Özel mülkiyeti reddeden, kollektif mülkiyeti tercih eden, liberalizmin kişiye önem veren yaklaşımını kabul etmeyen ve genel olarak iktisadi tarafı ağır basan bir sistem. Esasen sosyalizm, kapitalizme bir antitez olarak gelişmiştir. Sosyalizmi tarihin ilk çağlarına kadar götürmek mümkündür. Ferdiyetçiliği reddeden Yunanlı filozof Eflatun (Bkz. Eflatun) bir tür aristokratik sosyalizmi savunmuştur. Bunun sosyalizmi toplumun belirli bir kesimini
ilgilendirmektedir. Bu bakımdan toplumun tamamına yayılma eğilimi göstermemiştir
On dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde sosyalizmin; ütopik (hayalci), demokrasiyle bütünleşen ve ilmi bir karekter verilmek istenen tiplerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Ütopik sosyalizm, Fransa ve İngiltere’de gelişme imkanı bulmuştur. Bu akımın ileri gelenleri Saint-Simon, Charles Fourier gibi düşünürlerdir. Ütopik sosyalistlere göre, özel mülkiyet, para ve rekabet gibi kapitalizme has müesseseler insanların, insanlar tarafından sömürülmesini sağlarlar. Bu sebeble, bunların kaldırılarak, yerlerine sömürmeye imkan tanımayan müesseselerin kurulması lazımdır.
Sosyalizm zamanla demokrasi rejimlerinin önemli bir alternatifi şeklinde takdim edilerek bu rejimle idare edilen ülkelerde de kuvvetlenme yolunu seçmiştir. Bilhassa Avrupa ülkelerinde, çeşitli siyasi partiler vasıtasıyla sosyalizm mevcut rejimin içinde gelişme imkanları aramaktadır. Sosyalizm asıl nihai şeklini Karl Marx’ın bilimsel sosyalizmi ile almıştır. Bilimsel sosyalizm, marksizm olarak da ifade edilmektedir. (Bkz. Marxizm)
Sosyalist iktisatçılara göre kapitalizm, artan sermaye birikimi ve artan temerküz kanunlarına tabidir. Sermayenin giderek belli ellerde toplanması, sermayedar ile işçi arasındaki sınıf farklılığını arttıracak, işçiler, hayat standartlarının gittikçe kötüleşmesi ve işsizliğin artması üzerine, toplum düzeninin değişmesi için köklü hareketlere girişeceklerdir. Sermayedarların gitgide sermaye yoğun yatırımlarına gitmeleri, makina kullanımlarını arttırmaları, yedek işsizler ordusunun artmasına sebebiyet verecektir. Sermayedarların güçlenmesi, işçilerden sağladıkları artık değerle olmaktadır. Sermayedar çalıştırdığı işçiye hakkı olan bütün değerleri vermemekte bir bakıma onun üzerinden kazanç sağlamaktadır. Sosyalizmin nihai safhasında, bütün üretim araçları mülkiyeti toplumun olacak ve herkes çalışması karşılığında üretilen ürünlerden pay alabilecektir. Bu safha, mutlak komünizm olarak adlandırılmaktadır. Sistem, giderek devletin de ortadan kalkacağı bir ekonomik ve sosyal düzene doğru gitmeyi hedefler.
Sosyalizm, günümüzde çalışan kesimlerin daha iyi hayat şartlarına kavuşması için gayret gösteren, toplumun manevi değerlerini küçümseyen ve insanın madde olarak bir değeri olduğunu, bundan başka bir değer taşımadığını savunan bir ekonomik sistem olmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonunda, Doğu Avrupa Ülkeleri, Rusya’nın zorlamasıyla bu ekonomik sisteme geçmişlerdir. Bazı az gelişmiş ülkelerde ise Rusya’nın veya Rus menfaatleri için çalışan bazı ülkelerin sinsi propagandaları ve işgalleriyle sosyalizm, tatbik sahası bulmuştur. Sosyalizm uygulandığı bütün ülkelerde insanlara daha iyi hayat şartları sağlayamamıştır. Yukarıda ifade edilen görüşler, sadece birer fantazi olarak kullanılmakta, propaganda vasıtası olmaktadır.
Sosyalizm, Avrupa’nın demokrasiyle idare edilen ülkelerinde sistemin bir parçası olarak varlık göstermek durumundadır. Fakat bu ülkelerin kuvvetli sosyo-ekonomik yapıları, sosyalizmi fikir temelinden hayli uzaklaştırmaktadır. Sonuçta, sosyalizm yeni kılıklarla, mesela Euro-sosyalizm gibi isimlerle bu ülkelerde tesirli olmak istemekte ise de, başarılı olamamaktadır.
Kaynak: Sosyalizm - Nedir
ilgilendirmektedir. Bu bakımdan toplumun tamamına yayılma eğilimi göstermemiştir
On dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde sosyalizmin; ütopik (hayalci), demokrasiyle bütünleşen ve ilmi bir karekter verilmek istenen tiplerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Ütopik sosyalizm, Fransa ve İngiltere’de gelişme imkanı bulmuştur. Bu akımın ileri gelenleri Saint-Simon, Charles Fourier gibi düşünürlerdir. Ütopik sosyalistlere göre, özel mülkiyet, para ve rekabet gibi kapitalizme has müesseseler insanların, insanlar tarafından sömürülmesini sağlarlar. Bu sebeble, bunların kaldırılarak, yerlerine sömürmeye imkan tanımayan müesseselerin kurulması lazımdır.
Sosyalizm zamanla demokrasi rejimlerinin önemli bir alternatifi şeklinde takdim edilerek bu rejimle idare edilen ülkelerde de kuvvetlenme yolunu seçmiştir. Bilhassa Avrupa ülkelerinde, çeşitli siyasi partiler vasıtasıyla sosyalizm mevcut rejimin içinde gelişme imkanları aramaktadır. Sosyalizm asıl nihai şeklini Karl Marx’ın bilimsel sosyalizmi ile almıştır. Bilimsel sosyalizm, marksizm olarak da ifade edilmektedir. (Bkz. Marxizm)
Sosyalist iktisatçılara göre kapitalizm, artan sermaye birikimi ve artan temerküz kanunlarına tabidir. Sermayenin giderek belli ellerde toplanması, sermayedar ile işçi arasındaki sınıf farklılığını arttıracak, işçiler, hayat standartlarının gittikçe kötüleşmesi ve işsizliğin artması üzerine, toplum düzeninin değişmesi için köklü hareketlere girişeceklerdir. Sermayedarların gitgide sermaye yoğun yatırımlarına gitmeleri, makina kullanımlarını arttırmaları, yedek işsizler ordusunun artmasına sebebiyet verecektir. Sermayedarların güçlenmesi, işçilerden sağladıkları artık değerle olmaktadır. Sermayedar çalıştırdığı işçiye hakkı olan bütün değerleri vermemekte bir bakıma onun üzerinden kazanç sağlamaktadır. Sosyalizmin nihai safhasında, bütün üretim araçları mülkiyeti toplumun olacak ve herkes çalışması karşılığında üretilen ürünlerden pay alabilecektir. Bu safha, mutlak komünizm olarak adlandırılmaktadır. Sistem, giderek devletin de ortadan kalkacağı bir ekonomik ve sosyal düzene doğru gitmeyi hedefler.
Sosyalizm, günümüzde çalışan kesimlerin daha iyi hayat şartlarına kavuşması için gayret gösteren, toplumun manevi değerlerini küçümseyen ve insanın madde olarak bir değeri olduğunu, bundan başka bir değer taşımadığını savunan bir ekonomik sistem olmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonunda, Doğu Avrupa Ülkeleri, Rusya’nın zorlamasıyla bu ekonomik sisteme geçmişlerdir. Bazı az gelişmiş ülkelerde ise Rusya’nın veya Rus menfaatleri için çalışan bazı ülkelerin sinsi propagandaları ve işgalleriyle sosyalizm, tatbik sahası bulmuştur. Sosyalizm uygulandığı bütün ülkelerde insanlara daha iyi hayat şartları sağlayamamıştır. Yukarıda ifade edilen görüşler, sadece birer fantazi olarak kullanılmakta, propaganda vasıtası olmaktadır.
Sosyalizm, Avrupa’nın demokrasiyle idare edilen ülkelerinde sistemin bir parçası olarak varlık göstermek durumundadır. Fakat bu ülkelerin kuvvetli sosyo-ekonomik yapıları, sosyalizmi fikir temelinden hayli uzaklaştırmaktadır. Sonuçta, sosyalizm yeni kılıklarla, mesela Euro-sosyalizm gibi isimlerle bu ülkelerde tesirli olmak istemekte ise de, başarılı olamamaktadır.
Kaynak: Sosyalizm - Nedir