- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
- Konular
- 2,801
- Mesajlar
- 9,706
- MFC Puanı
- 60,560
İnsanlar, binlerce yıldır içinde yaşadıkları grupları ve toplumları gözlemlemiş ve bu konuda çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Her ne kadar insan davranışını şekillendiren toplumsal etkenlerin incelenmesi Antik Yunana kadar uzansa da bilim olarak sosyoloji yaklaşık 200 yıl önce ortaya çıkmıştır.
Batıda 16. yüzyıldan itibaren dinsel, siyasal, bilimsel ve felsefi düşünceler değişmeye başlamış, Rönesans ve Reform hareketlerini izleyen Aydınlanma Dönemi, Fransız ihtilalinin ve Endüstri Devriminin gerçekleşmesinde etkili olmuştur.
18. yüzyılın sonlarında yaşanan Fransız Devrimi ile mevcut toplumsal yapı yıkılmış, kaos ve düzensizlik meydana gelmiş, bireyler Ortaçağın görece düzenli ve daha huzurlu günlerini arar olmuşturBunu izleyen Endüstri Devrimi ise başta ekonomikve endüstriyel yapı olmak üzere aile, eğitim, tabakalaşma gibi toplumun temel kurumlarını ve yapısal özelliklerini değiştirmiştir.
Bu gelişmeler sonucunda Avrupa toplumunda büyük ölçekli değişmeler yaşanmış, laikleşme, kentleşme ve endüstrileşme
hızlanmış, nüfus artmış, sınıfsal yapı değişmiş, kısacası yeni bir toplum yapısı meydana gelmiştir.
Yaşanan bu büyük dönüşümle kırsal, bütünleşmiş, durağan toplum yapısı kentsel, kozmopolit, hızla değişen bir yapıya dönüşmüş; geleneksel toplumların yerini modern toplumlar almıştır. Sosyolojinin ortaya çıkmasındaki en büyük etken bu geniş çaplı değişim ve dönüşümdür.
Toplumsal düzenin bozulmasıyla oluşan kaos ortamında 19.yüzyıl düşünürleri toplumsal düzenin yeniden nasıl kurulabileceği sorusu üzerinde durmuş ve toplum nedir?, toplum neden şu anda var olduğu gibi yapılanmıştır?, toplumlar neden ve nasıl değişirler?
gibi sorulara cevaplar bulmaya çalışmışlardır lk sosyolojik analizler, nelerin ve neden değiştiğini ortaya koymaya ve gelecekte toplum yapısının nasıl olacağını tahmin etmeye çalışan analizlerdir.
Bir yandan yaşanan bu değişimler karşısında insanların toplumsal yaşamla ilişkili sordukları ve yanıtlayamadıkları sorular, diğer yanda bilimsel devrimle birlikte doğa bilimlerindeki gelişmeler ve bilimsel yöntemin yaygınlaşması, bu sorulara bilimsel
yöntemle cevap bulunabileceği düşüncesini doğurmuştur.
Doğa bilimleri, sorduğu sorulara tekrarlı gözlemlerle, dikkatli tanımlamalarla, muhtemel açıklamalar içeren teorilerin geliştirilmesi ve bu teorilerin sınanması yoluyla cevaplar bulmakta, doğal olguları açıklamakta ve geleceğe yönelik tahminlerde bulunmaktadır.
Yaşanan kaos ortamında sosyolojinin öncüleri toplumla ilgili sorulara cevap bulmak için de doğa bilimlerinin kullandığı yöntemlerin kullanılabileceğini, böylece nasıl doğa bilimciler doğa kanunlarını ortaya çıkarıyorlarsa, toplumsal yaşamın kanunlarının, yani toplumsal yapıdaki düzenliliklerin de ortaya konabileceğini düşünmüşlerdir.
Böylece, yaşanan bu büyük toplumsal dönüşümlerin oluşturduğu soruların bilimsel yöntem kullanılarak cevaplanması çabası,
bilim olarak sosyolojiyi doğurmuştur.
Auguste Comte, toplumun bilimsel olarak incelenmesini sosyoloji olarak adlandıran ilk düşünürdür ve bu nedenle sosyolojinin
isim babası olarak bilinir.
Batıda 16. yüzyıldan itibaren dinsel, siyasal, bilimsel ve felsefi düşünceler değişmeye başlamış, Rönesans ve Reform hareketlerini izleyen Aydınlanma Dönemi, Fransız ihtilalinin ve Endüstri Devriminin gerçekleşmesinde etkili olmuştur.
18. yüzyılın sonlarında yaşanan Fransız Devrimi ile mevcut toplumsal yapı yıkılmış, kaos ve düzensizlik meydana gelmiş, bireyler Ortaçağın görece düzenli ve daha huzurlu günlerini arar olmuşturBunu izleyen Endüstri Devrimi ise başta ekonomikve endüstriyel yapı olmak üzere aile, eğitim, tabakalaşma gibi toplumun temel kurumlarını ve yapısal özelliklerini değiştirmiştir.
Bu gelişmeler sonucunda Avrupa toplumunda büyük ölçekli değişmeler yaşanmış, laikleşme, kentleşme ve endüstrileşme
hızlanmış, nüfus artmış, sınıfsal yapı değişmiş, kısacası yeni bir toplum yapısı meydana gelmiştir.
Yaşanan bu büyük dönüşümle kırsal, bütünleşmiş, durağan toplum yapısı kentsel, kozmopolit, hızla değişen bir yapıya dönüşmüş; geleneksel toplumların yerini modern toplumlar almıştır. Sosyolojinin ortaya çıkmasındaki en büyük etken bu geniş çaplı değişim ve dönüşümdür.
Toplumsal düzenin bozulmasıyla oluşan kaos ortamında 19.yüzyıl düşünürleri toplumsal düzenin yeniden nasıl kurulabileceği sorusu üzerinde durmuş ve toplum nedir?, toplum neden şu anda var olduğu gibi yapılanmıştır?, toplumlar neden ve nasıl değişirler?
gibi sorulara cevaplar bulmaya çalışmışlardır lk sosyolojik analizler, nelerin ve neden değiştiğini ortaya koymaya ve gelecekte toplum yapısının nasıl olacağını tahmin etmeye çalışan analizlerdir.
Bir yandan yaşanan bu değişimler karşısında insanların toplumsal yaşamla ilişkili sordukları ve yanıtlayamadıkları sorular, diğer yanda bilimsel devrimle birlikte doğa bilimlerindeki gelişmeler ve bilimsel yöntemin yaygınlaşması, bu sorulara bilimsel
yöntemle cevap bulunabileceği düşüncesini doğurmuştur.
Doğa bilimleri, sorduğu sorulara tekrarlı gözlemlerle, dikkatli tanımlamalarla, muhtemel açıklamalar içeren teorilerin geliştirilmesi ve bu teorilerin sınanması yoluyla cevaplar bulmakta, doğal olguları açıklamakta ve geleceğe yönelik tahminlerde bulunmaktadır.
Yaşanan kaos ortamında sosyolojinin öncüleri toplumla ilgili sorulara cevap bulmak için de doğa bilimlerinin kullandığı yöntemlerin kullanılabileceğini, böylece nasıl doğa bilimciler doğa kanunlarını ortaya çıkarıyorlarsa, toplumsal yaşamın kanunlarının, yani toplumsal yapıdaki düzenliliklerin de ortaya konabileceğini düşünmüşlerdir.
Böylece, yaşanan bu büyük toplumsal dönüşümlerin oluşturduğu soruların bilimsel yöntem kullanılarak cevaplanması çabası,
bilim olarak sosyolojiyi doğurmuştur.
Auguste Comte, toplumun bilimsel olarak incelenmesini sosyoloji olarak adlandıran ilk düşünürdür ve bu nedenle sosyolojinin
isim babası olarak bilinir.