birliği'nde yeniden yogun bir biçimde araştırılmaktadır. Yayının dalga boyu yaklaşık yüzde 8 mm.dir. Yani Radyo dalgaları ile Infraruj dalgaları arasındadır.Bu gözün adeta kısa dalgaları belirli bir yöne gönderen istasyon tertibatı gibi çalışan bir bölümü tarafından kuvvetli olarak algılanabilir. Bu türlü dalgalar doğru boyunca gradlinig) yayıldıklarından ve ışık gecirgen cisimlerce tutulacağından, doğal olarak uzak mesafeler arasındaki telepatik kominikasyon fenomenlerini açıklıyamamaktadırlar. Fakat ille de bir gözden yayınlanan ve Kozalaksı Bez tarafından alınan bir ışının veya yayının var olduğu ispatlanılmak isteniyorsa, Psikoloji şimdiki araştırma merhalesindeki alışılmış bir çok anlayış biçimlerinden çoktan vazgeçmeye mecburdur.Kaschinski'nin haklı olarak söylediği gibi, ancak bundan sonra Pisikologlar ve Beyin uzmanları, uzaktan etkiler konusu ile ilgilenmeye mecbur kalacaklardır.
d - Kuvvet Alanları ve Düşünce Nakli
Yüzyılımızın başında Sovyet bilimi bu türlü fenomenlerin karşısında idi. Ancak son yıllarda, özellikle düşünce nakli ve insanlardan cıkan ışınlar konularına ilişkin olarak yapılan çalışmalara ait notlar yayımlanmıştır. Profesör S.J Turlugin'in fevkalade önemli bir çalışması 1942 yılında Leningrad'ta neşredildi. Turlugin bir defasında şu malumatı vermişti: 'Eğer alıcı (ikinci insanın ensesi) vericinin (insan gözü)görüş aşısı dahilinde bulunuyorsa, ince delikli bir tel örgü arkasında oturmakta olan birini bile ayağa kaldırabilir.
Daha sonra bu ışınların çok ince optik ağlar Diffraktionsnetze) içinde geçebildiğini saptadı, ki bunlar metal aynalarca reflekte edilemezler. Buradan insan gözünden yollanılan ışınlarıncok kısa dalgalı elektromanyetik dalgalar olarakele alınabileceği sonucuna ulaştı, yani yüksek frekanslı milimetrik dalgalar.Turlugin'in çalışma sonuçları kendi zamanında, akedemi üyesi P Lazareff tarafından araştırıldı. Ayrıca büyük Pisikolog Pavlov'da benzer fenomenleri tespit etmiştir. Bugün bu çalışmalar geliştirilmiş ve yeni yönler kazandırılmıştır. Araştırmalardan biri de gözlerden çıkan ışınların Meskalin veya diğer hallüsinatif etkenlerce uyarılıp uyarılamayacağı sorusunu aydınlatmak içindi.Pavlov-enstitüsü bu konulara karşı fazla ilgi duyulmadığı zamanlarda telepati ve organizmanın çeşitli dalga boylarına reaksionları üzerine araştırmalar yapmaktaydı. 1959 yılında pavlov, yüksek frekanslı manyetik alanların sinir sistemine etki ettirildiğinde, refleksleri değiştirdiğini ve ağrı duygusuna sebeb olduğunu keşfetti. Bugün bu türlü araştırmalar tamamen açık olarak yapılmaktadır. Pavlov-Enstitüsü'nden Dr.W.A. Kosak şu görüşü savunmaktadır. >Düşünce nakli olayları ve uzak mesafelerde etkinliğini gösteren kuvvet alanları elektromanyetik cinsinden değildirler.>
e - Parapsikolojik Kuvvetlerin Araştırılmasında bir Program
Araştırıların bu türü hiç bir zaman Sovyetler'in tekelinde değildir. Bilakis bu kuvvetlerin üstüne tüm dünyada yürütülen araştırmaların bir kısmı, yaşayan maddeye yöneltilmiştir. Bu kuvvetler atomların ve moleküllerin yaşayan bir organizma içinde ve dışında belirli bir yörüngede kalmalarını sağlarlar. Bu fenomen bizlerin alışılagelmiş raslantı anlayışımıza ters düşmektedir. Bu güne değin, bu organize edici kuvvetinvarlığının saptanabileceği hiç bir alet geliştirilememiştir, fakat sayısızdeneyler şu sonucu ortaya koymaktadır ki bu türlü bir kuvvet vardır. New York Üniversitesi'nden Profesör Weiss toz haline getirilmiş ince tüylerin besleyici bir çözelti içersine konulduklarında kendi kendilerini yeniden kurduklarını deneysel olarak kanıtlamıştır.
Tüyleri bir arada tutan moleküller kuvvet alanı sayesinde gayet sarih bir biçimde şema üzerinde gösterilmiştir.Bu kuvvet alan'nın ikincil etkisi de elektriksel tabiat olaylarıdır. Acaba bu kuvvet alanı düşünce naklinde etkin olan kuvvet alanımıdır? Bu tamamiyle mümkün olabilir.Organızmanın uyaranlara karşı alışılagelmiş yolların dışında tepkide bulunabilmesi de olanak dahilindedir. Bu konuya ilişkin olarak Pavlov-Enstitüsü oldukça şaşırtıcı deneyler yapmıştır. Akım gecen bir ilatkenin yakınına oturtulan süje iletkene eli ile dokunur ve doğal olarak da bir elektrik şoku ile karşılaşır. Deney bir çok defalar tekrarlanır. Akımın iletkene her yollanışında bir ultra ses sinyali de yollanılmaktadır ki, bu yüksek frekanslı olmasından dolayı insan kulağı tarafından algılanamaz. Bundan sonra akım kesilerek sadece Ultra ses sinyali verilmektedir, ta ki süje iletkene dokununcaya dek bu sırada iletken akım taşımamaktadır, bunun karşın süje elini büyük bir süratle geri çekmektedir. Burada açıkca şarta bağlı bir refleks söz konusu olmaktadır.
Fakat insan kulağı duyum sınırları dışında kalan Ultra ses sinyalleri nasıl olup ta sinir sistemini harekete geçirmektedir? Ve olay sadece bir bilinçaltı olgusu olarak ele alınırsa, neden tekrarlanan bir elektrik şokunu süjede bir sinyal algısı yarattığı açıklanamamaktadır. Sovyet bilim adamları için problemin en önemli noktası budur. Eğer bilim adamları bilinçaltının, sadece doğada bulunan (Ultra sesler kristallerin yardımı ile anlaşılırlar) ve bilinçaltında cereyan etmeyen sinyalleri nasıl alabildiğini bilselerdi, bunun ve telepatik fenımenler mekanizmasının anlaşılması Rus'ların kendi anlayışlarına göre, insan idrak olanaklarının bilinmeyen içinde yol alması ve genişlemesianlamına gelecekti. Öyle görülmektedirki telepati ölümsüz ruhun bir tezahürü değil maddesel bir özelliktir ve bundan dolayı matematiksel bilimlerce araştırılmaktadır. Halihazırda Sovyetler Birliği'nde yüklü bir araştırı programı gerçekleştirilmek durumundadır. Telepati en çok araştırılan fenomenler arasındadır. Buna insan vücudunun elektromanyetik dalgalara ve Ultra sese reaksiyonları da dahildir. Üçüncü bir araştırı alanı da hipnoz durumunda mümkün olan geçmişe geri dönüştür. ( Ekminezi ) .
Bu araştırı programı çerçevesinde Dr. L.B Kompaneyez 73 yaşındaki bir kadını 8 yaşındaki yaşam zamanına geri götürmeyi başarmıştır. Bu kadın sadece yarım asırdan daha fazla zaman önceki bir günü en ince ayrıntılarına kadar hatırlamakla kalmayıp, devrimden sonra kaldırılmış olan imla kuralları ile yazı yaşmış ve tüm deney süresince gözlüksüz olarak geyet net bir biçimde görebilmiştir. Apaçıktır ki hipnoz aracılığı ile beyindeki ve vücudun diğer bölümlerindeki <<alıcı organlar>> faaliyete geçmektedir. Ve o halde bulundukları yere inhisar ettirmek mecburiyetindedirler. Sovyet Aaraştırıcıları en azından bu nokta üzerinde kaya gibi sağlam bir görüş birliği içindedirler.
f - Beyinler Arasında Telsizsiz Radyofonik İrtibat
Telepatiden söz edildiğinde kişinin gayri ihtiyari olarak aklına ekektromenyetik dalgalar ve özelikle radyo dalgalarına bağlı olan bir irtibat gelmektedir. Amerikalı parapsikologların çoğu şu görüştedir: Telepati ölümsüz ruhun bir tezahüratıdır ve onlar bunu ispat etmeye çalışmaktadırlar. Konuyu bu türlü ele almak bilimsellik değil ancak filozofluktur. Kişi bilinmeyene ancak realitelerden yola çıkarar yaklaşabilir. Uzak mesafeler arasında yapılan telepati deneylerinde dalgların taşınımını engelleyici bir perdeleme sistemi ( : Abschirimvüorrichtung ) kullanılmamaktadır. Perdeleme sistemi kullanılarak daa bir dizi deneyler yapılmıştır. Fakat bu sistemin yüksek frekanslı kısa dalgaları engelleyip engelliyemeyeceği de soru konusudur. Aksi halde daha önceden kabul edildiği ve bugün bilindiği üzre elektromanyetik dalgalar 1mm. Ile 1 m. Bandı arasında ve bazen ufuktan yansıyarak yayılırlar. Fakat bu nadiren ortaya çıkan bir hadisedir, fakat telepati finomenleri de nadirdir.
Bu durum bazı Sovyet araştırmacılarının, telepatinin insandan çıkan ışınlar veya dalgalara bağlı olduğu hipotezini öne sürmelerine neden olmaktadır. Diğer Sovyet bilim adamları ise bu görüşün karşısındadır; beynin ne kadar enerji yayınlayabileceğini hesaplamış olan Profesör Arkadyev gibi. Arkadyev'in hesaplarına göre bu enerji o kadar zayıftır ki, bir kaç metrenin dışına kesinlikle çıkamaz. Arkadyev Mart 1960'da Amerikalı W.K. Volkers ve W. Candip tarafından keşfedilmiş olan, sinir ve adelelerin çekilip toplanmaları sırasındaı elektromanyetik sinyaller yollaması olayını teyit etmektedir. Fakat sinyaler son derece zayıftır. Bunlar ancak birkaç santimetre uzaklıktan çok duyarlı cihazlarla saptanabilmektedir. Eğer insan beyni ( veya cilt veya tüm sinir sistemi ) en duyarlı ölçü aletinden daha duyarlı ise ki bu henüz kanıtlanmamıştır bu halde iki beyin arasında bir metreden biraz fazla bir mesafede elektromanyetik iletişim çok zor olarak mümkündür.
Bu sebepten dolayı bir çok Sovyet araştırıcısı elektromanyetik dalgalardan kaynaklanan hipotelere itibar etmektedirler. Büyük bir olasılıkla da haklıdırlar. Eğer insan organizması elektromanyetik dalgalara karşı duyarlı ise, bu halde mühendislerde ve teknikerlerdeki bunlar genellikle yüksek frekanslı güçlü yayın kaynaklarının yakınında çalışırlar, bazı psikolojik veya belirli psikolojik durumların ortaya çıkması gerekmektedir. Ama bugüne değin böyle bir şeye rastlanmamıştır. Bazı vak'alar ki bunlar güçlü radar vericileri yakınlarında gözlemlenmiştir, kolaylıklaa açıklanabilir. Bunlar genellikle ateş etkileridir, ki elektromanyetik dalgaların absorbasyonu ile meydana çıkan ısı yükselmeleri şeklinde açıklanır. Diğer durumlar ise yine bilinen kimyasal reaksiyonlardır ki bunlar yalnız yüksek yoğunluklardaki yayın alanlarında ortaya çıkarlar. Önce her halikarda telepati için bir elektromanyetik açıklama olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Fakat telepati bilinen bilimin sınırlarını çoktan aşmıştır. Eğer telepati gerçekten mesafe ile sınırlı değilse, eğer bizim Uzay-Zaman sistemimize dahil değilse, bu halde Psikoloji, Fizik ve Kimya bilimleri bütünüyle yenilenmelidir.
Eğer bizim fizik Uzay-Zaman-sürekliliğimizi aşan bir <<psikolojik uzay (mekan)>> varsa, eğer <<mesafeler>> bu uzayın iinde kaybolabiliyorsa, ve iki beyin bütünüyle birbirlerine akord olabiliyorlarsa, bu halde biz yepyeni bir kozmgoni kurmaya mecburuz. Ve öyle görülmektedir ki telepati fenomeni ancak böyle bir süper-süreklilik ( : Super-Kontinuum ) ile açıklığa kavuşabilir.
Gelecek yıllarda Sovyet bilimcilerinin hangi sonuçlara ulaştıklarını gösterecektir.
Alıntı...