PeriKızı
Moderatör
-
- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
-
- Mesajlar
- 8,671
-
- MFC Puanı
- 26,804
1. Sosyal Psikoloji Nedir?
2. Sosyal Psikoloji Konusu Nedir?
3. Sosyal Psikoloji Araştırma Yöntemleri Nelerdir?
4. Sosyal Psikoloji Konuları
5. İnsanlar Arası İlişkiler ve İzlenimler.
Sosyal Psikoloji Nedir?
Bir sosyal ortamın ya da sosyal ortamlardan kaynaklanan algılarımızın çeşitli durumlardaki algılarımızı nasıl etkilediğini inceler.
Sosyal psikolojinin ikili bir özelliği vardır ve bu durum psikolojik sosyal psikoloji ve sosyolojik sosyal psikoloji olarak iki şekilde ele alınabilir. 1908 yılı birçok sosyal bilimci için bir başlangıçtır. İngiliz psikoloğu olan Mc Dougall ve Amerikalı sosyolog Ross tarafından, birbirinden habersiz birer sosyal psikoloji kitabı yazılmıştır. Ross için, yazdığı kitap bir sosyoloji kitabıydı. Mc Dougal için yazdığı kitap, bir psikoloji kitabıydı.
Psikolojik sosyal psikoloji: Olayları içten-dışa (bireyden Çevreye) doğru inceler.
Sosyolojik sosyal psikoloji: Olayları dıştan-içe(çevreden bireye) doğru ele almaktadır.
- Kişiler arası etkileşim ve kişiler arası iletişim, öğrenme, algı, gelişim gibi konuları ele alır. Baron Byrne (1977) sosyal psikolojiyi şu şekilde tanımlar: Sosyal psikoloji, bireyin davranış, duygu veya düşüncelerinin diğer kimselerin davranış ve özelliklerinden nasıl etkilendiğini ya da belirlendiğini inceleyen bilim dalıdır.
İnsanlar arası ilişki 3 temel düzeyde incelenebilir: Davranışsal, bilişsel ve duygusal.
Önce,yöntem ve teknik kavramları arasında bir ayrım yapmamız gereklidir. Araştırma yöntemi, araştırmanın amacını gerçekleştirebilmek için kullanılan genel yaklaşımdır. Araştırma tekniği ise, araştırma yönteminin gerçekleşmesi için kullanılan bilgi toplama aracıdır.
Veri Toplama Teknikleri:
a) Hazır bilgiden yararlanmak
b) Soru sormak
c) Davranış gözlemi yapmak
d) Deney yapmak
Araştırma Yöntemleri:
1. Laboratuar Deneyi: Laboratuar deneyinde amaçlanan, etkenleri ayırmak, bu etkenlerin bazılarını sistemli olarak değiştirmek, bazılarını değişmez hale getirmek ve çeşitli etkilerini saf bir şekilde ortaya koymaktır.
2. Alan Deneyi: Alan deneyi, deney yönteminin bir alana uygulanmasıdır. Alan bir okul, ev, işyeri olabilir. Denekler çoğu zaman farkına varmadan, laboratuarın dışına, gerçek hayata çıkılır.
3.Doğal Deney: Doğal deney, sosyal araştırmalarda kullanılan bir deneydir. Doğal deneyi, laboratuar ve alan deneyinden ayıran en önemli fark, deneydeki deneklerin ve kontrol gruplarına dağılımının rastlantısal olmamasıdır.
4. Alan Araştırması: Alan araştırması derinlemesine, ama dar kapsamlı bir yöntemdir. Amaç, yapılan gözlemin sürecinin anlaşılmasıdır. Alan araştırmasında, veri toplama tekniklerinden çok davranış gözlemi kullanılır.
5. Survey: Belirli özellikte bir nüfusun belirli sorulara nasıl cevap verdiği çalışma konusudur. Yazılı ya da sözlü mülakat ile amaca ulaşılmaya çalışılır.
6. Arşiv Araştırması: Bu yöntem sosyal psikolojide çok kullanılmaz fakat kullanılmasında fayda vardır. Sadece devlet arşivlerinde değil geniş anlamıyla hazır bilgi şeklinde ele alınır.
Sosyal Psikoloji Konuları:
1. Klasik Koşullanma
Ivan Pavlov 1849- 1936 yılları arasında yaşamış bir Rus fizyoloğudur. Pavlov, araştırma yaptığı bir köpeğin, boş yemek çanağı görünce, sanki yemek veriliyormuş gibi salgı ürettiğini gözlemlemiştir.
Pavlovun Deneyleri
Deneyden evvel bir köpeğin ağzının yan tarafı alınıp, salya miktarını kolay ölçme durumuna getirilmiştir. Köpek, sesten yalıtılmış bir laboratuarda, kaçamayacak şekilde tutulmuş ve duruma alıştırılmıştır. Köpeğin görebileceği yerde bir ışık yanmış ve ışıktan birkaç saniye sonra köpeğe et verilmiştir. Işık yandığında köpek salya salgılamamış, et verildiğinde ise normal salgılamasını yapmıştır. Bu düzen defalarca tekrar edilmiş, yalnız ışık yandığında köpek salgılamada bulunmuştur.
Pavlov, köpeğin ışığa karşı yaptığı salgılama davranışına koşullu tepki ( Conditioned response) adını vermiştir. Et verildiği zaman ki salgılamaya ise, doğal (unconditioned response) tepki adını verir.
2. Edimsel Koşullanma
Organizma davranışlarının bazen doğal uyarıcısını göstermek zordur. Bu tür davranışlara edimsel (operant) davranış adı verilir.
Skinnerın Deneyleri
Skinner Harward Üniversitesi psikoloji profesörlerindendir. Bir kutu içine koyduğu fareler üzerinde deneyler yapmıştır.
Fareyi kutuya yalnız koyduğunuz zaman fare tipik olarak sağa sola bakar, gezer, koklar, bu arada manivelaya basar. Kutuda belirli bir süre farenin manivelaya ne kadar basacağı bulunur. Manivelaya basma sayısı temel sayı olarak alınır. Sonra deneyici, farenin manivelaya her basışında bir yiyecek tanesi düşecek şekilde düzeni ayarlar. Manivelaya basınca otomatik olarak yiyecek tanesi yiyecek kabına düşer, fare bunu yedikten sonra manivelaya yine basar. Bir süre devam edilir ve farenin manivelaya basma sayısında artış gözlenir.
Bu olay, manivelaya basma davranışının yiyecekle pekiştirilmesiyle açıklanır. Klasik koşullanmada köpek pasif idi, edimsel koşullanmada fare aktiftir.
Yapılan deneylerde, farelerin öğrenme hızıyla verilen pekiştirme miktarı arasında doğrusal bir orantı gözlenmiştir. Yine araştırmalar göstermiştir ki, pekiştirmenin davranıştan hemen sonra verilmesi süratle öğrenmeye yol açmakta, pekiştirmenin verilmesi geciktikçe öğrenimin hızı yavaşlamaktadır.
Cezalandırma:
1. Cezalandırılması gereken davranışın niçin ortaya çıktığını gerçekçi bir şekilde anlamak gerekir.
2. Cezalandırılan davranışın yerine, yapılması istenen davranışın ne olduğunu açıkça belirtmek gerekir.
3. Ceza verilmeden önce ön belirtiler, uyarıcılar, ikazlar verilmelidir.
4. Davranışın niçin cezalandırıldığı, bireye açıkça anlatılmalıdır.
Ceza istenmeyen davranışın her ortaya çıkışında tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır.
Bellek
1. Kısa Süreli Bellek
Öğrenilen bilginin ancak iki üç saniye bile tutulduğu durumlarda bile kodlama, depolama, ara- bul- geri getir aşamaları vardır.
Kodlama
Dış çevre uyarıcılarının hepsi algılanamaz, belli bir seçim süzgecinden sonra belli kısmı algılanır. Seçilen uyarıcılar algılandıktan sonra kısa süreli belleğe geçer. Belleğe girmemiş uyarıcıların ise hatırlanması söz konusu olamaz. Bellek konusundaki şikâyetlerin çoğu, neye dikkat edip neye dikkat edilmediği konusundadır, yani kodlama konusunda sorun vardır.
Çevrede olan olay ve nesneler, yaşanılan olaya uygun bir duyusal kod ile kodlanırlar. Bir adres işittiğimizde duyusal kodu, resme baktığımızda ise görsel kodu kullanmış oluruz. Bazı küçük çocuklarda fotoğrafik belleğe rastlanmıştır. Bu tür belleğe imge adı verilir.
Fotoğrafsı imge
Çoğumuz gördüğümüz bir resmi bir süre bellekte tutabiliriz, fakat belleğimizdeki imge sönüktür. Ayrıntılı imge 5-10 dakika bellekte kalabilmektedir. Bu kişilere fotoğraf bellekli ya da fotoğraf imgeli adı verilir ve bu kişilerin sayısı oldukça azdır.
Depolama
Kısa süreli belleğin kapasitesi küçüktür, ortalama yedi (7artı eksi 2) birimliktir. Amerikalı psikolog George Miller kendi çalışmalarında yedi rakamını tekrar tekrar görmüş ve kısa süreli belleğin kapasitesini sihirli rakam yedi adı altında belirtmiştir (1956).
Kısa süreli belleğin içersinde, eskiyi atarak yeni alınan her birim için kullanılan açıklamaya yerini alma ilkesi (princible of displacement) adı verilir. Bu sayede kısa süreli bellekte unutma mekanizması açıklanır. Bazı psikologlar ise unutmayı, sinirsel izin zayıflayıp ortadan kaybolmasıyla açıklar (Reitman, 1974).
Ara- Bul-Geriye Getir (Retrieal)
Günlük yaşamda, kısa süreli bellekte sorulan bir soruya verilen bir cevabı bulmak için, zaman gerekmiyormuş gibi gelir. Bu yanlıştır. Araştırma sonuçlarına göre, bellek listesinde her rakam artışı, karar verme süresinde 40 milisaniyelik bir artışı gösterir.
Bu tür araştırmalar değişik kültürlerde, sosyo-ekonomik seviyelerde, hatta akıl hastalığı belirtileri olanlarda yapılmış, aynı sonuçlar görülmüştür.
Kısa Süreli Bellek ve Düşünme
Araştırmacılar, kısa süreli belleğin insan düşünme sürecini doğrudan etkilediğine inanmaktadırlar. Birçok psikologa göre, kısa süreli bellek kapasitesi, düşünmenin de sınırlarını belirler. Bazı kimselerin kısa süreli bellek kapasitesi yüksek olduğu için, uzun cümleleri anlamakta daha az zorluk çekerler. Kısa cümlelerle yazmak, yazılanın daha kolay anlaşılmasını sağlar.
Kümeleme
Günlük hayatımızda konular, kişiye küçük küçük birimler halinde verilmez. Bazen birkaç cümleyi aynı anda hatırlamamız gerekebilir. Mesela, belirtilen bir adresi belleğimizde tutmamız gerekebilir. Kısa süreli belleğin kendi kapasitesini aştığı halde bu tür görevleri belleğimiz, rahatlıkla başarabilir. Bunun altında kümeleme süreci vardır.
Uzun süreli bellekteki bilgileriniz aracılığıyla size verilen yeni birimleri anlamlı şekilde gruplama sürecine kümeleme adı verilir. Kümeleme her konuda yapılabilir. Önemli nokta, kümelemeye temel olabilecek bir düzenin olabilmesidir.
2. Uzun Süreli Bellek
Kısa süreli bellek, biyofizik, uzun süreli bellek ise biyokimyasal bir süreçtir. Otuz saniye geçtikten sonra hatırlanan her bilgi uzun süreli bellekten gelir.
Kodlama
Yaşantımızı oluşturan bir kodlama sistemi, insan belleğinin temelini oluşturur. Yapılan araştırmalarda bireylerin, dinledikleri cümlelerin anlamını dinledikten sonra unuttuklarını, fakat kelimelerin oluşturduğu cümlenin anlamını rahatlıkla hatırladığını göstermiştir (Sachs, 1967).
İnsan zihni, uyarıcıların içerdiği anlamı bellekte tutar. Bu nedenle, anlamsız bir biçimde bize verilen, birbiriyle ilişkisiz kelime çiftleri, anlamlı ilişkiler içerisine sokulursa belleme kolaylaşır. Anlamlı ilişki kurmanın iki yolu vardır. Mesela, tarak ve kitap, ya aynı cümle içerisinde kullanılır, ya da tarak ve kitap hayalinizde bir birbiriyle ilişkili hale getirilir.
Depolama ve Ara-Bul-Geriye Getir
Çoğunlukla, bilgi bellekte bulunduğu halde ara-bul-geriye getir ipucunun olmaması yüzünden bir türlü hatırlayamayız. Sanki kitaplıkta kitap aramak gibi, bulamadığımız zaman şu akla gelir, ya aradığımız kitap kitaplıkta yok, ya da kitap var, fakat yanlış yere konmuş. Bu gösterir ki, bilginin depolanması kadar, uygun ipuçlarının bulunması önemlidir.
Bazı psikologlar, bellekteki bilgilerin, manyetik banda kayıtlı ses veya görüntü gibi sinir sisteminde kayıtlı olduğunu ve manyetik banttaki kayıtların zamanla zayıfladığı gibi, sinir sistemindeki bilgi kayıtlarının da zamanla zayıflayacağına inanırlar. Bazı psikologlar ise, bellekte bilginin hiçbir zaman kaybolmayacağını, fakat bilgiye ulaşmak için gerekli ipuçlarının, ipucu olma özelliğini yitirdiğinden dolayı unutma olayının ortaya çıktığını savunurlar.
Örgütleme ve Bağlam
Hatırlamada iki önemli rol vardır: Örgütleme (Organizing) ve bağlam (ilişkiler çerçevesi/context). Bilginin öğrenimi, yani kodlanması sırasında birey bilgiyi isteğine göre örgütleyebilir. Mesela, en dıştan en içe doğru bir örgütleme sistemi kullanıyorsunuz: Evrenin yapısıyla ilgili kavramları bir gurupta topluyorsunuz, daha sonra güneş sistemiyle ilgili kavramları alıyorsunuz ve bunu yer küresiyle ilgili olan kavramlar izliyor. Daha sonra yerkürede bulunan canlı ve cansız varlıkların hareketiyle ilgili fizik kavramlarını grupluyorsunuz, canlıların yapısıyla ilgili biyoloji kavramlarını ve nihayet insan davranışlarıyla ile ilgili psikolojik kavramları bir kümeye koyuyorsunuz. Kodlama sürecinde kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul- geriye getir aşamasında ipucu olur.
Altı Aşamalı Bellek Geliştirme Yöntemi
1. Gözden geçirin: Öğrenmek istediğiniz konuyu gözden geçirip konunun nasıl düzenlendiğini anlamaya çalışın.
2. Soru hazırlayın: Örgütlediğiniz konularla ilgili, sizin için anlamlı sorular hazırlayın.
3. Okuyun: Hazırladığınız sorulara cevaplar ararcasına metni tekrar okuyun.
4. İlişkiler Kurun: Soruları cevapladıkça, bölümler arasında ne gibi ilişki var, anlamaya çalışın.
5. Tekrar edin: Her bölümü bitirdikçe birkaç kez tekrar edin.
6. Yeniden gözden geçirin: Konunun tümünü yeniden gözden geçirin.
Dikkat Eksikliği
Batı ülkelerinde ve ülkemizde giderek yaygınlaşan bir hastalıktır. Öğrenme güçlüğü nedeniyle akademik hayatta zorluk yaşanmaktadır. Günümüzde nöropsikolojik kaynaklı değildir, çağdaş yaşam biçimi neden gösterilmektedir. DeGranpre ve Hurrelmann (1990) gibi birçok uzman, günümüz yaşam koşullarını dikkat eksikliğinin sorumlusu olarak göstermektedir. Aşırı uyaran yüklü ve tüketim odaklı olan yaşam stilini terk etmemiz gereklidir. Günümüzde çocuklar yapay ortamlarda büyümekte ve hareket noksanlığı çekip, birinci el deneyimlerden değil, aktarıcılardan (Televizyon, bilgisayar vs.) ikinci el bilgiler edinmektedir.
Özel Öğrenme Güçlükleri
Özel öğrenme güçlükleri; Disleksi (Okuma Güçlüğü), Gareden Variety (Uyaran Yoksunluğuna Bağlı Öğrenme Güçlüğü), Disgrafi (Yazma Güçlüğü), Diskalkuli (Matematik Öğrenme Güçlüğü) ,disparaksi (şalapat, sakar)şeklindedir.
Üstün Yetenekli Çocuklar
Günümüzde, kişinin üstün birey olma niteliği kazanabilmesi için sadece yüksek zekâ düzeyine sahip olması yeterli değildir. Üstün bireylerin üç özellik kümesine sahip olduğu yaygın bir kanıdır. Birincisi genel ve özel yetenek düzeyidir. İkinci özellik kümesi ise, yeni düşünceler oluşturup bunları yeni sorunların çözümünde uygulayabilme ve yaratıcılık özelliğidir.
Otizm
Rapin ve Katzman (1998) Otistik çocuklarda iletişim becerilerinde bozulma, zayıf sosyal beceriler, ilgi ve aktivite dağılımlarında sınırlılık gibi genel karakteristik özelliklerden bahsederler. Ayrıca bu çocuklarda dikkat eksikliği, duyusal motor problemler, somut düşünce yapısı, ekolali, duygusal körlük, zayıf içgörü ve uykusuzluk gibi eşlik eden problemler de çıkmaktadır.
Asperger Sendromu
Asperger Sendromu, zihinsel ve sosyal problemler sergilemeleri nedeni ile otistik çocuklardan ayrımlaşabilmektedir. Temel faklılık, asperger sendromunda dilin muhafaza edilmesidir. Gözlemlenebilen dil bilgisi performansı ve çok konuşmaları ayırt edilebilmelerini sağlarken, dil alanında sorun yaşamadığı anlamına gelmemelidir. Dilin kullanımı esnesında sosyal ve duygusal ifadelenmelerde problemler yaşadıkları gözlemlenmektedir.
Kronik Hastalıklar
Astım, kanser, kronik yorgunluk, diyabet, epilepsi ve romatizma gibi kronik hastalıkların her birinin özelliği farklı olmasına rağmen sınıf içerisinde uygulanacak yöntemler benzerlik gösterir.
İletişim Engellerini Örnekleme
1. Kesin ve Emrederek konuşma
2. Uyarma Tehdit Etme
3. İncelemek, Araştırmak, Sormak.
2. Sosyal Psikoloji Konusu Nedir?
3. Sosyal Psikoloji Araştırma Yöntemleri Nelerdir?
4. Sosyal Psikoloji Konuları
5. İnsanlar Arası İlişkiler ve İzlenimler.
Sosyal Psikoloji Nedir?
Bir sosyal ortamın ya da sosyal ortamlardan kaynaklanan algılarımızın çeşitli durumlardaki algılarımızı nasıl etkilediğini inceler.
Sosyal psikolojinin ikili bir özelliği vardır ve bu durum psikolojik sosyal psikoloji ve sosyolojik sosyal psikoloji olarak iki şekilde ele alınabilir. 1908 yılı birçok sosyal bilimci için bir başlangıçtır. İngiliz psikoloğu olan Mc Dougall ve Amerikalı sosyolog Ross tarafından, birbirinden habersiz birer sosyal psikoloji kitabı yazılmıştır. Ross için, yazdığı kitap bir sosyoloji kitabıydı. Mc Dougal için yazdığı kitap, bir psikoloji kitabıydı.
Psikolojik sosyal psikoloji: Olayları içten-dışa (bireyden Çevreye) doğru inceler.
Sosyolojik sosyal psikoloji: Olayları dıştan-içe(çevreden bireye) doğru ele almaktadır.
- Kişiler arası etkileşim ve kişiler arası iletişim, öğrenme, algı, gelişim gibi konuları ele alır. Baron Byrne (1977) sosyal psikolojiyi şu şekilde tanımlar: Sosyal psikoloji, bireyin davranış, duygu veya düşüncelerinin diğer kimselerin davranış ve özelliklerinden nasıl etkilendiğini ya da belirlendiğini inceleyen bilim dalıdır.
İnsanlar arası ilişki 3 temel düzeyde incelenebilir: Davranışsal, bilişsel ve duygusal.
Önce,yöntem ve teknik kavramları arasında bir ayrım yapmamız gereklidir. Araştırma yöntemi, araştırmanın amacını gerçekleştirebilmek için kullanılan genel yaklaşımdır. Araştırma tekniği ise, araştırma yönteminin gerçekleşmesi için kullanılan bilgi toplama aracıdır.
Veri Toplama Teknikleri:
a) Hazır bilgiden yararlanmak
b) Soru sormak
c) Davranış gözlemi yapmak
d) Deney yapmak
Araştırma Yöntemleri:
1. Laboratuar Deneyi: Laboratuar deneyinde amaçlanan, etkenleri ayırmak, bu etkenlerin bazılarını sistemli olarak değiştirmek, bazılarını değişmez hale getirmek ve çeşitli etkilerini saf bir şekilde ortaya koymaktır.
2. Alan Deneyi: Alan deneyi, deney yönteminin bir alana uygulanmasıdır. Alan bir okul, ev, işyeri olabilir. Denekler çoğu zaman farkına varmadan, laboratuarın dışına, gerçek hayata çıkılır.
3.Doğal Deney: Doğal deney, sosyal araştırmalarda kullanılan bir deneydir. Doğal deneyi, laboratuar ve alan deneyinden ayıran en önemli fark, deneydeki deneklerin ve kontrol gruplarına dağılımının rastlantısal olmamasıdır.
4. Alan Araştırması: Alan araştırması derinlemesine, ama dar kapsamlı bir yöntemdir. Amaç, yapılan gözlemin sürecinin anlaşılmasıdır. Alan araştırmasında, veri toplama tekniklerinden çok davranış gözlemi kullanılır.
5. Survey: Belirli özellikte bir nüfusun belirli sorulara nasıl cevap verdiği çalışma konusudur. Yazılı ya da sözlü mülakat ile amaca ulaşılmaya çalışılır.
6. Arşiv Araştırması: Bu yöntem sosyal psikolojide çok kullanılmaz fakat kullanılmasında fayda vardır. Sadece devlet arşivlerinde değil geniş anlamıyla hazır bilgi şeklinde ele alınır.
Sosyal Psikoloji Konuları:
1. Klasik Koşullanma
Ivan Pavlov 1849- 1936 yılları arasında yaşamış bir Rus fizyoloğudur. Pavlov, araştırma yaptığı bir köpeğin, boş yemek çanağı görünce, sanki yemek veriliyormuş gibi salgı ürettiğini gözlemlemiştir.
Pavlovun Deneyleri
Deneyden evvel bir köpeğin ağzının yan tarafı alınıp, salya miktarını kolay ölçme durumuna getirilmiştir. Köpek, sesten yalıtılmış bir laboratuarda, kaçamayacak şekilde tutulmuş ve duruma alıştırılmıştır. Köpeğin görebileceği yerde bir ışık yanmış ve ışıktan birkaç saniye sonra köpeğe et verilmiştir. Işık yandığında köpek salya salgılamamış, et verildiğinde ise normal salgılamasını yapmıştır. Bu düzen defalarca tekrar edilmiş, yalnız ışık yandığında köpek salgılamada bulunmuştur.
Pavlov, köpeğin ışığa karşı yaptığı salgılama davranışına koşullu tepki ( Conditioned response) adını vermiştir. Et verildiği zaman ki salgılamaya ise, doğal (unconditioned response) tepki adını verir.
2. Edimsel Koşullanma
Organizma davranışlarının bazen doğal uyarıcısını göstermek zordur. Bu tür davranışlara edimsel (operant) davranış adı verilir.
Skinnerın Deneyleri
Skinner Harward Üniversitesi psikoloji profesörlerindendir. Bir kutu içine koyduğu fareler üzerinde deneyler yapmıştır.
Fareyi kutuya yalnız koyduğunuz zaman fare tipik olarak sağa sola bakar, gezer, koklar, bu arada manivelaya basar. Kutuda belirli bir süre farenin manivelaya ne kadar basacağı bulunur. Manivelaya basma sayısı temel sayı olarak alınır. Sonra deneyici, farenin manivelaya her basışında bir yiyecek tanesi düşecek şekilde düzeni ayarlar. Manivelaya basınca otomatik olarak yiyecek tanesi yiyecek kabına düşer, fare bunu yedikten sonra manivelaya yine basar. Bir süre devam edilir ve farenin manivelaya basma sayısında artış gözlenir.
Bu olay, manivelaya basma davranışının yiyecekle pekiştirilmesiyle açıklanır. Klasik koşullanmada köpek pasif idi, edimsel koşullanmada fare aktiftir.
Yapılan deneylerde, farelerin öğrenme hızıyla verilen pekiştirme miktarı arasında doğrusal bir orantı gözlenmiştir. Yine araştırmalar göstermiştir ki, pekiştirmenin davranıştan hemen sonra verilmesi süratle öğrenmeye yol açmakta, pekiştirmenin verilmesi geciktikçe öğrenimin hızı yavaşlamaktadır.
Cezalandırma:
1. Cezalandırılması gereken davranışın niçin ortaya çıktığını gerçekçi bir şekilde anlamak gerekir.
2. Cezalandırılan davranışın yerine, yapılması istenen davranışın ne olduğunu açıkça belirtmek gerekir.
3. Ceza verilmeden önce ön belirtiler, uyarıcılar, ikazlar verilmelidir.
4. Davranışın niçin cezalandırıldığı, bireye açıkça anlatılmalıdır.
Ceza istenmeyen davranışın her ortaya çıkışında tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır.
Bellek
1. Kısa Süreli Bellek
Öğrenilen bilginin ancak iki üç saniye bile tutulduğu durumlarda bile kodlama, depolama, ara- bul- geri getir aşamaları vardır.
Kodlama
Dış çevre uyarıcılarının hepsi algılanamaz, belli bir seçim süzgecinden sonra belli kısmı algılanır. Seçilen uyarıcılar algılandıktan sonra kısa süreli belleğe geçer. Belleğe girmemiş uyarıcıların ise hatırlanması söz konusu olamaz. Bellek konusundaki şikâyetlerin çoğu, neye dikkat edip neye dikkat edilmediği konusundadır, yani kodlama konusunda sorun vardır.
Çevrede olan olay ve nesneler, yaşanılan olaya uygun bir duyusal kod ile kodlanırlar. Bir adres işittiğimizde duyusal kodu, resme baktığımızda ise görsel kodu kullanmış oluruz. Bazı küçük çocuklarda fotoğrafik belleğe rastlanmıştır. Bu tür belleğe imge adı verilir.
Fotoğrafsı imge
Çoğumuz gördüğümüz bir resmi bir süre bellekte tutabiliriz, fakat belleğimizdeki imge sönüktür. Ayrıntılı imge 5-10 dakika bellekte kalabilmektedir. Bu kişilere fotoğraf bellekli ya da fotoğraf imgeli adı verilir ve bu kişilerin sayısı oldukça azdır.
Depolama
Kısa süreli belleğin kapasitesi küçüktür, ortalama yedi (7artı eksi 2) birimliktir. Amerikalı psikolog George Miller kendi çalışmalarında yedi rakamını tekrar tekrar görmüş ve kısa süreli belleğin kapasitesini sihirli rakam yedi adı altında belirtmiştir (1956).
Kısa süreli belleğin içersinde, eskiyi atarak yeni alınan her birim için kullanılan açıklamaya yerini alma ilkesi (princible of displacement) adı verilir. Bu sayede kısa süreli bellekte unutma mekanizması açıklanır. Bazı psikologlar ise unutmayı, sinirsel izin zayıflayıp ortadan kaybolmasıyla açıklar (Reitman, 1974).
Ara- Bul-Geriye Getir (Retrieal)
Günlük yaşamda, kısa süreli bellekte sorulan bir soruya verilen bir cevabı bulmak için, zaman gerekmiyormuş gibi gelir. Bu yanlıştır. Araştırma sonuçlarına göre, bellek listesinde her rakam artışı, karar verme süresinde 40 milisaniyelik bir artışı gösterir.
Bu tür araştırmalar değişik kültürlerde, sosyo-ekonomik seviyelerde, hatta akıl hastalığı belirtileri olanlarda yapılmış, aynı sonuçlar görülmüştür.
Kısa Süreli Bellek ve Düşünme
Araştırmacılar, kısa süreli belleğin insan düşünme sürecini doğrudan etkilediğine inanmaktadırlar. Birçok psikologa göre, kısa süreli bellek kapasitesi, düşünmenin de sınırlarını belirler. Bazı kimselerin kısa süreli bellek kapasitesi yüksek olduğu için, uzun cümleleri anlamakta daha az zorluk çekerler. Kısa cümlelerle yazmak, yazılanın daha kolay anlaşılmasını sağlar.
Kümeleme
Günlük hayatımızda konular, kişiye küçük küçük birimler halinde verilmez. Bazen birkaç cümleyi aynı anda hatırlamamız gerekebilir. Mesela, belirtilen bir adresi belleğimizde tutmamız gerekebilir. Kısa süreli belleğin kendi kapasitesini aştığı halde bu tür görevleri belleğimiz, rahatlıkla başarabilir. Bunun altında kümeleme süreci vardır.
Uzun süreli bellekteki bilgileriniz aracılığıyla size verilen yeni birimleri anlamlı şekilde gruplama sürecine kümeleme adı verilir. Kümeleme her konuda yapılabilir. Önemli nokta, kümelemeye temel olabilecek bir düzenin olabilmesidir.
2. Uzun Süreli Bellek
Kısa süreli bellek, biyofizik, uzun süreli bellek ise biyokimyasal bir süreçtir. Otuz saniye geçtikten sonra hatırlanan her bilgi uzun süreli bellekten gelir.
Kodlama
Yaşantımızı oluşturan bir kodlama sistemi, insan belleğinin temelini oluşturur. Yapılan araştırmalarda bireylerin, dinledikleri cümlelerin anlamını dinledikten sonra unuttuklarını, fakat kelimelerin oluşturduğu cümlenin anlamını rahatlıkla hatırladığını göstermiştir (Sachs, 1967).
İnsan zihni, uyarıcıların içerdiği anlamı bellekte tutar. Bu nedenle, anlamsız bir biçimde bize verilen, birbiriyle ilişkisiz kelime çiftleri, anlamlı ilişkiler içerisine sokulursa belleme kolaylaşır. Anlamlı ilişki kurmanın iki yolu vardır. Mesela, tarak ve kitap, ya aynı cümle içerisinde kullanılır, ya da tarak ve kitap hayalinizde bir birbiriyle ilişkili hale getirilir.
Depolama ve Ara-Bul-Geriye Getir
Çoğunlukla, bilgi bellekte bulunduğu halde ara-bul-geriye getir ipucunun olmaması yüzünden bir türlü hatırlayamayız. Sanki kitaplıkta kitap aramak gibi, bulamadığımız zaman şu akla gelir, ya aradığımız kitap kitaplıkta yok, ya da kitap var, fakat yanlış yere konmuş. Bu gösterir ki, bilginin depolanması kadar, uygun ipuçlarının bulunması önemlidir.
Bazı psikologlar, bellekteki bilgilerin, manyetik banda kayıtlı ses veya görüntü gibi sinir sisteminde kayıtlı olduğunu ve manyetik banttaki kayıtların zamanla zayıfladığı gibi, sinir sistemindeki bilgi kayıtlarının da zamanla zayıflayacağına inanırlar. Bazı psikologlar ise, bellekte bilginin hiçbir zaman kaybolmayacağını, fakat bilgiye ulaşmak için gerekli ipuçlarının, ipucu olma özelliğini yitirdiğinden dolayı unutma olayının ortaya çıktığını savunurlar.
Örgütleme ve Bağlam
Hatırlamada iki önemli rol vardır: Örgütleme (Organizing) ve bağlam (ilişkiler çerçevesi/context). Bilginin öğrenimi, yani kodlanması sırasında birey bilgiyi isteğine göre örgütleyebilir. Mesela, en dıştan en içe doğru bir örgütleme sistemi kullanıyorsunuz: Evrenin yapısıyla ilgili kavramları bir gurupta topluyorsunuz, daha sonra güneş sistemiyle ilgili kavramları alıyorsunuz ve bunu yer küresiyle ilgili olan kavramlar izliyor. Daha sonra yerkürede bulunan canlı ve cansız varlıkların hareketiyle ilgili fizik kavramlarını grupluyorsunuz, canlıların yapısıyla ilgili biyoloji kavramlarını ve nihayet insan davranışlarıyla ile ilgili psikolojik kavramları bir kümeye koyuyorsunuz. Kodlama sürecinde kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul- geriye getir aşamasında ipucu olur.
Altı Aşamalı Bellek Geliştirme Yöntemi
1. Gözden geçirin: Öğrenmek istediğiniz konuyu gözden geçirip konunun nasıl düzenlendiğini anlamaya çalışın.
2. Soru hazırlayın: Örgütlediğiniz konularla ilgili, sizin için anlamlı sorular hazırlayın.
3. Okuyun: Hazırladığınız sorulara cevaplar ararcasına metni tekrar okuyun.
4. İlişkiler Kurun: Soruları cevapladıkça, bölümler arasında ne gibi ilişki var, anlamaya çalışın.
5. Tekrar edin: Her bölümü bitirdikçe birkaç kez tekrar edin.
6. Yeniden gözden geçirin: Konunun tümünü yeniden gözden geçirin.
Dikkat Eksikliği
Batı ülkelerinde ve ülkemizde giderek yaygınlaşan bir hastalıktır. Öğrenme güçlüğü nedeniyle akademik hayatta zorluk yaşanmaktadır. Günümüzde nöropsikolojik kaynaklı değildir, çağdaş yaşam biçimi neden gösterilmektedir. DeGranpre ve Hurrelmann (1990) gibi birçok uzman, günümüz yaşam koşullarını dikkat eksikliğinin sorumlusu olarak göstermektedir. Aşırı uyaran yüklü ve tüketim odaklı olan yaşam stilini terk etmemiz gereklidir. Günümüzde çocuklar yapay ortamlarda büyümekte ve hareket noksanlığı çekip, birinci el deneyimlerden değil, aktarıcılardan (Televizyon, bilgisayar vs.) ikinci el bilgiler edinmektedir.
Özel Öğrenme Güçlükleri
Özel öğrenme güçlükleri; Disleksi (Okuma Güçlüğü), Gareden Variety (Uyaran Yoksunluğuna Bağlı Öğrenme Güçlüğü), Disgrafi (Yazma Güçlüğü), Diskalkuli (Matematik Öğrenme Güçlüğü) ,disparaksi (şalapat, sakar)şeklindedir.
Üstün Yetenekli Çocuklar
Günümüzde, kişinin üstün birey olma niteliği kazanabilmesi için sadece yüksek zekâ düzeyine sahip olması yeterli değildir. Üstün bireylerin üç özellik kümesine sahip olduğu yaygın bir kanıdır. Birincisi genel ve özel yetenek düzeyidir. İkinci özellik kümesi ise, yeni düşünceler oluşturup bunları yeni sorunların çözümünde uygulayabilme ve yaratıcılık özelliğidir.
Otizm
Rapin ve Katzman (1998) Otistik çocuklarda iletişim becerilerinde bozulma, zayıf sosyal beceriler, ilgi ve aktivite dağılımlarında sınırlılık gibi genel karakteristik özelliklerden bahsederler. Ayrıca bu çocuklarda dikkat eksikliği, duyusal motor problemler, somut düşünce yapısı, ekolali, duygusal körlük, zayıf içgörü ve uykusuzluk gibi eşlik eden problemler de çıkmaktadır.
Asperger Sendromu
Asperger Sendromu, zihinsel ve sosyal problemler sergilemeleri nedeni ile otistik çocuklardan ayrımlaşabilmektedir. Temel faklılık, asperger sendromunda dilin muhafaza edilmesidir. Gözlemlenebilen dil bilgisi performansı ve çok konuşmaları ayırt edilebilmelerini sağlarken, dil alanında sorun yaşamadığı anlamına gelmemelidir. Dilin kullanımı esnesında sosyal ve duygusal ifadelenmelerde problemler yaşadıkları gözlemlenmektedir.
Kronik Hastalıklar
Astım, kanser, kronik yorgunluk, diyabet, epilepsi ve romatizma gibi kronik hastalıkların her birinin özelliği farklı olmasına rağmen sınıf içerisinde uygulanacak yöntemler benzerlik gösterir.
İletişim Engellerini Örnekleme
1. Kesin ve Emrederek konuşma
2. Uyarma Tehdit Etme
3. İncelemek, Araştırmak, Sormak.